• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI HZ. İBRÂHİM (a.s.) VE NÜBÜVVET SEMPOZYUMU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ULUSLARARASI HZ. İBRÂHİM (a.s.) VE NÜBÜVVET SEMPOZYUMU"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ULUSLARARASI

HZ. İBRÂHİM (a.s.) VE NÜBÜVVET SEMPOZYUMU

TEBLİĞLER KİTABI

1. CİLT

(2)

© 2019 Nida Yayıncılık

Her hakkı mahfuzdur. Tanıtım dışında kaynak göstermek suretiyle kısa alıntılar hariç, yayıncının yazılı izni ol- maksızın yayınlanamaz; görsel, işitsel ve elektronik ortamlarda kopyalanamaz ve çoğaltılamaz.

Yayın Yönetmeni Mehmet Kurşunlu Editörler Prof. Dr. Atilla Yargıcı Doç. Dr. Mahmut Öztürk

Mizanpaj

Doç. Dr. Mahmut Öztürk Kapak

Sadık Enes Erkut ve Nübüvvet Sempozyumu

Basım

1. Baskı / Aralık 2019

978-625-7011-27-3 (1.c)

Yayın ve No Nida Akademi: 26

Yayın

Nida Yayıncılık Dağıtım Pazarlama İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti.

Sertifika No: 27580

Balaban Ağa Mah. Büyük Reşit Paşa Cad. Yümni İş Merkezi No:

16/11 Fatih/İstanbul Tel: 0212 527 93 86 Faks: 0212 635 03 58 nida@nidayayincilik.com.tr

nidayayincilik.com.tr Baskı ve Cilt:

Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş.

Erkam Yayın San. ve Tic. A.Ş.

Sertifika No: 19891

(3)

Allah-İnsan İlişkisi Bağlamında Hz. İbrâhim’in (a.s.) “Halîlullah” Vasfının İncelenmesi

Dr. Öğr. Üyesi Fatih Tok

Özet

Hz. İbrâhim, Cenâb-ı Allah’a söz ve eylemlerindeki teslimiyetiyle tüm insanlara örnek gösterilen bir peygamberdir. Bir beşer olarak kul- luk vazifesini icra eden Hz. İbrâhim, Allah (cc) tarafından halîl (dost) seçilmiştir. Bu araştırmada Yüce Allah’ın bir beşer olan Hz. İbrâhim’e

“Halîlullah” vasfını, hangi nitelikleri çerçevesinde layık gördüğünü tespit etmeye çalıştık. Denilebilir ki Hz. İbrâhim, Yüce Allah’ın emir ve tavsiyelerine tam teslimiyet göstermesi, bütün sınamalardan başarıyla çıkması, Rabbine duyduğu sevgiyi bütün sevgilerden üstün tutması, Rabbi için canından, malından, vatanından vaz geçmesi sonucunda

“Halîlullah” vasfını kazanmıştır. Kur’ân-ı Kerîm de, Hz. İbrâhim’in Rabbine olan imanını, emir ve yasakları karşısındaki itaatini, Yüce Allah’ın rızasını ya da dostluğunu kazanmak isteyen tüm insanlara bir örnek olarak sunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Allah, İnsan, Hz. İbrâhim, Halîlullah, İm- tihan

The Research Of Qualıfıcatıon Of Halılullah Of Hz.

İbrâhim In The Context Of Allah-Human Relatıons

Abstract

Hz. İbrâhim is a prophet who is shown as an example to all pe- ople with his devotion in his words and acts to Allah. Hz. İbrâhim ful- filled his duty of worship as a humanbeing and was chosen as “halil”

ESOGÜ İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı, fatihtok25@gmail.com

(4)

by Allah. In this study, we have tried to determine that Allah deemed Hz. İbrâhim -who is a humanbeing- worthy of qualification of “Halilul- lah” for what kind of characteristics of İbrâhim. It can be said that Hz.

İbrâhim gained the qualification of Halilullah as a result of his devo- tion to commandments and recommendations of Allah, his success in all tests, prefering the love of his Rab(lord) to other loves, and his re- nunciation of his life, property and homeland for his Rab. In the Quran, Hz. İbrâhim is presented as a spirit (role model) to all people who wants to have faith as İbrâhim, to have obedience to command- ments and prohibitions of Allah, to gain approval or friendship of Al- lah.

Key Words: Allah, Humanbeing, Hz. İbrâhim, Halilullah, Test

Giriş

Allah (cc), yeryüzünün halifesi kıldığı insana, bu vazifesini icra edebilmesi için gerekli olan yetenekler ile bilgi ve rehber ve rmiştir. Bu bağlamda gönderilen her bir peygamber, nazil olan her bir kitap insan için bir rehber olmuştur. Bu rehberlerden biri de ebu’l-enbiyâ (pey- gamberler atası) olarak anılan Hz. İbrâhim’dir. O, tüm inananlar tara- fından bir ata, bir önder ve güzel bir örnek kabul edilmiştir. Kanaati- mizce ona bu vasfı kazandıran husus, Rabbi ile kurduğu münasebet ve O’na gösterdiği tam teslimiyettir.

Araştırmamızda Hz. İbrâhim’in Rabbine karşı sergilediği tutum ve davranışlar, O’nun için yaptığı fedakârlıklar, Rabbinin ona olan ihsan ve ikramları ile Yüce Allah’ın onu dost (Halîlullah) edinmesinin mahiyetini inceleyeceğiz. Zira Allah (cc), “İşini güzel yaparak kendini Allah’a ve ren ve İbrâhim’in, Allah’ı bir tanıyan dinine tâbi olan kim- seden kimin dini daha güzel olabilir! ve Allah İbrâhim’i dost edinmiş- tir.” (en-Nisâ 4/125) diyerek bu dostluğu ilan etmektedir. Rabbinin onu dost edinmesine, o da benzer bir karşılık ve rmiştir: “Şüphesiz onlar (putlar) benim düşmanımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah benim dostumdur.” (eş-Şuarâ 26/77).

Allah-insan / Rab-kul ilişkisi bağlamında ele alacağımız bu çalış- mada, öncelikle Hz. İbrâhim’in Rabbine karşı olan teslimiyetine, O’na karşı söylem ve eylemlerine, başına gelen imtihanlar karşısında gös-

(5)

terdiği tutum ve davranışlara, ardından da bunun karşılığında Rabbi- nin ona olan ihsan ve ikramlarına temas edeceğiz. Kur’ân-ı Kerîm’in ifadesiyle tüm inananlar için üsve-i hasene (güzel örnek) olan Hz.

