• Sonuç bulunamadı

FİRMALARIN KURULUŞ ŞEKİLLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "FİRMALARIN KURULUŞ ŞEKİLLERİ"

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m

FİRMANIN YAPISI

ÜRETİM NEDİR? FİRMALAR NİÇİN KURULMAKTADIR?

İlk iktisatçılar yalnızca tarım, madenci­

lik, balıkçılık vb. üretim faaliyetlerini verimli olarak düşünüyorlardı.

Ekonomi biliminin babası sayılan Adam Smith, 1776’da yazdığı Ulusların Zenginliği adlı eserinde imalatı verimli faaliyetlere kat­

mıştır. Bununla birlikte Adam Smith, yalnızca hizmetlerinden yararlanılan emeğin yaptığı işi verimli faaliyet olarak görmemiştir. Ancak böyle bir yaklaşımın mantıklı bir açıklaması yoktur. Arzu ve isteklerin tatmini için insanlar çalışır ve üretim yaparlar. Dolayısıyla yalnızca hizmetlerinden yararlanılan insanların çalışma­

ları da verimli olarak düşünülmelidir. Askerler, aktörler ve futbolcular da insanların arzularını tatmin etmektedir. Benzer şekilde bir fabrika­

da, muhasebe servisinde çalışanlar da fabrika­

da somun ve cıvata yapanlar kadar verimlidir.

O halde şu ya da bu şekilde bütün çalışanlar insanların isteklerini tatmin eden nihai bir ma­

lın üretimine katkıda bulunmaktadır.

>

in

(2)

İstekler çeşit çeşittir. Birçok insan kahvaltı masasında gazetesini oku­

maktan büyük zevk alır. O halde sabahın erken saatlerinde gazete bayiinden ga­

zeteyi satın alıp getiren kapıcının gördüğü hizmet de verimlidir. Birçok insan pa­

zardan patates, elma vb. gıda maddelerini haftalık olarak satın alır. O halde bu malları kış aylarında depolayan çiftçiler ya da tüccarlar tüketicilerin isteklerini tatmin ettiklerinden verimlidirler. Fayda, kıt kaynakların yalnızca biçimi değiş­

tirilerek değil, aynı zurnanda onların yerini ve zamanını değiştirilerek de yara­

tılır.

O halde bir ekonomide firmaların en önemli varlık nedeni gerek tüketicile­

ri gerek üreticileri ilgilendiren çeşitli işlem maliyetlerini en aza indirmeleridir.

Öte yandan bazı amaçlarla endüstrileri de sınıflandırmak yararlı olabilir.

Tarım, balıkçılık, madencilik ve petrol verimli üretim sürecinin birinci aşamasını oluşturduğundan birincil endüstriler olarak nitelendirilmektedir. Birincil endüst­

rilerin ürettiği hammaddeleri un, elbise, balık konservesi, cola, petrol vb. yapmak için kullanan endüstrilere ikincil endüstriler, ulaşım, iletişim, dağıtım, ticaret, yönetim vb. hizmet sağlanmasına yönelik endüstrilere üçüncül endüstriler de­

nilmektedir.

FİRMALARIN KURULUŞ ŞEKİLLERİ

Özel sektörde bir firma, tek sahipli ve ortaklık şeklinde faaliyet göstere­

bilir.

Tek Sahipli Firma

En kolay iş kurma biçimini tek sahipli bir firma oluşturur. Örneğin ülke­

mizde sıkça görülen bir olgu, emekli olan bir kişinin bir apartmanın altında ko­

layca bir market açabilmesidir. Ülkemizde marketler, tuhafiyeciler, tamirciler, manifaturacılar vb. tek sahipli firmalara birer örnek oluşturmaktadır. Tek sahipli firmaların en önemli özelliği bir kişi tarafından kontrol edilmesidir. Bu tek kişi firmasının politikasını çizer ve tek başına kârı ya da zararı üstlenir.

Tek sahipli firmaların bazı dezavantajları da vardır. Bunları şöyle açıkla­

yabiliriz:

* Tek sahipli firmalar sermayeleri sınırlı olduğundan çok yavaş gelişir.

Firmanın esas sermayesini sahibinin tasarrufu oluşturur. Firma sahibi yakınla­

rından ve arkadaşlarından ödünç almayı da deneyebilir. Ancak bu oldukça sınırlı bir kaynaktır.

• Firmanın iflası durumunda, alacaklılar alacaklarını yalnızca firmanın varlıklarından değil, aynı zamanda sahibinin özel servetinden de tahsil edebi­

lirler. Kısacası tek sahipli firmada sınırsız sorumluluk söz konusudur.

(3)

• Kârların yüksek olması durumunda yıllık kârlardan ödenecek gelir ver­

gisi kurumlar vergisinden daha büyük olabilir.

• Firmanın bir bölüm hissesinin transferi bir şirketin hisse transferinden daha zordur.

• Süreklilik yoktur. Sahibinin emekli olması ya da vefat etmesi durumunda, tek sahipli firmanın faaliyeti durur.

İşte bu dezavantajları nedeniyle tek sahipli firmalara daha çok tarım sektö­

ründe ve perakende ticarette rastlanmaktadır.

Ortaklık Şeklinde Firmalar

Ortaklıklar iki kişiden başlayıp bir düzine ortağa kadar çıkabilir. Ülke­

mizde ortaklıklar adi, kollektif ve komandit ortaklık olmak üzere üç şekilde ku­

rulmaktadır. Ortaklıklarda her ortak hem işin bir bölümünü yapmaya hem de fi­

nansmanına katılır. Ortaklık paylarının eşit olmasına gerek yoktur. Adi ortaklık­

ların kurulması oldukça kolaydır. Ortaklıklarda,

• Firmanın bütün borçlarıyla ilgili sorumluluk sınırsızdır. Ortaklar bütün mal varlıklarıyla ve müteselsilen borçludur.

• Ortaklıklarda süreklilik söz konusudur.

Sermaye Şirketleri

Şirketin en önemli avantajı ortaklarının yükümlülüğünün sınırlı olmasıdır.

Şirketin ortakları yalnızca koydukları sermaye kadar sorumludur. Bu nedenle şirkete borç veren alacaklıların yasal himayeleri azdır. Ülkemizde sermaye şirket­

leri daha çok anonim ve limited şirket şeklinde kurulmaktadır. Şirketlerin tipinin kolayca anlaşılması esastır. Bu nedenle ülkemizde limited şirketler için “ltd” a- nonim şirketler için “A.Ş.” harfleri isimlerinin arkasına eklenir. Şirketlerin avan­

tajları şunlardır:

• Sorumluluk sınırlıdır,

• Süreklilik gösterirler,

• Pay sahipleri paylarını istedikleri an satabilirler.

FİRMANIN AMAÇLARI NELERDİR?

Piyasa ekonomisinde eğer bir firma iş hayatında kalmak istiyorsa, mali­

yetlerini karşılamak zorundadır. Genel olarak firmaların kârlarını maksimize etmeye çalışacakları farz edilir. Ancak uygulamada firmaların yalnızca kârlarını maksimize etmeye çalışmadıkları da bir gerçektir. Nitekim firmaların bir dizi başka amacı da olabilir.

(4)

Yöneticinin özellikle firmanın sahibi olması durumunda kişisel güdüler önemli olabilir. Çalışanlarla iyi ilişkiler, güçlü olma arzusu, politik etkileşim, sosyal saygınlık vb. amaçlar ön plana çıkabilir.

Büyük şirketlerde, uygulamada sahiplerle yönetim arasında bir boşluk var­

dır. Firma profesyonel yöneticilerce yönetilir. Bu tür şirketlerin pay sahiplerince etkin bir şekilde kontrolü çok zordur.

Büyük şirketlerde yöneticiler öncelikle kendi iş güvenliklerini düşünürler.

Bu nedenle yöneticiler kârlarını maksimuma çıkarmak için risk üstlenmek yerine statülerini korumayı ön planda tutabilirler. Böylece firmanın kârını maksimize etmek yerine satışlarını maksimize etmeyi yeğleyebilirler. Alternatif olarak fir­

manın büyüme oranının maksimum olmasını hedefleyebilirler.

Öte yandan bir firma kısa vadeli kârını maksimize etmek yerine uzun va­

deli konumunu güçlendirmeyi tercih edebilir. Firmalar gelecekteki kârlarını gü­

vence altına almak amacıyla yeni ürün ve yeni teknikler geliştirmek yerine diğer firmalarla birleşmeye ve kaynaşmaya girebilir. Kaldı ki ekonomide monopolleri teşvik eden bir ortam varsa bir firma daha sonra göreceğimiz üzere rekabetçi bir fiyatı veri olarak almak yerine kendi fiyat politikasını izleyebilir.

Bazı durumlarda firmalar arz ve talep koşullarındaki kısa vadeli değiş­

meler karşısında fiyatlarını ayarlayamayabilirler. Çünkü yeni fiyat kataloglarının basılması ve dağıtılması, etiketlerin değiştirilmesi küçük de olsa bir maliyeti içe­

rir (buna küçük menü maliyetleri de denilmektedir). Kaldı ki perakendeciler ve müşteriler fiyatların sık sık ayarlanmasına tepki gösterirler.

Belli bir monopol gücüne sahip bir firma uzun dönemde piyasaya yeni firmaların girişlerini ve başka rakip ürünlerin geliştirilmesini engellemek için

kâr maksimizasyonu amacı gütmeyebilir.

Nihayet bir firma, hükümetin izlediği politikaya uymak amacıyla çoğu kez amaçlarını değiştirebilir.

Firma açısından bütün diğer amaçlar önemli olmasına rağmen yine de fir­

maların kârlarını maksimize edecekleri varsayımından hareketle analizlerin sür­

dürülmesi yararlıdır.

