• Sonuç bulunamadı

1.3 HİDROELEKTRİK SANTRALLERİ VE ÇEVRE İLİŞKİSİ

1.3.3 Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Tanımı ve Önemi

Sanayi devrimini sonlarına doğru çevre üzerinde ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle dünyanın çeşitli bölgelerinde çevre bilinci oluşmaya başlamıştır. Bu yüzden çevre sorunlarını ele alan ve gidermek için önlemler oluşturan politikalar geliştirilmek zorunda kalınmıştır. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu da uygulanmaya konulan politikalardan biridir. İlk olarak 1970 yılında ABD’de Ulusal Çevre Politikası Kanunu ile yürürlüğe girmiştir. Daha sonra birçok ülkede yürülüğe giren ÇED, Türkiye’de ancak 1993 yılında etkin olmaya başlamıştır (Issı, 2011, s. 102).

Steinberg’e göre ÇED, çevre korumayı amaç edinen ve çevre korumanın sistematik olarak bir idari mekanizmayı benimseten bir araçtır. ÇED, yapılması düşünülen bir faaliyetin uygulaması için henüz planlama aşamasına gelmeden önce bu projenin en başından sonuna kadar olumlu veya olumsuz bütün etkilerinin göz önünde bulundurulmalıdır. Mümkün olduğunca yöre halkının, ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınması ile sistemli bir şekilde araştırılıp, değerlendirilmesi sonucu olumsuz etkilerin önlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması için uygulama kararı verecek mekanizmayı çalıştıran bir araçtır (Yücel, 2001, s. 8-10). Çevrenin daha etkin ve zarar vermeden kullanımı için ÇED raporundan geçmesi gerekmektedir. Çünkü ÇED raporu, bir projenin çevreye zarar verici yönlerini giderme veya asgariye indirgeme yükümlülüğünü taşımaktadır. ÇED, önlem alma prensibine dayanan koruyucu bir rapordur. Bu yüzden daha iyi anlaşılması için kısaca ÇED aşamalarına değinmek uygun olacaktır.

ÇED, önleyici bir yaklaşım tarzı olarak da ifade edilebilir. Yatırım yapmadan önce çevreye etkisi olabilecek yatırımların saptanması ve ileride çevresel sorunlar ortaya çıkaracak yatırımların önlenmesi bakımından ciddi önem taşımaktadır. Bu şekilde yatırımların çevreye etkisi asgariye indirilmekte ve çevreyi en az kirletecek ve tahrip edecek yatırımlara yönelme olmaktadır. ÇED raporu sonucunda önlemler alınmakta ve çevreye zarar verebilecek etkilerin azaltılması için nasıl önlemler alınacağı saptanmaktadır. Tüm bu aşamalar ÇED raporunu, çevreyi korumada ve gelecek kuşaklara taşımada önemli bir yer tutan önleyici yaklaşım olarak ifade etmektedir (Keleş & Hamamcı, 2005, s. 176).

1.3.3.1 Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Çalışma Aşamaları

ÇED raporunun kapsam alanını anlayabilmek için çalışma aşamaları üzerinde durulması önem ifade etmektedir. ÇED çalışma aşamalrını şöyle ifade edebiliriz.

a)Kapsam ve etkinliklerin belirlenmesi: Bu aşamada yapılacak ÇED çalışmasının sınırları belirlenir. b)Çevrenin mevcut durumunun belirlenmesi: Yapılacak olan projenin alanının mevcut durumu incelenip belirlenir. c)Faaliyetin çevresel etkilerinin belirlenip değerlendirilmesi: Faaliyetin çevreye vereceği olumlu ve olumsuz etkiler niceliksel olarak araştırılır. d)Gerekli çevre koruma önlemlerinin belirlenmesi: Yapılacak projenin çevresel etkilerini tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmadığı için asgari seviyeye indirgenmeye çalışılır. e)Proje alternatiflerinin değerlendirilmesi ve önlemlerin hazırlanması: Alternatif projeler ile değerlendirilerek ortak bir bazda kıyaslanmalıdır. f)ÇED raporunun hazırlanması: Önceki beş aşamada yapılanlar bir rapor haline dönüştürülmelidir. Bu rapor kolay anlaşılabilir bir dille yazılıp sunulmalıdır. g)Karar aşaması: Oluşturulan rapor bakanlığa sunulur ve bakanlık bir komisyon oluşturarak raporu inceler. Neticesinde olumlu veya olumsuz olarak karar verilir. h)Faaliyet sonrası etkilerin izlenmesi ve denetim: Çalışma esnasında belirlenen tahminin doğruluğu faaliyet sırasında ölçülür ve elde edilen veriler daha sonraki ÇED çalışmaları için veri oluşturmaktadır (Elevli, 1998, s. 78).

