• Sonuç bulunamadı

D. ÜÇÜNCÜ BELEDĠYE BAġKANLIĞI GÖREVĠ (1946-1950)

V. ÖLÜMÜ

Koner, 1950 yılındaki milletvekilliği seçimine CHP‟den katılmak için belediye baĢkanlığı vazifesinden istifa eder. Seçimlerde CHP‟nin hezimete uğramasından sonra

siyasetten uzak bir yaĢam sürmeye baĢlar.216 Bu dönemde politikaya rest çekerek217

211

Selçuk, 20 Temmuz 1946.

212 Önder, Konya Matbuat Tarihi, s. 39.

213 Mehmet Yılmaz, Selçuk Gazetesi (1945-51) Konya’nın Sosyo-Kültürel Hayatındaki Yeri, (S.Ü.

Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisan Tezi), Konya 2010, s. 14-25.

214

Önder, Konya Matbuat Tarihi, s. 39.

215 Arabacı vd, Konya Basın Tarihi, s. 234. 216

Aytekin, 2003’ten KuruluĢuna Konya Belediye BaĢkanları, s. 178.

217

58

kendini tamamen Büyük Mevlâna‟yı anlamak ve anlatmak üzere Mesnevi‟nin tercüme

ve Ģerhi çalıĢmalarına verir. Bu süreç içinde adeta “yarı inziva” hayatı yaĢar.218

Ölümden korkmayan, her hadiseyi Rabbanî hikmete bağlamasını bilen Koner,kızı

Mefkûre‟nin vakitsiz ölümüyle çok sarsılır. Torunu Avukat Özgen Küçükkoner bu konuda Ģunları anlatır: “Dedemin üç kızı vardı. En büyükleri annemdi ve babam erken

öldüğü için dedem, ninem, annem, ben ve kardeĢlerim hep birlikte büyükçe bir evde Konya‟da oturuyoruz. Ġkinci kızı olan teyzem Mefkûre ise, evliliği sebebiyle Ġstanbul‟a gitmiĢti. Orada maalesef kanser oldu. Sık sık telefonla görüĢüyorduk. Ama hastalığın ilerlemesi, dedemdeki acıyı da artırıyordu. Nihayet hiç unutmam, 20 Ağustos 1957 günü teyzemin ölüm haberi geldi. Çok müteessir oldu. Cenaze merasimine katılmak için Ġstanbul‟a gitmesi, zaman ve vasıta yönünden imkânsızdı. Teyzemin yakın bir arkadaĢına, Mefkûre‟nin saçlarından bir tutam alıp bana gönderin dedi. Ağlamaya baĢladı ve bana dönerek aynen: Oğlum, bana iyi bak. ġurada iki aylık ömrüm kaldı dedi. Ben de hem ağlıyor ve hem de dedemin bu ömür biçmesine hayret ediyordum. Ama bu aynen gerçekleĢti. Kendisi de tam iki ay sonra 21 Ekim 1957 tarihinde vefat etti”.219

Koner‟i son günlerinde ziyaret edenlerden biri olan Hulki Amil Keymen‟e ise kızının ölümünün kendisine verdiği acıyı Ģöyle anlatır: “Her Ģeyde hayır bulunduğuna

kaniim. Kendimi manevî sahada ve tevekkül içinde avutuyorum. Lâkin bu kızın hicranı beni öldürecek, pek yakında hayatımın sona ereceğini anlıyorum.”220

Koner‟in kızı Mefkûre‟nin ölümünden sonra Ethem BaĢdal‟a yazdığı bir

mektubunda ise “kıymetli bir varlığım uçtu, ben bu acıya dayanamayacağım”221

der.

Vasfi Yener, Koner‟in kızının ölümü üzerinde duyduğu üzüntüyü “Evlat acısı onu

pek derinden yaralamıĢtı. En ince yeri kırılmıĢtı. Mânevi yapısı çok dayanıklı idi. Lakin

218

Hamdı Ragıp Atademir, “Muhlis Hoca”, Yeni Meram, S. 2575, 27 Ekim 1957, s. 1-2.

219 Avukat Özgen Küçükkoner ile 12. 09. 2012 tarihli mülakat. 220

Keymen “Muhlis Hoca”, s. 2.

221

59

maddesi, bedeni bu sarsıntıya bir türlü dayanamıyor ve durmadan ruhunu tedirgin ediyordu”222 Ģeklinde açıklar.

