• Sonuç bulunamadı

2.1. KURAMSAL AÇIKLAMALAR

2.1.9. ÖĞRETMENLERİN DERSLERİNİ İŞLEMEDE SORULAR

Öğretmenler, öğretme-öğrenme sürecinin uygulayıcısı ve yürütücüsü durumunda oldukları için, öğretim etkinliklerini düzenlerken yaş ve sınıf seviyesine bağlı olarak, öğrencilerin farklı özelliklere sahip oldukları gerçeğini göz ardı etmemeli, öğretim etkinliklerine bu şekilde yön vermeli, soracakları soruları da bu duruma uygun olarak düzenlemelidirler.

“Uzun pedagojik deneyler, öğretim içeriğinin pasif bir şekilde alınmasıyla ve mekanik bir şekilde verilmesiyle hiçbir dersin istenilen düzeyde etki yaratmadığını göstermektedir” (Asan, 2000). “Sınıf içi öğrenmelerde öğretmenin rolü üzerine geliştirilen modern öğretme yaklaşımlarına göre öğretmen, öğrencilerin deneyimlere dayalı önceki bilgileri ve derse giriş davranışlarıyla açığa çıkartılan ön bilgilerini kullanarak karşılaştıkları karmaşık ve yeni problemlere çözüm getirebilecekleri öğrenme etkinliklerinin düzenlenmesinde öğrencilere rehberlik etmelidir. Öğrencilerin zihinsel yapılarının oluşmasına rehberlik eden ve anlama kabiliyetlerinin gelişmesine uygun öğrenme etkinliklerini düzenleyen öğretmenler, öğrencilerin dikkatini çekmek, düşüncelerini harekete geçirmek, yaratıcı, eleştirel ve analitik düşünmek, problem çözmek, analiz etmek ve sentez oluşturmak, değerlendirmelerde bulunmak ve neticede öğrencilerin öğrenmelerini sağlamak amacıyla bilgiyi kavramsal problemler ve sorular çerçevesinde organize etmelidirler” (Egelioğlu, 1989; Görgen, 1997; Yalçın, 1994’ten aktaran: Ensar, 2002:72). Bu işlemler sırasında öğretmenler, eğitim programında belirlenen hedef ve davranışların öğrenciler tarafından gerçekleştirilmesine yönelik çalışmalar yürütmeli, öğrencileri bu bilgi ve becerilere sahip kılmalıdırlar.

50

Sorular, düşünmenin sistemli bir hale gelmesinde önemli bir etkendir. Sorular sayesinde bilgi ve deneyimlere dayanılarak belli bir olay veya durumla ilgili bilgiler açığa çıkartılır ve bu bilgiler mantık süzgecinden geçirilir. Bu yolla, farklı bakış açılarıyla netlik kazandırılan durumlar (problemler) üzerinde yaratıcılığın da gün ışığına çıkartılması mümkün olabilir. Bu aşamada öğretmenlerin “düşünmenin gerçekleşimi” üzerine ortaya konulan yaklaşımlardan bilgiyi işleme kuramıyla birlikte düzenleyecekleri bilişsel alan davranışlarını kazandırmaya yönelik olarak kullandıkları sorular, istenilen amaçların gerçekleşmesinde önemli bir rol oynar (Asan, 2000; Ensar, 2002:73-74).

Öğretim sürecinde, bilgi ve becerilerin kazandırılmasında zihinsel yönü ağır basan davranışlar ön plândadır. Bilişsel alan basamaklarında yer alan davranışları kazandırmaya yönelik olarak sınıflandırılan sorular, “öğretimde öğretmene kolaylık sağlarken, öğrencinin üst düzey düşünme becerilerini kuvvetlendirecek ve soruların sadece belli basamaklarda gruplaşmasını önleyecektir Amaçlı olarak sorulan bilgi ve kavrama düzeyi soruları öğrenciyi daha üst düşünme düzeyine doğru yönelttiği de araştırma bulgularındandır. Sanders’e göre (1996) iyi hazırlanmış bir soru, düşüncenin boyutlarını genişletmektedir. Önemli olan öğretmenin neler soracağını bilmesi ve bu soruyu hangi amaçla sorduğunun farkında olmasıdır” (Kalaycı ve Büyükalan, 2001:58- 60’tan aktaran. Ensar, 2002:66).