FİRMA HANGİ KARARLARI ALIR?

Eğer bir firma kârını maksimize etmek istiyorsa toplam geliriyle toplam maliyeti arasındaki farkı mümkün olduğunca en geniş şekilde tutmaya çalışa­

caktır. Bu nedenle belli bir çıktının üretim maliyetini en düşük düzeyde (mini­

mum düzeyde) tutmaya çaba gösterecektir. Bunun için de firma şu sorulara cevap bulmaya çalışacaktır.

(5)

• Ne üretecektir?

• Gerekli sermayeyi nasıl bulacaktır?

• Hangi üretim tekniği uygulanacaktır?

• Üretim ölçeği ne olacaktır?

• Üretim nerede yapılacaktır?

• Mal tüketicilere nasıl dağıtılacaktır?

• Kaynaklar nasıl birleştirilecektir?

• Çıktının boyutu ne olacaktır?

• Çalışanlarla nasıl konuşulacaktır?

NE ÜRETİLECEKTİR?

YATIRILAN SERMAYENİN GETİRİSİ

Bir firma, diğer koşullar aynıyken işe yatırdığı sermayeyle en yüksek geti­

riyi elde edebileceği malları üretmek ister. Uygulamada bunun anlamı firmanın sahip olduğu sınırlı uzmanlık bilgisi çerçevesinde bir üretim hattını seçmesidir.

Örneğin son yıllarda kent dışında sağlam zeminli bahçeli evlerde, villalarda o- turma arzusunu taşıyan insanların sayılarının arttığım saptayan bir firma hafif bahçe makinaları pazarına girmeyi ve özellikle de çimen biçme makinası üretme­

yi düşünebilir.

Büyük bir olasılıkla o sırada piyasada bu tür makinaları yapan başka firma­

lar da vardır. Bu durumda piyasa ekonomisi iki şekilde yol göstericilik yapacak­

tır: Birincisi çimen biçme makinalarının o sırada bir fiyatı vardır. Firmamız ben­

zer çimen makinasmı hangi maliyetle üretebileceğini, mevcut fiyat düzeyinde kaç tane makina satabileceğini, elde edeceği olası kârları ve böylece yatırdığı serma­

yenin getirisini hesap edecektir. İkinci olarak, çimen biçme makinası yapan firma o sırada benzer işi yapan firmaların karlılığını ekonomi ve finans gazetelerinden izleyecek, eğer yayınlanıyorsa bilançolarını inceleyecektir. Halihazırdaki çimen biçme makinası üreten firmaların çok büyük oranda kâr ettikleri gözüküyorsa, o alanda üretime girecektir.

PİYASA ARAŞTIRMASI

Üretilecek malın piyasası yeniyse ya da mevcut ürünlerin piyasasından farklıysa, yukarda açıkladığımız göstergeler yararlı olmayabilir. Bu durumda firmamızın bazı piyasa araştırması şekillerine yönelmesi gerekir.

(6)

Firmamızın yine hafif bahçe makinaları üretmeyi amaçladığım düşünelim.

Firmamız gireceği işle ilgili bilgileri toptancılardan, perakendecilerden ve hatta firmaların temsilcileriyle yaptıkları konuşmalardan elde edebilir. Firmamız elde ettiği bilgileri daha sonra çapraz kontrollerden geçirerek bir sonuca varacaktır.

Bu şekilde yapılan ön araştırmanın olumlu sonuç vermesi üzerine firmamız piyasayı daha derinliğine analiz edecektir. Bu sırada zaman zaman bir uzman pi­

yasa araştırma firmasından yararlanma yoluna da gidebilir. Piyasa araştırması (i) masa başı araştırmasından, (ii) alan çalışmasından, (iii) piyasa testinden olu­

şur.

Masa başı çalışmasında yayınlanmış istatistikler ve broşürler, firmanın kendi satış kayıtları kullanılarak kabaca potansiyel talep ve talebi belirleyen un­

surlar saptanır. Bu belirleyiciler fiyat ve taleple ilgili diğer koşullardır. Daha ay­

rıntılı bilgiler o alanda çıkarılan dergilerden ve ticaret gazetelerinden sağlanmaya çalışılır.

Potansiyel satışlarla ilgili daha kesin bilgi, potansiyel piyasalarda tüketi­

ciye yönelik piyasa araştırmalarının yapılmasını gerektirir. Bu araştırmada tü­

keticilerin piyasa davranışlarının birçok yönü ortaya konulmaya çalışılır. Bir ör­

nek vermek gerekirse, tüketicilerin malın kalitesiyle, ambalajlamasıyla, teslim ta­

rihiyle, satış sonrası servisleriyle ve fiyat indirimleriyle ilgili tepkileri göz önüne alınır.

Ulusal düzeyde ya da büyük bir kampanyaya girişmeden önce üretilen ma­

lın bazı pazarlama testlerinden geçirilmesi, malda görülen eksikliklerin düzeltil­

mesi ya da malda bazı değişikliklerin yapılması son derece önemlidir. Böyle bir test, örneğin, ürünün bazı çizgilerinin gereksiz olduğunu ortaya koyarak malın daha standart olarak üretilmesine katkı yapabilir. Öte yandan bütün potansiyel müşterilerin tercihleri aynı değildir. Bu nedenle firmalar, i) farklı fiyatlarda farklı modeller üreterek bir pazarlama karmasını düşünebilirler, ii) dağıtım kanallarını ve satış yöntemlerini değiştirebilirler.

GEREKLİ SERMAYENİN SAĞLANMASI

LİKİT SERMA YE İHTİYACI

Üretim faktörlerinin istihdamını sağlayabilmek için bir firmanın paraya ya da daha teknik bir dille likit sermayeye ihtiyacı vardır. Genellikle firmanın

ihtiyaç duyduğu para,

• çalışma sermayesi,

• sabit sermaye olmak üzere ikiye ayrılır.

(7)

Çalışma Sermayesi

Firmalar çalışma sermayesine emek, hammadde, pahalı gübre vb. üretim sürecinde bir kez kullanılan değişken faktörler için ihtiyaç duyarlar. Sermayesi­

nin kaynağını bankalardan alman krediler, diğer mali kuruluşlardan sağlanan a- vanslar, bazı durumlarda müşterilerin yatırdıkları peşin paralar, firmaların birbir­

lerine açtıkları krediler, vadeli senetler ve vadeli çekler (ülkemizde yaygın olarak kullanılmaktadır) vb. oluşturmaktadır.

Sabit Sermaye

Firmalar sabit sermayeye, fabrika, makina, arazi, kamyon vb. üretim sü­

recinde bir kaç kez kullanılan üretim faktörlerinin sağlanması için ihtiyaç du­

yarlar. Bu nedenle firmalar sabit sermayeye daha üretime geçip gelir elde etme­

den önce fabrika binasının yapımı, makina ve teçhizat alımı vb. nedenlerle ihti­

yaç duyarlar. Bununla birlikte sabit sermaye, binanın, fabrikanın, makinaların, araçların kiralanması ya da leasing yoluyla sağlanması durumunda çalışma ser­

mayesine dönüşebilir. Normalde sabit sermaye gereksinimi çalışma sermayesi gereksiniminden daha büyüktür. Ayrıca ödünç verenler paralarını sabit sermaye yatırımlarının finansmanına tahsis ettiklerinde paralarından uzun dönem ayrı ka­

lacaklarının ve büyük bir risk üstlendiklerinin farkındadır. Bu nedenle sabit ser­

maye yatırımlarını finansmanı çalışma sermayesinin finansmanından çok daha zordur.

BİR FİRMANIN UZUN VADELİ SERMAYE BULMASI

Uzun vadeli sermayeye ihtiyaç duyan bir firma hisse senetlerini bir kısmını satabilir, tahvil, finansman bonosu, varlığa dayalı menkul kıymet çıkararak borç alabilir.

Hisse Senedi Satışı

Hisse senedi adından da anlaşılacağı üzere bir firmanın sermayesine ka­

tılımı ifade etmektedir. Ülkemizde hisse senetleri, anonim ortaklıklar tarafından . çıkarılan ve belirli ortaklık sermayesine katılma payını temsil eden yasal şekil - şartlarına uygun olarak düzenlenmiş bir kıymetli evraktır. Türkiye’de bazı şir­

ketlerin hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsasmda (İMKB) işlem görmektedir. İşlemler lot üzerinden (1 lot, 1000 hisse senedini temsil etmektedir) yapılmaktadır. Hisse senedine yapılacak yatırım üç temel risk içerir: Birincisi, kâr edilmemesi durumunda hisse senedinin fiyatı düşebilir. İkincisi, hisse senet­

lerinin fiyatları genellikle sahipleri satma arzusu duydukları zaman düşüş göste­

rebilir: Üçüncüsü, hisse senetlerinin fiyatlarıyla spekülatörler toplu alış toplu sa­

tış yaparak oynayabilirler.

(8)

Tahvil Çıkartılması

Tahviller gerek özel sektör firmaları gerekse kamu tarafından ihraç edilen bir borçlanma aracıdır. Firmalar yeni hisse senedi çıkarmaktansa tahvil satarak da fon sağlayabilirler. Dolayısıyla tahvil firmanın borcunu temsil eder. Firma tahvil sahiplerine belli dönemler için belli oranlarda faiz öder. Tahvilin vadesi geldi­

ğinde firma ana parayı geri ödemek zorundadır.

BİR FİRMA BÜYÜMESİNİ NASIL FİNANSE EDER

Bir ekonomide cüce ve küçük firmaların çokluğunun nedeni büyümenin finansmanında karşılaşılan güçlüklerdir. Eğer bir firma kârından yeteri kadar alı­

koyamazsa ya da arsa, konut vb. yoldan ipotek kredisi sağlayamazsa geriye tek alternatif olarak yeni ek yatırımcı bulması kalacaktır. Bunun anlamı şirketin hal­

ka açılması, bir menkul kıymetler borsasma kaydolması (ülkemizde yalnızca İMKB vardır) ve halkın çıkarılacak ek hisse senetlerini satın almalarını bekle­

mesi demektir.

