• Sonuç bulunamadı

AFRİKA GÜNDEMİ (OCAK 2010)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AFRİKA GÜNDEMİ (OCAK 2010)"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

AFRİKA GÜNDEMİ (OCAK 2010)

SİYASET

- Gine’de Cunta Yönetimi Geri Adım Attı - Angola’da Yeni Anayasa Kabul Edildi - Fas’ta Kabinede Değişiklik Yaşandı

- Sudan’da Adayların Seçim Başvuru Süreci Tamamlandı - Zimbabve’de Yeniden Yapılanma Süreci Kesintiye Uğradı

- Tedavi Gören Nijerya Devlet Başkanı Yar’adua Hala Ülkeye Dönmedi - Mısır’da Müslüman Kardeşler Örgütü Yeni Liderini Seçti

- Çin Dışişleri Bakanı Afrika Gezisini Tamamladı - İtalya Dışişleri Bakanı Afrika Turuna Çıktı

- 2010 Dünya Kupasına Ev Sahipliği Yapacak Olan Güney Afrika Cumhurbaşkanı Jacob Zuma, Afrika Ülkelerini Tek Taraflı Anlaşmalara Zorlayan Avrupa Birliği’ni Sert Dille Eleştirdi

- Sudan ve Çad Bir Güvenlik Antlaşması Daha İmzaladı - Ruanda ve Fransa İlişkilerinde İyileşme Sürecine Girildi - Togo Milli Takımı Angola’da Silahlı Saldırıya Uğradı - Yemen’deki Terör Yapılanmasında El-Şabab Bağlantısı

- Nijerya Uyruklu Bir Genç ABD Uçağını Havaya Uçurma Girişiminde Bulundu - Nijerya’da Müslümanlar ile Hıristiyanlar Arasında Çatışma Çıktı

- Etiyopya Uçağı Lübnan Açıklarında Düştü

- İsrail, Etiyopyalı Yahudilerin Göç Etmesine Yeniden İzin Verdi - İtalya’da Afrikalı Göçmenlere Saldırı

-

Haiti’deki Depremde Tunuslu BM Görev Gücü Başkanı Öldü

(2)

EKONOMİ

- Afrika Haiti İçin Yardım Kampanyası Başlattı - Brezilya, Nijerya’ya Altyapı İçin Destek Verecek

- Ruanda’da Mobil İnternet Kullanıcı Sayısı 112.000’e Çıktı

- İngiltere, UNICEF’in Etiyopya’da Sürdürdüğü Acil Beslenme Müdahalesi İçin 4.6 Milyon Dolar Yardımda Bulundu

- Doğu Afrika Topluluğu ile ABD’nin Ticaret Bağları Güçleniyor - Güney Afrika Cumhuriyeti Küresel Krize Karşı Ticarete Odaklanıyor - Afrika 2009 Yılı İhracat Gelirlerini Açıklamaya Başladı

- Çin’den Kenya’ya Kalkınma Yardımı

- Mavera Group Afrika’nın Yollarını Yapacak - AB’den Togo Seçimlerine Mali Yardım

-

BM’den Demokratik Kongo’daki İnsani Krize Çözüm Önerileri

HUKUK VE İNSAN HAKLARI

- UCM Tarafından Yargılanan Lubanga’nın Davası Sürüyor

- Uganda’daki Eşcinsellik Karşıtı Yasaya Karşı Uluslararası Toplumun Baskısı Artıyor

- Malavi’de Düğün Töreni ile Evlenen Eşcinsel Çift Tutuklandı

-

Zuma Beşinci Kez Evlendi

SAĞLIK VE ÇEVRE

- Binyılın En Uzun Güneş Tutulması Afrika’dan İzlendi

- Hindistan, Brezilya, Çin ve Güney Afrika’dan Gaz Emisyonu Protokolüne Şartlı Evet

- Demokratik Kongo’da Volkan Patladı

- Çin’den Cape Verde’ye Karahumma ile Mücadelede Destek

- BM Dünya Gıda Programı Somali’nin Güneyine Yaptığı Yardımlara Son Verdi

- Kenya’daki Selde En Az 38 Kişi Öldü

(3)

3

- Moritanya’da Fetva ile Kadın Sünneti Yasaklandı

-

Madagaskarlı Lemurların Adaya Nasıl Geldikleri Araştırılıyor

TÜRKİYE-AFRİKA İLİŞKİLERİ

- Devlet Bakanı Zafer Çağlayan Libya’da Temaslarda Bulundu - Moritanya Cumhurbaşkanı Türkiye’de Temaslarda Bulundu

-

TUSKON Afrika ile İkili İlişkilerin Güçlendirilmesi Faaliyetlerine Devam Ediyor

KÜLTÜR – SANAT

- Ruanda Soykırımı Bir Kez Daha Beyaz Perdeye Taşındı

-

“Afrika’nın Picasso’su” Paul Ahyi Yaşamını Yitirdi

SPOR

-

Afrika Uluslar Kupası Sona Erdi

AÇAUM FAALİYETLERİ

-

Afrika Çalışmaları Yüksek Lisans Programı Eğitime Başlıyor

YORUM

- “Devrimden Depreme: Yeryüzünün Lanetlisi Haiti”, Dr. Barış Ünlü

(4)

SİYASET

GİNE’DE CUNTA YÖNETİMİ GERİ ADIM ATTI

Geçtiğimiz ay silahlı saldırı sonucu ağır yaralanarak tedavi görmek amacıyla Fas’a giden Gine’nin darbe lideri Musa Dadis Camara, tedavisini tamamlamak için Burkina Faso’ya geçti.

Saldırıdan bu yana ilk kez halkın arasında görülen Camara’nın Gine’ye dönmeyerek Burkina Faso’ya gitmesinin sivil yönetime geçilebilmesi için önemli bir fırsat olduğu ifade ediliyor.

Diğer yandan Camara’nın yokluğunda görevi devralan geçici cunta lideri General Sekuba Konate, 5 Ocak’ta Fransız ve ABD’li diplomatlarla Fas’ta bir araya geldi. Görüşmede ülkede bir an önce sivil yönetimin tesis edilmesi çağrıları yapılırken, basın mensuplarına açıklama yapan Konate, ABD’li yetkililerin Gine’de sivil yönetime geçilmesi için Camara’nın ülke dışında kalmasının önemli bir fırsat olduğuna inandıklarını ifade etti.

Gine üzerindeki baskılar artarken, Burkina Faso’dan Camara’nın sivil yönetime geçiş anlaşmasını imzaladığı haberi geldi. Anlaşma hükümleri uyarınca Camara yetkilerini vekili Sekuba’ya devredecek ve bir geçiş hükümeti kurulacak.

Hükümet içerisinde muhalefetten bir isim başbakanlık görevini sürdürecek ve geçiş hükümeti başkanlık seçimlerini gerçekleştirerek sivil yönetimi kurmakla yükümlü olacak. Camara herhangi bir baskı sonucu değil, kendi isteğiyle anlaşmayı imzaladığını ifade ederken, Ginelileri etnik ayrılıkları bir kenara bırakıp demokrasiyi desteklemeye çağırdı. Anlaşma hükümleri uyarınca cunta yönetiminin herhangi bir üyesi yapılacak olan başkanlık seçimlerinde aday olamayacak.

Sivil muhalefet geçiş hükümeti için iki başbakan adayı belirlerken, son kararı geçici lider Sekuba’nın vereceği ifade edildi. 19 Ocak’ta kararını açıklayan cunta yönetimi, muhalefet tarafından belirlenen iki aday arasından Jean-Marie Dore’nin başbakan olarak tayin edildiğini açıkladı. Cunta sözcüsü Idrissa Cherif, 70 yaşındaki Dore’nin tecrübeli olması sebebiyle tercih edildiğini ifade etti. Askeri yönetime karşı muhalefetin önde gelen isimlerinden biri olan Dore, 28 Eylül’de Camara’nın başkanlık seçimlerine aday olmasını

Camara tedavisini tamamlamak üzere Burkina Faso’ya geçti

(5)

5 protesto eden göstericilere askerlerin ateş açması sonucu çıkan olaylarda yaralanarak hastaneye

kaldırılmıştı.

Yeni düzenlemede sivil muhalefetin karar alma süreçlerine tam olarak katılması mümkün görünmüyor. Gineliler ise, bu gelişmelere temkinli yaklaşıyor. Ülkede Camara’nın halen ipleri elinde tuttuğundan şüphelenilirken, askeri yönetimin 28 Eylül’de yaşananların hesabını vermesi isteniyor.

Ülkede inceleme yapan BM heyeti hazırladığı raporda 28 Eylül olaylarından Camara’nın sorumlu tutulabileceğini ifade etmişti. Camara’nın sivil yönetimin tesis edilmesinin ardından UCM tarafından yargılanıp yargılanmayacağı sorusu ise yanıt bekliyor.

Başa Dön

ANGOLA’DA YENİ ANAYASA KABUL EDİLDİ

Angola Meclisi, devlet başkanının ayrı bir oylama olmadan seçilmesini öngören yeni anayasayı kabul etti. 220 üyeli mecliste 186 olumlu oy ile kabul edilen yeni anayasaya göre meclis seçimlerinde en çok oy olan parti genel başkanı aynı zamanda devlet başkanı olacak. Önceki anayasa, devlet başkanı ve meclis için ayrı seçimler yapılmasını öngörüyordu.

Yeni anayasada ise başbakanlık makamı kaldırılarak yerine devlet başkanı yardımcılığı makamını getirildi. Böylece hükümet başkanı ve ordu komutanı olan devlet başkanının, günlük politikaya daha çok müdahale edebilmesinin de önü açılmış oldu. Yeni anayasada devlet başkanın iki beş-yıllık dönem için göreve gelmesi olanaklı hale getirildi. Ancak bu kural 2012 seçimleri ile uygulamaya geçirilebilecek. Bu da 1979 yılından bu yana iktidarda bulunan 67 yaşındaki Devlet Başkanı Jose Eduardo dos Santos’un 2022 yılına kadar görevde kalabileceği anlamına geliyor. Ana

muhalefet partisi UNITA ise oylama sürecini boykot ederek, hükümeti, demokratik ilkelere aykırı davranmakla suçluyor. Şu an iktidarda bulunan Dos Santos’un partisi MPLA, 2008'de yapılan meclis seçimlerinde oyların yüzde 82'sini almıştı.

