• Sonuç bulunamadı

Tüm yönleriyle Çermik ilçesi ve turizm

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "Tüm yönleriyle Çermik ilçesi ve turizm"

Copied!
592
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜM YÖNLERİYLE ÇERMİK İLÇESİ VE TURİZM

*Dicle Üniversitesi.

Dicle Üniversitesi Rektörlüğü, 21280 - SUR / DİYARBAKIR

**Prf. Dr.Yusuf Kenan HASPOLAT

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastanesi SUR / DİYARBAKIR Katkılarından dolayı

Müh. Murat TOMAR’a Teşekkür ederiz

KOORDİNATÖR

Prof. Dr. Yusuf Kenan HASPOLAT*

T.C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ*

(2)

Grafik & Tasarım Eda Esra ÇELİK Seda ÇELİK

Baskı

AMAÇ MATBAACILIK VE CİLTLEME Davutpaşa Cad. Davutpaşa Emintaş Matbaacılar sitesi No: 101/504 Topkapı - Zeytinburnu - İSTANBUL Tel: (O212) 565 23 00

Gsm: 0555 616 17 21

ŞUBAT 2014

1. BASKI

ISBN: 978-975-7635-53-6

Bu eserin bütün yayın hakları

Prof. Dr. Yusuf Kenan HASPOLAT’a aittir.

Yayıncının izni olmaksızın kısmen ya da tamamen yayınlanamaz.

Kapak Tasarım Edip ÇELIK

EDİTÖR

Prof. Dr. KENAN HASPOLAT

T.C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ

TÜM YÖNLERİYLE ÇERMİK İLÇESİ VE

TURİZM

(3)

İÇİNDEKİLER

1. Çermik Ve Turizm. Kenan Haspolat (Sayfa 3 - 72)

2. Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Çermik Sancağında İskân ve Nüfus. Mehmet Salih Erpolat. (Sayfa 73 - 94)

3. Çermik İlçesi Coğrafyası. Aygül Doru. (Sayfa 95 - 135)

4. Çermik Mahalle Ve Çeşmeleri. Hamdullah Işık. (Sayfa 136 - 150) 5. Çermik İlçesinde Hayvancılığın Durumu, Sorunlar Ve Çözüm Önerileri.

Aydın Vural. (Sayfa 151 - 163)

6. Çermik İlçesinde Mevcut Durum Analizi Ve Tarım Yusuf Güden, Davut Karaaslan. (Sayfa 164 - 204)

7. Sanat Tarihi Açısından Çermik İlçesinde Tarihi Eserler. Azat Ak.

Abdulgani Tarkan. (Sayfa 205- 215)

8. Çermik Karakaya Hanı. Pınar Gürhan. (Sayfa 216 - 225)

9. Diyarbakır Çermik Saray Hamamı Emine Dağtekin. (Sayfa 226 - 232) 10. Kültürel Ve Sosyal Sürdürülebilirlik Bağlamında Saray Yapılarından Çermik Beğler Sarayının Mekânsal Açıdan İncelenmesi. Havva Özyılmaz, İclal Aluclu. (Sayfa 233 - 254)

11. Çermik Ve Doğal Kaya Harikalıkları. Halil Aksoy. (Sayfa 255 - 267) 12. Çermik Ve Ekoturizm. Kenan Haspolat. (Sayfa 268- 317)

13. Diyarbakır İli Çermik İlçesi Ve Çevresinin Jeolojik Özellikleri. Orhan Kavak. (Sayfa 318 - 385)

14. Geçmiş Yıllarında Çermik Kaplıcası Ve Anılar. Cüneyt Haspolat. (Sayfa 386 - 392)

15. Çermik Köyleri. Hamdullah Işık. (Sayfa 393 - 441)

16. Sinek Çayı Havzası (Saklı Cennet) Ve Ekoturizm. İhsan Yaşar. (Sayfa 442 - 473) 17. Çermik El Sanatları. İrem Haspolat. (Sayfa 474 - 498)

18. Çermik’te Sosyal Ve Kültürel Hayat. Hamdullah Işık. (Sayfa 499 - 544) 19. Çermik Yemek kültürü. Hamdullah Işık. (Sayfa 545 - 552)

20. Çermikte Medfûn Bulunan Evliyâlar. Murat Özaydın. (Sayfa 553 - 560) 21. Çanakkale Şavaşında Yaralanan Atatürk’ü Revire Götüren Diyarbakır Çermik İlçesi Artuk (Kilan) Köyünden Kürt Zülküf Ersöz Vedat Güldoğan.

(Sayfa 561 - 564)

22. Tarihi Belgelerde Çermik Ve Ekonomisi İrem Haspolat, Halis Özer (Sayfa 565- 580)

23. Çermik İlçesinde Jeotermal Enerjiden Daha Fazla Nasıl Yararlanabiliriz İrem Haspolat (Sayfa 581 - 585)

24. Sinek Çayı Havzası Ve Ekoturızm Yazar. Mehmet Faruk Yaşar (Sayfa 586-592)

(4)

ÇERMİK VE TURİZM

Kenan Haspolat*

Bu makalede Çermik ilçesini ekonomik ve sosyal yönden kalkındıracak tu- rizm öğeleri ele alınacaktır.İnanç turizmi,Arkeoloji turizmi,Tarih Turizmi,Kaplıca turizm ve Alternatif Turizm konuları ayrı ayrı ele alınacaktır.

ÇERMİK İLÇESİ KUTSAL MEKANLARI VE İNANÇ TURİZMİ

Bu makalede peygamberimizin arkadaşı olan bir sahabe,türbeler,camiler;kilise ve sinagoglar ele alınacak,Çermik ilçesinde İnanç turizm imkanları gözden geçirilecektir.

Çermik ağaçhan köyü sahabesi

Çermik-Siverek arasında Ağaçhan köyünde,Takribi Temmuz 638’de Siverek’ten Çermik-Ergani bölgesine gelirken Bizanslılarla savaşıp şehit düşen sahabe

*Prof. Dr. Kenan Haspolat

Çermik. Sahabe Kabri

(5)

Çermik. Sahabe türbesi

(6)

Hacı baba türbesi- Siverek yolu üzerindedir.

Şeyh Fevzinin babasının halifesidir.

Şeyh Feyzi efendi - Çermik Hacı baba türbesi

(7)

Şeyh Fevzi Türbesi (Çermik)

Diyarbakır, Çermik ilçesi Tepe Mahallesi, Heykel Önü Mezarlığı’nda Şeyh Fevzi’nin türbesi bulunmaktadır. Şeceresinde onun Hz.Peygamber soyunun 25.

kuşağının 14.halkasındaki Sin ve Seydoş’un torunlarından olduğu görülmektedir Şeyh Fevzi’nin (1931-1978) türbesinin mimari yönden bir özelliği bulunmamaktadır.

Halk tarafından ziyaret edilmektedir.Şeyh Fevzi’nin ataları, 13.yüzyıl başlarında Bağdat’tan gelerek, Mardin’ in Derik İlçesine bağlı Kümtere Köyüne yerleşmişlerdir.

Şeyh Feyzi 1931 yılında bu köyde doğmuştur. Abdulhalim bin Seyyid Emin’in oğludur. Yedi erkek kardeşin dördüncüsüdür. Henüz yedi yaşında iken geçirdiği rahatsızlık sonucu gözlerini kaybetmiştir. Amâ olmasına rağmen, Kur’an eğitimini almış ve “Hafız Kur’an” olmuştur. Bölgenin en büyük Seyyid aşireti; “Mala Bub”

iye mensup olan Şeyh Feyzi; Babası Seyyid Abdulhalim’ in 1946 yıllında Çermik’e gelerek belli bir süre ikamet etmesi üzerine, buradan evlenmiş ve memleketine geri dönmemiştir. Bilgisi, ahlakı, hoşgörüsü ve muhabbeti ile yöre halkının sevgi ve saygısına mazhar olmuş bir zat idi. İlim, irfan ve takva sahibi olan Şeyh Feyzi, maneviyattın aynasıydı. Mübarek gün ve gecelerde cemaatini toplayarak, zikir ve ibadet ederdi. Düşkünlerin, biçarelerin, mazlumların dert babasıydı.1978 yılında Çermik’te vefat eden Şeyh Feyzi; İlçede, Tepe Mahallesi “Heykel önü“kabristanında metfundur. Türbesi, Cuma akşamları ve kutsal günlerde halk tarafından ziyaret edilmektedir.

Şeyhandede Köyü Ziyareti / Çermik

Diyarbakır Çermik ilçesi Seyhandede Köyü’nde türbesi bulunan kişinin kim olduğu ve hangi dönemde yaşadığı bilinmemektedir. Sultan IV.Murad döneminde yaşadığı sanılmaktadır.Türbe basit bir yapı olup, halk tarafından ziyaret edilmektedir.

Seyhandede Köyü yakınlarında bulunan ve bu kişiye ait olduğu söylenen değirmen taşı da bölge halkı tarafından kutsal sayılmaktadır. Yöredeki bir inanışa göre Türbe- de gömülü olan zat savaş zamanında bu değirmen taşına binerek savaşırmış (1).

Çermik şeyhandede ziyareti

(8)

Çermik şeyhandede ziyareti

Şeyhandede (Şeyhané Deda), Dedelerin’nin Şeyhleri (Şeyhler Köyü) deme- ktir. Dede, 12. yüzyılda köye ilk yerleşen BABADEDE diye bilinen Taha ve Al-i Yasin Şeyhil-Meşayih Kutbul-Arifin Şeyh Seyyid Ağ Baş bin Ebu Sa’d El-Hasrani bin Şeyh Ali bin Şeyh Muhammed o da İmam Muhammed Mehdi bin İmam Hasan Askeri bin İmam Ali Naki bin İmam Muhammed Taki bin İmam Ali Rıda bin İmam Musa Kazım bin İmam Cafer Sadık bin İmam Muhammed Bakır bin İmam Ali Zeynelabidin bin İmam Huseyn bin İmam Ali Murteda’nın neslinden olup Evlad-ı Resul’dür. Dede’nin soyundan gelen Koca Ailesi Dedeoğulları, Dedeler (Deda) olarak bilinir. Soyadı Kanunu ile “Şeyh” (Arapça lügat anlamı İhtiyar, kocamış) kelimesinin Türkçe karşılığı olan “Koca” soyadını almışlardır. Koca Ailesi’nin aslı Arap’tır. Seyyid soyundan gelmektedirler. Berat olarak bilinen Hicri 878 (Miladi 1473) tarihli şecerede Koca ailesinin ataları babadan oğula sabittir ve Ehli beyte dayanır. Şeyhandede Köyü’nün 1500’lerde ismi Şeyhler Karyesi, Dağbaş Mezrası da Şeyhler Karyesi Mezrası olarak geçiyor. Köyün Çok eski ismi ise Sekenak Kar- yesi imiş. Babadede’nin babası Şeyh Busa’d Hasrani Bağdat’tan bu bölgeye mürşidi Tacul-Arifin Ebul-Vefa tarafından Bağdat’tan irşad için gönderilmiştir. Kabrinin Siverek-Çermik yolundaki Sultan Sahab Türbesinde olduğu söylenir. Babadede’nin bir kardeşi Yukarışeyhler Köyü’ne, bir kardeşi de Aşağışeyhler Köyü’ne yerleşmiştir.

