m
FİRMANIN YAPISI
ÜRETİM NEDİR? FİRMALAR NİÇİN KURULMAKTADIR?
İlk iktisatçılar yalnızca tarım, madenci
lik, balıkçılık vb. üretim faaliyetlerini verimli olarak düşünüyorlardı.
Ekonomi biliminin babası sayılan Adam Smith, 1776’da yazdığı Ulusların Zenginliği adlı eserinde imalatı verimli faaliyetlere kat
mıştır. Bununla birlikte Adam Smith, yalnızca hizmetlerinden yararlanılan emeğin yaptığı işi verimli faaliyet olarak görmemiştir. Ancak böyle bir yaklaşımın mantıklı bir açıklaması yoktur. Arzu ve isteklerin tatmini için insanlar çalışır ve üretim yaparlar. Dolayısıyla yalnızca hizmetlerinden yararlanılan insanların çalışma
ları da verimli olarak düşünülmelidir. Askerler, aktörler ve futbolcular da insanların arzularını tatmin etmektedir. Benzer şekilde bir fabrika
da, muhasebe servisinde çalışanlar da fabrika
da somun ve cıvata yapanlar kadar verimlidir.
O halde şu ya da bu şekilde bütün çalışanlar insanların isteklerini tatmin eden nihai bir ma
lın üretimine katkıda bulunmaktadır.
>
in
İstekler çeşit çeşittir. Birçok insan kahvaltı masasında gazetesini oku
maktan büyük zevk alır. O halde sabahın erken saatlerinde gazete bayiinden ga
zeteyi satın alıp getiren kapıcının gördüğü hizmet de verimlidir. Birçok insan pa
zardan patates, elma vb. gıda maddelerini haftalık olarak satın alır. O halde bu malları kış aylarında depolayan çiftçiler ya da tüccarlar tüketicilerin isteklerini tatmin ettiklerinden verimlidirler. Fayda, kıt kaynakların yalnızca biçimi değiş
tirilerek değil, aynı zurnanda onların yerini ve zamanını değiştirilerek de yara
tılır.
O halde bir ekonomide firmaların en önemli varlık nedeni gerek tüketicile
ri gerek üreticileri ilgilendiren çeşitli işlem maliyetlerini en aza indirmeleridir.
Öte yandan bazı amaçlarla endüstrileri de sınıflandırmak yararlı olabilir.
Tarım, balıkçılık, madencilik ve petrol verimli üretim sürecinin birinci aşamasını oluşturduğundan birincil endüstriler olarak nitelendirilmektedir. Birincil endüst
rilerin ürettiği hammaddeleri un, elbise, balık konservesi, cola, petrol vb. yapmak için kullanan endüstrilere ikincil endüstriler, ulaşım, iletişim, dağıtım, ticaret, yönetim vb. hizmet sağlanmasına yönelik endüstrilere üçüncül endüstriler de
nilmektedir.
FİRMALARIN KURULUŞ ŞEKİLLERİ
Özel sektörde bir firma, tek sahipli ve ortaklık şeklinde faaliyet göstere
bilir.
Tek Sahipli Firma
En kolay iş kurma biçimini tek sahipli bir firma oluşturur. Örneğin ülke
mizde sıkça görülen bir olgu, emekli olan bir kişinin bir apartmanın altında ko
layca bir market açabilmesidir. Ülkemizde marketler, tuhafiyeciler, tamirciler, manifaturacılar vb. tek sahipli firmalara birer örnek oluşturmaktadır. Tek sahipli firmaların en önemli özelliği bir kişi tarafından kontrol edilmesidir. Bu tek kişi firmasının politikasını çizer ve tek başına kârı ya da zararı üstlenir.
Tek sahipli firmaların bazı dezavantajları da vardır. Bunları şöyle açıkla
yabiliriz:
* Tek sahipli firmalar sermayeleri sınırlı olduğundan çok yavaş gelişir.
Firmanın esas sermayesini sahibinin tasarrufu oluşturur. Firma sahibi yakınla
rından ve arkadaşlarından ödünç almayı da deneyebilir. Ancak bu oldukça sınırlı bir kaynaktır.
• Firmanın iflası durumunda, alacaklılar alacaklarını yalnızca firmanın varlıklarından değil, aynı zamanda sahibinin özel servetinden de tahsil edebi
lirler. Kısacası tek sahipli firmada sınırsız sorumluluk söz konusudur.
• Kârların yüksek olması durumunda yıllık kârlardan ödenecek gelir ver
gisi kurumlar vergisinden daha büyük olabilir.
• Firmanın bir bölüm hissesinin transferi bir şirketin hisse transferinden daha zordur.
• Süreklilik yoktur. Sahibinin emekli olması ya da vefat etmesi durumunda, tek sahipli firmanın faaliyeti durur.
İşte bu dezavantajları nedeniyle tek sahipli firmalara daha çok tarım sektö
ründe ve perakende ticarette rastlanmaktadır.
Ortaklık Şeklinde Firmalar
Ortaklıklar iki kişiden başlayıp bir düzine ortağa kadar çıkabilir. Ülke
mizde ortaklıklar adi, kollektif ve komandit ortaklık olmak üzere üç şekilde ku
rulmaktadır. Ortaklıklarda her ortak hem işin bir bölümünü yapmaya hem de fi
nansmanına katılır. Ortaklık paylarının eşit olmasına gerek yoktur. Adi ortaklık
ların kurulması oldukça kolaydır. Ortaklıklarda,
• Firmanın bütün borçlarıyla ilgili sorumluluk sınırsızdır. Ortaklar bütün mal varlıklarıyla ve müteselsilen borçludur.
• Ortaklıklarda süreklilik söz konusudur.
Sermaye Şirketleri
Şirketin en önemli avantajı ortaklarının yükümlülüğünün sınırlı olmasıdır.
Şirketin ortakları yalnızca koydukları sermaye kadar sorumludur. Bu nedenle şirkete borç veren alacaklıların yasal himayeleri azdır. Ülkemizde sermaye şirket
leri daha çok anonim ve limited şirket şeklinde kurulmaktadır. Şirketlerin tipinin kolayca anlaşılması esastır. Bu nedenle ülkemizde limited şirketler için “ltd” a- nonim şirketler için “A.Ş.” harfleri isimlerinin arkasına eklenir. Şirketlerin avan
tajları şunlardır:
• Sorumluluk sınırlıdır,
• Süreklilik gösterirler,
• Pay sahipleri paylarını istedikleri an satabilirler.
FİRMANIN AMAÇLARI NELERDİR?
Piyasa ekonomisinde eğer bir firma iş hayatında kalmak istiyorsa, mali
yetlerini karşılamak zorundadır. Genel olarak firmaların kârlarını maksimize etmeye çalışacakları farz edilir. Ancak uygulamada firmaların yalnızca kârlarını maksimize etmeye çalışmadıkları da bir gerçektir. Nitekim firmaların bir dizi başka amacı da olabilir.
Yöneticinin özellikle firmanın sahibi olması durumunda kişisel güdüler önemli olabilir. Çalışanlarla iyi ilişkiler, güçlü olma arzusu, politik etkileşim, sosyal saygınlık vb. amaçlar ön plana çıkabilir.
Büyük şirketlerde, uygulamada sahiplerle yönetim arasında bir boşluk var
dır. Firma profesyonel yöneticilerce yönetilir. Bu tür şirketlerin pay sahiplerince etkin bir şekilde kontrolü çok zordur.
Büyük şirketlerde yöneticiler öncelikle kendi iş güvenliklerini düşünürler.
Bu nedenle yöneticiler kârlarını maksimuma çıkarmak için risk üstlenmek yerine statülerini korumayı ön planda tutabilirler. Böylece firmanın kârını maksimize etmek yerine satışlarını maksimize etmeyi yeğleyebilirler. Alternatif olarak fir
manın büyüme oranının maksimum olmasını hedefleyebilirler.
Öte yandan bir firma kısa vadeli kârını maksimize etmek yerine uzun va
deli konumunu güçlendirmeyi tercih edebilir. Firmalar gelecekteki kârlarını gü
vence altına almak amacıyla yeni ürün ve yeni teknikler geliştirmek yerine diğer firmalarla birleşmeye ve kaynaşmaya girebilir. Kaldı ki ekonomide monopolleri teşvik eden bir ortam varsa bir firma daha sonra göreceğimiz üzere rekabetçi bir fiyatı veri olarak almak yerine kendi fiyat politikasını izleyebilir.
Bazı durumlarda firmalar arz ve talep koşullarındaki kısa vadeli değiş
meler karşısında fiyatlarını ayarlayamayabilirler. Çünkü yeni fiyat kataloglarının basılması ve dağıtılması, etiketlerin değiştirilmesi küçük de olsa bir maliyeti içe
rir (buna küçük menü maliyetleri de denilmektedir). Kaldı ki perakendeciler ve müşteriler fiyatların sık sık ayarlanmasına tepki gösterirler.
Belli bir monopol gücüne sahip bir firma uzun dönemde piyasaya yeni firmaların girişlerini ve başka rakip ürünlerin geliştirilmesini engellemek için
kâr maksimizasyonu amacı gütmeyebilir.
Nihayet bir firma, hükümetin izlediği politikaya uymak amacıyla çoğu kez amaçlarını değiştirebilir.
Firma açısından bütün diğer amaçlar önemli olmasına rağmen yine de fir
maların kârlarını maksimize edecekleri varsayımından hareketle analizlerin sür
dürülmesi yararlıdır.
