• Sonuç bulunamadı

Ödemeler bilançosu çift kayıtlı muhasebe esasına göre tutulmaktadır. Bu sebeple bir hesabın alacak tarafına kaydı yapılan bir işlem aynı zamanda bir başka hesabın da borçlu kısmına kaydedilmektedir. Böylelikle ödemeler bilançosunun alacak tarafı borçlu tarafa eşit hale gelmektedir. Ancak çoğu zaman bu muhasebe eşitliği gerçek anlamda bir eşitliğe denk gelmemektedir. Ödemeler bilançosunun toplam alacak tarafı ile toplam borç tarafı birbirine eşit olmak zorunda iken bilançonun tek tek hesaplarında denklik söz konusu olmayabilir. Bu durumda fazla veren hesaplar ile açık veren hesaplar birbirlerini denkleştirir.

Bir yıl boyunca bir ülkede cari işlemler hesabında bir açık ya da fazla oluşabilirken sermaye hesabında da açık ya da fazla oluşabilir. Bu durumda eğer bir hesapta oluşan açık ile diğer hesapta oluşan fazla miktarları birbirleriyle aynı ise bu iki hesabın toplamı sıfıra eşit olmaktadır. Ödemeler bilançosunun denkliği için bu hesapların toplamının sıfıra eşit olması zorunludur. Eğer basitleştirerek transferleri dışarıda tutulacak olursa cari işlemler dengesindeki fazla X-M olarak ifade edilir.

Eğer sermaye hesabındaki açıkları da H olarak belirlersek B için oluşacak denge ödemeler bilançosundaki fazla şu şekilde gösterilebilir:

B= (X-M) – H (1.1) Eğer (X-M) H’ye eşit olursa o zaman B sıfıra eşit olur ve ödemeler bilançosu dengeye gelmiş olur (Shapiro, 1982: 289).

1.3.1. Otonom ve Denkleştirici İşlemler

Ödemeler bilançosundaki hesaplar temelde iki gruba ayrılarak kayıt yapılır. Cari işlemler hesabı ve sermaye hesabı yapılış amaçları bakımından ödemeler bilançosunda denge sağlamakla alakalı olmadıkları için ve de ekonomik hayatın normal işlemlerini göz önünde bulundurdukları için otonom nitelikli hesaplar olarak nitelendirilirler. Yani bu hesaplar ekonomik açıdan açık ya da fazla verebilmektedir. Bu sebeple bu hesaplara otonom ya da dengesizlik doğuran hesaplar denilmektedir. Ödemeler bilançosunun otonom hesaplarından doğan açıkları kapatmak amacıyla diğer hesapların fazla vermesini sağlayan hesaplar denkleştirici veya dengesizlik giderici hesaplar olarak tanımlanmaktadır. Resmi rezervler hesabı merkez bankası tarafından otonom hesapların sonucuna bağlı olarak döviz alım satımına dayandığı için denkleştirici hesap olarak gösterilebilir. Hesapların nitelik farklarına göre ödemeler bilançosunun ortasından bir çizgi çekildiği farz edildiğinde otonom hesaplar çizgi üstünde, denkleştirici hesaplar ise çizgi altında kalacaktır. Bu sebeple otonom hesaplara aynı zamanda çizgi üstü hesaplar, denkleştirici hesaplara da çizgi altı hesaplar denilmektedir.

Otonom ve denkleştirici hesapları birbirinden ayırt etmek oldukça güçtür. En önemli güçlüklerden biri uluslararası tanımlama uyumsuzluğudur. Bir ülkenin otonom kabul ettiği bir işlem başka bir ülke için denkleştirici bir işlem olarak kabul edilebilmektedir. Dış ticaretteki işlemler otonom nitelikli işlemlerdir. Ancak bir ülke tarım ve sanayi stoklarını dış ticaret açıklarını kapatmak amacıyla kullanıyorsa bu durumda bu işlem otonom değil denkleştirici bir nitelik kazanmaktadır. Aynı şekilde bağış ve karşılıksız transferler de nitelikleri itibariyle otonom olmalarına rağmen IMF tarafından yapılan SDR kredileri, Dünya Bankası gibi bankalar ve ülkelerin birbirlerine verdikleri krediler denkleştirici işlem niteliği kazanmaktadırlar (Karluk, 2013: 643).

1.3.2. Ödemeler Bilançosu Denge Kavramları

Ödemeler bilançosu denge kavramları temel denge, net likidite dengesi ve resmi rezervler dengesi olmak üzere üç başlıkta incelenebilir.

i. Temel Denge

Temel denge kavramı ilk olarak Nurkse tarafından 1945 yılında hazırlanan bir makalede kullanılmıştır (Kindleberger, 1969: 876). Cari işlemler hesabı dengesi ve uzun dönemli sermaye hesabı dengesi temel denge olarak adlandırılmaktadır. Cari işlemler hesabı dengesine ek olarak uzun dönemli sermaye akımlarını içermekte ve ödemeler bilançosunun uzun vadeli pozisyonlarını ölçmektedir (Bach ve Balbach, 1971: 9).

