• Sonuç bulunamadı

Denizdeki ‹lkbahar... Yaflam

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Denizdeki ‹lkbahar... Yaflam"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Geçen gün benim cefakâr bisikletim Düldül ile birlikte, ODTÜ tepelerine t›rma-n›p ilkbahara hoflgeldin dedik. Birçok kentimizde oldu¤u gibi bu k›fl Ankara’da da oldukça çetin geçti. Yollar o kadar kay-gand› ki Düldül ve beni uzaktan izleyen-ler, pedal m› çevirdi¤imizi yoksa kayak m› kayd›¤›m›z› san›r›m fark edemezdi. Her neyse, ilerlemifl yafl›na ra¤men Düldül bu k›fl› da kazas›z belas›z atlatt›. Ben nankör bir binici de¤ilimdir; bütün k›fl "bizim las-tiklerimiz ince, bu havada yola ç›kamay›z" mazeretiyle evde miskin miskin ense ya-pan di¤er bisikletlerimi evde b›rak›p, bu özel günü Düldül ile kutlad›k.

Nisan›n ilk haftas› olmas›na ra¤men havan›n bir hafta öncesine nazaran daha s›cak olmas›n›n d›fl›nda, ilkbahar›n teflrif etti¤ine dair belirli bir iflaret yoktu. Belki böylesi daha iyi oldu, dedim kendi kendi-me, böylelikle bizi yaz k›fl hiç terketme-yen çam a¤açlar›na merhaba demek

f›rsa-t›n› buluruz. Sonradan tepeler neler geti-rir, bilinmez.

Büyük halk flairimiz Hatayi, bu cefakar a¤ac›n güzelli¤inin yan› s›ra faydalar›n› da ne güzel dile getirmifl:

Benim ad›m çam a¤ac› Güzel görünüp dururum A¤açlar›n seyyah›y›m Emir sar›n›p dururum... Da¤dan indim ovalara Bergüzar oldum beylere Köprüler oldum çaylara Gerinip serinip dururum....

Sabr›n sonu selamettir diyenler boflu-na laf etmemifller, yolumuzu tam yar›la-m›flt›k ki önümüze çi¤demlerle bezenmifl bir patika ç›kt›. Biz de hemen oraya sap-t›k ve mola verdik. ‹lkbahar gelmifl. Yafla-s›n! Bundan neredeyse 400 y›l önce Kul Mehmet bu mevsimler kraliçesinin gelifli-ni flöyle müjdelemifl:

Be yarenler yine evvel bahard›r Bülbül intizarl›k k›lar durmay›p Kufllar ahenk edip 盤r›fl›p öter Kalbin kasavetin siler duymay›p... Etrafta öten bir kufl olmamas› fazla fark etmedi; bu sapsar› çi¤demler kalbin kasavetini silmeye yetip art›yordu bile.

Çiçeklerin ne zaman ve nas›l ortaya ç›kt›¤›, çok tart›fl›lan bir konudur. Charles Darwin gibi bir dahi bile "Türlerin Köke-ni" adl› kitab›nda bu konuyu "abominable mystery" (berbat bir muamma) diyerek tan›mlayarak pes ettti¤ini yaz›yor. Yak›n zamana kadar kabul edilen bir teoriye gö-re, çiçekler ilk kez bundan 65 ile 130 milyon y›l› kaplayan bir zaman dilimi s›ra-s›nda ortaya ç›km›fl ve bu ilk açanlar›n, bugünkü nilüfer ve manolyalara benzedik-leri tahmin ediliyor. Fakat birçok botanik-çinin birlikte yürüttü¤ü DNA analizine da-yanan, Deep-Green (Derin Yeflil) ad› veri-len bir projede ediniveri-len ilk verilere göre, bitkiler ilk kez, bundan 450 milyon y›l ön-ce nehir kenarlar›nda bulunan kaya çat-laklar›nda yaflayan tek hücreli bir algin (yosun) karaya ç›kmas›yla yeryüzüne ya-y›lm›fllar. Çiçeklerin atas›ysa, bundan 130 milyon y›l kadar önce ortaya ç›kan, krem rengi yapraklar› ve k›rm›z› bir meyvas› olan amborella’ym›fl. Bu nadide çiçek bu-gün yaln›z Güney Pasifik’teki New Caledo-nia adas›nda bulunabiliniyor. (http://uc- jeps.berkeley.edu/DeepGreen/Science-Magazine.html)