Mecliste kabul edilen anayasa, Anayasa Mahkemesi ve Devlet Başkanı tarafından da onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek. Bununla birlikte Mart ayında

yapılması planlanan yeni anayasaya geçiş sürecinin Devlet Başkanı Jose Eduardo dos Santos

(6)

erken bir tarihe çekilmiş olması eleştirilere konu ediliyor. Eleştirilerin temel gerekçelerinden birini ise, ocak ayı boyunca Afrika Uluslar Kupası’na ev sahipliği yapan Angola’da hükümetin kasıtlı olarak bu dönemi tercih ettiği ve geniş çaplı bir kamusal tartışma zemininin oluşturulmasından kaçınmak istediği iddiası oluşturuyor. Diğer taraftan devlet başkanının görev alanının genişletilmiş olmasına da kuşkuyla yaklaşılıyor. Zira başbakanlık makamının ilga edilerek, devlet başkan yardımcılarını bizzat kendisinin atayacağı bir devlet başkanlığı sisteminin bütün iktidarı devlet başkanı üzerinde yoğunlaştıracağı ileri sürülüyor. Böylelikle yeni seçim sisteminin, iktidar partisi MPLA’nın iddia ettiği gibi demokrasiyi sağlamlaştırıcı değil, tam aksine zayıflatıcı yönde etki yaratacağı iddia ediliyor.

Başa Dön

FAS’TA KABİNEDE DEĞİŞİKLİK YAŞANDI

Fas Kralı VI. Muhammed, 4 Ocak 2010 Pazartesi günü kabinede değişiklik yaparak içişleri ve adalet bakanlarını görevden aldı. Kraliyet Konseyi’nden yapılan açıklamada büyük kalkınma projelerine ve kurumsal reformlara hız kazandırmak için kabinede değişikliğin yapıldığı belirtildi.

İçişleri eski Bakanı Chakib Benmoussa’nın yerine Fas Anayasa Mahkemesi’nin eski Başkanı Taieb Cherkaoui göreve getirilirken, Abdelouahed Radi’nin yerine de Muhammed Naciri yeni Adalet Bakanı olarak atandı.

Bunun yanında turizm, parlamento ilişkileri ve kamu sektörünün modernleşmesi bakanlıklarında de değişiklikler yapıldı. Yassir Znagui turizm bakanı olurken, Driss Lachguer de parlamento ile ilişkilerden sorumlu bakan olarak atandı, Muhammed Saad Alami de kamu sektörünün modernleşmesinden sorumlu bakanlığa getirildi. Kabine değişikliğinin Kral’ın bölgesel idareciliğe dair 3 Ocak 2010 Pazar günü yaptığı konuşmasından sonra gerçekleşmesine dikkat çekiliyor. Kral, söz konusu konuşmasında, Bölgeselleşme Danışma Komisyonu’nun kurulacağını açıklamıştı. Kabine değişikliğinin merkezî yapıdan bölgesel yapıya geçişi kolaylaştıracağı belirtiliyor.

Başa Dön

SUDAN’DA ADAYLARIN SEÇİM BAŞVURU SÜRECİ TAMAMLANDI

Sudan’da Nisan ayında gerçekleşecek olan seçimlere yaklaşılırken hazırlıklar da giderek hızlanmaya başladı. Seçmen kayıtlarının ardından 12 Ocak 2010’da başlayan adaylık süreci 26 Ocak 2010 Çarşamba günü tamamlandı. Ulusal Kongre Partisi, lideri Ömer El-Beşir’i devlet başkanlığı için aday

Driss Lachguer

(7)

7 olarak gösterdi. Aday olabilmek için askerî görevlerin bırakılması zorunluluğu getirildiğinden, El-Beşir

11 Ocak 2010 Pazartesi günü başkomutanlıktan emekliye ayrıldı.

Halk Kongresi Partisi ise, lideri Hasan Turabi yerine Güney Sudanlı Abdullah Deng Nhial’i aday olarak gösterdi. Parti, Nhial’in aday olmasının Sudan’ın birlik ve bütünlüğüne verilen önemin bir göstergesi olduğunu ifade etti. Ayrıca Müslüman olan Nhial’in aday gösterilmesiyle Halk Kongresi Partisi’nin ayrılıkçı ve ırk ayrımcısı olarak değerlendirilemeyeceği belirtildi.

Nhial’in Sudan Devlet Başkanı eski Yardımcısı ve Sudan Halk Kurtuluş Cephesi’nin eski lideri John Garang’ın akrabası olduğuna da vurguda bulunuldu.

Sudan Halk Kurtuluş Cephesi (SHKC) ise, devlet başkanı adayı olarak Kuzey Sudanlı bir Müslüman olan Yasir Arman’ı gösterdi.

SHKC lideri Kiir ise, Parti’nin Güney Sudan devlet başkanlığına adaylığını koydu. 26 Ocak 2010 Çarşamba günü de El-Beşir’in lideri olduğu Ulusal Kongre Partisi’nden uzlaşma/yumuşama olarak değerlendirilebilecek bir adım geldi. Parti, Güney Sudan’ın başkanlık seçiminde aday koymayacağını; bunun yerine Kiir’i destekleyeceğini açıkladı. Kararla Sudan Halk Kurtuluş Cephesi ile iyi ilişkiler içinde olmanın amaçlandığını belirten Ulusal Kongre Partisi’nin Devlet Başkanı Danışmanı Ali Tamim Fartak, böylelikle SHKC’nin de Sudan devlet başkanlığı için aday koymayacağını umduklarını da ekledi.

Seçim yaklaşırken Güney Sudan’ın bağımsızlığı da gündemi sıkça işgal eden konular arasında yer alıyor. 19 Ocak 2010 Salı günü Sudan lideri El-Beşir’den şaşırtıcı bir açıklama geldi. El-Beşir, her ne kadar Sudan’ın bütünlüğünü istese de referandumda Güney Sudan’ın bağımsızlığı seçmesi durumunda lideri olduğu Ulusal Kongre Partisi’nin bu sonucu tanıyacağını ve yeni hükümeti destekleyeceklerini söyledi. El-Beşir, Yambio’daki stadyum açılışında bu ifadeleri kullanırken aynı törene katılan Sudan Halk Kurtuluş Cephesi lideri Salva Kiir, güneyin bağımsızlığı seçmesi durumunda bu sonucun şiddete başvurmadan kabul edilmesi gerektiğini kaydetti. Nil Nehri’nin güneyden kuzeye akmaya ve Arap

göçebelerinin su ve otlakları güney Sudan’da aramaya devam edeceğini belirten Kiir, bu hakların kimsenin elinden alınmayacağını ifade etti. Güney Sudanlıların seçimi ne olursa olsun kuzeyin ve güneyin siyasi ve ekonomik yönden birbirlerine bağlı olmaya devam edeceklerini de ekledi.

Başa Dön

Ulusal Kongre Partisi lideri Ömer El-Beşir (sağda) ve Sudan Halk Kurtuluş Cephesi lideri Salva Kiir

(8)

ZİMBABVE’DE YENİDEN YAPILANMA SÜRECİ KESİNTİYE UĞRADI

Zimbabve’de 2009 Şubat ayında ortaklık anlaşması ile kurulan hükümetin temel şartlarından biri olan anayasa ve reform çalışmaları bir kez daha ileri bir tarihe ertelendi. Bu kez yeniden yapılanma sürecine ilişkin çalışmaların ne zaman başlatılacağı yönünde hükümetten herhangi bir açıklama gelmedi. Resmi makamlardan yapılan açıklamalara göre, yeniden yapılanma için kamuoyunun fikir ve görüşlerine sunulan önerileri değerlendirmek üzere müzakereler

“belirsiz bir süreliğine” askıya alındı. Uzlaşmaya varılması beklenen anayasa ve reform çalışmalarının ardından Zimbabve’de yeni bir seçime gidilecek.

Ülkedeki yeniden yapılanma sürecini izlemek ve değerlendirmek üzere kurulan Komisyonun Başkanı Munyaradzi Paul Mangwana, hükümet içinde, kamuoyu değerlendirmelerini kimin yapacağına dair uzlaşmazlıklar olduğunu dile getirdi. Mangwana ayrıca bu süreçte kilit rol oynayan ve başkanlığını yürüttüğü izleme komisyonunun da mali sıkıntı içinde olduğunu ifade etti. Kamuoyu yoklamaları için gerekli altyapının da henüz sağlanmadığını belirten Komisyon Başkanı, kayıt cihazı ve ulaşım

ücretleri için de herhangi bir girişimde bulunulmadığını açıkladı.

2008 yılındaki seçimlerin galibi olan ZANU-PF ve lideri Robert Mugabe ile seçimleri protesto eden MDC lideri Morgan Tsvangirai, sürecin ardından bir ortaklık hükümeti kurmuşlardı. Şu anda bu hükümetin Başbakanı olan Tsvangirai, yeniden yapılanma sürecini kesintiye uğratmak konusunda ZANU-PF ve lideri Mugabe’yi suçluyor. Yeniden yapılanma sürecinin tamamlanması ve yeni

anayasanın kabul edilmesi halinde Zimbabve, İngiltere’den bağımsızlığını kazandığı 1980 yılından bu yana yürürlükte olan anayasa ve yasaları değiştirmiş olacak.

Başa Dön

Devlet Başkanı Robert Mugabe (solda) ve Başbakan Morgan Tsvangirai

(9)

9

TEDAVİ GÖREN NİJERYA DEVLET BAŞKANI YAR’ADUA HALA ÜLKEYE DÖNMEDİ

İki aydır tedavi için gittiği Suudi Arabistan’da bulunan Nijerya Devlet Başkanı Umaru Yar’adua henüz geri dönmezken, ülkede iktidar boşluğuna ilişkin gerginlik de giderek artıyor. Öldüğüne ya da kalıcı bir beyin hasarı oluştuğuna dair endişeler, Yar’adua’nın BBC muhabirleri ile telefonda yaptığı mülakat sonucu ortadan kalktı. Yar’adua görüşmede durumunun iyiye gittiğini ve kısa sürede yeniden görevinin başına dönmeyi umduğunu dile getirdi, ancak pek çok Nijeryalı sesin Yar’adua’ya ait olmadığına inanıyor. Nijerya parlamentosu da avukatlardan oluşan bir heyeti başkanın durumu hakkında bilgi almak üzere Suudi Arabistan’a gönderdi. Ancak ülkede başkanın yokluğunu protesto etmek için gösteriler düzenlenmeye devam ediyor.