Şeyhandede (Sekenak) Köyü’ne de Şeyh Seyyid Ağbaş yerleşmiştir. Köyün sakinleri Babadede’yi şikayet etmişler ama padişaha gösterdiği üstün kerametler sayesinde köyden kovulmamış aksine birçok aşiretin içinde dolaşma beratı almıştır. O bölge de Selçuklu Sultanı Alaaddin zamanında hibe edilip vakfedilmiş. O vakıf Akko- yunlu Devleti, Osmanlı Devleti zamanında da aynen devam etmiş, dokunulmamış.

Babadede’nin torunları vakfın yetkilileri imiş. Çermik livasının Hasaran, Ebu Tahir ve Çüngüş nahiyelerinde tek zaviye Ağbaş Dede Zaviyesi imiş.1530’da Şeyh Ağbaş Şerif Zaviyesi Vakfının geliri 1957 akçe imiş (2 köy, 1 mezra). gelir zaviyenin gid-

(9)

erleri ile sadaka olarak kullanılıyormuş. Zaviye’nin son şeyhi Şeyh Seyyid Ahmed bin Şeyh Yusuf’muş (2).

İlçenin kuzeyinde bulunan Aşağışeyhler köyü 1424 yılında kurulmuştur.

Çaldıran Savaşı sonrasında Bağdat’tan göç eden Peygamberimizin soyundan olan Zeynelabidin Hazretleri’nin çocukları tarafından kurulmuştur. Çermik’e göç eden Zeynelabidin Hazretleri’nin çocuklarından Şeyh Bekir Aşağışeyhler köyüne, Şeyh Caferi Sıddık Çüngüş’ün Yukarışeyhler Beldesine ve Şeyh Abbası Sıddık ise Şeyhandede Köyüne yerleşerek bu üç köyün kurulmasını sağlamışlardır (11).

Hacı Mehmet Baba

Hacı Mehmet, Çermik in Gürüz Köyünde doğmuştur. Büyük bir mutasavvıf olan Hacı Mehmet; Şeyh Feyzinin babası Seyyid Abdulhalim’in halifesidir.

Takva ehli olan Hacı Mehmet; yörede “Hacı Baba” lakabı ile anılır. Hacı Baba; Seyyid Abdulhalim in dergahında uzun süre hizmet ettikten sonra, şeyhinden hilafet alarak daha büyük sorumluluklar üstlenmiştir

Halkın büyük sevgi ve saygı duyduğu Hacı Babanın etrafında, sayısız mürit toplanmıştır. Allah yolunda büyük hizmetler veren Hacı baba; erenlerdendir.

Çermik in Çivan Köyünde ki türbesi, kutsal günlerde sevenlerinin akınına uğramaktadır.

Osmanlı’nın Çermikli alimleri Çermikli İsmail Hakkı efendi

H.1290’da doğdu.1325’de Manisa Bidayet mahkeme azası oldu.1327’de Beyrut vilayeti İstinaf mahkeme azası,Betrut Ganaimi Bahriye mahkeme azası oldu.H.1313’de Diyarbakır merkez kadısı,1335’de Sivas vilayet kadısı oldu.(3a)

Çermikli Mustafa Cemaleddin efendi

1867 senesinde doğdu.Zinciriye medresesinde okuduktan sonra İstanbulda eğitimine devam etti.1321’de Çermik kazası naibi oldu,1326’da Bulanık naibi,1329 Cizre kazası naibi oldu.H.1329(1913) ‘de Malta Şehben dershanesi imamı oldu (3b).

Çermikli Mustafa Vasfi efendi

H.1281’de doğdu.1298(1882)’de Diyarbakır Hüsrevpaşa medresesine kaydoldu,Sonra Mısır Ezher üniversitesine gitti.Adapazarı Akyazı nahiyesi Hamidi- eye medresesi müderrisi,1326’da Ergani-Madeni sancağı müderrisi oldu (3c).

Cumhuriyet dönemi alimleri Muhammed Emin ER (1904 - )

Miladi 1904 yılında ilçemizin Kalaçköyünde dünyaya gelmiş büyük din al- imidir. Küçük yaşlardan itibaren kendisini yetiştirmek için büyük zorluklara göğüs gerdi. Tahsil için bir müddet Suriye’de eğitim gördü. Başarılı bir medrese eğitimi alan Muhammed Emin ER halkı irşad iznini Muhammed Said Seyda el-Cezeri’den aldı.

(10)

İlim tahsilinden sonra öğrencilere ders verme, imamlık ve vaizlik görevlerinde bulundu.

Halen Ankara’da ders vermekte olan ve eser telif eden Muhammed Emin ER Pakistan’da yapılan bir toplantıda dünyada yaşayan on büyük İslam alimi arasında sayılmıştır. Kendisi fetvavermeye yetkili bir insandır (11).

Tekke

Tekke

Çermik Kalesi’nin güneyinde ve tarihi Haburman Köprüsü’nün kuzeyinde olup, ilçeden bu köprüye inen yolun sağ tarafında bulunan bir tümsek üzerindeki

“Sekin” adı verilen yerdedir. Tonuslu ve dört köşeli eski bir yapıdır.

Vaktiyle bir ilim, irfan yuvası olan, yolcu yoksullara “İmarethane” olan burası, günümüzde ıssız yıkıma terkedilmiş durumdadır (4).

Tekke

(11)

Tekke

Çermik ilçesi içinde, Kale ile haburman köprüsü arasında, köprüye inen yolun sağında, eski bir mezarlık içindedir.

1975 yılında Tekke (5)

Korudağ köyü ve Çermik merkez Kuran kursları

(12)

Çermik Ulu Cami

Diyarbakır Çermik ilçesi, Kale Mahallesi’ndeki Ulu Cami 1148 yılında yaptırılmıştır. Mihrap önündeki orta kemerin üzerinde yer alan kitabede Caminin Hasankeyf Artuklularından Fahrettin Kara Arslan zamanında (1108–1148) yapıldığı anlaşılmaktadır. Anadolu Selçuklularından III. Alaadddin (1297–1302) camiyi onardığı sırada minaresi de onarılmıştır. Dikdörtgen planlı Caminin batı cephesinde geometrik süslemeler bulunmaktadır. Minarenin kaidesinde Selçuklu özelliği taşıyan kabartma motifler ve yazılar vardır. Caminin mihrap ve minaresi Artuklu mimarisine uygun olarak yapılmıştır. Ulu Caminin doğusuna Çermik Sancak Beyi Şah Ali Bey, 1517’de dikdörtgen planlı ve kubbeli bir yapı eklemiştir. Bu yapı eski camiyle birleştirilmiştir Yapı malzemesini ağırlıklı olarak kireç taşı oluşturmaktadır.

Çermik Ulu Cami bir Artuklu eseri olarak tonozlu eski bir cami ve daha sonra buna eklenen tek üniteli bir caminin birleştirilmesiyle günümüze kadar gelebilen nadir eserlerdendir.(6)

İlçenin batısındaki Kale Mahallesi’nde bulunmaktadır. Aktaştan yapılmıştır.

Doğudan batıya doğru uzanan üç kabun (tonus) ile üzeri kaplı olan ve tarihi vesikalarda “Camii Atik”, “Sultan Aleaddin Selçuki Camii” denilen eski cami bölümü, üçer kemerli iki sıra tonus duvarlarıyla içeriden bölünmüştür. Batıda bulunan kapısı orta tonusun altından açılmaktadır. Gerek iç kemerlerin gerekse yerli halkın “kab, kabun” dediği tonuslu tabanı dik kemer biçiminde yapıldığında bunun Selçuklular zamanında kalma bir Türk-İslam eseri olduğu anlaşılmaktadır.

Diyarbakır’daki iç-kale Hz. Süleyman Camii ile Harput’taki Eğri Minareli ulucami biçiminde Türk Taonusuyla ve ik kemerlerle yapılan bu mabet mihrabın karşısına düşen orta kemerin üzerinde ve 38x25 cm boyundaki Aktaş’ta yazılı olan iki satırlık

“Kufi Kitabesi’ne göre, 1148 yıllarında inşa edilmiştir.

Bu kitabenin ilk satırında “Fahrettin Kara Arslan” adı okunabilmektedir.

Buna göre, Caminin Hasenkeyf Artukluları’ndan Fahrettin Kara Arslan (1108-1148) zamanından kaldığı anlaşılmaktadır.

Camide bir kitabe daha bulunmaktadır. Bu kufi kitabenin karşısında ve kapıdan girince sol koldaki kemerden, ortadakiyle doğudaki arasında bulunan duvara gömülü bulunan iki satırlık nesih kitabe ise, 46x110 cm ölçülerindedir. Kolayca okunan ve tamir yapıldığını bildiren bu ikinci kitabede; “Cüddede İmaret’ül-Mescid El Halid bi Ebubekr Ali bin El-hac Ömer bin Mahmut. Fi seneti Erbaa…” ibaresi açıkça görülmektedir.

Kabartma olan bu kitabeden sonra, batıya açılan kapının dış yüzündeki çokça oyma ve minare kaidesinin güneyindeki çevrede bulunan kabartma yazılar vardır.

Bu minarenin Anadolu Selçuklularından III. Alaeddin (1297-1302) tarafından yaptırıldığını ve Moğol istilası üzerine bozulup vakıf geliri kalmayan bu eski caminin, bu sırada üstü-vani bir Selçuklu minaresi (kuzeydeki tonosa eklenen bir hücre önünde) ve yeniden onarılıp vakıf bağlandığı için “Sultan Alaeddin Camii”

adını aldığı anlaşılıyor.

(13)

Eski, caminin doğu tarafına H. 923 (1517)’de Çermik Sancak Beyi Şah Ali tarafından dört köşe ve kubbeli bir yapı eklenmiştir. 20 Güney, doğu ve kuzey yönlerine ikişer penceresi açılan ve eski cami ile birleşmiş olan bu Şah Ali Bey Camii’nin iki taş direkli ve üç kemerli sundurda (revak/ayvan) bölümünü rivayete göre, sonradan hacı olan bu Şah Ali Bey’in ömrü yetmediğinden amcası veya babalığı olan Seyfullah Bey yaptırmıştır. Camiinin giriş kapısı önünde ise bayaz aktaşlar arasına yerleştirilmiş bulunan siyah taşlar vardır. Bu taşların enleri bir olmakla beraber boyları 1,3 ve 5 misli uzunluktadır. Halk arasında bu taşların yerleştiriliş şeklinin “Babü’l Hayr” (hayırlı kapı) anlamına geldiği belirtiliyor.

