• Sonuç bulunamadı

Ödevler Doktrini

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 124-130)

3.2. Wissenschaftslehre'nin Temel İlkelerine Göre Düzenlenmiş Ahlak

3.2.3. Ahlak İlkesinin Sistematik Uygulaması

3.2.3.3. Ödevler Doktrini

Koşullu Ödevler: Duyusal dünyada ahlakın aracı beden olduğu için kişinin ruh ve beden sağlığını koruması ahlaki bir ödevdir. Bu, iki ahlaki emre karşılık gelir:

1) Olumsuz: Tahminine göre, kendini tehlikeye atacak bir şey üstlenme.

2) Olumlu: Tahminine göre, kendi güvenliğini daha iyi seviyeye çıkaracak her şeyi yap (250).

Fichte bu ödevleri evrensel koşullu ödevler olarak adlandırmaktadır; bunun nedeni onların ahlak yasasını doğrudan gerçekleştiren ödevler olmak yerine onun araçlarını geliştirmeyi hedef almasıdır. Fichte, ayrıca, tikel koşullu ödevlerin de var olduğunu öne sürmüştür. Bu ödevler, meslek gruplarından birine üye olmak ve böylece toplumdaki iş bölümüne katılarak ahlak yasasının araçlarının geliştirilmesine katkıda bulunmaktır (259). Buna ek olarak, kişinin icra edeceği mesleği kendi eğilimlerine göre değil yeteneklerine göre seçmesi ve bu mesleği en iyi yapacak şekilde kendini donatması da bu ödevler arasındadır (260).

Evrensel Dolaysız Ödevler: Ahlaki her eylemin nihai amacı duyusal dünyadaki bütün fiziksel kuvvetleri sırf akla tabi kılmaktır. Akıl, rasyonel varlıklar aracılığıyla doğaya hâkim olabilir. Bu nedenle rasyonel varlıkların ahlaki eylemi garanti altına alınmalıdır.

Özgürce gerçekleştirilmeyen hiçbir eylem ahlaki olamaz; bu nedenle özgürlük öncelikle biçimsel olarak var olabilmelidir. Fichte buradan yola çıkarak, diğer rasyonel varlıkların biçimsel özgürlüğüne ilişkin ödevleri; rasyonel varlıkların biçimsel özgürlüklerinin çatışması durumundaki ödevleri ve ahlakı yayma ve geliştirmeye ilişkin ödevleri öne

sürer (262-263).

Biçimsel özgürlük, beden ve duyusal dünya arasındaki karşılıklı etkileşimin devamlılığını içerir. Bu iki şeyi gerektirir: 1) Mutlak özgürlüğün devamlılığı ve bedenin dokunulmazlığı; 2) kişinin bütün duyusal dünya üzerindeki özgür etkisinin devamlılığı (264).77 Bu iki zorunluluk, diğer rasyonel varlıklara karşı birtakım ödevlerimizin olduğunu gösterir. Birinci madde açısından, bir bedenin rasyonel bir varlığa ait olduğunu anladığımız anda bu beden üzerinde doğrudan etkide bulunmamız ve bu bedeni kendi amaçlarımız için araç olarak kullanmamız yasaklanmıştır (264). Diğer yandan meşru müdafaa ödeve uygundur. Burada amaç karşıdakinin beden dokunulmazlığına aykırı davranmak değil, kendi beden dokunulmazlığımızı korumaktır (267). Buna ek olarak, herhangi bir rasyonel varlığın tehlikede olduğunu gördüğümüzde hayatımızı riske atma pahasına onun yardımına koşmamız emredilmiştir (268). İkinci madde açısından, özgür etki, nesnenin bilgisini şart koştuğundan, diğer rasyonel varlıklara yanlış bilgi vermek, onlardan bilgi saklamak ve sözümüzde durmamak yasaklanmıştır (269-278). Ayrıca özgür etkide bulunacağım nesnenin devamlılığının garanti altına alınması gerektiğinden, mülkiyet edinme ödevim ve devlet yoksa bu mülkiyet alanlarının onun bünyesinde tanınacağı bir devlet kurma ödevim vardır. Bunun yanısıra, diğer bireylerin tanınmış mülkiyet alanları ile ilgili olarak, onların mülkiyetine zarar vermeme ve eğer mülkü yoksa onu mülk sahibi yapma ödevim vardır. Ancak bağış ödevi devlet görevini yaptığı takdirde söz konusu değildir. Son olarak diğer bireylerin mülkiyet alanına herhangi bir saldırı geldiğinde veya herhangi bir doğal felaket anında onun mülkiyetini koruma ödevim ve diğerlerinin mülkiyetini daha kullanışlı hale getirme ödevim vardır. (278-285)