280 bin dolarla yaflama geçirilen Deep Green, insan genom projesinin neredeyse bir karbon kopyas›. Bu projede elde edi-len veriler sayesinde botanik biliminin te-melini oluflturan s›n›fland›rma konusunda

Yaflam

104May›s 2003 B‹L‹MveTEKN‹K

S a r g u n A . T o n t

(2)

yepyeni bir 盤›r aç›laca¤›ndan kimsenin flüphesi olmas›n. Yak›n zamanlara kadar bitkiler, bundan 250 y›l önce Linnaeus’un gelifltirdi¤i ve üreme organlar›n› en önem-li k›stas alan bir sisteme göre s›n›fland›r›-l›rd›. fiimdiyse ayn› fley çok daha do¤ru sonuçlar verebilecek DNA analizleriyle ya-p›l›yor. Örne¤in, Deep Green projesi saye-sinde önceleri bitkilerle yak›n akrabal›¤› oldu¤u zannedilen mantarlar›n, hayvanla-ra çok daha yak›n oldu¤u ortaya ç›kt›. Proje yöneticisi Prof. Mishler "Eski siste-me göre s›n›fland›rman›n en az›ndan yar›-s› yaln›fl" diyor. fiimdiye kadar 500 bin bitki türünün tan›mland›¤›n› gözönüne al›rsak, evrim a¤ac›nda hangi bitki hangi yeri iflgal edecek sorusu oldukça zaman alacak gibi görünüyor.

San›r›m kimse elinde olanla yetinmez; kimi gereksiz yere para, kimi flöhret pe-flinde koflar. Benim açgözlülü¤ümse, do-¤a sevgisinde kendisini gösterir. O gün de öyle oldu; etrafa bak›nca kalbi eriten bü-tün bu güzellikler yetmiyormufl gibi Dül-dül’e dönüp "Ah" dedim "Bütün bunlar çok güzel ama ifller yo¤un oldu¤u için sa-n›r›m bu y›l denizdeki ilkbahar› kaç›raca-¤›z". Çi¤demlerle geyik muhabbetine da-lan bizim tembel Düldül, didonunu bile sallamad›.

Pasifik Okyanusu kenar›nda yaflarken deniz ilkbahar›n› hiç kaç›rmazd›k. fiimdi bana "biz televizyonumuz bozuldu¤u za-man bir kereli¤ine mahsus olmak üzere Nisan ay›nda deniz kenar›nda ailece bir yürüyüfle ç›km›flt›k, ama hiç böyle bir fley-le karfl›laflmad›k, olur mu böyfley-le saçmal›k" demeyin, bal gibi olur. ‹skoç flairi Robert Burns’ün "fiimdi do¤a yeflil mantosunu as›yor/ Her çiçek açan a¤ac›n üstüne" di-zesini belki an›msars›n›z. Deniz ilkbahar› oldu¤u zaman, do¤a yeflil örtüsünü deni-zin üstüne örtüyor. Neden bu muhteflem olay› flimdiye dek kaç›rd›¤›n›z› hemen aç›klayal›m. Nas›l bitkiler karadaki besin

zincirinin ilk halkas›n› oluflturursa, deniz-de bu görevi fitoplanktonlar üstlenir. Fi-toplanktonlar›n hücrelerinde de, ayn› ka-radaki bitki akrabalar›n›n yapraklar›nda oldu¤u gibi, yeflil renkte yaflam iksiri klo-rofil pigmenti bulunur ve bir iki istisna d›-fl›nda deniz bitkileri de fotosentez yapa-rak yaflamlar›n› sürdürürler. Hemen be-lirtmekte fayda var: Fitoplanktonlar›n bü-yük bir ço¤unlu¤u, besinleri suda erimifl halde bulundu¤u için kök salmazlar ve an-cak mikroskop alt›nda görülebilecek ka-dar küçük olduklar›ndan, herhalde tutu-nacak bir yer bulmazlar. Günefl ›fl›¤› yüz metre derinlikte yüzeydeki de¤erinin yüz-de birine düfltü¤ü için, genellikle bu üst tabakada yaflamaya mecburdurlar. Bir lit-relik suda bin tane fitoplanktonu gözü-nüzle farkedemezsiniz bile, ama say›lar› yüzbinlere, milyonlara ulafl›nca, denize verdikleri yeflil rengi kaç›rman›za imkan yoktur. K›sacas›, Nisan veya May›s ay› bafllar›nda karada bafllayan flenlik, ayn› aylarda biraz daha de¤iflik bir flekilde de-nizde de kutlan›r. Karadaki halay›n bafl›n› nas›l çi¤demler çekiyorsa, denizde bu gö-revi bu sayfalarda resimlerini gördü¤ünüz birbirinden güzel diyatomlar üstlenir.