Camide ayrıca, Kutsal Emanetler’den sayılan ve halk arasında “Hırka-i Şerif”

denilen peygamberimizin tabutu üzerine sarılmış olduğu belirtilen lacivert renkli bir şal parçası bulunmaktadır. Bu şal ilçede yaşayan Mütevelliler Kabilesi tarafından korunmakta ve her sene Kurban Bayramının arifesinde ikindi namazından sonra tekbirlerle yeniden alınarak camide bulunan cemaate gösterilmektedir. Mütevelliler Kabilesi, aynı zamanda bu caminin Mütevellilik görevini de yürütmüşlerdir. Bu yüzden halk arasında bunlara “Mütevelliler” denilmiştir. Kabilenin ileri gelenlerinin anlattığına göre, bunlar köken olarak Mekke’den Çermik’e gelmişlerdir. Hırka-i Şerifi de o zaman Mekke’den getirmişlerdir. Bunun bir parçası da Bingöl Ulu Camii’nde bulunmaktadır. 70x75 cm ölçülerinde olan Hırka-i Şerif’te şu yazılar okunmaktadır.

Allah celle celaluh, Allah, Lailahe-illallah Muhammedün Resullullah (7).

Çermik Ulu camii

Çermik ulucamii 1108-1148

(14)

Çermik ulucamii 1108-1148

Kitabe

Cermik Ulu Camii (Foto.Abbas Oruç)

(15)

Cermik Ulu Camii (Foto. Abbas Oruç) Şah Ali Bev Camisi

Çermik Beylerinden Şah Ali Bey tarafından yaptırılan bu cami Çermik Ulu Camiiin doğu duvarına bitişiktir. Cami Kitabesizdir. Taşçı markasıda yok.

Kızıloglunun 1956 yılında yayımladığı vakfiyesine göre caminin XVL. Yüzyılın ilk yarısında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. (34)) Dış duvarları kırma taşla inşa edilmiş, son cemaat yerinin cephesi, taçkapı ve pencereleri dış yüzeyleri kesme taşla kaplanmıştır. Son cemaat yerinin doğusunda, sonradan yenilendiği tahmin edilen si-lindirik bir minare yükselmektedir.

Caminin güney duvarı, bitişiğindeki Ulu Cami’nin duvarı ile aynı hizadadır.

Kuzeyde son cemaat yeri bir çıkıntı teşkil etmektedir. İki adet sekizgen prizma şekilli sütuna dayanan üç kırık kemerle kuzeye açılan son cemaat yeri, yarım küre şekilli üç küçük kubbe ile örtülüdür. Sade birer başlığa sahip olan sütunlar, kesme bazalt taşlarından örtülerek meydana getirilmiştir.

Cami harimi birbiri ile bağlantılı iki kısımdan oluşmaktadır. Her iki kısımda çatıları, tahta hatıllar üzerine serilmiş toprak damla örtülüdür.

Muhtelif tarihlerde yapılan köklü oranım ve değişiklikler, yapının ilk şekli hak¬kında kesin önerilerde bulunmayı engellemektedir. Yapıda mevcut iki küçük kitabenin ikiside onarım görmüştür. Bu kitabelere göre 1957 ve 1682 yıllarında iki defa onarım görmüş olan yapının inşa tarihi bilinmemektedir (8).

(16)

Çermik- Ulu cami ve Şah Ali Bey camii planı (14).

Çermik camileri ile ilgili olarak

1886 yılında Arifi paşanın Çermik ilçesine yaptığı denetim raporundan alıntılar Çermik’de Çeteci Abdullah Paşa Medresesi görüldü. Muntazam ise de içinde talebe-i ulûm yokdur. Bir kısmı Mekteb-i Rüşdî ittihaz edilmişdir. Târîh-i binâsi 1170 dir. Vezir-i vizr-âlûd olan müşarün-ileyhin mezâlimi meşhûr ve kendüsü Âmidü’s- Sevda’da zir-i hâk-ı siyâhda mestûrdur. Çeteci Çermikli’dir. Kendüsü Çermik’ce ahaddan ma’dûd iken ol vakt Çermik derebeyi olan zât hemşi

resinin namusuna ta’arruz eylediğinden müşarün-ileyh, beyi silah intikâmıyla öldürmüş ve ihtiyâr-ı gurbet-i muvahhid zâtında cerî ve cesûr olduğundan az müddetde ihrâz-ı rütbe-i vezâret etmiştir.

Ba’dehû Çarşu Câmi’i görüldü. Şâyân-ı beyân asardan değildir. Oradan Cami’-i Kebîr’e gidildi. Şîmal tarafından üç kantaralı bir eyvânı ve cesîmce bir minâreyi hâvîdir. Asıl cami’ Arab biçiminde olup kiliseden muhavvel olduğu söylenir.

Te’sîsi nisbetinde ta’mîr iden Alâ’addin-i Selçukî’dir. Şark cihetinde bir kubbe ve bir mihrâbı hâvîdir. Anın bânisi merh û m Şah Ali Bey’dir. Câmî’-i şerif ziyâdesiyle mutehevvin ve ta’mire muhtac olmağla ta’miri vesâ’ilinin istikmâli ehass-muyanı

‘âciznâmedir(9).

Cami-i kebir vakfi

Sultan Alaaddin, Cami-i Çermik (TD 998,s.123), Cami-i Atik adlarıyla tanınan Cami, Çermik’in batısında Kale Mahallesi’nde bulunmaktadır.

Bugünkü yapı, iki farklı bölümden meydana gelmektedir. Cami orta sahanında yer alan kitabeye göre tarihlendirilmektedir. Bu kitabede tarih olmamasına rağmen Fahreddin Kara Aslan adı geçmektedir ki, Hasankeyf Artukluları’nın dördüncüsü olup, 1144’te tahta geçmiş ve 1167’de vefat etmiştir. Esas yaptırıcı olarak da İlaldı adı geçmektedir.

(17)

Bazı tarihçiler İlaldı’nın İnanoğulları’ndan Ebu Mansur İlaldı b. İbrahim olduğunu iddia etmektedir. En eski kitabesi 1144-45 yıllarına tarihlendirilmekte.

Buna göre cami bu tarihten önce yapılmış olmalıdır. Aynı yerin karşısında bulunan başka bir kitabeye göre Cami, Haci Halid b. Ebubekir Ali b. Haci Ömer b. Mahmud tarafından 1242-43 yılında onarılmıştır

Cami, Moğol saldırısında tahrip olmuştur. Anadolu Selçuklu sultanlarından 3.

Alaaddin tarafından onarılıp minare ve vakıf kaydı yapılmıştır.

Rahmi Hüseyin Ünal, ‘Diyarbakır İlindeki Bazı Türk İslam Eserleri Üzerine Bir İnceleme’ adlı çalışmasında caminin batısındaki taç kapının üzerine ve kavsarası içine yazılmış yazılarda “Evkaf El-Emir Alaaddin” ibaresine değinmektedir (s.12).

Yapı üzerinde yapılan en son değişiklik doğusunda yer alan 1957 tarihli minaredir.

Cami bugün faal durumdadır.

Cami vakfı ile ilgili bilgi 1518 tahririne dayanmaktadır. Bu tahrire göre vakıf gelirleri gayrimenkul kiralarından ve köy hasılından (ekininden) oluşmaktadır. Bu köyün Sultan Alaaddin tarafından vakfedildiği de belirtilmektedir. Bu dönemde giderlerin tamamının personel maaşlarına ait olduğu ve gelir miktarı ile aynı olup hesaplarda fazlalık oluşmadığı görülmektedir (MM 100, s.24).

1523 tahririnde cami vakfının gelir kaynaklarında sayıca herhangi bir artış ve eksilme yok, ama sağlanan gelirde bir düşme söz konusudur (TD 998, s.123).

1540 tarihli tahrirde vakfın 1518’e göre iki yeni gelir kaynağı ile desteklendiği görülmektedir. Bunlar bir bağ ve nakit para cinsinden kaynaklardır. Bu kaynaklar ile gelirde bir artış oluşmuştur (TD 351. Bu yeni gelirleri vâkıfı Sultan Hatun, hayatta oldukça tevliyeti (vakfın yönetimi) kendinde olma ve tamamını imam ve müezzine sarf etmek şartıyla vakfetmiştir).

1564 tahririne bakıldığında vakfın büyük bir büyüme süreci içine girdiği görülmektedir. Gelir gider hesapları açısından her ne kadar vakıfta bir fazlalık oluşmuş olsa da, bu fazlalık rakabeye (mülk sahibine) sarf olunmaktadır (TD 552, s.49a).

16. yüzyılın son çeyreğine gelince, bu döneme ait ilk kaynakta vakfın giderlerinin düştüğü ve görevli sayısının da azaldığı görülmekte (MM 4540, s.22).

Daha sonrasına ait kaynakta ise, giderlerde bir miktar artış görülmektedir. Fakat 1564’e göre düşüklük hali devam etmektedir (MM 7457, s.19).

16. yüzyılı takip eden dönemlerde de vakıf faaliyetini sürdürmüştür. Belgeler 19. yüzyılın sonlarına kadar vakfın faal olduğunu göstermektedir.

Bugün Cami-i Kebir yerinde, ama camiye ait vakıf yok, kuş olup uçmuş.

Çermik mescidi vakfi

Şu anda mevcut olmayan bu mescidi; kimin, ne zaman yaptırdığı bilinmiyor.

Ancak mescidin 1518 tahririnde kaydedilmesi yapının Osmanlı döneminden önce inşa edilmiş olabileceğini göstermektedir (MM 100, s.5b). Mescidin birde mektebi

(18)

varmış (TD 552, s.96a).

1518 tahririne göre vakıf gelirleri sadece bir tane gayrimenkul türü işletmenin kirasından oluşmakta olup, tamamı 3 kişiden oluşan personele maaş olarak verilmektedir (MM 100, s.5b).

1540’da vakfın geliri mevcut kaynağın kirasındaki artıştan dolayı yükselmiştir.

2.160 akçelik tutarın 1.800 akçesi 3 kişilik personele, 360 akçelik fazlalık da Çermik’te hasebi müderris olan (medrese ismi belirtilmemiş) kişiye verilmektedir.

1564’te vakfın gelir kaynaklarında hiçbir gelişme olmamış, ancak gelir miktarı %30 artış göstermiştir. Bu dönemde personel sayısında bir kişilik artış olmuşsa da, bu durum vakfın gelir gider hesaplarında 1518 tahririndeki durumu değiştirmemiştir (TD 200, s.316).

