• Sonuç bulunamadı

Aylık m e c m ua Üçüncü sene 19 3 3. S ay ı:

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aylık m e c m ua Üçüncü sene 19 3 3. S ay ı:"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Aylık m e c m u a Üçüncü sene 19 3 3. S a y ı:

İ s t a n b u l

F i a t ı 1 l i r a

(2)

MİMAR

Aylık Mimarî ve Tezyinî San'atlar Mecmuası

A d r e s : M İ M A R L' architecte : Revue mensuelle d A y l ı k M e c m u a l'a r c h i te c t u r e.

Anadolu H a n No. 2 0 Der Architekt : Architektoni sche

İ S T A N B U L Tel.:21307 M o n a t s s c h r İ f t .

A B O N E Ş A R T L A R I

M e m l e k e t d a h i l i n d e : Seneliği

Altı aylığı Üç „

12 Lira 6 „ 3

Reklâm sayfaları tarifesi talep üzerine gönderilir.

E c n e b i m e m l e k e t l e r d e : Seneliği 6 Dolar Altı aylığı :

Üç „ :

3 1.5

M İ M A R ' İ N K O L L E K S İ Y O N L A R I

9 3 2 S e n e s i ciltli kolleksiyonu 14 Lira ciltsiz kolleksiyonu 12.5 „ 9 3 1 S e n e s i kolleksiyonu ciltli 2 5 „

E s k i s a y ı l a r ı n a d e d i b i r l i r a d ı r

(3)

MİMA&

A Y L I K Y A R I S A N A T I . Ş E H İ R C İ L İ K V E T E Z Y İ N İ S A N ' A T L A R M E C M U A S I

Ü ç ü n c ü s e n e

19 3 3

İ s t a n b u l

Y a z ı v e r e s i m l e r

(4)

Sayı: 1 Nahif»

1».

Şehir mimarisinde usuller Sahabettin 1 İtfaiye müzesi pavyonu Mimar Adil 5 Suadiyede iki ev » Abidin 7 Villâ projesi > Arif Hikmet 15 Ev projesi » Bekir İhsan 19

t Mimar Kemalettin ve eserleri » Nihat 21 Karakorum Çu harabeleri » B. O. Celâl 21

"'-Mimaride his ve mantık » Sami 24 Mürekkep kirişlerin hesabı » Bekir İhsan 27

Kış mevsiminde inşaat ... 29

r*s Memleket haberleri 30 Birlik haberleri 31

Sayı: 2

Bugünün Türk mimarı > Abidin 33 Belediye mezbahası Adana » Semih Rüstem 3î>

' Bir kira evi » Abdullah Ziya 41 Pertev apartımanı Mühendis Nihat Vedat, 44 Gazi heykeli ve hükümet meydanı Mimar Burhan Arif 47 Ankaranın imarı » » » 48 Bir villâ projesi » Sedat Hakkı 50 Küçük ev projesi » Bekir İhsan 53 Ev projesi » Nizamettin Hüsnü 55 Adana Halkevi canlı levhası » Abdullah Ziya 56 Amelî mukavemet ve betonarme » Bekir İhsan 57

Birlik ve memleket haberleri 62 . Zonguldak Halkevi projesi 64

Sayı: 3

Şehir mimarisinde usuller Şahabettin 65 Adana erkek muallim mektebi tadili inşaat » Abdullah Ziya 71 Son Pc:ta idarehanesi > » » 74

Şevket Bey apartmanı » Nazif 76 Bir aile mezarı » Nizamettin 78 İhsan Bey evi » Faruk Galip 80 Kubilây abidesi eskisi » Seyfettin Nasıh 82

) Zonguldak Halkevi projesi jüri heyeti raporu 84 Zonguldak Halkevi projesi » Abidin, Zeki Salâh 85

Halkevi projesi esbabımucibe raporu » Hasan Adil 89 Ameli ve basit mukavemet » Bekir İhsan 91

Resimli haberler ve memleket haberleri 95

Sayı: 4

. Bugünkü Türk mimarının vazifeleri » Sami 97

^ Şevket B?y evi » Semih Rüstem 99

Refik Bey evi » Refik 103 Kurukahveci ticarethanesi » Zühtü 105 Köşk projesi > Arif Hikmet 109 Deniz kenarında bir malikâne » Seyfettin Nasıh 111 Bir ev oroiesi » M. Ziyaettin 113 / Şehir mimarisinde usuller Şahabettin 114

Memleketimizde seramik sanatı ve sanayii İsmail Hakkı 120 Afiş Edip Hakkı 122 Hastanelerde tecrit meselesi Mimar Arif Hikmet 124

Ecnebi memleketlerde mimarî 125

Memleket haberleri 127 Taşdelen ve civarının mesahası Mühendis Memduh 128

(5)

Safclft Xo.

Sayı: 5

Memlekette Türk mimarının vaziyeti Sergi binası müsabakası

»İstanbulun plânı

Büyük inkılâp önünde milli mimari I Seza apartımanı

Ref.k Bey apartımanı Sıdıka Haydar Hanım evi Ankara için ucuz aile evleri Yazlık ev

Eir ev projesi .Bir katlı ev projesi . — » İstanbulun plânları

Şuman tiyatrosu

Edirneli Rıfat Osman Bey Hastaneler

Neşriyatta resim ve ilân sanatı Siyah beyaz sanatı

İğllmiye maruz cisimlerin hesabı Haberler

Belediye ve yapı yollar kanunu Sayı: # 7

< Kimlere mimar diyoruz » Behçet ve Bedrettin 199

Baki Bey evi » Nazif 201 Agop Efendi Apartımanı > > 204 Ev projesi » Sedat Hakkı 206

Güzel sanatlar projesi 208 Ev projesi » Behçet Sabri 217

Türk sanati » B. O. Celâl 219

""•^V Şehir mimarisinde usuller Şahabettin . 221 Tiyatro dekorlarında realizm » Edip Hakkı 223 Seramik atelyesi Muallim İsmail Hakkı 225

Haberler 228

Sayı: 9

Der Wuhun garten haberleri 229 Rontken apartımanı Kadıköy Mimar Zeki Selâh 231

Cemil Bey evi » Abidin 237 Köşk projesi » Behçet Sabri 240

-ûi Şehir mimarisinde usuller, mezarlıklar » Şahabettin 242 Mimarlıkta inkılâp » Behçet Bedrettin 245

Otel binaları » Abidin 248 Güzel sanatların memleketimizde inkişafına

.—J dair proje kanun lâyihası .- 252 Büyük idman sahası » Bonatz . 259

Mimar yetiştirmek mimara iş vermekle olur 261

Sayı: 9-10

Cumhuriyetin on senelik sanat hayatı 263 - Türk inkılâp mimarisi Mimar Behçet Bedrettin 2öö

Saniye Hanım evi » Arif Hikmet 267 Hasan Nuri Bey apartımanı » Necmettin 273 Zingal pavyon evi » Sedat Emin, Suat Nsz^m 278

Türk mühendislerinin köprücülük faaliyeti Mühendis Kemal 283 Yüksek misafir karşılama takı Haydarpaşa Mimar Samih Saim 290 Kaplıça oteli bahçe projesi » Hüsnü 292

Mimar A,bLdin 129 131

» Burtvan Arif 154

» B. O. Celâl 163

» Sırrı Arif 165

» Refik 170

> Faruk Galip 176

» Seyfettin Nasıh 174

» Abidin 175

» Nizameütin Hüsnü 176

» Nizamsttin Hüsnü 177

» Arif 178

» Rüdolf Fraenkel 179

» Burhan Arif 180

» Hüsnü 182 Ahmet Mithat 185

Fikret Muallâ 186

» Bekir İhsan 187 189

191

(6)

Sahil'

X».

Eski Türk mimarisi üzerinde tetkikler Mimar Zühtü 294 Stadyumlar » Seyfettin Nasıh 29E

Hessian - Hills mektebi Howe ve Lescaze 315

/ ^ İ n k ı l â p ve sanat » Ziya 316 Mimar Servet Cemal öldü » Zühtü 318 On senelik resim hayatımız Ressam Zeki Faik 319 Modern mimaride malzeme ve işçilik Mimar Nizamettin 321 Güzel sanatların memleketimizde inkişafına

dair proje 322 Haberler 330

Sayı: 11

Ceylân apartımanı Mimar Sedat Hakkı 331 Şehircilik müsabakası Stuttgart » Ahmet Sabri 347

Onuncu yıl tak ve sütunları 351 Bir sahil evi » Behçet Sabri 354

Köy evi » Arif Hikmet 357 Mimari Akustik Prof. Salih Murat . 358

Haberler 360

Sayı: 12

Konya şehir plânı üzerinde etütler Şahabettin 363 Boluda ev Mimar İzzet . 365

Roma bankası ve Amerikan konsoloshanesi » Kemal 368 Ludwigsburg ticaret mektebi projesi » A. Sabri 372 Polis jandarma mektebi projesi müsabakası

münasebetile » Şevki 375 Birliğin 1933 faaliyet devresi » Z. Selâh 376 Amca Hüseyin Paşa yalısı » Sedat Hakkı 377 Ev projeleri » Seyfettin 382 İlkmektep projesi Sedat Emin 385 Mimari Akustiği Prof. Salih Murat 387

Başka memleketlerde mimari 389

• Haberler 392 I '

(7)

Ş e h i r

m i m a r î s i n d e u s u l l e r

M i m a r Ş a h a b e t t i n

Burada Mısır'ı, eski m e d e n i y e t ülkelerinden olarak alıyorum. Mısır, Nil nehri kenarında, neh- rin sularından k o r u m a k için etrafında d o l m a du- varları olan büyük ovanın üzerindedir. Fira - unların merkezi, bugünkü Kahire'nin o l d u ğ u yer- de ( M e n f i s ) şehri vardı. Ehramlar, Firaunlar ta- rafından 3 0 0 0 sene e v v e l esirlere yaptırılmış ör- neklerdir. Şehrin plânı, düz hatlardan mürekkep sokakları, sag taraftan keserek kapılara d o ğ r u yürümekteydi. Saray, merdivenli methalleri havi müstatil şeklindeydi. O n u n şehir duvarından uzunluğuna düşen büyiik kısmı, mahalleleri, c e - nuba doğru v e şarktan amele evleri gibi teferü- atlı plânlardan m ü r e k k e p m u n t a z a m bir şehir misalidir.