(De-nize gitme olas›l›¤› olmayan okuyucular›-m›za bir müjde verelim: Benzer bir flenli-¤i temiz bir gölde de seyredebilirsiniz.)

Ben sizin yerinizde olsam deniz ilkba-har›ndan haberdar olmaman›z›n suçunu tümüyle flairlere yüklerim. Öyle ya, "Nev-bahâr eyyâm›d›r bir gün tutar mecnunlu-¤um" (‹lkbaharda ç›lg›na dönerim) diyen büyük flairimiz Bâki saraydaki cariyeleri dikizlemek yerine deniz kenar›nda bir vol-ta atsayd›, görece¤i yeflilden mest olup ne güzel bir gazel yazard›. Hadi onun zama-n›nda mikroskop yoktu diyelim, ama Or-han Veli için bulaca¤›n›z mazereti do¤ru-su merak ediyorum. "Yelken ol, kürek ol, dümen ol, bal›k ol…" listesine bir de "di-yatom ol"u ekleseydi, deniz ilkbahar›n›n ne oldu¤unu, ben daha denizbilimci olma-dan Pendik ‹lkokulunda okurken bile bile-bilirdim.

Bu konuda yabanc› flairlerin de sicili pek parlak de¤il. Bat›l› flairleri bir yana b›rak›n, antolojilerindeki 10 fliirden nere-deyse 8’i do¤ayla ilgili olan Çinliler ve Ja-ponlar bile bu konuya hiç dokunmam›fl-lar. Özellikle son y›llarda, birçok Bat› üni-versitesinde mühendislik ve temel bilim-ler okuyan ö¤rencibilim-lerin sanat ve edebiyat dersleri almalar› teflvik ediliyor; hatta ba-zen zorunlu bile k›l›n›yor. Bize kal›rsa ge-lece¤in flairlerini yetifltirecek edebiyat fa-külteleri de ö¤rencilerine bilim dersleri ald›rtmal›.

En çok be¤endi¤im fliirlerden biri, Ha-san Sertkaya ad›nda genç bir flairimiz ta-raf›ndan yaz›lm›flt›r:

F›flk›rm›fl toprak de¤ince ya¤mur öpünce günefl

Hasan bey kardeflim, Düldül ile ben en yak›n bir zamanda, sizden deniz ilkbaha-r›n› konu eden fliirinizi bekliyoruz.

105

Referanslar

Benzer Belgeler

Halen mevcut tan› ile hastan›n t›bbi ve psikiyatrik tedavisi de- vam etmekte olup, T k›sa süreli ev izinleri s›ras›nda hastal›¤› ile ilgili internette ilgili

Bartter sendromu normal kan bas›nc›, hipokloremi, hi- pokalemi, metabolik alkaloz, renal potasyum kayb›, prostaglandinüri, hiperreninemi ve hiperaldosteronizm ile karakterize

Yazar, bilinçli olarak okuru metnin okunması/anlaşılması/yorumlanması aşamalarında etkin kılmayı amaçlamakta, okurun dikkatini çeşitli dilsel imkanlarla (dil

B hücreli Hodgkin-d›fl› lenfoma tan›s› konduktan iki y›l sonra PNP tablosu ortaya ç›kan bir olgu

luğuna bakması kafeslere rağmen iyi bu- lunmamıştır. Garaj girişi iyi değil, personel bağlan- tısı çok zayıftır. Türk evini araştırmış ol- ması güzel olmakla beraber

Amaç: Çal›flmam›z›n amac› klini¤imizde yap›lan koroner anjiyografide KAH kan›tlanm›fl olgularda uygulanan giriflimsel ve di¤er tedavi prosedürlerinin

Ancak yine de daha önce söyledi¤imiz gi- bi, bu tür besinleri afl›r› miktarlarda tüketmek baflka sa¤l›k sorunlar›na yol açabilece¤i için bunlar›n tüke-

De mek ki önem li bir ke flif yap mak için il le de zen gin bir ül ke - de ya fla mak ge rek mi yor mufl.. Ama ben yi ne de çok ümit