Biçimsel özgürlüklerin çatışması durumunda, özgür bireyleri zor kullanma yoluyla kendi özgürlük alanları içerisinde tutacak olan şey devlettir. Ancak devletin bu çatışmayı

77 Fichte bu iki talebi 'Hak Doktrini'nde kökensel hakta içerilen iki hak olarak ele almıştır. Ayrıntı için tezin 3.1.3 numaralı başlığına bakınız.

hızlı bir şekilde çözemediği durumlarda bireylerin birtakım ödevleri vardır (286). Her insan ahlak yasasının potansiyel bir aracı olduğu için, hiç kimsenin yaşamı diğerinden daha değerli değildir. Bu nedenle ilk ödev özgürlükler çatıştığında herkesin yaşamını korumaktır (287).78 Diğerinin yaşamı pahasına kendi hayatımı kurtarmam ödeve aykırıdır (290).

Biçimsel özgürlükler bedenimiz dışındaki özgürlük alanları konusunda da çatışabilir. Bu durumda herkesin mülkiyetini korumam gerekir. Ancak hem benim hem diğerlerinin mülkiyeti tehdit altındaysa, ilk korumam gereken mülk kendi mülkümdür. Çünkü ilk olarak kendi mülkiyetime yapılan tehdidi fark ederim. Bunun yanında, mülkiyetimin tehlikeye girme olasılığı yüzünden diğerinin mülkünü korumayı reddedemem (291-292). Biçimsel özgürlükler tehdit altına girdiğinde kişilerin saldırgana karşı direnme ödevi vardır (293).

Kişilerin bir çatışma olduğunda uzlaşmaya çalışma ödevi vardır; uzlaşmanın faydası yoksa şikâyet etme ödevi vardır (295). Uzlaşma ödevinin temelinde her insanı ahlakın aracı olarak görme zorunluluğumuz yatar (296). Son olarak, herhangi bir çatışma durumunda uzlaşabilmek onlar tarafından nasıl bilindiğimize bağlı olduğu için, iyi şöhret sahibi olmaya çalışmak da ödevlerden biridir (297).

Biçimsel özgürlükler konusunda herhangi bir çatışmanın ortaya çıkmaması için kişilerin ahlakı yayma ve teşvik etme ödevi vardır. Ahlakı teşvik etme uğruna ödül-ceza sistemi oluşturmak yanlıştır. Bu sistemin amacı doğal güdünün tatminidir ki, bu da ahlaksızlığın özünü oluşturur. Bu sistem hayvanları terbiye etmek için kullanılabilir;

ancak bir insanı ahlaklı olmaya teşvik etmez. Ayrıca, birini teorik ikna yoluyla da ahlaklı olmaya zorlayamayız. Bu, iyi istencin varsayılması anlamına gelir; oysaki bu istenç üretilmelidir. Bunun yanında her bir kişide henüz gelişmemiş halde bile olsa saygı

78 Fichte herkesin yaşamını korumanın olanaklı olmadığı bazı durumlardan söz etmekte ve yaşamını korumamız gereken kişileri belirli bir sıraya tabi tutmaktadır. Öncelikle bakım ve kılavuzluğunu üstlendiğimiz çocuk, hasta ve yaşlıları, ardından kurtarabileceğim ilk insanı kurtarmalıyım. Hala bir kararsızlık varsa ilk gördüğüm kişiyi kurtarmalıyım.

duygusu vardır. Bu duygu nesnesini gördüğünde açığa çıkacağından, ilk ödevimiz saygıya değer olmak, iyi örnek olmaktır. İnsan ancak kendi dışındaki bir şeye saygı duymaya başladığında öz saygı güdüsü gelişmeye başlar. Sonuç olarak sadece iyi örnek olma yoluyla ahlak yayılıp teşvik edilebilir (298-302).