FİRMA HANGİ KARARLARI ALIR?
Eğer bir firma kârını maksimize etmek istiyorsa toplam geliriyle toplam maliyeti arasındaki farkı mümkün olduğunca en geniş şekilde tutmaya çalışa
caktır. Bu nedenle belli bir çıktının üretim maliyetini en düşük düzeyde (mini
mum düzeyde) tutmaya çaba gösterecektir. Bunun için de firma şu sorulara cevap bulmaya çalışacaktır.
• Ne üretecektir?
• Gerekli sermayeyi nasıl bulacaktır?
• Hangi üretim tekniği uygulanacaktır?
• Üretim ölçeği ne olacaktır?
• Üretim nerede yapılacaktır?
• Mal tüketicilere nasıl dağıtılacaktır?
• Kaynaklar nasıl birleştirilecektir?
• Çıktının boyutu ne olacaktır?
• Çalışanlarla nasıl konuşulacaktır?
NE ÜRETİLECEKTİR?
YATIRILAN SERMAYENİN GETİRİSİ
Bir firma, diğer koşullar aynıyken işe yatırdığı sermayeyle en yüksek geti
riyi elde edebileceği malları üretmek ister. Uygulamada bunun anlamı firmanın sahip olduğu sınırlı uzmanlık bilgisi çerçevesinde bir üretim hattını seçmesidir.
Örneğin son yıllarda kent dışında sağlam zeminli bahçeli evlerde, villalarda o- turma arzusunu taşıyan insanların sayılarının arttığım saptayan bir firma hafif bahçe makinaları pazarına girmeyi ve özellikle de çimen biçme makinası üretme
yi düşünebilir.
Büyük bir olasılıkla o sırada piyasada bu tür makinaları yapan başka firma
lar da vardır. Bu durumda piyasa ekonomisi iki şekilde yol göstericilik yapacak
tır: Birincisi çimen biçme makinalarının o sırada bir fiyatı vardır. Firmamız ben
zer çimen makinasmı hangi maliyetle üretebileceğini, mevcut fiyat düzeyinde kaç tane makina satabileceğini, elde edeceği olası kârları ve böylece yatırdığı serma
yenin getirisini hesap edecektir. İkinci olarak, çimen biçme makinası yapan firma o sırada benzer işi yapan firmaların karlılığını ekonomi ve finans gazetelerinden izleyecek, eğer yayınlanıyorsa bilançolarını inceleyecektir. Halihazırdaki çimen biçme makinası üreten firmaların çok büyük oranda kâr ettikleri gözüküyorsa, o alanda üretime girecektir.
PİYASA ARAŞTIRMASI
Üretilecek malın piyasası yeniyse ya da mevcut ürünlerin piyasasından farklıysa, yukarda açıkladığımız göstergeler yararlı olmayabilir. Bu durumda firmamızın bazı piyasa araştırması şekillerine yönelmesi gerekir.
Firmamızın yine hafif bahçe makinaları üretmeyi amaçladığım düşünelim.
Firmamız gireceği işle ilgili bilgileri toptancılardan, perakendecilerden ve hatta firmaların temsilcileriyle yaptıkları konuşmalardan elde edebilir. Firmamız elde ettiği bilgileri daha sonra çapraz kontrollerden geçirerek bir sonuca varacaktır.
Bu şekilde yapılan ön araştırmanın olumlu sonuç vermesi üzerine firmamız piyasayı daha derinliğine analiz edecektir. Bu sırada zaman zaman bir uzman pi
yasa araştırma firmasından yararlanma yoluna da gidebilir. Piyasa araştırması (i) masa başı araştırmasından, (ii) alan çalışmasından, (iii) piyasa testinden olu
şur.
Masa başı çalışmasında yayınlanmış istatistikler ve broşürler, firmanın kendi satış kayıtları kullanılarak kabaca potansiyel talep ve talebi belirleyen un
surlar saptanır. Bu belirleyiciler fiyat ve taleple ilgili diğer koşullardır. Daha ay
rıntılı bilgiler o alanda çıkarılan dergilerden ve ticaret gazetelerinden sağlanmaya çalışılır.
Potansiyel satışlarla ilgili daha kesin bilgi, potansiyel piyasalarda tüketi
ciye yönelik piyasa araştırmalarının yapılmasını gerektirir. Bu araştırmada tü
keticilerin piyasa davranışlarının birçok yönü ortaya konulmaya çalışılır. Bir ör
nek vermek gerekirse, tüketicilerin malın kalitesiyle, ambalajlamasıyla, teslim ta
rihiyle, satış sonrası servisleriyle ve fiyat indirimleriyle ilgili tepkileri göz önüne alınır.
Ulusal düzeyde ya da büyük bir kampanyaya girişmeden önce üretilen ma
lın bazı pazarlama testlerinden geçirilmesi, malda görülen eksikliklerin düzeltil
mesi ya da malda bazı değişikliklerin yapılması son derece önemlidir. Böyle bir test, örneğin, ürünün bazı çizgilerinin gereksiz olduğunu ortaya koyarak malın daha standart olarak üretilmesine katkı yapabilir. Öte yandan bütün potansiyel müşterilerin tercihleri aynı değildir. Bu nedenle firmalar, i) farklı fiyatlarda farklı modeller üreterek bir pazarlama karmasını düşünebilirler, ii) dağıtım kanallarını ve satış yöntemlerini değiştirebilirler.
GEREKLİ SERMAYENİN SAĞLANMASI
LİKİT SERMA YE İHTİYACI
Üretim faktörlerinin istihdamını sağlayabilmek için bir firmanın paraya ya da daha teknik bir dille likit sermayeye ihtiyacı vardır. Genellikle firmanın
ihtiyaç duyduğu para,
• çalışma sermayesi,
• sabit sermaye olmak üzere ikiye ayrılır.
Çalışma Sermayesi
Firmalar çalışma sermayesine emek, hammadde, pahalı gübre vb. üretim sürecinde bir kez kullanılan değişken faktörler için ihtiyaç duyarlar. Sermayesi
nin kaynağını bankalardan alman krediler, diğer mali kuruluşlardan sağlanan a- vanslar, bazı durumlarda müşterilerin yatırdıkları peşin paralar, firmaların birbir
lerine açtıkları krediler, vadeli senetler ve vadeli çekler (ülkemizde yaygın olarak kullanılmaktadır) vb. oluşturmaktadır.
Sabit Sermaye
Firmalar sabit sermayeye, fabrika, makina, arazi, kamyon vb. üretim sü
recinde bir kaç kez kullanılan üretim faktörlerinin sağlanması için ihtiyaç du
yarlar. Bu nedenle firmalar sabit sermayeye daha üretime geçip gelir elde etme
den önce fabrika binasının yapımı, makina ve teçhizat alımı vb. nedenlerle ihti
yaç duyarlar. Bununla birlikte sabit sermaye, binanın, fabrikanın, makinaların, araçların kiralanması ya da leasing yoluyla sağlanması durumunda çalışma ser
mayesine dönüşebilir. Normalde sabit sermaye gereksinimi çalışma sermayesi gereksiniminden daha büyüktür. Ayrıca ödünç verenler paralarını sabit sermaye yatırımlarının finansmanına tahsis ettiklerinde paralarından uzun dönem ayrı ka
lacaklarının ve büyük bir risk üstlendiklerinin farkındadır. Bu nedenle sabit ser
maye yatırımlarını finansmanı çalışma sermayesinin finansmanından çok daha zordur.
BİR FİRMANIN UZUN VADELİ SERMAYE BULMASI
Uzun vadeli sermayeye ihtiyaç duyan bir firma hisse senetlerini bir kısmını satabilir, tahvil, finansman bonosu, varlığa dayalı menkul kıymet çıkararak borç alabilir.
Hisse Senedi Satışı
Hisse senedi adından da anlaşılacağı üzere bir firmanın sermayesine ka
tılımı ifade etmektedir. Ülkemizde hisse senetleri, anonim ortaklıklar tarafından . çıkarılan ve belirli ortaklık sermayesine katılma payını temsil eden yasal şekil - şartlarına uygun olarak düzenlenmiş bir kıymetli evraktır. Türkiye’de bazı şir
ketlerin hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsasmda (İMKB) işlem görmektedir. İşlemler lot üzerinden (1 lot, 1000 hisse senedini temsil etmektedir) yapılmaktadır. Hisse senedine yapılacak yatırım üç temel risk içerir: Birincisi, kâr edilmemesi durumunda hisse senedinin fiyatı düşebilir. İkincisi, hisse senet
lerinin fiyatları genellikle sahipleri satma arzusu duydukları zaman düşüş göste
rebilir: Üçüncüsü, hisse senetlerinin fiyatlarıyla spekülatörler toplu alış toplu sa
tış yaparak oynayabilirler.
Tahvil Çıkartılması
Tahviller gerek özel sektör firmaları gerekse kamu tarafından ihraç edilen bir borçlanma aracıdır. Firmalar yeni hisse senedi çıkarmaktansa tahvil satarak da fon sağlayabilirler. Dolayısıyla tahvil firmanın borcunu temsil eder. Firma tahvil sahiplerine belli dönemler için belli oranlarda faiz öder. Tahvilin vadesi geldi
ğinde firma ana parayı geri ödemek zorundadır.
