• Sonuç bulunamadı

Canlandırmakla bağlantılı kelimeler olan canlandırma, canlandırılmış canlandırmacı kelimelerin kökü Latince “animeri” fiiline dayanmaktadır. Sözcük hayat vermek, can vermek anlamlarına gelmektedir (Wells, 1998, s.10).

Yayıncılık ve Medya Sözlüğünde animasyon, canlandırma ile eş anlamlı olarak kullanılmakta ve şu şekilde tanımlanmaktadır: “çizgi ve hamur karakterlere ya da gerçek nesnelere haraketlilik kazandırmak amacıyla farklı teknikler kullanarak ya da bilgisayar ortamında yazılımlar aracılığıyla yapılan işleme süreçlerinin tamamı” (Evci & Ünlü, 2015, s. 36). Hünerli ise canlandırmayı hareketi olmayan nesne ya da görüntülerin, hareketliymiş izlenimi verecek biçimde düzenlenmesi ve kaydedilmesi yoluyla elde edilen görüntüdür,

diye tanımlamıştır (2005, s. 69). Bu tanımlardan yola çıkarak diyebiliriz ki animasyon canlandırma ve çizgi filmi de içine alan bir üst kavramdır.

TRT Genel Yayın Planında çizgi film, “Çizgi biçimleri kullanılarak, tek kare çekimleri ile varlıklara hareket kazandıran genellikle, çocuk seyircilere hitap eden film türü” olarak tanımlanmıştır (2015, s. 96). TDK Güncel Türkçe Sözlük’te ise “Bir konuyla ilgili olarak karakterlerinin hareketlerini belirtecek biçimde art arda çizilmiş resimlerden oluşan sinema filmi” tanımı yer almaktadır. En kapsamlı tanım, Evci ve Ünlü’nün yaptığı “Çizgi, nesne ya da bilgisayar grafikleri aracılığıyla üretilen, genellikle çocuk ve genç izleyici grubuna yönelik, dizi ya da tek bölüm hâlinde hazırlanan televizyon ve sinema yapımı”dır (2015, s.

85).

Animasyonun ilk örnekleri 19. yüzyılın başlarında resimleri hareket ediyormuş gibi gösteren bazı oyuncaklardır (Şenler, 2005, s. 100). 19. ve 20. yüzyıllardaki buluşlar çizgi film alanında bazı teknik gelişmeleri beraberinde getirmiştir. İlk yapım çizgi filmler 1900’lü yıllarda ortaya çıkmış olmakla birlikte 1906 yılında yapılan “Komik Yüzlerin Mizahi Yönleri” isimli çalışma Amerikan çizgi filmlerinin öncülüğünü yapmıştır. Canlandırma sinemasının Türkiye’ye girişi 1930’lu yıllarda Disney ve çağdaşı olan sanatçıların filmlerinin Türk sinemalarında gösterime başlamasıyladır. Bu filmleri izleyen Türk sanatçıları, daha çok Türk karikatür sanatçıları, canlandırma sinemasına ilgi duymuşlar ve bu alanda çalışma başlatmışlardır... Ülkemizde çizerler, 1930’lardan sonra yabancı örneklerini bildikleri canlandırma sinemasına ilgi duymuşlardır. Cemal Nadir Güler bu alandaki ilk denemeyi yapmıştır fakat “Amca Bey” isimli karakter hayal perdesine yansımadan yarım kalmıştır. Eflatun Nuri Erkoç, 1942 yılında doğrudan film karelerinden üzerine çini mürekkebiyle çizerek “Dolmuş ve Şoförü” adlı 37 kareden oluşan film, Türk canlandırma sineması ile ilgili en eski film şeridi özelliği taşır (Hünerli, 2005, s. 58-59;

Kongre, 2006, s. 1161-1162).

Türkiye’de animasyon film çalışmaları 1948-1949 yıllarında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde açılan çizgi film kursları ile başlamıştır. Öğretim görevlisi olan Vedat Ar’ın on beş öğrencisiyle birlikte yaptığı üç dakikalık “Zeybek Oyunu” adlı çalışma Türkiye’nin ilk animasyon filmidir. 1951-1957 yılları arasında ise renkli olarak yapılan ve banyo işlemi için gönderildiği ABD’de kaybolan “Evvel Zaman İçinde” adlı yapım Türkiye’nin ilk uzun metrajlı film projesidir (Onaran, 1999, s. 196). 70’li yıllara kadar çeşitli karikatür sanatçılarının çalışmalarıyla çizgi film alanında gelişme sağlayacak farklı örnekler ortaya konulmuştur. Bu yıllarda Türkiye’de çizgi film alanında bir diğer gelişme de Tonguç Yaşar