1.3.3.2 Stratejik Çevresel Değerlendirme (SÇD)

SÇD, yapılması önerilen bir projenin olası çevresel sonuçlarının yanında ekonomik ve sosyal faktörlerinde değerlendirilirken dikkate alındığı sistematik bir süreçtir. SÇD’yi, bir karar verme aracı oarak değilde, daha iyi karar vermede yardımcı bir araç olarak ele alırsak, plan ve politikaları belirlemede planlama aracı olarak kullanabiliriz. Burada ÇED ve SÇD ayrımını dile getirmek yerinde olacaktır. SÇD, önleyici bir yaklaşım sergilediğini , daha geniş çerçeveden değerlendirme yaptığını, sürekli ve sürdürülebilirliği hedefe koyduğunu belirtir. Ancak ÇED uygulaması ise, yapılan çalışmada sürecin son bölümünde değerlendirme yapmakta ve buda çevre sorunlarına karşı önlem almada yetersiz kalmasına yol açmaktadır. Çünkü SÇD, değerlendirmeye ilk aşamasından başlayarak sürdürülebilirliği göz önünde bulundurarak hareket etmektedir (arkitera.com, 2010).

ÇED, çevre politikasının araçlarından biri olduğu için öncelikle kamu yararı düşünülmelidir. Bu doğal dengeyi bozucu ve çevre sorunlarını ortaya çıkarıcı bir amaç gütmemelidir (Kaymaz, vd., 2013, s. 813). Ancak birçok örnekte ÇED raporlarının HES uygulanmaları için “ÇED Gerekli Değildir” ifadesi yer almaktadır. Hatta bazı projelerde rapor değerlendirme yaparken sadece maddi boyut üzerinden hareket etmektedir. Bu da bize ÇED raporunun ne kadar özenti ile hazırlanıp hazırlanmadığı sorusunu düşündürmektedir.

1.3.3.3 Çevresel Etki Değerlendirmesi, Stratejik Çevresel Değerlendirme ve Hidroelektrik Santrali İlişkisi

Türkiye’de ÇED, bir planlama süreci olmasına rağmen 1993 yılında kabul edilen yönetmeliği birçok kez değişikliğe uğramıştır. Ancak yapılan revizyonlar ÇED sürecini daha iyi duruma getirilmesinden ziyade, problemlerin artmasına, etkinliğin ve verimliliğin düşmesine neden olmuş durumdadır. Bu nedenle de son zamanlarda giderek artan HES’ ler doğayı sınırlandıran ve doğal kaynakları ticari bir meta olarak gören ekonomik anlayış başlamıştır. Dolayısıyla yapılacak projelerin bu ÇED süreçlerinin iyi değerlendirilmesi, olumlu veya olumsuz etkiler belirlenmesi, tehlike oluşturacak durumların önüne geçilmesi açısından önemi giderek artmaktadır. Bu yüzden HES projelerinde ÇED süreci zorunlu olmalı, tüm plan ve programlar çevresel değerler açısından gözden geçirilmelidir. SÇD projeleri baştan sona değerlendirdiği için bu sürece geçiş hızlandırılmalıdır (Turhan, vd., 2015, s. 67). Stratejik Çevresel Değerlendirme de planlamalar yapılırken çevre üzerindeki HES etkileri göz önünde bulundurulmalıdır. Henüz daha yeni uygulanmaya başlayan Stratejik Çevresel Değerlendirme programları hızlandırılarak yapılacak projeler üzerinde etkin hale gelmesi gerekir.

HES uygulamalarının çevresel açıdan etkin bir şekilde incelenmesi ve denetlenmesi için ÇED ve SÇD raporları büyük önem taşımaktadır. Çünkü HES’lerin çevreye olumsuz etkilerini ortaya çıkarma açısından bu raporlar önemli bir rol oynamaktadırlar. Ayrıca gelişen ve yenilenen teknolojik boyutlar nedeniyle çevre sorunları da artmaktadır. Bu yüzden ÇED raporu HES’lerin ortaya çıkaracağı çevresel sorunlara önlem almada değer kazanmaktadır. HES uygulamalarının olumsuz etkilerini önleme ya da tedbir alma bakımından raporlar geliştirilen en değerli politikalardan bir

tanesi sayılmaktadır. HES’lerin çevreye vereceği zararları, doğal kaynakları sınırsız kullanımı ve ekolojik yapı üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya çıkaran yine ÇED raporları olduğu söylenebilir. Netice olarak HES projelerinin ortaya çıkarabileceği çevresel sorunları azaltabilecek en önemli uygulamalar ÇED raporu ve SÇD olarak ifade edilebilir.

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE HİDROELEKTRİK SANTRALİ (HES) UYGULAMALARININ GENEL ÇERÇEVESİ

2.1 TÜRKİYE’DE HİDROELEKTRİK SANTRALLERİNİN ÇEVRE YÖNÜNDEN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

HES’lerin Türkiye’deki gelişim süreçlerini irdelemek, çevre üzerindeki etkilerini anlama açısından değer kazanmaktadır. Bu nedenle Türkiye yapılan HES uygulamalarının tarihsel gelişiminden bahsetme ihtiyacı duyulmaktadır.