BİR FİRMA BÜYÜMESİNİ NASIL FİNANSE EDER
Bir ekonomide cüce ve küçük firmaların çokluğunun nedeni büyümenin finansmanında karşılaşılan güçlüklerdir. Eğer bir firma kârından yeteri kadar alı
koyamazsa ya da arsa, konut vb. yoldan ipotek kredisi sağlayamazsa geriye tek alternatif olarak yeni ek yatırımcı bulması kalacaktır. Bunun anlamı şirketin hal
ka açılması, bir menkul kıymetler borsasma kaydolması (ülkemizde yalnızca İMKB vardır) ve halkın çıkarılacak ek hisse senetlerini satın almalarını bekle
mesi demektir.
Ancak bir firmanın hisse senetlerini halka arz etmesinin belli bir maliyeti vardır. Ayrıca hisse senetlerini halka arz edecek firmaların Sermaye Piyasası Ku
rulu’ndan (SPK) izin alması gerekir. Dolayısıyla istediği anda hiçbir firma hisse senetlerini halka arzedemez. Firmaların büyümesi konusunda, batı ülkelerinde üç şekilde finansman köprüsü oluşturulmaktadır. Birinci olarak, hayat sigortalarının büyümek isteyen firmaların hisse senetlerini satın almaları teşvik edilmektedir.
Çünkü hayat sigortaları batıda insan ömrünün uzunluğu ve enflasyon oranının düşüklüğü nedeniyle sahip oldukları fonların likiditesiyle daha az ilgili kuruluş
lardır. İkinci olarak, yeni ihraç (hisse senedi) piyasasında faaliyet gösteren bazı finansal aracılar orta vadeli finansman açığını gidermede katkı yapmaktadır. Ü- çüncü olarak, gerekli sermaye bu alanda uzmanlaşmış finansman şirketlerinden sağlanabilmektedir.
İŞ BÖLÜMÜ
Çağdaş ekonomik hayatın en önemli özelliği iş bölümünün son derece ge
lişmiş ve daha da gelişmekte olmasıdır. Şimdi iş bölümünün sağladığı avantajlar ve dezavantajları açıklayalım.
UZMANLAŞMANIN AVANTAJLARI
Firmalar üretim faktörlerini organize ederlerken uzmanlaşmanın sağladığı avantajları hesaba katarlar. Uzmanlaşmanın sağladığı avantajlar konusunda emek istihdamına yönelik olarak sağladığı faydalar göz önünde tutulacaktır. Bu avan
tajlar aynı zamanda, makina ve teçhizat, malların dağıtımı, kuruluş yeri konula
rında da geçerlidir.
Emeğin organizasyonu sonucu her uzmanın belli bir işi yapması duru
munda, üretimde artış olacaktır.
Bunun nedenlerini şöyle açıklayabiliriz:
• İnsanların en yetenekli oldukları alanda istihdam edilmesi üretimin art
masına neden olmaktadır.
• Aynı işin tekrar tekrar yapılması becerilerin gelişmesine ve işin daha iyi yapılmasına neden olmaktadır.
• Ekonomide giderek uzmanlık gerektiren araç kullanımı artmaktadır.
• Bir işlemden bir diğerine geçme olmadığından üretimde zaman tasarrufu sağlanmaktadır.
• Belli bir işin öğrenilmesi daha kısa zamanda olmaktadır.
• İşveren üretim ve çıktı maliyetini daha kesin bir şekilde hesaplayabil- mektedir.
UZMANLAŞMANIN DEZA VANTAJLARI
Emeğin iş bölümü daha düşük üretim maliyetine neden olmakla birlikte gerek çalışanlar gerekse toplum açısından bazı dezavantajları da içermektedir.
• Çalışanlar işlerini monoton ve sıkıcı bulmaya başlayabilmektedir.
• Zamanla bazı meslek hastalıkları ortaya çıkmaktadır (örneğin boya işi yapanlarda görülen tiner bağımlılığı gibi).
• Ekonomide talebin düştüğü dönemlerde, uzmanlaşmış kişiler işsiz ka
labilmektedir.
• Bir kaç anahtar uzmanın greve gitmesi yaygın bir işsizliğe neden ola
bilmektedir.
• Standartlaşmış ürünler sanat ürünlerinin yerini alabilmektedir.
UZMANLAŞMANIN SINIRLI KALDIĞI ALANLAR.
Doğal olarak, emeğin iş bölümü endüstriden endüstriye değişmektedir. İs
viçre gibi ülkelerde çok az sayıda işçinin az sayıda malın imalatında uzman
laşmasına izin verilmiştir. Aynı şekilde tarım, inşaat gibi endüstrilerde aynı işin her gün tekrarlanması söz konusu değildir. Nihayet emeğin iş bölümü, ürünün ca
ri talebiyle ilişkilidir. Hiç kimsenin talep etmediği malda uzmanlaşmanın faydası yoktur. Tersine, emeğin ayrıntıya inen şekilde uzmanlaşması yalnızca büyük bir talebin olması durumunda mümkündür. Örneğin, araba üretiminin karmaşık or-
ganizasyonu, birçok küçük firmaların ürettiği standart üretimler için kitle talebi yaratacaktır.
BÜYÜK ÖLÇEKLİ ÜRETİMİN AVANTAJLARI
Büyük ölçekli üretimin avantajlarının bir sonucu olarak bir firmanın çıktı sı artarken birim başına maliyeti düşecektir.
İÇSEL EKONOMİLER
Daha fazla üretimde bulunduğu zaman firmanın kontrolü altındaki et
menlerin firmanın maliyetini düşürmesine içsel ekonomiler denir.
Beş tür içsel ekonomiden söz edilebilir.
Teknik Ekonomiler
Bir mal üretilirken, artan üretim daha fazla iş bölümüne makinada daha büyük uzmanlaşmaya, büyük makinalar ekonomisine (çift katlı otobüsler tek katlı otobüslere göre iki kat fazla yolcu taşınmasına olanak vermesine karşın, ne baş
langıç maliyetinde ne de cari maliyette iki kat artış olur) ve süreçlerin birbirlerine bağlanmasına (çelik üretimi sırasında ikinci kez ısıtmadan kaçınılabilir) izin vermektedir.
Genel olarak teknik ekonomiler üretilen mal birimlerinin boyutunu sa
bitleştirir. Teknik ekonomilerin büyük olduğu alanlarda, üretilen birimlerin bo
yutu büyümektedir. Otomobil, çelik saç, elektrik, gaz vb. üretimi bunun en güzel örneğidir.
Yönetim Ekonomileri
Üretim arttığı zaman iş bölümü yönetime de uygulanabilir. Örneğin bir ki
şiyle yönetilen bir iş yerinde mağaza sahibi bir yandan malların siparişiyle, satı
şıyla, muhasebesinin tutulmasıyla uğraşırken öte yandan iş yerinin temizliği, malların önceden paketlenmesi gibi okul çıkışı bir çırağın yapabileceği işleri de yapabilir. Belki küçük bir bakkal dükkanının satışları iş yerinde ek bir kişinin is
tihdamına olanak vermeyebilir. Ancak büyük firmalar, marketler bu güçlüğü ko
layca aşabilmektedir. Böylece iyi bir yönetici bütün zamanını işlerin organi
zasyonuna tahsis ederek, rutin işleri daha düşük ücretle çalışanlara bırakabil
mektedir.
Yönetim fonksiyonu da kendi içinde üretim, satış, ulaştırma ve personel gibi alt bölümlere ayrılmaktadır. Ayrıca alt bölümler de reklam, ihracat, tüketi
cinin korunma birimleri gibi daha alt birimlere bölünebilmektedir.
Ticari Ekonomiler
Ekonomi, malın satışı sırasında da sağlanır. Eğer satış personeli tam ka
pasiteyle çalışmıyorsa, ek çıktı çok az ek maliyetle satılabilecektir. Üstelik büyük firmalar çoğu zaman birçok ürün üretebilirler. Böylece bir mal için yapılan rek
lam, diğer malların satışını da etkiler. Örneğin Vestel televizyonuyla ilgili rek
lamlar aynı markanın diğer ürünlerinin satışını da etkiler. Ayrıca büyük bir firma yan ürünlerini de satma şansına sahip olabilir. Böyle bir durum küçük firmalar açısından söz konusu olmayabilir.
Bir firma yeterince büyüdüğü zaman uzman alıcılar ve uzman satıcıların istihdam edilmesiyle ticari alanda iş bölümü sağlanır.
Nihayet, ticari ekonomiler kaynakların daha iyi kullanılması sonucu fi
yatların düşmesine olanak vererek toplum için reel bir kazanç sağlayabilir.
Finansal Ekonomiler
Finansal kaynaklara daha kolay bir şekilde ulaşmada büyük firmalar küçük firmalara göre daha avantajlıdır. Bankalar kredi riski açısından büyük firmaları tercih ederler. Bu nedenle büyük ve tanınmış firmalar daha düşük maliyetle fon elde edebilirler. Ayrıca hisse senetlerine yatırım yapmak isteyen yatırımcılar bü
yük firmaların hisse senetlerini tercih edeceklerdir.
Risk Üslenim Ekonomileri
Bu konuda üç tip riskten söz edilebilir: Birinci tip risk kolayca sigortala
nabilir. Sigortalanabilen riskler açısından küçük ve büyük firmaların durumları, arasında fark yoktur.İkinci tür riskleri firmalar kendileri üstlenirler. Böylece fir
malar sigorta şirketlerine gidecek fonları kendisinde alıkoyar. Bu konuda bü
yük işletmelerin avantajı büyüktür. Büyük firmalar karşılaşacağı risklere karşı kendi sigorta fonunu oluşturabilirler.