Kızı Mefkure‟nin ölümüyle derinden sarsılan Koner, kısa ve ıstırapsız bir hastalığa müteakip 21 Ekim 1957 tarihinde hayata veda eder. Ölümüyle Konya Ģehri doldurulması mümkün olmayan bir büyüğünü daha kaybeder. Merhumun cenazesi 22 Ekim Salı saat 14:00‟te evinden alınarak belediye binası önüne getirilir, orada ve Müze önünde eller üstünde bir vakfeden sonra Kapu Camii‟ne getirilerek cenaze namazı kılınır, müteakiben baĢta mebuslardan RüĢtü Özal, Muammer Obuz, Vali ve Belediye Reisi Cemil KeleĢoğlu ve arkadaĢları olmak üzere, belediye mensupları, öğretmenler, gazeteciler ve kalabalık bir cemaatin iĢtirakiyle Üçler Mezarlığı‟na getirilerek ebedî istirahatgâhı olan aile makberesine defnedilir. Cenazeye Vilâyet, Belediye, Gazeteciler Cemiyeti, Öğretmenler Derneği, Partiler birer çelenk gönderirler.

Ölümü, Konya ve çevresinde büyük bir üzüntü yaratır. Yeni Konya gazetesi, eĢine, çocuklarına, torunlarına, damadı Muğla Valisi Esat Kaya Ayman‟a, bütün akraba

dost ve meslektaĢlarına baĢ sağlığı diler.223

Birçok kiĢi Mehmet Muhlis Koner‟in vefatından sonra duydukları üzüntüyü gazetelerde yazılar yazarak dile getirir. Bunlardan biri Celalettin KiĢmir‟dir. KiĢmir yazısında; “Konya Muhlis Koner‟in Ģahsında hizmetleriyle, geniĢ bilgisiyle, sağlam

karakteriyle, Ģerefli ve sevgili bir evlâdını kaybetmiĢtir”224

der. Bir diğer kiĢi ise Ġsmail

Hakkı Aladağ‟dır. Aladağ duyduğu üzüntüyü; “Konya yetiĢtirdiği mümtaz evlâtlarından

birini daha kaybetmiĢ bulunuyor. Bütün ömrü fikir mücadeleleri, yenilik gayretleriyle geçmiĢ bu kıymetli insanın ardından kıymetleri ayakta tutan bir enerji kaynağı daha sönüp gittiği için elem duyuyoruz”225

Ģeklinde kaleme alır. Sadrettin Karatay ise Koner‟in yerinin doldurulamayacağını “Muhlis Bey ölümüyle arkasında doldurulması

222 Yener, “Ölümünün 9. Yıldönümünde, Anılar ile Muhlis Koner” baĢlıklı mektup. 223

Yeni Konya, 23 Ekim 1957.

224 Celâleddin KiĢmir, “Muhlis Koner Öldü!”, Yeni Konya, Sayı: 2993, 23 Ekim 1957, s. 1. 225 Ġsmail Hakkı Aladağ, “Bir Ölünün Ardından: Muhlis Hocayı Toprağa Verdik”, Yeni Konya, S.

60

imkânsız bir boĢluk bıraktı. Bu boĢluğu duyanların sayısı, Konya‟da az olmasa gerek. Hatıralarıyla, tanıyanlar arasında her zaman yaĢayacak, saygı ve sevgi ile anılacaktır”226

sözleriyle açıklar. Namık Ayas‟a göre ise; “Onun ölümü ile Ferit Uğur,

Faik Soyman, Naci Fikret, Namdar Rahmi, Mazhar halkasının en iri bir taĢı yitirilmiĢtir.”227

Bunlar yazılanlardan sadece birkaçıdır. Daha sonraki süreçte de Koner‟in ölüm yıldönümleri çeĢitli yazı ve Ģiirler ile anılır. Feyzi Halıcı, Koner‟in ölümünün 43. yılında Hocamız Muhlis Koner Beyin Anısına ismiyle bir Ģiir yazar.