Göstericiler başkanın sesini duymayı değil, hasta yatağındaki görüntüsünü görmeyi istediklerini ifade ediyorlar. Polisin göstericilere müdahale etmemesi de olumlu bir gelişme olarak karşılanıyor.

Federal Yüksek Mahkeme, anayasa hükümleri uyarınca Yar’adua’da toplanan ve önemli belgelerin imzalanması da dâhil olmak üzere tüm yetkileri onun yokluğunda Başkan Yardımcısı Goodluck Jonathan’ın kullanabileceğini açıkladı. Ülkedeki pek çok hukukçu, anayasaya göre, Devlet Başkanı’nın, Başkan Yardımcısı’na ya da kabine içinden herhangi bir bakana yetkisini devretmek zorunda olduğunu ifade ederken, Yar’adua’nın yandaşları anayasanın böyle bir zorunluluk öngörmediğini, ancak Devlet Başkanı’nın istemesi halinde böyle bir yetki devri yapabileceğini öne sürüyor.

Ülkede tartışmalar devam ederken parlamento, Federal Yüksek Mahkeme’nin 22 Ocak’tan başlamak üzere 14 gün içerisinde Yar’adua’nın göreve dönmeye

hazır olup olmadığına dair karar vermesini istedi.

Mahkeme heyeti bir tanesi Yar’adua’nın kişisel doktoru olmak üzere beş doktorun ifadesine başvuracak. Eğer heyet Yar’adua’nın görevini yerine getirebilecek kadar sağlıklı olmadığına hükmederse, Başkan Yardımcısı Jonathan yönetimi devralacak.

Nijerya’nın eski Devlet Başkanı Olesagun Obesanjo da başkanın artık istifa etmesi gerektiğini kaydetti. Obesanjo

“Eğer bir sorumluluk üstlendiyseniz ama sağlığınız görevinizi yerine getirerek halkınızı memnun etmeye izin

vermiyorsa çekilmesini bilmek onur ve ahlakla ilgili bir Devlet Başkanı Umaru Yar’adua

(10)

meseledir” şeklinde konuştu. Uzmanlar Yar’adua’nın yokluğunun bu kadar büyük bir sorun haline getirilmesinin nedenini 2011’de yapılacak olan başkanlık seçimlerinde öne çıkma çabasına bağlıyor.

Diğer yandan Nijerya’nın önde gelen muhalefet liderlerinden Dipo Dina, uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Sango yakınlarında arabasıyla seyahat etmekte olan Dina’ya başka bir araçtan ateş açıldığı ve Dina’nın olay yerinde hayatını kaybettiği ifade ediliyor.

Başa Dön

MISIR’DA MÜSLÜMAN KARDEŞLER ÖRGÜTÜ YENİ LİDERİNİ SEÇTİ

16 Ocak 2010 Cumartesi yapılan seçimlerde Müslüman Kardeşler Örgütü’nün yeni lideri olarak Muhammed Badie seçildi. Badie, sonuçların açıklanmasından sonra yaptığı açıklamada, anayasaya uygun olarak barışçıl bir reform gerçekleştirmek istediklerini ve şiddetin her türünü reddettiklerini söyledi. 1928’de kurulan örgütün sekizinci lideri Badie’nin seçilmesiyle Müslüman Kardeşler’in (MK) siyasetten uzaklaşarak; eğitime ve sosyal hizmet politikasına eğileceği kimi kaynaklarca ifade ediliyor.

Badie’nin seçilmesi, örgütteki muhafazakârlar ve reformistler arasındaki tartışma sürecinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Muhafazakârlar örgütün ve ideolojik söyleminin

kuvvetlendirilmesinde n yana tavır alırken, reformistler kamuda daha aktif bir rolün izlenmesi gerektiğini savunuyorlar. Örgütün eski lideri Muhammed Akef, Müslüman Kardeşler’in politbürosunda muhafazakâr isimlerin Essam Erian’ın yükselmesine karşı çıkmasıyla istifa etmişti. Erian’ın örgütün reformist kanadına yakın olduğu ifade ediliyor.

6 yıl boyunca örgütün liderliğini üstlenecek olan veterinerlik fakültesi profesörü Badie, iki kez hapis cezasına çarptırılmıştı.

1960’larda Müslüman Kardeşler’in hükümeti devirmeye çalışan paramiliter hücresine üye olduğu gerekçesiyle 9 yıl hapis yatan Badie, 1999’da tekrar tutuklanarak askerî mahkeme tarafından yine 9 yıl hapis cezasın çarptırılmış, fakat 4 sene hapiste kalmıştı.

Başa Dön

Müslüman Kardeşler Örgütü’nün yeni lideri olarak Muhammed Badie

(11)

11

ÇİN DIŞİŞLERİ BAKANI AFRİKA GEZİSİNİ TAMAMLADI

Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi Afrika turunu tamamladı. Bakan’ın programında Kenya, Nijerya, Sierre Leone, Cezayir, Fas ve Suudi Arabistan yer aldı.

6 Ocak’ta Kenya’da başlayan gezisini 13 Ocak’ta Suudi Arabistan’da sonlandıran Jiechi, gezinin ardından yaptığı açıklamada bu ziyaretlerin amacının Şarm el Şeyh Deklarasyonu’nda öngörülen Afrika ülkeleri ile Çin arasındaki koordinasyonu güçlendirmek olduğunu belirtti.

Gezinin ilk durağı olan Kenya’da önemli bir yatırım anlaşmasına imza atan Çin Dışişleri Bakanı, daha sonra ziyaret ettiği Nijerya’da meslektaşı Ojo Maduekue ile bir araya gelerek petrol ihracatı konusunda fikir alışverişinde bulundu ve Çin’in Nijerya’ya telekomünikasyon sistemini yapılandırması için yardımda bulunacağı sözünü verdi.

Diğer durağı olan Sierre Leone’de Devlet Başkanı Ernest Bai ile görüşen Bakan, Çin’in Sierre Leone’ye yaptığı yardımların 2010 yılında da devam edeceğini söyledi.

Gezisinin son ayağında Fas ve Suudi Arabistan’da bulunan Bakan, iki ülkeyle olan ticaret bağlarına vurgu yaparak, 2010 yılında başta enerji olmak üzere altyapıdan eğitime birçok konuda görüşmek üzere Çinli yetkililerin iki ülkeye de ziyaretlerde bulunacağını belirtti.

Başa Dön

İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI AFRİKA TURUNA ÇIKTI

İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini, 11 Ocak 2010 Pazartesi günü Moritanya’daki temasları ile Afrika turuna başladı. 12 Ocak 2010 Salı günü de Mali’ye geçti. Daha sonra Etiyopya’daki temaslarına başlayan İtalyan bakan, burada Etiyopya Başbakanı Meles Zenawi ile Gilgel Gibe barajının açılış törenlerine katıldı. İtalya, barajın yapılması için 220 milyon Avro hibe etmişti. Meles ile başkent Addis Ababa’da bir araya gelen Frattini, görüşmede Somali’de yaşanan son gelişmelerin de ele alındığını belirterek, korsancılık faaliyetlerinin giderek arttığını ve terörizmle bağlantılı olduğunu kaydetti.

Turunun dördüncü ayağı olan Kenya’ya ise 14 Ocak 2010 Perşembe günü gelen Frattini, Nayrobi’de Kenya Devlet Başkanı Miwai Kibaki, Başbakan Raila Odinga, Dışişleri Bakanı Moses Wetangula ve Somali Devlet Başkanı Şeyh Şerif Şeyh Ahmet ile görüştü. Toplantılarda Kenya’ya yapılan İtalyan yatırımlar, korsan faaliyetleri ve Somali’de son yaşanan gelişmeler ele alındı. Görüşmeler sonucunda

Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi ve meslektaşı Ojo Maduekue

(12)

Kenya ile İtalya arasında hava ve uzay alanında yeni bir anlaşma imzalandı. Sonuçtan memnuniyet duyduğunu belirten Frattini, anlaşma ile İtalyan Uzay Ajansı tarafından Malindi şehrindeki üste yürütülen faaliyetlerde iki ülke yetkililerinin daha yakın bir işbirliği gerçekleşebileceğini ifade etti. Üssün uzay araştırmalarının yanında iklim değişikliği ve çevre felaketleri ile mücadelede de önemli bir yeri olacağını ekledi.

15 Ocak’ta Uganda’da temaslarda bulunan Frattini’nin 16 Ocak Cumartesi günü başlayan Mısır’daki ziyareti esnasında ikili ilişkiler, bölgesel konuların yanında İtalya’da yaşanan çatışmalar da gündeme geldi. Frattini, Filistin-İsrail uyuşmazlığında Mısır’ın arabulucu rolünü desteklediklerini ifade etti. Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Aboul Geit de Körfez bölgesi, Sudan ve Somali’deki gelişmelerle ilgili olarak İtalyan meslektaşı ile fikir birliğine sahip olduklarını belirtti. İtalya’daki şiddet olaylarıyla ilgili olarak Mısır, etnik ve dini azınlıkların korunmasını isterken, Frattini olayın dini bir yönü olmadığını ifade etti. Ayrıca kanunlara uydukları için Mısır vatandaşlarının ülkesinde memnuniyetle karşılandığını söyledi. İtalyan polisi meydana gelen olaylara Mısırlı göçmenlerin katılmadığını açıklamıştı.

Frattini’nin Tunus ziyaretinde ise terörizmle mücadelede işbirliği öne çıktı. İtalya Dışişleri Bakanı, El- Kaide’nin Kuzey Afrika’daki faaliyetlerinin önüne geçebilmek için Avrupa ve Mağrip ülkeleri arasında işbirliği çağrısında bulundu.