16. yüzyılın son çeyreğinde vakfa dair kayda rastlanmamışsa da, takip eden dönemlerde vakfın faaliyetini gösteren bir belge mevcuttur. Buna göre vakıf 20. Yüzyılın ilk yarısına kadar faaliyetini sürdürmüştür (ED 159,/2916, “Vakıf-ı Mescid-i Çermik”, Vakıf İdare Meclisince 26.03.1936 gün ve 175 sayılı kararıyla zaptedilmiştir).

Not: Çermik Vakfı yararlandığım kaynakta Diyarbakır Mescidleri içersinde 41. sırada yer almaktadır (A. Bizbirlik, s.97,149). (10)

Hanbaşı camii

MS. 1853 yılında Hacı Muhammet oğlu Hacı seyit el Hüseyin tarafından yaptırıldı. Belediyenin batı tarafında yer almaktadır

(19)

MS. 1853 yılında Hacı Muhammet oğlu Hacı seyit el Hüseyin tarafından yaptırıldı. Belediyenin batı tarafında yer almaktadır Çeteci Abdullah camii (medresesi)

Çeteci Abdullah camii (medresesi)

(20)

Kitabe

Çeteci Abdullah Paşa (Ahi) : Çermik halkındandır. 1727 yılında “Levend Başağası” olmuştur. Çok yiğit ve son derece isabetli görüşlere sahip bulunduğundan ve çete savaşlarında şöhret kazandığından “Çeteci” lakabı ile tanınmıştır. Çeşitli yerlerde Vali ve Beylerbeyi görevlerinde bulunmuştur. Bu yerler:

1730 Sivas Valisi

1740 Diyarbakır Beylerbeyi 1741 Raka Beylerbeyi 1746 Adana Beylerbeyi 1747 Van Vali

1748 Erzurum Beylerbeyi 1750 Diyarbakır Beylerbeyi 1751 Sivas Vali

1752 Diyarbakır Vali 1753 Kütahya Vali

1754 Erzurum ve Sivas Vali 1757 Halep Vali

1757 Şam Vali ((Emürül Hac) 1759 Diyarbakır Beylerbeyi

Çermik’te iyi bir medrese tahsili görerek Arapça ve Farsça’yı ve Kuran-ı Kerim de hıfz etmiş olan Çeteci Abdullah Paşa’nın mahlası Ahidir. Çeteci Abdullah Paşa’nın milli tarihimize geçen kahramanlıklarının en meşhurları, Fırat ırmağını kadar olan bölgeyi Türkiye’den koparmaya çalışan İran İmparatoru Nadir Şah’a karşı Çeteci Abdullah camii (medresesi)

(21)

yaptığı savaşlarda görülür. 1744 yazında Kars Kalesini 150.000 kişilik bir ordu ile 75 gün kadar kuşatıp başaramayan Nadir Şah, Horasan, Afganistan ve Hindistan’da kazandığı şöhret ve itibarını burada kaybetti. İşte bu sırada Çeteci Abdullah Paşanın büyük yararlılık ve kahramanlıkları görüldüğünden Şair Hami ve Lebib kendisini haklı olarak Şiilerinde övmüşlerdir.

Çeteci Abdullah Paşanın İran-Irak’taki akınları ve savaşları ile Nadir Şah 1746’da barışa razı olarak 1639 Kasrı Şirin Antlaşması yapılmış ve Türkiye İran sınırı belirlenmiştir.

Sayılı hattatlardan olan Çeteci, Cele Hatla yazdığı Hilye-i Nebebi ve Levhaları çeşitli camilere ve dostlarına armağan etmiştir. Diyarbakır’daki İç Kale Cami’nde Nat-i Şerife dair celil ile uzun bir tahtaya yazdığı “Balagül’a la” bakiyesi ve Çermik’te kendi medresesindeki tunç levhanın yazısı hattatlıktaki sanatın en güzel örneklerindendir.

Diyarbakır’ da Urfa Kapısı ilerisindeki Çeteci Subendi isimli kapalı içme suyu yolu ile Erzurum’un suyu meşhur “Çeteci Pınar’ını” kendi parası ile hayrat olarak yaptırmıştır. Çermik’teki Abdullah Paşa Medresesi onun en büyük hayratından olup 1756 yılında tamamlanmış ve bugün cami olarak kullanılmaktadır.

Diyarbakır’ın ünlü alimlerinden Ali Emiri, Çeteci Abdullah Paşa hakkında şöyle demiştir: “Hattat, Şair, Alim, Fazıl, Şecci ve Kerim idi. Arabi, Farsi, Türki, lisanlarının her üçünde dahi Eş’ar-ı Beliği vardır. Şu’aray-ı memleketi ihsanına garketmiş, hatta Lebib-i Amidi’nin ellidört beyti havi” Bahariye Kasidesi” ninber beytine bir altın ihsan eylemiştir.” Der.

Çeteci Abdullah Paşa 1760 yılında ölmüştür. Şiirlerinde “Ahi” mahlasını kullanmıştır. (11)

Çermik Çarşı camii

(22)

250 metrekare cami alanı bulunup, 500 kişi cemaat almaktadır.

1730 yılında yapılmıştı

Çermik yeni camii (Hz. Hüseyin camii)

(23)

Kiliseler

Diyarbakır salnamelerinde Çermikte 1 kilise, 3 hristiyan ibadethanesi ve 3 hristiyan mektebi olduğu yazılıdır.

Çermik kilise kalıntısı

1873 yılında Çermik’te 1 Ermeni kilisesi, 1 protestan kilisesi, 1 Yahudi kilisesi mevcuttu (12).

Sinagog

Çermik Yahudileri

Güney doğu’da yaşamış olan Yahudilerin ataları Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra güneyde Yehuda ve kuzeyde İsrail olarak ikiye bölünmüş olan Krallıklardan İsrail Krallığına ait Samiriye şehrinden tehcir edilmiş olan Yahudilerdi. Bunlara daha sonra Yahuda krallığındaki Yahudiler de eklendi. Bu iki grup önce Asur diyarına, daha sonra da Kürdistan’a yerleşen ilk Yahudiler oldular. Bu bölgede yaşamış olan Yahudilerin Aramice konuşmaları ve konuşmuş oldukları Aramice’nin Talmud’u derlemiş olanların kullanmış oldukları Aramice ile aşağı yukarı aynı olması bu yerleşimcilerin Samiriye’den kovulanların soyundan geldiklerinin bir diğer kanıtıdır.

Haham David’in 1827 yılında saptadığı verilere göre Diyarbakır Merkezde 40 aile ve iki sinagog bulunmaktadır. Cermul (Çermik)’de yine 40 aile ve iki sinagogun bulunduğunu söylemektedir

1848 yıınlda Çermik’i ziyaret eden Haham J.J. Benjamin de burada yüz ailelik bir Yahudi cemaatinin Müslümanlarla aynı adet ve kıyafetlere sahip olarak yaşadığını gördü.

. 1880 yılında Çermik’i ziyaret eden seyyah M. Edelman ise yaklaşık üç yüz hanenin Yahudilere ait olduğunu belirtmiştir. 1884 yılında Çermik’e gelen Efrayim

(24)

Niemark burada otuz Yahudi yaşadığını gördü. 1880 yılında Çermik’te 250 Yahudi yaşıyordu rivayetleri doğru kabul edildiği takdirde burada dört yıl içinde bir göç hareketinin olduğu söylenebilir.

Alyans Teşkilatının Haber Bültenlerinde Diyarbakır Yahudiler

Çermik’teki resmi makamların Çermik Yahudi cemaatine ait iki yüz yıllık sinagoga el koyup Yahudilerin ibadet yapmalarını yasaklamaları üzerine Çermik hahamı Yakir Geron’a yolladığı telgrafta bu durumdan şikayet edip Diyarbakır Valisine gerekli ikazda bulunulmasını talep etti. Bunun üzerine Hahambaşı Hariciye Nezaretine 14 Temmuz 1873 tarihinde yolladığı takrirde sinagogun ibadete açılması için nezaretin Diyarbakır Valisi nezdinde müdahalede bulunmasını rica etti.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Musul ve Bağdat kaybedildikten sonra Diyarbakır’ın bu vilayetler ile olan ticari münasebetleri azaldı. Filistin’e ilk göç edenler Urfa ve Siverek Yahudileriyle birlikte 1916 yılında göç eden ve Kudüs’e yerleşen Çermik Yahudileri 1916 yılında yaklaşık iki yüz kişilik bir topluluk olup Kudüs’te kendi adlarına kayıtlı bir sinagog kurdular. (13)

İlçede Yahudilerden kaldığı söylenen eski bir sinagog vardır. Bu gün ev olarak kullanılmasına rağmen, halen bazı duvarları özelliğini korumakta ve tarihi bir görünümdedir. Sinagog, dışarıda büyük bir avlu ve içeride bulunan genişçe bir odadan oluşmaktadır. İçerideki büyük odanın batı tarafında “hitabet yeri bulunmaktadır.

Odanın duvarları siyah ve beyaz bir taştan yapılmıştır. (14) Kitabesinden M.1416 yılında yapıldığı anlaşılmaktadır (1)

Sinagog dış duvarları

Kapı girişi İç duvar

(25)

Kitabe

(26)

ÇERMİKTE ARKEOLOJİ TURİZMİ

Çermik ilçesi Sinek çayının çıktığı Kayaaltı mağarasında Prof.Dr.Oktay Belli’nin bulduğu av resimleri (11 avcı,14 av) arkeolojiye ışık tuttu. M.Ö.1 3.000 Anadolu arkeolojisi önemli bir veri kazandı.

Sinek çayı Kayaaltı mağarasında M.Ö.13.000’e ait av resimleri.

(15)

(27)

(15)

Anadolu’da resmi saptanan en eski av resminin mağara duvarlarına işlenmiş görüntüleri(15).

Prof. Dr. Murat Biricik’in çektiği fotoğraflar ise aşağıdadır

(28)

Anadolu’ Resimlerin yapıldığı alanda, kaya yüzeyindeki çıkıntıların büyük bir özenle düzeltildiği görülmekledir. İnsan ve hayvan resimlerinin yapıldığı kaya yüzeyinin doğu kısmı cilalanmış gibidir; bu yüzden en çok resim de bu kesime yapılmıştır. Kuzeybatı kesimde yer alan resimlerin üzeri yukarıdan yağmur sularının getirdiği kalker tabakası ile yer yer kapanmıştır. Kaya yüzeyine toplam 16 adet hayvan figürü ile 11 adet insan figürü çizilmiştir; ancak bazı figürlerin üzeri ince bir kalker tabakası ile kapandığından, aslında resimlerin daha fazla olduğu tahmin edilmekledir. Hayvan türlerinin hemen hepsi, Arkeozoolog Doç. Dr. Vedat Onar tarafından saptanmıştır.’’ Hayvanların 14 tanesi dağ keçisi, 1 tanesi oğlaktır; 1 tanesinin ise türü kesin olarak belli olmamaktaysa da, bunun kedigillerden bir hayvan türüne ait olduğu sanılmaktadır. Hayvan figürlerinin yapımında iki farklı yöntem uygulanmıştır; bunlardan ilkinde figürlerin gövdeleri tümüyle dövme tekniği ile oyulmuş, ikincisinde ise figürlerin gövdelerinin dış konturlan kalın ve derin bir çizgi ile belirtilmiştir. Gövdelerinin içi tümüyle dövme tekniği ile yapılan hayvan sayısı birkaç tanedir ve bunlar diğer hayvanlara kıyasla çok daha hareketli olarak betimlenmiştir. Ancak bunların hangi hayvan türünü yansıttığı kesin olarak belli değilse de, yukarıda da belirttiğimiz gibi birinin kedigillerden bir türe ait olduğu sanılmaktadır.

