DİNLER TARİHİ
Yazısı Toplumların / Kabile Dinleri
Prof. Dr. Cengiz BATUK
© prof. dr. cengiz batuk
EVRİMCİ
Edward Burnett Tylor (1832-1917) Dinin kaynağı “Animizm”dir.
Animizm – politeizm – monoteizm.
Georges James Frazer (1854-1941) dinin en temel formu
“büyü”dür.
Herbert Spencer (1820-1903) Ölü ruhlara, Ata ruhlarına olan inanç dinin temelidir. Animizm-Politeizm - Monoteizm
Sigmund Freud (1860-1939) (Oedipus kompleksi) tabu – totem.
Primitif ensest yasağını en evrensel yasak olarak alır.
Emile Durkheim (1858-1917) Toplumsal zorunluluklar
Evrimci – Pozitivistlere göre dinsel düşünceler insanının yerleşik hayata geçmesi sonrasında ortaya çıkmaya başlamıştır.
VAHİY TEMELLİ
Wilhelm Schmidt (1868-1954)’e göre önce tek tanrıcılık vardı sonradan Animizm, Fetişizm, Politeizm gibi sapmalar meydana geldi.
Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam ve diğer dinler
Mircea Eliade: homo sapiens = homo religious
Dinin Gelişimi / Kökeni Sorunu
Din ya da Dinsel Düşünce insan kadar eski olan bir kavramdır. Bu konudaki teoriler yapılan yeni
çalışmalar ve arkeolojik bulgularla sürekli değişmektedir.
Tarih öncesi insanların «dinselliği» ya da «dinsel olmamaları» sorunu gündeme getirildiğinde,
varsayımlarını doğrulayacak kanıtlar göstermek
«dinsel olmadıklarını» savunanlara düşer. (Mircea Eliade)
Kadim Dinler
© prof. dr. cengiz batuk
GÖBEKLİTEPE
© prof. dr. cengiz batuk
Kabîle Dinleri bir kabîleye mahsustur; genellikle o kabilenin adıyla anılır (Meselâ Ga, Maori, Alnu, Dinka, Nuer...dinleri gibi).
Bu dinler mahallî bir özelliğe sahiptir. Bu dinlerden evrensel bir din gelişmemiştir.
Bu dinlerin kutsal kitapları ve yazılı kaynakları yoktur.
Arkaik Kabîle Dinlerinde genellikle bir Yüce Tanrı İnanışı göze çarpar. Her kabîle onu kendi diliyle ve kendisine mahsus bir şekilde adlandırır, Bu Yüce Varlığın nitelikleri, diğer tanrı ve ruhlardan farklıdır.
Arkaik Kabilelerde fert, dinin tabiî üyesidir. Ayrı din seçme şansı yoktur.
Arkaik Kabilelerde kutsal ve profan ayrımı vardır. Mana'ya sahip olan kutsaldır ve tabu'dur.
Arkaik Kabîle mensupları büyüye ve büyücüye ilgi gösterir,
Arkaik Kabîle Dinlerinde bir din kurucusu söz konusu değildir.
Arkaik Kabîle Dinlerinde ruhun çeşitli şekillerde yaşadığına inanılmakta, fakat ahiretle ilgili telâkkilerinde açıklık
görülmemektedir.
KABÎLE DİNLERİNİN ÖZELLİKLERİ
© prof. dr. cengiz batuk
Yüce Ruh / Varlık (Tanrı): Bütün arkaik kabilelerde farklı
şekillerde olmakla birlikte
mutlaka yüce bir yaratıcı, yüce ruh, büyük ruh, yüce varlık
inancı vardır ve bu güç,
genellikle her şeye hakim olan, yöneten, idame ettiren, öldüren ve dirilten olarak kabul edilir.
Arkaik Dinlerde temel kavramlar
© prof. dr. cengiz batuk
Melanezya - Polinezya
“Ama biz güneşin ve ışığın çocukları, Büyük Ruh’a sadık kalmalı, böyle taşlarla onun kalbini kırmamalıyız. Yalnız yolunu şaşırmış, hastalıklı ve Tanrı’nın elini elinde
hissetmeyen insanlar bu taştan yarıklar arasında güneşten ve ışıktan yoksun kalarak mutlu olabilirler. Papalagi’nin sözde mutluluğu kendisinin olsun. Ama bizim güneşli kıyılarımıza taş kutularından dikmeye kalkıştığından hepsini başına
yıkmalıyız. Mutluluğumuzu taştan kutular, gürültü, duman ve yarıklarla yok etmeye çalıştığında karşısına dikilmeliyiz.”