İbrâhim’in,1 Rabbi ile olan münasebetinin tüm yönleriyle bilinmesi, diğer insanlara da kulluk bilinci açısından katkı sunacaktır. Bilinmeye- nin örnek alınması mümkün olmadığından, Hz. İbrâhim’i yani bir be- şerî Yüce Allah’ın dostu yapan sürecin bilinmesi benzer niyetleri ve arzuları taşıyan insanlar için de önem arz etmektedir.

1. Hz. İbrâhim’in Kur’ân’daki Vasıfları

Allah (cc) ile kulu Hz. İbrâhim arasındaki dostluğun mahiyetine geçmeden önce, genel olarak Rabbinin onu Kur’ân-ı Kerîm’de hangi vasıflarla tanımladığına değinmek istiyoruz. Öncelikle Cenâb-ı Allah’ın insanlar içinden onu seçtiğini,2 nebi ve imam3 kıldığını, ona doğruyu yanlıştan ayırma yeteneği, nübüvvet, hidayet (rüşd)4 ile ilim ve hikmet içeren sahifeleri5 ve rdiğini görüyoruz. Hz. İbrâhim mizaç olarak yufka yürekli (evvâh),6 yumuşak huylu (halîm),7 temiz kalpli (kalb-i selîm),8 cömert9 biri olarak tanıtılmaktadır. Öte yandan dinî ve ahlâkî açıdan baktığımızda onun, salih kimselerden,10 ve rilen tüm nimetlere şükre- den,11 Rabbinden gelen her şeyi şeksiz şüphesiz tasdik eden (sıddık),12 yüzünü, kıblesini bütünüyle Yüce Allah’a çevirerek sadece O’na yöne- len (münîb),13 O’na teslim olan (müslim),14 Rabbi için vatanını, evini

1 el-Mümtehine 60/4.

2 el-Bakara 2/130.

3 Meryem 19/41; el-Bakara 2/124.

4 el-Enbiyâ 21/51.

5 en-Neml 53/33-39; el-A’lâ 87/18-19.

6 Hud 11/75; et-Tevbe 9/114.

7 Hud 11/75; et-Tevbe 9/114.

8 es-Sâffât 37/84.

9 Hûd 11/69-70.

10 el-Bakara 2/130; en-Nahl 16/122.

11 en-Nahl 16/121.

12 Meryem 19/41.

13 Hud 11/75.

14 el-Bakara 2/131.

(6)

barkını ve tüm yakınlarını terk ederek göç eden (muhacir),15 kendini iyilik ve güzelliklere adayan (muhsin),16 İslâm’ın temsilcisi bir Hanîf olan17 tek başına muti bir ümmet olduğunu görmekteyiz.18

Kur’ân-ı Kerîm’e göre Hz. İbrâhim, tüm bu sıfatları kendinde toplayan örnek bir Allah dostudur. Onun Kur’ân’da zikredilen bu has- letleri, “Allah dostu” bir karakterin, bir şahsiyetin tezahürleridir. Hz.

İbrâhim’in Yüce Allah tarafından dost seçilmesinin temel etkenleri ise, onun Rabbi ile kurduğu iletişimde ve Rabbinin emir ve tavsiyeleri kar- sında sergilediği tutum ve davranışlarda aranmalıdır.

2. Allah-İnsan / Rab-Kul İlişkisi

İnsanlar için her şeyi yaratan ya da ilk yaratılışı başlatan bir yüce tanrı fikri fıtratlarının gereği olmaktadır. Aynı şekilde nüzul dönemi müşrikleri de Yüce Allah’ın varlığına ve her şeyi yarattığına inanıyor- lardı. Ancak O’nunla insanın irtibatının, iletişiminin mahiyeti ve keyfi- yeti üzerinde sapmalar yaşanmaktaydı. Onlar Yaratıcıyı uzak ve kolay- ca ulaşılamaz olarak görmekteydiler.19 Oysa Allah (cc), insana çok yakın hatta şah damarından daha yakındır.20 Dolayısıyla her daim insanı gözetmektedir. Hatta dilediği zaman onun hayatına müdahale etmektedir. Bunun için ne bir aracı varlığa ne de bir yardımcıya ihtiya- cı vardır.

Hz. İbrâhim’in doğup büyüdüğü ve yaşadığı bölgelerde ise daha çok kendi yaptıkları putlara tapan ve gök cisimlerini tanrılaştıran toplu- luklar yaygındı. Bununla birlikte Hz. İbrâhim, küçüklüğünden itibaren putlara ve gök cisimlerine kulluk etmekten uzak durmuş ve toplumun bu konuda büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda o, söz konusu varlıkların herhangi bir tanrılık vasıflarının olamayacağını belirtmiştir.

15 el-Ankebût 29/26.

16 es-Sâffât 37/105, 110; el-En’âm 6/84.

17 Âl-i İmran 3/67; en-Nahl, 16/120, 123; el-En’âm 6/79.

18 en-Nahl 16/120.

19 Nüzul dönemi müşriklerinin tanrı anlayışı için bk. el-Ankebût 29/61-63; Lokman 31/25; ez-Zuhruf 43/86-87; el-Mü’minûn 23/84-85; ez-Zümer 39/38.

20 Kâf 50/16.

(7)

Allah (cc), hem inanç hem de ahlaken iyi bir karakter sergileyen Hz. İbrâhim’i, içinde yaşadığı toplumu uyarması için peygamber ola- rak seçmiştir. O da en yakınlarından (babasından) başlayarak insanları Allah’ı birlemeye yani tevhide davet etmiştir.21 Hz. İbrâhim’in Yaratıcı- sı karşısında sergilediği tutum ve davranışlar, Rabbinin onu dost edinmesine ve sile olmuştur.