.Ayni cinsten plânlar, M e z o p o t a m y a ' d a Ba - bil, Ninuva şehirlerinde görülür. Fakat orası Mı- sır gibi, nehir üzerinde değildir. O v a üzerinde açıkta bulunuyordu. Meselâ Babiî Firat - tan yana d o ğ r u inşa edilmiş, Ninuva iki k ö ş e ile Dicle nehrine kuîrumuştu. Babil üzerine H e r o d o t hatıralarını şöyle k a y d e d e r :

Babil şehri, p e k büyük bir m u r a b b a p!ân üstüne inşa edilmiş her bir yanın uzunluğu 2 km.,

çift duvarlı surları havidir. Sokakların eşkâli d ü z hatlardan şimalden cenuba, şarktan g a r b e d o ğ r u vaziyetlerdedir. 100 tane şehir kapısı vardır. E v - leri umumiyet üzere üç v e dört katlıdır. ihtimal evler mevkileri itİbarile gruplar halinde inşa edil- miş değildi, dağnık bahçeler v e çayırlıklar orta - smda bulunuyordu.

Muharebe esnasında bütün halk kendilerini ve sığırlarını büyük şehir hududu içinde d ü ş m a n -

dan koruyorlardı. Şehrin bir noktasında sun i ya- pılmış t e p e d e hükümdarın saray v e ibadet binası vardı.

Başka şehir misallerinden biri Asuriler v a k - tine tesadüf eder. Korsubat milâttan 8 0 0 sene e v v e l inşa edilmiştir. Plânı d ö r t köşelidir v e 7 tane kapısı vardır. Şimaligarbîde duvarlardan biri üzerine inşa edilmiş cesim saray 38 avluyu v e 2 1 0 teferriiatı havidir. Asuriler zamanından diğer bir şehrin ö r n e ğ i n d e şehrin dairevî bir plânı havi v e 7 2 0 m. kutra maliktir. Ortasında bir te- p e üzerinde kalesi mevcuttur. U ç kapısı duvarlar- la birlikte duruyor. Bu şehirler hükümdarlık za - manlarının şehir plânları arasında en canlı örnek- leri teşkil eder.

Yunanlılar zamanı, d e v a m eden şehir mi - mf-îîs'nin daha açık bir i f a d e d e olanıdır. Hele - niler d e şu üç nokta ile hulâsa edilebilir: 1. Şeh- ri, d ü ş m a n a karşı muhafaza v e m ü d a f a a e t m e k için kale inşa etmek, 2. Mürur v e nakliyatı te- min için yollar ( f a k a t bu yollar d ü z hatlardan m ü - rekkep d e ğ i l d i ) , 3. Şehrin san'atkârane surette te- zeyyün v e şekil ihraz etmesidi. T a b i î ilk z a m a n - larda Yunanistanda şehirlerde saray v e ibadet - hane kale içinde bulunmaktaydı. Kalenin harici- ne tesadüf eden mahallerde evler, diğer binalar m e v k i işgal e d i y o r d u . Şehirlerin vaziyetine g ö r e muhtelif şekillerde değişiyordu. Meselâ deniz k e - narına inşa edilmiş şehirlerde, sahillerde tüccar mataı k o n a c a k daireler vardı.

Y u n a n şehir mimarisinin tekâmülün^ dair ilk hareket İskender zamanındadır. Yunanistan- da, G a r b î A n a d o l u d a v e Suriyede şehir plânları esas noktası birbirine benzerler. S o k a k l a r d a zi -

(8)

yade geniş eb'at tatbik ediliyordu. Plânlarda en fazla san'at duygusile hareket olunuyordu. Şehir surları muayyen irtifada arızaya göre şehrin etra- fını çevreliyordu. Bu türlü surlar, el'an Çin şehir- lerine görülür. Bu gibi sur inşasının Yunanîlere,

ne vasıta ile malûm olduğunu bilmek çok merak- lıdır.

Romalılar da şehir mimarîsi inkişafında de- vam eder. Bugünkü Roma şehrinin eski vaziyeti- ni tesbit etmek güçtür. Romalılarda şehir plânları

İtalyada, müstemleke şehirlerinde daha çok mu- rabba şekillerinden ibaret bulunmakta idi. II in- ci Ogüst zamanında kurulan Aosta şehri tama - mile murabbadır. Şimalden merkeze doğru 5 74 m., cenup kısmı 724 m. dir.

Şimal ve cenupta kapılar yekdiğerine mü - vazidir, garp tarafına yakındır. Şark ve garp ka- pıları tamamile ortada birbirine muvazi olurlar.

Romalıların Aosta, Mzposa gibi bazı müstem- leke şehirlerinde tatbik ettikleri dört köşeli ve müstatilî plânların menşei şarka aittir. Uygur türkleri hükümet merkezi Hoçuda bu plânı ilk evvel tatbik etmişlerdir.

Çin türkleri vasıtasile şimdiye kadar şe- hir mimarîsi müdekkiklerince meçhul olan bir keyfiyettir. Maamafih bu şeklin Türk mimarları tarafından bulunduğu gayet kat'idir.

Romalılarda bazı tahavvülâtla kabul edilen dört köşeli ve müstatilî şehir plânı Pekinde ta - mamile bir murabbadan ibaret değildir. Yana yatırılmış bir mustatilin uzun dılılarından biri üze- rine ikinci bir murabba konulmuştur. Şehrin et - rafı müteaddit kuleleri, 7 tane de kapısı vardır.

Şarkta, garpta, ikisi şimalde ve üç tanesi de ce - nuptadır. Mustatilin geniş dılılarına müvazi mer- kezî bir sokak bulunuyor. İki nihayeti şark ve garp taraflarında mevcut kapılar arasındadır.

Şehre ait mühim kısımlar düşman tecavüzüne karşı etrafında kujeleri vardır.

Üstüne konulmuş murabba içerisinde ortada saray için bir kale bulunuyor. Kalenin dört ka - pısı ve etrafı da kulelerle müdafaa ediliyor. Sa- ray kalesinin haricinde, şimalî garbe düşen yerde hükümdarın anasının evi vardır. Diğer resmî bi- nalar bu murabbaın dahilinde mevki işgal eder.

Uç tane cenupta kapısı vardır. Kapılar şeh- rin müstatilî şekline ait parçasına açılıyor. Surla- rın köşelerinde muhafaza kuleleri vardır. Şarkın- da iki kapısı, şimalinde iki kapı, garp tarafında iki, cem'an yekun 6 kapısı bulunmaktadır. Yalnız etrafından mustatile bakan diğer duvarları üze - rinde müteaddit kuleleri gözüküyor.

1595 milâdîsinde Türk tecavüzüne karşı durmak üzere Palma Narsa şehrinde ve XII inci

asırda Selçuklarm Konya tevsi plânından örnek almışlardır.

Mezkûr şekillerinden gerek dört köşeli ve müstatilî şehir plânları Romalılara ancak Roma- Türk münasebeti üzerine malûm olmuştur. Hattâ

inci asırlarda Romalılar tarafından A v - rupada ve müstemleke şehirlerinde tatbik edilen plânların menşei H o ç o olduğunu Selçuklarm Ana- dolu şehirlerinde tatbik eyledikleri muhtelif eş - kâlde şehir plânları tesir itibarile Romalılardan ziyade Türk tesiri altında bulunduğunu kabul edi- yorum. Bu hususta Romalıların icat etmediklerini Anadolu üzerinden Avrupaya naklettiklerini id- dia ediyorum.

XII. inci asırda Almanyada plânlı şehirlerin tesisi başlar. Muhtelif dükalar arzularına göre müteaddit şehirler inşa ettirmişlerdir.

Meselâ ilk şehir Freibuıg i. Br. dir. Bu şehir Zaehringen dukası Berthold tarafından 1120 tarihinde inşa ettirilmiştir. Yalnız pazar meyda - nından ibarettir. Şehrin hududu pek az zaman içinde genişliyor. Düşman tecavüzüne karşı sur- ları ve muhtelif milletlerden kalabalık bir nüfusa malikti. Buııu Lübeck 1143, Stendel 1151; Şph- werin 1 1 64, cenuptan Leipzig 1 1 60, ve şimalden

yeni Hamburg 1 1 86 şehirleri takip ederler.

XIII. inci asırda Romalılar şehir mimarîsi, muntazam şehirlerin aksine Almanyada plânlar tatbik edildi. Şehirde eski sokaklar halini muha - faza etmekle üzerinde yapılan binalara ayrı ve yeni şekiller verildi. Bilhassa bu şehirlerin kapı - ları çok azdı. Sokaklar kale kapılarına bir sokak olarak giderdi. Bundan maksat hariçten düşman içeri girerse bütün şehire yayılmamasıdır. önleri- ne geçmek ve diğer üç sokaktan tecavüzü yok etmekti. Bazan büyük bir sokak köşesinde ayrı bir ev inşa ederek buradan düşman kuvvetine mâni oluyorlardı. Dahili memleketten olmıyan tüccarları şehre uğratmamak için surların haricin- de pazar yerinden yollar gidiyordu.

Bologna, Romalılara, orta devrin şehir mi- marîsi örneğidir. Şehrin etrafı surlarla çevrilidir.

Romalılardan kalma sokaklara yeni sokaklar ilâ- ve olunmuştur. X I V . asırda Alman şehirlerinde yeni inşaat faaliyetleri görülmez. Asilzadeler kuv- vetini siyasette olduğu gibi kaybetmişti. Şehirler- de yeni inşaattan ziyade mevcudun muhafazası ile

iktifa olunuyordu. Bu hal X I X uncu asra kadar devam eder.

X V . inci ve X V I . ıncı asırlarda şehirliler, büyük inşaî faaliyetlerde bulundular. Fakat otuz sene muharebesinden sonra eski halinden çok aşağı düştü. Beyler tarafından şehirlerde inşaî fa- aliyetler yeniden kuvvet kazandı. Muharebenin

(9)

tesiri altında kalmış inşaî durgunluk yeniden g ö - rünüyordu.

Umumiyet itibarile bu devirde şehir mima- rîsinde pek büyük tebeddüller olmadı. Şehir plânları ya doğrudan doğruya yıldızvari ve ya - hut mustatilî idi. Bu devir Vasari il giovane

1598 ve Scamozzi 1615 adlarında mimarların plânlarından tesirler alarak bir müddet devam

eder. Ayni devrin eserlerini bir çok şehirlerden takip etmek mümkündür. Meselâ biraz evvel söylediğim Palma Nava yıldızvari şehir plânla - rından birini verir. Ortasında yüksek kaleyi ha- vi meydanı vardır. Şehir dokuz başlı bir yıldızı andırır. Yıldızların dahilinde üçer köşeli kulelerin birbirine bağlanmasından dokuz dılılı bir şekil alır. İki nevi sokakları vardır. Bir kısım sokaklar müvazî olarak bütün şehri dolaşır. Diğer sokak - lar üç köşe kulelerin ortasından merkeze doğru yürür.