ve Sezer Tansu’nun birlikte hazırladığı “Amentü Gemisi Nasıl Yürüdü?” adlı kısa metraj çizgi filmdir (Onaran, 1999, s. 197) TRT, 1970’li yılların ortalarından itibaren jenerik ya da program aralarında canlandırma örneklerine yer verirken 1984’te kurulan özel stüdyolarda TRT için “Tomurcuk”, “Süper Civciv”, “Evliya Çelebi”, “Karınca Ailesi”, “Ece ile Yüce”

gibi birçok film çekilmiştir (Hünerli, 2015, s. 65). 1988 yılında Dede Korkut Hikâyelerinden uyarlanan 50 dakikalık “Boğaç Han” ise Türkiye’nin ilk uzun metrajlı filmidir (Abalı, 2012, s. 108). 1990’lı yıllara gelindiğinde çizgi filmlerin değer aktarımında bir araç olarak kullanılması için Kültür Bakanlığı tarafından Türk kültürünü tanıtmaya yönelik “Dedem Korkut”, “Manas Destanı” ve “Ak Tay” gibi çizgi filmler yaptırılmıştır. Ayrıca bu yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı da çocuklara dinî ve millî değerleri aktarmak adına “Bir Hikâye Bin Ders”, “Küçük Mücahit”, “Bosna Alevler İçinde” ve “Nasrettin Hoca” gibi çizgi filmler üretilmesine karar vermiştir. 1993'te Türkiye’de çizgi film yapım sanatçılarını mesleki anlamda bir araya getirmek için Çizgi Filmciler Derneği kurulmuştur. Bu dernek Türkiye'de çizgi film sanatını geliştirmek, çizgi filmciler arasında iletişim kurmak, uluslararası etkinlikler konusunda bilgilendirmek ve Türk kültürünü çizgi filmler aracılığı ile çocuk ve gençlere aktarmak amacını taşımaktadır (Abalı, 2012, s. 108).

Türkiye’nin ilk yerli çocuk kanalı olan TRT Çocuk, 1 Kasım 2008’de yayın hayatına girmiş ve 2009 yılında Türkiye’nin ilk üç boyutlu çizgi film serisi “Keloğlan”, TRT Çocuk kanalında yayımlanmaya başlamıştır. Ayrıca 2011’de kabul edilen Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 14. maddesine göre

“Genel ve tematik içerikli yayın yapan televizyon kuruluşlarının, çocuk yayınlarında çizgi filmlere yer vermeleri hâlinde, çizgi filmlerin en az yüzde yirmisinin, diğer çocuk programlarının en az yüzde kırkının Türkçe dilinde üretilmiş yapım olması ve Türk kültürünü yansıtması zorunludur.” Bu madde yerli yapım çizgi filmlerin devlet tarafından destekleneceği anlamını da taşımaktadır.

Araştırmalara göre çocukların çizgi film izleme döneminin en yoğun olduğu yaşlar 5-11 yaşları arası olarak saptanmıştır. Çocuklar 12-14 yaşından itibaren ise daha gerçekçi konulara yönelmeye başlarlar (Öcel, 2002, s. 252). RTÜK (2006) tarafından yapılan İlköğretim Çağındaki Çocukların Televizyon İzleme Alışkanlıkları Kamuoyu Araştırması'yla çocukların en çok izledikleri televizyon programlarının çizgi film (1240 kişi/%72), yerli diziler (1205 kişi/%70), yarışma programları (847 kişi/%49), filmler (787 kişi/%46) ve çocuk programları (767 kişi/%45) olduğunu ortaya koymuştur. 12 yaşına kadar çizgi film, çocukların en çok tercih ettiği film türüdür. 5-11 yaş arasındaki çocukların çizgi

filmleri seçme oranı %12 iken, 12-19 yaş çocuklarında bu oran %0,5’e düştüğü saptanmıştır.

Bu yaş grubu çocuklarda soyut düşünme yerleşmeye başladığından çizgi filmlerin eğitim amaçlı kullanımını da mümkün kılmaktadır. Örneğin, bir çizgi film seyrettirilerek, öğrencilerin farklı durumlarla nasıl başa çıkacakları ya da uygun bir davranış göstermedikleri takdirde, hangi koşullarla karşı karşıya kaldıkları gösterilebilir. Çocuklar arkadaş edinmeyi, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmeyi, başkalarına karşı nasıl davranılacağını, kendi hayallerini nasıl gerçekleştirebileceği gibi daha birçok şeyi çizgi filmler sayesinde edinebilir (targetstudy). 6-8 yaş grubu çocuklar için hazırlanan eserlerin dili, çocukların anlamını bildiği ve aktif olarak kullandığı yüz kelimeyi geçmemeli, cümlelerdeki kelime sayısı 3-5 kelime olmalı, mecazlı söyleyişlere ve soyut kavramlara genellikle yer verilmemeli, anlatım açık olmalıdır. Çizgi filmlerin hitap ettiği yaş grubunu da içine alan 9-12 yaş grubu ise soyut kavramlarla ilgili bilgi sahibi olmaya başlarlar (Yalçın

& Aytaş, 2017, s. 64-65). Çizgi filmler hayata dair yol gösterici olurken kültür ve değer aktarımı boyutuyla dil öğretiminde de kullanılabilecek görsel/işitsel materyaller arasında yer alır (Yakar & Yılmaz, 2016, s. 266). Ayrıca bu süreçte çocuğun kişilik gelişimi istenilen mesajlarla yönlendirilebilir (Kaba, 1992, s. 54).