Ancak bir firmanın hisse senetlerini halka arz etmesinin belli bir maliyeti vardır. Ayrıca hisse senetlerini halka arz edecek firmaların Sermaye Piyasası Ku­

rulu’ndan (SPK) izin alması gerekir. Dolayısıyla istediği anda hiçbir firma hisse senetlerini halka arzedemez. Firmaların büyümesi konusunda, batı ülkelerinde üç şekilde finansman köprüsü oluşturulmaktadır. Birinci olarak, hayat sigortalarının büyümek isteyen firmaların hisse senetlerini satın almaları teşvik edilmektedir.

Çünkü hayat sigortaları batıda insan ömrünün uzunluğu ve enflasyon oranının düşüklüğü nedeniyle sahip oldukları fonların likiditesiyle daha az ilgili kuruluş­

lardır. İkinci olarak, yeni ihraç (hisse senedi) piyasasında faaliyet gösteren bazı finansal aracılar orta vadeli finansman açığını gidermede katkı yapmaktadır. Ü- çüncü olarak, gerekli sermaye bu alanda uzmanlaşmış finansman şirketlerinden sağlanabilmektedir.

İŞ BÖLÜMÜ

Çağdaş ekonomik hayatın en önemli özelliği iş bölümünün son derece ge­

lişmiş ve daha da gelişmekte olmasıdır. Şimdi iş bölümünün sağladığı avantajlar ve dezavantajları açıklayalım.

UZMANLAŞMANIN AVANTAJLARI

Firmalar üretim faktörlerini organize ederlerken uzmanlaşmanın sağladığı avantajları hesaba katarlar. Uzmanlaşmanın sağladığı avantajlar konusunda emek istihdamına yönelik olarak sağladığı faydalar göz önünde tutulacaktır. Bu avan­

tajlar aynı zamanda, makina ve teçhizat, malların dağıtımı, kuruluş yeri konula­

rında da geçerlidir.

(9)

Emeğin organizasyonu sonucu her uzmanın belli bir işi yapması duru­

munda, üretimde artış olacaktır.

Bunun nedenlerini şöyle açıklayabiliriz:

• İnsanların en yetenekli oldukları alanda istihdam edilmesi üretimin art­

masına neden olmaktadır.

• Aynı işin tekrar tekrar yapılması becerilerin gelişmesine ve işin daha iyi yapılmasına neden olmaktadır.

• Ekonomide giderek uzmanlık gerektiren araç kullanımı artmaktadır.

• Bir işlemden bir diğerine geçme olmadığından üretimde zaman tasarrufu sağlanmaktadır.

• Belli bir işin öğrenilmesi daha kısa zamanda olmaktadır.

• İşveren üretim ve çıktı maliyetini daha kesin bir şekilde hesaplayabil- mektedir.

UZMANLAŞMANIN DEZA VANTAJLARI

Emeğin iş bölümü daha düşük üretim maliyetine neden olmakla birlikte gerek çalışanlar gerekse toplum açısından bazı dezavantajları da içermektedir.

• Çalışanlar işlerini monoton ve sıkıcı bulmaya başlayabilmektedir.

• Zamanla bazı meslek hastalıkları ortaya çıkmaktadır (örneğin boya işi yapanlarda görülen tiner bağımlılığı gibi).

• Ekonomide talebin düştüğü dönemlerde, uzmanlaşmış kişiler işsiz ka­

labilmektedir.

• Bir kaç anahtar uzmanın greve gitmesi yaygın bir işsizliğe neden ola­

bilmektedir.

• Standartlaşmış ürünler sanat ürünlerinin yerini alabilmektedir.

UZMANLAŞMANIN SINIRLI KALDIĞI ALANLAR.

Doğal olarak, emeğin iş bölümü endüstriden endüstriye değişmektedir. İs­

viçre gibi ülkelerde çok az sayıda işçinin az sayıda malın imalatında uzman­

laşmasına izin verilmiştir. Aynı şekilde tarım, inşaat gibi endüstrilerde aynı işin her gün tekrarlanması söz konusu değildir. Nihayet emeğin iş bölümü, ürünün ca­

ri talebiyle ilişkilidir. Hiç kimsenin talep etmediği malda uzmanlaşmanın faydası yoktur. Tersine, emeğin ayrıntıya inen şekilde uzmanlaşması yalnızca büyük bir talebin olması durumunda mümkündür. Örneğin, araba üretiminin karmaşık or-

(10)

ganizasyonu, birçok küçük firmaların ürettiği standart üretimler için kitle talebi yaratacaktır.

BÜYÜK ÖLÇEKLİ ÜRETİMİN AVANTAJLARI

Büyük ölçekli üretimin avantajlarının bir sonucu olarak bir firmanın çıktı sı artarken birim başına maliyeti düşecektir.

İÇSEL EKONOMİLER

Daha fazla üretimde bulunduğu zaman firmanın kontrolü altındaki et­

menlerin firmanın maliyetini düşürmesine içsel ekonomiler denir.

Beş tür içsel ekonomiden söz edilebilir.

Teknik Ekonomiler

Bir mal üretilirken, artan üretim daha fazla iş bölümüne makinada daha büyük uzmanlaşmaya, büyük makinalar ekonomisine (çift katlı otobüsler tek katlı otobüslere göre iki kat fazla yolcu taşınmasına olanak vermesine karşın, ne baş­

langıç maliyetinde ne de cari maliyette iki kat artış olur) ve süreçlerin birbirlerine bağlanmasına (çelik üretimi sırasında ikinci kez ısıtmadan kaçınılabilir) izin vermektedir.

Genel olarak teknik ekonomiler üretilen mal birimlerinin boyutunu sa­

bitleştirir. Teknik ekonomilerin büyük olduğu alanlarda, üretilen birimlerin bo­

yutu büyümektedir. Otomobil, çelik saç, elektrik, gaz vb. üretimi bunun en güzel örneğidir.

Yönetim Ekonomileri

Üretim arttığı zaman iş bölümü yönetime de uygulanabilir. Örneğin bir ki­

şiyle yönetilen bir iş yerinde mağaza sahibi bir yandan malların siparişiyle, satı­

şıyla, muhasebesinin tutulmasıyla uğraşırken öte yandan iş yerinin temizliği, malların önceden paketlenmesi gibi okul çıkışı bir çırağın yapabileceği işleri de yapabilir. Belki küçük bir bakkal dükkanının satışları iş yerinde ek bir kişinin is­

tihdamına olanak vermeyebilir. Ancak büyük firmalar, marketler bu güçlüğü ko­

layca aşabilmektedir. Böylece iyi bir yönetici bütün zamanını işlerin organi­

zasyonuna tahsis ederek, rutin işleri daha düşük ücretle çalışanlara bırakabil­

mektedir.

Yönetim fonksiyonu da kendi içinde üretim, satış, ulaştırma ve personel gibi alt bölümlere ayrılmaktadır. Ayrıca alt bölümler de reklam, ihracat, tüketi­

cinin korunma birimleri gibi daha alt birimlere bölünebilmektedir.

(11)

Ticari Ekonomiler

Ekonomi, malın satışı sırasında da sağlanır. Eğer satış personeli tam ka­

pasiteyle çalışmıyorsa, ek çıktı çok az ek maliyetle satılabilecektir. Üstelik büyük firmalar çoğu zaman birçok ürün üretebilirler. Böylece bir mal için yapılan rek­

lam, diğer malların satışını da etkiler. Örneğin Vestel televizyonuyla ilgili rek­

lamlar aynı markanın diğer ürünlerinin satışını da etkiler. Ayrıca büyük bir firma yan ürünlerini de satma şansına sahip olabilir. Böyle bir durum küçük firmalar açısından söz konusu olmayabilir.

Bir firma yeterince büyüdüğü zaman uzman alıcılar ve uzman satıcıların istihdam edilmesiyle ticari alanda iş bölümü sağlanır.

Nihayet, ticari ekonomiler kaynakların daha iyi kullanılması sonucu fi­

yatların düşmesine olanak vererek toplum için reel bir kazanç sağlayabilir.

Finansal Ekonomiler

Finansal kaynaklara daha kolay bir şekilde ulaşmada büyük firmalar küçük firmalara göre daha avantajlıdır. Bankalar kredi riski açısından büyük firmaları tercih ederler. Bu nedenle büyük ve tanınmış firmalar daha düşük maliyetle fon elde edebilirler. Ayrıca hisse senetlerine yatırım yapmak isteyen yatırımcılar bü­

yük firmaların hisse senetlerini tercih edeceklerdir.

Risk Üslenim Ekonomileri

Bu konuda üç tip riskten söz edilebilir: Birinci tip risk kolayca sigortala­

nabilir. Sigortalanabilen riskler açısından küçük ve büyük firmaların durumları, arasında fark yoktur.İkinci tür riskleri firmalar kendileri üstlenirler. Böylece fir­

malar sigorta şirketlerine gidecek fonları kendisinde alıkoyar. Bu konuda bü­

yük işletmelerin avantajı büyüktür. Büyük firmalar karşılaşacağı risklere karşı kendi sigorta fonunu oluşturabilirler.

Üçüncü bir risk, matematiksel olasılık çerçevesine sokulamayan, dolayı­

sıyla sigortalanamayan risktir. Ürün talebindeki ya da hammadde arzındaki de­

ğişmeden doğan risk böyle bir risktir. Bu tür risk, belirsizliklerden kaynak­

lanmaktadır. Talepteki dalgalanmalara karşı büyük firmalar mallarını farklılaş­

tırarak ya da ihracata yönelerek kendilerini korurlar. Düşük rekolte, grev vb. arz yanlı dalgalanmalara karşı büyük firmalar tek bir kaynak yerine birkaç kaynaktan hammadde tedarikine gidebilir.