Bu devrin diğer şehir örnekleri, barok san'ati ile mimarîde hareket yapar. Renesans- yenilik zamanında çok durgun v e kapalı merkezli şehir plânları serbestii hareket içinde meyvalar verir. Barok tarzı, şehir mimarîsinde yeni ve san - atkârane bir şekil ortaya çıkarttı. R o m a şehri bu zengin tarz üzerine bir çok inşaî örneklerle yeni baştan tezyin olunuyordu. Bu devrin kıymetli ve tatlı meyvası, R o m a d a Piazza San Pietro meyda- nını süsliyen eserin renesans devrile kıyas kabul etmiyecek derecede san'at güzelliği vardır. Bu san'at muhtelif örneklerle bir zaman geniş sokak- lar kenarında, Pariste, Madritte, Almanyada gö- zükür.

1750 senelerinde eskiliği taklit eden bir de- vir vardır. Mimarî eserler, şehir mimarisi daha ağırbaşlı şekilde kendini gösterir. Sokaklar düz hatlardan mürekkeptir. Yekdiğerile birleştikleri noktalar daima 90° bir zaviye teşkil eder. Gayri müsavilikte bina irtifaları, çatıların duvarla bir - leştikleri nokta yanları, inşa edilmemiş halî arazi daha ziyade yeşillik haline konulmuştu. Fransa- dan gelen eski eserleri taklit modacılığı, Adetâ Almanyada Beyler tarafından tamamen benim- senmişti. İnşa ettirdikleri binalar iki kısma ay- rılır. 1. Beylere ait binalarda tatbik ediliyordu, en ziyade Versay tesiri altında bulunuyordu. 2.

şehirlilerin yaptırdıkları binalardı, fazla iktisadî düşünceler üzerine inşa olunmuşlardı.

Şehir mimarîsinin düz hatlardan mürekkep örneklerinden biri sokaklar ve binalarile New- yorktur. Ayni düşünce ve şehir plânı ile inşa edil- miş Waşington, Avustralya, Hindistan, Şimalî Afrika ve Amerika diğer misalleridir.

X I X uncu asırda muntazam şehir plânları Fransızlar tarafından Pariste tatbik edilmiştir.

Sokakların nihayet noktalarında binalara, âbide- vî eserlere mevki verilir. Sokakların yekdiğerile birleştikleri noktalar - meydanlar dairevî, dört köşeli İtalyan park tarzında şekillerdir.

XVIII. inci ve X I X uncu asırlarda inşa edil- miş Avrupa şehirlerinde Paris örnek olarak kabul edilmiştir. 1870 senesinden sonra Strazburgda ve Almanyada Köln 1880 tarihinde v e 1870 de V i - yanada şehrin tevsii etrafında faaliyetler olmuş - tur. Bazı şehirlerde plân tatbikinde bir çok hata- lar işlenmiştir. Şehirlerin bulunduğu sahalar na - zarı dikkate alınmadan yalnız plânın tatbiki île iktifa edilmiştir. Halbuki plânın güzelliği kâfi ola- mazdı, o sahada ne suretle tatbiki icap ettiği dü- şünülmek lâzımdı. Bu yüzden şehirlerde daima bir uygunsuzluk göze çarpar.

Bu türlü plân tatbiklerinden ileri gelmiş hataları daha yakından takip et - mek istiyenlere Camillo Sitte'nin kitabını okumalarını tavsiye ederim. Muhtelif dillere çev- rilen kitabın Celâl Esat Bey tarafından türkçesi istanbul şehremaneti matbaasında «Şehir mima- rîsi» adında bastırılmıştır.

Eski Yunanlılar zamanındanberi bir çok mimarî tarzları tatbik edildiği için, şehirlerde yek- diğerile uzlaşamıyan her devirden bir örnek var- dı. Bugünün şehir mimarîsi, yalnız, şehirleri muh- telif tarzda binalarla doldurmak değil, şehirleri yeni bir güzelliğe yalnız insanların ihtiyaçlarını bu güzellik içinde yeni hayattan tattıracak surette temine çalışmaktır.

ingiliz bahçeli şehir, tesiri altında Almanya- da şehirler vücude getirildiği görülür. Şehir mi - marîsinin bu nevini tetkik etmek için T h e o d o r Fritsch'in «Die Stadt der Zukunft» adlı kitabını okumak lâzımdır. Orada şehirlerden muhtelif mi- saller alarak, bahçeli şehir plânlarının Almanyada hayatını izah eder. Büyük sıhhî ve güzellik dü - şünceleri üzerine atılan bu şehirlerin menşei în - gilteredir. ingilizlerden Howard «Garden Cities of to-morrow» isimli eserinde Ingilterede

amelî, bahçeli şehir başlangıcının ne suretle ingi- liz ev inşaat hayatına karıştığını pek uzun anlatır.

Bu eser ortaya çıktıktan biraz sonra Ingilterede bir cemiyet teşekkül etti. ilk eserini bahçeli şehir

plânı üzerine Letchworth'ı tesis etmiştir. Londra civarında Hampstead, Portta Bournville, Sun- light şehirleri ufak birer fasıla ile yekdiğerini ta- kip ettiler.

Almanyada bahçeli şehirler 1902 tarihinden itibaren «Alman bahçeli şehir cemiyeti» mesa - isile büyük mikyasta inkişaf eder. İngilizlerin İn - gilterede yaptıkları cemiyet gibi, bir taraftan yazı propagandaları, bir taraftan amelî örnekler veri- yordu. Almanyada pek az zaman zarfında bah -

(10)

çeli şehir fikri artık derecede tanınıyordu. Hat - tâ muhtelif şehirlerde plânlar ortaya kona - rak şehir idarecilerinin dikkatini celbeder faali - yetler ibraz ediyordu. Bahçeli şehir mimarîsinin A l m a n y a d a tekâmülünde bu cemiyetin pek büyük yardım hakkı vardır. İngilterede takip edilen program, muhite göre bazı tadillerle birlikte A l - manyada kuvvetli izler bırakıyordu.

Almanlara göre, bahçeli şehir mimarîsinde yeni şehirler tesisi düşünüldüğü kadar kolay d e - ğildir. Çünkü orada kâfi derecede yeşillikli şehir- ler vardır. Fakat limanı olan şehirlerde bu nevi yeşilliklere ihtiyaç görüldüğü vardır deniyor, ilk bahçeli şehir, Karlsruhe civarında Rüppner, Straszburg, ikinci misal Stückfeld, Nürnberg ve Dresden civarında Hellerau şehirleridir. Bahçeli şehir mimarîsini bir taraftan alkışlar, diğer taraf- tan evlere sıhhî, bediî noktalardan büyük fayda verdiğini hatırlatırım ve yarının şehirlerini süsle- mek için en kıymetli bir fikir bulurum.

Bahçeli şehir denildiği zaman hatıra gelecek şey, bir kaç bahçeye malik olan bir şehir değil - dir. Muayyen ve san'atkârane düşünceler ile ya- pılmış bir plân üzerinde yeşillik sahası bol iktisa- dî bir şehir anlaşılmalıdır.

Şehirde yüksek fiatlara oturacak yeşillikler bu meyanda sayılamaz. Behçeli şehirlerden bek - lenen şey muayyen hudutlar dahilinde şehrin bir nevi tevsii demektir. V e şehirler hükümet ve şehir idareleri tarafından satın alınmış ve plân dahilin- de ev grupları tanzim edilmiş bir şehirdir. O şe - hirlerde ikamet eden halk muayyen zamanlar için orada oturdukları evlere icar verirler.

Bahçeli şehrin Almanyada güzel örneği Dresden civarında Helleraudur. Şehir en ziyade şehir mimarisi noktasından tesis edildiği gibi sıhhî v e iktisadî noktadan ayni değeri haizdir. Şehir,

orada teşekkül etmiş « A l m a n san atkârlar cemi- yeti» tarafından inşa edilmiştir. Şehrin kurulduğu mahal fabrikaların bulunduğu bir noktada inti - hap olunmuştur. Fabrikalarda çalışan amele aile- leri küçük evlere maliktir. Oturan ailelerin vefat- larında, çocukları oturmak hakkını haizdir. İka - met etmek istiyenler muayyen bir fiat üzerinden icar vermekle mükelleftir. V e o civarda ikamet eden veya edecek olanlara ayrı bir inşaat şirketi yardımile yeniden bir çok ucuz evler yapılmakta ve kiraya verilmektedir. Evlerde oturmak için evvelâ % 60 inşaat şirketine tediye etmek mec - buriyeti vardır. Sonra kendisine ikamet hakkı ve- rilir ve müddeti doğrudan doğruya kiracıya ter- kedilir.

% 20 - % 50 tediye ettikten sonra eve sa - hip olmak istiyorsa 1 5-30 sene arasında aylık ica- rile taksitini verecektir. Kiracılar ikamet ettikleri

müddette evlerde hiç bir türlü tebdilât yapmakta serbest değillerdir. Mezkûr şehir plânında tama - mile tayin edildiği gibi, meydanlar için kâfi mik- tarda sahalar verilmiştir. İnşa edilmiş veya henüz edilmemiş şehir aksamında küçük evler için 1.5 ve 1.8 e b a d ı bulunacaktır ve mevcut ormanlar daima bulunduğu gibi kalacaktır.

1907 de Strazburgta küçük sokakları tevsi etmek suretile bahçeli şehir inşaatına başlanmış - tır. O zaman şehirde 3 4 6 0 nüfus ika - met ediyordu. Hükümet evleri satın aldı v e halka sıhhî surette yeniden evler inşa ettirdi. Strazburg idaresi, bir inşaat kumpan- yasına bekâr evi olarak 2 0 0 yataklı bir ev inşa ettirdi. Kumpanya Stückfeldte ayrıca bahçeli şe- hir vücude getirdi. Sokakların tevsii yüzünden zarar görmüş ailelere yeni şehirde 30 kuruşa 1.9

m2 yer satın aldırdı. Yeni şehir, eski şehrin cenup noktasında ve 25° merkezden uzakta bulunuyor.

Plânda murur ve ikamet sokakları gayet açık su- rette tayin olunmuştur. İkamet civarı sokakları 6 . 5 0 m eb'adındadır. Kumpanya bütün sokakla- rın 1.9 m2 na 1.50 Mark üzerinden inşaî mas- rafta bulunmuştur.

ilk devrede şehirde yalnız 4 5 0 aile için ev inşa edilmiştir. Bütün ikamet sahası takriben 2 . 5 0 m 2 ve ayrıca 1 70 tek aileli, iki aileli, daha fazla aileli evler birlikte inşa olunmuştur. Bu miktar - dan 2 8 0 i diğer ikametler için inşa edilmişlerdir.