Başa Dön

2010 DÜNYA KUPASINA EV SAHİPLİĞİ YAPACAK OLAN GÜNEY AFRİKA CUMHURBAŞKANI JACOB ZUMA, AFRİKA ÜLKELERİNİ TEK TARAFLI ANLAŞMALARA ZORLAYAN AVRUPA BİRLİĞİ’Nİ SERT DİLLE ELEŞTİRDİ

2010 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak Güney Afrika Cumhurbaşkanı Jacob Zuma, Afrika ülkelerini tek taraflı ekonomik anlaşmalara zorlayan Avrupa Birliği'ni sert bir dille eleştirdi. Güney Afrika'yı ziyaret eden Namibya Cumhurbaşkanı Hifikepunye Pohamba da "AB bizimle eşit şartlarda masaya oturmak istemiyor. Meselelerimizi çözebilmemiz için ilk önce AB'nin bizi dinlemesi gerekir." diye şikâyette bulundu.

İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini (sağda) ve Somali Devlet Başkanı Şeyh Şerif Şeyh Ahmet

(13)

13 Avrupa Birliği’nin bölgede yeni ekonomik ayrıcalıklar elde

etmek için görüşmelerde bulunduğu Güney Afrika ülkelerinden Botswana, Lesoto Krallığı, Swaziland ve Mozambik birliğin isteklerini kabul ederken, Güney Afrika ve Namibya anlaşmalara karşı çıktı.

Avrupa Birliği, 1975 yılında Afrika-Karayip-Pasifik (ACP) ülkeleri ile imzaladığı "Lome Sözleşmesi" ile bölge devletlerinin hammadde ihtiyaçlarını karşılamada ve dış ticaretlerinde ayrıcalıklı konum elde etmişti. 15 AB üyesi ile 46 Afrika devleti arasında imzalanan anlaşma, düşük gümrük tarifeleri ile Afrika devletlerine Avrupa Birliği pazarına girme önceliği tanımıştı.

Başa Dön

SUDAN VE ÇAD BİR GÜVENLİK ANTLAŞMASI DAHA İMZALADI

15 Ocak 2010 Cuma günü Çad ve Sudan, Çad’ın başkenti Encemine’de barış antlaşması imzaladı. Önceki antlaşmalar gibi bu son antlaşmaya göre de, iki ülke karşı tarafın silahlı örgütlerine topraklarını kullandırtmayacak ve ortak sınırı kontrol etmek için bir mekanizma kurulacak. Sınır denetim kuvvetlerinin 15 ila 20 Şubat arasında konuşlanacağı ifade edildi. Anlaşmanın Ekim ve Aralık 2009’da Sudan ve Çad arasında yapılan üst düzey temasların sonucunda gerçekleştiği belirtiliyor. Afrika Birliği Örgütü Komisyonu Başkanı Jean Ping, söz konusu antlaşmayı ilişkilerin normalleşmesi için çok önemli ve büyük bir adım olarak yorumladı.

Başa Dön

RUANDA VE FRANSA İLİŞKİLERİNDE İYİLEŞME SÜRECİNE GİRİLDİ

24 Kasım 2006 tarihinde kesilen Fransa – Ruanda ilişkilerinde, Fransa’nın yeni Ruanda Büyükelçisi Laurent Contini’nin atanmasıyla iyileşme sürecine girildi. 22 Ocak Cuma günü resmi olarak atanan Contini, Devlet Başkanı Paul Kagame’ye güven mektubunu sundu. Yeni büyükelçi, başkent Kigali’de

Güney Afrika Devlet Başkanı Jacop Zuma

Afrika Birliği Örgütü Komisyonu Başkanı Jean Ping

(14)

Başkan Kagame ile gerçekleştirdikleri toplantının ardından, gazetecilerin geleceğe dönük projelere ilişkin sorularına verdiği yanıtta, karşılıklı iyi ilişkiler ve iyi niyet çerçevesinde kesilen ilişkilerin yeniden inşa edileceğine dönük açıklamalarda bulundu.

Contini, “Büyükelçiliğimizi yeniden açıyoruz.

Amaçlarımız arasında kültür merkezimizin ve Fransız okulunun yeniden açılması da yer alıyor. Bunların hepsi zaman alacak ve ciddi sorumluluklar gerektiren konular” dedi. Contini, her iki tarafında katkılarını gerektiren ikili ilişkilerin geliştirilmesi sürecine dikkat çekerek, Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy’nin 26 Şubat’ta Ruanda’ya yarım günlük resmi bir ziyaret gerçekleştirmesinin de beklendiğini açıkladı.

Sarkozy’nin ziyareti yaklaşık 20 yıllık bir süre içerisinde Ruanda’ya devlet başkanlığı düzeyinde gerçekleştirilecek ilk ziyaret olması bakımından da önem

taşıyor.

Ruanda-Fransa ilişkileri 2006 yılında Fransız Yargıç Bruguiere’in Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagame ve 9 yakın yardımcısı hakkında 1994 yılında Habyarimana`nın uçağının düşürülmesi olayına karıştıkları gerekçesiyle uluslararası tutuklama emri çıkarmasıyla kopmuştu. Kagame devlet başkanı olduğu için Fransız yasalarına göre yargılanması mümkün değil. Bu olayın bir Fransız mahkemesinde soruşturulmasının nedeni, eski liderin yolculuk ettiği uçağın mürettebatının Fransız olması ve ölenlerin yakınlarının 1998 yılında bu olayın araştırılması için Fransa'da mahkemeye başvurmalarıydı. Fransız yargıcın tutuklama kararı çıkarttığı 9 Ruanda yetkilisi arasında Genel Kurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Kara Kuvvetlerinin eski İstihbarat Başkanı da bulunuyor. Bu yetkililer, cinayet veya cinayete yardım suçlamalarıyla

aranıyor. Ruanda'da yaşayan iki kabileden biri olan Hutu'lardan gelen Juvenal Habyarimana'nın uçağının 1994 yılında Kigali havaalanının üzerinde bir roket saldırısına hedef olması ve ölümü, Ruanda soykırımını başlatan olay olarak görülüyor. Paris ile ilişkiler Kagame’nin Fransa’yı soykırımdan sorumlu olarak gördüğü Hutu aşırılarını desteklemekle suçlamasının ardından zor bir sürece girmiş, Ruanda Hükümeti, ülkedeki Fransız elçiliğinin kapatılması ve Fransız büyükelçinin 24 saat içinde ülkeden çıkarılmasına karar vermişti. Ayrıca Büyükelçilik ile birlikte Fransız Kültür Merkezi’nin de içinde bulunduğu ülkedeki tüm Fransız kurumlarının kapatılması kararlaştırılmıştı.

22 Ocak tarihinde büyükelçinin resmi olarak göreve atanmasından önce de ilişkilerin iyileştirilmesi yönünde siyasi girişimlere başlanmıştı. İlk olarak 29 Kasım 2009 tarihinde Ruanda’nın

Laurent Contini (sağda) Devlet Başkanı Paul Kagame’ye güven mektubunu sundu

(15)

15 Commonwealth’e üyeliği açıklandı. Ardından Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner 6 Ocak

Çarşamba günü Ruanda’nın başkenti Kigali’ye resmi ziyarette bulundu. Ruanda’yı ziyaretinin ardından Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner ve Adalet Bakanı Michèle Alliot-Marie tarafından dünya basınına, Fransa'da Ağır Ceza Mahkemesi bünyesinde "Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bürosu"

kurulacağı açıklandı. Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar Özel Bürosu'na Fransa dışında işlenen suçları araştırmak ve mahkeme önüne çıkarmak için özel yetkiler sağlanacağı belirtildi.

Başa Dön

TOGO MİLLİ TAKIMI ANGOLA’DA SİLAHLI SALDIRIYA UĞRADI

10-31 Ocak tarihleri arasında Angola’da düzenlenen Afrika Uluslar Kupası’na katılmak üzere Kongo Cumhuriyeti’nden Angola’nın Kabinda eyaletine doğru seyreden Togo milli takımı otobüsüne silahlı saldırı düzenlendi. Togo takımı Kongo Cumhuriyeti’ndeki kamplarından ayrılmış ve ilk maçlarını oynamak üzere Kabinda’ya doğru yola çıkmıştı. Saldırıda Togo kafilesinin basınla ilişkiler sorumlusu Stanislas Ocloo, yardımcı antrenör Abalo Amelete ve otobüs şoförü hayatını kaybederken, dokuz Togolu futbolcu da yaralandı.

Saldırıyı ayrılıkçı Kabinda Devleti Kurtuluş Cephesi (FLEC) üstlendi. FLEC militanları Kabinda’nın Angola tarafından hukuka aykırı bir şekilde ilhak edilmesine karşı mücadele verdiklerini ifade ediyorlar. Angola devleti sınırları dâhilinde bir anklav olan Kabinda’nın hukuki statüsü son derece tartışmalı. Kabinda, Angola’dan, eyaleti doğusu ve güneyinden çevreleyen ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne ait olan bir araziyle ayrılıyor. Kabinda’daki silahlı gruplar Kabinda’nın bağımsız bir devlet olması için

mücadele veriyor. Angola’da iç savaşın 2002 yılında sona ermesinin ardından bazı gruplar Paris’ten yönetilen bağımsız Kabinda Devleti’ni ilan ettiler. Önemli petrol rezervlerine sahip olan Kabinda’da 2006 yılında Angola kuvvetleri ile ayrılıkçı gruplar arasında ateşkes ilan edilmişti. Saldırıyı üstlenen FLEC bunun bir dizi planlanmış saldırının başlangıcı olduğunu ifade etti. Amaçlarının Togolu futbolcuları öldürmek olmadığını öne süren grup, aslında hedefin otobüse eskortluk eden Angola askerleri olduğunu kaydetti. Yabancıları öldürmenin eylem anlayışlarına uymadığını belirten grup

Togo milli takımı otobüsüne silahlı saldırı

(16)

yaşananlar nedeniyle üzgün olduklarını, ama diğer yandan Kabinda’nın Angola hükümetine savaş ilan ettiğini ve bu saldırının dünya kamuoyunun gündemine gelmek için önemli bir fırsat teşkil ettiğini belirtti.