Giroux (1999, s. 84)’a göre çizgi filmlerin eğlenmenin ötesinde birtakım toplumsal ve kültürel işlevleri de bulunmaktadır ve “aile, okul ya da dini kurumlardan daha güçlü”

konumdadır. Öğrenmenin kalıcılığı kullanılan materyallerin hitap ettiği duyu organı sayısı ile doğrudan orantılıdır. Çocuklar tarafından ilgi çekici birer eğlence unsuru olan ve değerler eğitiminde kullanılabilecek araçlar arasında yer alan çizgi filmler, değer ve kültür aktarımı açısından üzerinde dikkatle durulması gereken araçlardır. Özellikle model alarak öğrenmenin ön plânda olduğu gelişim dönemlerindeki çocuklara bu filmler aracılığıyla istenen değerlerin kazandırılması kolay olacaktır.

Özkan’a (2004, s. 55) göre toplumsal fayda gözetilirse çizgi filmler birçok eğitim kurumunun yaptığı işlevi tek başına yapabilecek durumdadır. Bu kadar etkili olan çizgi filmlerin birçok olumlu özelliği bulunmaktadır. Bunlar:

 Eğlendirir.

 Öğreticidir.

 Hayal gücünü geliştirir.

 Uzak yer ve diyarlar hakkında bilgi verir.

 Çocukların kendilerini tanıyabilmelerine katkı sağlar.

 Kişilik ve ahlak gelişimine yardımcı olur.

 Dil gelişimine katkı sağlar.

 Düşünme, sorgulama ve eleştirme fırsatı sunar.

 Dinlendirir.

 Mutlu eder.

 Empatiyi geliştirir.

 Söz varlığını geliştirir.

 Anlamlandırılamayan deyim, atasözü gibi sözcüklerin öğrenimini kolaylaştırır.

 Model alma yoluyla iyilik yapma, vatanı koruma gibi davranışların benimsenmesine yardımcı olur (Aydın Yılmaz & Uzman, 2005, s. 24; Bursalı & Ünal, 2015, s. 63;

Güler, 2014; Oruç vd. 2011, s. 316; Yaman vd., 2015, s. 249).

Çizgi filmlerin olumsuz özellikleri ise şunlardır:

 Şiddete yöneltir.

 Gerçeklikten koparır.

 Riskli davranışların artmasına sebep olur.

 Çocuğun bilişsel işlevlerinin azalmasına, gerçeklikten kopmasına neden olabilir.

 Gerçekle, hayal ürünü arasındaki fark belirlenemediği için güvenlik sorunları yaşatır.

 Hayal gücünü olumsuz yönde etkiler.

 Hazır görsel imgeler sunduğu için çocukların kendi imgelerini oluşturmaları için imkân vermez.

 Ekran bağımlılığına sebep olur.

 Olumsuz davranış biçimlerini öğretir (Güler, 2014; Mutlu, 1999, s. 122-123; Yaman vd., 2015, s. 250).

Çizgi filmlerin olumlu ve olumsuz yönleri tartışılmaktadır ancak gösterilen çizgi filmin bütünü ele alındığında iyilerin kazandığı görülmektedir. Başka deyişle önemli olan bütünün algılanmasıdır, bütünden çıkan sonuçtur. Hangi programa bakılırsa bakılsın sonuçta bir ileti gönderir, bir çözümleyicilik vardır ve düşünmeye yol acar (Güler, 1989, s. 172).

Çizgi filmlerin olumlu ve olumsuz yönleriyle ilgili birçok çalışma bulunmakla birlikte senaryoların bütününe bakılması gerektiğine de çalışmalarda dikkat çekilmektedir. Çizgi filmler parça parça birçok sahnenin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Zaman zaman çocuklar bu parçaları bütünden ayrı olarak da izleyebilmektedir. Değer aktarımı açısından önemli bir araç olan çizgi filmlerin genelinde olumlu davranış örneklerinin yer almasının yanı sıra her bir parçanın da olumlu davranış örneklerini yansıtması gerekmektedir. Bu

araştırma ise değerlerin parça parça ve bütün olarak değerleri ne ölçüde ihtiva ettiği sorusuna cevap aramaktadır.