• Sonuç bulunamadı

2. GAZİPAŞA’NIN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASLARI

2.3. Gazipaşa’nın Somut Olmayan Kültürel Mirasları

2.3.3. Toplumsal Uygulamalar, Ritüeller ve Şölenler

2.3.3.5. Ölümde Yapılan Uygulamalar

Artun ölümü şu şekilde açıklamıştır; insan hayatının sonu ve geçiş dönemlerinin son aşamasıdır (Artun, 2005). Anadolu Türklerinde ölümle ilgili inanç ve uygulamalar bulunduğu coğrafya ve ortamlardan etkilenmiştir. Ancak birtakım noktalarda da kendisini koruyacak ortamları bulmuştur. Bu doğrultuda Anadolu inanç ve ortamının ağırlığını şüphesiz İslam dini oluşturmaktadır. Anadolu’nun farklı bölgelerinde ölen kişinin bu son geçiş döneminde farklı uygulamalar yapılmaktadır. Gazipaşa’da ise ilk başta ölümü düşündüren bazı inanışlar vardır.

-Aniden sert bir şekilde rüzgâr çıkarsa birinin öleceğine inanılır.

-Gece bir evin her hangi bir yerine baykuş konup da ötmeye başlar ise o evden o gece cenaze çıkacağına inanılır (Katılımcı No:40).

-Bir kişinin normalde olduğundan farklı davranması o kişinin öleceğini düşündürür. -Ölü bir kişinin kefenine yağmur damlası değer ise başka bir kişinin daha öleceğine inanılır (Uysal, 2008).

İlçede ölümde yapılan uygulamaların birçoğu orta Asya şaman kültürünün izlerini taşımaktadır. Bunun nedeni ise tarih araştırıldığında ilçede yaşayan insanlar Müslüman olmadan önceki dinleri Şamanizm olarak karşımıza çıkmaktadır.

1. Ölüm Sonrası Yapılan İşlemler

Ölüm gerçekleştiğin de ölen kişinin yakınları civar köylere haber ederler ve buralarda sela okuturlar. Selayı duyan eş-dost cenaze evine gelirler ve cenaze yakınlarının acılarını paylaşırlar (Katılımcı No:40).

Ölü yıkanması için bakır bir kazanda su ısıtılır ve bu suya murt yaprağı konulur. Ölen kişi erkek ise erkek hoca tarafından yıkanır. Bayan ise kuranı ve yıkamayı bilen bir bayan tarafından yıkanır. Su ısıtıldıktan sonra hoca önce ölüyü yıkar ardından akrabalarından mevtaya su dökmek isteyenler sırasıyla içeri girerler ve birer tas boyundan aşağı su dökerler. Fakat koca kadınına-kadın kocasına mahrem olduğu için bunların bir birlerini gösterilmez. Yıkanma işlemi tamamlandıktan sonra ölü kefenlenir ve tabuta koyulur.

Diğer yandan ölünün yıkandığı suyun kalanından bir tas alınır ve geri kalanı kazandan dökülerek kazan ters çevrilir. Bu kazanın üzerine tastaki su koyulur ve üzerine çarpı şeklinde kazıklar bırakılır böylece meleklerin buradan su içeceğine inanılmaktadır (Katılımcı No:40).

2.Cenaze Töreni ve Defin İşlemi

Tabuta konulan cenaze namazı kılınmak üzere cami veya mezarlığa getirilir. Her kez abdestini alır ve sıraya geçerler. İmam eşliğinde namazı kılınır ve ardından ölü için üç defa helallik istenir. Ölen kişinin birine borcu varsa ölü yakınından biri bu borcu üstlenir ve ondan alması söylenir. Cenaze namazı kılındıktan sonra cenaze mezarlığa omuzlar ve salâvat eşliğinde getirilir.

Diğer yandan ölüm haberi alındığında kabir yeri kazılmaya başlanmıştır. Kabir kazılmadan önce ölen kişinin boyu ölçülür boyuna göre kabir kazılır. Kabir kazıldıktan sonra kıbleye doğru yaklaşık 30 cm daha açılır buna “kuyulama” denir. Kuyulama açılırken ölünün başının geleceği yer biraz yüksekçe kalmasına dikkat

edilir. Bunun ardından kuyulamaya murt (mersin) ağacı yaprağı konulur (Katılımcı No:40).

Ölen kişinin en yakınlarından iki kişi kabre iner. Tabutun üzeri açılır ölen kişinin kefenine gül suyu dökülür. Ardından kabirdeki iki kişi sağ elleri altta olacak şekilde ölüyü yavaşça kaldırırlar ve kabre indirirler. Kuyulamaya sağ kolunun üzerine gelecek şekilde cenaze yerleştirilir. Öte yandan kapama taşı dediğimiz taşlar ile kuyulama kapatılır. Eskiden bu taşlar say taşlardan olurdu ve cenazeye gelen kişiler yol üzerlerinde bulduğu bu şekilde taşları mezarlığa getirirlerdi. Günümüzde ise bu gelenek kaybolmuş, taş yerine betondan yapılmış bloklar konulmaktadır. Daha sonra her kez üç kürek toprak atarak kabir doldurulur. Kürekler el değiştirirken yere konulmadan bir diğer kişi almaz. Eğer ki alırsa bu davranışı halk iyi karşılanmaz. Kabir’e toprak atma işlemi tamamlanınca büyükçe bir kaba su doldurulur ve besmele eşliğinde bu su kabre dökülür. Ardından imam kabrin başında tek kalarak dua eder. Bu esnada ise Cenaze yakınları mezarlık çıkışına hazır olurlar ve gelenlerin taziyesini kabul ederler (Katılımcı No:40).

