• Sonuç bulunamadı

CEZA HUKUKU KISA ÖZET KOLAYAOF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "CEZA HUKUKU KISA ÖZET KOLAYAOF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CEZA

HUKUKU

KISA ÖZET KOLAYAOF

GÖREBİLİRSİNİZ.

(2)

Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 2

(3)

Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 3 3

1. ÜNİTE- Ceza Hukukuna Giriş ve Ceza Kanunu……….………….……..4

2. ÜNİTE- Suça İlişkin Ön Açıklamalar ve Suçun Maddi Unsuru...7

3. ÜNİTE- Suçun Manevi Unsuru...9

4. ÜNİTE-Suçun Ortaya Çıkış Biçimleri ve Suçlu... 11

5.ÜNİTE- Suçun Hukuki Sonuçları: Ceza ve Güvenlik Tedbirleri- Cezalandırılabilirlik ve Cezalandırılabilirliğin Ortadan Kalkması...16

6. ÜNİTE- Hayata, Vücut Dokunulmazlığına ve Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar…….…..18

7. ÜNİTE-Özgürlüğe ve Şerefe Karşı Suçlar………..……..21

8. ÜNİTE-Mal Varlığına Karşı Suçlar………..……….……...25

9. ÜNİTE-Kamu Güvenine ve Kamu Barışına Karşı Suçlar………..………..…..……...27

10. ÜNİTE-Kamu İdaresinin Güvenilirliği ve İşleyişine Karşı Suçlar, Adliyeye Karşı

Suçlar……….………….……...30

(4)

Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 4 4 1. Ünite— Ceza Hukukuna Giriş ve Ceza Kanunu

Ceza Hukuku: Failin kişiliğine göre değişebilen, cezaî sonuçlarla yasaklanan hukuka aykırı fiilleri öngören hukuk normlarının bütününden oluşan hukuk dalıdır.

CEZAÎ DÜZENİN İŞLEVİ

Günümüz hukuku yönünden ceza, sadece sosyal korumanın hizmetindeki bir kuvvet belirtisi değil, aynı zamanda toplumun gelişmesine de hizmet eden bir araçtır.

CEZA HUKUKUNUN TÜRLERİ

Ceza hukukunun tarihi, pek çok yönden, insanlık tarihinin özel bir görünümünden ibarettir. Zira söz konusu tarih, insanlık tarihinin adaletsizliklerini olduğu kadar, daha onurlu, daha insani bir sosyal hayat biçimine yönelik gelişmelerini de ortaya koymaktadır. Ceza hukukunun, bir yandan

teşkilatlanmış bir toplumda birlikte yaşamanın temel şartlarını koruma işlevini yerine getirirken, diğer yandan da çok defa bir baskı ve ayrıcalıkları koruma işlevi gördüğünü yine ceza hukuku tarihinden çıkarmak mümkündür. Ceza hukuku tarihine bu açıdan bakıldığında üç ayrı ceza hukuku anlayışından söz edilebilir. Bunlar, baskıcı ceza hukuku, ayrıcalıkçı ceza hukuku ve özgürlükçü ceza hukuku

anlayışlarıdır.

CEZA HUKUKU VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU

Buraya kadar tanımlamaya çalıştığımız ve maddi ceza hukuku da denilen ceza hukuku ile ceza muhakemesini düzenleyen hukuk dalı olan ceza muhakemesi hukuku, aralarındaki sıkı ilişkiye rağmen, farklı iki hukuk dalını oluşturur. Ceza hukuku ile ceza muhakemesi hukuku arasındaki ayırım uzun ve ağır bir gelişmenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ceza muhakemesi hukuku, muhakemeyi, yani devlet organlarının ceza kanununun ihlâl edilip edilmediğini, ihlâl edene verilecek cezayı belirlemeye yönelik faaliyetini düzenleyen hukuk dalıdır. Bu iki hukuk dalı arasındaki en önemli farklar, kanunların zaman yönünden uygulanması ve yorumu yönünden ortaya çıkmaktadır. Nitekim ceza kanunları yönünden kural olarak geçmişe uygulanmazlık ilkesi ve kıyas yasağı söz konusudur.

Buna karşılık, ceza muhakemesi hukukunda kıyas yasağı bulunmadığı gibi, derhal uygulanırlık ilkesi hâkimdir.