3. Hz. İbrâhim’i Halîlullah Olmaya Götüren Süreç Halil, birbirini seven ve her daim birbirlerine ihtiyaç duyan kim- seleri ifade etmektedir. Söz konusu kelime “eksiği olmayan bir sevgi”yi ifade eden “hullet”22 kelimesinden gelmektedir.23 Bu durum Allah- insan ilişkisi açısından düşünüldüğünde, sevgi açısından karşılıklılık, muhtaç olma açısından ise tek taraflılık söz konusudur. Zira Allah (cc),

“Samed” yani “hiçbir şeye muhtaç olmayıp tam aksine her şeyin ken- disine muhtaç olduğu” bir ilahtır.24 Bu sebeple Yaratıcı ile O’nun ya- rattığı ve her an O’na muhtaç olan insan arasındaki ilişki Rab-kul iliş- kisi çerçevesinde olmalıdır. İnsan, yönünü ve yüzünü O’na dönerek Rabbini tanımalı, bilmeli ve sadece O’na teslim olmalıdır.

Hz. İbrâhim ile Rabbi arasındaki dostluk ilişkisinde dikkat çeken önemli bir husus da farklı iki varlık kategorisi arasındaki bir dostluktan bahsediliyor olmasıdır. Varlıklardan birisi yaratıcı, her şeye gücü yeten ve dost edindikleri de dâhil herkesin ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu bir Zat iken, diğeri ise yaratılmış, aciz ve muhtaç bir varlıktır.

Söz konusu dostluk ilişkisinin de bu çerçevede ele alınması gerekir.

Allah (cc) ile Hz. İbrâhim arasındaki dostlukta her varlık, kendi va- sıfları çerçevesinde bir yaklaşımda bulunmaktadır. Öncelikle dostluk

21 Ahmet Önkal, “Hz. İbrahim’in Tebliği Metodu”, 1. Hz. İbrahim Sempozyumu 1997, Ed. Ali Bakkal, (Şanlı- urfa: Şurkav, 2007): 165.

22 Söz konusu “hullet” kelimesinin Bakara suresinde de dostluk anlamında kullanıldığını görmekteyiz: “Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak ve rdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileri- dir.” (el-Bakara 2/245).

23 Halil b. Ahmed, Kitabu’l-Ayn, thk. Abdulhamid Hendâvî, (Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 2003), 440;

Râgıp el-İsfahânî, el-Müfredât fî garîbi’l-Kur’ân, thk. Muhammed Seyyid Kîlânî, (Beyrut: Dâru’l-Marife, ts.), 153-154; İbn Manzûr, Lisânu’l-Arab, thk. Abdullah Ali el-Kebir ve dğr., (Kahire: Dâru’l-maarif, ts.), 3:

1252-1253.

24 Allah’ın “Samed” isminin anlamı için bk. Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 3.

Baskı, (İstanbul: Eser, 1979), 9: 6305-6319.

(8)

ilişkisi başlamadan önce Yaratıcı, Rab olarak kulu için birçok nimet ih- san ve ikram etmiştir. Âlemlerin Rabbi olan Allah (cc), başta yaratması olmak üzere, kulunun hayatını devam ettirebilmesi için maddî manevî sayısız nimet ve rmiştir. Bunun karşılığında kulundan beklediği ise şük- redici olmasıdır ki, yukarıda vasıfları zikredildiği gibi Hz. İbrâhim de böyle bir kul olmaya çalışmıştır. Keza Rab kullarına, şayet kendisine şükrederlerse onlara olan nimetlerini artıracağını vadetmiştir.25

Bilindiği üzere Allah (cc), kulu Hz. İbrâhim’in teslimiyetini çeşitli şekillerde sınamıştır. Bütün imtihanları başarıyla geçen Hz. İbrâhim, Allah (cc) tarafından “Halilullah” vasfıyla nitelenmiştir. Öyle ki Hz.

İbrâhim, inandığı Rabbinin dini uğrunda canından, malından, vata- nından, ailesinden ve en sevdiklerinden vaz geçebilmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm, Hz. İbrâhim’in tam bir teslimiyet gösterdiği, ek- siksiz bir sevgiyle bağlandığı Rabbine dair nasıl bir tasavvura sahip olduğunu da yine onun dilinden beyan etmektedir. O, özellikle kavmi ve babası ile yaşadığı tartışmalardan sonra âlemlerin Rabbinin kendi- sine dost olduğunu söylemiş ve O’nun kendisine olan nimet ve ihsan- larını zikretmiştir. Ardında da Rabbini şöyle tanımlamıştır: “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. O, bana yediren ve içirendir.

Hastalandığımda da O bana şifa ve rir. O, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır. O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.”26 Hz. İbrâhim böyle bir Rab algısına sahip olduğundan dolayıdır ki O’na tam bir teslimiyet göstermiş ve O’nun için her türlü fedakârlığı göze almıştır.

Öte yandan Hz. İbrâhim karşı karşıya kaldığı tüm sıkıntı ve en- gellere rağmen gece gündüz, hiçbir mekân ve kişiyi ayırt etmeksizin insanları tevhide davete devam etmiştir. Keza zaman zaman Rabbi ondan bazı ağır taleplerde bulunmuştur. O ise, tüm bu imtihanlarında tam bir başarı göstermiştir. Bunun sonucunda da Rabbi onu dost edinmiştir. Bu bağlamda aşağıda Hz. İbrâhim’in, Rabbinin onu dost edinmesine ve sile olan bazı tutum ve davranışlarını inceleyeceğiz.

25 “Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim 14/7).

26 eş-Şuarâ 26/78-82.

(9)

4. Rabbine Tam Teslimiyet

Her kul, Rabbi tarafından dönem dönem büyük küçük bazı imti- hanlara tabi tutulmaktadır. Bu tür durumlarda kulun Rabbine karşı olan samimiyeti ortaya çıkmaktadır ki, dostluğun kapısı da burada açılmaktadır. Bu tür zamanlarda Rab kulundan, ondan istediği husus- ları tam bir teslimiyetle yerine getirmesini beklemektedir. Baktığımız zaman Rabbi Hz. İbrâhim’e, “Bana teslim ol” buyurduğunda, o da hemen, “Âlemlerin rabbine teslim oldum” (el-Bakara 2/131) demiştir.

Ancak Yüce Allah’ın bir insanı dost edinmesi sadece böyle bir söz üze- rine gerçekleşecek bir durum değildir. Çünkü insandan bu teslimiyetin gereklerini yerine getirmesi beklenir. Bu bağlamda Hz. İbrâhim’in tes- limiyeti de birçok ağır imtihanla sınanmıştır. O ise Rabbinin, teslimiye- tini, sevgisini, bağlılığını, güvenini sınadığı tüm imtihanlardan başarıyla çıkmıştır. Onu dostluğa götüren husus da Rabbi için, O’nun dini için katlandığı sıkıntılar ve göze aldığı fedakârlıklar olmuştur.