Saldırıyı gerçekleştiren iki FLEC militanı olay yerinde tutuklanırken, turnuva için güvenlik önlemleri de arttırıldı. Saldırının ilk şoku atlatıldıktan sonra Afrika Futbol Federasyonu yetkilileri turnuvanın planlandığı şekilde devam edeceğini açıklarken, Togo ekibi de Gana ile oynayacakları ilk maçlarına çıkma kararı aldı. Ancak Togo hükümeti turnuvadan çekilme kararı alındığını açıkladı. Togo Başbakanı Gilbert Houngbo, güvenlikle ilgili kaygılarının Togolu yetkililer ve Afrika Futbol Federasyonu tarafından giderilemediği için çekilme kararı alındığını kaydetti ve diğer takımları da çekilmeye çağırdı.

Afrika Futbol Federasyonu ise, Togo ekibini isyancı grupların etkin oldukları güzergâhı kullanmaları nedeniyle eleştirdi. Kupa yetkilisi Virgilio Santos, turnuvaya katılacak tüm takımların karayolunu kullanmamaları konusunda uyarıldığını ifade etti. Takımların önce uçakla Angola’nın başkenti Luanda’ya gelmeleri ve oradan Kabinda’ya geçmeleri gerektiğini kaydeden Santos, yaşanan bu acı olayın Güney Afrika’da yapılacak olan Dünya Kupası’na gölge düşürmesinden de endişe duyduklarını belirtti.

Afrika Futbol Federasyonu 30 Ocak’ta turnuvadan çekilme kararı alması nedeniyle Togo ekibinin önümüzdeki iki Afrika Uluslar Kupası’na katılmaktan men edildiğini ve 50.000 dolar para cezasına çarptırıldığını açıkladı. Kararı eleştiren Togo İçişleri Bakanı Pascal Bodjona, son derece şaşırdıklarını, federasyonun insan hayatını bu derece hiçe sayan bir karar almasının kabul edilemez olduğunu belirtti. FİFA kararla ilgili herhangi bir açıklama yapmazken, Togolu yetkililer haklarını yasal yollardan arayacaklarını bildirdi.

Başa Dön

YEMEN’DEKİ TERÖR YAPILANMASINDA EL-ŞABAB BAĞLANTISI

ABD’de 25 Aralık 2009’da gerçekleşen uçak kaçırma girişimini Yemen’deki El-Kaide örgütünün üstlenmesiyle gözler Yemen-Somali terör bağlantısına çevrildi. İki ülkedeki El-Kaide yapılanmaları birbirlerine destek verdiklerini ve buna devam edeceklerini açıkladı. Örneğin, 1 Ocak 2010 Cuma günü El-Şabab’dan Şeyh Mıuhtar Robow Ebu Mansur, ABD’nin, Arap Yarımadası El-Kaide örgütünün Yemen’deki üslerine saldırı düzenlemesi durumunda El-Şabab’ın milis göndereceğini bildirdi. Bunun üzerine 2 Ocak 2010 Cumartesi günü Yemen Hükümeti’nden yapılan açıklamada, Yemen topraklarında hiçbir terörist faaliyete izin verilmeyeceği belirtildi. Aynı gün Somali Savunma Bakanı Yusuf Muhammed Siad, Yemenli militanların El-Şabab’a yardım gönderdiklerini söyledi. İçinde askerî lojistik, hafif silahlar, Kalaşnikof, cephane ve el bombası bulunan iki teknenin Arap Yarımadası El- Kaide örgütü tarafından gönderildiğini ifade etti. Askerî yardımın dışında da iki örgütün işbirliği

(17)

17 yapmakta olduğu görülüyor. Örneğin, Arap Yarımadası El-Kaide’nin liderlerinden Kasım el-Raymi

Somali’de çatışmalara katılmıştı.

El-Raymi’nin 2006’da Yemen’deki hapishaneden kaçıp Somali’de çatışmalara katılan 23 kişilik El-Kaide örgütünün içinde bulunduğu kaydediliyor. Zaten Somali’nin El-Kaide’deki varlığının amacının Yemen’i kontrol altına alıp buradan Suudi Arabistan’a saldırılar düzenlemek olduğu biliniyor. Ayrıca El-Şabab’ın sözcüsü Şeyh Ali Mahmud Raage, örgütün El-Kaide ile olan bağlantısını reddederken Yemen’e milis gönderdiklerini ve Yemen’den milis geldiğini kabul etti ve iki ülkenin coğrafi açıdan birbirine çok yakın olmasının bunda önemli bir faktör olduğunu söyledi. Yemen ile güvenlik alanında işbirliğini arttıracağını açıklayan Washington

yönetimi ise, ne Yemen’e ne de Somali’ye asker gönderilmeyeceğini söyledi.

Başa Dön

NİJERYA UYRUKLU BİR GENÇ ABD UÇAĞINI HAVAYA UÇURMA GİRİŞİMİNDE BULUNDU

Nijeryalı Ömer Faruk Abdülmuttalib 25 Aralık’ta Hollanda’nın Amsterdam kentinden ABD’nin Detroit kentine giden Amerikan yolcu uçağını havaya uçurma girişiminde bulundu. Saldırgan, yolcu ve mürettebatın müdahale etmesi sonucu bombayı patlatmayı başaramadı. Saldırganın bacaklarında yanıklar oluşurken iki yolcu da hafif şekilde yaralandı. 278 yolcusu bulunan uçak Detroit’e indi ve Abdülmuttalib güvenlik güçlerine teslim edildi. ABD’li yetkililer saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirirken, Abdülmuttalib’e mahkemede öldürmeye ve kitle imha silahı kullanmaya teşebbüs de dâhil altı suçlama yöneltildi. Abdülmuttalib kitle imha silahı kullanmaya teşebbüsten suçlu bulunursa müebbet hapse mahkûm edilecek, diğer ithamlardan ise 50 yıla yakın hapis cezası alacak.

Saldırıyı El-Kaide’nin Yemen kolu üstlenirken, Abdülmuttalib’in “Ben pek çoğunun ilkiyim. Ben Amerikan yolcu uçağına saldırı için Yemen’de Kaide bağlantılılar tarafından yetiştirilen pek çok bombacıdan biriyim”

şeklinde itiraflarda bulunduğu bildirildi. Yemen Dışişleri Bakanlığı, Abdulmuttalib’in 2004-2005 ile bu yılın ağustos-aralık aylarında Yemen’de bulunduğunu doğruladı. Abdülmuttalib’in Kaide’ye militan devşirdiği söylenen Yemen asıllı Amerikalı imam Enver El Aulaki ile yakın bağları olduğu belirtiliyor.

Somali Savunma Bakanı Yusuf Muhammed Siad

Ömer Faruk Abdülmuttalib

(18)

Saldırının ardından ABD havaalanlarında özellikle Nijerya uyruklulara yapılan kontroller sıkılaştırılırken, Nijerya Bilgi ve İletişim Bakanı Dora Akunyili, bu uygulamanın son derece haksız olduğunu, bir kişinin günahı nedeniyle 150 milyon kişinin yargılanamayacağını söyledi. Nijerya’nın ABD tarafından terör listesine alınması da Nijeryalı yetkililerce eleştirildi. Kendilerinin de Boko Haram, Kala Kato gibi aşırı dinci örgütlenmelerden muzdarip olduklarını belirten yetkililer, Nijerya’nın bu mücadelede cezalandırmaya değil, desteklenmeye ihtiyaç duyduğunu belirttiler. Nijerya Başkan Yardımcısı Goodluck Jonathan da ülkelerinin terör listesinden çıkarılması çağrısı yaptı. Jonathan, Nijerya’nın her zaman terörizmle savaşta ön saflarda yer aldığını vurguladı.

Diğer yandan Batı Afrika’nın tek uluslararası havalimanı olan Kotoka Uluslararası Havalimanı’nın bulunduğu Gana’da da güvenlik önlemleri arttırıldı. Ganalı yetkililer Abdulmuttalib’in Amsterdam’a geçmeden önce Gana’da üç hafta geçirdiğini ifade ederken, havaalanı için tam beden taraması yapan bir sistem tedarik edileceğini kaydettiler.

Başa Dön

NİJERYA’DA MÜSLÜMANLAR İLE HIRİSTİYANLAR ARASINDA ÇATIŞMA ÇIKTI

Nijerya’nın Jos kentinde 17 Ocak’ta Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında başlayan çatışmaların bilançosu giderek ağırlaşıyor. Nijerya polisi yayımladığı raporda 300 kişinin öldüğünü duyururken, pek çok haber ajansı 500 kadar insanın hayatını kaybettiğini, pek çok ev ve aracın ateşe verildiğini, 800’den fazla insanın da yaralandığını ve cesetlerin büyük çoğunluğunun Jos kenti yakınlarındaki su kuyularından çıkarıldığını ifade ediyor. Kızılhaç Örgütü de 3000’den fazla insanın çatışmalar nedeniyle evlerini terk ettiğini belirtiyor. Hıristiyan insan hakları örgütleri çatışmaların St. Michel Kilisesi’nde ibadet eden Hıristiyanlara Müslümanların saldırması sonucu başladığını ve Hıristiyanlarca herhangi bir tahrik yapılmadığını iddia ediyor. Müslüman gruplar ise, Hıristiyanlara Müslümanlardan yiyecek almamaları, aksi halde zehirleneceklerine dair bildiriler dağıtıldığını ve cep telefonu mesajları gönderildiğini öne sürüyor. Bazı kaynaklar ise çatışmaların Hıristiyanların yaşadığı mahallede cami inşa edilmesi üzerine patlak verdiğini aktarıyor.

