• Sonuç bulunamadı

9 ve Edebiyatı Türk Dili

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "9 ve Edebiyatı Türk Dili"

Copied!
62
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Dili

ve Edebiyatı

1. FASİKÜL

9

246 soru

PISA Tarzı Sorular

ÖSYM Çıkmış

Sınav Soruları

Video Çözümleri

Giriş

Hikâye

Şiir

(2)

Teşekkürler…

Değerli öğretmenlerimiz

Semra ÇEVİK'e, Nurullah GÜNDÜZ'e,

Hasan YILMAZ'a, Osman ÖZDEN'e,

Sedat SAYIN'a, Muhammed DUMAN'a,

Hulusi DEMİR'e, Osman USTA,

Mennan KIZILTUNÇ ve Hüseyin

ÇATALBAŞ’a

katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Oğuz GÜMÜŞ

EDİTÖR

Hazal ÖZNAR

DİZGİ

ÇAP Dizgi Birimi

SAYFA TASARIM - KAPAK

F. Özgür OFLAZ

1. BASKI

Haziran 2019

Bu kitabın her hakkı Çap Yayınlarına aittir. 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve

Sanat Eserleri Yasası’na göre Çap Yayınlarının

yazılı izni olmaksızın, kitabın tamamı veya bir kısmı herhangi bir yöntemle basılamaz, yayınlanamaz, bilgisayarda depolanamaz, çoğaltılamaz ve dağıtım yapılamaz. İLETİŞİM ÇAP YAYINLARI®

Ostim Mah. 1207 Sokak No: 3/C–D Ostim / Ankara

Tel: 0312 386 00 26 • 0850 302 20 90 0 553 903 65 51 Fax: 0312 394 10 04 www.capyayinlari.com.tr bilgi@capyayinlari.com.tr twitter.com/capyayinlari facebook.com/capyayinlari instagram.com/capyayinlari

Bu kitap MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TALİM VE TERBİYE KURULU BAŞKANLIĞInın

19.01.2018 tarih ve 39 sayılı kararı ile belirlenen

ORTAÖĞRETİM TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS PROGRAMINA

(3)

Gelecek için hazırlanan

vatan evlâtlarına, hiçbir

güçlük karşısında yılmayarak

tam bir sabır ve metanetle

çalışmalarını ve öğrenim gören

çocuklarımızın ana ve babalarına

da yavrularının öğreniminin

tamamlanması için hiçbir

fedakârlıktan çekinmemelerini

tavsiye ederim.

(4)

Değerli Öğrenciler,

Çap Yayınları olarak konuları en iyi şekilde kavrayabilmeniz için yeni bir anlayışla elinizdeki fasikülleri oluşturduk. Fasiküllerimiz aşağıdaki içeriklere sahiptir:

Kazanım Sayfası: Bir konunun hangi sırayla ve toplam kaç kazanımda anlatılacağını gösterir.

Bilgi Sayfası: Her alt konu ile ilgili gerekli bilgilerin ve kısa örneklerin yer aldığı sayfalardan oluşmuştur. Aktif Öğrenme: Her konuda, gördüğünüz kavramları kullanarak konunun anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde tasarlanmıştır.

Uygulama Alanı: Konu içinde öğrenilen kavramların pekiştirilmesi için hazırlanan etkinlikler ile kazanımlar daha net anlaşılacaktır.

Pekiştirme Testleri: Anlatılan konuların sizin tarafınızdan iyice pekiştirilmesini sağlamak için biraz da farklı sorulara yer verilerek oluşturulmuştur. Bu testlerin tamamının VİDEO ÇÖZÜMLERİ bulunmaktadır.

PISA: Ünite bitiminde sizin okulda öğrendiğiniz bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanma, okuduğunuzu anlama ve yorumlama becerinizi ölçmek için hazırlanmıştır.

Geliştiren, Pekiştiren, Ölçen Testler: Ünite bitiminde üç ayrı zorluk seviyesine göre oluşturulmuş TAMAMI VİDEO ÇÖZÜMLÜ olan karma sorulardan oluşmaktadır. Sizi acemi seviyesinden alıp usta seviyesine taşımak hedeflenmiştir.

ÖSYM Soruları: Üniversite giriş sınavlarında sorulmuş sorular, en son yapılan sınavdan geriye doğru ve yine TAMAMI VİDEO ÇÖZÜMLÜ bir şekilde sunulmuştur.