DIŞSAL EKONOMİLER

Endüstri daha fazla üretimde bulunduğu zaman firmanın kontrolü dışın­

daki etmenlerin firmanın maliyetini düşürmesine dışsal ekonomiler denir.

(12)

Bir firma kendi içsel ekonomilerini planlarken, endüstrinin büyümesinden kaynaklanan dışsal ekonomilerden yararlanmayı ümit edebilir. Üç tür dışsal eko­

nomi olanağı vardır.

Birinci olarak, benzer firmaların belli bir alanda yoğunlaşması karşılıklı yarar hasıl edebilir. Deneyimli emek gücünün oluşması, ortak hizmetlerden ya­

rarlanma, yerel endüstriye yönelik teknik okulların açılması, ürünün ünü, pazar­

lama organizasyonu, yan ürün sağlayan firmaların oluşması vb. karşılıklı yararlar çerçevesinde sayılabilecek örneklerdir. Firmalar kuruluş yerlerini seçerlerken el­

de edecekleri dışsal ekonomileri göz önünde tutmak zorundadır. Bununla birlikte firmalar dışsal ekonomilerden yararlanırken, trafik tıkanıklığı, çevre kirliliği vb.

negatif dışsal ekonomilerle de karşılaşırlar. O halde dışsal ekonomilerin üretim maliyetlerini düşürücü etkisinin negatif dışsal ekonomilerin neden olduğu maliyet artışlarından daha büyük olması gerekir.

İkinci olarak, dışsal ekonomiler ortak enformasyonun sağlanması şeklinde olabilir. Bu enformasyonu ya firmalar birlikte oluşturacakları bir ortak kurumla ya da kamu kuruluşları aracılığıyla sağlayabilir.

Nihayet, bir endüstri boyut olarak büyürken, bütün üreticilerin ortak gir­

dilerini oluşturan uzman firmalar oluşturulabilir.

Böyle bir firma büyük ölçekli olarak çalışacağı için tek tek endüstrideki firmaların üretimlerine giren bileşikleri kendi kendilerine üretmeleri durumuna göre, onlara aynı bileşiği daha ucuza sağlayacaktır.

KAPSAM EKONOMİLERİ

Günümüzde birçok firmanın birden fazla mal çeşidi ürettiğini gözlemle­

yebiliriz. Örneğin bir tavuk çiftliğinde hem yumurta hem piliç üretilir. Bir oto­

mobil firması hem araba, hem kamyonet ya da minibüs üretebilir. Firmalar bu şekilde iki ya da daha fazla mal ürettikleri zaman bazı üretim ve maliyet avan­

tajları elde eder. Örneğin böylece firma ortak yönetim, ortak pazarlama, ortak reklam vb. maliyet avantajları sağlar.

FİRMALARIN BOYUTU

YATAY, DÜŞEY VE TAMAMLAYCI BİRLEŞME

Büyük ölçekli üretimin avantajları, firmaları birleşme yolunda güçlü bir şekilde güdülendirmektedir.

Aynı tip ürünü üreten firmalar birleştiği zaman yatay birleşme meydana gelir. Örneğin British Motor Holdings, Leyland Motors ’la birleşerek British Ley- land’ı oluşturmuştur.

(13)

Yatay birleşmede iki amaç güdülür.

• Büyük miktarda üretim yapmak ve satmak,

• Rekabeti kısmen ya da tamamen ortadan kaldırmak.

Bir malın üretiminin farklı aşamalarında faaliyet gösteren firmaların bir­

leşmelerine dikey birleşme denilmektedir. Örneğin British Motor Holdings araba kaportası üreten Fisher ve Ludlow firmasını devralmıştır. Dikey birleşme;

• Geriye hammaddeye doğru ya da

• İleriye nihai mala doğru olur.

Şekil 7.1 yatay ve ileriye ve geriye doğru dikey bütünleşmeyi göstermektedir.

Gerek yatay gerekse dikey birleşme birim başına maliyeti düşürür ve bu nedenle kârları arttırır. Yatay birleşme, daha fazla uzmanlaşmaya, ticari eko­

nomilere ve yönetim maliyetlerinde tasarrufa katkı yapar. Dikey birleşme bir- biriyle bağlantılı süreçleri kolaylaştırır ve hammadde ve diğer malzemelerin arzı ve kalitesi üzerinde doğrudan kontrol imkanını arttırarak riski azaltır. Ayrıca bir malın bütün kısımları birlikte dizayn edilir ve nihai malın dağıtımı üzerinde doğ­

rudan kontrol söz konusu olur.

Dikey Birleşme

1 1 1 1 1

2 2 2 2 2

3 3 3 3 3

4 4 4 4 4

5 5 5 5 5

Şekil 7.1. Yatay ve Dikey Birleşme

Yatay Birleşme

Aralarında herhangi bir ilişki olmayan mal ve hizmet üreten firmaların birleşmesine çok yönlü dağılmayla birleşme denilmektedir. Bir malın üretimi ü- zerinde yoğunlaşan bir firma moda değişmeleri, hükümetlerin izledikleri poli­

tikalarda meydana gelen değişmeler ya da ekonomide meydana gelen bir kriz ya da resesyon (ekonomik gerileme) karşısında büyük ölçüde zarara uğrayabilir.

Böyle bir durumla karşılaşmak istemeyen bir firma tamamen farklı bir mal üreten firmayla birleşerek firmasını çeşitlendirebilir.

(14)

Firmalar ölçek ekonomileri aracılığıyla karlarını arttırmanın yanısıra, prestij sağlama ve kârlarını güvence altına alma gibi nedenlerle de birleşebi- lirler. Birleşmeyle firmaların bir diğer amacı da belli ölçüde monopol gücüne u- laşmak olabilir.

Birleşme içsel gelişmeyle ya da mevcut firmaların bir araya gelmesiyle gerçekleşir. Birleşme, ya bir firmanın daha küçük bir firmanın bütün paylarını sa­

tın alması ve onu tamamıyla kendine katmasıyla tam devralma şeklinde meydana gelebilir ya da ana şirketin bağlı şirketin pay senetlerinin büyük bir kısmına sahip olması sonucu kontrolünü ele geçirmesiyle bir holding oluşturma şeklinde ola­

bilir. Bu durumda küçük firma, kimliğini tam olarak kaybetmez ve faaliyetlerinde belli alanda bağımsız olarak davranır.

KÜÇÜK İŞLETMELERİN EGEMENLİĞİ:

Büyük firmaların sağladığı avantajlara rağmen her firmanın rekabet açı­

sından yeteri kadar büyük olması gerekir gibi bir sonuca ulaşamayız. Gerçekten de küçük firmalar bütün üretim dallarında hakim durumdadır. Tarımda, pera­

kende ticaret alanında küçük ve tek dükkanlı firmalar iş hacminin büyük bir kıs­

mım gerçekleştirirler. Hatta ülkemizde ve birçok gelişmiş ülkede imalat sektö­

ründe üretim ve istihdamın büyük bir bölümü küçük firmalarca gerçekleş- tirilmektedir. Öyle ki günümüzde küçük güzeldir diye bir slogan bile vardır.

Küçük firmalarla ilgili bu saptamaların nedeni şudur: Birinci olarak, tarım, perakende ticaret, konut ve bireysel ve profesyonel hizmet sektörlerinde küçük firmalar özellikle önemlidir. İkinci olarak, aynı endüstri içinde firmaların boyu­

tunda değişmeler olabilir.

Bu iki sonuç arz ve talep koşullarının doğasından kaynaklanmaktadır.

• Talep

Büyük ölçekli üretim yalnızca teknik olarak etkindir. Bunu düzenli ve bü­

yük bir talep desteklemedikçe ekonomik olarak etkin olmayabilir.

Talep yerel olduğu için (bireysel hizmet ve köy bakkalında satılan mallar) ya da ulaşım maliyetlerinin yüksekliğinden (tuğla ve dayanıksız bahçe ürünleri için) ya da ürün farklılaştırmasının yapay olarak piyasayı bölmesinden dolayı pi­

yasa küçük olabilir.

Talebin dalgalandığı yerlerde, uzmanlaşmış aylak teçhizatın genel maliyeti yüksektir. Firma ne kadar küçük olursa bu maliyet o kadar az olacaktır.

• Arz

Talep büyük bile olsa, arz küçük firmalarla da sağlanabilir. Perakende tica­

ret ve konut sektöründe küçük bir sermayeyle işe başlamak mümkündür. Bu tür

(15)

işlerde daha fazla fon sağlamada karşılaşılan güçlük ve vergiler genişlemeye en­

gel oluşturabilir. Ayrıca, hükümetlerin monopollere karşı izleyeceği politikalar da olacaktır.

Alternatif olarak, yatay entegrasyona gidilmesi de mümkündür. Bu du­

rumda firmaların içsel olarak genişlemesine gerek yoktur. Bunun yerine firmalar, reklam araştırması faaliyetleri için uzman firmalar kullanabilirler. Burada önemli olan bir nokta da şudur: Birçok küçük firma sahipleri büyümek istemeyebilirler ya da büyük firmaları yönetme kabiliyetine sahip olmayabilirler. Böylece, pera­

kende ticaret ve çiftçilikte olduğu gibi, kendi işlerinde daha çok saat çalışacak­

lardır (yani, daha düşük kar oranını kabul edeceklerdir).