Öte yandan Hz. İbrâhim, Rabbine olan sevgi ve bağlılığını bütün sevgilerden ve yakınlıklardan üstün tutmuştur. Bakıldığında babasının kurtuluşu için af dilemek isterken Allah (cc) tarafından men edilince hemen bu davranışından vaz geçtiği görülmektedir.27 Keza Rabbi tara- fından, çok sevdiği oğlunu kurban etmesi istenince, Yüce Allah’a olan sevgi ve itaati üstün gelmiş ve Rabbinin bu emrini yerine getirmek için harekete geçmiştir.28 Onu Cenâb-ı Allah’ın dostu olmaya götüren hu- sus da bu sevgi ve itaat duygusunda gizli olsa gerektir.

5. Tüm İmtihanları Başarması

Yüce Allah’ın dostu sıfatını alan Hz. İbrâhim’in imtihanları yuka- rıda zikredilenlerle sınırlı değildir. O, hayatının birçok aşamasında Al- lah (cc) tarafından daha başka imtihanlara da tabi tutulmuştur. Bakara suresinde onun kelimelerle imtihan edilmesinden bahseden ayet üze- rinde yapılan tefsirlerde de genel olarak bu duruma işaret edilmekte- dir. Söz konusu âyet-i kerîme de Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:

“Vaktiyle rabbi İbrâhim’i bazı kelimelerle sınayıp da İbrâhim on- ları eksiksiz yerine getirince, ‘Ben seni insanlara önder yapacağım’

27 et-Tevbe 9/114.

28 es-Saffât 38/102-105.

(10)

buyurmuştu. İbrâhim, ‘soyumdan da’ deyince rabbi, ‘Vaadim zalimleri kapsamaz’ buyurdu.” (el-Bakara 2/124).

Müfessirler, Hz. İbrâhim’in imtihanı olan kelimelerden bahseder- ken çeşitli görüşler ortaya koymuşlardır. Söz konusu imtihandan neyin kastedildiğine dair dile getirilen görüşlerden bazıları ise şunlardır:

Hz. İbrâhim yıldızlarla, güneşle, ayla, hicretle, ateşle, oğlunu kurban etmekle ve sünnet olmakla imtihan edilmiştir.

Beş tanesi baş beş tanesi de vücutla ilgili olmak üzere on hususla imtihan edilmiştir.

Kelimelerden kastedilen sadece haccın menasikidir.

Ona farz kılınan ilahî ilke, emir ve nehiylerdir. Ona yüklenen gö- revlerdir.

Temizliğe dair hususlardır.

Babası, kavmi ve kral ile yaptığı tartışmalardır.29

Zikredilen görüşler göstermektedir ki Hz. İbrâhim’in imtihan edildiği kelimelerle ilgili net bir açıklama yoktur. Bu bağlamda Hz.

İbrâhim’in imam, önder kılınmasına ve sile olan bu imtihanların, daha önce zikretmiş olduklarımız da dâhil bütün imtihan ve silelerini ifade ettiğini söyleyebiliriz.

6. Rabbi İçin Canını Tehlikeye Atması

Hz. İbrâhim Allah (cc) kendisine tebliğ görevini ve rdikten sonra hiçbir korku ve endişe taşımadan, başta babası gibi en yakınları olmak üzere tüm halkı ve ülkenin yöneticilerini gece gündüz ve sürekli olarak Hakk’a davet etmiştir. O, Allah’a şirk koşan insanları yanlış düşüncele- rinden, inançlarından ve ön yargılarından kurtarmak için her türlü yola başvurmuştur. Bu çerçevede öncelikle onlara tabi oldukları inançların yanlışlığını, tanrı edindikleri varlıkların faydasızlığını ve ya zarar ve rebilecek durumda olmadıklarını anlatmıştır. Yeri gelmiş onları dü- şünmeye sevk etmek için çeşitli aklî muhakeme yollarına başvurmuş-

29 Taberî, Câmiu’l-beyân, 2: 498-506; Maverdî, en-Nüket ve ’l-uyûn, 2. Baskı, (Beyrut: Dâru’l-kütübi’l- ilmiyye, 2007), 1: 182-184; Muhsin Demirci, Kur’an Tefsirinde Farklı Yorumlar, (İstanbul: İFAV, 2017), 1:

119-120; Mehmet Yolcu, “Hz. İbrahim’in “Kelimeler” İle Sınanması ve Abdullah b. Abbas’ın Yorumu”, e- Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi -www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, (Kasım 2011): 57-63.

(11)

tur.30 Ancak insanların inanç ve ön yargılarını değiştirmek çok zor ol- duğu için bu konuda çok da başarılı olamamıştır.

Hz. İbrâhim sözle başarılı olamadığı hususlarda günün birinde bir plan hazırlayarak eyleme de başvurmuştur. Bu çerçevede insanla- rın, tanrılaştırdıkları putları hakkındaki düşünce, algı ve inançlarının yanlışlıklarını bizzat tecrübe etmelerini istemiştir. Plana göre onlar put- larının bulunduğu tapınaklarından uzaklaştıkları bir gün oraya girecek ve biri hariç bütün putları kıracaktı. Böyle bir eylemle kavminin, putla- rın çarpabileceğine, fayda ve zarar ve rebileceğine dair inançlarının batıl olduğunu onlara gösterecekti. Bununla aslında onların zihnindeki put algısını kırmak istemiştir. Fakat böyle bir yolla yapılacak bir tebliğ, aynı zamanda ölümü göze almak yani canından vazgeçmek demekti.

Hz. İbrâhim düşündüğü planı bir bayram günü tapınağın boş kaldığı bir zamanda uygulamıştır. O, tapınaktaki putlardan en büyüğü hariç hepsini kırmıştır. İnsanlar döndüklerinde putlarının parçalanmış halini görünce hemen bunu yapan kişiyi araştırmaya başlamışlardır.

Sonunda bunu yapanın genç İbrâhim olduğuna karar ve rmişlerdir.