Üçüncü bir risk, matematiksel olasılık çerçevesine sokulamayan, dolayı
sıyla sigortalanamayan risktir. Ürün talebindeki ya da hammadde arzındaki de
ğişmeden doğan risk böyle bir risktir. Bu tür risk, belirsizliklerden kaynak
lanmaktadır. Talepteki dalgalanmalara karşı büyük firmalar mallarını farklılaş
tırarak ya da ihracata yönelerek kendilerini korurlar. Düşük rekolte, grev vb. arz yanlı dalgalanmalara karşı büyük firmalar tek bir kaynak yerine birkaç kaynaktan hammadde tedarikine gidebilir.
DIŞSAL EKONOMİLER
Endüstri daha fazla üretimde bulunduğu zaman firmanın kontrolü dışın
daki etmenlerin firmanın maliyetini düşürmesine dışsal ekonomiler denir.
Bir firma kendi içsel ekonomilerini planlarken, endüstrinin büyümesinden kaynaklanan dışsal ekonomilerden yararlanmayı ümit edebilir. Üç tür dışsal eko
nomi olanağı vardır.
Birinci olarak, benzer firmaların belli bir alanda yoğunlaşması karşılıklı yarar hasıl edebilir. Deneyimli emek gücünün oluşması, ortak hizmetlerden ya
rarlanma, yerel endüstriye yönelik teknik okulların açılması, ürünün ünü, pazar
lama organizasyonu, yan ürün sağlayan firmaların oluşması vb. karşılıklı yararlar çerçevesinde sayılabilecek örneklerdir. Firmalar kuruluş yerlerini seçerlerken el
de edecekleri dışsal ekonomileri göz önünde tutmak zorundadır. Bununla birlikte firmalar dışsal ekonomilerden yararlanırken, trafik tıkanıklığı, çevre kirliliği vb.
negatif dışsal ekonomilerle de karşılaşırlar. O halde dışsal ekonomilerin üretim maliyetlerini düşürücü etkisinin negatif dışsal ekonomilerin neden olduğu maliyet artışlarından daha büyük olması gerekir.
İkinci olarak, dışsal ekonomiler ortak enformasyonun sağlanması şeklinde olabilir. Bu enformasyonu ya firmalar birlikte oluşturacakları bir ortak kurumla ya da kamu kuruluşları aracılığıyla sağlayabilir.
Nihayet, bir endüstri boyut olarak büyürken, bütün üreticilerin ortak gir
dilerini oluşturan uzman firmalar oluşturulabilir.
Böyle bir firma büyük ölçekli olarak çalışacağı için tek tek endüstrideki firmaların üretimlerine giren bileşikleri kendi kendilerine üretmeleri durumuna göre, onlara aynı bileşiği daha ucuza sağlayacaktır.
KAPSAM EKONOMİLERİ
Günümüzde birçok firmanın birden fazla mal çeşidi ürettiğini gözlemle
yebiliriz. Örneğin bir tavuk çiftliğinde hem yumurta hem piliç üretilir. Bir oto
mobil firması hem araba, hem kamyonet ya da minibüs üretebilir. Firmalar bu şekilde iki ya da daha fazla mal ürettikleri zaman bazı üretim ve maliyet avan
tajları elde eder. Örneğin böylece firma ortak yönetim, ortak pazarlama, ortak reklam vb. maliyet avantajları sağlar.
FİRMALARIN BOYUTU
YATAY, DÜŞEY VE TAMAMLAYCI BİRLEŞME
Büyük ölçekli üretimin avantajları, firmaları birleşme yolunda güçlü bir şekilde güdülendirmektedir.
Aynı tip ürünü üreten firmalar birleştiği zaman yatay birleşme meydana gelir. Örneğin British Motor Holdings, Leyland Motors ’la birleşerek British Ley- land’ı oluşturmuştur.
Yatay birleşmede iki amaç güdülür.
• Büyük miktarda üretim yapmak ve satmak,
• Rekabeti kısmen ya da tamamen ortadan kaldırmak.
Bir malın üretiminin farklı aşamalarında faaliyet gösteren firmaların bir
leşmelerine dikey birleşme denilmektedir. Örneğin British Motor Holdings araba kaportası üreten Fisher ve Ludlow firmasını devralmıştır. Dikey birleşme;
• Geriye hammaddeye doğru ya da
• İleriye nihai mala doğru olur.
Şekil 7.1 yatay ve ileriye ve geriye doğru dikey bütünleşmeyi göstermektedir.
Gerek yatay gerekse dikey birleşme birim başına maliyeti düşürür ve bu nedenle kârları arttırır. Yatay birleşme, daha fazla uzmanlaşmaya, ticari eko
nomilere ve yönetim maliyetlerinde tasarrufa katkı yapar. Dikey birleşme bir- biriyle bağlantılı süreçleri kolaylaştırır ve hammadde ve diğer malzemelerin arzı ve kalitesi üzerinde doğrudan kontrol imkanını arttırarak riski azaltır. Ayrıca bir malın bütün kısımları birlikte dizayn edilir ve nihai malın dağıtımı üzerinde doğ
rudan kontrol söz konusu olur.
Dikey Birleşme
1 1 1 1 1
2 2 2 2 2
3 3 3 3 3
4 4 4 4 4
5 5 5 5 5
Şekil 7.1. Yatay ve Dikey Birleşme
Yatay Birleşme
Aralarında herhangi bir ilişki olmayan mal ve hizmet üreten firmaların birleşmesine çok yönlü dağılmayla birleşme denilmektedir. Bir malın üretimi ü- zerinde yoğunlaşan bir firma moda değişmeleri, hükümetlerin izledikleri poli
tikalarda meydana gelen değişmeler ya da ekonomide meydana gelen bir kriz ya da resesyon (ekonomik gerileme) karşısında büyük ölçüde zarara uğrayabilir.
Böyle bir durumla karşılaşmak istemeyen bir firma tamamen farklı bir mal üreten firmayla birleşerek firmasını çeşitlendirebilir.
Firmalar ölçek ekonomileri aracılığıyla karlarını arttırmanın yanısıra, prestij sağlama ve kârlarını güvence altına alma gibi nedenlerle de birleşebi- lirler. Birleşmeyle firmaların bir diğer amacı da belli ölçüde monopol gücüne u- laşmak olabilir.
Birleşme içsel gelişmeyle ya da mevcut firmaların bir araya gelmesiyle gerçekleşir. Birleşme, ya bir firmanın daha küçük bir firmanın bütün paylarını sa
tın alması ve onu tamamıyla kendine katmasıyla tam devralma şeklinde meydana gelebilir ya da ana şirketin bağlı şirketin pay senetlerinin büyük bir kısmına sahip olması sonucu kontrolünü ele geçirmesiyle bir holding oluşturma şeklinde ola
bilir. Bu durumda küçük firma, kimliğini tam olarak kaybetmez ve faaliyetlerinde belli alanda bağımsız olarak davranır.
KÜÇÜK İŞLETMELERİN EGEMENLİĞİ:
Büyük firmaların sağladığı avantajlara rağmen her firmanın rekabet açı
sından yeteri kadar büyük olması gerekir gibi bir sonuca ulaşamayız. Gerçekten de küçük firmalar bütün üretim dallarında hakim durumdadır. Tarımda, pera
kende ticaret alanında küçük ve tek dükkanlı firmalar iş hacminin büyük bir kıs
mım gerçekleştirirler. Hatta ülkemizde ve birçok gelişmiş ülkede imalat sektö
ründe üretim ve istihdamın büyük bir bölümü küçük firmalarca gerçekleş- tirilmektedir. Öyle ki günümüzde küçük güzeldir diye bir slogan bile vardır.
Küçük firmalarla ilgili bu saptamaların nedeni şudur: Birinci olarak, tarım, perakende ticaret, konut ve bireysel ve profesyonel hizmet sektörlerinde küçük firmalar özellikle önemlidir. İkinci olarak, aynı endüstri içinde firmaların boyu
tunda değişmeler olabilir.
Bu iki sonuç arz ve talep koşullarının doğasından kaynaklanmaktadır.
• Talep
Büyük ölçekli üretim yalnızca teknik olarak etkindir. Bunu düzenli ve bü
yük bir talep desteklemedikçe ekonomik olarak etkin olmayabilir.
Talep yerel olduğu için (bireysel hizmet ve köy bakkalında satılan mallar) ya da ulaşım maliyetlerinin yüksekliğinden (tuğla ve dayanıksız bahçe ürünleri için) ya da ürün farklılaştırmasının yapay olarak piyasayı bölmesinden dolayı pi
yasa küçük olabilir.
Talebin dalgalandığı yerlerde, uzmanlaşmış aylak teçhizatın genel maliyeti yüksektir. Firma ne kadar küçük olursa bu maliyet o kadar az olacaktır.
• Arz
Talep büyük bile olsa, arz küçük firmalarla da sağlanabilir. Perakende tica
ret ve konut sektöründe küçük bir sermayeyle işe başlamak mümkündür. Bu tür
işlerde daha fazla fon sağlamada karşılaşılan güçlük ve vergiler genişlemeye en
gel oluşturabilir. Ayrıca, hükümetlerin monopollere karşı izleyeceği politikalar da olacaktır.