Herşey bir yana, firmanın boyutu büyüdükçe, yönetim güçlükleri ortaya çı­

kar. Eğer yönetimde yetki departman şeflerine devredilirse, bu kez eşgüdüm so­

runu ortaya çıkar. Bazı endüstrilerde bu güçlükler hemen kendini belli eder. Ta­

lebin hızla değiştiği modayla ilgili ticarette ya da arz koşullarının hızla değiştiği hava koşullarına bağlı tarımsal alanlarda hızla karar alınması gerekmektedir.

Benzer üretim alanlarında yönetimin yakından izlenmesi gerekir. Dolayısıyla firmalar küçük olmalıdır.

ÜRETİMİN YAPILACAĞI YERİN SEÇİMİ

Bir firma üretim yapacağı yerle ilgili karar verirken o yer için ödemek zo­

runda kalacağı rant ya da arazi maliyetlerini başka yerlerin rant ve arazi ma­

liyetleriyle karşılaştırır.

KURULUŞ YERİNİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR

Belli bir yerde üretimde bulunmanın avantajları i) doğal ii) kazanılmış iii) kamu teşvikli olabilir.

Doğal Avantajlar

Hammaddelerin sağlanmasında ve nihai malların dağıtımında maliyetle karşılaşılır. Bazı mallarda hammaddelerin ağırlığı nihai üretimden çok daha bü­

yüktür. Buna en güzel örnek demir-çelik üretiminde yüksek fırın için gerekli kö­

mür ve demir cevherinin durumudur. Demir-çelik işletmelerinin hammaddelerin bulunduğu yerde ya da hammaddeye kolaylıkla ulaşılmasını sağlayan bir liman yakınında kurulması önemli ölçüde ulaşım maliyetinden tasarruf edilmesini sağ­

layacaktır.

Öte yandan bazı endüstri/erde nihai malların ulaşım maliyeti, hammad­

deye ulaşım maliyetinden daha büyüktür. Bu nedenle bu tür malların pazara ya­

kın bir yerde üretilmesi firma için daha ucuz olacaktır. Dondurma, maden suyu,

(16)

mobilya, metal, teneke vb. malların pazara yakın bir yerde üretilmesi ulaşım ma­

liyetinden tasarruf sağlanmasına olanak verecektir.

İklim koşulları da firmaların yerleşim yerine etki yapmaktadır. Örneğin Bursa’nın yağışlı atmosferi pamuk ipliği üretimine izin vermemekte ve pamuklu dokuma sürecini olumsuz etkilemektedir.

Doğal avantajların yanısıra bol miktarda ucuz emeğin olduğu yerler bazı endüstrileri kendisine çekmektedir. Bu nedenle Malta’da gemi yapımcılığı teşvik görmektedir.

Kazanılmış Avantajlar

Geliştirilmiş üretim yöntemleri, ulaşımdaki gelişme, yenilikler, yeni güç kaynakları doğal avantajların göreli önemini ve böylece endüstrinin kuruluş yeri­

ni değiştirebilir. Böylece verimi yüksek demir cevher sahaları tükendiğinden ve geliştirilen yeni teknikler kömür tüketimini azalttığından günümüzde pik demir üretmek için kömürün nakli demir cevherinin naklinden daha ucuz olduğundan, endüstrinin kuruluş yeri kömür sahasından demir cevheri sahasına kaymaktadır.

Örnekleri bu şekilde çoğaltmak mümkündür.

Yeni yeni kazanılmış avantajlar firmaların kuruluş yerini etkilerken, insana dayalı avantajlar (eğitilmiş insan gücü, haberleşme, pazarlama ve ticaret organi­

zasyonları vb. endüstrilerin kuruldukları yerde kalmalarına neden olabilmektedir.

Kamu Teşvikleriyle İlgili Avantajlar

Hükümetler, trafik, tıkanıklık, kirlenme, çarpık kentleşme sorunlarının ya­

şandığı bölgelerden endüstrileri uzaklaştırmak ve yeni ve modern endüstri mer­

kezleri oluşturmak için fınansal teşvikler sağlayabilir, organize sanayi böl­

gelerinin oluşturulmasına katkıda bulunabilir.

ARAZİLERİN RANT DÜZEYLERİ

Endüstrilerin kuruluş yerinin seçiminde arazinin maliyeti önemli rol oy­

namaktadır. Bu maliyet, bir yerden diğerine değişmekte ve piyasa mekanizması tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla kuruluş yeri seçiminin avantajlarıyla a- razinin maliyetinin karşılaştırılması gereken durumlar ortaya çıkmaktadır. Böyle­

ce yerleşim yeri avantajlarından yararlanmak için kurulacak yeni endüstriler ara­

ziye çok yüksek fiyat ödemek zorunda kalabilmektedir. Eğer bir firma yüksek a- razi maliyetlerine rağmen kuruluş yerinin kendisine sağlayacağı getirinin daha yüksek olacağını düşünüyorsa (örneğin ucuz ve kalifiye işgücü bulmanın kendi­

sine sağlayacağı avantaj daha fazlaysa) o yerde firmasını kuracaktır Firmaların kuruluş yerini etkileyen faktörler şunlardır:

(17)

Hammaddeye yakınlık: Üretim sonucu ağırlı kaybı avantajından yararla­

nılmaktadır.

• Piyasaya yakınlık: Dayanıksız, kırılgan, hacimli ürünler için önemlidir.

• Ucuz vasıfsız emeğe yakınlık,

• Yöneticilerin ve kilit işgücünün yer tercihleri,

• Benzer firmalara yakınlık,

• Ekonomik olmayan faktörler,

• Hükümet.

MALLARIN DAĞITIMI VE DAĞITIM KANALLARI

ÜRETİMİN KAPSAMI

Bir imalatçının ürettiği nihai malların tüketicilere ulaştırılması son derece önemlidir. Bir imalatçı bu görevi bizzat kendisi üstlenebilir. Eğer bu yola giderse, ayrıca satış elemanı istihdam etmesi, servis araçları parkı oluşturması,ürününün reklamını yapması, ihracatı organize etmesi, servis merkezi oluşturması, kredi vermesi vb. gerekecektir.

Eğer bir firmanın üretimi oldukça fazlaysa, ancak o zaman uzmanlık iste­

yen dağıtım işlerinde uzman kişileri istihdam etmesi söz konusu olabilir. Kaldı ki bir imalatçının en önemli kabiliyeti satış işlerinden çok, üretimi organize etmek olmalıdır. Bu alanda da her zaman iş bölümü prensibi uygulanmalıdır. Nasıl ki imalatçı, hammaddeyi ya da yarı mamul maddeleri diğer üreticilerden alıyorsa, aynı şekilde uzman firmaların mallarını tüketicilere ulaştırması gerekir. Bu du­

rumda önsel dikey ayrışma (disintegration) söz konusudur.

TOPTANCILAR

Toptancılar üreticilerden büyük miktarda mal satın alarak bunları küçük miktarlarda perakendecilere satarlar. Böylelikle toptancılar üretime katkıda bulunurlar.

• Toptancılar dağıtımda ekonomi sağlarlar.

Dükkanlarda birçok çeşit mal olduğundan yalnızca küçük miktarlarda mal sipariş ederler. Böylece her üreticinin doğrudan doğruya perakendecilere mal satması ekonomik değildir. Çünkü bunun anlamı üreticilerin birçok satış elemanı istihdam etmesi, ayrı ayrı paketler yapması, her dükkana ayrı ayrı teslim yapması demektir.

(18)

Böylece Şekil 7.2 a’da görüldüğü üzere eğer 4 peynir firması 4 peraken­

deciye peynir dağıtıyorsa Şekil 7.2 b’de görüldüğü üzere 16 sefer ve teslim ge­

rekmektedir. Oysa 4 üretici yalnızca bir tek toptancıya muhatap olursa dağıtım sefer miktarı 8’e düşmektedir.

• Toptancılar stoklu çalışırlar.

Dükkan sahipleri malları anında elde etmek isterler. Bu durum stok bu­

lundurulmasını zorunlu kılar. Bununla birlikte çoğu kez ne üreticiler ne de pe­

rakendeciler önemli miktarda stok tutarlar. Bu durumda sorumluluk, büyük ölçü­

de toptancılar üzerinde kalmaktadır. Üstelik toptancılar diğer stoklama maliyetle­

rini de üstlenmektedir. Toptancılar stok tutarak imalatçıların ve perakendecilerin moda değişikliklerine bağlı olarak talepte meydana gelecek düşüş riskini de üst­

lenmektedir. Toptancıların stoklu çalışmaları talep ve arzda meydana gelen geçici değişmelere bağlı olarak ortaya çıkan fiyat dalgalanmalarını giderdiği için son derece yararlı bir ekonomik işlevi yerine getirmektedir.

(19)

• Toptancılar yurt dışında yapılacak ithalatı düzenlerler.

Yabancı imalatçılar çok seyrek olarak yabancı perakendecilere gönderi­

lecek küçük paketlerle uğraşırlar ya da buna bağlı döviz işlemlerini yaparlar. Ya­

bancı imalatçılar toptancılarla iş yapmayı tercih ederler.

• Bazı özel satış işlevlerini üstlenirler.

Toptancılar yalnızca malların reklamını yapmazlar, satışların daha kolay olması için aynı zamanda bazı malları işlemden geçirirler. Örneğin sütü pastörize ederler, çayı harmanlarlar, şekeri rafine ederler, buğdayı öğütürler vb.

• Bir enformasyon ve tavsiye kanalıdırlar.

Tüketiciler isteklerini perakendecilere iletirler. Perakendeciler de bunu toptancılara aktarırlar. Eğer toptancılar perakendecilerden kendilerine ulaşan bil­

gilerin genel bir görüş olduğu kanaatine varırlarsa, bunu imalatçılara iletirler.

Böylece imalatçı ürününü geliştirerek moda değişikliklerine göre kendisini ayar­

lamış olur.

• Malların günlük bakımlarına yardımcı olurlar.