Kur’ân-ı Kerîm’in bu olayı anlatımında yer alan diyaloglar, bir yönüyle Hz. İbrâhim’in bu eylemi niçin yaptığını da bizlere göstermektedir:

“Bazıları, ‘İbrâhim denen bir gencin bunları diline doladığını işitmiştik’ deyince, ‘O halde, onu hemen insanların önüne getirin, bel- ki birileri şahitlik eder’ dediler. İbrâhim getirilince, ‘Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın?’ diye sordular. İbrâhim, ‘Hayır’ dedi, ‘Bu işi şu büyük- leri yapmıştır. Eğer konuşabiliyorlarsa onlara sorun!’ Sonra dönüp birbirine, ‘Asıl haktan ayrılanlar sizlersiniz!’ dediler. Biraz sonra yine dönüş yaptılar. ‘Sen bunların konuşmadığını pekâlâ biliyorsun’ dedi- ler. İbrâhim, ‘Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar ve remeyen tanrılara mı tapıyorsunuz? Size de Allah’ı bırakıp taptığınız şeylere de yazıklar olsun! Siz aklınızı kullanmaz mısınız?’ dedi.” (el-Enbiyâ 21/60- 67).

Hz. İbrâhim ile putperest kavmi arasında geçen diyaloglardan da anlaşılacağı gibi o, kavmini, putlar hakkındaki batıl inançları konu- sunda düşünmeye ve sorgulamaya sevk etmek istemiştir. Bunu sözle

30 el-Bakara 2/258; el-En’âm 6/74-84; Meryem 19/41-50; el-Enbiyâ 51-73; eş-Şuarâ 26/69-104; es-Sâffât 37/83-113.

(12)

başaramayınca da onlarda şok etkisi oluşturarak düşünce ve inançla- rının yanlışlığını fiili olarak onlara gösterecek bir yönteme başvurmuş- tur. Zira onlar, hiç sorgulamadan sadece atalarını putlara tapar halde buldukları için putları tanrılaştırmışlardır.31 Yine onların inancına göre putlar, kendilerinde tanrısal güçler olan varlıklardır. Bu yüzden onlar memnun edilmeli ve öfkelenmeleri engellenmeliydi. Oysa Hz.

İbrâhim’in eyleminde putlar kendilerine bunu yapan kişiye engel ola- mamışlar hatta kendi varlıklarını dahi koruyamamışlardır. Anlaşıldığı- na göre Hz. İbrâhim, müşriklerin kendi inançları üzerinde düşünmele- rini sağlama konusunda bir dereceye kadar başarılı olmuştur. Çünkü bu şokun etkisiyle bir an kendi durumlarını düşünüp yanlış yolda ol- duklarını idrak etmişlerdir. Ancak hemen ardından tekrar eski alışkan- lıklarına, inançlarına, düşüncelerine yani atalarının dinine, düzenine dönüş yapmışlardır.

Şunu ifade edelim ki Hz. İbrâhim’in insanları tevhide davet et- mek için yaptığı bu eylem, onun için adeta ölüme gitmek demekti.

Zira Hz. İbrâhim onların kutsal ve tanrı kabul ettikleri varlıklara zarar ve rmişti. İşin ilginç yanı ise müşrikler, yardım dilenmesi gereken tanrı- lara kendileri yardım etmek ve onları korumak için Hz. İbrâhim’i ölümle cezalandırmak istemişlerdir:

“Putperestler, ‘Eğer bir şey yapacaksanız, yakın onu ve böylece tanrılarınıza yardım edin!’ dediler. Biz de ‘Ey ateş’ dedik, ‘İbrâhim için serin ve güvenli ol!’ Ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları daha çok zarar eden taraf yaptık.” (el-Enbiyâ 21/68-70).

Hz. İbrâhim, yeri gelmiş Rabbine şirk koşan insanlara tevhidi an- latmak için tehlikeli yollara, söz ve eylemlere başvurmuştur. Fakat Rabbine olan imanı, teslimiyeti ve sonsuz güveni sayesinde O’nun yardımına kavuşmuştur. Bu sayede atıldığı ateşten yani yanarak öl- mekten kurtulmuştur.

31 “Ey Muhammed! Onlara İbrahim'in haberini de oku. Hani o babasına ve kavmine, ‘Neye tapıyorsunuz?’

demişti. ‘Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz’ demişlerdi. İbrahim dedi ki: ‘Onlara yal- vardığınızda sizi işitiyorlar mı? Yahut size fayda ve ya zararları dokunur mu?’ ‘Hayır, ama biz atalarımızı böyle yaparken bulduk’ dediler.” (eş-Şuarâ 26/69-74).

(13)

7. Hicret Etmesi

Hz. İbrâhim en yakınındaki babasından başlayarak tüm kavmini putlar konusunda uyarmış ve onları tek olan Yüce Allah’a kulluğa da- vet etmiştir. Ancak onun güzel bir üslupla ve aklî deliller getirerek yap- tığı bu daveti hep inkâr ve tehditle karşılık bulmuştur. Putları kırma eylemi sonrasında atıldığı ateşten ise Yüce Allah tarafından kurtarıl- mıştır. Fakat artık o bölgede yani kendi kavmi içerisinde yaşama imkânı kalmamıştır. Zira ülkenin yöneticileri hatta babası dahi onu taşlamakla, sürgün etmekle tehdit etmişlerdir.32 O güne kadar Hz.

İbrâhim’in davetine başta yeğeni Hz. Lut olmak üzere birkaç kişi olum- lu karşılık ve rmiştir. Bunun üzerine “…Artık ben rabbime göç edece- ğim. Şüphesiz O güçlüdür, hikmet sahibidir” (el-Ankebût 29/26) demiş ve kendisine tabi olanları da yanına alarak, Allah’ın dinini daha iyi yaşayabileceği ve insanları tevhide davet edebileceği yeni bir ülkeye yolculuğa çıkmıştır. Böylece Hz. İbrâhim, inandığı Rabbi için, O’nun dini için vatanını, akrabalarını, ailesini, malını mülkünü terk ederek hiç bilmediği diyarlara göç (hicret) etmiştir.33

8. En Sevdiklerini Kurban Etmesi

Hz. İbrâhim kendisine inanmayan babasını terk ettikten sonra zaman zaman da kendisine inanan ailesi ile imtihanlara tabi tutulmuş- tur. Öyle ki uzun yıllar çocuğu olmayan Hz. İbrâhim Rabbine dua edipte zürriyet talebinde bulununca Allah (cc) ona oğullar nasip etmiş- tir. Ancak eşi Sâre ile ilk oğlu İsmail’in annesi Hacer arasındaki anlaş- mazlık, ona yeni bir ayrılık acısı yaşatmıştır. Allah (cc) ona oğlu İsmail ile annesi Hz. Hacer’i alıp uzak diyarlara götürmesini emretmiştir. Bu mekân, her zaman gidip gelemeyeceği kadar uzak ve onun söylemiyle ekin bitmez bir vadidir.34 Hz. İbrâhim Rabbinden gelen talimata uya- rak onları Mekke civarına getirip bırakmıştır.