İlk ve orta dereceli okullarda okuyan öğrencilere sorulacak soruların % 20’si öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik olmalıdır. Öğretmenlerin basit bir bilginin hatırlatılmasından ziyade çocuklarda yüksek düzey düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik kullandıkları öğretme ortamının uyaranları olan sorular, sınıf içi tartışma ortamının destekleyicisi olmasının yanında eleştirel düşünebilme yeteneğinin de altyapısını hazırlarlar. Düşünmeyi uyarıcı durum ile öğrencinin bu duruma gösterdiği tepki ilişkisi biçiminde niteleyen Morgan (1984), öğrencilerin düşünme yoluyla bilgi kümelerini işlediklerini belirtmektedir (Ramsey ve Gabbard, 1990; Ensar, 2002:73). Bu yönüyle, soruları, düşünme sürecinin başlatıcısı, yürütücüsü ve yönlendiricisi olarak ele almak, öğrencileri belirli konular üzerinde düşünmeye sevk ederken, bu düşünce süreçlerini başlatırken, yürütürken veya yönlendirirken sorulardan faydalanmak gerekir.

51

Costa’ya göre düşünmenin gerçekleşimi üzerine ortaya konulan yaklaşımların ortak noktası; çevredeki uyarıcıların duyu organları aracılığıyla alınması “girdi” duyusal kayıt yoluyla “bilgiyi işleme”; performansın sergilendiği aşama olan ilişkileri farklı durumlara uygulama ve bu farklı durumlar arasında karşılaştırmalara gidebilme süreci olan “çıktı”dan oluşmaktadır. Çevredeki uyarıcıların duyu organları aracılığıyla alınmasından sonra gerçekleştirilen iç süreçler (bilişsel işlemler) ürünü olan düşünme etkinliklerinin başlatıcısı ve yönlendiricisi durumunda olan soruların, öğretmenler tarafından yeniden yapılandırılmasıyla, verilen bilgilerin daha önceki bilgilerle karşılaştırılarak anlamlı ilişkiler halinde işlenmesi ve bu ilişkilerin farklı durumlara uygulanarak performansın açığa çıkartılıp öğrenmelerin kalıcı ve işlevsel bir hâle getirilmesi sağlanabilir (Asan, 2000; Ensar, 2002:74)

Temel dil becerilerinin öğrencilere kazandırılması ve belirli konularda istenilen hedeflere ulaşılması aşamasında, Türkçe öğretmenleri, öğrenciyi düşünmeye yönlendirecek nitelikte soru hazırlamalıdır. Bu konuda öğretmene düşen iş, dile ait temel becerileri öğrencilere okuma ya da söyleyerek tanımlama yerine tartışma ve öğrencilerin bu becerileri deneyim yoluyla öğrenmelerine olanak sağlayacak şekilde eğitim ortamı düzenlemek olacaktır. Çok değişik yaş düzeylerinde ve konu alanlarında kullanılabilecek tartışma ve karşılıklı sorgulama tekniği, özel materyalleri ve özel test işini gerektirmez. Öğretmen konuyu sunduktan sonra, öğrenciler ikili ya da üçlü gruplara ayrılırlar. Birbirlerine konuyla ilgili sorular sorarlar ve cevaplar verirler. Öğretmen öğrencilere, ip ucu oluşturmak üzere bazı soru kökü örnekleri verebilir:

“-Nasıl kullanırdınız?,

-Olsaydı sonucu ne olabilirdi?,

-Olması için ne gibi önlemler alınabilir? -Benzer ve farklılıkları nelerdir?, -Nedenlerini açıklayınız,

-Örnekler veriniz,

-Sınırlılık ve üstünlüklerini söyleyiniz,

-Avantajlarını ve dezavantajlarını söyleyiniz.” (Senemoğlu, 1997: 509; Ensar, 2002:74-75)

52

Öğrencilerin öğrenme seviyelerini olumlu yönde etkileyen faktörlerden birisi de öğretmenlerin öğretim faaliyetlerinde sergiledikleri davranışlar bütünüdür. Araştırmalar, öğrencilerin sosyalleşmelerine; kendilerini gerçekleştirme ve sorgulayıcı düşünme becerilerini kazanmalarına olumlu öğretmen prototipinin katkı sağladığını ortaya koymaktadır. Öğretmen davranışı ve öğrenci başarısı arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla yapılan bu araştırmalarda, zihinsel beceriler bakımından iyi bir alan bilgisi ve öğretmenlik formasyonuna sahip öğretmenlerle bu özelliklere sahip olmayan öğretmenler arasındaki seviye farklılığı ile öğrenci başarısı arasında yakın bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Mood ve Measel (1972) öğretmenlerin öğrencilere yüksek seviyeli düşünme becerileri kazandırmak için yaptıkları çalışmalar ile öğrencilerin sergilediği nitelikli zihinsel işlemler arasında doğrudan bir ilişki bulunup bulunmadığına ilişkin olarak yaptıkları deneysel çalışmada, yüksek düzeyde bir ilişki örneği bulmuşlardır. Öğretmenler öğrencilere düşük seviyeli bilişsel alan soruları yerine yüksek seviyeli bilişsel alan (analiz, sentez, değerlendirme gibi beceriler gerektiren) soruları yönelttiklerinde, öğrencilerin sınavlar ve performans ölçen testlerden aldıkları not yüzdesi yüksek çıkmıştır (Asan, 2000; Ensar, 2002:76-78)