Tikel Ödevler: Fichte tikel ödevleri, insanlar arasındaki doğal ve yapay ilişkiler üzerinden ikiye ayırır. Birincisi eşlerin birbiriyle ve ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerini kapsar; ikincisi ise mesleki ödevleri kapsar.

Fichte, eşlerin birbiri ile olan ilişkisini ataerkil bir toplumun normlarına göre ele alarak kadının erkeğe tabi olmasını ve erkeğin de eşi için her şeyini feda etmesini bir ödev olarak ileri sürer. Sadece evlilikte gelişen birtakım özellikler (kadının adanmış aşkı, erkeğin fedakârlığı, iki insan arasında gerçek bir arkadaşlık, vs.) olduğunu savunarak evliliğin bir ödev olduğunu, evlenmemiş bir insanın yarım kaldığını iddia eder (313-314).

Ebeveynlerin çocukları ile olan ilişkisinde ise ilk ödev çocuğu korumaktır. İkinci ödev çocuğun korunması ile çelişmediği sürece özgürlüğü cesaretlendirmektir. Bu iki ödevin temel hedefi çocuğu ahlakın bir aracı olabilecek şekilde geliştirmektir. Çocuğun özgürlüğü ahlaki bir eylemi öğretmek için kısıtlanamaz; çünkü ahlak bir şeyi özgürce yapıp yapmamakla ilgilidir. Çocuğun özgürlüğü sadece diğer insanların özgürlüğüne zarar vermemesi için sınırlandırılabilir (317-319).

Fichte, doğal olarak, mesleki ödevleri kendi toplumunda icra edilen mesleklere göre ele almıştır. Fichte'nin meslek sınıflandırması şu şekildedir: 1) Üst Sınıf Meslekleri:

Bilim insanı, Ahlak Öğretmeni, Sanatçı, Devlet Memuru; 2) Alt Sınıf Meslekleri:

Üreticiler (Doğayı organize edenler: Çiftçi; Toplayıcılar: Madenci, Balıkçı, Avcı, vs...), Zanaatkarlar (küçük esnaf ve fabrika işçileri), Tüccarlar. (324-327)

Bilim insanı için uygun erdem hakikat sevgisidir. Kendisinden önceki bilimsel gelişmelerden haberdar olma, onları doğrulama, yeni çıkarımlar yapma ve keşfetme ödevleri vardır (327-328). Ahlak öğretmenlerinin ödevi kendi içsel tecrübesinden

çıkardığı şeyi sunarak, Tanrı ve ölümsüzlük kanaatini pekiştirmek ve böylece halkın içindeki umutsuzluğu yok etmektir. Fichte ahlak öğretmenlerinin ödevlerinden daha çok, ödevi olmayan konuları ele almaktadır. Bunlar teorik kanıtlama yapmamak, Tanrı adına konuşmamak, ilkeler temelinde kural koyucu gibi davranmamak ve kendilerini dayatmamaktır (330-333). Sanatçının iki ödevi vardır. Birincisi doğuştan sanatçı olmadığını düşünüyorsa bu işi bırakması; ikincisi ise, içinde bulunduğu çağın estetik anlayışından uzak durmasıdır (335-336). Devlet memurlarının ödevlerinden biri kendilerini kanun yorumlayıcısı olarak görmemektir. Resmi işleme tabi tutulan kişi bu işlemin doğal hakka (günümüz açısından anayasaya) aykırı olduğunu söylüyorsa, devlet memurunun meseleyi daha yüksek bir otoriteye sunma ödevi vardır. Devlet memurlarının bir diğer ödevi, yapmış oldukları her şeyi şeffaf bir şekilde yapmalarıdır. Halk bu şeffaflığı talep etmiyorsa bile bu ödev geçerlidir (340-341). Alt sınıfların ödevi ise üst sınıfın üyelerine saygı duymaktır. Bu saygı kör bir inanç şeklinde değil, onların uzmanlıklarına karşı olmalıdır. Diğer yandan, danışma konumunda olan üst sınıfların alt sınıfa bir şey emretme hakları yoktur. Onların özgürlüklerine saygı duymak zorundadırlar (343-344).