En ucuz ev örneğinin dahilleri mutfak, hamam, iki küçük o d a ; bunların mecmu sahası 38,20 yap- maktadır. İnşaî masrafı 3 0 5 0 Mk. v e evlerin ay- lık icarı 14.80 ile 15,5 Mk. arasında tahavvül et- mektedir. En büyük ev Örneği mutfak, hamam, ve üç odayı 48 m2 sahayı havidir. Aylıkları 2 0 , 1 0 Mk. - 18,50 Mk. ve inşaat masrafı 3350 Mk. tutar. Daha büyük ev örneğinde mutfak, ha- mam, üç. büyük oçla vardır. Sahası 5 7. 1 0 m2 eder ve aylığı 2 3 . 5 0 Mk. yapar. En büyük kiralı';

ev sahası 34.80 mJ ettiği gibi bunun inçaat mas- rafı 4 . 2 0 0 ve aylık icarı 2 3 . 5 0 Mk. tutmaktadır.

En iktisadî v e fevkalâde kullanışı havi bu nevi evlerde;n Türkiyemizde de örnekler yapıl - masını çok arzu ederim. Bahçeli şehir mimarîsi, Almanyada pek büyük rağbete mazhar oldu.

Bir çok örnekleri vardır. Onlardan bazılarını bu- raya yazıyorum. Karlsruhe civarında Rüppner, Dersden civarında Hellerau, König^berg civarın- da Rothshof, Nürnberg, Magdeburg civarında H o p f e n ve Reform, Hüttenau, Neumünster, Mannheim, Ludwigshafen, Wandsbeck, Hagen, Hamburg, Würzburg, Liegnitz, München, Stutt- gart, Berlin şehirlerindedir.

(11)

İ t f a i y e m ü z e s i p a v i y o n u

Fatih

Belediye f e n heyeti m i m a r î ş u b e s i ( M i m a r H. Adil)

İstanbul itfaiye müdüriyetinin teşebbüsü ile, bslediye tarafından, Fatihte, itfaiye müdüriyeti garajının bahçesinde, paviyon halinde gayet az bir masrafla bir müze inşa edilmiştir. Şimdilik İstanbul itfaiye müzesinin esasını teşkil edecek olan bu bina mustatıl şekilde bir salc'ndan ibarettir.

Bu salonda elli senedenbeıl ilk mahalle tulum , hacılığından, askeri itfaiyeye ve bugünkü munta- zam teşkilâta kadar geç sn safahat, gözükmektedir.

Binanın pencereleri, haricî silûetine muvafık suret. P a v i y o n u n i ç e r i d e n İki g ö r ü n ü ş ü

(12)

te, yüksekten, ve uzun müstatilî şekilde inşa edil- mişler, bu sebeple salonun bütün sahasından kâfi derecede istifade edilmiştir.

Mevcut bir miktar malzemesinden maada, bu

paviyoıı sek;z yüz lira gibi ufak bir para ile viiccdc getirilmiş olduğundan en mahdut şerait altında en kıt vasıtalarla çalışan Türk mimarının buna rağ- men bir eser yapabildiğini göstermek itibarile şaya- nı dikkattir.

(13)

Aziz- b e y evi - E s a s g ö r ü n ü ş I''ulı> Spor• Kadıköy

S u a d i y e d e i k i e v

M ü h e n d i s Fikri ve m i m a r A b i d i n

1 — A z i z Bey evi.

Suadiyede A z i z Bey evi, Bağdat caddesi üzerinde denize ve esnuba nazır köşe başında bir

bahçe içinde inşa edildi. Arazi kil v c altı kesme kaya olduğundan ekseri mevsimlerde toprak se-

viyesinden 6 0 cm. aşağıda su toplanıyor. Bodrumu elerinde yapmak bir çok tecrit masraflarını mucip olacağından zemin kat döşemesi b a h ç e seviyesin- deki 1.80 m yukarıda yapılmak lâzımgeldi. Bu da, binanın sivri gözükmemesi için çatının lüzumun- dan biraz daha geniş saçaklı yapılmasını intaç etti.

Bahçeye hafif örgülü bir demir kapıdan ge- çilerek eve sol yandan on basamakla çıkılan bir

perçtan giriliyor. Kapı tek kanat v e demir. Ka- pının yekpare buzlu camını muhafaza eden d e k o - ratif parmaklık ince lamadan bükülerek kaynak yapılmak suretile imal edildi. Kapıdan bir taşlığa giriliyor. Burası bir camekânla içeriki holden ay-

rılı. Binanın kapısı şimali garbiye dönük oldu- ğundan içerisi bu suretle rüzgâr ve soğuktan mu- hafaza edildi. Taşlığın sağında portmanto, so-

lunda büronun kapısı, bu o d a yapı sahibinin ar- zusile içeriden ayrı yapıldı.

H o l e girince sağda oturma ve y e m e k odala- rı, karşıda ofis, solda merdiven v e halâ var.

Oturma v e y e m e k odalarını açık bir kırık kemer ayırıyor. Oturma odasının geniş penceresi caddeyi ve denizi görüyor. Yan duvarın ortasın- daki şöminesi içeriden ateş tuğlası, dışarıdan da

yeşil damarlı mermer taklidi kaplandı. Y e - mek odasından geniş bir v e r a n d a y a çıkılıyor. V e - randadan bahçeye ufak bir merdivenle iniliyor.

Mutfak evin arka sağ köşesini teşki' ediyor. Mut- faktan ofise, b o d r u m a ve b a h ç e y e geçmek kabil.

Mutfakta yerler çini, bulaşıklık, tezgâh ve ocak fayans kaplıdır.

Üst katta yatak odaları, b a n y o ve hizmetçi o d a - sı var. Şimale bakan yatak odasının ö n ü n d e mah- fuz bir loca yapılmıştır. Cenup tarafındaki büyük yatak odasının önünde, üzeri kısmen kapalı bü - yük bir balkon mevcut olup burası sabah kahve-

(14)

altısına mahsus ve evin en güzel manzaraya hâ- kim bir yeridir.

Evin iç merdiveni ahşap ve kontrplâk sü - pürgeliklidir. Korku'uk yarım tuğla, çimento sıvalı bir duvar üstünde ıhlamur küpeşteden ibarettir.

Kapılar kısmen camlı, iki taraflı kontrplâk ve be- yaz ripolin yağlı boyalı ve salonların badanası tut- kallıdır. Zemin çimento şap üzerine lino'eum, te- raslar renkli mozayik çini kaplı, kat döşemeleri ile tavan ve saçak betonarmedir.

Bahçe duvarlarile beraber bu ev 10750 li- raya maledildiğinden binanın metremikâbı 1020 kuruşa geldi.

S u a d i y e t a r a f ı n d a n g ö r ü n ü ş ve k ö ş e d e n g ö r ü n ü ş

(15)

••• .i

A r k a c e p h e ve kat plânları

(16)

S e ğ v e sol y a n c e p h e l e r

(17)

E s a s d e m i r k a p ı tafsilâtı , y e m e k o d a s ı n d a n o t u r m a o d a s ı n ı n g ö r ü n ü ş ü , m e t h a l tafsilâtı, y a p ı

e s n a s ı n d a b e t o n a r m e s a ç a k kalıpları

(18)

E s a s g ö r ü n ü ş ? Foto Spor - KmlıkAy

2 — Feride Hanım evi.

Bu ev de Suadiye Bağdat caddesi üzerinde 21V45 m, eb'admda bir bahçe içinde yapılmıştır. Alt kata, bir kaç basamakla çıkılan geniş bir terastan hafif ve camlı bir demir kapı ile giriliyor. Oturma ve yeme.1-:

odaları terasa, caddeye ve denize bakıyor. Şömineli yemek odasından bir camekânla hususi iştigal oda- sına geçilebiliyor. Bu katta bir ofis, bir mutfak, bir çamaşırlık ve bir do halâ var. Ahşap bir merdiven üst katın sofasına çıkıyor. Bu sofaya üç yatak oda- sının, bir hizmetçi odasının, bir banyonun ve dar yüzü caddeye bakan kapalı bir terasın kapıları açı- lıyor. Hizmetçi odasında yerli yük ve dolaplar var.

Bu evin de döşeme kaplamaları betonarme döşeme üzerine çimento şap ve linoleum. Banyonun döşeme- si yeşil benekli mozayik çini, duvarları mavi bantlı fayans kaplı. Kapılar iki tarafı Kontrplâk, beyaz ri- polin boyalı.

Bina, önündeki hafif bahçe duvarile birlikte 7400 liraya maloldu ve metremikâbı 975 kuruşa geldi.

mMEfŞpaSEt £ 7

• T

I.-»' • s - '

Z e m i n k a t p l â n l a r ı . 1 : 2 0 0

(19)
(20)
(21)

C e p h e

B i r v i l l â p r o j e s i

M i m a r Arif H i k m e t

Bu villâ boğaziçinde Trabya ile Büyükdere arasındaki şosanm güzel bir mevkiinde inşası dü- şünülmüştür. Önünden c a d d e geçer ve caddenin diğer kenarı denizdir. Villâ zemin katı ve birde kattan ibarettir.

Deniz kenarında olduğu için b o d r u m katı yoktur. Zemin katı kâmilen hizmete tahsis edil- miştir. Garajı ve şöför odası vardır. Bu villâ

müreffeh ve kalabalığı az bir aile için düşünül- müştür.

Dıvarları tuğladır. Çatı ahşap v e üzeri e- ternit kaplıdır.

Sıvası, açık bir renk olarak düşünülmekte- dir. Projenin tertibinde ve detaylarında, daima olduğu gibi, Arif Hikmet'in hususiyetli düşünüş- leri görülmektedir.

(22)
(23)

1 — Mustafa B. evi. Eskişehir.

Eskişehirde Devlet Demiryolları mühendis - lerinden Mustafa Beye ait olan bu evin inşaatına yeni başlanmıştır. Ev nehir kenarındadır ve oda- lar cenuba müteveccihtir. Zemin kat bir salon bir yemek odası, bir mutfak ve bir halâdan ibarettir.

Merdiven altından ufak bir merdiven ile bodrum- da kömürlük vazifesini gören bir mahalle inilir.

Ev nehir seviyesinden 5 metre yüksekte olduğun- dan bu mahalle su gelmemektedir. Birinci kat bir karıkoca için ve bir de çocuk için olmak üzere iki yatak odası ve bir banyodan ve halâdan mürek- keptir. inşaat tuğla duvar üzerine oturtulmuş be-

tonarme döşeme olup çatı ruberoittij.

Kat irtifaları banyo, mutfak antre gibi ma- hallerde döşeme üstünden tavana kadar 2.30 ve yatak odaları ile oturma odaları 3.00 metredir.

Kat pilânlarl 1 : 2 0 0

G ö r ü n ü ş

(24)

2. Fethi B. evi.

Bu proje Devlet Demiryolları emniyet tesi- satı şefi Fethi Beye aittir.

Evin inşaatına ilkbaharda başlanacaktır.