Yayınevimize ait olan akıllı telefon uygulamaları (cApp veya capegitim) veya www.capyayinlari.com.tr, www.capegitim.com internet sitelerinden video çözümlerine ulaşabilirsiniz.

Hepinize sağlıklı ve huzurlu bir öğretim yılı diliyoruz.

Mehmet GÖNÜLER Adnan Derin

mgonuler@capyayinlari.com.tr aderin@capyayinlari.com.tr

(5)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

1. ÜNİTE: GİRİŞ (10 Ders Saati)

Ünite Kazanımları ... 8

Edebiyat Nedir? ... 9

Edebiyatın Bilimle ve Güzel Sanatlarla İlişkisi ... 10

Metinlerin Sınıflandırılması ... 11

Dilin Kullanımdan Doğan Türleri ... 14

Metnin Ana Düşüncesi ... 15

Metnin Yardımcı Düşünceleri ... 16

Düşünceyi Geliştirme Yolları ... 17

İyi Bir Anlatımda Bulunması Gereken Özellikler ... 19

İletişim ... 19 Aktif Öğrenme ... 21 Uygulama Alanı ... 22 Yorumlama - Analiz ... 24 Pekiştirme Testi - 1, 2, 3, 4, 5 ... 25 Yazma - Sözlü İletişim ... 36

2. ÜNİTE: HİKÂYE (25 Ders Saati)

Ünite Kazanımları ... 38

Hikâye (Öykü) ... 39

Hikâyede Anlatıcı ve Bakış Açısı ... 41

Hikâye Türleri (Çeşitleri) ... 43

Durum Hikâyesi (Kesit Hikâyesi - Çehov Tarzı Hikâye) ... 45

Hikâyede Anlatım Biçimleri ... 47

Hikâyede Anlatım Teknikleri ... 48

Aktif Öğrenme ... 50 Uygulama Alanı ... 51 Pekiştirme Testi - 1, 2, 3 ... 53 İsim (Ad) ... 60 Aktif Öğrenme ... 63 Uygulama Alanı ... 64

(6)

İÇİNDEKİLER

6

Pekiştirme Testi - 1, 2 ... 66 Yazım Kuralları ... 70 Aktif Öğrenme ... 79 Uygulama Alanı ... 80 Pekiştirme Testi - 1, 2 ... 81 Noktalama İşaretleri ... 85 Aktif Öğrenme ... 92 Uygulama Alanı ... 93 Pekiştirme Testi - 1, 2 ... 94 Yazma - Sözlü İletişim ... 98

3. ÜNİTE: ŞİİR (25 Ders Saati)

Ünite Kazanımları ... 100 Şiir (Nazım) ... 101 Ahenk Unsurları ... 105 Aktif Öğrenme ... 110 Uygulama Alanı ... 111 Pekiştirme Testi 1, 2 ... 112 Manzume ... 116

Konularına Göre Şiir Türleri ... 117

Edebî Sanatlar (Söz Sanatları) ... 122

Aktif Öğrenme ... 128 Uygulama Alanı ... 129 Pekiştirme Testi 1, 2 ... 130 Sıfat (Ön Ad) ... 134 Aktif Öğrenme ... 139 Uygulama Alanı ... 140 PISA ... 141 Pekiştirme Testi 1, 2 ... 143 Yazma - Sözlü İletişim ... 148 Geliştiren Test 1 ... 149 Pekiştiren Test 1 ... 151 Ölçen Test 1 ... 153 ÖSYM Soruları ... 155 Cevap Anahtarı ... 156

(7)

BİLGİ

BİLGİ

Edebiyat Nedir?

EDEBİYAT NEDİR?

Edebiyatın farklı dönemlerde pek çok sanatçı ve edebiyat tarihçisi tarafından deği-şik tanımları yapılmıştır. Bu tanımlarda edebiyatın sanatsal yönü her zaman ön planda tutulmuş; dilin duygu, düşünce ve hayalleri etkili bir şekilde anlatacak nitelikte olması gerektiği vurgulanmıştır.

Edebiyat; sanat ve bilim çevrelerinde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır: “Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak estetik bir şekilde biçimlendirilmesi sanatı.”

