• Sonuç bulunamadı

Latince “caementum” sözcüğünden türemiş olan ve “yontulmuş taş kırıntısı” anlamındaki “çimento” kelimesi, sonraları “bağlayıcı” anlamında kullanılmıştır. Tarihte bağlayıcı madde olarak ilk betonarme yapılara 1852 yılından itibaren rastlanmaktadır. Ancak bağlayıcı maddelerin kullanımı M.Ö. 2000’li yıllarda kirecin keşfedilmesine kadar dayanmaktadır. İngiltere’nin Leeds kentinde yaşayan Joseph Aspdin isimli bir duvarcı ustası 1824 yılında, kalker ve ince taneli kil karışımını pişirdikten sonra bunu öğüterek bağlayıcı bir madde elde etmiştir. Joseph Aspdin aynı yıl, “Portland Çimentosu” adı altında bu maddenin patentini almıştır (TÇMB, 2017). Dünyadaki çimento üretimi ve satışı 1878 yılında başlamasına rağmen o dönemde yeterli su kireci üretiminin olmaması ve Osmanlı imparatorluğunun çöküş sürecinde bulunması nedeniyle bu konuda yatırım yapılamamıştır (TÇMB, 2016). Türkiye’de açılan ilk çimento üretim tesisi 1911 yılında (bazı kaynaklarda 1912 geçmektedir, bkz., TÇMB, 2017; Sümer ve Yavuz, 1998: 35) “Aslan Osmanlı Anonim Şirketi” tarafından İstanbul Darıca’da açılmıştır. Bu ilk fabrikanın üretim kapasitesi yıllık 20.000 tondur. 1923 yılında kapasitesi yıllık 40.000 tona çıkarılmıştır (Başaran ve Turunç, 1995: 5).

Çimento, kireç taşı (kalker), kil ve marn (doğadaki kalker ve kil karışımı) gibi hammaddelerin birleşiminden oluşur. Türkiye, özellikle kireç taşı olmak üzere, çimento üretiminde kullanılan bu hammaddeler açısından oldukça zengin bir ülkedir. Çimento üretim sürecinde bir ara mamül olarak değerlendirilebilecek olan klinker, çimentodan daha iri taneli olan, pişmiş kil ve kalkerin birleşiminden oluşan bir malzemedir. Klinker, bu yapının alt bileşenlerinden birisi olarak çimento sektörünün en önemli ihraç ürünlerinden birisidir. Bununla birlikte, mimari ve sanatsal çalışmalarda dekoratif amaçlı kullanılan beyaz çimentoyla birlikte bir alt pozisyonda yer alan gri çimento, sektörün en önemli ihracat ürünleridir (EBİGM, 2016: 1).

I. Dünya Savaşı’nın yıkıcı sonuçları, dünya ekonomik bunalımının Türkiye’ye etkileri gibi sebeplerle, devletin sektöre çok fazla desteği olmamış ve 1925 yılına kadar gelişme gösterememiştir. Bu dönemde ülkenin çimento ihtiyacı iç üretimin yetersizliğinden ithalatla karşılanmıştır. 1925 yılında çimento sektöründe yeni üretim tesisleri kurulmaya başlanmıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte ivme kazanan çimento sektörü, 1950 yılına gelindiğinde liberalleşen ekonomik ve siyasi bakış açısının da etkisiyle hem devlet hem de özel sektörde gelişme göstermiştir (Sümer ve Yavuz, 1998: 35). Bu dönemde Ankara, İstanbul (Kartal ve Zeytinburnu) ve Sivas olmak üzere 4 yeni fabrika kurulmuş ve yıllık 370.000 ton çimento üretim seviyesine ulaşılmıştır. 1953 yılında Kamu İktisadi Teşekkülü olan ÇİSAN (Çimento Sanayii T.A.Ş.) Emlak Kredi Bankası, İş Bankası, Ankara ve Sivas Çimento Sanayii Müesseseleri ortaklığıyla kurulmuştur (Başaran ve Turunç, 1995: 6). 1957 yılına kadar ithalatın yoğun olduğu sektör 60’lı yıllardaki politik zeminin hassasiyetiyle duraklamıştır. Ekonomik sorunlar ve siyasal karmaşaların etkilediği piyasa içerisinde çimento da payına düşeni almıştır (Sümer ve Yavuz 1998: 36).

Türkiye, 1991 yılından itibaren çimento ithalatını iyiden iyiye azaltmıştır. 1994 yılında faaliyette bulunan 48 çimento fabrikasında, yıllık 35 milyon ton üretim kapasitesine ulaşılmıştır. Bu kapasite Türkiye’yi çimento üretiminde dünyada sekizinci, Avrupa’da ikinci sıraya getirmiştir (Başaran ve Turunç, 1995: 4).

Üretim kapasitesini artıran ve 2000’li yılların başından itibaren iç pazardaki tüketiminden fazla üretim gerçekleştiren Türkiye, dünya çimento ihracatının lideri konumuna gelmiştir. 2014 yılına kadar ihracattaki liderliğini sürdüren Türkiye, İran’a

uygulanan ihracatla ilgili ambargoların kaldırılmasıyla (en büyük ihracat payı % 60’la Irak) birinciliği bu ülkeye kaptırmıştır. Türkiye bu süreçte, iç pazarında artan talep ve dış pazar payındaki kaybın etkisiyle beşinci sıraya gerilemiştir (Çevik, 2016: 4).