Proje sırf ucuzluk noktai nazarından düşünül - müştür. Ev bir karıkoca, bir çocuk ve bir kayın- valde için tertip edilmiştir. Bütün odalar denize ve cenuba müteveccihtir. Zemin ve birinci katın mecmu sahası 96 rnetremurabbaıdır. Kat irtifa - ları antre, mutfak, banyo ve halâlarda 2.30 dır.

Oturma odası ve yatak odaları 3.00 metredir. İn- şaat tuğla duvarlar üzerine doğrudan doğruya oturmuş betonarme döşeme ve çatı ruberoit ola- caktır.

kat pllânları 1 : 2 0 0

(25)

M i m a r K e m a l e t t i n ve e s e r l e r i

M i m a r Nihat

Beş sene evvel aramızdan çekilen üstadı- mız merhum mimar Kemalettin'in memlekete yaptığı hizmetler dolayısile biz mimarlar nez-

diııde kıymeti pek yüksektir. Merhum bahriye kaymakamlarından Ali Beyin oğlu olup 1 869 ta- rihinde İstanbul'da doğmuştur.

Mühendishanenin yetiştirdiği en güzide ta- lebelerden olup 1891 de mektepten şehadetna- me almış ve hükümet tarafından mimarî tahsili

için Almanya'ya gönderilmiş, Berlin'de iki sene tahsil etmiş ve bir müddet dahi hükümet mimar- lığında staj görmek üzere çalışmıştır. Devri is- tipdadın son senelerine müsadif olan zamanlar- da memleketimizde Türk mimarı hemen yok gi- biydi. Gerçi Mühendishane ve Sanayi nefisenin lesisleri tarihi bundan çok eski ise de Türkler a- rasında bu san ata rağbet eden ve bunda isti- dat kabiliyetini yoklayan y o k idi. Sanayii nefise- nin bu şubesinin o zamana kadar yetiştirdiği ek- seriyetle yabancı gençlerdi. Memleket içerisinde

büyük inşaat Avrupalı mimarların ve küçük- leri dahi duvarcılık ve dülgerlikten yetişme kal- faların ellerinde idi. Türk san'ati tamamile unu- tulmuştu. Merhum Kemalettin Avrupa'dan memleketine döndüğü vE-.kit hiç şüphe y o k ki mimarlıkta kendisine öğretilen tarzlar hiç Türk tarzı mimarisile alâkası olmıyan malûm k l â s i k tarzları idi. Her millet kendisine has bir

çığırda yüviir. işte kıymetli üstat da sanât ve ilim müktesebatının bütün semeresini kendi mil- letinin san'at sahasına hasretti. Sinan'ın, Kasım - ın ve eslâfının izlerini tuttu, ilk iş talebe yetiştir- mek oldu. Senelerce çalıştı. Aşağıda zikrolunan eserleri vücude getirdi. V e gerek Mühendisha- nede ve gerek Sanayii nefisede senelerce hoca- lık ederek memlekette mimarlığa büyük bir şevk uyandırdı.

Mimar Kemalettin'in Meşrutiyet"ten evvel- ki eserleri Berîin sefiri esbakı, Galip Bey merhu- mun Rumelihisarının yükseklerinde yaptırdığı iki köşkle başlıyan ve bir çok ahşap evlerle köşk- ler v e konaklardan sonra A c ı b a d e m ' d e Hicaz valisi A h m e t Ratip Paşa merhumun inşa ettirdi- ği köşkte nihayet bulan ahşap inşaat ve mimari- nin tatbikatına aittir.

Bunlardan bilhassa Nişantaşı'nda ismail Pa- şa konağı, Nişantaşı'nda Halil Paşa konağı, Or- taköy'de tepedeki Büyük Sultan köşkü ve Acı- b a d e m ' d e A h m e t Ratip Paşa köşkü (şimdiki Çamlıca Kız Lisesi) zikre şayandır. Bu ikamet-

gâhlarda yapı sahiplerinin zevk ve arzusu bina- nın tecsimatına hâkim ise de talî tecsimat ve tezyinat mimara aittir. Bu hususî evlerden başka Haydarpaşa'da Muhacirin misafirhanesi ve Filibe şehrinde Şark Demiryolları istasyon bina- sı mimar Kemalettin'in bu devre ait son eserle-

rindendir.

Meşrutiyeti müteakip Evkaf nezareti inşa- at ve tamirat müdiriyet ve ser mimarlığına tayin olunan mimar Kemalettin, 1 nisan 335' tarihine kadar d e v a m eden memuriyeti esnasında Evka- fa ait büyük binaları inşa etmiş, mimarî âbidat ve asarı âtikayı tamir ve ihyaya çalışmıştır.

Her biri ciddî birer mimarî kıymeti haiz o- lan bu yeni binalarda millî mimarinin ihyasına ve tezyinatın stilize edilerek tesbitine çalışmış dahilî taksimatta ve inşaî teferrüatta fennî ta- rakkilerin tatbikine ihtimam edilmiştir.

Mimar Kemalettinin esaslı eserlerini vakıf hanlar, hastahane, cami ve mektep binaları teş- kil eder. Bunlardan 1 , 2 , 3, 4 üncü vakıf hanlar ikmal edilmiş, Şehzade camii civarında Vefaya

giden yol üzerinde başlanan 5 inci vakıf hanın son iki katı ikmal olunamıyarak harbi umumî se-

(26)

G a z i m u a l l i m m e k t e b i . A n k a r a

D e v l e t d e m i r yolları m e r k e z b i n a s ı p r o j e s i

(27)

bebile natamam kalmıştır, istanbul şehrinin en mühim içtimaî ihtiyaçlarından birini tatmin ede- cek tertibatı hâvi olan bu binanın ikmal oluna- maması şayanı teessüftür. İki katı birden büyük ve vâsi bir konferans salonunu, bir kütüphaneyi, ali katında rahat bir kıraathaneyi ve üst iki ka- tında taşralı talebeye mahsus odaları hâvidir.

6 ıncı Vakıf han: Atikali Paşa camiinin şar- kı cenubisinde Miidafaai milliyeye mahsus ola- rak küçük ve yalnız iki katlı bir bina olarak baş- lanmış, yalnız temelleri ikmal edilebilmiştir.

7 inci Vakıf han: Yeni postahane karşısın- da Evkaf arsasına inşa edilmek üzere yalnız pro- jeleri. inşaat şartnamesi tanzim edilmiştir. Şehre- mininde 400 yataklı Valde hastahanesi, ida- re ve merkez binası, iki katlı iki haricî hastalıklar paviyonu ve ameliyatı cerrahiye dairesi iki katlı üç dahilî hastalıklar paviyonu ve hamam, teda- vii bilma' dairesinden mürekkep olarak haricen, kamilen ikmal olunmuştur. Bu mühim eserin mutfak, çamaşır dairesi, sarı hastalıklar paviyo- nu, makine dairesi ve tekmil tertibatı dahiliye ve sıhhiyesi de harpten sonra ikmal olunmuştur.

Mimar Kemalettin'in mektep binalarından Mektebi Kuzat, Beyazıt'ten Süleymaniye'ye gi- den yol üzerinde ve şimdi Darülfünun kütüpha- nesini ihtiva etmektedir.

Mühendis mektebi; Gedikpaşada yarısının yalnız temelleri inşa olunabilmiştir. Reşadiye mektebi; Eyüpte Sultan Reşat türbesi civarında- dır. Bostancı ilk mektebi; Bostancı camii civarın- dadır. Göztepe ilk mektebi natamamdır. Ayaz- ma mektebi; Üsküdar Ayazma civarındadır.

Mekteplerden başka Mimar Kemalettin'in

eserleri arasında Sultan Selimde Hamidi ev- vel medrese ve kütüphanesi. Bostancı ca- mii, Bebek camii, Kamerhatun camii vardır.

Bunlardan başka Selânik istasyonu yal- nız temel merasiminin icrasile kalmıştır. Edir- ne istasyonunun çatısı da dahil olduğu halde aksamı inşaiyesi tamam olmuşsa da harpten dolayı Edirne'nin şimendifer kapışmada Türk milletinin mimarisini verecek olan bu ese- rin de ikmali müyesser olmamıştır. Bu suretle mimar Kemalettin'in vücude gelen asarı meya- nındrı natamam veya resim kâğıtları üzerinde

kalan bir çok mesaisi vardır. Harikzedegân a- partmanları, Ankara'daki eserleri, Kudüs'teki eserleri son mesaisi addolunurdu.

Harikzedegân apartmanları hitama er- dikten sonra mimar Kemalettin Mescidi A k - sa'nın ve Camii Ömer'in tamiri için Kudüs'e da- vet olunmuştu. Bu iki binanın tamiri asarı âtı- lca noktainazarından büyük ehemmiyeti haizdir.

Bir asarı âtika şehri olan Kudüs'ün bu iki bina, bütün kıymet ve cevherlerini teşkil eder.

Üstadın bilhassa bu tamirattaki muvaffaki- yeti çok mühim ve Türklük namına çok şayanı iftihardır. Vefatından iki sene mukaddem Ankara'ya Evkaf inşaat müdirıyetine geldi- ği vakit Cümhuriyete kavuşan yeni memleketin- de çok cevval çalışarak hayatının en neş'eli gün- lerini yaşıyordu. Bir taraftan Evkafın binalarını ikmale sâyederken diğer cihetten Muallim mek-

tebi ve Devlet Demiryolları merkez binası gibi eserlerine de başlamıştı. Mimarın bugünkü dev- rei teceddüdünde kendisinin yüksek fikirlerinden tam istifade edileceği bir zamanda ebedî ufulü memlekete ve mimarimize büyük bir ziya dır.

C a m i p r o j e s i

(28)

m m j g g m

H a r a b e l e r i n u m u m î g ö r ü n ü ş ü

K a r a k u > u m - ç u h a r a b e l e r i

M i m a r B. O. Celâl

Karakurum'da Çu havzasında Moğol lamaları - nın yaşadığı ve elyevm Erden _ Çu manastırı adile tanılan büyük bir Buda manastırı mevcuttur. Gerek bu manastırın bulunduğu mevki ve gerek civarı Türk san'at ve tarihi için tetkike çok değerlidir. Ma- lûmdur ki Karakurum ta Hiyong-Nu'lar, Tukyu'lar ve Kutluk devleti, daha sonra Uygurlar ve ondan sonra da Türk „ Moğol imparatorluğu devrinde, hu- lâsa milâttan evvel ve sonraki zamanlarda pek bü- yük saltanatlara yer olmuştu. Tukyu ve Kutluk dev- leti zamanında hudutlar Japon denizi kıyılarından Hazer denizine kadar uzanıyordu. En son milâdın XII inci asrında teessüse başlıyan ve yine hudutları ta mavi Tıma kaynaklarından Kora denizine kadar uzayan geniş ülkenin sahibi büyük Moğol dsvletini kuran Cmgiz Han ve oğulları zamanında bir kere daha cidden çok şa'şaalı ve ihtvşamlı bir saltanata saha olmuştu.