Diğer hayvan ve insan figürleri ise ortalama 1 cm genişliğinde ve 0,5 cm derinliğinde kazıma tekniği ile yapılmıştır. Ancak vücut konturlarının içine kalker dolduğu için, bazı resimlerin gövde hatlan tam belli olmamaktadır. Kaya yüzeyine yapılan resimlerin ana konusunu, çeşitli av hayvanları ile bunları yay ve ok ile avlayan insan figürleri oluşturmaktadır. Hayvan figürlerinin en önemli özelliği, hemen hepsinin soldan sağa doğru (batıdan doğuya doğru) yapılmış olmalarıdır; oysa insan figürleri hem soldan sağa hem de sağdan sola doğru ok atarken gösterilmiştir.

Dağ keçilerinin yükseklikleri 18 -25 cm, genişlikleri de 30 – 36 cm arasında değişmektedir. Hayvan resimleri büyük yapılmasına karşın gövde oranlarının uyumlu olduğu görülmektedir.

İnsan figürlerinin uzunlukları 0,9 – 14 cm arasında değişmektedir. İnsanların yuvarlak olarak gösterilen baş kısmında ayrıntılar işlenmemiştir. Bacakları ayrık olarak işlenen insanların gövde oranlan uyumludur. İnsanların hemen hepsinin ince ve uzun boylu oldukları görülmektedir. Her avcı insanın ileriye doğru uzatmış olduğu sol kolu, yarım ay biçimli yay ve ok birleşik olarak gösterilmiştir. Yay ve okun oldukça abartıldığı görülmektedir. Avcının arkaya doğru uzattığı sağ kolu da yukarıya doğru kıvrık olarak gösterilmiştir. Sanki avına ok atan insan figürü, canlı bir gözleme dayanılarak gerçekçi bir yöntemle çizilmiştir Aslında Sinek Çayı Kayaaltı Sığınağı Resimleri’nin en belirleyici özelliğini, yay ve ok taşıyan 11 avcı oluşturmaktadır.

Oğlak ve dağ keçilerinin gövde oranları oldukça uyumludur; ayrıca bazı hayvanların ön ve arka ayaklarının kıvrımlı olarak gösterilmesi, bunların sanki koşar durumda betimlendiklerini göstermektedir. Özellikle hayvanların baş kısmı, göz

(29)

ve çenenin altında sakalları ile boynuzları çok büyük özenle çizilmiştir. Bölgede bol olarak bulunan dağ keçileri, su içmek için Sinek Çayı Kanyonu’na, özellikle suyun en soğuk ve lezzetli olduğu kaynak kısmına inmektedir. Avcılar da hayvanları avlamak için, Sinek Çayı kaynağında bunlara tuzak kurmuştur. İnsanlar, avlarının başarılı geçmesi için, Sinek Çayı kaynağının yanındaki bu kayaaltı sığınağının duvarlarına, avlayacağı hayvanın gövdesine ok saplanmış olarak çizmiştir. Böylece kayaaltı sığınağını bir kült merkezi olarak kullanan avcı insanlar, aynı zamanda avın başarılı geçeceğine büyûsel olarak inanmış olmalıydılar (15).

İlçede arkeolojik ve tarihi eserlerin bulunduğu mekanlar şu şekildedir (11).

Ağaçhan Köyü

Ağaçhan köyü ismini Osmanlı Padişahlarından IV. Murat’ın, Bağdat Seferi’ne çıkarken bu köyümüzde yaptırdığı ve üzerini ağaçlarla kapattığı handan almaktadır.

Ayrıca bu köyümüzde IV. Murat döneminden kalma faal bir çeşme de bulunmaktadır.

Alabuğday Köyü

Köyün güneyinde bulunan tepedeki kilise kalıntıları ve su değirmenleri köyün tarihi eserleri arasındadır

Alakoç Köyü

Köyün güney doğusundada tarihi bir çeşme bulunmaktadır.

Gözerek Köyü

İlçenin doğusunda yer alan Gözerek köyü ilçeye 10 km uzaklıktadır. Toplu, Alakoç, Bintaş ve Artuk köyleri ile çevrilidir. Bu köyün yakınındaki kayalıklara oyulmuş, onlarca su sarnıcı bulunmaktadır. (11)

Gürüz Köyü

Çermik-Siverek karayolunun 27 kilometresinde yer alıp anayola 1 km mesafededir. Gürüz’de, bir çok eski yerleşim yerlerine ait kalıntılar bulunmaktadır.

Bunlardan başlıcaları Kepuran, Dizikan ve Mağs’tır.

Kalecik Köyü

İlçemizin güneyinde Aynalı ve Kırmatepe köyleri arasında yer alan tepelik bir alanda kurulmuştur. Köyde bulunan eski kale kalıntıları, kilise kalıntıları ve mezar taşları köyün tarihinin çok eskilere gittiğini göstermektedir. 1900’lü yıllara kadar köyde bir kilise bulunmaktaydı. Köyün batısında Firavun Kalesi bulunmaktadır.

Köy adını bu kaleden almıştır. Kalenin eski çağlara ait olduğu tahmin edilmektedir.

Ayrıca Kalede Mevlüt Baba Türbesi ve Soku denen dibekler bulunmaktadır. Kalenin tarihi yönden incelenmesi kayda değerdir. Köyde gezilip görülmesi gereken yerlerin başında; Firavun Kalesi, Kafo Sur, Yukarı ve Aşağı Kara Mağara gelmektedir.

Karakaya Köyü

İlçenin güneybatısında yer alıp ilçeye 20 km uzaklıktadır. Atatürk Baraj Göletiyle sınır olan bu köyümüzde Osmanlı padişahlarından IV. Murat döneminde

(30)

yapılan ancak günümüzde tamamen yıkılan bir köprü, bir han ve Hüsnüran Kalesi bulunmaktadır.

Karakolan | HABIRMAN

İlçenin güneybatısında, ilçeye 6 km uzaklıktadır. Köyün geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Son yıllarda nüfusu oldukça azalan bu köyümüz eski bir geçmişe sahiptir. Köyün eski ismi Habırman’dır. İlçemizdeki tarihi Haburman Köprüsü ismini buradan almaktadır. Ayrıca köyün güneyinde “Daldokan Tepesi Sit Alanı” yer almaktadır.(11)

Karamusa Köyü

Çermik’in Diyarbakır çıkışında sol tarafa ayrılan yoldan 4 km uzaklıkta yer alan Karamusa köyü Heykel Dağı’nın devamı olan yüksek tepeliklerin eteklerinde kurulmuştur. Köyümüzde Kaya Mezarları ve Karatepe Höyüğü gibi arkeolojik sit alanları bulunmaktadır.

Kayagediği Köyü | ANCOZ

İlçenin kuzeydoğusunda yer alan bu köyümüz ilçeye 15 km uzaklıktadır. Bu köyümüzde bulunan kayalara oyulmuş küpler ilgi çekicidir.

Keklik Köyü | KEVAN

İlçenin kuzeydoğusunda yer alan Keklik köyü, ilçeye 10 km uzaklıktadır..

İlçemizde yer alan “Goma Hesena” ve Heybuz Yerleşim Yerleri bu köyümüzde bulunmaktadır.

Kırmatepe Köyü | TERBIL

İlçenin güneyinde, Kalecik ve Baykal köyleri arasında yer alan Kırmatepe köyü ilçeye 14 km uzaklıktadır. Kırmatepe köyünün 1-2 km yakınındaki “Kale Tepesi” arkeolojik sit alanında beş adet su sarnıcı ve Geç Döneme ait harabe evler bulunmaktadır.

Kırmatepe Köyü | TERBIL

İlçenin güneyinde, Kalecik ve Baykal köyleri arasındayer alan Kırmatepe köyü ilçeye 14 km uzaklıktadır. Kırmatepe köyünün 1-2 km yakınındaki “Kale Tepesi” arkeolojik sit alanında beş adet su sarnıcı ve Geç Döneme ait harabe evler bulunmaktadır.

Sinek Köyü | SİNAG

Tarihi çok eskilere dayanan Sinek köyü 1600-1700 yıllarına ait Osmanlı kaynaklarında Sinan köyü diye geçmektedir. Halen günümüzde bile varlığını koruyan Gaban Kral Yolu, Sinek Köprüsü 1 ve 2, Süleyman Çeşmesi gibi tarihi değerlerimiz bu köyün sınırları içerisinde yer almaktadır.

Toplu Köyü | BEDVAN

İlçemizin doğusunda yer alan Toplu köyü ilçeye 10 km uzaklıktadır Bu köyümüzün sınırları içerisinde yer alan Antik Taş Ocağı ve Su Sarnıçları görenleri adeta büyülemektedir (11).

(31)

Önemli arkeolojik eserler Gözerek Kaya Küpleri

Gözerek köyü tepeleri görülmeye değer tarihi kalıntılarla doludur. Kale sur kalıntılarının yanında setler halinde hazırlanmış ve kayalara oyulmuş küpler insanı büyüler. Geçmişte içlerine şarap depolandığı zannedilen bu küplerin ortalama çapları 1.5–2 m’ dir. Bir plana göre yapılmış olan bu küplerden bölgede 100’den fazla vardır.

Haburman köyü çevresindeki kayalara oyulmuş yapılar ise içlerinde taştan yatakları ve oturma yerleri ile kaya mezarlarını andıran ilginç mağaralar bulunmaktadır. (11) Gaban Kral Yolu

İlçe merkezinin kuzeybatı çıkışında Sinek Köprüsü-I’in devamında Gelincik Dağı eteklerinde yer alan “Gaban Kral Yolu” tarihi ticaret yollarının bir kolu olarak düşünülmektedir. Yol iri taşlarla kaplanarak kimi yerlerde ise mevcut kayalar düzeltilerek yapılmıştır. Dağın yamacını takip ederek devam eden yolda eğimin arttığı yerlerde teraslama yapılarak geniş merdivenler oluşturulmuştur. Günümüzde de halen kullanılmaktadır (11).

