• Sonuç bulunamadı

Dr. Yorği Fotaki Mavromatis

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dr. Yorği Fotaki Mavromatis"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DARWIN

İ il İ N I) E K İ L E R Danvin in ellenci ölüm yıl dönümü

Cırip

Uzun bir makalenin bâ‘zı fıkraları Kıt‘a

iman f Şi‘ir ] Düşünen Musiki » Cihanın Şimdiki inkişafı

Dr. I. Te m o Dr. Şiikrii Dr. M. Alî AB. DJ.

Dr. Kaya Suzî Can Dr. G. Le Bon

G e le ce k n ü s h a m ız d a : Edebî talil ve tenkid : N. Sırri Beyin üç küçük hikâyesi . E d . Herriot, Âlim, Devlet reculu, Türkiyenin dostu. Harf inkılâbımızın istilzam ettiği nakdî himmet.

İsmail Hakkı Matbaası

(2)

YENİ NEŞRİYYAT

D u y u ş l a r

Fethiye ka'immekamı Fikret Beyin şi'ir mecmu'asıd.r. Bundan ayrıca bahs olunacakdır.

İ k û m l a r

André Maurois nın Les Climats adlı romanının Haydar R f‘at Bey tarafından tercemesidir. Güzel bir eser ve güzel bir tercemedir mütalaasını tavsiye ede iz.

PO STA KUTUSU

Ispartada A. Saib imzalı mektup sahibine :

«Amerika terbiye usulleri» beş sene evvel Ma'arİf Vekâlet' tarafından başjlmışd-.r. Nüshasının kal­

mamış olması muhtemeldi'.D ü şü n en Musiki basılıyor. 4forması basildi.H a m l e t basılacak, baş tarafında Shakespeare ın hayat ve asarı hakkındı yüz sahifeîik bir medhal vardır. Meb- zulen resimlidir. Q. Le Bon un Bil* T a r i h fe lsefesin in ilm i e s a s la r ı adtı kitabrtemamen

tercemeolunmu dur. Tabi* bulununca, '«asılmaya başlamaya hazırd.r. Kitab.n son yar.sı ( İçt.had ) da, bahs bahs t asjmı .dır.

C ih a n ın Ş im d ik i İnkişafı bas İmaya başladı. Takıibeıı 20 forma olacak . Çok mü - himdir. Büyük küçük lier zimamdarın okuması temenni olunur. Numune olarak ba'zı parça larınt (İçtihad)a dere ediyoruz.

A ‘ M A L I K : Ş e b e k le r i v e K o r u n m a ç a r e l e r i kitabımız temameıı tükendi; bir dape bile gönderemiyeceğiz . B u k ita b în n e ş rin i M a a r if V e k â le tim iz h i m a y e e t m i ş d i r . 15 Haziranda yeni tab‘ ı basılmaya ba-kıyacak, resimleri d dia çok olacak. Haziran nihayetlerine doğru ikinci tabT hazır olur o zaman istedi­

ğiniz kadar gönderiri/ . köy hocalarına ve mektebleriue' meccanen olacak .

Kadı köyünde Âli Beye r.Rusyan n Fransaya borcunun mtkdarı J e s u is p a r t o u t adlı haf­

talık g ’zeterıi.ı 37 numrulıı ve 26 kanuni evvel 1031 tarihli mı-hasında bertafsil yazılıdır . Bu

bore 1927 tarihinde 13.840-607.850 Altunfıran- ka baliğ olmuşdur. Bunun yüzde 20 si> Rusya- dan ayrılan memleketler tarafından tedeyyün edilmişdir. Şu halde Fransamn Rusyada kalan parasının mıkdan, 10 tiriıyon, 840 milyar. 607 milyon 850 bin altuu frank demekdjr .

Dr. Yorği Fotaki Mavromatis

E m r a z ı d a h iliy e

Beyoğlu Venedik Sokağı M 5

Cuma ve cumartesinden başka hergün 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba gönleri parasızdır.

Telefon : B. 4707

GLİSERO FOSFATLI ŞARK

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i‘mal edilmekdedir.

Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu Telefon: İstanbul: 78

Rafale de Parfums

S O N N E T S

PAR LE Dr. AB . DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, Prix : 100 piastres

A ]> r a li a m E k ş i y a n Kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Têlêfon : Stamboul : 2827

ic t i h a d m b u l u n d u « « b a ‘ zı y e r l e r

“ İçtihad „ ın İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler : K adı k ö y ü n d e JvUıvekkithane caddesinde Tütüncü D ik ra n E fen d i, K öp rü ü z e rin d e At. K e m a l E fe n d i, B ü y ü k A d a d a İske-

• le başında Tütüncü Niko E fe n d i, Ü s k ü d a r d a İskele başında Tütüncü İ ih a m i Efendi

Dükkânları

İSTANBUL

ÇİNKOGRAFHANESÎ

Ankara caddesinde iihami matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür'atle

ve ehven fiatla yapılır D Ü ŞÜ N EN M U S İ K İ

AB. Djevdet Beyin Şi irleri yakında çıkıyor.

96 Sahifeîik Fi : 50 k.

(3)

A B O N N E M E N T

Pays étrangers Pour un an 2 Dolar,s

-*9- * <5—

Edition spéciale : 3 Dolars A D R E S S E

«Idjtîhad» Constantinople Téléph : 20865

x x v n è in e A N N É E

1 5 .İnin 1 9 3 2

İÇTİHAT

Türkçe ve Fransızca

İLM İ, E D E B İ , İ K T İ S A D İ

No : 347

A BO N N EM A N Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye

için: 2 1,2, Â'lâ kâğıdlısı 5 liradır

A D R E S

Oığaloğlunda tçtihad Evi

Tarihi T e ’sisi :

1904 - Genève Yirmi yedinci sene 15 H aziran 1 9 3 2

D a rv v in in e llin ci Meşhur tabPiyıından ve Fisiología ınüdelc - kiki , Charles Danvin in vefatı geçen ay elli seneyi doldurdu.