32 “Babası, ‘Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!’ dedi.” (Meryem 19/46).

33 Hz. İbrahim’in göç ettiği bölgeler hakkında bilgi için bk. Şaban Kuzgun, İslam Kaynaklarına Göre Hz.

İbrahim ve Haniflik, (İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015), 63-77; Ömer Faruk Harman, “İbrahim”, DİA, (İstanbul: TDV, 2000), 21: 266-272; İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi, (İstanbul: Kayıhan, 2004), 234-237.

34 “Ey rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını, senin kutsal evinin (Kâbe) yanında tarıma elverişli olmayan bir vadiye yerleştirdim…” (İbrahim 14/37).

(14)

Hz. İbrâhim, Rabbinin emrine gösterdiği teslimiyetle, yıllardır öz- lemini duyduğu ve çok sevdiği oğlu ve eşinden ayrı kalmıştır. O, her ne kadar Rabbinin emrine uyarak oğluyla hayatını ayırmış olsa da zaman zaman gidip onları görmekteydi. Fakat daha sonra gelen bir emir, imti- hanların en büyüğü olmuştur. Zira kendisinden, yıllarca bekledikten sonra kavuştuğu evladını kurban etmesi isteniyordu. Bu ise acıların en büyüklerinden olan evlat acısını tatması demekti. İşin en zor tarafı ise bunu kendi elleriyle yapması isteniyordu. Kur’ân-ı Kerîm, babanın evlat- la olan bu imtihanını Sâffât suresinde şöyle anlatmaktadır:

“İbrâhim, ‘Ben rabbime gidiyorum’, dedi. O bana yol göstere- cektir. Rabbim! Bana iyilerden olacak bir evlât ve r! Bunun üzerine kendisine akıllı ve edepli bir erkek çocuğu olacağını müjdele- dik. Çocuk, babasıyla beraber iş güç tutacak yaşa gelince babası ona,

‘Yavrucuğum’ dedi, ‘Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm; düşün bakalım sen bu işe ne diyeceksin?’ Dedi ki: ‘Babacığım! Sana buyuru- lanı yap; inşallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.’ Her ikisi de (ilâhî buyruğa) teslim olunca ve babası onu yüzüstü yatırınca, ‘Ey İbrâhim!’ diye ona seslendik; Tamam, rüyanı gerçekleştirmiş oldun.

İşte iyileri biz böyle ödüllendiririz. Bu, kesinlikle apaçık bir dı. Biz, (oğlunun canına) bedel olarak ona iri bir kurbanlık ve rdik.”

(es-Sâffât 37/99-107).

Âyet-i kerîmelerde de geçtiği gibi Hz. İbrâhim büyük bir imtihan olan çok sevdiği oğlunu kurban etme emri karşısında tam bir teslimiyet göstermiştir. O, Rabbi için kendi canından vazgeçtiği gibi çok sevdiği oğlundan da vazgeçme iradesini göstermiştir. Rabbinin emri canını yakacak da olsa onu hiç sorgulamadan yerine getirmek istemiştir.

9. Zalim Kral Karşısında Hakikati Söylemesi

Hz. İbrâhim tüm kavmini olduğu gibi dönemin kralı Nemrud’u da Allah’ın dinine davet etmiştir.35 Kral Nemrud kendisinin de bazı nitelikleri olduğunu söyleyerek Rablik iddiasında bulunmuş ve Hz.

İbrâhim’le bu konuda bazı tartışmalara girmiştir. Hz. İbrâhim güçlü aklî yeteneği ile onunla yaptığı bu tartışmalardan galip çıkmıştır. Kur’ân-ı Kerîm yaşanan bir münazarayı şöyle anlatmaktadır:

35 Taberî, Câmiu’l-beyân an-te’vili âyi’l-Kur’ân, thk. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî, (Dâru Hicr, ts.), 4:

568; Râzî, Mefâtihu’l-gayb, (Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1981), 7: 22-30; Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, 2: 877-880.

(15)

“Allah, kendisine hükümdarlık ve rdi diye (şımarıp böbürlene- rek) Rabbi hakkında İbrâhim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrâhim,

‘Benim Rabbim diriltir, öldürür.’ demiş; o da, ‘Ben de diriltir, öldürü- rüm’ demişti. (Bunun üzerine) İbrâhim, ‘Şüphesiz Allah güneşi doğu- dan getirir, sen de onu batıdan getir’ deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (el-Bakara 2/258).

Anlatılanlarda, hayatını Rabbinin yoluna adayan Hz. İbrâhim’in bir vasfını daha görmekteyiz. O, zalim bir sultanın karşısında hakkı söyleme cesaretine sahip büyük bir mücahittir. Zira Hz. Peygamber,

“Cihadın en büyüğü, zalim sultan karşısında hakkı (doğruyu) söyle- mektir”36 buyurmuştur. Öte yandan onun bu cihadı, karşısında zalim bir hükümdar olduğu için aynı zamanda canını tehlikeye atması anla- mına gelmektedir. Buna rağmen o, hiçbir tehlikeden korkmadan Rab- bi için tebliğ faaliyetinde bulunmaya devam etmiştir.

Netice olarak diyebiliriz ki Hz. İbrâhim, Rabbi için gözünü kırp- madan ölüme giden bir kul olmuştur. Yine o, Rabbinin dinini yaşamak ve yaşatmak için vatanından, akrabalarından, malından ve mülkün- den ayrılıp hiç bilmediği diyarlara göç (hicret) etmiştir. Tüm bunların ötesinde bir insanın kolay kolay “evet” diyemeyeceği bir hususta yani evladı ile olan imtihanında da başarılı olmuştur. Öyle ki bu konuda Rabbinden gelen oğlunun kurban edilmesi emrini oğlunun da rızasını alarak yerine getirmek istemiştir. Kanaatimizce söz konusu bu teslimi- yet, Hz. İbrâhim’in Rab tasavvuruna bağlı olarak gerçekleşen bir ima- nın dışa vuran halidir. Zira o, her şeyi yaratan, hidayet ve ren, yediren ve içiren, şifa ve ren, öldüren ve dirilten, duaları kabul eden, her şeyin maliki olan bir Rabbe iman etmektedir.37 Bu yüzden de şükreden ve falı bir kul olarak her daim Rabbine tam bir teslimiyet göstermiştir.