Sonuç olarak, Fichte ahlak yasasının taşıyıcıları olarak düşündüğü rasyonel sonlu varlıkların korunmasını bir ödev olarak sunmuş ve böylece ahlak yasasına pozitif bir içerik vermiştir. Rasyonel varlıkların, rasyonel varlıklar olarak korunması onların özgürlüklerinin korunmasına bağlı olduğundan, özgürlük hem biçimsel olarak garanti altına alınmalı hem de rasyonel bir varlığın özgür bir etkide bulunması sağlanmalıdır.

Biçimsel özgürlük, özgürlüğün aracı olan zihin ve bedenin devamlılığı ile koşullandığından, rasyonel bir varlığın hem kendisinin hem de diğer rasyonel varlıkların zihnini ve bedenini koruma ve geliştirme ödevleri vardır.

Özgür bir varlık olmanın bir diğer koşulu diğer özgür varlıklardır. Hukuk

biliminden de hatırlanacağı üzere, rasyonel varlık olma potansiyeline sahip bir varlığın, bu potansiyelinin aktüel hale geçebilmesi, diğer rasyonel varlıklar tarafından kendini belirlemeye çağrılması ve onlar tarafından tanınması ile mümkündür. Bu nedenle karşılıklı özgürlük ilişkisinin korunması, ahlakın aracı konumundaki rasyonel bir varlık olabilmenin ve böyle bir varlık olarak kalabilmenin zorunlu koşuludur.

Karşılıklı özgürlük ilişkisi, özgürlük alanlarının/ mülkiyetin paylaşılması yoluyla kurulduğundan, bu aynı zamanda bir rasyonel varlığın özgür etkide bulunacağı alanın belirlenmesi ve bu alanla kendini tanımlaması anlamına gelmektedir. Bu karşılıklı tanımanın garanti altına alınması için devlet kurmak bir ödev olarak kabul edilmiştir.

Ancak devlet kurulmuş olsa bile devletin her ihlale anında müdahale etmesi beklenemez.

Bu nedenle kişilerin takip etmesi gereken birtakım ödevler söz konusudur. Bu ödev hem kişinin kendisinin hem de diğer bireylerin bedenine ve mülkiyetine yapılan ihlallere karşı direnme ödevidir. Ayrıca kişiler iyi örnek olma yoluyla da bu ihlallerin doğmasını engellemeye çalışmalıdır.

Karşılıklı özgürlük ilişkisinin bir diğer yönü rasyonel bir varlığın özgür etkide bulunma kapasitesinin geliştirilmesi ödevidir. Bu hem bir aile içerisinde eşlerin birbiri ile olan ilişkisi ve çocuklarını eğitmeleri yoluyla hem de bir toplum içerisinde iş bölümü aracılığıyla mümkündür. Fichte eşlerin birbiri ile olan ilişkisindeki ödevleri ve evlenme ödevini ataerkil bir toplum yapısına göre ele almış; iş bölümünü ve her bir mesleğe mensup kişilerin kendi sınırlarını ve ödevlerini, 18. yüzyılın toplumsal ve ekonomik bağlamında değerlendirmiştir.

Fichte'nin ahlak biliminde, evrensel ödevlerin taşıyıcısı olan tikel bir bireyin, bir birey olabilmesi için gereken temel şartlar aynı zamanda evrensel ödevleri taşımanın da ön koşulu olarak sunulmuştur. Bu şartların düzenlenmesi ise en temelde ekonomiktir. Bu nedenle özgürlük alanlarının paylaşılması demek, aynı zamanda mülkiyet alanlarının herkesin emeği ile yaşayabileceği düzeyde mümkün olabildiğince eşit bir şekilde

paylaşılması demektir. Bu ise ilk olarak hukuk biliminin konusudur. Bu nedenle ahlak yalnızca hukukun yetişemediği yerlerde veya hukukun izin verdiği sınırlar içerisinde mümkündür. Fichte'nin ahlak öğretmenlerinin ödevlerini ele aldığı bölüm bunun bir ipucunu vermektedir. Bu bölümde bu kişilerin kural koyma, kendini dayatma ve teorik kanıtlama gibi işlere kalkışmaları ödeve aykırı olarak görülmüştür. Çünkü en temelde ahlak özneldir. Bir kişinin ödevini gerçekleştirip gerçekleştirmediğini bilme olanağı sadece kişinin kendisinde bulunur.

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 124-130)