(Papalagi, s.31)
Bir YERLİ’NİN TANRI’YI İfade Edişi
© prof. dr. cengiz batuk
Tanrı’nın her şeyi kendi
adaletli elinde tuttuğu yerde ne kavga olur ne de yokluk.
Hilekâr Papalagi, hiçbir şeyin Tanrı’ya ait olmadığı mavalını bize yutturmaya çalışır. “Elinde tuttuğun her şey senindir.!” bu tür saçma sözlere kulaklarınızı tıkayın ve vicdanınıza sıkı sıkıya sarılın.
Her şey Tanrı’nındır. (Papalagi
s.62)
Bİr YERLİ’NİN TANRI’YI İfade EdİŞİ
Malenezya kökenli bir kelime olan
“Mana” “güç, kuvvet” ya da “etki ve nüfuz” anlamlarına gelmektedir. Aynı zamanda “gizli bir güç ve saklı bir enerji”
kaynağı anlamında da kullanılmaktadır.
Tabunun sınırlayıcılığı ya da yasak
olmasının ardındaki kozmik prensip ve gücü ifade eder.
Mana, görülmez ve soyuttur. Sadece şeyler üzerindeki etkisiyle soyut olarak bilinebilir.
R. Wagner, Arapça “bereket” kelimesinin mana’nın karşılığı olduğunu düşünür.
Hinduizmdeki sakti, Greko-Hıristiyanlıktaki karizmada aynı şekilde düşünülmektedir (Wagner, s.8947).
Polinezya’da tabu olan kişi, nesne ya da yerlerin manayla yani bu gizemli mistik güçle dolu olduğuna inanılırdı. Bu yüzden kabile reislerine sıradan insanlar
dokunamazlar ve yine krallar sıradan insanlar gibi öldürülmezler. Kralların kanının yere dökülmemesi
gerekmektedir.
Mana
© prof. dr. cengiz batuk
Tabu, insan davranışlarıyla ilgili olarak güçlü sosyal bir yasak ya da kısıtlayıcı müeyyidelere verilen bir isimdir.
Dokunulmaması, söylenilmemesi,
yenilmemesi ve yapılmaması gereken şey demektir Polinezya kökenlidir. literal
olarak “işaretlenmiş” anlamına gelir.
Kaptan James Cook Tonga Adası’nda ilk defa karşılaşır.
James George Frazer 1911’de tabu’yu
“evrensel dini bir kategori” olarak
kullanır. (Taboo and the Perils of the Soul, London:1911.)
Freud Tabu’yu psikanalitik alana sokmuş ve Nevroz’daki rolünü araştırma konusu yapmıştır.
Tabu, i) kişi veya şeylerin kutsallık(veya kirlilik) özelliğini, ii) bu özelliklerden kaynaklanan yasağın türünü, iii) yasağın ihlalinden kaynaklanan kutsallığı (veya kirliliği) içerir.
tabu
© prof. dr. cengiz batuk
Totem, kelime olarak, alâmet, işaret anlamına gelir. Deyim olarak totem, genellikle kabile mensuplarının kendilerine
akraba saydıkları hayvan, bitki veya cansız şeylere verdikleri addır.
Totem, kabilenin büyük atası olarak kabul edilir.
Aynı toteme bağlı kimseler kendi aralarında evlenmezler.
Totem, yenilmez. O, tabu kabul edilir. Ona dokunulamaz.
Klanın inanç ve teşkilâtına, bu totem anlayışından dolayı,
"Totemizm" denilmiştir. Dinlerin totemizm'den çıktığını savunanlar da vardır. Onlara göre, "totem" yerine tanrıyı
koyunca, yeni dinler için bir, açıklama şekli bulunabilmektedir.
totem
© prof. dr. cengiz batuk
Tabu ile kabile reislerinin, totem inanışı ile de
özelliği olan bir hayvan veya bitki türünün
korunmasının hedeflendiği
düşünülmektedir.
Bunu savunanlara göre Totemizm aslında dinî olmaktan daha çok içtimaî ve iktisadî bir olgudur.