Alternatif olarak, yatay entegrasyona gidilmesi de mümkündür. Bu du
rumda firmaların içsel olarak genişlemesine gerek yoktur. Bunun yerine firmalar, reklam araştırması faaliyetleri için uzman firmalar kullanabilirler. Burada önemli olan bir nokta da şudur: Birçok küçük firma sahipleri büyümek istemeyebilirler ya da büyük firmaları yönetme kabiliyetine sahip olmayabilirler. Böylece, pera
kende ticaret ve çiftçilikte olduğu gibi, kendi işlerinde daha çok saat çalışacak
lardır (yani, daha düşük kar oranını kabul edeceklerdir).
Herşey bir yana, firmanın boyutu büyüdükçe, yönetim güçlükleri ortaya çı
kar. Eğer yönetimde yetki departman şeflerine devredilirse, bu kez eşgüdüm so
runu ortaya çıkar. Bazı endüstrilerde bu güçlükler hemen kendini belli eder. Ta
lebin hızla değiştiği modayla ilgili ticarette ya da arz koşullarının hızla değiştiği hava koşullarına bağlı tarımsal alanlarda hızla karar alınması gerekmektedir.
Benzer üretim alanlarında yönetimin yakından izlenmesi gerekir. Dolayısıyla firmalar küçük olmalıdır.
ÜRETİMİN YAPILACAĞI YERİN SEÇİMİ
Bir firma üretim yapacağı yerle ilgili karar verirken o yer için ödemek zo
runda kalacağı rant ya da arazi maliyetlerini başka yerlerin rant ve arazi ma
liyetleriyle karşılaştırır.
KURULUŞ YERİNİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR
Belli bir yerde üretimde bulunmanın avantajları i) doğal ii) kazanılmış iii) kamu teşvikli olabilir.
Doğal Avantajlar
Hammaddelerin sağlanmasında ve nihai malların dağıtımında maliyetle karşılaşılır. Bazı mallarda hammaddelerin ağırlığı nihai üretimden çok daha bü
yüktür. Buna en güzel örnek demir-çelik üretiminde yüksek fırın için gerekli kö
mür ve demir cevherinin durumudur. Demir-çelik işletmelerinin hammaddelerin bulunduğu yerde ya da hammaddeye kolaylıkla ulaşılmasını sağlayan bir liman yakınında kurulması önemli ölçüde ulaşım maliyetinden tasarruf edilmesini sağ
layacaktır.
Öte yandan bazı endüstri/erde nihai malların ulaşım maliyeti, hammad
deye ulaşım maliyetinden daha büyüktür. Bu nedenle bu tür malların pazara ya
kın bir yerde üretilmesi firma için daha ucuz olacaktır. Dondurma, maden suyu,
mobilya, metal, teneke vb. malların pazara yakın bir yerde üretilmesi ulaşım ma
liyetinden tasarruf sağlanmasına olanak verecektir.
İklim koşulları da firmaların yerleşim yerine etki yapmaktadır. Örneğin Bursa’nın yağışlı atmosferi pamuk ipliği üretimine izin vermemekte ve pamuklu dokuma sürecini olumsuz etkilemektedir.
Doğal avantajların yanısıra bol miktarda ucuz emeğin olduğu yerler bazı endüstrileri kendisine çekmektedir. Bu nedenle Malta’da gemi yapımcılığı teşvik görmektedir.
Kazanılmış Avantajlar
Geliştirilmiş üretim yöntemleri, ulaşımdaki gelişme, yenilikler, yeni güç kaynakları doğal avantajların göreli önemini ve böylece endüstrinin kuruluş yeri
ni değiştirebilir. Böylece verimi yüksek demir cevher sahaları tükendiğinden ve geliştirilen yeni teknikler kömür tüketimini azalttığından günümüzde pik demir üretmek için kömürün nakli demir cevherinin naklinden daha ucuz olduğundan, endüstrinin kuruluş yeri kömür sahasından demir cevheri sahasına kaymaktadır.
Örnekleri bu şekilde çoğaltmak mümkündür.
Yeni yeni kazanılmış avantajlar firmaların kuruluş yerini etkilerken, insana dayalı avantajlar (eğitilmiş insan gücü, haberleşme, pazarlama ve ticaret organi
zasyonları vb. endüstrilerin kuruldukları yerde kalmalarına neden olabilmektedir.
Kamu Teşvikleriyle İlgili Avantajlar
Hükümetler, trafik, tıkanıklık, kirlenme, çarpık kentleşme sorunlarının ya
şandığı bölgelerden endüstrileri uzaklaştırmak ve yeni ve modern endüstri mer
kezleri oluşturmak için fınansal teşvikler sağlayabilir, organize sanayi böl
gelerinin oluşturulmasına katkıda bulunabilir.
ARAZİLERİN RANT DÜZEYLERİ
Endüstrilerin kuruluş yerinin seçiminde arazinin maliyeti önemli rol oy
namaktadır. Bu maliyet, bir yerden diğerine değişmekte ve piyasa mekanizması tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla kuruluş yeri seçiminin avantajlarıyla a- razinin maliyetinin karşılaştırılması gereken durumlar ortaya çıkmaktadır. Böyle
ce yerleşim yeri avantajlarından yararlanmak için kurulacak yeni endüstriler ara
ziye çok yüksek fiyat ödemek zorunda kalabilmektedir. Eğer bir firma yüksek a- razi maliyetlerine rağmen kuruluş yerinin kendisine sağlayacağı getirinin daha yüksek olacağını düşünüyorsa (örneğin ucuz ve kalifiye işgücü bulmanın kendi
sine sağlayacağı avantaj daha fazlaysa) o yerde firmasını kuracaktır Firmaların kuruluş yerini etkileyen faktörler şunlardır:
Hammaddeye yakınlık: Üretim sonucu ağırlı kaybı avantajından yararla
nılmaktadır.
• Piyasaya yakınlık: Dayanıksız, kırılgan, hacimli ürünler için önemlidir.
• Ucuz vasıfsız emeğe yakınlık,
• Yöneticilerin ve kilit işgücünün yer tercihleri,
• Benzer firmalara yakınlık,
• Ekonomik olmayan faktörler,
• Hükümet.
MALLARIN DAĞITIMI VE DAĞITIM KANALLARI
ÜRETİMİN KAPSAMI
Bir imalatçının ürettiği nihai malların tüketicilere ulaştırılması son derece önemlidir. Bir imalatçı bu görevi bizzat kendisi üstlenebilir. Eğer bu yola giderse, ayrıca satış elemanı istihdam etmesi, servis araçları parkı oluşturması,ürününün reklamını yapması, ihracatı organize etmesi, servis merkezi oluşturması, kredi vermesi vb. gerekecektir.
Eğer bir firmanın üretimi oldukça fazlaysa, ancak o zaman uzmanlık iste
yen dağıtım işlerinde uzman kişileri istihdam etmesi söz konusu olabilir. Kaldı ki bir imalatçının en önemli kabiliyeti satış işlerinden çok, üretimi organize etmek olmalıdır. Bu alanda da her zaman iş bölümü prensibi uygulanmalıdır. Nasıl ki imalatçı, hammaddeyi ya da yarı mamul maddeleri diğer üreticilerden alıyorsa, aynı şekilde uzman firmaların mallarını tüketicilere ulaştırması gerekir. Bu du
rumda önsel dikey ayrışma (disintegration) söz konusudur.
TOPTANCILAR
Toptancılar üreticilerden büyük miktarda mal satın alarak bunları küçük miktarlarda perakendecilere satarlar. Böylelikle toptancılar üretime katkıda bulunurlar.
• Toptancılar dağıtımda ekonomi sağlarlar.
Dükkanlarda birçok çeşit mal olduğundan yalnızca küçük miktarlarda mal sipariş ederler. Böylece her üreticinin doğrudan doğruya perakendecilere mal satması ekonomik değildir. Çünkü bunun anlamı üreticilerin birçok satış elemanı istihdam etmesi, ayrı ayrı paketler yapması, her dükkana ayrı ayrı teslim yapması demektir.
Böylece Şekil 7.2 a’da görüldüğü üzere eğer 4 peynir firması 4 peraken
deciye peynir dağıtıyorsa Şekil 7.2 b’de görüldüğü üzere 16 sefer ve teslim ge
rekmektedir. Oysa 4 üretici yalnızca bir tek toptancıya muhatap olursa dağıtım sefer miktarı 8’e düşmektedir.
• Toptancılar stoklu çalışırlar.
Dükkan sahipleri malları anında elde etmek isterler. Bu durum stok bu
lundurulmasını zorunlu kılar. Bununla birlikte çoğu kez ne üreticiler ne de pe
rakendeciler önemli miktarda stok tutarlar. Bu durumda sorumluluk, büyük ölçü
de toptancılar üzerinde kalmaktadır. Üstelik toptancılar diğer stoklama maliyetle
rini de üstlenmektedir. Toptancılar stok tutarak imalatçıların ve perakendecilerin moda değişikliklerine bağlı olarak talepte meydana gelecek düşüş riskini de üst
lenmektedir. Toptancıların stoklu çalışmaları talep ve arzda meydana gelen geçici değişmelere bağlı olarak ortaya çıkan fiyat dalgalanmalarını giderdiği için son derece yararlı bir ekonomik işlevi yerine getirmektedir.
• Toptancılar yurt dışında yapılacak ithalatı düzenlerler.
Yabancı imalatçılar çok seyrek olarak yabancı perakendecilere gönderi
lecek küçük paketlerle uğraşırlar ya da buna bağlı döviz işlemlerini yaparlar. Ya
bancı imalatçılar toptancılarla iş yapmayı tercih ederler.