Daiwin 1808 de İngiltere'de D o v v n da doğ- mu¡ ve 1882 de yetmiş dört ya nida vefat et - mişdir. Koca âlim meşhur felekiyat ınutahassısı Newoton un mezarına yakıtı Westminsier e defti olunmuşdur.Gençliğinde Fisiología ve Ta­

rihi Tabı‘ i ilmlerile cidden meşgul olup tuva- naljğında maTûmatını derinletmek için Brezil­

yayı ve Amerikanın ve Bahri muhit adalarının pek çok yerlerini uzun müddet gezerek tetebbü‘atını ikmal etuıişdir. Ancak elli yaşında Hayvanat ile Nebatat arasında olan iıtıbatı haya­

tiyi , menşe’leri bir olduğu halde hayvanatın arasındaki farkları ve esbabını te.rilı ve Fisiolo- gie nokta’i nazarından bunlar arasındaki irtibatı fenne istinaden tasnif ettikten sonra insanın sa’ir hayvanlarla olan irtibatı tabiisini ve insan­

ların nasıl tekâmül ettiğini meydana koy - muşdur . « Darwinisme » mesleki te’es - siis etmedir . Bu fikir ve nazariyye o vakitler henüz din boyunduıuğudan kurtula - mayan Anglo-Saxonlari hattâ Fraıısızları ku - dürtmüş idi. Koca dahîyi, franşa akademiyası , Katolik matbuatının kütr yağdıran ağızların _ dan korkarak âzalıga kabul edememişdı ! ! Dar.witi on dokuzuncu asırda dimağlarda alev­

lenen ihıilâl ateşi arasında Pek yavaş giden

« Evolutioıı » a hu nazariyyelerile bir hız verdi , takassupdaıı ayırdı , bir çok ha -

ö lü m yıl d önü m ü

kikat inkişaf etti, bir ilm ve hakikat inkılâbı doğurdu .

Dünyanın yedi bin senelik [!] hayatına, Adem babamızın, Havva anamızın bu yüzü kara bağı ı yara toprağımıza nasıl indiğine da’ir, mukaddes ad etdikleri kitaplarındaki hurafata temamen mu‘tekid garplılar o vakitlarda buna nasıl ta - hammiil edebilirlerdi ?

Newton un uğradığı tecavüze Darwinde ma ruz kaldı ; fakat pek esaslı ve derin teteb- bu‘ata müstenid Darwin nazariyyesi demir kazık dediğimiz kutub yıldızı gibi sabit kaldı , kuvve’i fıtriyyeye mutlakiyyet ira’e etmeyen

«Darwinisme» nazariyyesi ilmin pek çok naza- riyyeleri gibi kısmen veya külliyyen deği tikleri halde henüz ciddî bir darbeye uğra - madı, amik tetebıpat neticesi malûmatı beşeriy- yeye konan bu hakikati tıisbiyye böylelikle sebat edüb duracak .

Katolikliğin değil, ilmin ve hakikatin Papası, ve inkılabatı fikriyye Lutther i ve Saxonlarm Peygamberi olan Darwin on dokuzuncu asırda yetişen ulemanın ta‘assub zulumatı içinde o vakit boğulan Britanyanın meş'alesi sayıldığı için her tarafda ellinci sene’i vefatı ihtifa - latı yapılıyor .

Dahînin on sekiz sene mütemadiyen içinde çalışdığı ev akrıbası ve kıymetini takdir eden - 1er tarafından tezyin edilerek miizehane haline konmakta ve kendi âsar ve el yazılaı ile donan - maktadır .

Bilmem umum Türk iyede değil, İstanbulda

(4)

5736 İ Ç T İ H A T

DARWIN

olsun 27 seneden beri İlm ve fikir miicahedesinin yapıldığı İ ç t i h a d E v i ni bilen ve gören acaba kaç kişi vardır ?

Hatırımdadır : Mektebi Tıbbiyyede talebe iken, ba‘zı arkadaşları uyandırmak ve « Yarını hoca insanı, dinden, yarım hekim candan eder»

darbı meseline maruz bırakmamak için Darwin ve sa’ir büyük adamların eserlerini okutmağa sa‘y ederdik.Bunlardan bacılarının değil yalnız Hoca babaları, Paşa babaları hile böyle şeyleri okumayınız küfre uğrarsınız. « Darwin, efdalı mahlukat olan insanı maymundan çıkmadır diye âlemi iğfal ediyor», iddi‘ai eblehferihane - sile evladlarını cehalete sevk ediyorlardı ! İslâmiyet ‘akidelerinin hakikatına vakıf olma­

yan bu cühela :

« Ayinedir âlem, her şey Hak ile ka'im » felsefesini unutuyorlardı.

D r. İ. T e m o

Halk için hıfzıssthha sütunu : [’ ]

G İ R İ P Harb-i Umumiden beri girip artık her sene bizi ziyaretetmeyei unutmıyor. Gıripin mikrobu pirinç danelerine benzer ve mikroskobun pek kuvvetli bir adesesi altında ancak görülebilir . Ber mu‘tad gıribin senelik ziyareti, ekseri,Avru- panın şarkında başlar ve yavaş yavaş garba doğru gider buunnlaberaber her sene şiddetinden biraz ga’ib ettiği görülür . Harb i umuminin son senesi olan 1918 de umum dünya halkının gıda noksanından ve bâ husus vitaminsiz gıda­

lardan sıhhatları bozuk ve te’essür ve halecan - lardan ma'neviyyatları kırık bulunmak neticesi vücudlarında hastalığa karşı durmak kuvveti pek ziyade azalmış bulunduğundan gırib, olanca kuvvetile hükmünü icra etmiş ve pek çok tah­

ribata sebeb olmuşdur . Hattâ o zamanlar [*]

[*] Muhterem ve fazıl hocamız mulallim Dr. Şükrü Paşa , bundan sonra İçtihad a bu umumî unvan altında makaleler ihda etmeyi va'd buyurdular.

« Flandre » harb cebhesinde kazanılan muzaf- feriyyetleri her iki tarafın girip neticesi pek bitkin bir halde bulunan ordu ve askerlerinden ziyade hastalık mikrobunun kazandığını istilâ­

nın şiddetine telmih ve işaret kabilinden söy­

lerlerdi.