CEZA HUKUKU

Ceza normunun tanımı ve özellikleri nelerdir? Ceza hukuku, daha önce de belirtildiği üzere, sadece Ceza Kanunu’nda değil, aynı zamanda diğer genel ve özel kanunlarda yer alan cezaî nitelikteki hükümlerin bütününden oluşur. Cezaî nitelikteki her bir kanun hükmüne ceza normu denir. Ceza normunun birinci özelliği emredici oluşudur; yani ceza normu, devlet tarafından konulan bir davranış kuralı olarak, uyulması zorunlu bir normdur. Ceza hukukunun ülkede yaşayan herkese yönelik bir emirler bütünü olduğu kuşkusuzdur. Çünkü bu hukukun esas işlevi, bazı davranışları yasaklamak, diğer bazılarını emretmek suretiyle ülkede yaşayanların davranışlarını düzenlemektir. Gerçekten de, ceza hukuku düzeni, sosyal topluluğun korunmasından ve geliştirilmesinden oluşan ve yukarıda belirtilen işlevini ancak bu yolla gerçekleştirmeye çalışır. Emredici olmayan ceza normu ölü bir metin olurdu.

Kural ve Müeyyide: Asıl ceza normları, yani suç ve ceza yaratan normlar iki unsurdan oluşmaktadır.

Bunlar kural ve müeyyidedir. Kural, belirli bir davranışta bulunma emridir; belirli bir hareketi

yapmama veya yapma emridir. Müeyyide ise, daha önce de belirtildiği üzere, kuralın ihlâlini izlemesi gereken hukukî sonuçtur. Kural, normal olarak, açık değildir; o, çoğu defa örtülü bir biçimde

belirlenmiştir. Örneğin, adam öldürmeyi yasaklayan norm (TCK. m.81) öldürmeyin demiyor; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” diyor. Bununla beraber, doğrudan müeyyideyi öngören normdan hareketle, ilgili kuralı, yani hükmün koyduğu davranış kuralını

(5)

Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 5 5 KANUNİLİK İLKESİ

Kanunilik İlkesi: İşlendiği zamanın kanunu tarafından açıkça suç sayılmayan bir fiili cezalandırma ve kanun tarafından açıkça tespit edilmeyen bir ceza ile cezalandırma yasağını ifade eden ilkedir.

Ülkemizde, Türk Ceza Kanunu’nun 2. Maddesinde “(1) Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. (2) İdarenin düzenleyici

işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. (3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.”, 7.

maddesinde de “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz.” denilerek, kanunilik ilkesi benimsenmiştir. Benzer hükümler Anayasanın 15 ve 38.

maddelerinde de yer almaktadır. Kanunun açıklığı ilkesinin önemine rağmen, son zamanlarda çıkarılan kanunlarda bu ilkeye uyulduğu söylenemez.

Kıyas: Kanunda öngörülen durumlara ilişkin düzenlemeleri, kanunda öngörülmeyen benzer durumlara, genişleterek uygulamaktır.

Kanunun Geçmişe Uygulanmazlığı Ceza Kanunlarının Zaman Yönünden Geçerliliği

Diğer hukuk normları gibi ceza hukuku normları da doğarlar ve son bulurlar, yani yürürlüğe girerler ve yürürlükten kalkarlar. Ceza normlarının yürürlükten kalkması, diğer hukuk normlarının tâbi olduğu kurallara tâbidir. Bir normun açık veya örtülü biçimde ilga edilmesi sonucu sona erip yerine bir başka normun geçmesi halinde, kanunların birbirini izleyişinden söz edilir. Bu durum, daha önce yasak olmayan bir fiilin yasaklanmasında da söz konusudur. Çünkü yasaklanmayan her davranışı hukuken meşru saymak gerekir. Ceza kanunlarının birbirini izleyişini düzenlemede esas alınan ilkelerin başında geçmişe uygulanmazlık ilkesi gelir. Bu ilke, ceza kanunlarının sadece yürürlüğe girmelerinden sonra işlenen fiillere uygulanabileceği ve dolayısıyla daha önce işlenen fiillere uygulanamayacağı anlamına gelir. Ceza kanunlarının birbirini izlemesini düzenlemede nazara alınan ikinci ilke, yürürlük ötesi uygulanmazlık ilkesidir. Bu ilke, kanunun, yürürlükten kalktıktan sonra işlenen fiillere

uygulanamamasını ifade eder.