• Bazı özel satış işlevlerini üstlenirler.
Toptancılar yalnızca malların reklamını yapmazlar, satışların daha kolay olması için aynı zamanda bazı malları işlemden geçirirler. Örneğin sütü pastörize ederler, çayı harmanlarlar, şekeri rafine ederler, buğdayı öğütürler vb.
• Bir enformasyon ve tavsiye kanalıdırlar.
Tüketiciler isteklerini perakendecilere iletirler. Perakendeciler de bunu toptancılara aktarırlar. Eğer toptancılar perakendecilerden kendilerine ulaşan bil
gilerin genel bir görüş olduğu kanaatine varırlarsa, bunu imalatçılara iletirler.
Böylece imalatçı ürününü geliştirerek moda değişikliklerine göre kendisini ayar
lamış olur.
• Malların günlük bakımlarına yardımcı olurlar.
Özellikle araç ve makina gibi birçok malın günlük bakımı gerekebilir İşte toptancılar malların etkin bir şekilde bakım ve tamir işlerini üstlenerek imalatçı
ların yükünü hafifletirler.
PERAKENDECİLER
Perakendeci üretim sürecinin son halkasında yer alır. Bu nedenle peraken
deci, malı tüketiciye ulaştırandır. Perakendecinin görevi doğru mala doğru yerde doğru zamanda sahip olmaktır. Perakendecinin gördüğü işlevler şunlardır:
• Perakendeciler değişik malları küçük miktarlarda stoklarlar.
Doğru mal tüketiciye bağlıdır. Çünkü farklı farklı insanlar farklı zevklere sahiptir. Bu nedenle, tüketicinin seçeceği çeşitli malların stoklarını bulundurmak bir zorunluluktur. O halde perakendecinin dükkanı malların aralıklı olarak satın alındığı bir teşhir yeridir.
Yapılacak stokların boyutu, ürünün popülerliğine, malın hayat süresine, modadan etkilenmesine, mevsime, gelecekteki fiyat değişmelerine ve herşey bir yana stok tutma maliyetine (özellikle banka faiz oranlarına) bağlıdır.
• Perakendeciler malları tüketiciye en uygun olduğu yere taşırlar.
Perakendeci tüketicinin mallara en kolay ulaşacağı yerde örneğin kentin merkezinde dükkan açar. Bununla birlikte, hergün kullanılan mallan satan bak
kallar ve marketler insanların oturdukları her yerde bulunurlar. Tüketicilerin çok
dağınık olduğu yerlerde, perakendeci minibüs ya da kamyonet dükkanla, süt gü
ğümüyle, el arabasıyla müşteriye ulaşmaya çalışır.
• Perakendeciler tüketicilere özel servis sunarlar.
Perakendeci asıl mesleğini yürütürken müşterinin arzusuna uygun olarak ayrıca ek hizmetler sunar. Stokta müşterinin istediği mal yoksa sipariş vererek getirtebilir. Satılan malların tamir işlerinde müşterilere yardımcı olur. Balık olta
sı, müzik aletleri, fotoğrafçılık vb. alanlarda çalışanlar çoğu kez müşterilerine öğ
retici tavsiyelerde bulunurlar.
• Perakendeciler toptancılara ve imalatçılara tüketicilerin tercihlerini iletirler.
PERAKENDE PAZAR TÜRLERİ
Perakendecilik kavramı içine bütün dükkanlar, postayla satış firmaları, ta
mirciler, bayiler, büfeler vb. girmektedir. Bununla birlikte perakendecileri aşağı
daki gibi sınıflamak mümkündür:
• Bağımsız küçük firmalar: Bunlar genel olarak başka şubesi olmayan küçük dükkanlardır. Günümüzde bu tür firmalar büyük firmaların oluşturdukları satış merkezi zincirleri karşısında giderek gerilemektedir.
Çok şubeli firmalar: On ya da daha fazla dükkanı içeren bir örgütlenme biçimidir. Bunlardan bazıları özel bir tip mal da satabilirler. Bu tür bir ör
gütlenme biçiminin en büyük avantajı büyük hacimli alımlarla sağlanacak eko
nomiler, merkezi kontrol, toptancıların elimine edilmesi, dükkanların dış görü
nümlerinin kolay tanınır tipte olması ve marka imajı yaratmasıdır.
• Süper marketler: Süpermarketler minimum satış alanı 180-200 m2 olan self-servisle alış veriş yapılan dükkanlardır. Son derece rekabetçi fiyat uygulama
larının sonucu olarak, bu tip marketler alan kazanmaktadır.
• Hipermarketler: Şehirlerdeki sıkışıklık, araba park alanlarının sınırlı
lığı, yükselen kiralar yüzünden kent dışında 4000 m2 den daha büyük olan self- servisle alış-veriş yapılan iş yerleridir.
ÜRETİMİN TANIMI
Üretim, insanların ihtiyaçlarını karşıla
yacak mal ve hizmetlerin meydana getirilme çabasıdır. Daha bilimsel olarak tanımlamak gerekirse üretim, ilave fayda yaratmak ama
cıyla malların daha değerli hale getirilmesi fa
aliyetidir. Bu bağlamda üretim kıt kaynakların daha değerli hale getirilmesi için şekil, yer, zaman ve mülkiyet faydası yaratacak biçimde dönüşüme tabi tutulma işlemidir. Şekil faydası kaynakların yapılarının yeniden şekillendiril- mesidir. Çevremizde gördüğümüz insan eli değmiş hemen her şey üretimin şekil faydasına birer örnek oluşturur. Aslında üretimde şekil faydası yaratma faaliyetine imalât, elde edilen ürüne de mamul mal adı verilir. Malların göre
li olarak az bulundukları yerlere taşınması yer faydası yaratır. Yer faydasını sağlayan üretim faaliyetine taşımacılık adı verilir. Mülkiyet faydası, malı en fazla değer veren kişilerin ma
la sahip olmaları sağlanarak yaratılır. Bu tür iş
lemlere satış denir. Zaman faydası bir malın en çok istenildiği anda satışa hazır hale geti
rilmesiyle gerçekleştirilir. Bir malın zaman faydasını arttıracak üretim faaliyetine depola
ma ve spekülasyon adı verilir.
ARZ 2:
Firma
Bir mal ve hizmetin üretim ve satışını yöneten karar birimine firma denir.
Firmalar bir şahsın, bir ailenin, bir ortaklığın, bir kurumun malı olabilir. Firmalar özel kişilerin yanısıra devlete de ait olabilir.
Piyasa ekonomisinde eğer bir firma piyasada yarışmak istiyorsa maliyetini karşılaması, kâr etmesi gerekir. Bunun için de firmanın bazı kararlar alması zo
runludur. Bu kararlar potansiyel müşterilerin talebinden üretimin organizas
yonuna kadar olan değişik aşamaları içerir. Firma toplam gelirleriyle toplam ma
liyetleri arasındaki farkın mümkün olduğunca büyük olmasına çalışır. Bunun için de şu sorulara cevap arar:
• Ne üretilecektir?
• Gerekli sermaye nasıl bulunacaktır?
• Hangi teknik uygulanacaktır ve üretim ölçeği ne olacaktır?
• Üretim nerede yapılacaktır?
• Mallar tüketicilere nasıl dağıtılacaktır?
• Kaynaklar nasıl birleştirilecektir?
• Üretimin boyutu ne olacaktır?
• Çalışanlarla nasıl ilişki kurulacaktır?
Girdi ve Çıktı (Input-Output)
Üretim sürecine katılan üretim faktörlerine girdi (input) denir. Girdiler, sabit ve değişken olmak üzere iki türlüdür. Kısa dönemde üretim miktarı de
ğişmesine rağmen üretimde kullanılan miktarı aynı kalan girdilere sabit girdi de
nir. Üretim miktarına bağlı olarak üretimde kullanılan miktarı değişen girdilere değişken girdi denir. Sabit girdilere örnek olarak bina, fabrika ve teçhizatı, de
ğişken girdilere örnek olarak hammadde ve işçileri verebiliriz.
Üretim faaliyeti sonucu amaçlanan ve ortaya çıkan ürünlere çıktı denir.
Üretim Fonksiyonu
Girdilerin miktarı, belli bir zaman dilimi içinde elde edilecek mal miktarını belirler. Veri teknoloji çerçevesinde, bir malın miktarının arttırılması ancak, gir
dilerin arttırılmasıyla gerçekleştirilir. Girdilerle elde edilen mal ya da ürün ara
sında bir ilişki vardır. Bu ilişkiye üretim fonksiyonu denir. Örneğin emek (L) ve sermaye (K)’yi belli oranlarda birleştirerek makina, bina, teçhizat, yol vb. mal ve hizmet (Q) üretilebilir. Bu durumda üretim fonksiyonunu Q= f(L,K) şeklinde ya
zabiliriz.
Bu eşitliğe göre L ve K girdilerinin miktarı değiştirildiğinde mal ya da ü- rün miktarı (Q) değişir. Üretim sürecinde acaba firmaların kararlarını yöneten herhangi bir genel prensip var mıdır? Böyle bir genel prensibi ortaya koymak için bir üretim faktörünü sabit tutarak diğerini arttırmak yeterlidir.
