Şubat 1999 11 Pek çok insanın ilk tepkisi tabii
ki "ikisi birden" olacaktır. Hele işin ucunda ufak bir operasyonun söz ko- nusu olduğunu da duyunca!.. Ama sorunun muhatabı kanlı canlı insan- lar değil, bağışıklık sistemleri hasta- lık ya da başka nedenlerle zarar gör- müş kişiler. Söz konusu operasyonda kullanılan araçlar da neşter değil kimyasal maddeler. Üstelik sonuç da geçici. Avustralyalı iki araştırm a c ı , seks hormonlarının kimyasal yolla geçici olarak bastırılmasıyla AIDS’e yol açan (İnsan Bağışıklık Zafiyeti Virüsü) HIV taşıyıcıları, ya da kemo- terapi görmüş kanser hastalarıyla, ke- mik iliği nakli nedeniyle bağışıklık sistemleri zayıflatılmış insanların ba- ğışıklık sistemle-
rinin yeniden g ü ç l e n d i r i l e b i l e- ceğini ort a y a koydular.
Vücudun ba- ğışıklık sistemi- nin belkemiğini oluşturan T-hüc- releri (lenfosit) göğsün derinlik- lerinde bulunan thymus bezi ta- rafından üre t i l i r.
Ancak ergenlikle birlikte bu bez küçülür ve iç ya- pısı bozulur. Bu nedenle bir çok araştırmacı, şim- diye kadar bu
bezin ergenlikle birlikte işlevini yi- tirdiğine inanmaktaydı. Ama Melbo- urne’daki Monsh Tıp Fakültesi uz- manlarından Richard Boyd ile Jayne Sutherland, yetişkin farelerde thy- mus bezinin işlevini sürdürdüğünü gösterdiler. İki araştırmacı bez içinde oluşma sürecindeki T hücre l e r i n i kimyasal bir boya ile işaretleyerek kan dolaşımına girmelerini izlediler.
Deneylerin sonunda gördüler ki thy- mus bezi yetişkin farelerde de işlev görüyor; ancak bu ergenlik öncesi dönemin onda biri kadar oluyordu.
Asıl sürprizse araştırmacıların fareler- den bazılarının cinsel org a n l a r ı n ı kesmeleriyle ortaya çıktı: Dört hafta içinde thymus bezleri gençlikteki
görüntülerini yeniden kazanmakla kalmadılar, T hücresi üretimleri de ergenlik öncesi dönem düzeyine fır- ladı. "İnanılmaz bir şeydi bu" diyor Boyd. "Seks steroidi frenini boşaltır boşaltmaz, tam bir yeniden doğuşa tanık olduk."
Texas Üniversitesi Southwestern Tıp Fakültesi’nden Richard Koup başkanlığındaki bir Amerikalı araştır- ma ekibi de, T-hücrelerinin bir yan ürünü üzerinde yürüttükleri çalışma- lar sonunda insandaki thymus bezi- nin de tıpkı farelerdeki gibi ergenlik sonrasında düşük kapasitede çalışma- yı sürdürdüğünü kanıtladı. Koup ve ekibi ayrıca, HIV taşıyıcıları üzerinde çeşitli AIDS ilaçlarının birlikte uygu- lanmasıyla yürü- tülen yoğun te- davi yöntemleri sonunda, kanda- ki T- h ü c re l e r i n- de görülen çoğal- manın, kısmen de olsa tyhymus bezinin faaliyeti- ne bağlı olduğu- nu gösterdi. Bu ise, thymus bezi- nin faaliyetinin a rt t ı r ı l m a s ı n ı n AIDS ile müca- delede önemli bir kilometre taşı anlamına gelece- ğine işaret edi- y o r. Av u s t r a l y a l ı a r a ş t ı rm a c ı l a r ı n bulguları da seks steroidlerinin üretil- mesini engelleyen ve ergenlik süreci- ni geri çeviren ilaçların, AIDS hasta- larıyla kendilerine tedavi gereği bağı- şıklık sindirici ilaçlar verilen kimsele- rin bağışıklık sistemlerinin yeniden güçlenmesini sağlayabileceğini orta- ya koymuş bulunuyor. Bunu göz ö- nünde tutan Boyd ve Melbourne’da- ki Alfred Hastanesi Kemik İliği Nak- li Bölüm Başkanı Anthony Schwarer, şimdi LHRH (luetinising hormone- releasing hormone) adı verilen ve seks hormonlarının üretimini engel- leyen bir hormonun, yetişkin fareler- de thymus bezini canlandırıp canlan- dırmadığını araştırıyorlar.
New Scientist, 19/26 Aralık 1998 – 2 Ocak 1999
Yaşam mı, Seks mi?
Tifüs, yüzyıllar boyunca milyon- larca insanın ölümüne yol açmış bir hastalık. Ama gelin görün ki tüm in- sanlar yaşamlarını, bu öldürücü mik- robun en yakın akrabasına borçlular.
Geçtiğimiz Kasım ayında İsveç’in Uppsala Üniversitesi’nden Charles Kurland ve yardımcıları, tifüs bakte - risi Rickettsia Prowazekii’ n i n 1.111.523 DNA bazının tümünü sı- ralamayı başardıklarını ilan ettiler.
Mikrobun genleri üzerinde yapılan araştırmalar, şaşılacak bir gerçeği or- taya koydu: Tifüs bakterisi, insan hücrelerinde DNA temelli yapılar- dan oluşan ve hücrenin enerji sant- ralı işlevini gören “mitochond- ria”nın en yakın akrabası. Biyologlar zaten öteden beri “mitochondria”la- rın, hayvan hücrelerine girerek bir- likte yaşamaya başlayan mikropların kalıntıları olduğundan kuşkulanıyor- l a rdı. Araştırm a c ı l a r, R. Prowaze - kii’nin ise, bu sürecin ilk aşamaların- dan biri olduğunu ve parazit mikro- bun daha büyük hücrelerle bir arada yaşamayı öğrenmeden önceki halini temsil ettiğini düşünüyorlar.
New Scientist, 14 Kasım 1998
Akrabanın Böylesi
Tropik ülkelerde kadınlar ilk ge- beliklerinde sıtmaya kolay yakalanır- lar; 2. ve daha sonraki gebeliklerinde sıtmaya direnç kazanmışlardır. Araştır- malar sıtma parazitinin ilk gebelik sı- rasında plasenta üzerindeki bazı al- maçlara bağlandığını ve annenin ilk gebelikten sonra bu almaçlara karşı antikor yaparak sıtma parazitinin ora- lara saklanmasını önlediğini ort a y a koydu (Nature, 395, 852, 1998). bu an- tikorlar sıtma aşısının hazırlanmasında rol oynayabilecektir.
La Recherche, Ocak 1999
Sıtmaya Karşı Antikor