Özellikle araç ve makina gibi birçok malın günlük bakımı gerekebilir İşte toptancılar malların etkin bir şekilde bakım ve tamir işlerini üstlenerek imalatçı­

ların yükünü hafifletirler.

PERAKENDECİLER

Perakendeci üretim sürecinin son halkasında yer alır. Bu nedenle peraken­

deci, malı tüketiciye ulaştırandır. Perakendecinin görevi doğru mala doğru yerde doğru zamanda sahip olmaktır. Perakendecinin gördüğü işlevler şunlardır:

• Perakendeciler değişik malları küçük miktarlarda stoklarlar.

Doğru mal tüketiciye bağlıdır. Çünkü farklı farklı insanlar farklı zevklere sahiptir. Bu nedenle, tüketicinin seçeceği çeşitli malların stoklarını bulundurmak bir zorunluluktur. O halde perakendecinin dükkanı malların aralıklı olarak satın alındığı bir teşhir yeridir.

Yapılacak stokların boyutu, ürünün popülerliğine, malın hayat süresine, modadan etkilenmesine, mevsime, gelecekteki fiyat değişmelerine ve herşey bir yana stok tutma maliyetine (özellikle banka faiz oranlarına) bağlıdır.

• Perakendeciler malları tüketiciye en uygun olduğu yere taşırlar.

Perakendeci tüketicinin mallara en kolay ulaşacağı yerde örneğin kentin merkezinde dükkan açar. Bununla birlikte, hergün kullanılan mallan satan bak­

kallar ve marketler insanların oturdukları her yerde bulunurlar. Tüketicilerin çok

(20)

dağınık olduğu yerlerde, perakendeci minibüs ya da kamyonet dükkanla, süt gü­

ğümüyle, el arabasıyla müşteriye ulaşmaya çalışır.

• Perakendeciler tüketicilere özel servis sunarlar.

Perakendeci asıl mesleğini yürütürken müşterinin arzusuna uygun olarak ayrıca ek hizmetler sunar. Stokta müşterinin istediği mal yoksa sipariş vererek getirtebilir. Satılan malların tamir işlerinde müşterilere yardımcı olur. Balık olta­

sı, müzik aletleri, fotoğrafçılık vb. alanlarda çalışanlar çoğu kez müşterilerine öğ­

retici tavsiyelerde bulunurlar.

• Perakendeciler toptancılara ve imalatçılara tüketicilerin tercihlerini iletirler.

PERAKENDE PAZAR TÜRLERİ

Perakendecilik kavramı içine bütün dükkanlar, postayla satış firmaları, ta­

mirciler, bayiler, büfeler vb. girmektedir. Bununla birlikte perakendecileri aşağı­

daki gibi sınıflamak mümkündür:

• Bağımsız küçük firmalar: Bunlar genel olarak başka şubesi olmayan küçük dükkanlardır. Günümüzde bu tür firmalar büyük firmaların oluşturdukları satış merkezi zincirleri karşısında giderek gerilemektedir.

Çok şubeli firmalar: On ya da daha fazla dükkanı içeren bir örgütlenme biçimidir. Bunlardan bazıları özel bir tip mal da satabilirler. Bu tür bir ör­

gütlenme biçiminin en büyük avantajı büyük hacimli alımlarla sağlanacak eko­

nomiler, merkezi kontrol, toptancıların elimine edilmesi, dükkanların dış görü­

nümlerinin kolay tanınır tipte olması ve marka imajı yaratmasıdır.

• Süper marketler: Süpermarketler minimum satış alanı 180-200 m2 olan self-servisle alış veriş yapılan dükkanlardır. Son derece rekabetçi fiyat uygulama­

larının sonucu olarak, bu tip marketler alan kazanmaktadır.

• Hipermarketler: Şehirlerdeki sıkışıklık, araba park alanlarının sınırlı­

lığı, yükselen kiralar yüzünden kent dışında 4000 m2 den daha büyük olan self- servisle alış-veriş yapılan iş yerleridir.

(21)

ÜRETİMİN TANIMI

Üretim, insanların ihtiyaçlarını karşıla­

yacak mal ve hizmetlerin meydana getirilme çabasıdır. Daha bilimsel olarak tanımlamak gerekirse üretim, ilave fayda yaratmak ama­

cıyla malların daha değerli hale getirilmesi fa­

aliyetidir. Bu bağlamda üretim kıt kaynakların daha değerli hale getirilmesi için şekil, yer, zaman ve mülkiyet faydası yaratacak biçimde dönüşüme tabi tutulma işlemidir. Şekil faydası kaynakların yapılarının yeniden şekillendiril- mesidir. Çevremizde gördüğümüz insan eli değmiş hemen her şey üretimin şekil faydasına birer örnek oluşturur. Aslında üretimde şekil faydası yaratma faaliyetine imalât, elde edilen ürüne de mamul mal adı verilir. Malların göre­

li olarak az bulundukları yerlere taşınması yer faydası yaratır. Yer faydasını sağlayan üretim faaliyetine taşımacılık adı verilir. Mülkiyet faydası, malı en fazla değer veren kişilerin ma­

la sahip olmaları sağlanarak yaratılır. Bu tür iş­

lemlere satış denir. Zaman faydası bir malın en çok istenildiği anda satışa hazır hale geti­

rilmesiyle gerçekleştirilir. Bir malın zaman faydasını arttıracak üretim faaliyetine depola­

ma ve spekülasyon adı verilir.

ARZ 2:

(22)

Firma

Bir mal ve hizmetin üretim ve satışını yöneten karar birimine firma denir.

Firmalar bir şahsın, bir ailenin, bir ortaklığın, bir kurumun malı olabilir. Firmalar özel kişilerin yanısıra devlete de ait olabilir.

Piyasa ekonomisinde eğer bir firma piyasada yarışmak istiyorsa maliyetini karşılaması, kâr etmesi gerekir. Bunun için de firmanın bazı kararlar alması zo­

runludur. Bu kararlar potansiyel müşterilerin talebinden üretimin organizas­

yonuna kadar olan değişik aşamaları içerir. Firma toplam gelirleriyle toplam ma­

liyetleri arasındaki farkın mümkün olduğunca büyük olmasına çalışır. Bunun için de şu sorulara cevap arar:

• Ne üretilecektir?

• Gerekli sermaye nasıl bulunacaktır?

• Hangi teknik uygulanacaktır ve üretim ölçeği ne olacaktır?

• Üretim nerede yapılacaktır?

• Mallar tüketicilere nasıl dağıtılacaktır?

• Kaynaklar nasıl birleştirilecektir?

• Üretimin boyutu ne olacaktır?

• Çalışanlarla nasıl ilişki kurulacaktır?

Girdi ve Çıktı (Input-Output)

Üretim sürecine katılan üretim faktörlerine girdi (input) denir. Girdiler, sabit ve değişken olmak üzere iki türlüdür. Kısa dönemde üretim miktarı de­

ğişmesine rağmen üretimde kullanılan miktarı aynı kalan girdilere sabit girdi de­

nir. Üretim miktarına bağlı olarak üretimde kullanılan miktarı değişen girdilere değişken girdi denir. Sabit girdilere örnek olarak bina, fabrika ve teçhizatı, de­

ğişken girdilere örnek olarak hammadde ve işçileri verebiliriz.

Üretim faaliyeti sonucu amaçlanan ve ortaya çıkan ürünlere çıktı denir.

Üretim Fonksiyonu

Girdilerin miktarı, belli bir zaman dilimi içinde elde edilecek mal miktarını belirler. Veri teknoloji çerçevesinde, bir malın miktarının arttırılması ancak, gir­

dilerin arttırılmasıyla gerçekleştirilir. Girdilerle elde edilen mal ya da ürün ara­

sında bir ilişki vardır. Bu ilişkiye üretim fonksiyonu denir. Örneğin emek (L) ve sermaye (K)’yi belli oranlarda birleştirerek makina, bina, teçhizat, yol vb. mal ve hizmet (Q) üretilebilir. Bu durumda üretim fonksiyonunu Q= f(L,K) şeklinde ya­

zabiliriz.

(23)

Bu eşitliğe göre L ve K girdilerinin miktarı değiştirildiğinde mal ya da ü- rün miktarı (Q) değişir. Üretim sürecinde acaba firmaların kararlarını yöneten herhangi bir genel prensip var mıdır? Böyle bir genel prensibi ortaya koymak için bir üretim faktörünü sabit tutarak diğerini arttırmak yeterlidir.

Toplam, Ortalama ve Marjinal Ürün

Üretim fonksiyonu olarak sermaye sabitken emeğin değiştiği bir üretim fonksiyonunu düşünelim. Genel olarak böyle bir durumla kısa dönemde karşılaşı­

labilir. Sermaye girdisi sabitken emek girdisini arttırdığımızda üretim (çıktı) sıfır­

dan itibaren artmaya başlar. Ancak bu artış oransal olarak hep aynı olmaz. Üre­

timdeki değişim önce artan oranda bir süre sonra azalan oranda olur. Nihayet üretim, değişen girdi miktarının (emek) sabit girdi miktarına (sermaye) göre çok büyük miktarlara varması sonucu üretimdeki artışın artık mümkün olamayacağı (işçilerin ayaklarının birbirine dolaştığı) bir düzeye ulaşır.

Bu düzeyden sonra emek miktarı arttırıldığında üretim düşmeye başlar. İş­

te değişen girdi miktarının arttırılmasıyla üretilen toplam çıktıya toplam ürün (fiziksel) denir. Burada fiziksel ürün (çanta, pirinç vb.) söz konusudur. Yoksa, değer olarak ürün söz konusu değildir. Fiziksel ürünün değere dönüşmesi piyasa­

larda satılmasını gerektirir. Piyasanın türüne göre çıktının değeri değişecektir. Bu konuyu piyasaları incelerken değinilecektir. Toplam fiziksel ürünü “TP” şeklinde gösterebiliriz. Tablo 8.1’de sabit bir toprak üzerinde istihdam edilen emek mikta­

rı arttırıldığında üretilen patates miktarını çuval olarak göstermektedir. Şekil 8.1 tabloya dayanılarak oluşturulmuştur. Şekilde toplam, ortalama ve marjinal ürün eğrileri görülmektedir.