Girip mikrobu insanların ağız ve burun sularında bulunur ve oralarda çoğalır ve hava vasıtasile bir şahısdan başkalarına geçer ve ulaşır . Şiddetli öksürük veyâ aksırıkla hasta - lıklı bir kimseden milyonlarca mikrob etrafa saçılır ve yakında bulunan kimselere nefes ta - rikile hastalık aşılanır . Teneffüs geçidlerinden giren mikrob yerleşmek için zemini müsa‘id ve mukavemetsiz bulursa derhal yerleşir ve çoğalır, bu suretle yeni bir gırib hastası daha mevcuda ilâve olunur .

Bütün hastalıkların tohumları pislik ııevMn- den oldukları için ziya ile saf hava ve temizlikden

(5)

i ç t i h a t 5787 hiç hoşlanmazlar ve da’ima temiz olanlardan

kaçarlar, bununçün nefes alına yollan pis olan kimseler kolaylıkla hastalığa tutulurlar, burun­

larında eskimiş nezle, bademciklerinde müte-

‘affin iltihap, dişleri çürük veya müzmin ciğer hastahğı olan kimselerle temas edenler , sıh - hatce düşkün olmlar, bütün kış aylarında k a ­ palı yerlerde çalışanlar, kalabalık drenlerde seyahat edenler, jimnastik yapmayanlar hastalık tuhumuııun intişar menba'ı olurlar . Hastalık ya birdenbire ve yalıud bir nezle ile başlar . Bu halde hastalığın ehemmiyyetli olacağına bunu alâmet ad ederler, çabuk tedavi edildiği halde gırib çabuk geçer , makaınafilı seıbest ve şekline göre muhtelif manzaralar gösterir . En çok görülen şekli göğüsde yerleşir , buda öksürükler, aksırıklar, burun akmaları alametile tezahür eder. Ayni zemanda bacaklarda ağrı - larla baş ağrısıda bulunur , ikinci bir şeklide mi‘de sancılarile gasyaıılar suretinde görünür . Hastalığın nadiren tesadüf edilen üçüncü şekli ise vücudumuzun asebî tezahüratile müterafık alâmetler gösterir. Şiddetli ba, ağrıları , arka ve bel ağrıları ve düşkünlük gibi haller hafta­

larca devam eder.

Girip haddi zatında ağır ve ehemmiyyetli bir hastalık değilsede ba^ka hastalıklarla ka - rışıp ihlilât ettiği için ehemmiyyet kseb eder . Hattâ ba‘zan hayatımızı tehlikeye bile kor . Gıripdeıı kimse ölmez fakat gıribin sebeb ver­

diği zatürri’eden çok insan ölür . İşte zatürri’e ile ihtilât etmesile gırib salgınından korkulur . Gıribe tutulan bir kimse başka hastalığa karışmaması için hastalık badar başlamaz yatağa girüb büsbütün eyileşinceye kadar yataktan çık­

mamalı, yataktan kalkınca da hemen sokağa çıkmayup en aşağı üç gün evde, kalmalı ve dışarı çıcacağı vakit sâkin ve güneşli bir havada sa‘at on bir ile üç arası bir zamanda çıkmalıdır.

Gıribe yakalanan kimse için aielhusus çocuk olursa her şeyden evvel yapılacak iş yatağa

girmek ve vücudu sıcak tutmaktır. Sıcak şişeler, sıcak örtüler , sıcak banyolar , sıcak şeyler içmeüdir. Bunlar vücudu ısıtır ve terletir. Hara­

ret derecesi tabi'î oluncaya kadar katı şeyler yedirmemelidir . Gırib pek çabuk tekrarlar . Tekrarlaması ise daha tehlikeli olduğu için acele ediip eyile5meden hemen kalkmamalı . Nekahat devrini uzatmalı, gıripden sonra ziyade bir gevşeklik ve halsizlik , bedenen ve fikren çalışmak için isteksizlik hasıl olur. Nekahat devrini kısaltmak için mümkin olduğu kadar hastanın etrafında bir değişiklik yapmak çok faydalı olur. Hastalıktan sonra görülen bu haller ve ııâ hoş duygular lıakikatde mikropların , toxinlerin ya'ııi zehirlerinin henüz vücııdda olduklarının alametidir. Bunlar viicuddan tema- mile çıkıncıya kadar hastalığın tekrarlamak tehlikesi vardır.

Hastalıktan korunmak için ma‘ nen ve mad­

deten kuvvetli bulunmalı. Vücudumuzun sıh - hatına i'tina etmekle beraber ruhumuzu da sıkmamalı, hastalıktan korkmamalı! cereyanlardan sakınmakla beraber bol saf hava almalı, yorul - mamak şartile jimnastikler yapmalı, izdihamlı yerlerden kaçınmalı, burundan nefes almalı , gtineşden istifade etmeye çalı malı , aksıran - ların yanında durmamalı. Gırib istilâsı devam ettiği müddetçe hafif bir muzadı ta‘affün mah­

irli ile sabah ve akşam ağzı ve burud delik - lerini temizlemeli, kuvvetli bir mahlûl kullanı­

lırsa boğaz ve butunun hassas olan g ıa y ı muhatisini tahriş ve tahrip eder ve mikropların orada dalıaeyi yerleşmesine sebeb olur. Temiz ve muğaddî yemekler yemeli ve aç karnına işe gitme­

meli, bunlardan başka hastalık için sıkılup merak etmemeli, hastalığa tutulanlar, ayakta geçirmek sevdalında bulunmayup, kırıklık ve zikr etti - gimiz alâmetler başlar başlamaz yatağa girmeli ve Doktoru çağırrtıalıdır.