2016 yılı rakamlarına göre, Türkiye çimento üretimi 74,8 milyon ton/yıl, tüketimi 66,3 ton/yıl olarak gerçekleşmiştir. Bu üretimin 11,1 milyon tonu (çimento+klinker) ihraç edilmiştir. Gerçekleştirilen ihracat, parasal olarak değerlendirilecek olursa, 2015 yılı sonu itibariyle Türk Çimento sektörü 550,8 milyon dolarlık ihracat yaparken, 2016 yılında ihracat 494,8 milyon dolar, ithalat 16,5 milyon dolar seviyesinde gerçekleşmiştir (TÇMB, 2018; SGM, 2017: 4).

2015 yılı içerisinde dünyanın tamamında çimento üretimi 4,6 milyar ton/yıl seviyesine ulaşmıştır. Çin bu üretimin %51,1’lik kısmını karşılamaktadır. En fazla büyüme AB, Kore, Suudi Arabistan ve Arjantin’dedir. 2015 yılı verilerine göre, Türkiye Avrupa’nın en büyük, dünyanın altıncı büyük üreticisi konumunda yer alırken ihracatta beşinci sıradadır. Türkiye; üretim kalitesi, sektörün gelişimi için kurulan Ar- Ge merkezleri, verilen eğitimler, çevreye, insana ve iş sağlığına olan duyarlılığın artması ve yapılan yatırımlar neticesinde çimento sektöründe önemli bir noktaya gelmiştir. Türkiye’de kentsel dönüşümün de desteğiyle 2023 yılına kadar 6,5 milyon konutun yapılması planlanırken, ülkede yapılan diğer yatırımlarla beraber inşaat sektörünün gelişiminin çimento talebini de arttıracağı düşünülmektedir (SGM, 2017: 5-7)

2017 yılında Türkiye’de faaliyet gösteren, 54’ü entegre tesis, 18’i öğütme- paketleme tesisi olmak üzere toplam 72 çimento fabrikası bulunmaktadır (TÇMB, 2017). Bu fabrikalarda 17.200 kişi istihdam edilmektedir (SGM, 2017: 11).

Türkiye’de çimento sektöründe “Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği” (TÇMB) ve “Çimento İşverenleri Sendikası” (ÇEİS) olarak adlandırılan iki çatı kuruluş bulunmaktadır. TÇMB, ulusal ve uluslararası alanda çimento sektörünün itibarının koruyup gelişmesini sağlamak ve ülkemizde çimento kullanımını yaygınlaştırılması, üyeleri adına çimento sanayii ile ilgili her türlü mevzuata ilişkin gereksinimleri proaktif bir anlayışla ilgili mercilere iletmek, yurt içi ve yurt dışı sektörel paydaşlarla verimliliğin arttırılması için çalışmalar yapmak, sektörün

ihtiyaçlarını belirleyerek eğitim ve seminerler düzenlemek, hukuka uygun biçimde sektörle ilgili istatistiki bilgiler toplamak ve bu bilgileri analiz ederek kamuoyu ve sektörün kullanımına sunmak gibi idari, teknik ve eğitim alanında çeşitli görevleri yerine getiren çatı kuruluştur (TÇMB, 2017).

Çimento İşverenleri Sendikası (ÇEİS) ise “üyelerinin çalışma ilişkilerinde; var olan mevzuat çerçevesinde ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak, geliştirmek, aralarında karşılıklı yardımlaşmalarını sağlamak, işkolunda kurulmuş ve kurulacak olan işyerlerinin verimli ve uyumlu çalışmalarına yardımcı olmak, üyelerini temsil etmek, toplu iş sözleşmesi akdetmek, çalışma barışını kurmak ve devam ettirerek Türkiye çapında faaliyette bulunmaktadır” (ÇEİS, 2017).

Dünya çimento üretim kapasitesinin, beklenen artışla 2018 yılında 5,4 milyar tonu aşacağı, buna mukabil tüketimin 4,8 milyar tona ulaşması öngörülmektedir. Çin’in piyasadaki hâkimiyetinde düşüş gözlenirken, uzun vadede Hindistan, Brezilya, Suudi Arabistan ve Endonezya gibi ülkelerin çimento sektörünün gelişimine yön vereceği tahmin edilmektedir. Çimento sektörünün Türkiye açısından değerlendirilmesi yapıldığında, 2016 yılında azalan ihracatın iç tüketimdeki % 4,5 artışla ikame edildiği, 2017 ve 2018 yıllarında, inşaat sektöründeki yeni projeler, konut taleplerindeki beklenen artış, kamu destekli alt yapı yatırımları, kentsel dönüşüm ve mega (Üçüncü Havaalanı, Nükleer Santraller ve Çanakkale Köprüsü) projelerin de desteğiyle iç piyasa talebinin artması ve sektörün büyümeyi sürdürmesi beklenmektedir (SGM, 2017: 15).