10. Rabbinin Dostuna (Hz. İbrâhim) İhsanları

Allah (cc) Hz. İbrâhim’i çeşitli imtihanlara tabi tutmuş, o da Rabbine tam bir teslimiyetle bu imtihanlarda başarılı olmuştur. Bu süreçte Hz. İbrâhim kendine dost, yardımcı olarak sadece Yüce Allah’ı seçmiştir. Zira onun müşriklere, “Şüphesiz onlar (putlar) benim düş-

36 Tirmizî, el-Câmiu’s-sahîh, Tahkik ve Şerh: A. Muhammed Şakir, 2. Baskı, (Mısır: Mektebetü ve Matbaatü Mustafa el-Babî el-Halebî ve Evlâdihi, 1975), “Fiten”, 13.

37 eş-Şuarâ 26/69-89.

(16)

manımdır. Ancak âlemlerin Rabbi olan Allah dostumdur.” (eş-Şuarâ’

26/77) dediğini görmekteyiz. Yüce Allah onun bu dost tercihindeki samimiyetini çeşitli ağır imtihanlarla sınamıştır. Ancak o hiçbir zaman kendine başka bir dost aramamıştır. Onun bu samimiyeti sonucunda Yüce Allah da onu kendisine dost seçmiştir.

Yüce Allah “Halilullah” olarak nitelenen Hz. İbrâhim’e birçok ih- san ve ikramda bulunmuştur. Öncelikle, “Andolsun, daha önce de İbrâhim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini (rüşdünü) ve rdik. Biz zaten onu biliyorduk.” (el-Enbiyâ 21/51) diyerek ona en büyük nimet- lerden birini ve rdiğini ifade etmiştir. Zira nakledildiğine göre ayette zikredilen “rüşd” ile, ona ve rilen hidayet, din, nübüvvet ya da dinî ve dünyevî işlerde kurtuluş yollarına ulaşma yeteneği yani akıl kastedil- mektedir.38 Keza ona Cenâb-ı Hak ilim ve hikmet içeren sahifeler ve rmiştir.39

Öte yandan Allah (cc) kendisi için ölümü göze alan, canından vazgeçen dostunu ateşte yanmaktan kurtarmıştır. Zalim kral onu ateşe attığında, “Ey ateş! İbrâhim için serin ve güvenli ol!” (el-Enbiyâ 21/69) diyerek dostuna bir ikramda daha bulunmuştur. Yine Rabbi çok sev- diği evladını kurban etmesini istediğinde gösterdiği teslimiyete karşılık Yüce Allah da ona çok ve hayırlı bir zürriyet ve rmiştir. Onun zürriyeti hakkında yaptığı hayır dualarını da kabul etmiş ve onlar arasından birçok peygamber göndermiştir.40 Yine vatanını, malını mülkünü terk edip hicret etmesine karşılık Rabbi de ona Kenan illerini ve oralarda çokça mal mülk bağışlamıştır.41

Hz. İbrâhim’e Rabbinin ihsan ettiği en büyük nimetlerden biri de kendi evini yani Beytullah’ı ona inşa ettirmiş olmasıdır. Yüce Allah ardından da temel ibadetlerden bir olan haccı ona ilan ettirmiştir.42

38 Taberî, Câmiu’l-beyân, 16: 290-291.

39 el-A’lâ 87/18-19.

40 el-Bakara 2/129.

41 Harman, “İbrahim”, DİA, 21: 266-272; Yiğit, Peygamberler Tarihi, 203-206.

42 el-Bakara 2/127; el-Hac 22/27.

(17)

Öte yandan onu tüm insanlığa önder, imam kılmıştır.43 Onun, sonraki nesiller arasında herkes tarafından hayırla yâd edilmesini sağlamıştır.44 Şunu da ifade etmek gerekir ki dostluk, dostunun her istediğini yapmak demek değildir. Gerçek dostluk, dostun iyiliğine olan ve doğ- ru olan şeyleri yapmak aksi bir durum olduğunda da ona engel olmak- tır. Aynı şekilde Allah (cc) da Hz. İbrâhim’in her isteğine, duasına ica- bet etmemiştir. Bir beşer olan Hz. İbrâhim’in her şeyi bilmesi ve ya yaşanan hadiselerde duygularından uzaklaşıp adaletle karar ve rmesi her zaman mümkün değildir. Bu sebeple bazı zamanlar, “…O bana karşı çok lütufkârdır” (Meryem 19/47) dediği Rabbi onun isteklerini karşılıksız bırakmıştır. Zira Allah (cc) hakkı, hakikati ve adaleti gerçek- leştirmek istemektedir. Fakat bu konuda da Hz. İbrâhim’in tavrı olduk- ça dikkat çekicidir. O, Rabbinden aldığı ret cevapları karşısında da tam bir teslimiyet göstermiştir. Örneğin Rabbi onu insanlara önder, imam yapacağını söylediğinde o, soyundan da imamlar çıkmasını istemiştir.

Ancak Rabbi, sözünün zalimler için geçerli olmadığını söyleyerek onun bu talebini tam anlamıyla karşılamamıştır.45 Öte yandan babası için af ve istiğfar dilemesini Allah Teâla yasaklayınca, o da bu emre teslimiyet göstererek bundan vazgeçmiştir.46

Sonuç

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim’e dair anlatılan birçok hadise biz- lere Allah-insan diğer bir ifadeyle Rab-kul ilişkisinin güzel bir örneğini sunmaktadır. Yüce Allah insana her daim Rabliğini izhar etmekte, on- dan da her zaman ve mekân da kulluk bilinciyle hareket etmesini bek- lemektedir. Hz. İbrâhim’in Rabbiyle iletişiminde gösterdiği tam teslimi- yet, onun tüm insanlar için üsve-i hasene (güzel örnek) olmasını sağ- lamıştır.

43 el-Bakara 2/124.

44 es-Sâffât 37/108-109.

45 “Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu: ‘Ben seni insanlara önder yapacağım.’ İbrahim de, ‘Soyumdan da (önderler yap, ya Rabbi!)’ demişti. Bunun üzerine Rabbi, ‘Benim ahdim (verdiğim söz) zalimleri kapsamaz’ demişti.” (el- Bakara 2/124).