D r. Ş ü k r ü

Büyük Ada

(6)

5738 İ Ç T İ H A T

KARPLER ŞUTUNU :

İstanbul , 17 Ağustos 1930

Dr. M. Âli inızasıle aldığımız uzun bir makalenin ba'zı fıkralarını aynen neşr ediyoruz :

fi Mekteplerimizde terbiye bunun ‘aksine kurulmuşdur: tptida’î mekteplerimizde,orta mek­

teplerimizde, liselerimizde, muallim mekteple­

rimizde , yüksek mekteplerimizde , velhasıl darülfünunda çocuklarımıza , umumiyyetle , riyaziyattan, tabi‘iyyattan, edebiyat ve felse - feden bahs ediliyor ; fakat, bu mekteplerde bizzat zirâat, bizzat san‘at, ve bizzat ticaret

ret gibi m u 'a y y e n bir ç e r c ı v e idimle uıacldi bir bir g a y e s i y o k tu r , ilmi ilııı için y a p a r ve idéal bir ın ed e n iy y e t pişinde k o ş a r ! Demek istiyorumki maarif sistemi hiç bir genci zirâ’î , sana'î veya ticari hiç bir işe hazırlamaz. Bu sistem meyve ver - meyen bir ağaca benzer. Manzarası güzel ve caziptir; fakat K ıs ır d ır .

asla nazarı dikkate alınmayor [1] ; Ç ünkü m a k s a t , m e k te p le r im iz d e , ( is a d a m ı ) y e tiş tir m e k d e ğ il, f a k a ! ç o c u k l o r ı im t ih a n a h a z ı r l a m a k t ı r : S ırf n a z a r i y y a t ı fe n n iy e , sırf e d e b iy a t ve sırf felsefe ! tahsilin gayesi imtihan geçmek midir?

Büutün ma‘arif sisteminde hede - finin bir noktada birleşdiğini gö - rürsüniiz

han ! [2]

Sanki hayat imtihandan ‘iba­

ret ! İşte bizde terbiye zihniyyeti !

Ne fayda ki bu zih ııiyyet , ( h a y a t m ü c a d e l e s i ) tideki a c ı ve s e r t h a k i - k a tle k a r ş ıla ş tığ ı v a k i t tatlı h a y a l l e r e r i y o r , e lle r im iz b ö ğ r ü m ü z d e k a l ıy o r ; z i r â m a a r i f siste m in in hedefi , ( iş h a y a t ı ) değil , fa k a t n a z a r i y a t , e d e ­ b iy a t ve felsefedir . Bıı seb ep ten bu s iste m in z i r â a t gibi , s a ı r a t gibi, tic a -

[1] Vaköa bir kaç ihtisas mektebimiz var; fakat bunlar da maksadı tatmin etmiyorlar; zirâ bu mekteplerde, bizde, me’mur yetiştiriyor .

[2] Dr. O. l e b o n un P s y c h o l o g i e de l ’Edu catİO ll adlı kitabına da bakın . İçtihad

Ma'arif Vekâletimizin pek meşkûr bir eseri olarak basdırıiup neşr edilen 3 cildiik A m e r i k a T e r b i y e

u s u lle ri kitabımda tekrar tekrar okuyun- [İçtihad]

0 halde mekteplerimizde bu tedrisattan maksat, ne ! Bu tedrisat, hayatta , çocuğu neye hazırlıyor? Bu sistemin, mekteplerimizde, <;o - cuklarımızın en kıymetli zamanlarını heder olmasın .

olsa! Zirâ eğer öyle olsaydı program­

ları değiştirmekle fenalığın önüne geçmek mümkitı olurdu; ne fayda ki zirâ‘at, san'at ve ticaret mes’e -

leleri sadece bi - r e r p r o g r a m mes’elesi değildir ; çünki bu esaslı nıes - lekler, insanda, amelî bilgilere dayanan amelî bir takını kabiliyyetlerin inkişafile kahindirler • Güçlük işte burada! Zirâ bu kabiliyyetlerin hiç biri, çocukda , cibillî değil kisbî dir.

Ma'arif sistemi, çocukda , bu kabdiyyetleri inkişaf ettirmek şöyle dursun onların, bil‘aks, hayatta inkişaflarına en elverişli bulunan genç­

lik senelerini de israf ettiriyor ; bir halde ki genç, tam hayata atıldığı gün elleri böğründe kalıyor; zirâ ıııekt.ebde aldığımız terbiye, bizi, kendi kudretimizle kendi hayatımızı kazanacak bir kabiliyyette yetirşdirmivor ve işte bu yüzden her genç, mektebden çıkınca, gözünü hükümet kapısına dikiyor ve hükümette iş bulamayanlar, ister istemez ( serbest mesleklere ) intisab ediyorlar.

B u r a d a y a r a y a elinizi basınız; z ira se rb e s m e s le k le r e intisab e d e n le rd e .

Kâşki iş bu kadar

Imti-

r T" t - -yr t t T" "V ŞA‘İR, CENNET YAPICISI

Ma‘şerine söyleyor:

Sizi a y d ı n l a t m a y a calışdını g e c e ğüııdüz H

E

A y d a n g ü n e ş e g itd im , g ü n eşd eıı a y a g e l d i m ;j P e y g a m b e r l e r v a ‘d e d e r c e n n e t o bir dünyada, j

B en size bıı d ü n y a yi c e n n e t y a p m a y a geldi m . ^

^ 4 Haziran 1931 A. D.

(7)

İ Ç T İ H A T Ş739

« M üstehlik » tir l e r ; z i r a b u n l a r d a , tıpkı m e m u r l a r ıjibi, tufeyli bir h a y a l d e v i r ir l e r : M u h a r r i r l e r , ş a i r l e r , <ja-

■ z e te e ile r, r e s s a m l a r , m usiki nüintesip- leri, m u 'a l l iı n l e r , d o k t o r l a r . a v u k a t ­ la r, s iy a s i l e r v e lh a s ıl a l i m l e r ve filo- s o f la r , ete , hep m ü s te h li k t ir l e r [1] ; zira bu m e s le k le r e r b a b ın d a n bir biri, t o p r a k la rım ız ın tabi'i s e rv e tin i işlcte- eek bir k a b iliy e tte deıjildir ; bir hal - deki h ep im iz , b irb irim izin re h in d e n cekdiffim iz p a r a l a r l a g e ç i n i y o r u z : [2]

, [ Daha var ]

Ş İ ‘ İR

î m a n

Ne çığlıklar koparır nasıl inlerse yerde Yalçında, kanadları kırılan kasırgalar , Öyle hüsrana düşer bapnı sokar derde Senin asaletine dil uzatan kargalar ! Dahîlerin yoluna ı<ık döken meş‘alen Bir milletin müşterek kalbinin kandilidir . İctima‘î tarihe nur veren , şeref veren Gizli kuvvetlerinin yaratıcı elidir ! Geceler kanadlansa , girdablar ayaklaıısa Ma‘şerî gönüllerde şu‘leni söndürenıez O müşterek ahize senden kuvvet almasa İctimaT nizamın çarkını döndüremez ! Dehaye ateş dersen, sen onun ocağısın, Sen kınısın, dirade eğer zağlı hançerse ; Zafer coşğun bir çaysa, sen onun kaynağısın!