© prof. dr. cengiz batuk
© prof. dr. cengiz batuk
Kelimenin aslı hakkında çeşitli görüşler vardır. Bir kısım araştırıcı, bu kelimenin Tunguzca "saman"dan geldiğini ileri sürerken, bir kısmı da "ruhlarla
desteklenmiş adam" anlamına gelen Sanskritçe "sramana"dan {Pali dilinde
samana) veya "kendinden geçmiş kimse"
anlamında Sibirya menşe'li bir kelimeden türediğini ileri sürmektedir.
İlkel kabilelerde dinî âyin ve törenlerle meşgul olan rahipler ve sihirbaz hekimler vardır. Bunlardan başka, çoğu zaman
kendinden geçerek ruhlar âlemine aracılık yapmaya yetenekli sayılan kimseler de
bulunur. Bunlara "şaman" adı verilir.
şaman
© prof. dr. cengiz batuk
Kabîle insanına göre şaman, mana'ya sahiptir, ruhlara hâkim olabilir.
Şamanın sihirli olduğu kabul edilen bir davulu vardır. Davulun üzerinde gök ve yerin resmi bulunur.
Şaman, bazı afsunlarla ruhları bu davula girmeye zorlar. Bu arada vecde gelmek için bazı danslar yapar. Onun kendinden
geçtikten sonra cennetleri ve
cehennemleri dolaştığı kabul edilir.
O, orada, ata ruhlarından bazı bilgiler alır.
Asyalılar arasında şamanın yüksek itibarını sağlayan, bu alışılmamış bilgilerdir.
Bu mevkii kazanabilmek için şaman, bazı bedenî egzersizler yapar; yemesini ve içmesini en aza indirir.
Şaman
© prof. dr. cengiz batuk
Şaman kelimesinden Şamanizm türetilmiştir.
Eliade’ye göre Şamanizm dar anlamda Orta Asya’ya özgü dinsel bir olgudur.
Bir teknik olarak
Şamanizm; değişik ve farklı şekillerde Kuzey ve Orta Asya'da, Eskimoların yaşadığı yerlerde, Orta Afrika ve Kuzey
Amerika'daki ilkel
kabîlelerde görülür. Bazı araştırıcılar, Sibirya'da görülen Şamanizm'i psikopatolojik belirtiler olarak açıklamaktadır.
şamanizm
© prof. dr. cengiz batuk
Büyü: Büyü, tabiatüstü
güçlerin yardımı sağlanarak belirli bir gayeye ulaşmak veya bir durumu
gerçekleştirebilmek için
uygulanan işlem ve eylemdir.
Büyü, belli bir teknik ile belli kaideleri gerektiren ve
büyücüler tarafından
uygulanan pratik bir sanattır.
Büyü, tabiatüstü güçleri
zorlayıcı bir yapı taşır; eşyayı bir gayeye ulaşmak için
kullanmak ister.
büyü
© prof. dr. cengiz batuk
İnsan, büyüde insanüstü gücü kendi gayesine yöneltmeye çalışır.
Din ile büyü, eski kabile
insanları arasında birlikte yaşar.
Büyü
Fetiş Sihir ve büyü nesnesi, tılsım veya muska. i) taşıyana mutluluk getirdiğine inanılan, doğaüstü özellikleri olduğu düşünülen tapınma nesnesi ii) Bir kimsenin tapınırcasına sevdiği ya da bağlandığı kimse ya da şey.
16. yy’da Batı Afrika’ya giden Portekizli tacirler orada gördükleri suretleri ve sihir büyü tılsımlarını kendi dillerindeki feitiço terimiyle adlandırdılar. Latince factitius’dan gelen bu terim sanatla yapılan bir şey anlamına geliyordu ve Portekizlilerin kendilerince taşınan
tılsımlar için kullanılmaktaydı. Sonraki yazarlar bu terimi bütün Afrika dini için veya taşlara ve eşyalara tapınma için kullanmaya başladı.
Öte yandan terim, Afrikalıların dinsel yapılarını tanımlamakta
yetersizdi; zira Afrika inanç sistemi yüce bir varlığa ve atalara tazime de yer veriyordu. Böylelikle fetiş terimini yalnızca sihir tılsımları için kullanma konusunda bazı girişimler oldu ve böylelikle Afrika dinsel yapısı genelde Animizm veya Politeizm terimleriyle ifade edildi.
Fetişizm Dinsel uygulamaların merkezi olarak fetişi kabul eden uygulamaların tümü.