Temel denge kavramına göre ödemeler bilançosunda yer alan mal ve hizmetler, karşılıksız transferler, uzun vadeli sermaye akımları otonom işlem olarak kabul edilirken, kısa vadeli sermaye akımları ile resmi rezerv işlemleri de denkleştirici işlem olarak kabul edilmektedir. Temel denge kavramının en önemli özelliği ödemeler bilançosundaki uzun vadeli işlemleri ele aldığı için dalgalanmalar ve spekülatif hareketlerin etkilerinden arındırılmış olmasıdır (Karluk, 2013:653).

i.i. Net Likidite Dengesi

Net likidite dengesi, likit varlıklardaki veya belli bir dönem boyunca gerçekleştirilen borçlardaki değişiklikleri ölçmektedir. Ayrıca şahsi ve likit olmayan kısa vadeli sermaye hareketlerini de kapsamaktadır (Bach ve Balbach, 1971: 9).

Eğer ticari krediler ve diğer likit olamayan kısa dönemli alacaklar ticaretin değerine göre otomatik olarak büyürse, hata ve noksan bildirilmemiş kısa dönemli sermaye akımlarını kapsamazsa daha kullanışlı bir ölçek haline gelir. Diğer taraftan likit olmayan kısa dönemli sermaye hareketleri özellikle likit kısa dönemli sermaye hareketleri gibi davranıyorsa ve hata noksan hesabı gibi bildirilmemiş kısa dönemli sermayeyi içerirse cari işlemler dengesi ve uzun dönemli sermaye dengesi temel dengenin ölçümüne daha uygun hale gelirdi (Pippenger, 1973: 11). Net likidite dengesi kısa vadeli borçları simetri şeklinde ayırmadığından var olan açıkları daha fazla yansıtmaktadır.

i.i.i. Resmi Rezervler Dengesi

Resmi rezervler dengesi net likidite dengesininkilere ek olarak kısa vadeli özel likit sermaye hareketlerini de içermektedir. Böylelikle karşılıksız transferler, uzun vadeli sermaye işlemleri ile kısa vadeli özel sermaye işlemleri otonom işlem olarak kabul edilirken, resmi kısa vadeli sermaye hareketleri ve resmi rezerv hesapları da denkleştirici işlem olarak kabul edilmektedir. Bu denge türünde kısa vadeli özel sermaye hareketleri otonom kabul edildiği için net likidite dengesinde meydana gelen simetrik olmayan hal ortadan kalkmıştır. Resmi rezervler hesabının oluşturulma amacı ise ulusal paranın dış değerini ortaya çıkarmaktır. (Karluk, 2013: 653).

1.3.3. Dış Ticaret Dengesi

Bir ekonomide ihracat (X) ve ithalat (M) verilerinin birbirine eşit olması durumunda dış ticaretin dengede olduğu kabul edilmektedir. Fakat ihracat ve ithalat arasında bir eşitlik durumu söz konusu değilse dış ticaret dengesinden söz edilemez. İhracatın ithalatı aşması durumunda bu ekonomi dış ticaret fazlası veriyorken aksi durumda yani ithalatın ihracatı aşması durumunda ise dış ticaret açıklarından söz etmek mümkündür.

Ödemeler bilançosunda dış ticaret hesaplaması yapılırken ihracat ve ithalat verileri fob bazında ele alınmakta ve hesaplamaya dahil edilmektedir. İhracat ve ithalat verilerinin fob değerlerinin kullanılması demek bu verilerin navlun ve sigorta giderlerinden arındırılmış olduğunu göstermektedir. Çünkü navlun ve sigorta giderleri yurtiçi ve yurtdışındaki ekonomik işlemlerde mal ticaretinin değil hizmet ticaretinin konusunu oluşturmaktadır (Eğilmez ve Kumcu, 2012: 214).

1.3.4. Cari İşlemler Dengesi

Cari işlemler dengesi ödemeler bilançosundaki dengeyi sağlayabilmek amacıyla net hata ve noksan hesabı ve resmi rezervler hesabının sıfır olduğu düşünüldüğünde sermaye hesabına eşit olmak zorundadır.

Cari işlemler dengesinin içerisinde dış ticaret, turizm dengesi, yurtdışından ülkeye giren işçilerden gelen dövizler, faiz ödeme ve karların transferi yer almaktadır. Cari işlemler dengesi aslında ekonomik açıdan reel kesimin mal ticareti ve üretim faktörlerinden elde edilen döviz geliri ve giderinin dengesini vermektedir.