Jos kenti Nijerya’nın Müslümanların çoğunlukta olduğu kuzey kesimi ile Hıristiyanların çoğunlukta olduğu güney kesimi arasında yer alıyor. Daha önce de pek çok dini ve etnik temelli çatışmaya sahne olan kentte, Kasım 2008’de yapılan yerel seçimleri Müslümanların Bütün Nijerya Halkları Partisi’nin Hıristiyanların Halkın Demokrasi Partisi’ne karşı kaybetmesiyle başlayan çatışmalarda 300’den fazla insan yaşamını yitirmişti. 2004 yılında çıkan çatışmalarda 700, 2001 yılında çıkan çatışmalarda ise

(19)

19 1000’den fazla insanın yaşamını yitirdiği ifade ediliyor. Çatışmaların temel nedeninin siyasi üstünlük

mücadelesi olduğu ve özellikle yerel seçim dönemlerinde çatışmaların şiddetini arttırdığı vurgulanırken, Müslüman örgütlerin aşırılaşma eğiliminde olduğu belirtiliyor. Kuzey Nijerya’da Müslümanların temsilciliğini üstlenen ve çatışmalarda etkin rol oynayan Kala-Kato adlı örgüt, batı tarzı eğitime karşı çıkıyor ve üyelerinin evlerinde televizyon ve radyo bulunmasını, Kuran dışında herhangi bir yazılı eser okunmasını yasaklıyor.

İki gün boyunca şiddetini sürdüren çatışmaların ardından polis şehirde yeniden güvenliği tesis ederken, geceleri sokağa çıkma yasağı ilan edildiği duyuruldu. Senato üyesi Kanti Bello’nun, kamu güvenliğine yönelik önemli bir tehdit oluşması halinde olağanüstü önlemler alınmasını öngören anayasanın 305.

maddesi uyarınca kentte sıkıyönetim ilan edilmesine dair teklifi ise merkezi hükümet tarafından reddedildi. Nijerya polisi olaylara karıştıkları gerekçesiyle 300 kişinin gözaltına alındığını ve sorgulamaların sürdüğünü açıkladı. Federal ordu yetkilisi General Abdulrahman Danbazzau kentte

güvenliğin yeniden tesis edildiğine dair teminat verirken, evlerini terk etmek zorunda kalanlar için şehir dışında kamplar kurulduğunu açıkladı. Danbazzau, çatışmaları kışkırtanların mutlaka cezalandırılacağını ve halkın eli silahlı haydutlara dönüşmesine asla izin verilemeyeceğini kaydetti.

Başa Dön

ETİYOPYA UÇAĞI LÜBNAN AÇIKLARINDA DÜŞTÜ

25 Ocak 2010 Pazartesi günü Etiyopya Havayolları’na ait bir yolcu uçağı Lübnan’ın başkenti Beyrut’tan havalandıktan kısa bir süre sonra Akdeniz’e düştü. Beyrut’tan Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya gitmekte olan Boeing 737-800 tipi uçakta 83 yolcu ve 7 kişilik mürettebat bulunmakta idi. Yolcuların 54’ünün Lübnanlı, 22’sinin de Etiyopyalı olduğu belirtildi. Yolcular arasında Fransa’nın Beyrut Büyükelçisi Dennis Pietton’un eşi Marla Pietton da bulunuyordu. Bir Türk yolcunun da uçakta bulunduğuna dair iddialar ortaya atılmıştı. Fakat bu iddiaların Britanyalı iki yolcunun Lübnan çıkış kağıtlarında geldikleri yeri Türkiye olarak yazması ve de Lübnanlı yetkililerin söz konusu yolcuları Türk vatandaşı olarak kaydetmelerinden kaynaklandığı belirtildi. Britanyalılar, İstanbul’dan Addis Ababa’ya gitmek istemiş fakat uçağı kaçırınca Lübnan uçağına binmeye karar vermişlerdi.

Çatışmaların ardından geceleri sokağa çıkma yasağı ilan edildi

(20)

Lübnanlı yetkililerin 26 Ocak 2009 Salı günü yaptığı açıklamada uçağın Beyrut Hava Kontrol kulesinin belirttiği yoldan gitmediği ifade edildi.

Ulaştırma Bakanı Gazi Aridi, kontrol kulesinin fırtınaya girmemesi için pilota yönünü değiştirme çağrısında bulunduğunu fakat pilotun ani bir şekilde dönerek radardan kaybolduğunu söyledi. Etiyopya Havayolları ise, 25 Ocak Pazartesi günü yaptığı açıklamada pilotun 20 yıllık deneyime sahip olduğunu ifade etti. Lübnan Başbakanı Saad Hariri, kaza gününün ulusal yas ilan edildiğini açıkladı.

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişhel Süleyman, meteoroloji koşullarının çok kötü olmasına rağmen arama kurtarma çabalarının devam edeceğini söylemişti. Lübnan ordusunun yanı sıra ülkedeki BM kuvvetleri de arama kurtarma çalışmalarına katıldı. Uçağın kara kutusu Akdeniz’in 1300 metre derinliğinde bulundu.

Başa Dön

İSRAİL, ETİYOPYALI YAHUDİLERİN GÖÇ ETMESİNE YENİDEN İZİN VERDİ

İsrail, bir yıl aradan sonra Etiyopyalı Yahudilerin İsrail’e göç etmesine yeniden izin verdi. 19 Ocak 2010 Salı günü 81 Etiyopyalı Tel Aviv’e geldi. Ülkeye girilmesine izin verilen Etiyopyalıların çoğunun hâlihazırda İsrail’de yakınları bulunuyor.

Göçle ilgilenen Yahudi Ajansı 81 kişinin İsrail’e gitmeyi bekleyen 600 kişinin ilk dalgası olduğunu ifade etti. Gelecek sene de izin verilmesi durumunda 2000 kişinin İsrail’e göç etmesi bekleniyor. Ağustos 2008’de İsrail göç programını durdurmuştu.

Etiyopyalı Yahudiler, Falaşmura topluluğunun bir parçası.

Etiyopya’daki son Yahudi topluluğu olan Falaşmura’dan 8.000’ye yakın kişinin İsrail’e göç etmek istediği belirtiliyor. İsrail Hükümeti’nin göç izniyle 2008’e kadar en az 20.000 kişinin İsrail’e geldiği ifade ediliyor. Bunun yanında Dönüş Yasası çerçevesinde söz konusu kesimin dönüşü Yahudi olduklarını kanıtlamakta zorlandıkları gerekçesiyle zor bir süreçten geçiyor.

Etiyopyalı Yahudiler, göçün zaman zaman durdurulmasının yanı sıra İsrail’deki yaşam koşullarından da şikayet ediyorlar ve İsrail’de ayrımcılığa maruz kaldıklarını ifade ediyorlar. Ocak ayında İsrail’deki

Etiyopyalı Yahudiler, Falaşmura topluluğunun bir parçası

Etiyopya Havayolları’na ait bir yolcu uçağı Akdeniz’e düştü

(21)

21 Etiyopyalı Yahudiler Başbakan Benjamin Netenyahu’nun ofisinin önünde protesto gösterisi

düzenlemiş ve ayrımcı politikalara son verilmesini istemişlerdi.

Başa Dön

İTALYA’DA AFRİKALI GÖÇMENLERE SALDIRI

İtalya’nın güneyindeki Rosarno bölgesinde Afrikalı göçmenler ile yerli halk arasında şiddet olayları yaşandı. 7 Ocak 2010 Perşembe günü bir Afrikalı göçmenin kurusıkı tabancayla bacağından yaralanmasıyla başlayan olaylar, yöre halkının tarım işçilerine yönelik saldırılarıyla devam etti. İki kişi av tüfeğiyle bacaklarından vurulurken otomobille üzerinden geçilen beş kişi ezildi. 8 Ocak Cuma günü ise, Afrikalı göçmenler protesto gösterileri düzenledi. 2000’e yakın göçmen belediye binası önünde toplandı ve hükümet yetkilisiyle görüşmek istedi. Çevreye zarar verilerek arabalara ve dükkanlara saldırıldı, çöp konteynırları ateşe verildi. Olaylar neticesinde en az 34 kişinin yaralandığı belirtildi. Yaklaşık 1500’ye yakın göçmen çiftliklerde sebze ve meyve toplayarak günlük işçi olarak çalışıyor. Terk edilmiş fabrikalarda su ve elektrik

olmadan yaşadıklarını belirten göçmenler, yetkililerden çözüm istiyorlar. Konu ile ilgili açıklamada bulunan İçişleri Bakanı Roberto Maroni, göçmenlerin sağlıksız bir ortamda yaşadığını kabul ederken, yeterince taviz verildiğini fakat göçmenlerin güvenliği tehdit ettiklerini belirtti.

Başa Dön

HAİTİ’DEKİ DEPREMDE TUNUSLU BM GÖREV GÜCÜ BAŞKANI ÖLDÜ

Haiti’deki BM Görev Gücü’nün (MINUSTAH) Başkanı Tunuslu Hédi Annabi, 12 Ocak 2010 Salı günü meydana gelen depremde hayatını kaybetti.

Deprem sonucunda MINUSTAH binasının çökmesiyle Annabi ve yaklaşık 10 kadar yardımcısı öldü. 17 Ocak 2010 Pazar günü BM Genel Sekreteri Ban Ki- Mun, Tunus Devlet Başkanı Zine El Abidin Bin Ali’yi arayarak üzüntülerini ve taziyelerini dile getirdi. Naaşı Tunus’a teslim edilen Annabi’nin cenazesi 22 Ocak 2010 Cuma günü kaldırıldı. 66 yaşında hayatını kaybeden Annabi, Tunus Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık’ta çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1981 yılında BM’de çalışmaya başlamıştı.

Başa Dön

Şiddet olaylarının ardından Afrikalı göçmenler protesto gösterileri düzenledi

Hédi Annabi

(22)

EKONOMİ

AFRİKA HAİTİ İÇİN YARDIM KAMPANYASI BAŞLATTI

Haiti depreminin ardından yeniden inşa ve kalkınma sürecine destek vermek amacıyla Afrika’da kıta çapında bir yardım kampanyası başlatıldı. “Haiti için Afrika” adlı kampanya ile toplanan bağışlar, Haiti’deki sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içinde bölgeye ulaştırılacak.

Kampanyada kiliselerin, iş dünyasının ve sivil toplum liderlerinin büyük bir desteği var. Kampanya için Nelson Mandela Vakfı’ndan yapılan açıklamaya göre, Vakıf, “Haiti için Afrika” kampanyası için yoğun bir çalışma başlatacak ve yardımların doğru yerlere ulaşması için elinden gelen çabayı gösterecek.