Gaban kral yolu Daldokan Tepesi

Çermik’in 7 km. batısında, Göktepe köyü yolu üzerinde kayalık bir alanda yer almaktadır. Kayalık alanın güneyinde yerleşme izleri ile birlikte yoğun seramik parçaları bulunmaktadır. Alandaki kayalığın üzerinde, biri 4 x 3 x 2 ebatlarında oda sarnıç ile ağız çapı 0.5 m olan kayaya oyulmuş sarnıç tespit edilmiştir. Bu sarnıçların içi tamamen sıvanmıştır. Ayrıca kayalığın hemen doğusunda dik bir kaya üzerine yapılmış bir adet oda mezar mevcuttur. Alanda toplanan seramikler M.Ö.2000–1000 ve Roma Dönemlerine tarihlenmektedir (11).

(32)

Daldokan Tepesi Goma Hesena Yerleşim Yeri

Çermik İlçe merkezine 10 km. uzaklıktaki Keklik köyünün 1 km. kuzeyinde bulunmaktadır. Bu alanda yoğun şekilde yerleşim kalıntıları tespit edilmiştir.

Özellikle yerleşimin güney yamacında M.Ö. 2000-1000 yıllarına tarihlenen seramik parçaları bulunmuştur (11).

Goma Hesena Yerleşim Yeri

(33)

Heybuz Kalıntıları

İlçemiz Keklik köyünün güneybatı kısmında yer almaktadır. Arazi yapısı nedeniyle bölgede iki yerleşim yeri tespit edilmiştir. Biri tepede diğeri tepe yerleşiminin güney ve güneybatısında bulunmaktadır. Bu alanda iki adet taştan yapılmış üzüm sıkma teknesi bulunmuştur. Ayrıca alanda yapılan yüzey araştırmaları sonunda M.Ö.1000 ve M.S. Geç Dönemlere tarihlenen seramik parçaları bulunmuştur(11).

Karamusa Köyü Kaya Mezarları ve Karatepe Höyüğü

İlçemizin 3 km kuzeyinde yer alan Karamusa köyünün yaklaşık 200 m batısında dik kayalık bir yamaçta bir kaya mezarı bulunmaktadır. Mezarın iç kısmında kuzey, doğu ve batı duvarında kayaya oyulmuş nişler içerisinde birer gömü teknesi bulunmaktadır. Bu mezar, Roma Dönemi Kaya Mezarlarına en güzel örneklerden biridir. Karatepe Höyüğü Karamusa Köyü’nün yaklaşık 300 m güneyinde yer almaktadır. Doğu, batı ve güney tarafları dik bir yamaç olan Höyük, kaya üzeri yerleşimidir. Güney eteğinde bir pınar bulunmaktadır. Yüzeyinde Kalkolitik Döneme ait seramik, çakmaktaşı, değişik aletler, baltalar ve ıdol buluntuları ile önemli bir yerleşim yeri olduğu tespit edilmiştir.

Kırmatepe Köyü Kale Tepesi

Çermik ilçe merkezinin güneydoğusunda bulunan, İlçeye 13 km. uzaklıktaki Kırmatepe köyünün 1-2 km. yakınındaki Kale Tepesi üzerinde beş adet su sarnıcı ve Geç Döneme ait harabe evler bulunmaktadır.

Affan Tepesi Höyüğü

İlçe merkezine 10 km. mesafedeki Affan Çayı’nın güneyinde yer alan Affan Höyüğü, tepesi ve kuzey yüzü kayalık ve taşlık olup, güney yüzünde ise yoğun seramik parçaları mevcuttur. Kuzey eteğinde mezarlar bulunmaktadır. Bu mezarlar kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı olup, etrafı kaba duvarlarla örülüdür.

Yüzeyden ve mezarlardan toplanan seramik parçalarının M.Ö.3000-1000 yıllarına ait olduğu tespit edilmiştir.

Sakaltutan Mevkii Kaya Mezarları

Çermik-Çüngüş karayolunun 7. km sinde, yolun hemen üst kısmında yer alan kayalıklarda 25 m2 lik bir alanı kapsayan, iki tanesi açılmamış, üç tanesi ise açılmış ve içerisinde üçer adet mezar sekisi bulunan toplam beş adet kaya mezar bulunmaktadır. Mezar odaları dikdörtgen biçimli bir girişe sahiptir. Üzerlerinde herhangi bir bezeme ya da figür bulunmamaktadır (11).

(34)

ÇERMİK İLÇESİNDE TARİH TURİZMİ

Çermik, çok eski bir tarihi geçmişe sahiptir. En son 2005 yılında yapılan bilimsel araştırmalarda, İlçenin Sinek Çayı kaynağı yakınlarında keşfedilen Sinek Çayı Kayaaltı Sığınağı’ndaki kabartmaların günümüzden 15.000 ile 13.000 yıl öncesine (Üst Paleotik ile Mezolotik Çağ) ait olduğu tahmin edilmektedir. Dünyada ilk uygarlıkların Mezopotamya (Dicle ve Fırat arasındaki topraklar) bölgesinde ortaya çıktığı düşünüldüğünde, Mezopotamya bölgesinde yer alan Çermik’in tarihi daha da önem arz etmektedir. Çermik, geçmişinde bir çok medeniyete ve kültürlere ev sahipliği yapmıştır.

Çermik Bölgesi, İslamiyet’ten önce Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da hüküm süren Arsaklı Devleti (M.Ö. 66-M.S. 395)’nin, Alenik Eyaleti’ne bağlı bir sancak olduğu, 7.asır müellifi Mövses’in ‘Armenya Coğrafyası’ adlı kitabından anlaşılmaktadır.

Hz. Ömer döneminde İslam kumandanlarından Halid bin Velid ile İyaz bin Ganem’in 639 yılında Diyarbakır’ı fethi ile birlikte, Çermik de İslam topraklarına katılmıştır.

1185-1232 yıllarında Çermik’te hüküm süren Artuklular, günümüzde bile ayakta duran Haburman Köprüsü ve Ulu Cami gibi önemli tarihi eserleri miras bırakmışlardır.

Bitlis Beyi Şeref Han’ın hayatı boyunca yazdığı ve 1597 yılına kadar olan dönemi kapsayan ‘Şerefname’ adlı eserine göre, Osmanlıların fethinden önce Çermik Sancağı ve çevresindeki beylerinin sülalesi Buldukani’lere dayanmaktadır.

1507 yılında Safevilerin bölgeyi işgal etmelerine kadar Çermik yöresi bu beylerin denetiminde ve Akkoyunlu Devleti’nin idaresinde kalmıştır.

Osmanlı Devleti Döneminde Çermik (1516-1923)

Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında meydana gelen Çaldıran Savaşı’nda (1514) Şah İsmail’in yenilmesinden sonra, Diyarbakır halkı Yavuz Sultan Selim’i Diyarbakır’a davet etmiştir. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim, 10 Eylül 1515 tarihinde Diyarbakır’a girmiştir.

Diyarbakır halkı, Osmanlı padişahını ve ordusunu davul zurnalarla, kurbanlar keserek sevinç gösterileriyle karşılamış ve Diyarbakır, savaş yapılmadan Osmanlı Birliği’ne katılmıştır.

Osmanlı ordusu, Diyarbakır’a girdiği sırada Çermik ve Harput gibi bir çok kaleler henüz Safeviler’in elinde bulunuyordu. Yavuz Sultan Selim’in, Mısır Seferi sırasında 15 Aralık 1516 tarihinde Diyarbakır tarafından gelen ulaklar (haberciler), Yavuz’a ‘Kale-i Savur ve Kale-i Çermik’in alındığını müjdelediler. Hoca Sadeddin ise Çermik Kalesini, Kemah’ın ilk Osmanlı hakimi Karaç’ın oğlu Ahmet Bey ile Mirdasi Beylerinin aldığını bildirmektedir. Bu bilgilerden Çermik’in, Diyarbakır’dan en az 15 ay sonra 1516 Aralık başlarında Kemah Kalesi’nden gelen kuvvetler tarafından Safeviler’in elinden alındığını öğreniyoruz.

(35)

Osmanlıların Hicri 924 (M.1518) Mart’ında yazılan ilk (Diyarbakır Eyaleti Tahrir Defteri’nde Şah Ali Bey’in Liva-i Çermik’in Mir’i olduğu, kardeşi Pir Ali Bey’in de tımarlı sipahi sayıldığı ve Modanlı Aşireti’nin göçer olarak bu sancakta bulunduğu yazılıdır.

Tarihi Yapılar

Sinek Köprüsü, Nişnik Köprüsü, Ulu Camii, Çarşı Camii, Hanbaşı Camii, Çeteci Abdullah Paşa Medresesi, Sinek Çayı Kayaaltı Sığınağı, Çermik Kalesi, Hüsnüran Kalesi, Karakaya Hanı, Saray Hamamı, Çermik Beyler Sarayı gibi eşsiz tarihi ve turistik yapıların yanısıra, sayısız cami, medrese ve ibadethane mevcuttur(16).

1914 yılında Çermik

Çermik(1967)

(36)

Çermik-1973 (17)

1970 yılı - Foto. Adil Tekin

(37)

Çermik Köprüleri

Çermik ilçemizde bulunan diğer akarsuları şu şekilde özetleyebiliriz Göz Suyu: İlçenin güneydoğu tarafındaki “Göz” adı verilen kaynaktan çıkmaktadır. Evsel bahçeleri sulamasında kullanılan Göz Suyu, Sinek Çayı’na dökülür.

Sinek Çayı: İlçenin kuzeybatısında bulunan Gelincik Dağı eteğindeki Sinek köyünden adını almıştır. Çayın kaynağı bu köyün sınırları içerisinden doğar.

Çermik Kalesinin bulunduğu tepenin batı eteklerinden geçerek, Cavsak suyunu alır.

Karakaya Köyü altında Kızılçubuk Çayı ile birleşerek, Konaklı Köyü önünde Fırat nehrine karışır.

Beylik Madrap Suyu: Malönü denilen yerden doğar. Suları daha çok çeltik sulamasında kullanılır.

Medya Çayı: Bu çayın suları Yeniköy, Elma dere ve Sumaklı Köylerinin yakınlarından geçer. .Bu köylerin topraklarının sulamasında kullanılır (18).

Sinek çayının çıkış kaynağı

Sinek çayı kayaaltı mağarası tarihe tanıklık etmektedir.M.Ö.13.000 yılına endekslenen bu mağarada 11 avcı 14 av resmi,Anadolu’nun en eski avcılarının burada yaşamış olduğunu göstermektedir Sinek çayı aynı zamanda bir estetik kaynağıdır. Bir şelale bize ilham kaynağıdır.