Toplam, Ortalama ve Marjinal Ürün
Üretim fonksiyonu olarak sermaye sabitken emeğin değiştiği bir üretim fonksiyonunu düşünelim. Genel olarak böyle bir durumla kısa dönemde karşılaşı
labilir. Sermaye girdisi sabitken emek girdisini arttırdığımızda üretim (çıktı) sıfır
dan itibaren artmaya başlar. Ancak bu artış oransal olarak hep aynı olmaz. Üre
timdeki değişim önce artan oranda bir süre sonra azalan oranda olur. Nihayet üretim, değişen girdi miktarının (emek) sabit girdi miktarına (sermaye) göre çok büyük miktarlara varması sonucu üretimdeki artışın artık mümkün olamayacağı (işçilerin ayaklarının birbirine dolaştığı) bir düzeye ulaşır.
Bu düzeyden sonra emek miktarı arttırıldığında üretim düşmeye başlar. İş
te değişen girdi miktarının arttırılmasıyla üretilen toplam çıktıya toplam ürün (fiziksel) denir. Burada fiziksel ürün (çanta, pirinç vb.) söz konusudur. Yoksa, değer olarak ürün söz konusu değildir. Fiziksel ürünün değere dönüşmesi piyasa
larda satılmasını gerektirir. Piyasanın türüne göre çıktının değeri değişecektir. Bu konuyu piyasaları incelerken değinilecektir. Toplam fiziksel ürünü “TP” şeklinde gösterebiliriz. Tablo 8.1’de sabit bir toprak üzerinde istihdam edilen emek mikta
rı arttırıldığında üretilen patates miktarını çuval olarak göstermektedir. Şekil 8.1 tabloya dayanılarak oluşturulmuştur. Şekilde toplam, ortalama ve marjinal ürün eğrileri görülmektedir.
Tablo 8.1. Değişen Faktörün Üretimi Nasıl Etkilediği Emek
Girdisi
Toplam Ürün (Çuval)
Ortalama Ürün (Çuval)
Marjinal Ürün
0 0 0
1 100 100 100
2 250 125 150
3 348 116 98
4 400 100 52
5 425 85 25
6 360 60 -65
Tablo 8.1’de birinci sütunda değişen girdi olarak emek (L), ikinci sütunda toplam fiziksel ürünün değerleri yer almaktadır. Şimdi Tablo 8.1 yardımıyla top
lam ürünün gelişimini inceleyelim. İstihdam edilen emek ya da işgücü sayısı art-
tıkça toplam ürün artmakta, bu artış 5. emeğin istihdam edilmesine kadar sürmekte ve bu istihdam düzeyinde elde edilen ürün ya da çıktı en üst düzeye (maksimuma) ulaşmaktadır.
6. emeğin işe alınmasıyla üretim düş
meye başlamaktadır.
Toplam ürün eğrisinin biçimini incelediğimizde üç aşama ortaya ko
nulabilir:
Bir üretim faktörü sabitken di
ğeri arttırıldığında üretim önce artan oranda artmakta, daha sonra azalan oranda artmakta ve nihayet azal
maktadır. Bu konuya azalan verimler yasasını incelerken yeniden deği
neceğiz.
Üretim faktörünün biri sabit
ken diğer üretim faktörünün miktarını arttırdığımızda toplam ürünün nasıl bir yol izlediğinin daha iyi anlaşılmasında ortalama ve marjinal ürün kavramları yardım
cı olacaktır. Bir üretim faktörünün (girdinin) ortalama ürünü, toplam ürünün is
tihdam edilen girdi (emek) miktarına oranı olarak tanımlanabilir. Marjinal ürün değişen girdinin (emeğin) her birimin toplam üründe meydana getirdiği değişme
ye denir. Marjinal ürünü bulmak için toplam üründeki değişmeyle değişken girdi miktarındaki değişmeye bakmak gerekir. Ortalama ürünü kısaca “AP”, marjinal ürünü kısaca “MP” olarak gösterebiliriz.
AZALAN VERİMLER YASASI
Üretimde kullanılan üretim faktörlerinden birisi sabit tutulup diğeri arttı
rıldığında (örneğin sermaye sabitken emek arttırılırsa) belli bir noktadan sonra değişken faktörün veriminin azalması olgusuna azalan verimler yasası denil
mektedir.
Azalan verimler yasası özellikle kısa dönemde geçerli olan bir yasadır.
Çünkü kısa dönemde emek dışındaki girdilerin miktarı sabittir ve kısa dönemde bütün üretim faktörlerinin (girdilerin) miktarını aynı oranda arttırmak mümkün değildir. Genel olarak kısa dönemde sabit olarak kabul edebileceğimiz sermaye ve toprağa herhangi bir çıktıyı üretmek için giderek daha fazla emeği eklersek, ek işgücü giderek azalan miktarda diğer girdilerle (sabit olduğundan) çalışmak du
rumunda kalacaktır. Bir diğer deyişle emek başına düşen sermaye ve toprak mik
tarı giderek azalacaktır. Yani, sabit toprak ya da makina başına daha fazla emek
TP AP MP
(çııval) 400 300 200 100
Tıplam l İrim
Ih lalama Ürün 0 1 2 3 4 5\6 Değişen
Marjinal Girdi Ürün (emek) Şekil 8.1. Toplam Sabit, Toplam Değişen
ve Toplam Maliyet Eğinleri
düşecek ve bir kalabalıklaşma olgusu yaşanacaktır. Bu durumda işe alman her ek emeğin (işgücünün) üretime katkısı, bir diğer deyişle marjinal ürünü giderek aza
lacaktır. Toprak ya da sermaye miktarı sabitken emek miktarında bir birimlik bir değişmenin toplam ürün miktarındaki hasıl ettiği değişmeye emek girdisinin marjinal ürünü ya da verimi denir.
ÜRETİCİ DENGESİ VE DEĞİŞEN FAKTÖRLERİN OPTİMAL BİLEŞİMİ
Şimdiye kadar üretimin emek ve sermaye ya da toprakla yapıldığım ve toprağın sabit olduğunu varsaydık. Kaldı ki üretim sırasında hem emek hem ser
maye hem de toprak kullanılabilir. Ayrıca sermayenin miktarı da zaman içinde artabilir.
Öte yandan kullanılan her girdinin maliyetinin farklı farklı olması nede
niyle üreticiler aynı miktar çıktı elde etmek için kendileri için en ekonomik, en kârlı girdi bileşimini araştıracaktır. Üreticilerin en önemli amaçlarından biri belli bir üretimi minimum maliyetle üretecek girdi bileşimini belirlemektir. Bir ülkede hangi üretim faktörü daha bolsa onun fiyatı daha ucuz olacaktır.
Üreticinin en uygun girdi bileşimini seçerken hesaba katacağı kural, tü
keticilerin mal tercihlerinde temel aldıkları kuralla aynıdır. Üreticiler girdiler ara
sında seçim yaparlarken, girdilerin üretime olan göreli katkılarını gözönüne alır
lar. Bu bağlamda üreticiler üretim faktörlerine harcadıkları son liranın marjinal ürünlerini eşitlerler. Bunun için üreticinin üretim faktörlerinin fiyatını bilmesi gerekir. Bütün bunlardan sonra üreticinin maliyetlerini en düşük düzeye indire
bilmesi için her girdinin marjinal ürününün fiyatına oranı birbirine eşit olmalıdır.
Bir diğer deyişle,
Emeğin Marjinal Ürünü _ Sermayenin Marjinal Ürünü Emeğin Birimi Sermayenin Fiyatı olmalıdır.
ÜRETİMİN MALİYETİ
Üreticiler üretimlerini gerçekleştirmek için üretim faktörlerine belli bir be
del ödemek durumundadır. Bu bedel bir yandan firmanın maliyetlerini, diğer yandan faktör sahiplerinin gelirlerini oluşturur. Üretici olarak firmaların piyasaya ne kadar mal arz edeceklerini, mal ve hizmetlerin fiyatlarıyla maliyetlerinin ara
sındaki ilişki belirler. Kârını maksimize etmek isteyen bir firma maliyetini müm
kün olduğu kadar düşük düzeyde tutmaya çalışır.
m
ÇEŞİTLİ MALİYET KA VRAMLARI Fırsat Maliyeti ve Ekonomik Kâr
Konuyu bir örnekle açıklayalım: Üniversite kampüsünde bir girişimcinin bir büfe açtığını ve bunun için 1 milyon lira yatırımda bulunduğunu farzedelim.
Birinci yıl sonunda gelirleri 20 milyon lira, masrafları 11 milyon lira olsun. Mu
hasebecisi büfeciye bir yıllık kârının 9 milyon lira olduğunu söyleyecektir. Mu
hasebecilerin yaptıkları bu tür hesaplama tarzına iktisatçılar hemen itiraz ede
ceklerdir. Çünkü iktisatçılar parasal maliyetin yanısıra fırsat maliyetiyle de ilgi
lenirler.
Fırsat maliyeti bir üretim faktörünün alternatif en iyi işte kazanabileceği gelirdir. Fırsat maliyeti kavramı ekonomistin “kar” kavramıyla ilişkilidir ve top
lam maliyetin karşılanmaması halinde üretime daha ne kadar süre devam edile
ceğini belirler. Toplam gelirden örtülü ve açık fırsat maliyetlerini de içeren top
lam maliyetlerin çıkarılması sonucu kalan bakiyeye ekonomik kâr denir.