« Sakarya » kâfi gelir . eğer nıaksud eserse ! 1 2

[1] Mekteplerimizin verdiği hasılatta işte bunlar!

[2] Bu satırları bize göndermiş ve halis etnelli ol - duğu aşikâr olan zate şunu deriz, ki son zamanlarda Ma'arif Vekâletimiz bu Latin terbiye sistemini hayli ta'dil ve terk ederek Anglo-Saxon terbiye sistemine temayül etnıişdir.Ma arif Vekâletimizin Erkânı ilmiyyesinden İngi­

lizce, almanca bilenler ve bunların feyyaz terbiye sistem­

lerini temsil edenler vardır. B irde bir edib, bir şa'ir, bir filosof temamen müstehlik sayılamaz. Onlarda bir kim - yaker , bir fabrikacı , bir zira'atcı gibi mustahsıldırlar . Bir zira'at mühendisi toprağı eker , topraktan kuvvet , gıda, servet çıkarır. Bir edib, bir şa'ir , bir muharrir ise kâ’inatın ve bütün kürelerin belki en kıymetli ve en i‘caz enğiz ruhu ve maddesi olan insan dimağını ve insan yüreğini eker biçer, onu kuvvetlendirir, mahsuldar eder . Eğer edibler, şa'irler bunu yapmıyorlarsa kabahat ede - biyyatın , şi'rin felsefenin değil. Bunların edib, şa'ü , filo­

sof şi'arıııa malik- olmamalarındadır , içtihat

Senin de ırıüsbet, menfî tellidir kanadların Menfisinin gölgesi altında cihangirler ;

Miisbeti yatağıdır«Buaddaha» nın,«Socrat» lamı Ruhanî bir kartalsın adına deha derler ! Ba'zarı perde çeker hırs o kutlu ışığına ; O zaman Pharsal çıkar, sahneye Balkan çıkar.

Ateşine rab diye secde eden yığınına

Taht olur Çanak Kal‘a, Tac olur Dumlu pınar!

Ne çığlıklar koparır, nasıl inlerse yerde , Yalçında kanadları kırılan kasırgalar ; öyle hüsrane diğer başını sokar derde Senin asaletine dil uzatan kargalar !

Mayis 1032 Ih*. K a y a

DÜŞÜNEN MUSİKİ [*]

Ba‘zan yüce dağların omuzundan kayarak , Enginlerin göksüne yayılır fırtınalar . Çılgın homurtularla sıçrayub atlayarak , Bir pınar ninnisile bayılır fırtınalar .

« Düşünen Musiki » nin sesinde bin bir hızın Yanan, yakan, bayıltan güneşli rengi vardır . O , ba'zan bir malı erin, ve ba‘ zan bir ıssızın Derdine şifa veren ftisunlu bir kitardır . O her gün bin bir ahenk alevini görürde Telleri parçalayan sayhalarla aks eder . Nünle gönüllerin zehrini öldürürde

Müsterih nağmelerle, yükselir, arşa gider . Sakın bir orkestıra âlıeııği beklemeyin , Çiinki o, « bir gönülle bir dimağın » sesidir.

Feragatin, Şefkatin, mır dağıtan her şey’irı ..

Kiüdsiz bir ağızdan dökülen nağmesidir.

« Düşünen Musiki » nin her damlası bir gurur, Her dalgası bir kanad olacak ruhumuza Rengi her ârı açılan coşğun, sihirli bir nur Halinde, süzülerek, dolacak ruhumuza...

Sıı/d (iaıı

[’ ] Muhterem ustad Abdullah Djevdet in yakında çıkacak olan şi'ir ve fikir kitabı .

Nahifi S ı r r ı Beyiıı H ik a y e le r in in tenkiti ve tahlili d e le ce k n ü s h a y a kaklı»

(8)

5740 Î Ç T Î H A T

C İ H A N I N Ş İ M D İ K İ İ N K İ Ş A F I

HAYALLAR VE HAKİKATLAR

Büyük hakim Dr. Gustave L e Bon un son eserlerinden Türkceye tercemesi basılmaya başlamış olan bıı çok m ühim kitapdan:

[ Maba't ]

Bir Darülmu‘allimin me’zunu olan M . Gııillouin tarafından l 'n e N o u v e lle P h i ­ lo s o p h ie d e l , H i s t o ir e ya‘ni Tarihin yeni bir felsefesi unvanile yazılan küçiik bir kitap ahiren , bu iddi‘aının bir isbatıııı teşkil etti . Bu güzide Darülfünunlu içiıı,Tarihde « Mysti - cisme »in rolünün Silinmesi, St Paul u ( Şam ) yolunda tenvir eden Hidayet nuru gibi oldu . [ ya'ni ona bu bilgi rehber ve nıahî’i tered - dtid oldu.

Fransa da fikirler ancak Darülfünundan geçtikden sonra muzaffer olduğundan. Mysti - cisme, eski ve yeni politikada te'siri, kariben, Classique bir hakikat olacak ve 'akli[Rationnelle]

denilen ve hiç bir şey izah etmemiş olan tef - sirlerin yerine ka’im bulunacaktır. [*]

Fi‘len Mysticisme, Tarihe hâkimdir. ( Nil*) sahillerinden (Gange) kıyılarına kadar , Mysti­

cisme, dünyayi,şüphesiz muhayyel fakat bununla beraber büyük medenivyetlere istikamet vere­

cek derecede zî kudret ilâhı varlıklar[«Etre»]ler ile doldurdu .

Zemanımızda, şahsî ilâhlar, sıhr enğiz kud­

retlere malik ve ruhları kezâlik esir ve müıı- kad etmeye müsta‘id olan sırrı düsturlara terki mevki1 ettiler .