(38)

Sinek şelalesi

Bu kadar akarsudan zengin bir ilçe gerek tarihi ve gerekse yeni köprülerle de donanmıştır. Bu makalede bu köprülerin üzerinde duracağız.

Sinek Köprüsü-I

Eski Çermik Çüngüş patikası üzerinde, Çermik’in kuzeybatı çıkışında Sinek Çayı üzerinde yer almaktadır. 1975 yılında sel nedeniyle yıkılmış olan bu tarihi köprüden günümüze ayak kısımları ulaşmıştır. Yonu ve moloz taşlardan yapılan köprü, Tarihi “Gaban Kral Yolu”bağlantısı durumundadır. Köprünün yapım tarihi bilinmemektedir. Bu köprü yıkıldıktan sonra, yanına bir Asmalı Köprü yaptırılarak, uzun süre bu köprüden geçişler sağlandı. Zaman içerisinde tahrip olan ve yükü taşıyamaz duruma gelen Asmalı Köprü’nün bitişiğinde 1999 yılında yeni betonarme bir köprü yaptırılarak ulaşım sorunu tamamen çözülmüş oldu.

Sinek Köprüsü-II

Çermik-Çüngüş karayolunun 6. km sinde, ana yolun 1 km. güneyinde Sinek çayı üzerinde yer almaktadır. Sivri kemerli ve tek gözlü olan köprü, yonu taşlardan yapılmıştır. Köprünün memba yönünden bakılınca sol tarafında yaklaşık bir metre yükseklikte basık kemerli bir hafifletme gözü bulunmaktadır. Köprü 1975 yılında onarım görmüş ve günümüzde halen aktif olarak kullanılmaktadır (11).

(39)

Çermik sinek -1 köprüsü (kalıntı) - Asma köprü - yeni köprü

Sinek çayı kayaaltı mağarası tarihe tanıklık etmektedir.M.Ö.13.000 yılına endekslenen bu mağarada 11 avcı 14 av resmi,Anadolu’nun en eski avcılarının burada yaşamış olduğunu göstermektedir Sinek çayı aynı zamanda bir estetik kaynağıdır. Bir şelale bize ilham kaynağıdır.

Çermik Sinek - 1 köprüsü

Çermik sinek - 2 köprüsü

(40)

İlçeyi ortadan kesen Sinek çayı nedeniyle yeni köprülerin yapılması zorunlu olmuştur Çermik içinde Sinek çayı üzerinde yeni bir köprü

Tarihte Bağdat-Diyarbakır-Malatya kervan yolu vardır.Bunlardan birincisi Harput üzeridir.Diyarbakır’a ait tepe hanı ve Şerbetin hanı ile Harput Malatya arası kömürhan bu yolun ara duraklarıdır.Başka bir Malatya güzergahı Diyarbakır-Malatya doğrudan güzergahıdır.Bu yolda Diyarbakır’a ait Han-ı Gevran ve Karakaya hanları ile malatya’nın güneydoğusunda Görk hanı ile Sevserek hanı bu yolun duraklarıdır.

Çermikteki Haburman köprüsü de bu güzergahı bağlayan köprüdür (5) Haburman (Çermik) Köprüsü

Haburman Köprüsü, İlçenin batı tarafında, Sinek (Sinag) çayı üzerindedir.

(41)

Köprü, ortadaki büyük ve sivri, yandaki daha küçük ve yuvarlak olmak üzere, üç gözlüdür. Aktaştan iri ve yontma olarak yapılmıştır. 106 m. uzunlukta, üst tabla 5,50 m. genişliktedir. Orta kemer yüksekliği (kilit taşına kadar) 19 m’dir ve korkuluğu yoktur.

Köprünün güney yüzünde, batıdaki kemer gözünün batısında bir kitabe bulunmaktadır. Değişik uzunluklarda beş satırdan oluşan ve Artuklu neshiyle yazılan kitâbenin orijinal metni şöyledir:

Bismillâhir-Rahmân ir-rahîm. (Hâz)â mâ tetâvva’at bi’amelihi Zübeyde Hatun ibneti El-Emir ül-Ecel, Necmeddin Albî ibn Timurtaş hamâhal-lâh. Fî seneti Hamse ve Seb’ine ve Hamse-mi’e 575 (1179).

Türkçesi: Besmele. Bunun yapımını, değerli emîr Necmeddin Alpı ibn Timurtaş’ın kızı Zübeyde Hatun gönüllü olarak üstlenmiştir. Sene: 575.

Kitâbeden şu anlaşılıyor: Artukoğlu Necmeddin Alpı’nin (1152-1176) ölümünden üç yıl sonra, kızı Zübeyde Hatun tarafından, kardeşi II. İlgazi (1176- 1184) döneminde H. 575 (M. 1179) tarihinde yapılmıştır.

Kitabe böyle yazsa da, Arifi Paşa; “Tarz ve mevki’ine göre Romalıların âsarından olsa gerekir” diye yazmaktadır.

Haburman veya Habirman “nar suyu”anlamına gelmektedir. Ama bazı kaynaklarda habirmanın “kurutulmuş nar tanesi” olduğu yazılmaktadır. Rahip Ğugas İnciciyan da Çermik’te narın bol olduğunu yazmaktadır (19).

Haburman köprüsü - 1971 - Adil Tekin

(42)

Günümüzde Haburman köprüsü

Günümüzde Haburman

Haburman köprüsü

(43)

Haburman köprüsü Nişnik Köprüsü

İlçemiz Çukur Mahallesi eski Siverek yolunda Hamambaşı Çayı üzerinde bulunmaktadır. Bu tarihi köprü, ana kaya üzerine kurulan kesme taştan sivri kemer ile araları moloz taştan oluşmakta olup, iki gözlüdür. Köprünün bir gözü taş ve kayalarla kapanmış durumdadır. Yaklaşık 7 m. Uzunluğunda ve 1,20 cm.

genişliğinde olan Nişnik Köprüsünün yanına yüksekliği daha fazla olan betonarme bir köprü yapılmıştır. Yeni köprü, eski köprünün siluet ve kullanım işlevini olumsuz etkilemiştir (11).

Nişnik köprüsü (11)

(44)

Çermik Kalesi

Çermik’in batısındaki tepe üzerinde yıkıntıları bulunan kalenin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir.Ancak içkale ve çevresindeki hisarın temellerinden kalenin ilkçağdan kaldığı düşünülmektedir.

Günümüze kadar gelen kısımlar şunlardır: İç kalede tek parça bir “kale kapısı”, hisar kesiminde bulunan birkaç “sarnıç”, halkın bugün berber dükkanı diye tabir ettiği kaya oyuğu, su kuyularıve eski bir kiliseye ait duvar ve basamaklardır.

Çevrede çok sayıda seramik parçası bulunmaktadır.Kaledeki su kuyuları kayalığa oyulmuş vaziyettedirler.

Günümüzde 4 tanesi görünen su kuyularının genişliği 2-4 m ve derinlikleri 2-5 m arasındadır.

Kalenin kuzeydoğu tarafındaki kilisenin ise ne zamandan kaldığı tespit edilememiştir. Bugün sadece duvar kalıntıları bulunmaktadır (11)

Çermik kalesi

Çermik’in batısındaki tepe üzerinde yıkıntıları bulunan, iç-kale ve çevresindeki hisarın temellerinden anlaşıldığına göre kale ilkçağdan kalmıştır. Osmanlılar; burayı fethettikleri zaman 1516 halkın çoğu kalede oturuyordu. Fetihten sonra halk kaleyi terk ederek ovaya inmiştir. Kalenin Osmanlı kuvvetlerince fethi sırasında top ateşleriyle yıkıldığını ve Serhadden uzak olduğu için tekrar onarılmasına lüzum görülmemiştir.

Kale yüksekçe ve sarp kayalıklar üzerine kurulmuştur. İç-kalede 150-170 m kadar etekteki Sinek Çayı tabanına gizli bir yer altı geçidi bulunduğu ve buradan çaya inildiği söylenmektedir. Şimdi harabe durumunda olan kalede herhangi bir

(45)

kitabe bulunamamıştır. Günümüze kadar gelen kısımlar şunlardır: İç kalede tek parça bir “kale kapısı”, hisar kesiminde bulunan birkaç “sarnıç”, halkın bugün berber dükkanı diye tabir ettiği yer, birkaç su kuyusu ve eski bir kiliseye ait duvar vardır.

“Berber dükkanı” denilen yer; kalenin güneydoğu tarafında kayalığa oyulmuş bir oda şeklindedir. Uzunluğu 3 m, genişliği doğu tarafında 4,5 m ve yüksekliği 1,55 m’dir. Kuzey, güney ve batı tarafında sedir şeklinde oturulacak yerler vardır.

Kalede dört su kuyusu vardır; bunlar kayalığa oyulmuş vaziyettedirler. Bugün içleri taş ve toprakla dolu olan bu kuyuların genişliği 2-4 m ve derinlikleri 2-5 m arasındadır.

Kalenin kuzey-doğu tarafındaki kilisenin ise ne zamandan kaldığı tespit edilememiştir. Bugün sadece duvar kalıntıları bulunmaktadır.

Kalede ayrıca çok sayıda eski “Ok Uçları” bulunmaktadır. Bu güne kadar herhangi bir kazı yapılmamıştır, bir arkeolojik kazıda yöre tarihini aydınlatacak, bazı eserlerin bulunması mümkündür (7).

Kale ve Antik yol (11) Hüsnüran Kalesi

İlçemiz Karakaya köyünün güneyinde bulunan Hüsnüran Kalesinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Ana kaya üzerine inşa edilmiş olan kaleden, günümüze şehir kalıntıları, antik

Hüsnüran kalesi (20) yol, sur duvarları, su sarnıçları,

bir oda mezar, stel ve yapı taşları kalıntıları kalmıştır. Antik yol şehrin doğusunda, kalenin ana girşinde yer almaktadır. Kale kalıntıları doğu ve güneydoğu kısmında yer alırken mezar odası ve stel kalenin güney yamacında yer almaktadır. Kalede ayrıca çok sayıda eski ok uçları bulunmaktadır (11).