Giyom Rübrük isminde Avrupalı bir misyoner büyük Moğol imparatorluğunun hakanlarından bi- rini şevket ve dar atının en parlak bir zamanında görmek saadetine ermiş olduğunu söylüyor ve diye*

ki: [Moğollar dünyanın dört bucağına mazlum ka-

vimleri kurtarmak emelile yaptıkları büyük sefer- Isrde her nevi san'atkârları da ihmal etmemişlerdi.

Karakurum büyük ve muhteşem bir şehirdi.

İyi tesis edilmiş hendesi yolları, fevkalâde munta - zam parkları ve bahçeleri san'atkârane idi. Devrin ihtişamına göre bu parkları, bahçeleri süsliyen ve

B i r i ı O b o

(29)

gümüş yalaklarına, süt, şarap ve kevser akan zarif çeşmeleri ve havuzları var idi.]

İşte bu şehir harabeleri üzerinde tesis edilen (Ç'u) manastırı Moğol lamalarının yaşadığı pek asu- de ve sakin bir yerdir. Cengiz Han ve oğullarının tesis ettiği şehir gerek haricî taarruz ve dahilî iğti- şaşlar ve gerek iklimi tesirlerle harap olduktan son- ra 1585 tarihinde burada ilk Buda manastırı inşa ediliyor. İkinci defa da 1789 da Abatay Han tara- fından elyevm mevcut mabet ve manastır yaptırı- lıyor.

Manastır; Çin ve Türkistan karıştırılmış bir mimarî üslûptadır. Heyeti, umumiye plânı dört cep- helidir. Uzaklardan görünen silûeti beyaz renge b o - yanmış pilönlarile bir şehri koruyan kale vs burç- larını andırıyor ve çok geniş bîr sahayı kaplıyor.

Polikron cepheleri ve müteaddit kapılıkları çete za- rif ve ihtişamlıdır. Dahili muntazam tesviye edil- miş geniş bir meydanı ve bu meydanın merkezinde ûyrıca bir plâtformu vardır. Manastın inşa etti- ren zatın bu plâtformda ihtişamlı bir çadırı var- mış ki bu çadır bilâhare Urga mabetlerinden birine nakledilmiş ve mukaddes eşya meyanında m u h a f a - za edilmekte imiş. Meydan; üzerleri Tibet ve Moıı- golca yazılı granitten ağır stellerle çerçiveleniyor, iki granit stelin üzerine oturtulmuş taştan bir ars- lan heykeli hep eski devirlere aittir. Bütün bu eski monolitlere iki sıra dizilmiş sayısız Soburka (*) 1ar refakat ediyor. Rivayete nazaran burada elyevm

(100,000) Buda heykelciği ve 5500 boyalı resim ve Soburka mühim miktarda mukaddes eşya, yazı ve kitap kolleksiyonu mevcuttur.

(--*) Soburka — Buda mabet ve manastırlarında mukaddes addedilen taçlara Lamaların verdiği isimdir.

Şimdi esrarlı bir sükûtu temsil eden Karaku- rum'un bu ketum mabedi, kırmızı libaslı lamala- rın hafif ve ritmik adımlarla gezindiği bu manastır sanki huşuun sessizliği içinde binlerce sensdenberi kurulan ve bugün bozkırlar, bataklıklar altında gö- mülü yatar kadim Türk medeniyetinin dillerde e f - sane olmuş ihtişamını, mukaddes hatıralarını bes- teliysıı ve hicranlarını yalnız ıssız çöllerin ebedi ziyaretçisi rüzgârlarla başbaşa terennüm eden - Ma,, vi gök altında, karatc'prak üstünde - yaslı uhrevî bir diyar olmuştur.

Erden - Çu manastırı yolunda Karakurum dağ.

l a n mütemmimatmdaıı Zırtlan dağı namile anılan tabii bir ehram vardır. 10-932 sayılı Mimarda resmini dercettiğ'miz yazılı dağdan başka olan bir tarafı ya.

zılı bu ikinci dağ, siyasî ve medenî mevcudiyetlerini böyle ebedî tabiat parçalarına yazan Türkün mede- niyet ve san'at tarihi namına şüphesiz ki çok dik.

kate şayandır. Buradaki yazıların üç parçası: Tibet ve b:ri yine eski Türkçedir.

Manastıra pek yakın bir yerde dahi her nasılsa şimdiye kadar sağlam kalmış olan granitten yontul- muş büyük bir kaplumbağa heykeli bulunuyor. Mo- ğollar buna Obo [*] diyorlar. Bu Obonun Karabal- kasun harabelerinde olduğu gibi üzeri bağa kakma ve sedef işlemeli olması harhalde Uygurlar devrine aidiyeti ihtimaline kuvvet veriyor.

Koşoçaydam - Karabalkasun ve hulâsa bütün bu havalide böyle serpilmiş bir çok obcJar ve m o n o - litler görülmektedir ve bunlar hepsi ayrı ayrı tetki- ke değerlidirler.

[*] Obo — Millî ve mukaddes mezarlar üzerin- deki taştan şekiller ve heykellere Moğolların verdiği is'mdir.

(30)

M i m a r î d e h i s v e m a n t ı k

M i m a r M a c a r o ğ l u S a m i

San'atın gayesini her devir kendi isteğine göre tarife çalıştı. Değişen şekillere rağmen san'- atkâr değişmedi. Mevzu'arı muhitinin mahsulü oldu. Bir cümle ile san'atkâr duyduğunu duyuran adamdır. Evvelâ hissetmek sonra hissettirmek.

Bu hissin ifadesi de en karışık şeklini mimarîde bulmuştur. Haricî tesirlerin ne gibi istihalelerle

taşta, ağaçta şekil aldığının izahı müşküldür.

San'at hislere hisler de tahteşşuura bağlıdır.

Bu teessürlerin tahteşşuura birleştikten sonra yeni bir kisve ile çıkışları odunu kâğıda tahvil eden fabrika yahut çiçekten bal yapan arıyı g ö l g e d e bırakacak muaddaliyettedir.

Ç o k muhterem bir hocamız bir bahiste ne yaptılar diye mi soruyorsunuz. Neyi yıktılar diye sormalısınız diyordu. Tekâmül eskiyi yıkmakla başlıyor.

Memleketimizde modern mimarî ceryanları- nın ne zaman başladığının tesbiti tarihin vazifesi olsa da burada bir kaç söz söylemek te pek m e v - simsiz değildir.

San'atta tekâmül tedricî mi, hamlevî mi olur. Bunun münakaşasını yapmıyacağız. San'at- kâr her şeyden evvel cemiyetin ve mutinin malı- dır. San'atkâr mı cemiyeti yükseltmeli, cemiyetin yükse'mesile mi san'atkâr yükselmeli. Bu da ayrı koca bir bahis, fakat şu muhakkak ki bunlar yek- diğerine çok sıkı bağlarla bağlıdır. Belki her ikisi de oluyor. Fakat muhitinden pek aykırı giden san'atkârları muhit takip etmiyor. Türk mimarla- rının yeni mimarîde henüz bellibaşlı bir eser vücu- de getirememelerinin bir çok mühim sebepleri me- yanında köhne zihniyetlerle mücadeleye mecbur kalmaları da zikre şayandır. Klâsik diye belledik- leri tarzdan vazgeçip derhal yeniyi benimseyi - vermeleri iştiyaklarının şiddetini göstermesi itiba- rile sayanı dikkattir.

Klâsik mimarîde sanat terbiyesi; tenasübü,

mütenasip diye belletilen şekillerle öğretmekti.

Bilâhare bu hazır elemanları bir araya getirmekle kompozisyona çalışılırdı. G ö z modüllere alıştırı- lır. Zarif bir sütunun kutrile irtifaı arasındaki nisbet, kolonlar arasındaki açıklığın kaç m o d ü l olacağı frontonun meylinin nasıl çizileceği, tezyi- natın binaya nisbet hangi tarzların nerelerinin ne gibi şekillerle tezyin edileceği ilâh. kaidelerle bir- likte gözün terbiyesi esas tutulur. Mimar gözüm şurada bir şey istiyor derse oraya ne şekilde tez- yinat gideceği de zaten muayyen olduğundan yerleştiriverirdi.

Bu kaideler o kadar teşmil edilmişti ki sade- lik, dinî hisler, hafiflik, azamet, haşyet, neş'e, kuvvet, gibi hislerin ifade şekilleri bile taayyün etti. Ciddî bir mabedin dorik tarzında olabileceği gibi sadeliği arzu edilen binalarda bu tarz âdet oldu. Korentiyenin zarafetinden gerek romendeki azamet v e ihtişamından gotiğin esrarından istifa- de m o d a olmuştu. Görülüyor ki bu faaliyet bir takım kaideler tahtında cereyan ediyordu. Kaide- lere bağlı kalmak hem zor hem kolaydır. Zorluğu bunların haricine çıkmanın kabul edilmemesi ko- laylığı ise icat mecburiyetinden vareste kalınına- sidir. Bu şekillerin delâlet ettikleri mâna asırlarca kabul edilegelmiştir. Sirayet zihniyeti ile bizce de kabul ediliverir.

Esası taklit olan bu çalışma taklidi bile ta - mam yapamamaktadır. Zamanımızın ihtiyaçları ve malzemesi o kadar değişti ki ancak yaşadık - ları devre uygun gelen tarzlar kopya bile edile - memektedir. Fakat san'at bu mu? San'atin bu olmadığını herkes itiraf ediyor.

Yeni mimarî ise motiflerin terkibile vücude gelmiş değildir. Tekbaşına mâna ifade etmiyen bir k o y u mustatil ( p e n c e r e ) nin açık bir murabba içine konuluşile yekdiğerine münasebetlerinde gü-

(31)

zellik aranıyor. Bu bir araştırmadır. Bunda mu - vaffak olmak bin kat güç ve herkes bir icada mec- bur. icat ise zengin bir muhayyelenin mahsulü ayni zamanda hissi selim sahibi olmağa vabeste- dir. Bir taraftan vücude gelmiş eserlerle muhay- yelemizi zenginleştirirken onları asla kopye etmi- yerek yaratmıya mecburuz. Çünkü yeni mimarî kopye edilemez. Heyeti umumiyenin ahengi bi - nayı aynen nakletmekle bile muhafaza edilemez.

Modern eser muhitile mâna alır. Muhite yabancı kalması onun kıymetini çok düşürecektir.