Arapça “edep” sözcüğünden gelen edebiyat kavramı, Batı’da daha çok “literatür” kelimesi ile karşılanır. Bizim kültürümüzde ve dilimizde ise şu anlamlarla da karşılan-maktadır:

1. Sözlü, yazılı dil ürünlerini meydana getirme işi. 2. Söz ve yazı sanatını öğreten bilim dalı.

3. Yalnız sanat gayesi ile meydana getirilen sözlü ve yazılı eserler. 4. Dil ürünü olan her türlü sözlü ve yazılı eser.

5. Edebî ürünlerin bağlı bulunduğu saha (Türk edebiyatı, Fransız edebiyatı, divan edebiyatı, halk edebiyatı gibi).

Türk edebiyatında “edebiyat” terimi Tanzimat’tan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Önceki dönemlerde, edebiyatı anlatmak için “şiir” ve “inşâ” (nesir) sözcükleri kullanılmış-tır. “Edebiyat” terimini ilk olarak kimin kullandığı bilinmemekle birlikte ilk örnek Namık Kemal’in “Lisanı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazatı Şamildir” başlıklı uzun makalesidir. Edebiyat terimi, Recaizade Mahmut Ekrem’in “Talim-i Edebiyat” adlı kita-bından sonra iyice yaygınlaşmış; makale ve kitap adlarında da kullanılmıştır.

Edebiyat duygu, düşünce ve olayların öznel ifadelerle anlatılması olduğu için edebi-yat farklı sanatçılar ve düşünürler tarafından, farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanım-lardan bazıları şöyledir:

◗ Stendhal’a göre edebiyat “Bir roman, yol boyunca gezdirilen ayna” demektir. ◗ Mehmet Âkif Ersoy, “Edebiyat hayattır.” der.

◗ Cemil Meriç “Dil vasıtası ile insandan insana ve nesilden nesile aktarılan her

beşeri ifade, edebiyattır.” demiştir.

◗ Atatürk’e göre edebiyat “Söz ve anlamı, yani insan beyninde yer eden her türlü

bilgiyi ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyen ve okuyan-ların ilgisini çekecek şekilde söylemek ve yazmak sanatı.”dır.

Tanım ve açıklamalar ne şekilde olursa olsun hemen hemen bütün tanımlamalar edebiyatın dille meydana getirilen sözlü ve yazılı eserler olduğu konusunda birleşmiştir. Edebiyat; zevk aldırma, heyecan uyandırma, güzellik duygusunun devamını sağlama-nın yasağlama-nında, içeriğindeki çeşitli değerler ve anlatımlar bakımından da güzel sanatlar içerisinde ayrı ve özel bir yere sahiptir.

Ey özün insan bilen Var edep öğren edep Ey edep erkân bilen Var edep öğren edep

Edeptir asl-ı taat Küllî sıfat cümle zât Varlığın edebe sat Var edep öğren edep

(8)

10

BİLGİ

EDEBİYATIN BİLİMLE VE GÜZEL SANATLARLA İLİŞKİSİ Edebiyat ve Bilim

Edebiyatın konusu insandır. Edebiyat; insanların iç dünyalarını, diğer insanlarla ilişkilerini, doğal ve sosyal çevrelerini, toplumsal hayatı, ekonomik, siyasi ve sosyal de-ğişmeleri konu alan ve bunlara ayna tutan bir sanat dalıdır. Aynı olay ve durumlar bilim dallarının da kapsamına girmektedir. Bu nedenle bir edebî eser yazılırken çeşitli bilim dallarından faydalanılır. Psikoloji, sosyoloji, tarih, felsefe ve coğrafya gibi bilim dalları edebiyatın yakından ilişkili olduğu bilimlerdir. Bununla birlikte edebiyat; fizik, kimya, bi-yoloji gibi pozitif bilimlerle de dolaylı bir ilişki içindedir.

Edebiyat ile bilim arasındaki ilişki karşılıklı bir ilişkidir. Edebiyat bilimden faydalan-dığı gibi bilim de edebiyatın verilerinden faydalanmaktadır. Örneğin bir hikâye ve roman oluşturulurken bu eserlerdeki kahramanlar kimi zaman sosyolog, kimi zaman doktor, kimi zaman mühendis olabilmektedir. Yazar bu kişilerin hayatlarını, başlarından geçen olayları gerçekçi bir şekilde anlatabilmek için çeşitli bilimlerin verilerine başvurmak zo-rundadır. Öte yandan edebî eserler de bilimsel çalışmalara ilham kaynağı olabilir. Edebî eserlerden hareketle bilim insanları yeni icatlar tasarlayıp gerçekleştirebilirler. Örne-ğin Jules Verne’in (Jul Vern) Ay’a Seyahat adlı romanı, Ay’a yolculuk yapmak ve Ay’ı keşfetmek konusunda insanoğluna ilham kaynağı olmuştur. Tarık Buğra’nın Osmanlı Devleti’ni konu edindiği Osmancık adlı romanına da tarih bilimi kaynaklık etmiştir.