“Bir bilim abidesi, misilsiz paratoner,

Zekâsı her güçlüğe ıĢıktır, yanar söner. Mesnevi‟nin Özü‟dür, semazen olur döner HoĢgörü, nükte, kelâm, gönlünde bin bir hüner Yazardır, öğretmendir, her meĢakkati yenen Belde baĢkanı olur daim hizmeti dener

Ölümsüz bir isimdir Konya‟da Muhlis Koner”228

Konya Gazeteciler Cemiyeti, nükte ve hazır cevaplılığı ile olduğu kadar, tevazu ve engin bilgisiyle de hemĢerilerinin sevgisine mazhar olan M. Muhlis Koner‟in vefatından kısa bir süre sonra, Koner‟in Konya gazeteciliğine yaptığı sayısız hizmetlerine bir Ģükran kabilinden, mezar taĢına yazılacak kitabe için müsabaka

tertipler. Müsabaka içinKonya Gazeteciler Cemiyeti tarafından Mümtaz Koru, M. Tahir

Mıhçı, A. Ġzzet Koyunoğlu ve Mehmet Önder‟den oluĢan bir jüri oluĢturulur. 24 Ocak 1959 Cumartesi günü Konya Müzesi Müdüriyetinde toplanan jüri, Cemal Oğuz Öcal, Necati Elgin, Sıraç Aydın TaĢbaĢ, K.A, RaĢit Usman, Tahir KurĢun, Kazım Köroğlu, Eyüp Ġnci, Ali Osman AkbaĢ, Dr. Ġ.H.A, M. Nedim Güntel tarafından gönderilen manzum yazıları değerlendirir ve yarıĢmayı sürpriz bir Ģekilde sonuçlandırır. Gelen

226 Karatay, “Rahmetli Muhlis Bey”, s.2. 227 Ayas, “Koca Reis Bugün ÖlmüĢtü”, s.2. 228

61

yazıların hemen hepsini üstün kıymette gördüğünü, ancak taĢ hacmine sığmayacağı cihetle, merhum için veciz, mensur ve bütün hizmetlerini kısa ibarelerle ifade eden bir kitabenin kendilerince hazırlanması kararına varıldığını açıklar ve jüri tarafından bir kitabe hazırlanır. Jüri tarafından hazırlanan kitabe ise Ģu Ģekildedir:

“Hu..

Burada RüĢtü Efendi Oğlu, Mevlâna Soyundan Harsiyatçı, Maarifçi, Muharrir Öğretmen Ve Def‟alarca Yaptığı Konya Belediye Reisliğinde Memleket Ve Halka Hizmet Eden, Mesnevi ġârihi

Bilgin Mehmet Muhlis Koner Yatmaktadır Aziz Ruhuna El-Fatiha

Doğumu:

Ölümü: 21 Ekim 1957” 229

229 Jüri‟nin toplantısına emekli öğretmen Ġbrahim Aczi ve Konya Gazeteciler Cemiyeti BaĢkanı Namık

Ayas gözlemci olarak katılır. Konya Gazeteciler Cemiyeti tarafından oluĢturulan jürinin aldığı karar metni.

62

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KONYA HALKEVĠ ve MEHMET MUHLĠS KONER I. TÜRK OCAKLARINDAN HALKEVLERĠNE GEÇĠġ

Halkevleri, yepyeni bir kültürel uyanıĢı temsil eden kurumlar olarak Cumhuriyet tarihine damgasını vurmuĢtur. Bununla birlikte, Cumhuriyet döneminde ülkenin sosyal ve kültürel kalkınmasında, Cumhuriyetin getirdiği değerlerin geniĢ halk kitlelerine ulaĢmasında son derece önemli bir iĢlevi yerine getirmiĢtir. Halkevleri ve daha sonra kurulan odalar sayesinde Anadolu‟nun kent, kasaba hatta köylerine kadar çağdaĢ bilimin ıĢığı sızabilmiĢ; yurdun her köĢesinde çıkan halkevi dergileri de bu ıĢığın taĢıyıcıları olmuĢtur. Tarih, edebiyat, güzel sanatlar, folklor gibi alanlarda halkevlerinin yürüttüğü çalıĢmalar, ulusal değerlerimizin yalnız günümüze değil; yarınlara

aktarılmasında da büyük ve tarihsel bir iĢlev görmüĢtür.230

Cumhuriyet döneminden önce, devletin siyasi eğitim ve propaganda faaliyetlerini, 12 Mart 1912'de kurulan Türk Ocakları üstlenmiĢtir. Genç Cumhuriyet‟te de halkevleri kurulmadan önce Millî Mektepler (1928), Türk Tetkik Cemiyeti (1929), Türk Tarih Kurumu (1931), CHP Halk Hatipleri TeĢkilatı (1931) gibi kurumlar bu çalıĢmalarını yürütmüĢtür. Halkevleri bu kurumların içinden birikim ve katkı bakımından en fazla