Yeni mimarîde binanın maksadına en uygun olması şarttır. Çalışma, yemek, uyuma, okuma, eğlenme, oyun için ayrılan yerlerin ilk düşüncesi maksada tevafukudur. Bu meseleyi temin için ge- rek bizden evvelkilerden miras kalan tecrübele- rini ve gerekse kendi his ve mantıkimizi kullanı- yoruz. Tarih mimarî ve nazariyatı mimariye bize ancak bu tecrübelerden alınan dersleri öğretir.

Ta ki biz de işe yeniden başlıyarak hatalara diiş- miyelim ve yeni bir şey icat ediyorum diye eski- leri tekrar etmiyerek mesaimizi bulduğumuz nok- tadan ilerletmeğe hasredelim.

Şu halde mimarînin ilim tarafının gayesi ta- ayyün etmiş oluyor. Bu kifayet edecek midir.

Hayır. Nitekim ihtiyaçlarımızın daimî tahavvü'ü- ne karşı nazariyat tesbit edilmiş şekilde daima kitapta kalmaktadır. Bugün yazılan bir eser bile şâmil bir kifayette değildir. Çünkü mahallîdir, umumî olamıyor, ihtiyaçlarımızın her gün değiş- mesinden daha mühim olarak iklim, muhit, se - viyyei içtimaiye hattâ malzemenin ayrı ayrı oluşu tasniflerini güçleştirdiğinden fikir ancak yerinde

kıymet kazanıyor. Newyork gratsiyellerinin Istan- buida mânası yoktur. Le Corbusier Cemiyeti A k - vam binası konkurunu kazanamamıştır. Size be- ton pencere yapayım derseniz burada gülerler.

Amerikada yalnız şeffaf camdan ev yaptıran siv- ri akıllılara rast gelinebilir. Bütün bunlar mahallî kanaatlar ve ihtiyaçlar mahsulüdür. Bunlara rağ- men mimarlığın ilim tarafını ihmal etmek te kimsenin ak'ına gelmemelidir. Yine diyebiliriz ki bu şartlardan biridir. Fakat mimarlık da, bundan ibaret değildir.

Fransada bir sinema binası yapıldı. Bunda fikir yeniliği derhal kendini gösterir. Seyircileri dört duvar arasına kapamağı onlara eziyet etmek telâkki eden mimar duvarlar yerine pencereleri taraçaları havi bina taklitleri yıldızlı yahut güneşli sema gibi bir çok tesisatla seyirciye dört duvar arası hissini unutturmak istemiş. Bina çok rağbet görmüş. Burada şayanı dikkat iki nokta var: Bi- rincisi nazariyata bağlanmanın yeni şekiller ibda- ından mahrum bırakacağı, ikincisi hislerimize ve- rilen kıymettir. Birincisi için denilebilir ki müsait

muhit meselesi ve mimarın sürükleyici kudretidir, nazariyat ancak yenisini kuramıyacakların tâbi kalacağı düsturlardır.

ikincisine gelince bugünün en mühim mese- lesidir. Hisler. Ferdî hayatta daima hislerile ida- re olunan insanlar cemiyette kendilerine aklî ve mantıkî kaide'er bulmuşlar ve bunlara bağlı kal- mışlardır. O kadar ki bugün aklın tahakkümü al- tında bunalanlar ancak san'at muhitinde kendile- rine gelebilmektedirler.

Demek ki hisler ancak san at meydanında at sürebiliyorlar. Hislerimizle idare olunuyoruz.

Kararlarımızı tartarsak en mantıkî zannettikleri - mizde bile mantıkin rolü hislerimize destek ol - maktan fazla değildir. Hattâ o kararımızın icra - sında bile hislerimizi okşıyan cihetlerinden kuv - vet alıyoruz. Bunu böylece itiraf eden kaç kişi vardır.

San atta her şeyden ziyade samimiyet vardır.

Samimi olmalıyız. Son zamanlarda dilimizin pe- lesengi «ben bunu mantıkî olduğu için yaptım,»

veya bu inşaatın icap ettirdiği şekildir! Bu şu ihti- yaca tekabül edecektir...! ilâh. Yürütülen bu man- tıkî esbabı mucibeler serisinin kendi kendimize bi- le itiraf edilerniyen duygulara kalkan vazifesi gör- mekten başka rolü yoktur. Bunu güzel olsun diye yaptım yahut şu hissi vermek istedim diyebilmek- ten çekinmek niçin? Nitekim yeni mimarîyi tarif ederlerken bilmem dikkat ettiniz mi şu evsaftan bahsediliyor.

Ucuz, sıhhî, inşaî, hulâsa mantıkî. Şu halde yeni mimarî san'attan uzaklaşmış mı oluyor?

Bunlar öyle kaideler ki lâalettayin bir fen adamı bu şeraiti haiz binalar vücude getirebilir. Akıl bunları bilriyaziye halleder. Çıkacak makineye bir san at eseri mi diyeceğiz. Bir eserin eseri san'- at olabilmesi için kültürümüz nisbetinde bizi mü- tehassis etmesi lâzımgelecektir. Fakat hislerimi - zin harekete gelebilmesi için aklımızın onu rahat

bırakması lâzımdır. Bir musiki eserinin dinlen- mesi nasıl bir sessizlik isterse hisler de şuurdan

susmasını rica eder. Şuuru fışkırtacak hatalar, eserin ipnotizmesini inkıtaa uğratır. Şuurun ten- diki daima vardır. San ata tahteşşuurun mahsulü demiştik. Bazılarınca tahteşşuur üzerinden şuurun baskısını kaldırarak hiç değilse hafifleterek daha iyi muvaffak olunabileceği kanaat halindedir, ilk vasıta olarak ta içki hatırlarına gelir. içmeyince çalamıyan, okuyamıyan, yazamıyan, çizemiyen -

!er vardır. Bunlar bazı san at şubelerince doğru olabilir. Belki, fakat mimarî için değil. Çünkü de- min de söylediğim gibi şuurun tenkidi onun için daima hazırdır. V e eser herkese yüzlerce sene teş-

(32)

hir edilecektir. Şuurumuzu tırnıalıyacak hatalarım görmemek için sarhoş olmaktan başka çare yok- tur. Heyecandan mahsul bediî eserler ise bizi ya- ratıldığı andaki teheyyüçlere götürebildikleri de- recede mükemmel eserlerdir. Ancak öyle büyük fikirleri ihtiva etmeli ki şuurun tırpanına uğrıya- rak cascavlak kalmasın ve göz önünde tutulan ilk fikirlerin etütle tekemmül ettirilmesinde hâ - kim fikirlere aykırı koşacak teferruata saplan - mamak icap eder ki (ifadede vahdet) diye ara- nılan bir şart ta budur.

Hislerimizin bizi aldattığını biliyoruz. Fa - kat biz buna bile bile razıyız. Avunmak. Fakat hayat ufak bir aksilik yüzünden kaybedilmiş fır- satlarla doludur. Bugün gaye yaşamakta ıztırabla- rı hafifletmektir. Kurnaz bir dişçinin tedavi esna- sında hastasına sinema seyrettirerek ağrıyı duyur- maması, losturacı dükkânında ayakkabı boyanın- cıya kadar geçecek bir zamanda bile intizarın ateşten daha şiddetli olduğunu duyurmamak için radyo çalınması, ahvali âdiye hükmüne girmiş-

tir. Ya biz mimarlar ne yapıyoruz. Bir koridorun uzunluğu bize neden azap verir. Suadiye tarafla- rında yeni yeni peyda olan villâları gördünüz mü?

Meselâ! Zeminle beraber bir kat olduğu halde ha- riçten dik bir merdiven doğruca birinci kata çık- maktadır. Bu merdivenlerin zayıf demir korkulu- ğu çıkmak mecburiyetinde kalacağınız basamak- ların yekûnunu sizden saklayamazken muztar kal- madıkça oradan çıkmıyacaksınız. Bir gün olur da çıkmak icap eder diye manzarası bile insana ezi- yet vermektedir. Halbuki hepimiz yüzlerce basa- makları hissetmeden çıkıp inmekteyiz, kapısın- da bir eşik olan mağaza dükkân sahiplerince makbul değildir. Sebebini sorunuz müşteriyi içeri çekmez bilâkis girmekten men'eder diyecektir.

Sekiz santimlik bir eşiği atlamak bize neden sıkın- tı veriyor. Bu vadide binlerce misal söylenebilir.

Netice şudur: Bizi daima aldatabilen hislerimize eziyet değil bilâkis hürmet etmeliyiz. Onları kör- letmiyelim tatmin edelim. Bir eser ancak hislere hitap ettiği zaman bir eseri san'attır.

(33)

M ü r e k k e p k i r i ş l e r i n h e s a b ı

M i m a r B e k i r İ h s a n

L e v h a v î kirişler:

Kirişlerin en muvafık ve cn iktisadî .şeklî (I) kirişleridir. Bu kirişlerin muayyen bir atalet anma göre olanları fabrikalar tarafıııdan çekme olarak yapılmakta iselerde bu muayyen İmciler- den yüksek atalet anını haiz kirişler lâzım oldu- ğu takdirde levlıa ve köşebentler perçinler vası- tasile yekdiğerine raptolunarak, normal profil şeklinde kirişler imal olunur. Böyle bir kiriş tertip etmek lâzım gelse evvelâ kiriş irtifaı ne kadar yüksek olursa atalet aııı o kadar büyük olur. Bundan dolayı irtifa yükseldikçe başlık levhaları azaltmak lâzım gelir. Bu sureti kiriş irtifaı tertip etmekle başlık levhaları cihetinden İktisat edilmiş olur. Fakat irtifa bir lıaddi mu- ayyenden fazla tezyit edilirse başlık levhaları ne kadar azalırsa azalış gövdenin büyümesi dolayı- siyle sarfedilen demir mİkdarını dolduıamıyaea- ğmdan demir israf edilmiş olur. Meselâ kiriş irtifaını küçük olarak alalım ve muayyen bir

W mukavemet anma göre kirişi tertip edelim.

1 = W X — olduğundan kiriş irtifaını biraz daha tenkis edersek W sa- bit kalmak şartile atalet anı tenakus eder. Halbuki I atalet kirişin hattı elâstikîsi ve bu vesilede de- = r. ııı-I E

9ÎI

sıf kutur inhina ile de alâkadardır. Bu halde / küçüldükçe El dahi küçüleceğinden r dahi küçük çıkar buradan da tabiatile çöküntü mik- daıını fazlalaşacadı görülür, demek oluyoıki ki- riş irtifamm bir haddi muayyenden küçük ola- rak alınması kirişin fazlaca bel vermesini mu- cip olacağından bunun için en nıüasip had açık- lığın ~mİkdarını kiriş irtifaı olarak almaktır.

8ikletler pek büyük olmadığı ve l;uvvei ka- tia icap ettirmediği takdirde bu hadden uzak- laşmalıdır. Kiriş gövdesinin arzın atalet anma

tesiri az olacağından 8-15 milimetre arasında tehalif eder. Gövde ve başlık aksamı araştırma tarİlîile intihap olunur ve maktam atalet anı perçin deliklerinin atalet anları tarh olunarak hesabolunur.