(46)

Çermik hanları Karakaya hanı. (2012)

Birinci bölüm giriş Birinci bölüm

İkinci bölüm Arka duvar Karakaya Hanı

Çermik ilçe merkezinin 25 km. güneybatısında yer alan Karakaya köyünde bulunmaktadır. Han,kuzey-güney yönünde uzanan genel hatlarıyla dikdörtgen bir yapıdadır. Taş kapısı güney kısmındadır.Yapı iki sıra halinde düzenlenmiş sekiz adet taş paye ile üç sahana bölünmüştür. Kuzey-güney yönünde uzanan sahanlar hafif sivri kemerli tonozlarla örtülüdür. Yapının tamamı düzgün sıralar halinde dizilmiş kırma taşlarla inşa edilmiştir. Tonozların inşasında ise yassı taş plakalar kullanılmıştır. Yapılan araştırmalarda avlusuz Selçuklu Hanlarının geç devir eseri olduğu belirtilen Karakaya Hanı XIII yy sonları ile XIV yy başlarına tarihlenmektedir Cephesi ve kuzey duvarı kısmen harap olmuş ve yer yer onarılmıştır Yapının cephe duvarının bat, kesimi ve batı duvarının tamamı evlerle sarılmış durumdadır. Han, kuzey-güney yönünde uzanan, genel hatları ile dikdörtgen bir yapıdır. Taç kapısı, güneydoğu köşesi ve kuzey duvarı yer yer yıkılmıştır. Söveleri kısmen sağlam kalabilmiş genişçe bir taç kapıdan içeriye girilmektedir Orta sahan ve sahanlar

(47)

arasındaki kemerli geçitler. açılan taç kapı, cephe duvarının ortasına yerleştirilmiştir Yapı iki sıra halinde düzenlenmiş sekiz adet taş paye ile üç şahma bölünmüştür.

Kuzey-güney yönünde uzanan sahanlar hafif sivri kemerli tonozlarla örtülüdür.

Kırık kemerlerle örtülmüş dar aralıklarla birbirinden ayrılan payeler, dikkat çekecek ölçüde kalın ve uzundur. Cephe duvarı ile girişteki ilk iki payenin arası (2m 00) diğer açıklık¬lara nazaran daha geniş tutulmuştur. Yapının tamamı, düzgün sıralar halinde dizilmiş kırma taşlarla inşa edil¬miştir. Giriş kapısının söveleri ve girişin iki yanındaki genişçe açıklıkları örten kemerler kesme taştandır. Tonozların inşasında, yassı taş plakalar kullanılmıştır. Hanın bugünkü durumu, önünde başka hacimlerin (avlu, hücre) bulunma¬dığına göstermektedir. Mütevazi tonoz açıklıklarına oranla hayli kaim tutulmuş olan payeler, ustaların inşa tekniği yönünden tam bir güven içinde bulunmama¬ları ile açıklanabilir. Zira bu açıklıktaki tonozlar için böylesine enli payelere (1 m 35) ihtiyaç yoktur (5).

Bir Çermik Ulu Camii’nin batısında bir hana ait olduğu söylenilen tonoz kalıntıları (19)

(48)

Çerim Siverek arası han - Ağaçhan hanı

4. Murat’a ait han kalıntısı Çermik-Saray Hamamı

Çermik Sancak Beyleri tarafından yaptırılmıştır.

Çermik hamamı (11)

(49)

Çermik hamamı Foto. M. Üzülmez Çermik hamamından görüntüler

(50)

Çermik hamamı bölümlerinden görüntüleri

(51)

Diyarbakır çermik ilçesinde bulunan bu hamamın kitabesi günümüze ulaşamadığından yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapı üslubundan XVI.-XVII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır.

Bu hamam haç biçimli, dört eyvanlı, köşe hücreli hamamlar plan gurubundandır.

Oldukça büyük ölçüde yapılan bu hamam soğukluk, ılıklık ve halvet bölümlerinden oluşmuş, her bölümün üzeri içten pandantifli, dıştan kasnaklı kubbelerle örtülmüştür.(20)

Saray Hamamı oldukça geniş bir alan üzerine kurulmuş olup, içerisinde soyunma, yıkanma ve dinlenme bölümleri bulunuyor. (21)

Çermik Saray hamamı planı (5)

Binanın dış duvar taşları kırma taşlarla inşa edilmiştir. Köşelerde pencere pervazlarda kesme taş kullanılmıştır. Yan duvarlarda ebadları değişik sağır kemerler vardır. Bu kemerlerle tromp kemerler ayaklarının birleştiği yerde kesme taşlı üçgen çıkıntılar göze çarpmaktadır. Giriş kapısı güney yönündedir. Soyunma yerine basık bir kemerle örtülü olan bu kapıdan girilir. Giriş kapısının içine açıldığı sağır kemerin iç yüzü kesme taşlardan yapılmıştır. Basik kemerin üstünde beş dilimli bir kemer bulunur. Bu iki kemer arasındaki kısma yerleştirilen kitabe okunmayacak derecede aşınmış vaziyettedir. Soyunma yeri derin tromplar üzerine oturulmuş yarım küre şekilli bir kubbe ile örtülüdür. Kubbeyi örten sekizgen ehrami külah kiremitlerle kaplıdır. Kubbe kasnağı üzerinde yan duvarları ortasına rastlayan yerlere genişçe pencereler açılmıştır. Bu pencereler her iki yandan da birer kırık kemerle örtülmüştür.

Işık fenerin küçük kubbesi ile kubbe trompların üzerine isabet eden yerler son onarımda çimento ile sıvanmıştır. Kubbe üzerindeki bu fenere açılan pencereler ise yuvarlaktır. Soyunma yerinin üzerinde bir havuz vardır. Soyunma yerinin kuzey batısında bulunan basik bir kemerle örtülü kapıdan dikdörtgen biçimindeki bir başka mekana geçilmektedir. Dogu batı istikametinde uzanan kırık kemerli tonoz bu mekanı örtmektedir. Mekanın batı duvarı üzerinde bir ışık penceresi tonoz tepesi

(52)

üzerinde ayrıca bir ışık feneri bulunmaktadır. Buradan aynı tipte bir kapı ile kırık kemerli bir tonozla örtülü dikdörtgen planlı bir başka mekana varılır. Bu mekanın doğu tarafıfına yarım sekizgen planlı dilimli bir yarım kubbe ile örtülü eyvan dikkati çeker. Kuzeybatı köşesindeki basik kemerli bir kapı sıcaklığa açılmaktadır Sıcaklık kalsik bir plan şemasına maliktir. Yan duvarlar boyunca eyvanlar köşelerde ise yıkanma hücreleri bulunur. Eyvanlar kırık kemerli tonozlarla örtülüdür. Soyunma kısmı gibi diğer kısımlar ve sıcaklığın tabanı parke taşlarla kaplıdır (34).

Çermik Hamamı Vakfı

Hamamın yapım tarihi bilinmemektedir. Giriş kapısının iç kısmında iki kitabesi okunmayacak kadar yıpranmıştır. XVI. yüzyılda yapılmış olma ihtimali üzerinde durulmaktadır.Vakıfla ilgili ilk kayıt 1540 tahririnde yer almaktadır. Bu kayda göre vakfın geliri bir değirmenin işletilmesinden sağlanmaktadır. Gelirin nereye harcandığı kaydedilmemiştir (TD 351, s.218).1564’te gelir kaynağında ve miktarda herhangi bir değişme olmamıştır. Bu dönemde, 1540’tan farklı olarak gelirin bir kişiden oluşan personelin maaşına ve değirmenle, hamamın tamiratına harcandığını görmekteyiz (10)(22).

Çermik ilçesi tarihi eğitim kurumları ve medresesi

19. yüzyılda Çermik kazasına dair malumat: Çermik kazasında, 1 medrese, 1 rüşdi, 2 ibtidai, 3 hıristiyan mektebi mevcuttu (23).

Abdullah Paşa Medresesi

Çeteci Abdullah Paşa Medresesi adı ile de bilinen medrese, Çermik ilçesi’nde, çarşı içinde Ulu Cami`ye giden yol üzerinde bulunmaktadır Medresenin 1756 tarihinde Çeteci Abdullah Paşa tarafından yaptırıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır Çeteci Abdullah Paşa aslen Çermikli’dir Diyarbakır’da beş kez valilik yapmıştır Hattat, şair, âlim, fazıl ve cömert biri olarak nitelenen Abdullah Paşa 1760 yılında vefat etmiş, Dağ Kapı dışındaki mezarlığa defnedilmiştir Bu mezarlık kaldırıldığı için bugün tam olarak nerede medfûn olduğu bilinmemektedir Abdullah Paşa’ya

“Çeteci” lakabının Emîrü’l-Hac görevi sırasında urbân eşkıyasına karşı başarılı mücadelesinden dolayı verildiği tahmin edilmektedir.

Rahmi Hüseyin Ünal, Çeteci Abdullah Paşa Medresesi’nin mimarisi hakkında şu bilgileri vermektedir: “Medrese, genel hatlarıyla dikdörtgen bir plana sahiptir Revaklar ve bunlar gerisinde yer alan hücreler, merkezi avlunun üç kenarına sıralanmış, avlunun kuzey kenarı boş bırakılmıştır Revakların avluya bakan yüzleri koyu gri renkli bazalt ve bej renkli kesme taşlarla örülmüş almaşık duvar düzenindedir Avluya bakan revak kemerlerinin araları camlı bölmelerle kapatılmıştır

Revaklar sekiz taş pâye üzerine oturmaktadır Avlunun güneydoğu ve güneybatı köşelerindeki pâyeler haç kesitli, diğerleri T şekillidir Pâyeleri duvarlara ve birbirlerine bağlayan kemerler sivridir ve revakların cephe duvarları gibi almaşık düzendedir Revakların üzeri, pandantifler üzerine oturan on bir küçük kubbe

Referanslar

Benzer Belgeler

Çermik Termal Turizm Master Planı’nın stratejileri doğrudan bölgesel kalkınma kavramına ve TRC2 Diyarbakır Şanlıurfa Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı’na atıfta

Arazi kullanım bakımından jeolojik yapının madencilik ile ilgili doğal bir kaynak olduğu Arazi kullanım bakımından, jeolojik yapının madencilik ile ilgili doğal bir

Yeraltı sularının yeryüzüne çıkmasıyla kaynak suları oluşmakta soğuk ve sıcak su Yeraltı sularının yeryüzüne çıkmasıyla kaynak suları oluşmakta soğuk ve sıcak

Doğal ortam içinde kendilerine uygun ortam koşullarında yaşayan hayvanların ekonomik amaçlı olarak çeşitli yöntemlerle yakalanmasına avcılık denir.. İlk insanların

Arazi kullanım bakımından yerleşim alanı denilen yerler, yerleşmeleri (şehir, kasaba ve kır yerleşmelerini) oluşturan meskenlerle diğer yapıların üzerinde yer

1960 yılında belediye teşkilatının kurulmasıyla “belde” statüsü kazanmıştır. Bolvadin’e 15 km uzaklıkta Bolvadin’in kuzeybatısında bulunan Özburun

İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü: Üst kurum olan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün Çermik Anadolu İmam Hatip Lisesi istekleri yazışmalarda gecikmelerin

Bu amaçla Çermik ilçesinde bağcılık yapan üzüm üreticileri ile yapılan anket çalışmaları ve nitelikli sohbetlerden elde edilen birincil kaynaklı veriler ile Tarım ilçe