46 İbrahim 14/41; Meryem 16/47; eş-Şuarâ 86-87; et-Tevbe 9/114.

(18)

Öte yandan Cenâb-ı Allah zaman zaman Hz. İbrâhim’in teslimi- yetini, samimiyetini, bağlılığını sınamıştır. Ancak o, karşı karşıya kaldı- ğı tüm imtihanlarında Rabbinin rızasını kazanacak bir tavır sergilemiş- tir. Öyle ki Rabbi için canından, vatanından, malından hatta tüm sev- diklerinden vazgeçmeyi göze alabilmiştir. Bununla birlikte o, bir yan- dan da gece gündüz insanları Allah’a kulluğa davet etmiştir. Yeri gel- miş Rabbinin dini için canını tehlikeye atarak zalim kralın huzurunda hak ve hakikati savunmuştur.

Allah Teâla, Hz. İbrâhim’in gösterdiği tereddütsüz teslimiyetin bir mükafatı olarak onu kendisine halil (dost) seçmiştir. Rabbi, bu dostlu- ğun bir gereği olarak her daim ona yardımda bulunmuş, onu hiç bek- lemediği yerlerden rızıklandırmıştır. Keza Allah (cc), onun dualarına icabet ederek hem ona hayırlı bir zürriyet ve rmiş hem de zürriyetine çokça ikramda bulunmuştur. Ancak Allah (cc), babasının affı için dua- sında olduğu gibi hak ve adaletin bir gereği olarak bazı durumlarda onun dua ve isteklerini karşılıksız bırakmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm, Hz. İbrâhim kıssasını bizlere Yüce Allah’la insan arasında olması gereken Rab-kul ilişkisinin güzel bir örneği olarak sunmaktadır. Bu kıssada Cenâb-ı Allah’ın bir insanı niçin dost edindi- ğini ve ona nasıl değer ve rdiğini, ona ve zürriyetine niçin ihsan ve ikramda bulunduğunu görmekteyiz. Kıssanın anlatıldığı muhataplar- dan da istenen ve beklenen Hz. İbrâhim’in kulluk bilincinin örnek alınmasıdır. Netice olarak diyebiliriz ki “Halilullah”, Hz. İbrâhim gibi Yüce Allah’a tam bir teslimiyet gösteren, O’nun tüm sınamalarından başarıyla çıkıp rızasını kazanan, insanları hakka davet yolunda canını, malını, vatanı hatta çok sevdiği evladını ve eşini kaybetmeyi göze ala- bilen kişidir.

Kaynakça

Demirci, Muhsin. Kur’an Tefsirinde Farklı Yorumlar. İstanbul: İFAV, 2017.

Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır. Hak Dini Kur’ân Dili. 3. Baskı, İstanbul: Eser, 1979.

(19)

Halil b. Ahmed. Kitabu’l-Ayn. Thk. Abdulhamid Hendâvî, Beyrut:

Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 2003.

Harman, Ömer Faruk. “İbrâhim”. DİA, 21: 266-272, İstanbul: TDV, 2000.

İbn Manzûr. Lisanu’l-Arab. Thk. Abdullah Ali el-Kebir ve dğr., Kahire:

Dâru’l-maarif, ts.

Kuzgun, Şaban. İslam Kaynaklarına Göre Hz. İbrâhim ve Haniflik.

İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015.

Râgıp el-İsfahânî. el-Müfredat fî garîbi’l-Kur’ân. Thk. Muhammed Seyyid Kîlânî, Beyrut: Dâru’l-Marife, ts.

Maverdî. en-Nüket ve ’l-uyûn. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, ts.

Önkal, Ahmet. “Hz. İbrâhim’in Tebliği Metodu”. 1. Hz. İbrâhim Sem- pozyumu 1997, Ed. Ali Bakkal, ss. 163-172, Şanlıurfa: Şurkav, 2007.

Fahreddin er-Râzî. Mefâtihu’l-gayb. Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1981.

Taberî. Câmiu’l-beyân an-te’vili âyi’l-Kur’ân. Thk. Abdullah b. Ab- dülmuhsin et-Türkî, Dâru Hicr, ts.

Tirmizî. el-Câmiu’s-sahîh. Tahkik ve Şerh: A. Muhammed Şakir, 2.

Baskı, Mısır: Mektebetü ve Matbaatü Mustafa el-Babî el-Halebî ve Evladihi, 1975.

Yiğit, İsmail. Peygamberler Tarihi. İstanbul: Kayıhan, 2004.

Yolcu, Mehmet. “Hz. İbrâhim’in “Kelimeler” İle Sınanması ve Abdul- lah b. Abbas’ın Yorumu”. e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi - www.e-sarkiyat.com- ISSN: 1308-9633 Sayı: VI, ss. 53-74, Ka- sım 2011.

Referanslar

Benzer Belgeler

Özetle mesele şudur; şayet bir beldede Allah'tan başkasına dua etmek ve bunun tamamlayıcıları olan ameller ortaya çı- karsa; belde ehli bunu devam ettirirse; bunun için

Muhsin olan Yüce Allah, bir kere daha isminin gereğini yapmış “İhsan Edenlerin En Güzeli” oldu- ğunu göstermişti.... SÖZÜNE

Eğer bi- lirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlı- 96.. Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan

“Hiçbir küçük günah da ısrar edildiği takdirde, küçük kalmaz/büyür Hiçbir büyük günah, tövbe ve isti ğfar edildiği takdirde, büyük kalmaz.”.. (Ebu Hureyre

Bu kan zehirli maddelerle de akar, yine vücutta ürik asit vard ır, zararlı ve faydalı maddeler vardır, vitaminler, mineraller, mineral benzeri maddeler, çözünmü ş gazlar,

Vakit, ilim talebi için, ibadet, r ızık kazanmak, çocuk e ğitimi ve salih ameller için gerekli bir şeydir ve sahip oldu ğun en değerli şeydir.. Vakit tek sermayendir,

Bu iki doktor, çörek otu ile ilgili laboratuvar çal ışmalarında şu sonuca ulaştılar: "dört hafta boyunca günde iki kere bir gram çörek otu kullan ımı, lenf

Bu üç nitelik şu demektir: Güzel olan ı doğrulamak ki güzel olan cennettir, Allah’a isyandan sakınmak ve tüm hayat ını Allah için vermek üzerine inşa etmek.. Bunlar