• Sonuç bulunamadı

1.5. Poetikanın Kavramsal Çerçevesi

2.2.1. Yeni Şair Tipi

2.2.1.1. Âlim Şair

Latîfî’nin tezkiresinde dikkat çektiği en önemli noktalardan biri ilimdir. İyi şair, Allah tarafından verilen ‘mevhibe-i ilahî’yi ilim ile süsleyerek ortaya çıkarandır. Halil İnalcık, tezkire yazarlarının Divan şairini ”ilm-i ma’ânî, belâgat, bedî’ ve beyân, ‘arûz, fenn-i şi’r gibi ‘fünûnu’ kendine mâl etmiş, şiirlerinde edebî san’atları hayal gücü ile bağdaştırmış yaratıcı (mübdi’) şairlerdir” (İnalcık, 2013: 35) diye tarif ettiklerini belirtir. Divan şairi için ilim sahibi olmak en önemli özelliklerdendir. Ancak ilim sahibi olan şair, şiirin inceliklerine vakıf olabilir ve bu sayede şair iyi şiir yazabilir.

Divan şairini, Tanzimat şairinden ayıran nokta kuralları önceden belirlenmiş bir alanda kendini göstermek zorunda olmasıdır. Divan şiiri “sınırları da yüksek surlarla belirlenmiş, değişmeye ve genişlemeye kapalı, sadece derinleşmeye ve yükselmeye açık eski zaman hisarı gibidir” (Özgül, 2006: 99). Bu hisarın içerisinde olanların tekrar bu hisardan çıkma gibi bir istekleri olamaz. Hisarın kurallarını ihlal edip hisarın dışına çıkmak isteyenler Tanzimat şairleridir. Bu anlamda Tanzimat şairleri firaridir. Özgül’ün, “Şiirdeki değişim öncelikle şairdeki değişimdir” (Özgül, 2006: 101) sözü Tanzimat şairlerinin hisarın içerisinden kaçma çabasıyla kendisini gösterir. Tanzimat devrinde her alanda kendisini gösteren değişim rüzgârı elbette insanı etkilemiştir ve toplumun vicdanı olarak görülen şair bu değişime diğer insanlardan daha duyarlıdır. Tanzimat şairi, zikredilen değişimden etkilenen olmasının yanında, değişimi ileriye götürme çabasındadır. Bu dönem şairin, Divan şiirindeki kitlesel sanat anlayışından uzaklaşıp özerk bir birey olmaya adım attığı dönemdir.

Şiir ile ilim meselesine Ziya Paşa da Harâbât’ın ön sözünde değinmiştir. Fakat Ziya Paşa, Beşir Fuad’ın yaptığı gibi şair ve âlimi karşılaştırmaz. Ziya Paşa, ilim sahibi olmayı iyi bir şairin vasıfları arasında görür.

“İlm olmasa şâir olmaz insân Dilsiz söze kâdir olmaz insân”

(Ziya Paşa, 1993: 60)

beyti ile bu düşüncesini de ifade eder. Şairin ilim öğrenme gayreti içerisinde olması gerekir, özellikle bedî’, beyân, lügat, nahv ve fesahat ilimlerini iyi bilmesi gerekmektedir. Divan şiirinde de en önemli kaynak ilimdir. Ziya Paşa’ya göre cahilden şair olmaz.

“Olsa ne kadar kavî tabîat Yoktur câhil sözünde kuvvet”

(Ziya Paşa, 1993: 61)

beyti ile Ziya Paşa, şairin doğuştan gelen bir kabiliyete sahip olmasına rağmen şiiri etkili şekilde söyleyebilmesi için ilim sahibi olması gerektiğine değinir. Şair, yeteneği ile zaman zaman güzel sözler söylese de bu sözler kalıcı değildir.

Ayrıca Ziya Paşa, Harâbât’ın ön sözünde şairin vasıfları arasında bir Avrupa dili öğrenmek olduğunu da belirtir. Batı dili şairin dünyayı anlaması için gereklidir. Batı’nın gelişen yönlerini görmek için dilini bilmede herhangi bir sakınca yoktur. Şairi âlim ile bir tutan Ziya Paşa, yeni şiir anlayışının etkisi ile olsa gerek, dil öğrenme konusunda

“Bilmek gerek andaki fünûnu Terk eyle taassub u cünûnu”

(Ziya Paşa, 1993: 61)

beyti ile şaire bir tavsiyeden öte bir zorunluluk yüklediği görülmektedir. Toplumun Batı’ya karşı olan hassasiyetlerinin de farkında olan Paşa, dil öğrenmenin kimseyi kâfir yapmayacağını da vurgular. Hatta Avrupa dilini öğrenmeyen şairin tam manasıyla şair olmadığını da ifade etmekten çekinmez.