Açık ve Zımni (Örtülü) Maliyetler
Yukarıdaki örnekte büfecinin 11 milyon lira olan parasal harcamaları açık maliyetini oluşturur. Açık maliyetler üreticiler tarafından üretim faktörlerine üc
ret, faiz, rant ya da ara mallarına fiyat şeklinde yapılan ödemeleri içerir. O halde ücret ödemeleri, elektrik, su, ulaşım giderleri, reklam ve promosyon harcamaları vb. açık maliyetlere birer örnek oluşturur.
Zımni (örtülü) maliyetler, üretimde kullanılan, ancak bu sırada herhangi bir ödeme yapılmayan girdilerin değeridir. Örneğin büfecinin koyduğu 1 milyar lira sermayeyle % 12 getirdi devlet tahvili satın alsaydı yıl sonunda 120 milyon lira faiz geliri elde edecekti. Benzer şekilde bir başka işte çalışsaydı büfecinin e- line yılda 5.880 milyon lira geçeceğini düşünelim. Böylece açık maliyetlere ek olarak 6 milyon liralık zımni maliyetin de büfecinin gelirlerinden düşülmesi ge
rekir. Zımni (örtülü) maliyetler için bir parasal ödeme yapılması söz konusu de
ğildir. Parasal ödemelerin yapılmaması zımni maliyetin iktisatçı açısından bir maliyet unsuru olma özelliğini ortadan kaldırmaz. Bununla birlikte zımni mali
yetler muhasebeciler tarafından göz önüne alınmaz. Bu nedenle bir malın muha
sebe maliyeti ekonomik maliyetinden daha düşüktür.
Normal ve Süper Normal Kâr
Ekonomik karın sıfıra eşit olduğu duruma normal kâr denir. Normal kâr, ekonomik maliyetin bir diğer unsurudur. Büfeci işini yürütürken belirsizliklerden kaynaklanan bazı risklerle karşı karşıya kalabilir. Büfeci böyle bir riskten ancak başka bir işte çalışarak kaçınabilir. Bu nedenle büfeci işe başlamadan önce en a- zından belli bir minimum karı, diyelim ki yılda 2 milyon lira kar elde edeceğini öngörmelidir. Eğer firma sahibi bu minimum karı elde etmezse, bir başka işe girmek ya da bir başka işin yöneticisi olmak isteyecektir. Böylece normal kâr adı
altında bir diğer maliyet olgusu ortaya çıkmaktadır. O halde normal kâr, belli bir firmada kullanılan kaynakların firmada kalmasını sağlamak için gerekli olan en
düşük kâr düzeyidir.
Eğer bu kâr olmazsa, bir kez daha vurgularsak, girişimci firmasının faali
yetine son verip bir başka iş kurabilir ya da başka bir işte çalışabilir. O halde, ik
tisatçılar acısından kaynakları işletmede tutmak için gerekli normal kâr da bir maliyet unsurudur. Normal kâr elde eden bir firma toplam fırsat maliyetine eşit gelir elde ediyor demektir.
Şimdiye kadar açık maliyet, zımni (örtülü) maliyet ve normal kar adı al
tında maliyet unsurlarını gördük. Bütün bu maliyetler karşılandıktan sonra firma
ya kalan kısma süper normal kâr denir. Konuyu şematik olarak şöyle özetleyebi
liriz:
TL TL
Toplam Gelir Toplam Maliyet
20 milyon
Açık Maliyet 11 milyon
Zımni Maliyet 6 milyon
Normal kâr 1 milvon
18 milyon
Süper Normal Kâr 2 milyon
KISA DÖNEMDE ÜRETİM MALİYETLERİ
Kısa dönem üretim maliyetinden söz edildiğinde fiziksel olarak makina ve teçhizatın arttırılmasının söz konusu olamayacağı bir dönem anlaşılmalıdır. Mev
cut makinaları daha fazla çalıştırmak mümkündür; ancak mevcuda yenilerinin i- lavesi söz konusu değildir. Bir diğer deyişle, kısa dönemde firmanın üretim mik
tarı. işgücü, enerji, hammadde vb. gibi üretimde kullanılan girdilerin miktarında
ki değişmeye bağlı olarak değişir. O halde üretim miktarına bağlı olarak değişen maliyetlere değişen maliyetler, «retim miktarına bağlı olmayan maliyetlere de sabit maliyetler denir.
Sabit Maliyet
Sabit maliyet firmanın hiç üretimde bulunmasa bile üstlenmek zorunda ol
duğu maliyettir. Ayrıca sabit maliyetler üretim miktarı değiştikçe değişmeyen maliyetlerdir. Bu tür maliyetlere örnek olarak fabrika ve teçhizat için ödenen ki
ralar, ödenecek borç faizleri, yöneticilere ödenen maaşlar, makina ve binaların rakım giderleri vb. masraf kalemleri verilebilir.
Bir kez daha vurgularsak sabit ma
liyetler üretim miktarına bağlı olmadığı için üretimdeki değişmeden etkilenmez.
Bu nedenle toplam sabit maliyetleri Şekil 8.2’de görüldüğü üzere yatay eksene (miktar ekseni) paralel düz bir çizgiyle gösterebiliriz.
Değişen Maliyet
Üretim miktarına bağlı olan mali
yetlere değişen maliyet denir. Üretim miktarı değiştikçe, değişen maliyetler de değişir. Belli başlı kısa dönem değişen maliyetleri arasında yakıt, elektrik, su, ulaşım giderleri, hammadde, yarı mamul madde, çalışanlara ödenen ücret, üretime bağlı olarak verilen vergiler sayılabilir.
TL
Toplam Sabit Maliyet
(TFC)
0 M Miktar
Şekil 8.2. Toplam Sabit Maliyet Eğrisi
Şekil 8.3’de toplam değişken maliyet eğrisi (TVC) daha önce gördü
ğümüz toplam ürün eğrisindeki geliş
melere göre zıt yönde orijinden itiba
ren önce azalan oranda artan ve bir K noktasından itibaren artan oranda yük
selen bir eğridir.
Toplam Maliyet
Belli bir miktarda mal ya da hizmet üretmek için kullanılan bütün faktörlerin parasal değeri toplam mali
yetleri verir. Toplam maliyet Tablo 8.2 ve Şekil 8.4’de görüldüğü üzere sabit ve değişen maliyetlerin toplamından oluşur. Üretim miktarı arttıkça toplam değişen maliyetteki artışa bağlı olarak toplam maliyetler de artmaktadır.
Tablo 8.2. Kısa Dönemde Toplam Maliyetler Miktar Topl. Sab. Mal.
TFC
Topl Değiş. Mal.
TVC
Toplam Maliyet TC
0 100 - 100
1 100 50 150
2 100 75 175
3 100 125 225
4 100 200 300
5 100 350 450
6 100 600 700
TL 700 600 500 400 300 200 100
0
Toplam Maliyet Eğrisi/
'
Sabit
"f
Topjam-Değişen; / . 1 (TVC) it___ :/
. . . i
..Lİ^.-L.
__'.Toplam,
^ “T ! Mcüiyef.EğrLsi (TFC)
1 3 4 5 6 Miktar
Şekil 8.4. Toplam, Ortalama ve Marjinal Ürün Eğrileri
DİĞER KISA DÖNEM MALİYETLERİ Ortalama Maliyetler
Yukarıdaki üretim işleminin ortalama maliyeti (AC), Tablo 8.3’de göste
rilmiştir. Ortalama maliyet (AC) belli bir üretim düzeyi için toplam maliyetin ü- retim miktarına bölünmesiyle elde edilir.
^ ., .. Toplam Maliyet Ortalama Malıyet=-rr-E--- -—
Üretim Miktarı dır.
Üretim miktarını Q ile gösterdiğimizde AC=— olacaktır.
Tablo 8.3. Kısa Dönemde Ortalama Maliyet Miktar Topl. Sab.
Mal. TFC
Topl Değiş.
Mal. TVC
Toplam Maliyet TC
0 - - -
1 100 50 150
2 50 38 88
3 33 42 75
4 25 50 75
5 20 70 90
6 17 100 117
Ortalama maliyet, toplam maliyet gibi ortalama sabit ve ortalama değişen maliyetlerin toplamından ibarettir. Ortalama toplam maliyet (ATC) ortalama sa
bit maliyet (AFC) ile ortalama değişen maliyetin (AVC) toplamıdır. Bir diğer de
yişle,
ATC = AFC + AVC dır.
Eğer analizlerde ortalama sabit ve ortalama değişen maliyet ayrımı ya- pılmıyorsa ortalama toplam maliyet (ATC) yerine kısaca ortalama maliyet (AC) kullanılır. Ortalama maliyet eğrisi U biçimlidir. Yani üretim arttıkça bir süre or
talama maliyet düşer, daha sonra yükselmeye başlar. Bunun nedeni azalan verim
ler yasasıdır.
Ortalama sabit maliyet (AFC), toplam sabit maliyetin (TFC) üretim mikta- rma Q bölünmesiyle bulunur. O halde AFC=~—- dır. Üretim miktarı arttıkça orTFC talama sabit maliyet sürekli olarak azalır. Çünkü toplam sabit maliyet giderek daha fazla üretim miktarına paylaştırılmış olur.
Ortalama değişen maliyet (AVC), toplam değişken maliyet (TVC) üretim miktarına (Q) bölünerek bulunur. O halde AVC=---dır.TVC
Q
Ortalama değişen maliyet önceleri üretim düzeyi arttıkça düşer, nihayet bir minimum düzeye ulaştıktan sonra artmaya başlar. Tekıar söylemek gerekirse bu
nun nedeni azalan verimler yasasıdır.