FETİŞ - FETİŞİZM
© prof. dr. cengiz batuk
Animizm E.B. Tylor'un 1871'de Primitive Culture adlı çalışmasında kullandığı "ruhsal varlıklarla ilgili doktrin"; Tylor tarafından
dinin kaynağıyla ilgili olarak savunulan teori.
Dini, ruh doktriniyle (ferdi ruhların ölüm sonrası yaşadığı, güçlü tanrılara karşı diğer ruhların varlığı vb inançlar) açıklayan Tylor, animizmi dinin en kısa tanımı olarak niteler.
Buna göre ölen insanların ruhları evrende bir yerde yaşamaya
devam ettiği kabul edilmiş ve ölülere tapınılması düşüncesine yol açmıştır.
Animizm teorisine göre ata ruhları ve fetişlere tazim etme
geleneği puta tapıcılığın ve politeizmin temelini oluşturmuştur.
Tylor, animizmin insanlık terazisinde düşük kabileleri karakterize ettiğini ve buradan yüksek modern kültürlere kadar yükseldiğini söyler.
ANİMİZM
Mit (myth) kelimesi köken olarak “söz” ya da
“konuşma” anlamına gelen Yunanca “muthos”dan gelmektedir. Genel olarak sözlü olarak anlatılan,
nakledilen anlatılar, hikayelerdir. Mitosu masal ya da sıradan bir hikayeden ayıran yönü, mitoslarda
anlatılan öykülerin kutsal olması ya da kutsal olarak kabul edilmesidir.
Mitin tanımı tartışmalı olmakla birlikte en genel tanımı: “kutsala dair bir öykü” olmasıdır.
Mitolojik öykü ve anlatımları ifade etmek için Türkçe’de mit, mitos, hatta mitoloji kelimeleri kullanılmaktadır.
MİT (Kutsal öykü)
© prof. dr. cengiz batuk
Mit, soyut olanı, anlaşılamaz ya da ifade edilmez olan, ifadesinde güçlük yaşanılan kutsalı insani tabirlerle ve somut nesnelerle
ifade eder.
Tanrılar, kahramanlar, cinler, canavarlar ve şeytanlar vardır.
Yukarıda olanı aşağıya getirerek aşağıdakinin onunla
bütünleşmesi sağlanır (İsa’nın inkarnasyonu ya da çarmıhı).
tanrısal alem ya da kutsal dünya insanın seviyesine
indirgenirken aynı zamanda profan olan insan üst aleme, tanrısal aleme taşınarak kutsallık zırhını giymesi sağlanır.
Mitlerde yaratılış, dünyanın başında olan hadiseler, tanrı/ların insanla ilişkileri, ceza ve tufanlar, dünyanın sonu, ölüm, ölüm ötesi, kurtuluş gibi hadiseler konu edilir.
Mitler masal ya da efsanenin tersine canlıdırlar. Her an
yaşanmakta ve tekrarlanmaktadır. Ama inananı kalmadığında mitler de ölür ve efsaneye dönüşürler. Enuma Eliş, İlyada ve Odesa gibi.
Mit, diğer hikaye türlerinin aksine inananları açısından hakikat ifade eder. Bütünüyle gerçektir. İsa’nın çarmıhı gibi ya da
Adem’in günahı gibi.
© prof. dr. cengiz batuk
Ritüel Mitosları
Köken Mitosları
Kozmogoni ve Antropogoni Mitosları: Evrenin, dünyanın ve insanın oluşumunu anlatan
mitoslardır.
Eskatoloji Mitosları: evrenin ve kainatın sonu, insanın gelecekteki durumu, kurtuluşa erme
Mİt Türlerİ
Bir dinin pratiğiyle ilgili kurallar ve törenler birliğidir.
Âyin kavramı, dinî ve ahlâkî kurallarla ilgilidir.
İlkel kabilelerde din, tapınma, büyü, ergenlik ve geçiş dönemleriyle ilgili geleneksel törenler yapılır. Bu
törenlerde danslara da yer verilir. İlkel kabîle
mensupları, danslar yoluyla ruhî durumlarını bedenî hareketlerle açığa vururlar.
Bu danslar, din ve büyü ile ilgilidir. Savaş, av, totem, bolluk, ölüm, ergenlik âyinlerinin danslarında
genellikle maskeler takılır. Ayinlerde belirli kurallara uyma mecburiyeti vardır. Âyinler, genellikle kapalı bir düzen içinde İşler.
Ritüel / Ayin
© prof. dr. cengiz batuk
© prof. dr. cengiz batuk