Haiti’ye acil yardım sağlamak yerine yeniden yapılanma sürecinde orta ve uzun vadeli katkılarda bulunmayı amaçlayan kampanyanın 6 ay devam etmesi planlanıyor.

Başa Dön

BREZİLYA, NİJERYA’YA ALTYAPI İÇİN DESTEK VERECEK

Brezilya Büyükelçisi Ana Perez ile Nijerya İmtiyaz Düzenleme Komisyonu (ICRC) arasında geçtiğimiz hafta bir dizi görüşme gerçekleşti. Görüşmelerin ardından Brezilya’nın Nijerya’ya altyapı eksikliklerini gidermek üzere yardımda bulunacağı açıklandı.

Nijerya’da bir gazeteye demeç veren Büyükelçi Perez, Nijerya ile Brezilya arasındaki ikili ilişkilerin ortak tarihsel ve kültürel bağlara vurgu yapılması suretiyle geliştirilebileceğini söyledi. Ayrıca

Haiti depremi sonucunda 200.000’e yakın insan öldü

(23)

23 Brezilya’nın Nijerya’ya yapacağı yardımın, ikili ilişkilerin gelişmesi açısından önemli bir adım

olduğunun da altını çizdi.

Nijerya pazarına hakim olan bilgisizlik sorununa da dikkat çeken Büyükelçi, bu sorunun önüne geçilmesinde Nijerya Hükümeti ve İmtiyaz Düzenleme Komisyonu’na (ICRC) büyük bir görev düştüğünü belirtti. Büyükelçiye göre, piyasa aktörlerinin içinde bulunduğu bilgisizlik durumu için projeler geliştirilmeli ve aktörler eğitimden geçirilmeli.

Görüşmelerin ardından bir açıklama da Nijerya İmtiyaz Düzenleme Komisyonu (ICRC) Genel Müdürü Mansur Ahmed’ten geldi. Ülkesindeki mali sıkıntıya vurgu yapan Genel Müdür, 2020 yılına kadar altyapı hizmetlerine tahsis edilmek üzere 100 milyar dolardan fazla paraya ihtiyaç olduğunu ve bu miktarın bütçeden ayrılabilecek miktarın çok üstünde olduğunu söyleyerek, bu noktada Brezilya’nın yardımının ne kadar önemli olduğunun da altını çizdi.

Önümüzdeki ay Brezilya’dan uzman bir heyet Nijerya’ya gelecek ve projeyi hayata geçirmek için çalışmalara başlayacak. Ayrıca heyetin benzer bir ortaklık ilişkisi kurmak amacıyla Güney Afrika’yı da ziyaret etmesi bekleniyor.

Başa Dön

RUANDA’DA MOBİL İNTERNET KULLANICI SAYISI 112.000’E ÇIKTI

Ruanda Hükümeti’nin geçen yıl başlattığı 4 milyon kişiye internet erişimi sağlama projesi hızla ilerliyor.

Mobil internet kullanıcı sayısı projenin üçüncü ayında 112.000’e ulaştı.

Ruanda’da mobil internet kullanımı 2006 yılında başlamıştı. Ancak hizmet fiyatının yüksekliğinden ötürü halk tarafından tercih edilmiyordu. Sözkonusu projeyle birlikte aylık kullanım ücreti yerine “ kullandığın kadar öde” sistemine geçilmesiyle kullanıcı sayısında önemli bir artış yaşandı.

Ruanda’da internet sağlayıcı özel bir firmanın genel müdürü olan Yvanne Manzi Makola internet kullanımındaki artışın sevindirici olduğunu, pazarın da bundan olumlu yönde etkilendiğini söyledi.

Makola’nın belirttiğine göre, evlerinden çıkmadan internet üzerinden alışveriş yapan insan sayısı oldukça fazla ve bu durum, Ruandalıların internet üzerinden yapılan alışverişi daha güvenli bulduklarının önemli bir göstergesi.

Başa Dön

Ruanda’da mobil internet kullanıcı sayısı 112.000’e ulaştı

(24)

İNGİLTERE, UNICEF’İN ETİYOPYA’DA SÜRDÜRDÜĞÜ ACİL BESLENME MÜDAHALESİ İÇİN 4.6 MİLYON DOLAR YARDIMDA BULUNDU

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), İngiltere’nin Etiyopya’da

sürdürülen Acil Beslenme

Müdahalesi’nde kullanılmak üzere 4.6 milyon dolar bağışta bulunduğunu duyurdu.

Bağış, kullanıma hazır şifalı besinler, süt, ilaç ve yetersiz beslenmeden zarar görmüş olan 80.000 çocuğun tedavisi için gerekli olan ekipmanın satın alınmasında kullanılacak. Ayrıca fondan sağlık çalışanları ve çocuklar için hizmet veren bazı sivil toplum kuruluşları için de belli bir miktar ayrılacak.

UNICEF, yetersiz beslenen çocukların acil ihtiyaçlarının karşılanmasında Etiyopya Hükümeti ile işbirliği içinde çalışıyor ve Etiyopya’da yürütülen faaliyetlerin önemli bir bölümünü, klinik bakım gerektirmeyen çocuklar için kullanıma hazır şifalı gıdaları temin etmek oluşturuyor.

UNICEF’in Etiyopya sorumlusu Ted Chaiban’ın yaptığı açıklamaya göre, Etiyopya’daki çocukların yüzde 30’u yetersiz beslenme yüzünden ölüm tehlikesi altında yaşıyor. Acil Beslenme Müdahalesi ile bu oranın yüzde 5 oranında azalması bekleniyor.

Başa Dön

DOĞU AFRİKA TOPLULUĞU İLE ABD’NİN TİCARET BAĞLARI GÜÇLENİYOR

Önümüzdeki ay uygulamaya konulacak olan yeni ticaret planı ile Doğu Afrika ile ABD arasındaki ticaret bağlarının kuvvetlenmesi bekleniyor.

Ticaret ve Yatırım Çerçeve Anlaşması (TIFA) altında şekillenen yeni ticaret planı, Doğu Afrika Topluluğu üyelerinin, Afrika Büyüme ve Fırsat Kanunu’nda olduğu gibi, mevcut ticaret olanaklarından öncelikle yararlanmasını öngörüyor.

TIFA’nın imzalanmasının ardından Doğu Afrika Topluluğu Ticaret ve Gümrükten Sorumlu Genel Müdür Peter Kiguta yaptığı açıklamada, anlaşmanın ticari ilişkiler için resmi bir platform yokluğu

Bağışlar, 80.000 çocuğun tedavisi için gerekli olan ekipmanın satın alınmasında kullanılacak

(25)

25 nedeniyle bir gereklilik olduğunu belirterek, anlaşma hükümlerine önümüzdeki aylarda ticari ilişkileri

daha ayrıntılı düzenleyen hükümlerin de ekleneceğini belirtti. Ayrıca anlaşmanın ileride ABD ile imzalanması planlanan Ticaret ve Yatırım Sözleşmesi için de önemli bir adım olduğunun altını çizdi.

TIFA, üst düzey ABD yetkilileri ile Doğu Afrika Topluluğu üye devletlerinin ticaret ve yatırımdan sorumlu bakanlarının yılda iki kez düzenli olarak toplanmasını öngörüyor. Topluluk ile ABD arasındaki mevcut ilişkiler Afrika Büyüme ve Fırsat Kanunu çerçevesinde ilerliyordu. Yeni anlaşmayla beraber Doğu Afrika Topluluğu üye devletleri ile ABD arasındaki ticari bağların eskisinden daha güçlü olması bekleniyor.

Başa Dön

GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ KÜRESEL KRİZE KARŞI TİCARETE ODAKLANIYOR

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde küresel krize karşı ticarete odaklanmayı öngören yasa tasarısı onaylandı. Böylece ülke, bölge içi ticaret hacmini arttırmaya çalışacak.

Yasanın kabulünün ardından hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamada çoğunlukla imalat sektörü, yeşil sanayi ve tarım işletmeleri üzerinde odaklanılacağı ve bu alanlarda bölge devletleriyle işbirliğine gidilerek ticaret hacminin arttırılacağı belirtildi.

Yetkililere göre, 5 yıl içinde bölge devletleriyle Güney Afrika Cumhuriyeti arasındaki ticaret hacminin Avrupa’yla olan oranlara ulaşması bekleniyor.

Başa Dön

AFRİKA 2009 YILI İHRACAT GELİRLERİNİ AÇIKLAMAYA BAŞLADI

Afrika 2009 yılı ihracat gelirlerini açıklamaya başladı. Yılın ilk açıklaması geçtiğimiz günlerde Tunus’tan geldi.

Tunus Endüstri ve Teknoloji Bakanı’nın belirttiği rakamlara göre, 2009 yılı ihracat gelirleri 16 milyar dinara ulaştı. 1999 yılında Tunus-Avrupa Ortaklık Anlaşması’ndan bu yana ihracat gelirlerinin yüzde 25 oranında arttığını söyleyen Bakan, 2014 yılına kadar bu oranın yüzde 50’ye ulaşmasını hedeflediklerini belirtti.

(26)

Tunus’ta ihracat gelirleri artış gösterirken, Nijerya’dan tam tersine ihracat gelirlerinde önemli bir düşüş yaşandığını belirten açıklamalar geldi.

Nijerya İhracatı Geliştirme Konseyi Başkanı David Adulugba, 2009 yılında Nijerya’nın Afrika Büyüme ve Fırsat Kanunu altında 515 milyar nayra değerinde ihracat gerçekleştirdiğini açıkladı ve bu rakamın 2008 yılı ihracat gelirlerinden 48 milyon dolar daha az olduğunu belirtti.

Başa Dön

ÇİN’DEN KENYA’YA KALKINMA YARDIMI

Çin, Kenya’ya 7.16 milyon dolar hibe ile kalkınma yardımında bulundu. Yardım 6 Ocak 2010 Çarşamba günü Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi’nin Kenya’daki temasları sırasında verildi. Kenya Devlet Başkanı Miwai Kibaki konu ile ilgili yaptığı açıklamada, Kenya’nın Çin’in yardımını memnuniyetle karşıladığını ve ülkenin sosyo-ekonomik kalkınmasında söz konusu yardımın kayda değer bir etki yapacağını belirtti.