Türk Ocakları‟ndan yararlanmıĢtır.231

Türk Ocakları, dağılma sürecinde, Ġmparatorluğun çöküĢünü durdurmaya yönelik akımlardan biri olan Türkçülük akımının uzantısı olarak biçimlenir ve 1912 yılında

kurulur.232 Ocağın kuruluĢunda Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet

Emin Yurdakul, Celal Sahir Erozan, Ahmet Ağaoğlu, Ziya Gökalp, Halide Edip Adıvar, Mehmet Fuat Köprülü gibi o dönemin düĢün ve kültür yaĢamında tanınmıĢ kiĢiler

230

Zeki Arıkan, “Halkevlerinin KuruluĢu ve Tarihsel ĠĢlevi”, Atatürk Yolu Dergisi, C. 6, S. 23, 1999, s. 261.

231 Anıl Çeçen, Atatürk’ün Kültür Kurumu Halkevleri, Ġstanbul 2000, s. 93. 232

63

önemli bir rol oynamıĢtır. 1912 yılında yayımlanan Türk Ocağı Nizamnamesi‟nde, ocağın kuruluĢ amacı “Ġslam kavimlerinin baĢlıca mühimi olan Türkler‟in milli terbiye

ve ilmî, içtimaî, iktisadî seviyelerini terakki ve i‟tilâsı ile Türk ırk ve dininin kemâline çalıĢmak…”233 olarak saptanmıĢtır. Türk Ocaklarının böyle bir amaçla açılması doğaldır. Fakat ilk kuruldukları yıllarda, Türkiye dıĢında yaĢayan Türkleri de kapsayan bu amaçlarını yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti‟nin oluĢumundan sonra da sürdürmeleri Türk Ocaklarının kapanma zeminini hazırlamıĢtır.

Türk Ocakları‟nın 1927 yılında toplanan IV. kurultayında alınan kararlar arasında Halk fırkası ile hareket edileceği de yer almaktadır ancak bu yalnızca kâğıt üzerinde kalmıĢtır.234

Ayrıca parti müfettiĢleri, ocakların teĢkilatlandıkları yerlerde, Halk Fırkası‟nın teĢkilatlanıp yerleĢemediğinden Ģikâyet etmektedir. Gazi, böyle haberler

alınca kendi emri altında çalıĢacak Halkevlerini kurmayı düĢünmüĢtür.235

Bunların yanında 1929 dünya ekonomik bunalımının olumsuz etkileri Türkiye'de de kendini

duyurmuĢ,236

Serbest Cumhuriyet Fırkası‟nın kuruluĢuyla geliĢen olaylar, ocakları bir yönüyle, eski düzenin özlemini çekenlerin ya da Türk Dünyası birliğini düĢleyenlerin

dayandıkları bir kuruluĢ durumuna çeker olmuĢtur.237

Çok partili siyasî hayata girmek için kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, Atatürk‟e, ülkenin henüz o siyasî olgunluk seviyesine gelmediğini göstermiĢtir. Atatürk bunun üzerine, yeni partinin kapanmasından sonra, durumu bizzat yakından görmek için, Güney ve Batı Anadolu illerinde bir inceleme gezisine çıkmıĢ; gördükleri arasında, Türk Ocakları ve onların tutumları da dikkatini çekmiĢtir. O, bu gezisinde konuĢtuğu Ocaklı gençlerin, inkılâpları desteklemekle beraber, siyasî meselelerle fazla

233

Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1839- 1950), Ankara 1995, s. 309.

234 Oğuz Temizhan, Halkevleri Ve Halkevlerinin 1932–1940 Arası Eğitim Faaliyetleri, Gazi

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Anakara 2006, s. 27.

235

Fethi Tevetoğlu, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ankara 1986, s. 198.

236 Arıkan, “Halkevlerinin KuruluĢu”, s. 262. 237

ġerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi Yeni Türkiye’nin OluĢumu ( 1923-1938), Ankara 1996, s. 82.

64

ilgilendiklerini ve ülkenin idaresinde liberal bir tutuma taraftar olduklarını tespit etmiĢtir.