A k s a m ı y e k d i ğ e r i n e r a p t e d e n p e r - çinlerin h e s a b ı .

Lâalettayin bir atalet anma göre levha ve köşebentlerden müteşekkil bir kiriş intihap edil- miş ve perçin deliklerinin atalet anları da na- zarı itibara alınmış olduğunu farzedelim.

Kirişin perçin mihverlerinden geçmek üzere yekdiğerine o x mesafede iki maktamı alıp.

(Şekil: 1 ) bu iki makta arasındaki perçinlere tesir eden kuvvetleri tayin edelim.

R+ Aff)

V

V Sekil 1

Evvelâ 911 — eğilme anını ve I='maktaııı atalet anım göstermek şartile = cr:, mihver

(34)

bitaraftan vahit mesafedeki gerilme = cr„ 9U

ve y mesafedeki

911 X y = oy

den ibarettir Başlığın valıit satlıı A f ve bu sa- tıhların mihver bitarafa olan mesafeleri y ile gösterilirse tekmil başlık sathına gelen oy kuv- vetlerinin R hasılası

T1 f A „ 9JI R = \ y A F X - j -

buluııuı-. Burada m — \ y A F başlık sathının mihveribitarafa nazaran muvazenet anıdır. Bu halde düstur

R — m. m olur.

Şimdi birde tı — tı ıııaktamdaki girilmeleri alalım. Burada M eğilme anı A m kadar fazla olduğundan hasıla:

i . > A t . » î 4 - A « i

R X

A

R = »i X — dır.

Bu halde iki makta arasındaki icrayı teşn- eden

A

R =R-{- AR~R kuvvetine gelince:

A r, m + A m w

A R = m. •—-— — m,

veyahut

A R — —— ( m + A »w — ) olur. m

Burade keıre dahili (Şekil 2 ) ifadesi hal- lolundukta...

A

t* it

a2

x

B

Sdkth Z

1 m = A X — Pı aı -f P> aa dir.

m + A » » = A (. ^ + A x) ( « i -f- A x )P- («2+ A-*)

keıreler hal olundukta

2 m -f- A m = Ax-\- A A x — Pı aı -f- Pl AX — P2<X3 + P2X 1 ve 2 ifadeleri yekdiğerinden tarholundukta

A m = A A x — Pı A :v — P ı A a;

veyahut

A m = Ax(A~ P ı — P a ) olur.

Burada keıre dahili tı—tı maktaıııdaki kuvvei katiddan ibarettir. Bu mikdar T ile gös- terilirse

I A R=AxTX m

bulunur.

Perçin kutru evvelce "t iyin edilmiş ve mu- kavemeti bizce malûm olduğundan sabittir.

Bu muadelede meçhul olan A ı mesafesine gelince:

A R kuvvetinin bir perçinin emniyetle mu- kaveyıetini tecavüz etmemesi lâzımgeîeceğinden

i muadelesinden,

perçin mihverleri arasındaki mesafeyi veren esas muadale istihraç olunarak

perçin mihverleri arasındaki mesafe [ A * =

düsturu bulunur.

A f i X / - ı Tx m J

Kısaca

Maktanı inilıvorilarala atalet anı X l'ir pereinin lıılıaınınülü kiı\$ başlığının mihvei'itarala m ü v a / e n e t aııı X azami k u v v e i katia p e r ç i n mihverleri arasındaki m e s a f e

Buradan çıkan mikdar

cinsiııdendir.

Ka X CM4

—— = cm Kg X cu3

Meselâ atalet anı 125500 c u i ve başlığının miliveı-îtarafa nazaran muvazenet anı 2925cu3

olaıı bir kirişin aksamı mukavemeti 4200 Kg.

olan perçinlerle bağlanmış olsa kuvvei katia 23500 Kg. olduğuna göre acaba perçin mihver- leri arasındaki mesafa ne kadar almalıdır bu halde umumi düsturla,

125500c"4 X 4200 K</

Ax — ¥- = 7,7 2925 X 23500 Kg

bulunur.

(35)

K i ş m e v s i m

* ı

n d e İ n ş a a t

Istanbulun inşaat mevsimi nisandan teşri- nisaniye kadardır. Ancak bazı müstesna vaviyet- ler ve iktisadî düşünceler hafif geçen kış mevsi- minden de istifadeyi icap etitriyor. Ciddî bir se- bebe müstenit olsun olmasın, kânunusanide baş- lanmış apartmanlara rastgeliyoruz.

Bizde inşaat ekseriya beton arme temel ve İskeletli olduğundan soğuğun ve donun müphem bir surette nazarı itibara alınması çok soğuk g ü r - lerde yalnız beton dökmemekle iktifa edilmesi doğru ve kâfi olamıyacağı âşikârdır. Sıfır derece hararet duvar ve beton işleri için mahzurlu oldu- ğu gibi sıfırdan aşağı derecelerde çalışmak ta binanın bakası için ciddî bir tehlikedir. Kışın in şaata devam etmek mecburiyeti hasıl olunca ba- zı İptidaî fennî vasıtalara olsun müracaat etmek lâzımdır.

Garp memleketlerinde kışın daha şiddetli geçmesine rağmen mühim inşaatın tatil 'edilme- diğini görüyoruz. A n c a k oralarda şerait 'bize na zaran değişmektedir. Evvelâ soğuk mevsimler için çelik inşaat tercih edilmektedir, iskeletin in- şaî aksamı fabrikalarda hazırlanmakta ve yapı yerinde ancak montaj ve perçin işleri yapılmak- tadır. Son zamanlarda bilhassa Amerikada kıs- men de Hollanda, Almanya, Fransa ve Dani- markada dahilî bölmeler ve kaplamalarda ma-

denî plâklarla teşkil olunmaktadır. Esasen iske- let kurulu olduğundan dahilî tesisat için iğreti tahta kaplamalar dahilinde, icabında kısmen tes- hin edilmiş mahfuz yerlerde çalışmak kabil ol- maktadır. Ufak binalarda da su ilâvesini icap et- tirmeyen malzemelerle yani ahşap inşaat tercih olunmaktadır.

Beton arme temel ve iskelet inşaatında da alınacak bazı tedbirler soğuğun ve donun mah- zurlarını izaleye kâfidir. En basit usuller, kulla- nılacak çimentonun seri tasallûplu olması, suyun az miktarda ilâvesi ve biraz ısıtılması, kum ve ça- kılın da biraz sıcak bulundurulması gibi büyük bir masrafı mucip olmıyacak çarelerdir.

Bundan başka harç ve betonun nakil edile- ceği, karıştınlacağı ve döküleceği yerlerin kısım kısım ısıtılması; döküm ve priz müddetleri esna- sında da tahta, çadır ve mukavvalarla mahfuz bir halde bulundurulması ve beton döküldükten sonra da taze betonun üstü tahta, çuval ve hattâ çok soğuk olduğu zamanlar ot minderlerle mu- hafaza edilmek lâzımdır. Esasen seri tasallûplu çimento priz yaparken donun tesirini tahfif ve tâdil edebilecek miktarda hararet hasıl eder.

Bu gibi sade ve külfetsiz tedbirlere müra- caat etmek bizde de kabil ve şayanı tavsiyedir.

B e r l i n ' d e T ü r k e s e r l e r i

Arkadaşımız mimar Zühtü Bey geçen nüsha- da bahsettiğimiz Merkezî A v r u p a seyahatine de- vam etmektedir. «Erzurum'da Selçuk Türklerine ait mimarî eserler» ismi altında Berlin'de « H o c h

scîıule» daimî sergilerinde sergisini açmağa mu- vaffak olmuştur. Almanya gibi mimarî san'atinin en yüksek neticeleri elde edilmiş bir memlekette Zühtü Beyin sergisine hususî bir ehemmiyet ve- rilmiş ve eserlerine tarih, arkeoloji, eski eserler kısmında yer tahsis edilmiştir. Akvarel olarak ça- lışılan bu salonlardaki büyük profesörlerin tarihî

eserleri arasında bir kıymet kazanmış ve memle- ketimiz, inkılâbımız hakkında san'at ve ilim âle- minde yeniden cereyanlar uyandırmıştır. Umumî

sergide ve ayni zamanda Danimarka mimarları- nın da resmî bir sergisi açılmıştır. Bu sergideki eserler hep yeni inşa olunmuş binaların yalnız fo- toğraf agrandismanlarından ibarettir. Hiç model

kullanılmamıştır. Bu sergi Danimarka maarif ne- zaretinin Almanya hükümetine müracaatı üzerine açılmış resmî bir sergidir. Serginin hazırlanması için bütün masraf Danimarka hükümeti tarafından verilmektedir. Sırf memleketlerinin kültürü ve san'at yolundaki çalışmasını göstermek için açılan bu resmî sergilerin yanında kendi hesabına tetkik seyahati yapan bir Türk mimarının gösterdiği mu-

vaffakiyeti ne kadar tebrik etsek azdır. Zühtü Beyden bu tetkik seyahati esnasında müstakbel

Referanslar

Benzer Belgeler

devam etmiş bulunmaktadır. Bu mabedlerin inşa tarzları Mısırlılarmkine benzemediğine göre bu muazzam taş kütlelerini zamanının insanları nasıl bir usul ile nakil

Bu kazı raporundan başka Bergama Müzesi Müdürü Osman Bayatlı tarafından 1934 senesinde: Bergama Askle- pion - Sağlık Yurdu, adlı kıymetli bir eser neşredilmiştir, ki

I. X noktasına, odak uzaklığı f olan çukur ayna yerleştiri- lirse A noktasındaki aydınlanma 5E olur. X noktasına, odak uzaklığı 0,5f olan çukur ayna yer- leştirilirse

Bid’ati, İbnü’l-Esîr, (ö.606 / 1209) ; ‚dinde inanç, ibâdet, hüküm ya da kanun açısından, önceden bir benzeri geçmeyecek şekilde ortaya atılan iştir‛ 992

menin tarihsel sürecini incelemektir: bunun için de tek tek ve anzi mübadele işlemlerinden başlar (&#34;değerin basit, özel ya da anzi biçimi&#34;: belirli

Derya Ufuk Altıntaş &amp; Doç.. Dilek

Engelli oda: Giriş kat, iki tek kişilik yatak ve sofa, LED TV, uydu yayını, TV’den müzik yayını, minibar, direkt hatlı telefon, klima (hava şartlarına göre), elektronik

Biyostatik'teki gümüş tuzu (AgCl, gümüş klorür), bakterilerden ve mantarlardan kaynaklanan kokuların büyümesini engeller ve bakterilere karşı koruma sağlar.. Bu