CEZA KANUNUNUN YER YÖNÜNDEN SINIRLARI

İlkeler: Ceza kanununun yer yönünden geçerliliğini belirlemede soyut bazı ölçütler kabul edilmiştir.

Birincisi ülkesellik ilkesidir. Bu ilkeye göre ceza kanununun uygulama alanı, kanunu koyan devletin ülkesiyle sınırlıdır. Yani ceza kanunu sadece ülkede işlenen suçlara uygulanır. İkincisi şahsîlik ilkesidir.

Buna göre, ceza kanunu vatandaşlara uygulanır. Yani vatandaş, ister kendi ülkesinde ister yabancı ülkede suç işlemiş olsun, vatandaşı olduğu devletin ceza kanununa tabidir. Üçüncüsü koruma ilkesidir. Bu ilke ceza kanununun, bunu koyan devlete ya da onun vatandaşına karşı işlenen suçlarda uygulanacağını ifade eder. Bu ilkeye göre önemli olan suçun kime karşı işlendiğidir; suçun nerede ve kim tarafından işlendiğinin önemi yoktur. Dördüncüsü evrensellik ilkesidir. Buna göre, ceza kanunları, nerede, kim tarafından ve kime karşı işlenirse işlensin tüm suçlara uygulanır.

Türk Ceza Kanunu’nun Kabul Ettiği İlke: Türk Ceza Kanunu, esas itibariyle, ülkesellik ilkesini kabul etmiştir. Ancak bu ilke diğer ilkelerle yumuşatılmıştır.

a. Nitekim Türkiye’de işlenen suçlar hakkında, failin vatandaş veya yabancı olmasına bakılmaksızın Türk kanunları uygulanır (TCK. m.8). Bu devletin hükümranlığının bir sonucudur

(6)

Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 6 6 b. Yabancı ülkede bazı suçları işleyen Türk de, Türk kanunlarına göre cezalandırılır (TCK. m.10, 11, 13).

c. Yine yabancı ülkede Türkiye veya Türk vatandaşlarına karşı işlenen bazı suçlara Türk kanunları uygulanır (TCK. m.13).

d. Nihayet yabancı ülkede yabancı tarafından bir yabancıya veya başka bir devlete karşı işlenen bazı suçlara da Türk kanunlarını uygulamak mümkündür (TCK. m.12, f.3; 13).

Suçun İşlendiği Yer: Suçun ülkede işlenmiş sayılıp sayılmayacağını belirleyebilmek açısından suçun işlendiği yerden ne anlamak gerektiğini belirlemek gerekir. Suçun maddi unsurunu oluşturan davranış ve sonuç aynı yerde meydana gelmişse, suçun işlendiği yerin belirlenmesi sorun oluşturmaz. Aynı şeyi sırf davranış suçları yönünden de söylemek mümkündür. Birinci halde suç, davranışın ve sonucun gerçekleştiği yerde; ikinci halde ise, davranışın gerçekleştiği yerde işlenmiş sayılır. Oysa mesafe suçları adı verilen suçlarda suçun maddi unsurunun kısmen bir ülkede, kısmen de başka ülkede gerçekleşmesi söz konusunudur.

CEZA KANUNUNUN KİŞİ YÖNÜNDEN SINIRLARI

Kanunun Mecburiliği: Hukuk düzenimize hâkim olan ilke, ceza kanunlarının mecburiliği ilkesidir. Buna göre ceza kanunları, ülkede bulunan herkese uygulanır. Bu husus, TCK’nın 8. maddesinden de

anlaşılmaktadır. Buna göre Türkiye’de suç işleyen kişinin milliyeti veya sosyal durumu ne olursa olsun, daima Türk ceza kanunları uygulanacaktır.

Cumhurbaşkanının Sorumluluğu: Ceza kanunlarının kişi yönünden uygulanmasına getirilen ilk sınırlama devlet başkanı ile ilgilidir. Modern parlamenter rejimlerde devlet başkanlarının görevlerine ilişkin işlemlerden dolayı sorumlu olmayacakları kabul edilmiştir. Devlet başkanları ancak vatana ihanet halinde sorumlu kabul edilmekte ve cezalandırılmaktadır. Anayasanın 105. maddesinde Cumhurbaşkanının tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararlarının, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanacağı belirtildikten sonra, bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakanın sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır.