* **

Şimdiye kadar sırrı bir imanın diğer sırrı

[*] Bu gün '< Mystique » kelimesi bütün resmî nu­

tuklara girmişdir. Bunu , Baş Vekilin bir nutkunda iki def‘ a kayd ettim . Socialiste Cümhuriyyet fırkasının Seine Fédération u huzurunda M. Fainlevé bir nutuk ir«d etti . Bu nutukda Mysticisme in hükm ü te’siri müte’addid dehalar şu suretle dermeyan olundu : « bir fırka bir program yaptığı vakit bu programın içine

« Mystique .> dökmelt , programların « Mystique » i terk olunursa . . . » ilâh .

bir imandan gayri rakibi bulunmak ıııümkin değildi ■ Şimdi iş bu merkezde değildir. Ecda- dımızca meçhul olan fermanferma icabatı ikti- sadiyye, mysticisme in muhtelif şekilleri kar­

şısına dikiliyor.

Fakat yeni İktisadî kuvvetlerin şevketi ne olursa olsun bu gün, dün olduğu gibi ve , belki de yarın olacağı gibi, kavinler, hayatla­

rına istikamet vermek için sırrı bir « İdéal » e muhtaç olacaklardır.

Kavuılerin, Socialisme ye. Communisme ye ve kuruntunun , hayalin en fena şekillerine tevec­

cüh etmelerinin başlıca sebebi, şudur, ki ruh­

larının istinad ettiği idéalleri zayi' ettiklerinden müfekkirelerine ve ruhlarına istikamet vermeye müsta‘ id diğer idealler keşf etmeye çalışıyorlar.

*"*

Akvamı sevk ve idare eden sırri mü’essirler yanına hissî mü’essirleri yalni sireti, ta'biri ma'rûfile, harekât ve sekenatı sevk ve idare eden o hissiyyat veihtirasat mu’azzauı «Gam»

mı ı [ ya'ni hissiyyat ve jhtirasat mecmu‘1 mu'azzamını ] koymalıdır. Sırri kuvvetler, gibi, bunlarda, mukavemetsuz zan olunabilen aklî kuvvetleri, ekseriya, hükümleri altına alırlar . Bu kitabın b r çok yerinde, dünyayi şimdiye kadar sevk ve idare etmiş ve, şüphesiz, daha uzun müddet sevk ve idare edecek olan sırrî te’sirler karşısında aklın rolünün ne kadar za1 it olduğunu göstereceğiz .

İKİNCİ MEBHAS

İ Ç T İ H A D L A R VK İ‘ T İ K A H L A R N A S I L D O Ğ A R L A R ? İNANGANLIĞIN [*] TARtHDE ROLÜ En eski devrlerden yeni zamanlara kadar inangaıılık, Tarihde esaslı bir rol oynamışdır;

[*] Crédulité kelimesinin tam Türkçe mukabili olarak inanganlık kelimesini ilk def‘ a kullanıyoruz . şu halde Crédule kelimesinin de mukabili inangan yahud inangaç

(9)

[ Ç T Î H A T 5741

ruhları sevk ve idare eden ve biiyiik m ede - niyyetlere rehber olan zî kudret uluhiyyetler ya­

ratmıştır. İhramları. pağode[*| ları. ulu kiliseleri [«Cathedraie»ları}ve hayatı giizelleşdiren biitiin san4at bedi'alarını hiç yoktan ortaya, o çıkar­

ınadır. İnanganlık olmasaydı. insan, za‘if gıda­

sının etrafını alan canavarlarla mücadele halinde olarak mağaraların içinde, belki hâlâ, yaşamakta bulunurdu .

* #

Kadim inanganlık, cihanı, mevcudiyyetlerinde asla şüphe edilmeyen, bir siirü uluhiyyetlerle doldurdu .

Binlerce seneler, bu nafi4 yahut muzır ve korkunç uluhiyyetler , aleddevam , insanların ef'aline karıştılar. Lucrèce gibi ba‘zı filosoflar nihayet uluhiyyetlerin varlığında şüphe etmiş­

lerdi. Fakat onların reybiliği bir aksi seda, bir miistemir te’sir husule getirmemişdi.

Bütün devrlerin ilâhlarının Tarihi, psycho- logianın en güzel ve en ziyade öğretici hadise­

lerini teşkil eder. Medeniyyetin muhtelif saf - halarına vasıl olmuş bir çok akvamın temamen hayalî uluhiyyetlerin mevcudiyyetlerini, şüphe götürmez bir suretde isbat edilmiş bir hakikat ad etmeleri keyfiyyet.i .. bilâhare, ¡‘tiraz kabul etmez hakikatlar ad ettiği hayalî hadiseler ya­

ratmaya , muhayyilenin , ne kadar müstaMd olduğunu gösterir. Tecrübe ile isbat olunan iluıî hakikatlar haricinde, hakikatin nerede bittiğini, hatanın nerede başladığını insan kendi kendisine sora bilir.

* **

Aklın nurları sayesinde, yeni devr, mazinin bütün mevhumlarından kurtulduğunu ve reh­

berinin aklı kâmil olduğunu zan ediyordu.

Bununla beraber, ma vakarların dikkatkârane tedkik ve müşahedesini kadim iııanganlığın paydarlığını gösterdi .«Laboratoire» ların hari - cinde — dinî inanganlık . siyasî inanganlık ,

olmak lâzım gelir . Zaten dilimizde utangan , utangaç kelimeleri varken inangan ve inangaç kelimelerini neden

kullanmamalıdır? AB. D J.

['] Aksayı Şarkda, Çin, Hind, Japon v. s. ma1 - A. D.

i'caz nü m a t Merveilleux j olanın lier şekli için inanganlık ruhlara hâkim olmaya devam ediyor.

Şunu da söyleyelim , ki iddi4a olunduğunun aksine olarak, inanganlık sadece cehlin neticesi değildir, çiiııki, bu ba.hsda dermeyan olunan ma vaka lamı isbat ettiği vech ile , en meşhur âlimlerdede, bu inanganlık müşahede olunmak­

tadır. Eski dinî i ‘ti kari la r , sıhr, spiritisme, bu ulema arasında hararetli mtiridler bulmaktadır.

Kavmleriıı ruhları üzerine en ziyade te’sir icra etmiş olan içtihadların Psychologia’î men- ba larıııı tayine çalıştığım sırada bu hadise [ ya‘ııi meşhur ulemanın saçma şeylere inanma - ları keyfiyyet.i J son derecede hayretimi mucıb olmşdu . Mesafeli dolduran hisabsız alemleri yaratanın, oğlunu uzak ecdadının günahlarını kefaret etmek üzre , en miidhiş işkence ve ukubaf içinde helak olmaya terk ettiği görülen 1er dine, meşhur mütefekkirlerin iman etm e­

lerine nasıl akl erdirilir? Bununla beraber bu türlü saçmalar (Galilée) > (Descartes) ve (Pascal) gibi akl ustadları taralından kabul olunmuşdur.