Öteden beri memleketi ileride idare edecek ve inkılâpları koruyacak aydın nesillerin yetiĢtirilmesi zaruretine inanmıĢ olan Atatürk, Ankara'ya dönüĢünde bu konuda Türk Ocakları'nın genç ve uyanık kadrolarından faydalanmak hususundaki

kanaatine varır.238 Bu konudaki düĢüncelerini “Bizim teĢkilatımız fikir bakımından

tamamen bize yabancı insanlardan teĢekkül etmiĢ; asıl inkılâpçı zümreyi Türk Ocakları‟nda gördüm. Yapacak Ģey, bu partiyi, Türk Ocakları‟nı kendi partimiz olarak tutmak”239

Ģeklinde açıklayacaktır. Böylece memleket meseleleri ve politika ile yakından ilgili gördüğü bu büyük aydın kitlesini yeni bir siyasî parti etrafında toplayacaktır. Fakat Ankara‟ya döndükten sonra Ġsmet PaĢa ile görüĢen Gazi‟nin fikri değiĢir. Yeni fikri; Türk Ocakları‟nı kaldırmak ve onun bütün üyelerini Fırka‟nın kuracağı halkevlerine almak, bu suretle inkılâpçı ve Atatürk‟ün fikirlerini meydana

çıkaracak bir partiye sahip olmak olacaktır.240

Nihayet Türk Ocağı yasasında yapılan değiĢiklikle ocakların CHF bünyesi içine alınması ve yeni bir örgütlenmeye gidilmesi daha uygun görülmüĢtür. Atatürk, 24 Mart 1931'de verdiği demeçte bu konudaki kararını Ģöyle açıklamıĢtır:

“Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki muayyen maksatlara erebilmek için

maddi ve manevi ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete sevketmek lazım gelir. Yakın senelerde milletimiz böyle bir toplanma ve birleĢme hareketinin verdiği mühim neticeleri idrak etmiĢtir. Memleketin ve inkılabın içerden ve dıĢardan gelecek tehlikelere karĢı masuniyeti için bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması lazımdır. Teessüsü241 tarihinden beri ilmi sahada

238 Kenan Akyüz, “ Türk Ocakları”, Belleten, C. 49-50, S. 195-196, Ankara 1985-86, s. 216- 217. 239

Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde ModernleĢme Milliyetçilik ve Türk Ocakları, Ankara 1996, s. 107.

240 Akyüz, “Türk Ocakları”, s. 216-217. 241

Teessüs: KökleĢmek, kurulmak ve yerleĢmek demektir. Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Lûgat,s. 1264

65

halkçılık ve milliyetçilik akidelerini neĢir ve tamime sadakatle ve imanla çalıĢan ve bu yolla memnuniyeti mucip hizmetleri sepketmiĢ olan Türk Ocakları'nın aynı esasları siyasi ve tatbiki sahada tahakkuk ettiren fırkamla ve bütün manasile yekvücut olarak çalıĢmalarını münasip görürüm. Bu kararım ise, milli müessese hakkında duyduğum itimat ve emniyetin ifadesidir. Aynı cinsten olan kuvvetler müĢterek gaye yolunda birleĢmelidirler.”242

Atatürk‟ün bu sözlerinden de anlaĢılacağı üzere bir milletin tarihindeki zor dönemlerinde aynı gayedeki güçlerin birleĢtirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Bunun üzerine Türk Ocakları 10 Nisan 1931‟de olağanüstü bir kurultay toplar. Toplantıda, Merkez Yönetim Kurulu‟nun hazırladığı raporu Genel BaĢkan H. Suphi Tanrıöver okumuĢtur. Bunda, Atatürk' ün kurduğu partinin kadrolarını, ulussever, halkçı ve cumhuriyetçi gençlerle büyütmek istendiği, bu nedenle ocakların CHP‟ye bağlanmasının yerinde olacağı belirtilmiĢtir. Bu öneriyi incelemek üzere oluĢturulan komisyonda; büyük baĢkanın arzularının gerçekleĢmesi için can attığını; yasaların kâğıt üzerinde çizdiği değil, Türk gönüllerine yazdığı ülkünün gerçekleĢmesine doğru atılmıĢ en kuvvetli adımlardan biri saydığını kurultayın da bu yolda karar almasına yasal bir engel bulunmadığını açıklamıĢtır.