Ekrem, yeni anlayışı benimseyen şairler ile ilgili eski tarzda şiir yazabilecek ilme ve kabiliyete sahip olmadıkları yönündeki eleştirileri yersiz bulur. Yeni edebiyatı savunan ve bu tarzda eserler yazan şairlerin, eski edebiyatı iyi bildiklerini anlatır. Akif Paşa’nın şiirlerini, Şinasi’nin bir mektubunu, Ziya Paşa’nın eski tarzda şiirlerini, Namık Kemal’in eski üslupta yazmış olduğu eserlerini buna delil gösterir (R. M. Ekrem, 2014: 117). Ayrıca Tanzimat şairlerin yeni tarzda yazdıklarının da eski şiirden aşağı olmadığını savunur.

Muallim Nâci ile Beşir Fuad’ın mektuplaşmalarında, Beşir Fuad’ın şair ile ilim adamını karşılaştırıp, şairin topluma nasıl bir faydası olduğunu sorguladığı görülür. Beşir Fuad, pozitivist anlayış çerçevesinden bakarak şairden de rasyonel bir fayda beklemektedir. Muallim Nâci ise şairin yaptığı işin ehemmiyetini anlatır. Şairliğin de başlı başına bir alan olduğunu ve kişinin boş zamanlarında gerçekleştireceği bir eylem olmadığını anlatma çabasındadır. Nâci’ye göre; “Şiir ile mütevaggıl bir adamın riyaziyat ile iştigali olsa bile bunda şairlik kadar maharet gösterebilmesine, bilakis riyaziyat ile mütevaggıl bir adamın şiir ile iştigali olsa bile bunda riyaziyattaki iktidarına müsavi bir iktidar peyda edebîlmesine bir beyne yalnız bir akıl vermiş olan tabiat müsaade etmez sanırım” (Muallim Nâci-Beşir Fuad, 2012: 55). Şairlik kavramını bir zanaat olarak düşünen Nâci, kişinin iki alana aynı anda hâkimiyetinin mümkün olmadığı düşüncesindedir. Muallim Nâci’nin tutumu Divan şairinin şiiri bir zanaat olarak gören anlayışı ile uyuşmaktadır.

Divan şairinin vasıfları arasında ilim sahibi olma meselesi Muallim Nâci’nin poetikasında da kendisini gösterir. Muallim Nâci’ye göre; “Hakikati hayal ile tezyin edebîlmek evvela hakikati bilmekle olur, binaenaleyh cahilden şair olmaz. Bir nadan şair olmaya yeltenirse manasız söz söylemeye heves ediyor demek olur. Bu hâl ise muhibb-i maânî olanlar nazarında o kadar menfurdur ki en muktedir bir şair güç tarif edebilir” (Muallim Nâci-Beşir Fuad, 2012: 73). Divan şairinin ‘şair hakikati bilendir’ düsturu ile örtüşen bu anlayış çerçevesinde Nâci, şairin âlim olmasını bir öncelik olarak görmektedir. İyi şair olmanın en önemli yolu budur.

Beşir Fuad, Voltaire’den bir örnekle şairi anlatır; “Voltaire: ‘Büyük bir hikmet olmadıkça şiir-i hakiki vücuda gelmez’ diyor, vaka doğrudur: Her hâkim olan şair olamaz ise de bir insan hakikaten şair olmak için hâkim olmalıdır” (Muallim Nâci-Beşir Fuad, 2012: 122). Nâci’nin görüşü ile örtüşen bu düşünce çerçevesinde şairin hâkimiyet alanı şiir olmalıdır. Büyük hikmet, varlığın hakikatlerini bilmek ve bu yönde çalışmaktır. Şair, hâkim olmak için hikmet sahibi olmalıdır. Ancak hikmet sahibi olan şair mutlak varlığa ulaşma yolunda iyi eserler verebilir.

Benzer Belgeler