Haşin kanunlarına ita‘at etmeyi bir lahza unuttuklarından dolayi aciz mahlûklarını ebedî cahime mahkûm edecek kadar hunhâr bir Allahı görmek onlara miista‘ceb görünmedi.

Biitiin dinlerde ve kâffe’i akvamda görülen bu nevFden ¡‘tikadlar , kat'î bir tarzda isbat eder, ki bir akidenin saçmalığı intişarına mani*

olamaz ve en yüksek zekâ, hiç bir aklî delilin mudafa a edemediği akidelere inanmaya mani4 olamaz .

Bir az aşağıda, ilimlerin ve Ptikadlarm te- velh'idlerinin ba'zan yekdiğeri üzerine mevzu4 olan fakat hiç bir zeman yekdiğerine te’sir ve nüfuzu olmayan mantık şekillerine tabi4 oldu - gunu anlayarak bu hadisenin izahını göreceğiz.

Bu ikilik şimdi tedkik olunacaktır .

* 4«*

tatminine hayatının biiyiik bir kısmı hasr olunan uzvî ihtiyaçlar haricinde, insan, hayatta, az çok muvakkat içtihadlar ve umumiyyetle miistemir i‘tikadlarla sevk ve idare olunur.

İnanmalar ve bilgiler biri birinden pek farklı

bedlerinin ismidir .

(10)

5742 r C T î H A T ameliyye'i zifıniyyelerdir - î‘tikadlar bir çok filosoîlarıtı re’yleriniu hilâfına olarak im- aklî , ne de ihtiyarî değillerdir .

Bir i't.ikad , menşe’i gayri şu‘urî olan bir

«Aıııentu» diir, [bir emri imandır] ki bir akideyi heybeti mecmu'asile kabul ve emirlerini icra etdirir •

Şükûh, iddi'a i tekrar , zihnî sirayet ve nadiren akl . . içtihadların ve iTikadların ırııı1- tad âmilleridirler .

fim, i‘tik addan çok farklıdır- ilm, müşahede ve tecrübe ile' ağır ağır kurulan şu‘urlu bir ameliyye = «Operation»dur. İnsaniyyet bilgilere malik olmadan çok eyyel i‘ tikadlara malik oldu.

❖ *

fim ve i‘tikad , zihnî hayatın muhtelif devrlerine â’id olduklarından yekdiğerleri üze­

rine te’sir icra etmezler. Ba‘zı meşhur zevatın tıflâne i'tikadlar beslemelerinin sebebi ve vechi, bu suretle anlaşılır . Meselâ, Kurum Vüstanın sıfır bazlığının en mevhum rivayatmı i‘tiraz kabul etmez bir hakikat gibi telekki etmek bu kabildendir .

Bina’en aleyh ba‘zı İlmî mevzu1 lardaki salâ- hiyyetdarlığın , dinî yahut siyasî mevzu*lar üzerinde de müsavi derecede salâhiyyetdarlık ile terafuk edeceğini zan etmek bir vehme tabi*

olmak dır .

Siyasi ve dinî i tikadların, aklî mantık için meçhul ve bu ¡‘tikadlar üzerine hemen hemen te’sirden temamen âciz olan ihticac [Raison]

tarzları, muhakeme tarzları vardır.

Aşağıda gelecek misallerle göriilecekdir , ki kavmlerin Tarihinde inanganlık esaslı bir rol oynamakta devam ediyor , işte bundan dolayi dır ki inangaıılığın tedkik ve tetebbu Tına hususî bir mebhas tahsis ettik .

- *

Kurum Vustada,«envoutemeııt»fl| 1ar, celbi ervah,«Sabbat» 1ar, iblis, büğüler, sıhr 1er v. s.

[1] Bir adamın bal mumundan bir resmini yaptık - tan sonra bu resme yapılan işkence mu‘amelesile asıl şahsın ta-zib edileceği batıl zu'muna miistenid ameliyye.

azim bir te’sir ve nüfuz icra etmişlerdir , 0 zeman bunların te'sirinden kimsenin şüphesi yoktu . Binlerce kimseler iblislerle münâsebette bulunduklarını iTiraf ediyorlardı, işkence altına alınmak veSabbat[l] da salh olunmak korkusuna rağmen bunu ikrar ediyorlardı !

Bu devrde, sihirbazlık [2] da‘vaları o kadar çokdu , ki sihirbazları diri diri yakmaya mah­

sus âteş hemen hemen hiç sönmiyordu. Meşhur hâkimler tarafından yazılan âlimâne eserler cinlerin fenalıklarından kurtulmak için ta‘kib edilecek tarzı hareketi gösteriyordu-

Bu da‘valarm sonuncusu, Fransa da (Ön Üçüncü Louis ) zemanında oldu . [3] Loudun lu [4] «Ursuline» ieritı bedenlerinin içine bir âlay şevatin göndermiş olmakla ithâm olunan Urbain Crandier > şeytanın yatakları hakkında esirgenmeyen işkencelere uğratıldıkdan sonra diri diri yakıldı.

Terekkiyyatı ilmiyyenin önünde, zulmetlerin evlâdı olan hu şeytanlar, cinler- tayfler taifesi nihayet nâbud olmuşdu . Cadıların , her me - deniyyetden uzak olan köylere teb'id edilmiş oldukları zan olunuyordu.

İnanganlık , tahrib edilemez olduğundan ıııevhumeler şekillerini değişdirdiler . Bu vech ile dir, ki zemanımızda, mazininkinden pek az farklı manzaralar altında bütün kadim sihrin, [«Magie»nin]tekrâr doğduğu, büyüdüğü görüldü:

müteharrik masa vasıtasile ölülerin celb edil - meleri, ruhlarının söyletilmesi [ Lévitation ] ve ruhların tecessümîi, v. s. gibi şeyler bu ka­

bildendir . [ Bitmedi ]

[1] Şeytanın riyseti altında sehhâr ve sehhârelerin cııtıra ertesi nısfılleylinde, güya, akd ettikleri gece içtinıa‘ ı.