Yasama Sorumsuzluğu ve Dokunulmazlığı: Yasama meclisi üyelerinin görevlerini her türlü endişe ve baskıdan uzak bir şekilde yerine getirebilmelerini sağlamak üzere Anayasanın 83. maddesinde

“yasama sorumsuzluğu” ve “yasama dokunulmazlığı” kurumları düzenlenmiştir.

A. Sorumsuzluk milletvekillerinin meclis çalışmalarındaki oy, söz ve düşünceleri vasıtasıyla işlenen suçlar yönünden kabul edilmiştir. Bunların dışındaki fiiller, örneğin hareketlerle işlenen fiiller, (yaralama gibi) sorumsuzluğun kapsamına dâhil değildir. Meclis çalışmalarında ortaya konan oy, söz ve düşüncelerin Meclisin aksine bir kararı olmadıkça, Meclis dışında tekrar edilmesi de sorumsuzluk kapsamındadır.

B. Yasama dokunulmazlığının amacı, TBMM üyesini, adlî soruşturma ve kovuşturmaların neden olacağı baskılardan korumak ve böylece üyenin fiilen Meclise gelmesini önlemek tehlikesini bertaraf etmektedir. Dokunulmazlığın kaldırılması konusunda siyasi parti gruplarında görüşme yapılamaz ve karar alınamaz. Üyenin kendisini savunma hakkı vardır. Dokunulmazlığın kaldırılması kararına karşı ilgili üye veya herhangi bir üye, kararın Anayasaya veya İçtüzüğe aykırılığını ileri sürerek Anayasa Mahkeme’sine başvurabilir

Diplomasi Dokunulmazlığı: Diplomasi dokunulmazlığı, diplomasi memurlarının yabancı ülkede görevlerini mahalli idarelerin müdahalesi olmaksızın ve gereken gizlilikle yapabilmelerini sağ-

lamak için uluslararası hukukun tanıdığı siyasi bir teminattır. Bu dokunulmazlıktan yararlananlar görev yaptıkları yabancı ülkenin yargısına tabi değildirler

Askeri İşbirliği Antlaşmalarından Kaynaklanan Dokunulmazlık: Ceza kanunlarının ülkede suç işleyen herkese uygulanacağı ilkesinin bir istisnası da uluslararası askeri işbirliği antlaşmalarından

kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin de dâhil olduğu NATO ittifakı bünyesinde Türkiye’de suç işledikleri halde, kimlere Türk ceza kanunlarının uygulanamayacağını, dolayısıyla Türk mahkemelerinde yargılanamayacağını gösteren düzenlemeler mevcuttur.

(7)

Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 7 7 bu kanuni tipleri ortaklaşa düzenleyen hükümlerin hepsi her zaman uygulanamaz. Bazı hallerde

bunlardan bazılarının uygulanabilir olması, diğerlerini uygulanamaz hale getirir. Bu durum

gerçekleştiğinde görünüşte normlar çatışması adı verilen durum söz konusu olur. Bu durum, iki veya daha fazla hükmün aynı olaya uygulanabilir görünüp, aslında sadece birinin uygulanabilir olduğunda gerçekleşir.

Özel Normun Önceliği İlkesi: Doktirinde görünüşteki normlar çatışması konusundaki tereddütleri gidermek amacıyla özel normun önceliği ilkesi, yardımcı normun sonralığı ilkesi, bir normun diğeri tarafından tüketilmesi ilkesi gibi ölçütler ileri sürülmüştür. Hemen belirtmek gerekir ki, özel normun önceliği ilkesi, görünüşte normlar çatışmasına ilişkin sorunları çözmeye yeterlidir. Bu ilke, çatışır gibi gözüken iki norm arasında bir genellik özellik ilişkisini gerektirir ve bu durumda özel normun genel norm üzerinde bir üstünlüğe sahip olduğunu ve onun uygulanmasını bertaraf ettiğini kabul eder 2.Ünite – Suça İlişkin Ön Açıklamalar ve Suçun Maddi Unsuru

Suçun Ne Olduğu Sorunu

Suçun, biri biçimsel, diğeri öze ilişkin (maddi) olmak üzere iki anlayışı söz konusudur.