Tablo 8.1. Değişen Faktörün Üretimi Nasıl Etkilediği Emek

Girdisi

Toplam Ürün (Çuval)

Ortalama Ürün (Çuval)

Marjinal Ürün

0 0 0

1 100 100 100

2 250 125 150

3 348 116 98

4 400 100 52

5 425 85 25

6 360 60 -65

Tablo 8.1’de birinci sütunda değişen girdi olarak emek (L), ikinci sütunda toplam fiziksel ürünün değerleri yer almaktadır. Şimdi Tablo 8.1 yardımıyla top­

lam ürünün gelişimini inceleyelim. İstihdam edilen emek ya da işgücü sayısı art-

(24)

tıkça toplam ürün artmakta, bu artış 5. emeğin istihdam edilmesine kadar sürmekte ve bu istihdam düzeyinde elde edilen ürün ya da çıktı en üst düzeye (maksimuma) ulaşmaktadır.

6. emeğin işe alınmasıyla üretim düş­

meye başlamaktadır.

Toplam ürün eğrisinin biçimini incelediğimizde üç aşama ortaya ko­

nulabilir:

Bir üretim faktörü sabitken di­

ğeri arttırıldığında üretim önce artan oranda artmakta, daha sonra azalan oranda artmakta ve nihayet azal­

maktadır. Bu konuya azalan verimler yasasını incelerken yeniden deği­

neceğiz.

Üretim faktörünün biri sabit­

ken diğer üretim faktörünün miktarını arttırdığımızda toplam ürünün nasıl bir yol izlediğinin daha iyi anlaşılmasında ortalama ve marjinal ürün kavramları yardım­

cı olacaktır. Bir üretim faktörünün (girdinin) ortalama ürünü, toplam ürünün is­

tihdam edilen girdi (emek) miktarına oranı olarak tanımlanabilir. Marjinal ürün değişen girdinin (emeğin) her birimin toplam üründe meydana getirdiği değişme­

ye denir. Marjinal ürünü bulmak için toplam üründeki değişmeyle değişken girdi miktarındaki değişmeye bakmak gerekir. Ortalama ürünü kısaca “AP”, marjinal ürünü kısaca “MP” olarak gösterebiliriz.

AZALAN VERİMLER YASASI

Üretimde kullanılan üretim faktörlerinden birisi sabit tutulup diğeri arttı­

rıldığında (örneğin sermaye sabitken emek arttırılırsa) belli bir noktadan sonra değişken faktörün veriminin azalması olgusuna azalan verimler yasası denil­

mektedir.

Azalan verimler yasası özellikle kısa dönemde geçerli olan bir yasadır.

Çünkü kısa dönemde emek dışındaki girdilerin miktarı sabittir ve kısa dönemde bütün üretim faktörlerinin (girdilerin) miktarını aynı oranda arttırmak mümkün değildir. Genel olarak kısa dönemde sabit olarak kabul edebileceğimiz sermaye ve toprağa herhangi bir çıktıyı üretmek için giderek daha fazla emeği eklersek, ek işgücü giderek azalan miktarda diğer girdilerle (sabit olduğundan) çalışmak du­

rumunda kalacaktır. Bir diğer deyişle emek başına düşen sermaye ve toprak mik­

tarı giderek azalacaktır. Yani, sabit toprak ya da makina başına daha fazla emek

TP AP MP

(çııval) 400 300 200 100

Tıplam l İrim

Ih lalama Ürün 0 1 2 3 4 5\6 Değişen

Marjinal Girdi Ürün (emek) Şekil 8.1. Toplam Sabit, Toplam Değişen

ve Toplam Maliyet Eğinleri

(25)

düşecek ve bir kalabalıklaşma olgusu yaşanacaktır. Bu durumda işe alman her ek emeğin (işgücünün) üretime katkısı, bir diğer deyişle marjinal ürünü giderek aza­

lacaktır. Toprak ya da sermaye miktarı sabitken emek miktarında bir birimlik bir değişmenin toplam ürün miktarındaki hasıl ettiği değişmeye emek girdisinin marjinal ürünü ya da verimi denir.

ÜRETİCİ DENGESİ VE DEĞİŞEN FAKTÖRLERİN OPTİMAL BİLEŞİMİ

Şimdiye kadar üretimin emek ve sermaye ya da toprakla yapıldığım ve toprağın sabit olduğunu varsaydık. Kaldı ki üretim sırasında hem emek hem ser­

maye hem de toprak kullanılabilir. Ayrıca sermayenin miktarı da zaman içinde artabilir.

Öte yandan kullanılan her girdinin maliyetinin farklı farklı olması nede­

niyle üreticiler aynı miktar çıktı elde etmek için kendileri için en ekonomik, en kârlı girdi bileşimini araştıracaktır. Üreticilerin en önemli amaçlarından biri belli bir üretimi minimum maliyetle üretecek girdi bileşimini belirlemektir. Bir ülkede hangi üretim faktörü daha bolsa onun fiyatı daha ucuz olacaktır.

Üreticinin en uygun girdi bileşimini seçerken hesaba katacağı kural, tü­

keticilerin mal tercihlerinde temel aldıkları kuralla aynıdır. Üreticiler girdiler ara­

sında seçim yaparlarken, girdilerin üretime olan göreli katkılarını gözönüne alır­

lar. Bu bağlamda üreticiler üretim faktörlerine harcadıkları son liranın marjinal ürünlerini eşitlerler. Bunun için üreticinin üretim faktörlerinin fiyatını bilmesi gerekir. Bütün bunlardan sonra üreticinin maliyetlerini en düşük düzeye indire­

bilmesi için her girdinin marjinal ürününün fiyatına oranı birbirine eşit olmalıdır.

Bir diğer deyişle,

Emeğin Marjinal Ürünü _ Sermayenin Marjinal Ürünü Emeğin Birimi Sermayenin Fiyatı olmalıdır.

ÜRETİMİN MALİYETİ

Üreticiler üretimlerini gerçekleştirmek için üretim faktörlerine belli bir be­

del ödemek durumundadır. Bu bedel bir yandan firmanın maliyetlerini, diğer yandan faktör sahiplerinin gelirlerini oluşturur. Üretici olarak firmaların piyasaya ne kadar mal arz edeceklerini, mal ve hizmetlerin fiyatlarıyla maliyetlerinin ara­

sındaki ilişki belirler. Kârını maksimize etmek isteyen bir firma maliyetini müm­

kün olduğu kadar düşük düzeyde tutmaya çalışır.

m

(26)

ÇEŞİTLİ MALİYET KA VRAMLARI Fırsat Maliyeti ve Ekonomik Kâr

Konuyu bir örnekle açıklayalım: Üniversite kampüsünde bir girişimcinin bir büfe açtığını ve bunun için 1 milyon lira yatırımda bulunduğunu farzedelim.

Birinci yıl sonunda gelirleri 20 milyon lira, masrafları 11 milyon lira olsun. Mu­

hasebecisi büfeciye bir yıllık kârının 9 milyon lira olduğunu söyleyecektir. Mu­

hasebecilerin yaptıkları bu tür hesaplama tarzına iktisatçılar hemen itiraz ede­

ceklerdir. Çünkü iktisatçılar parasal maliyetin yanısıra fırsat maliyetiyle de ilgi­

lenirler.

Fırsat maliyeti bir üretim faktörünün alternatif en iyi işte kazanabileceği gelirdir. Fırsat maliyeti kavramı ekonomistin “kar” kavramıyla ilişkilidir ve top­

lam maliyetin karşılanmaması halinde üretime daha ne kadar süre devam edile­

ceğini belirler. Toplam gelirden örtülü ve açık fırsat maliyetlerini de içeren top­

lam maliyetlerin çıkarılması sonucu kalan bakiyeye ekonomik kâr denir.

Açık ve Zımni (Örtülü) Maliyetler

Yukarıdaki örnekte büfecinin 11 milyon lira olan parasal harcamaları açık maliyetini oluşturur. Açık maliyetler üreticiler tarafından üretim faktörlerine üc­

ret, faiz, rant ya da ara mallarına fiyat şeklinde yapılan ödemeleri içerir. O halde ücret ödemeleri, elektrik, su, ulaşım giderleri, reklam ve promosyon harcamaları vb. açık maliyetlere birer örnek oluşturur.

Zımni (örtülü) maliyetler, üretimde kullanılan, ancak bu sırada herhangi bir ödeme yapılmayan girdilerin değeridir. Örneğin büfecinin koyduğu 1 milyar lira sermayeyle % 12 getirdi devlet tahvili satın alsaydı yıl sonunda 120 milyon lira faiz geliri elde edecekti. Benzer şekilde bir başka işte çalışsaydı büfecinin e- line yılda 5.880 milyon lira geçeceğini düşünelim. Böylece açık maliyetlere ek olarak 6 milyon liralık zımni maliyetin de büfecinin gelirlerinden düşülmesi ge­

rekir. Zımni (örtülü) maliyetler için bir parasal ödeme yapılması söz konusu de­

ğildir. Parasal ödemelerin yapılmaması zımni maliyetin iktisatçı açısından bir maliyet unsuru olma özelliğini ortadan kaldırmaz. Bununla birlikte zımni mali­

yetler muhasebeciler tarafından göz önüne alınmaz. Bu nedenle bir malın muha­

sebe maliyeti ekonomik maliyetinden daha düşüktür.