[2] Maudsley in ( Cinayet ve Cinnet ) unvanlı kıy­

metli ve derin kitabının ıııedhalinde görülür, ki İngiltere adliyyesinde, bu sahif ütikadlar , yakın devrlere kadar miı'ammer olmuşdur ve sihirbazlıkla , itham ve ¡'dam olunanlar bulunıııuşdur. - içtıhad -

[3] Loudıın, Fraıısada küçük bir kasabadır.

[4] Ursuline, birtarikati diniyye saliki kadınlara ve­

rilen isimdir .

( Miiessis sahibi : Dr. AB. Djevdet ) Mes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin

[ İsmail Hakkı matbaası ]

(11)

Tarif de publicité dans

F « Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de„hauteur dans les colonnes de 1’ "Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de I’ "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

‘ A K L İ S E L İ M

Meşhur Rahib M eslier nin V o l t a i r e ta­

rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘zı mühim haşiyeler

‘ilâvesile Türkceye çevrlmiş ve basılmışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel t.ab‘ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir sür‘atle satılmış ve nus - hası azalmışdı . Bunun üzerine geçen .sene ikinci def‘a ve yeni Türk harflerde de basıl - mişdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı ma'nidar re - simler ‘ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir danesiııi aşağıya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 528 salıifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle­

rde basılmış nüshalar 135 kuruşdur .

«İÇTİH AD»Kütübhanesi

M e v c u d k i ta b la r i :

Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerde) 135 Rahib "Meslier„nin Vasıyyetnamesi 2®

RuhuIEkvam (eski harflerle) 274sahife 100 Dün ve Yarın ( » » ) 254 » 100 İlmi ruhi ictima‘i( » » ) 287 » 50 Adabı mu aşeret rehberi ( Resimli, eski harflerle ) 509 sahifeli 150

üiullame Teli 100

Dilmesti’i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘ irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)

219 sah ifelik 100

Asırların Panoraması ( Eski harflerle ,

resimli). 246 sahifelik 100

Felsefe’i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,

resimli 272 sahifeli 50

Ruba'iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 150 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle)

resimli, 708 sahifelik 150

Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

,Ameli Rulıiyyat 100

İngiliz Kavrrij 150

Dimağ ve Melekâti ‘akliye [Resimli] 200 İ h t a r : Haricdeıı siparişlere yüzde yirmi nisbetinde ta'ahhndlu irsaliyye ücreti zam olunur. Siparişlerle beraber posta havalesi gönderilir. Havalenamenin viisulu günü iste­

nilen kitab ta'alıhudlu olarak postaya verilir.

Cumhuriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde . Ki­

taplarını hem metin bir suretde, hem mu'tedil fiatla ciltletmek isteyenlerin müceliithanesidir.

(12)

Bütün « classique » kitaplarla diğer neşriyyatı ve mektep levazımınızı alm ak için İstanbulda Beyoğlu istiklâl caddesinde 4 6 9 num arada :

LA G R A N D E L l B R A l R l E MONDI AL E

Miiessesesine m üraca'at ediniz

Ş a r k i k a r ib in e n b ü y ü k v e çeşid le ri e n iyi in tih a b ed ilm iş k ita b h a n e s n r Telefop: Beyoğlu: 2710

...t-»» «» «♦ •» «> «> « » n

T ü r k i y e S A N A Y İ* v e M A ‘ A D IN B A N K A S I Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

Mağazada münhîîsiren bankaya merbut fabrikalar mâ'mulâtından ipekliler ve döşemelikler yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlari, .şallar, pekli mendiller, ince ve kaim bezler, metin 3jAe zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂTI

Satış m ahalleri:

Yalnız topdan Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

A ı ı k a r a d a Ç o c u k S a r a y ı c a d d e s i n d e

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşc1 mağazalarından ve terzilerden talep ediniz.

T . C.

. . E M N İ Y E T S A N D I Ğ I

Türkiyenin en eski millî bir müessese’i mâliyesidir . Muhtelif müddet ve fa'izle tevdiat baul ve Mücevherat ve Altın ve Gümüş ve Emlâk mukabilinde mutedil şeraitle para ikraz eder. Merkezi idaresi Cagaloğlunda kâin dairei mahsusadır . Hiçbir yerde şnbesi yoktur.

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Serm ayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Türkiyenin her şehrinde şu‘beleıi vardır,

S A T 1 E

„Her nevi tenvirat ve kuvve’i muharrike te’sisatını, mötörleri, alâtı beytiyyeyi 6 - 18 ay vade ile, veresiye yapar ve satar. Telef. B. 4800

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi* ağrı için müessirdir.

Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

P E R R A U D İ N Pastillerini BaU

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği

Referanslar

Benzer Belgeler

Koroner arter bypass cerrahisinden (CABG) sonra görülen ileti bozuklukları hala nedeni tam olarak izah edilememiştir ve ameliyat sonrası dönemde önemli bir sorun olarak

Kardiyoloji Enstitüsünde 1989-90 yıllarında açık kalp ameliyatı olan top- lam 815 hastadan radyoloji tarafından diyafram paralizisi (DP) tanısı konan 24’ü prospektif

recede tekâmül etmiş dimağlar için kolay olan, yeni hayat şera’itine intibak , ba‘zı mertebe zihnî seviyye iktisab etmemiş olan kimselere büyük

Halbuki bence evli bir insanla, bekâr bir insan arasındaki fark şundan ‘ibaretdir: Evli bir iıısaıı hayatda köpek gibi yaşar fakat bir cen - tilmen olarak

Surface view of fuzzy logic control shown in Figure 6 demonstrates a smooth operational current flow into the cooling device to maintain comfort environment.. Power

 Olgunlaşma süresini kısaltmak ve kontrol altına almak. 

Kese içindeki infla- matuvar kitlelerin nedeni ile ilgili yorumlarda dakri- yosistorinostomi ile oluflturulan pasajda, silikon tüp dü¤ümünün düzensiz yüzeyi ile yara yeri ve

Nazoplasti için muayenelerden sonra çene ucunun, üst dudak üst kıs- mının düzeltilip düzeltilmemesinin gerekip gerekmediği veya bir pröföloplâsti gerekip