3.Cenazeden Sonra Yapılan İşlemler

Cenaze olan evde ilk üç gün yemek pişmez. Taziyeye gelen misafirler yemek getirirler gelen misafirlere bu yemeklerden verilir. Üç gün boyunca ölen kişinin tespihi çekilir ve dualar edilir. Diğer yandan üç gün boyunca her gün akşam tespih ağacından toplanan günlükler bir kabın üzerine köz koyularak üzerine günlükler atılır. Böylece ölen kişinin ruhu diğer tarafa hoş kokarak gittiğine inanılmaktadır. Bu gelenekte orta Asya şaman kültüründeki ölü tütsülemekten gelmektedir. Bu süreç içinde ilçede sayılara önem verilmektedir bunlar; üçü, yedisi, kırk ve elli ikisidir (Katılımcı No:34 ve 40).

Ölen kişi üç günlük olunca mezar üstü olur. Yani mezar ziyareti yapılmaktadır. Komşulara söylenerek bir hoca eşliğinde mezara gidilir. Mezarların üzerine murt pürleri dikilir, şeker ve su konulur yine bu gelenek orta Asya şaman geleneğinden gelmektedir. Bu yiyecek ve içecekten ruhun yediğine inanılmaktadır. Ardından hoca burada kuran okunur ve dua eder. Ziyaret bittikten sonra cenaze evine gidilir orada yemek yenir ve tekrar ölen kişiye dua edilir.

Mevtanın ölümünün yedinci günü ise haftalık yemeği verilmektedir. Bu yemeğe akrabalar, yakın ve uzak komşular çağrılır. Yemekler pişirilir ve ölen kişi adına kuran-ı kerim okunur dualar edilir ardından yemekler yenir (Katılımcı No:34).

İlçede kırkıncı gün önemli bir gün olarak sayılmaktadır. Bu kırkıncı gün yeni doğan çocukta kırkına basması olarak adlandırılırken, ölen kişi içinde kırkı çıktı şeklinde tanımlanmaktadır. Kırkın çıkması ölünün kemiklerinin etten ayrılmasıdır. İnsanlar ölen kişinin etleri kemiklerinden kırkında ayrıldığına ve bu süreç içerisinde ölen kişinin çok acı çektiğine inanılmaktadır. Ölen kişinin kırkını bayanlar yapmaktadır. Bayanlar kırkında büyük bir kaba pişi hamuru yoğururlar. Köyde ne kadar kadın varsa çağırırlar pişiler yapılır Yasin-i şerif okunur dua edilir. Yapılan bu dua ile kemikten ayrılan etlerin sonucunda acı çeken ölünün açısının dindiğine inanılmaktadır. Diğer taraftan pişi yapılırken sonuna gelindiğinde kızgın yağdan bir kaşık alınır tütsün diye ateşe atılır. Bu da yine tütsüleme geleneğidir (Katılımcı No:34, 4 ve 5).

Elli ikisi ise ölen kişinin ruhunun huzura eriştiği gün olarak inanılmaktadır. Bu yüzden köyde, yakın köylerde ve kentlerde ne kadar tanıdık var ise çağrılır. Ölen kişi adına mevlit okutulur. Yemekler pişirilir ve özellikle mevlit şerbeti hazırlanır. Mevlit okunduktan sonra tüm insanlar ölen kişiye dua ederler. Mevlit bitiminde yemekler yenilir. Tüm bu günlerin tek bir amacı vardır bu fani dünyadan ölen kişiye bir tek dua göndermenin mümkün olduğunu bilindiği için bu süreçlerde hep dualar edilmiştir (Katılımcı No:34, 4 ve 5).

Bayramlarda ve Perşembe günleri mezarlar ziyaret edilmektedir. Yine bilenler Kuran-ı kerim bilmeyenler ise çeşitli sureler okuyarak dua etmektedirler. Diğer yandan ölen kişinin eşyaları varsa çocuklarına, akrabalarına ve arkadaşlarına dağıtılır o kişiden bir hatıra olarak saklanılır.

Ölen kişinin üzerinden bir yıl geçmesinin sonucunda mezarın toprağı oturmuştur. Ölen kişinin yakınlarının bütçelerinin yettiği kadarıyla mezarı yaptırırlar. Böylece ölen kişinin kabri ve ismi yok olmayacaktır. İlçede yapılan eski mezarlara

bakıldığında ise mermerden yapılmış bardaklar görmek mümkündür. Bunun nedeni ise bu bardaklara sular doldurulur ve ruhun bu bardaktan su içtiğine inanılmaktadır.