Normal ve Süper Normal Kâr

Ekonomik karın sıfıra eşit olduğu duruma normal kâr denir. Normal kâr, ekonomik maliyetin bir diğer unsurudur. Büfeci işini yürütürken belirsizliklerden kaynaklanan bazı risklerle karşı karşıya kalabilir. Büfeci böyle bir riskten ancak başka bir işte çalışarak kaçınabilir. Bu nedenle büfeci işe başlamadan önce en a- zından belli bir minimum karı, diyelim ki yılda 2 milyon lira kar elde edeceğini öngörmelidir. Eğer firma sahibi bu minimum karı elde etmezse, bir başka işe girmek ya da bir başka işin yöneticisi olmak isteyecektir. Böylece normal kâr adı

(27)

altında bir diğer maliyet olgusu ortaya çıkmaktadır. O halde normal kâr, belli bir firmada kullanılan kaynakların firmada kalmasını sağlamak için gerekli olan en

düşük kâr düzeyidir.

Eğer bu kâr olmazsa, bir kez daha vurgularsak, girişimci firmasının faali­

yetine son verip bir başka iş kurabilir ya da başka bir işte çalışabilir. O halde, ik­

tisatçılar acısından kaynakları işletmede tutmak için gerekli normal kâr da bir maliyet unsurudur. Normal kâr elde eden bir firma toplam fırsat maliyetine eşit gelir elde ediyor demektir.

Şimdiye kadar açık maliyet, zımni (örtülü) maliyet ve normal kar adı al­

tında maliyet unsurlarını gördük. Bütün bu maliyetler karşılandıktan sonra firma­

ya kalan kısma süper normal kâr denir. Konuyu şematik olarak şöyle özetleyebi­

liriz:

TL TL

Toplam Gelir Toplam Maliyet

20 milyon

Açık Maliyet 11 milyon

Zımni Maliyet 6 milyon

Normal kâr 1 milvon

18 milyon

Süper Normal Kâr 2 milyon

KISA DÖNEMDE ÜRETİM MALİYETLERİ

Kısa dönem üretim maliyetinden söz edildiğinde fiziksel olarak makina ve teçhizatın arttırılmasının söz konusu olamayacağı bir dönem anlaşılmalıdır. Mev­

cut makinaları daha fazla çalıştırmak mümkündür; ancak mevcuda yenilerinin i- lavesi söz konusu değildir. Bir diğer deyişle, kısa dönemde firmanın üretim mik­

tarı. işgücü, enerji, hammadde vb. gibi üretimde kullanılan girdilerin miktarında­

ki değişmeye bağlı olarak değişir. O halde üretim miktarına bağlı olarak değişen maliyetlere değişen maliyetler, «retim miktarına bağlı olmayan maliyetlere de sabit maliyetler denir.

Sabit Maliyet

Sabit maliyet firmanın hiç üretimde bulunmasa bile üstlenmek zorunda ol­

duğu maliyettir. Ayrıca sabit maliyetler üretim miktarı değiştikçe değişmeyen maliyetlerdir. Bu tür maliyetlere örnek olarak fabrika ve teçhizat için ödenen ki­

ralar, ödenecek borç faizleri, yöneticilere ödenen maaşlar, makina ve binaların rakım giderleri vb. masraf kalemleri verilebilir.

(28)

Bir kez daha vurgularsak sabit ma­

liyetler üretim miktarına bağlı olmadığı için üretimdeki değişmeden etkilenmez.

Bu nedenle toplam sabit maliyetleri Şekil 8.2’de görüldüğü üzere yatay eksene (miktar ekseni) paralel düz bir çizgiyle gösterebiliriz.

Değişen Maliyet

Üretim miktarına bağlı olan mali­

yetlere değişen maliyet denir. Üretim miktarı değiştikçe, değişen maliyetler de değişir. Belli başlı kısa dönem değişen maliyetleri arasında yakıt, elektrik, su, ulaşım giderleri, hammadde, yarı mamul madde, çalışanlara ödenen ücret, üretime bağlı olarak verilen vergiler sayılabilir.

TL

Toplam Sabit Maliyet

(TFC)

0 M Miktar

Şekil 8.2. Toplam Sabit Maliyet Eğrisi

Şekil 8.3’de toplam değişken maliyet eğrisi (TVC) daha önce gördü­

ğümüz toplam ürün eğrisindeki geliş­

melere göre zıt yönde orijinden itiba­

ren önce azalan oranda artan ve bir K noktasından itibaren artan oranda yük­

selen bir eğridir.

Toplam Maliyet

Belli bir miktarda mal ya da hizmet üretmek için kullanılan bütün faktörlerin parasal değeri toplam mali­

yetleri verir. Toplam maliyet Tablo 8.2 ve Şekil 8.4’de görüldüğü üzere sabit ve değişen maliyetlerin toplamından oluşur. Üretim miktarı arttıkça toplam değişen maliyetteki artışa bağlı olarak toplam maliyetler de artmaktadır.

(29)

Tablo 8.2. Kısa Dönemde Toplam Maliyetler Miktar Topl. Sab. Mal.

TFC

Topl Değiş. Mal.

TVC

Toplam Maliyet TC

0 100 - 100

1 100 50 150

2 100 75 175

3 100 125 225

4 100 200 300

5 100 350 450

6 100 600 700

TL 700 600 500 400 300 200 100

0

Toplam Maliyet Eğrisi/

'

Sabit

"f

Topjam-Değişen; / . 1 (TVC) it___ :/

. . . i

..Lİ^.-L.

__'.Toplam,

^ “T ! Mcüiyef.EğrLsi (TFC)

1 3 4 5 6 Miktar

Şekil 8.4. Toplam, Ortalama ve Marjinal Ürün Eğrileri

DİĞER KISA DÖNEM MALİYETLERİ Ortalama Maliyetler

Yukarıdaki üretim işleminin ortalama maliyeti (AC), Tablo 8.3’de göste­

rilmiştir. Ortalama maliyet (AC) belli bir üretim düzeyi için toplam maliyetin ü- retim miktarına bölünmesiyle elde edilir.

^ ., .. Toplam Maliyet Ortalama Malıyet=-rr-E--- -—

Üretim Miktarı dır.

(30)

Üretim miktarını Q ile gösterdiğimizde AC=— olacaktır.

Tablo 8.3. Kısa Dönemde Ortalama Maliyet Miktar Topl. Sab.

Mal. TFC

Topl Değiş.

Mal. TVC

Toplam Maliyet TC

0 - - -

1 100 50 150

2 50 38 88

3 33 42 75

4 25 50 75

5 20 70 90

6 17 100 117

Ortalama maliyet, toplam maliyet gibi ortalama sabit ve ortalama değişen maliyetlerin toplamından ibarettir. Ortalama toplam maliyet (ATC) ortalama sa­

bit maliyet (AFC) ile ortalama değişen maliyetin (AVC) toplamıdır. Bir diğer de­

yişle,

ATC = AFC + AVC dır.

Eğer analizlerde ortalama sabit ve ortalama değişen maliyet ayrımı ya- pılmıyorsa ortalama toplam maliyet (ATC) yerine kısaca ortalama maliyet (AC) kullanılır. Ortalama maliyet eğrisi U biçimlidir. Yani üretim arttıkça bir süre or­

talama maliyet düşer, daha sonra yükselmeye başlar. Bunun nedeni azalan verim­

ler yasasıdır.

Ortalama sabit maliyet (AFC), toplam sabit maliyetin (TFC) üretim mikta- rma Q bölünmesiyle bulunur. O halde AFC=~—- dır. Üretim miktarı arttıkça or­TFC talama sabit maliyet sürekli olarak azalır. Çünkü toplam sabit maliyet giderek daha fazla üretim miktarına paylaştırılmış olur.

Ortalama değişen maliyet (AVC), toplam değişken maliyet (TVC) üretim miktarına (Q) bölünerek bulunur. O halde AVC=---dır.TVC

Q

Ortalama değişen maliyet önceleri üretim düzeyi arttıkça düşer, nihayet bir minimum düzeye ulaştıktan sonra artmaya başlar. Tekıar söylemek gerekirse bu­

nun nedeni azalan verimler yasasıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Vicdani reddin kabul edilmesinin koşullarından biri olarak, vicdani retçi sağlık çalışanının sağlık hizmeti talep edenleri, söz konusu hizmeti vicdani ret nedeniyle

İlerlemeci ve kalkınmacı anlayışın sorgulanması için en kritik küresel dönemeç olan insan kaynaklı iklim değişikliği fenomeni, düşük sarfiyatlı ampullerle,

Canan Esin Uysal (çevre Mühendisleri Odas ı Ankara Şube Yönetim Kurulu Üyesi) Cemal Yıldırım (BES Ankara 2 No’lu Şube). Celal Aksoy ( İşçi) Celal

Hemen tüm yeni in şaat alanlarında, imar ölçütlerinde ve peyzajla ilgili kurallarda öylesine kısıtlamalar var ki mimarl ık dünyasında "tasarım

Nevşehir çevre ve Orman Müdürü Eren Bircan, Kızılırmak'ın Avanos'tan geçtiği Taşköprü altındaki, taş setlerin ard ından ortaya çıkan köpüğün neden

AKP hükümeti, bir süredir kamuoyunda tart ışılan ve işçi sınıfının sahip olduğu yasal ve sosyal korumaları önemli ölçüde azaltarak fiilen uygulanmakta olan esnek

ısınmanın tarla bitkileri tarımına etkileri» daha çok yetiştiriciliği. yapılan ÜRÜNÜN

Biyoçeşitliliği koruma kuruluşları, hangi türlerin tehlike altında olduğu- nu dünyanın dört bir yanından bilim adamlarının sağladığı verilerle belirli- yorlar; bu