Başa Dön

MAVERA GROUP AFRİKA’NIN YOLLARINI YAPACAK

Mavera Group Yönetim Kurulu Başkanı Necip Gazi Özcan geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak, Afrika’da gıda ve inşaat sektöründe var olacaklarını belirtti. 1.5 milyon dolarlık yatırımla Afrika’ya yönelen Özcan, Afrika’da yol ve toplu konut inşaatı yapacaklarını, fabrikalar kuracaklarını söyledi.

Başa Dön

Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi ve Kenya Devlet Başkanı Miwai Kibaki

Necip Gazi Özcan

(27)

27

AB’DEN TOGO SEÇİMLERİNE MALİ YARDIM

Avrupa Birliği Üst Düzey Yönetim Geliştirme Komiseri Mats Liljefelt, AB tarafından Togo’da 28 Şubat’ta gerçekleştirilecek olan başkanlık seçimleri için 12 milyon Avro tahsis edildiğini açıkladı. AB’nin ilk kez Togo seçimlerine gözlemci göndereceğini ifade eden Liljefelt, sürecin olumlu yönde ilerlediğini ekledi.

Togo’da ilk kez seçimlerin İçişleri Bakanlığı değil, bağımsız bir seçim komisyonunca düzenlendiği ifade ediliyor. Togolu yetkililer seçimlerin uluslararası standartlara uygun şekilde gerçekleştirilebilmesi için çalıştıklarını ve ülkede barışçıl demokrasinin kalıcı hale gelmesi için büyük çaba sarf ettiklerini belirtiliyorlar.

Diğer yandan Togo’ya ziyaret gerçekleştiren AB heyeti, Togo

basınında yer alan AB’nin Togo’ya yaptığı 12 milyon Avro’luk seçim yardımı haricinde 5 milyar Franklık bir ek bütçe ayrıldığı haberlerini yalanladı. Heyet, AB’nin hiçbir kurumu tarafından böyle bir açıklama yapılmadığını belirtti ve Togo’ya Seçim Sürecini Destekleme Planı kapsamında 9 milyon Avro yardım yapılacağını, 3 milyon Avro’nun da Aralık 2009’da imzalanan anlaşma uyarınca Fransız Kalkınma Ajansı tarafından ödeneceğini açıkladı. Yardımın özellikle güvenlik önlemleri ve seçimlerde görev alacak gözlemciler için kullanılması gerektiğini belirten heyet, bunun dışında herhangi bir mali yardımın söz konusu olmadığını kaydetti.

Başa Dön

BM’DEN DEMOKRATİK KONGO’DAKİ İNSANİ KRİZE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Birleşmiş Milletler, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşanmakta olan insani krizin çözümü için 16 milyon dolarlık bütçe tahsis edileceğini duyurdu. BM Genel Sekreteri’nin İnsani İşlerden Sorumlu Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü John Holmes, yaptığı açıklamada yetersiz fonlar nedeniyle Demokratik Kongo’da yaşanmakta olan insani krizin gün geçtikçe derinleştiğine dikkat çekerek önceliğin insanların hayatını kurtarmak olduğunu kaydetti. Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından yayımlanan 2009 yılının insani krizleri raporunda ilk sırada yer alıyor.

Merkezi Acil Yardım Fonu (CERF) tarafından acil insani müdahaleler için kullanılacak olan bu fonun bu yıl Etiyopya için ayrılan 17 milyon dolarlık fondan sonra ikinci en yüksek miktar olduğu ifade ediliyor.

BM tarafından bu yıl CERF için 100 milyon dolarlık bir bütçe ayrıldı. Bu bütçe dünya üzerinde yaşanmakta olan insani krizlere acil müdahalelerin gerçekleştirilebilmesi için harcanacak. Ayrılan

(28)

bütçelerin hükümetler tarafından kullanılmasına izin verilmezken, sadece BM ve ortakları tarafından yürütülen acil insani yardım projelerinde kullanılması sağlanıyor. Bu sayede yapılan yardımların hükümetler tarafından suistimal edilerek başka amaçlar için kullanılmasının önünün alınabilmesi amaçlanıyor.

115 üyesi olan ve özel sektör içindeki bağışçılardan da yardım kabul eden CERF, 2006 yılında kurulmasından bu yana 70 ülkeye yardım yaptı.

Demokratik Kongo bu 70 ülke içerisinde 178 milyon dolarla en fazla yardım alan ülke oldu.

CERF’in Demokratik Kongo yetkilisi Andrea De Domenico, Demokratik Kongo gibi iç savaş ve kargaşadan muzdarip bir ülke için ayrılan bu fonun milyonlarca insanın yiyeceğe, barınağa, tedaviye ve eğitim olanaklarına kavuşabilmesi için hayati rol oynadığını ve devam eden bu destek için müteşekkir olduklarını belirtti. Özellikle ülkenin kuzey batısında yaşanmakta olan etnik çatışmalar nedeniyle son bir ayda 84.000 kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı, yüz binlerce insanın yaşamını yitirdiği ve tecavüze uğradığı ifade ediliyor.

Çatışmalardan kaçmak için evlerini terk eden insanlar ise, çok zor koşullar altında yaşam mücadelesi veriyor.

Başa Dön

HUKUK VE İNSAN HAKLARI

UCM TARAFINDAN YARGILANAN LUBANGA’NIN DAVASI SÜRÜYOR

26 Ocak 2009’da Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmaya başlanan Kongo Vatanseverler Birliği eski lideri Thomas Lubanga’nın savunma duruşması 7 Ocak’ta başladı. Savaş suçu işlemekle suçlanan Lubanga’nın Hema ile Lendus etnik grupları arasında 1998-2003 yılları arasında meydana gelen iç savaşta 15 yaşın altındaki yüzlerce çocuğu Lendus etnik kesimini öldürmek için

Ülkede yaşanan etnik çatışmalar nedeniyle son bir ayda 84.000 kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı ifade edliyor

(29)

29 kullandığı ifade ediliyor. BM rakamlarına göre, 30.000’den fazla çocuk söz konusu dönemde Lubanga

tarafından savaşçı olarak kullanılmış bulunuyor.

7 Ocak’ta gerçekleştirilen duruşmada ifade veren tanık, tüm tehlikelere rağmen mahkemeye çıkmayı kabul ettiğini çünkü dünyaya neler yaşadıklarını anlatmak için başka bir fırsatı olmadığını kaydetti. Adı açıklanmayan tanık, Lubanga’ya yöneltilen suçlamaların onların yaşadıklarının yanında önemsiz kaldığını belirtti. UCM yargılamalarında ilk kez bir tanık duruşmaya çıkarak ifade verdi. Tanık çalıştığı okulun Kongo Vatanseverler Birliği militanlarınca basıldığını ve öğrencilerinden dördünün zorla asker olarak kullanıldığını belirtti. Kendisine işkence eden, militanların, liderleri Lubanga’dan emir aldıklarını teyit eden tanık, gördüğü işkence nedeniyle yüzünde kalıcı hasar oluştuğunu ve ruhsal sorunlar yaşadığını da belirtti.

Tanık avukatı, davayı karara bağlayacak olan yargıçların çocukların hangi koşullarda silahlandırıldığını ve ne gibi acılar yaşadıklarını göz önünde bulundurması gerektiğini kaydetti. Lubanga’nın avukatları ise, tanıkların yönlendirildiğini ve ifade ettikleri gibi çocukların asker olarak kullanılmalarının hiçbir zaman söz konusu olmadığını iddia ettiler. Dava süresince 16 tanığın ifadesine başvurulacak. UCM’yi kuran Roma Statüsü’nün 68. maddesi uyarınca mahkeme mağdur ve tanıkların güvenliğini, fiziksel ve ruhsal sağlıklarını korumak için gerekli önlemleri almakla yükümlü bulunuyor.

Başa Dön

UGANDA’DAKİ EŞCİNSELLİK KARŞITI YASAYA KARŞI ULUSLARARASI TOPLUMUN BASKISI ARTIYOR

Ugandalı parlamenter David Bahati’nin geçtiğimiz ay eşcinselliğe ölüm cezası öngören yasa tasarısını meclise sunmasının ardından gelen tepkiler, yasanın değiştirilmesi yönünde baskı oluşturdu. 21 Ocak Perşembe günü Bahati tasarıda sunulan mevzuatın değiştirilmesini talep edeceği açıklamasında bulundu. Bahati basına verdiği demeçte, kabine ile yapılan görüşmeler neticesinde bazı maddelerde değişikliğe gidilmesi yönünde siyasi irade gösterebileceklerini açıkladı. Bu değişikliğe kabine olarak hazır oldukları belirtirken, önergenin görüşülmesi için de bir meclis komisyonu oluşturulduğunu ifade etti.

Thomas Lubanga

Referanslar

Benzer Belgeler

Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerin mesleki sorumluluk sigorta konusunu

Dünya Bankası, bu web sitesi veya diğer web sitelerine verilen linkler aracılığı ile elde edilen bilgilerin kullanımından kaynaklanabilecek genel, dolaylı, cezai, arızi ve

2010 yılı Mali Destek Programı kapsamında sözleşmelerin imzalanmasının ardından yararlanıcılarla, imzalanan sözleşmenin temel bölümleri, proje uygulamalarında

• IPA Bölgesel Kalkınma Bileşeni kapsamında yer alan Operasyonel Programlara ilişkin olarak ilgili kurum/kuruluşlar ve Avrupa Komisyonu yetkilerinin katılımıyla 21-22 Nisan

[r]

Dünya Mülteciler Günü İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü.

Otelde alacağımız kahvaltının ardından yapacağımız safariden sonra, arzu eden misafirlerimiz extra olarak Balon Safari’ye katılarak gökyüzünden Masai Mara’nın

- Birden sonraki işverenden alınan ücretin brüt yıllık tutarının 22.000,00 TL’yi geçtiği durumda beyan eşiği geçilmiş olacağından ilk işverenden alınan ücret geliri