Genel kanı olarak cari işlemler dengesi yerine dış ticaret dengesi ifadesi kullanılıyor olsa da cari işlemler dengesi dış ticaret dengesini de içine alan ve çok daha geniş bir tanımlama içeren önemli bir gösterge olarak kabul edilmektedir (Yeldan, 2010: 35)

Bir ekonomide cari işlemler dengesinin açık vermesi demek o ekonominin yurtdışından kazanmış olduğu paradan daha büyük bir miktarı yurtdışına göndermiş olması demektir. Aksi halde yani cari işlemler dengesinin fazla vermesi durumunda ise yurtdışından kazanılan paradan daha az bir miktar yurtdışına gönderildiği anlamı ortaya çıkmaktadır. Cari işlemler dengesinde açık oluşması durumunda ise bu açık ya yurtdışından borçlanılarak ya da yurt içi varlık satışıyla finanse edilmektedir (Babaoğlu, 2005: 5).

Cari işlemler dengesi matematiksel ifadeler kullanılarak milli gelir hesaplarıyla da elde edilebilir. O halde milli gelir denklemi şöyle gösterilebilir:

Y= C + I + G + ( X – M ) (1.2)

Bu denklemde yer alan Y milli geliri, C tüketim harcamalarını, I yatırım harcamalarını, G kamu harcamalarını, X ihracatı, M ithalatı ifade etmektedir. İthalat ve ihracat sadece mal değil toplam mal ve hizmet ticaretini de kapsadığı için ( X-M ) cari işlemler dengesini vermektedir.

Milli gelir hesaplamalarında tüketilmeyen gelirin tasarruf edildiği düşüncesinden yola çıkarak elde edilen bir başka denklem ise şu şekilde ifade edilebilir:

Y= C + S + T + Tr (1.3) Bu denklemde S tasarrufları, T vergileri, Tr ise transferleri ifade etmektedir. Milli gelir için oluşturulan denklemler birleştirildiğinde ise şu eşitlik ortaya çıkar:

(S – I ) + ( T – G ) = ( X – M ) - Tr (1.4) (S – I): Özel kesim yatırım-tasarruf dengesi

(T – G): Kamu kesimi finans dengesi (X– M)- Tr: Cari işlemler dengesi

Üçüncü eşitliğin sonucu incelendiğinde özel kesim yatırım tasarruf dengesi ve kamu kesimi finans dengesi toplamının cari işlemler dengesini verdiği görülmektedir. Ayrıca cari işlemler dengesi ve net sermaye akımları arasındaki ilişki aşağıdaki gibi gösterilebilir:

FA= (S – I ) + ( T – G )= ( X – M ) - Tr (1.6) Bu eşitlik neticesinde yurtiçinde yapılan yatırımlardan daha çok tasarruf yapan ve bütçe açığı olmayan bir ülkenin yabancı varlık yatırımına yöneleceği sonucuna ulaşılmaktadır (Tiryaki, 2002: 2).

1.3.5.Sermaye Hareketleri Dengesi

Sermaye hareketliliğinin serbest olduğu bir ülkede sermaye dengesi cari işlemler dengesinden bağımsız olarak gerçekleşmektedir. Yani cari işlemler dengesi fazla veriyorken sermaye dengesi de fazla verebilir, cari işlemler dengesi açık veriyorken yine sermaye dengesi de açık verebilir. Çünkü sermaye dengesi yurtiçi ve yurtdışı faiz oranlarına göre yön bulmaktadır. Yani bir ülkedeki faiz oranları yurtdışı faiz oranlarından daha yüksek ise o ülkeye yurtdışından sermaye girişi artacaktır aksi durumda da sermaye çıkışı gözlenecektir. Ancak sermaye dengesindeki çok kısa süreli açıklar resmi rezervlerin kıt olduğu durumlarda ancak cari işlemler dengesindeki aynı orandaki fazlalıklar ile dengeye gelebilmektedir (Eğilmez ve Kumcu, 2012: 220).

Aslında cari işlemler dengesi ile sermaye hareketleri dengesi çok da birbirinden bağımsız değildir. Cari işlemler açıklarının temel sebebi olarak tasarruf eksikliği gösterilmektedir. Bu eksikliği kapatmak için yurtdışı tasarruflar ithal edilmek istenmektedir. Ayrıca ülkedeki tasarruf açığı yurtiçi faiz oranlarının artmasını sağlayacaktır. Bu durumda da ülkeye yurtdışından sermaye girişleri söz konusu olacaktır. Yurtdışından sermaye girişlerinin artmasıyla birlikte de sermaye dengesi fazla verecektir (Eğilmez ve Kumcu, 2012: 221).