A. Suçun biçimsel anlayışı kaynağını ceza kanunundan alır. Ceza kanunu ile suç arasında çözülmesi mümkün olmayan bir bağ vardır. Çünkü suç, ceza kanununun ihlâlinden, daha açık bir ifade ile ceza kanunu tarafından öngörülen emir veya yasağın ihlâlinden ibarettir.

B. Ceza hukuku bilimi, suçu, özü yönünden de belirlemek zorundadır. Zira böyle bir belirleme, suçun gerçek mahiyetini anlamak yönünden olduğu kadar kanunun yorumlanmasında belli bir doğrultuya sahip olmak yönünden de gereklidir. Ceza, sadece kendisine uygulanan kişi yönünden değil, onu uygulayan devlet yönünden de bir kötülüktür. Zira ceza devlete; adlî polis teşkilatı ve ceza

mahkemeleri kurmak, cezaevleri yapmak ve bunları ayakta tutmak gibi önemli yükümlülükler getirir.

Bu nedenledir ki ceza, sapı olmayan bir kılıca benzetilir; çünkü onu kullananı da yaralar.

Suçun Faili (Aktif Süjesi): Her suçun bir faili vardır. Suç, devletin ülkesinde yaşayanlara yönelttiği bir emrin ihlâli olduğuna göre, mutlaka bir insan tarafından işlenebilir. Ceza hukuku anlamında hukuka aykırı fiili işleyen kimse suçun failidir.

Suçun Hukukî Konusu: Her suçta nasıl bir fail varsa bir de hukukî konu vardır. Suçun hukukî konusu, suçu öngören norm tarafından korunan ve suç tarafından ihlâl edilen hukukî varlık veya menfaattir.

Herhangi bir varlık veya menfaati ihlâl etmeyen suç düşünülemez.

Suçun maddi konusu, üzerinde suçun daha doğrusu tipik davranışın işlendiği şahıs veya şeydir.

Suçun Mağduru (Pasif Süjesi): Her suçun bir mağduru veya pasif süjesi olduğunda da kuşku yoktur.

Zira ceza hukuku da dâhil tüm hukuk, bir süjeden kaynaklanan ve başka bir süjeye ait menfaatleri etkileyen hukuka uygun veya aykırı davranışları düzenler. Bir kimsenin kendi üzerinde suç işlemesi mümkün değildir. Yani insan bir suçun hem aktif hem de pasif süjesi olamaz.

Hukuka Aykırılık: Hukuka aykırılık, yaygın bir doktrin tarafından savunulduğunun aksine, suçun kurucu unsuru değil, daha fazla bir şeydir; yani suçun özüdür, kendisidir. Nitekim suç, ceza normunun ihlâli olduğuna ve suçun özü bu ilişkiden ibaret bulunduğuna göre, hukuka aykırılığı suçu oluşturan unsurlardan biri olarak kabul etmek mümkün değildir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler dersinin içeriği, suç genel teorisi, yaptırım teorisi ve milletlerarası ceza hukuku konu başlıklarından oluşmaktadır. 5237 sayılı

 Suç işlendiği anda tam akıl hastası olanlar hakkında soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde mahkeme CMK md.. 74 uyarınca gözlem altına alma

 Soruşturma evresinde gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hallerde tanıklar birbirleriyle ya da şüpheliyle savcı veya sulh ceza hakimi

(1) Hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanığın rızasıyla güvencenin mağdurun haklarını karşılayan veya nafaka borcuna ilişkin bulunan

 Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici

Sulhi peki o zaman diyerek, (C)’nin sorgusunu yapar, salonda kimsenin olmamasını fırsat bilerek “suçunu itiraf etmesini, her şeyin güzel olacağını” söyler ve sonra

• OLAYDAKİ HUKUKA AYKIRILIKLARI BULUNUZ VE AÇIKLAYINIZ. Aytun, vakıf üniversitesinde okuyan oğlunun masraflarını karşılamakta sıkıntı çekmektedir. Oğlunun okuldaki

KLASİK SUÇ GENEL TEORİSİ SUÇ KUSURLULUK (Manevi Unsur) HUKUKA AYKIRILIK FİİL (Maddi Unsur)... Maddi Unsur: Fiil 236 FİİL HAREKET İCRA İHMAL NEDENSELLİK