“Yapılan araştırmalarda, öğretmenler, eğitim durumunda soru-cevap yöntemini sıklıkla kullandıklarını açıklasalar da deneyimli öğretmenlerin bile soru-cevap yöntemini istenilen nitelikte uygulamadıkları, kullandıkları soruların çoğunun bilgi düzeyinde veya kapalı uçlu sorulardan oluştuğu ortaya konmuştur. Pate ve Bremer (1967); Dillon (1988) ve Kery (1990), öğretmenlerin sordukları soruların yaklaşık olarak % 85’inin olgularla ilgili ve hatırlamaya dönük sorular olduğunu ortaya koymuşlardır. Stevens (1912) ve Floyd (1960), ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenlerinin bir günde kaç soru sorduklarını ve bu soruların hangi düzeyde olduğunu belirlemek amacıyla yaptıkları araştırmalarda, bu soruların büyük çoğunluğunun bilgi düzeyinde olduğunu saptamışlardır. Brualdi (1998) ve Ellis (1993), öğretmenlerin öğretim süreci içerisinde, düşük seviyeli soruları yüksek seviyeli sorulara göre daha fazla kullandıklarını, bunun nedeninin ise sınıf kontrolünü sağlama, öğrencilerin dikkatlerini daha kolay toplama ve programı yetiştirme zorunluluğundan kaynaklandığını belirtmişlerdir” (Kalaycı ve Büyükalan, 2001:60’tan aktaran: Ensar, 2002:78).

53

Derslerde sorulan soru sayısının çok az veya çok fazla olması öğrenmenin niteliğini etkileyen bir faktör olmaktadır. Özellikle anlamlı öğrenmeyi savunan Bruner gibi kuramcılara göre öğrenme etkinlikleri soru ile başlamalı ve soru öğrenciyi düşünmeye yöneltecek nitelikte olmalıdır. Öğretmenlerin ders işlerken, soruyu, öğrenmenin bir aracı olarak kullandıkları; ancak öğretmenlerin çoğunluğunun derste soruya ne sıklıkla başvurduklarını pek düşünmedikleri ve sınıfta sordukları soru sayısından haberdar olmadıkları söylenebilir. Buna bağlı olarak, öğretmenlerin çok az soru sormaları öğrencileri düşünmeye yönlendirmedikleri şeklinde; çok fazla soru sormaları ise otomatik olarak hiç düşünmeden cevaplamaya yönlendirdikleri şeklinde yorumlanabilir (Akbulut, 1999; Ensar, 2002:80)

Öğretmenler, öğretme-öğrenme sürecinde, sorular yoluyla öğrencilerin yeni görüşler oluşturmalarına ve bu görüşlerini daha önceki bilgilerine bağlamalarına yardımcı olabilirler. Öğrenci merkezli öğretim etkinliklerinde, öğretmen, öğrencilerin dikkatini geniş kavramlar üzerine yoğunlaştırdığında, bu kavramlar öğrencilerin zihinlerinde daha büyük anlam yapılarına dönüşeceğinden, öğrenciler, bu anlam yapılarından yeni düşünceler üretebilirler. Böylelikle, sahip oldukları düşüncelere bağlı olarak kendi öğrenmelerini kendileri oluşturmuş olacaklardır. Bunun için öğretmenler, öğrencilerin ezber yapmalarını sağlamak yerine konu üzerinde düşünmelerine, eleştiride bulunmalarına, kararlar vermelerine ve problem durumlarını incelemelerine yardımcı olacak türden sorular kullanmalıdırlar. Üst düzey sorular (sentez, değerlendirme, analiz gibi), öğrencilerin fikirleri hatırlamaları yerine bu fikirleri kullanmalarına olanak sağlar. Aynı şekilde öğretmenlerin öğrencileri araştırmaya yöneltecek nitelikte sorular kullanmaları da birçok zihinsel çaba ve işlemi beraberinde getirecek (Asan ve Güneş, 2000: 51; Özdemir ve Yalın, 2000: 46; Ensar, 2002:83-84), bu da, Türkçe ders kitaplarındaki metinlere bağlı olarak ortaya konan bilişsel hedeflerin gerçekleştirilmesine olumlu yönde katkı sağlayacaktır.

54