Sonuç olarak kurultay, Türk Ocakları Derneği‟nin kapatılmasına ve derneğin sahip olduğu bütün hakların CHP‟ye devrine karar verilmesini önermiĢtir. Öneri, oybirliği ile kabul edilmiĢ, böylece Türk milliyetçiliğini açık bir Ģekilde belirtmek ve yaymak amacıyla kurulan ve 257 Ģubesi bulunan Türk Ocakları CHP‟ye

devredilmiĢtir.243

Böylece Türk Ocaklarından halkevlerine geçiĢ süreci baĢlar. Ziya Cevher Etili baĢkanlığında ġevket Süreyya Aydemir, Sadi Irmak, Tahsin Banguoğlu, Hamit Zübeyir KoĢay, Hüseyin Namık Orkun, Kerim Ömer Çağlar, Namık Katoğlu ve Vildan AĢir

242

Füsun Üstel, Türk Ocakları (1912-1931), Ġstanbul 1997, s. 163.

243

66

SavaĢır‟dan oluĢan bir komisyondan halkevleri tüzüğünün hazırlanması istenir. Komisyonun hazırladığı tüzük önergesi, CHP‟nin Genel Sekreteri Recep Peker‟e sunulur. Recep Peker de önergeyi CHP‟nin yetkili organlarına sunar. Cumhuriyet Halk Fırkası‟nın 10-18 Mayıs 1931 tarihleri arasında düzenlenen III. büyük kongresinde halkevlerinin açılıĢı için kongreye teklif sunulur. Aynı celsede oybirliği ile halkevlerinin açılıĢına karar verilir.244

Kongre sonrasında, halkevi açılması planlanan merkezlerde, kuruluĢ hazırlıklarına baĢlanır. Tam 9 ay sonra, bu hazırlıklar hem CHP Genel Merkezi hem de vilayet merkezlerinde tamamlanarak, 19 ġubat 1932‟de 14 vilayette halkevlerinin açılıĢı yapılır. Bu vilayetler; Ankara, Afyon, Adana, Aydın, Bursa, Çanakkale, Ġzmir, Konya, Samsun, Denizli, Diyarbakır, Van, EskiĢehir ve

Ġstanbul'dur.245

Merkezce hazırlanan talimatname doğrultusunda, on dört vilayet merkezinde aynı Ģekil ve törenler takip edilerek, Ankara‟da Meclis BaĢkanı Kazım Karabekir, bakanlar, mebuslar ve kalabalık halk topluluğu tarafından halkevi açılıĢı gerçekleĢtirilir.

Ġstiklal MarĢından sonra kürsüye çıkan Parti Genel Sekreteri Recep Peker Halkevlerinin kuruluĢ amaçlarını anlatmıĢ ve konuĢmasında gençliğin gelecekteki rolünü de “Gençlik istikbalin ıĢığıdır; gençlik mütemadiyen yetiĢen ve yetiĢtiren bir

çalıĢmanın içinde yaĢatılmalıdır.” Ģeklinde belirtmiĢtir.

Partinin, Halkevlerinin kuruluĢu ile yöneldiği amaç da Ģu sözlerle dile getirilmiĢtir:

“Cumhuriyet Halk Partisinin Halkevlerile takip ettiği gaye, milleti Ģuurlu,

birbirini anlayan birbirini seven, ideale bağlı bir halk kütlesi halinde teĢkilatlandırmaktır.”246

244 Çeçen, Atatürk’ün Kültür Kurumu, s.110. 245

Sefa ġimĢek, Bir Ġdeolojik Seferberlik Deneyimi Halkevleri (1932-1951), Ġstanbul 2002, s.60.

246

67

Ardından da Milli Eğitim Bakanı ve halkevlerinin hazırlayıcısı ve sorumlusu Dr. ReĢit Galip Halkevlerinin amacını, kuruluĢ örgütlenmesini, görevlerini, yapacakları iĢin kapsamını ayrıntılı bir Ģekilde dile getirmiĢtir. Daha sonra program Behçet Kemal (Çağlar)‟in “Açılırken” adlı Ģiirinin salonu dolduran kalabalık tarafından hep bir

ağızdan okunmasıyla devam etmiĢtir.247

Ankara Halkevi‟nde yapılan törenle birlikte açılan 14 halkevi Ģubeleri

çalıĢmalarına hemen baĢlamıĢlardır.248

Benzer Belgeler