Edebiyat ve bazı bilimler arasındaki ilişkiyi kısaca şöyle açıklayabiliriz:

Edebiyat-Tarih İlişkisi: Yazarlar, edebî eserlerinde tarihin verilerinden yararlanır-lar. Tarihî bir olay, tarih açısından olduğu kadar edebiyat için de önemli bir kaynak olabilir. Buna en güzel örnek seyahatnamelerdir. Yine insanlığın karanlık dönemine ışık tutan destanlar da tarihin kaynakları arasında yer alır.

Edebiyat-Toplum Bilimi (Sosyoloji) İlişkisi: İnsan topluluklarının yapısı, geliş-mesi, olaylar karşısında tepki ve tutumları toplum biliminin alanına girmektedir. Edebî eserlerde de çoğunlukla insan ilişkileri, toplumsal ve sosyal olaylar kısacası sosyolojinin alanına giren konular ele alınmaktadır.

Edebiyat-Psikoloji İlişkisi: Her edebî metin, yazarın eserini oluşturduğu andaki ruh hâlinden az ya da çok izler taşır. Sanatçılar eserlerindeki kahramanların durumlarını tahlil ederken psikolojinin imkânlarından faydalanırlar.

Edebiyat-Coğrafya İlişkisi: Edebî metinlerde anlatılan olaylar belli bir mekânda geçebilir. Sanatçı, betimleme yoluyla coğrafyayı dolaylı olarak eserlerinde işler. Bazen de gezi yazıları ve egzotik romanlarda olduğu gibi belli bir coğrafyayı doğrudan anlatma yoluna da gidebilir.

Edebiyat-Felsefe İlişkisi: Bir şair ya da yazar, eserinde kendi düşüncelerini ön pla-na çıkarır. Bu nedenle madde ve yaşamı çeşitli yönlerden inceleyen bir düşünce sistemi olan felsefe ile edebiyatın kesişim noktası düşüncedir. Felsefe ile edebiyat arasındaki en temel ilişki sistemi, edebiyat kuram ve akımlarında görülmektedir. Bununla birlikte edebî eserde ortaya konulan bir dünya ve bu dünyanın ilişkiler sistemi sorgulanırken felsefe devreye girer.

Hat sanatı, Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatıdır. Kâğıt, mürekkep gibi malzemeler kullanıldığı için hat, plastik sanatlar grubunda yer almaktadır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldikten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşamışlardır.

(9)

BİLGİ

Ağız: Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine denir. Yörelere göre söyle-yiş farklılıkları vardır ama yazılış aynıdır. “Karadeniz ağzı, Ege ağzı…” Türkçenin ağız-larıdır.

◗ Ey, gonşula geliven bi! Bakın da nele decem size. (Aydın/Germencik) ◗ Uşagum görmeymisun ha burda 4 kişiliktir yazayi. (Karadeniz)

Argo: Bir sosyal sınıfın, bir meslek grubunun ya da bir topluluğun üyelerinin kul-landığı, genel dilin kelimelerine yeni anlamlar yükleyerek ya da yeni kelimeler, deyimler katarak oluşturulan özel dil.

◗ Hey babalık, at bakalım 5 papel!

Jargon: Dilcilerin grup dili ya da özel dil adını verdikleri dildir; bir toplumda bireyin içinde bulunduğu sınıfa, yaşa, özellikle mesleğe göre belirlenen dildir. Tıp jargonu, eko-nomi jargonu, mühendislik jargonu vs.

◗ Akut miyokardinfartüsü geçiren hastaları hastaneye getiren semptom… (tıp

jar-gonu)

◗ Devalüasyonun en önemli uygulanma sebebi, ekonominin dış ticaret

dengesi-nin açık veriyor oluşudur. (ekonomi jargonu)

Standart Dil: Bir ülkedeki ağızlardan biri çeşitli sebeplerden ortak kültür dili duru-muna gelir, bu ortak kültür dili zamanla ülkenin standart dili olur. İstanbul Türkçesi bizim standart dilimizdir.

METNİN ANA DÜŞÜNCESİ

Bir parçada, metinde ya da paragrafta anlatılmak istenen asıl düşünceye, verilmek istenen asıl mesaja ana fikir (ana düşünce) denir.

Her metnin bir yazılma amacı vardır, bu amacı belirleyen cümle ana düşünce cüm-lesidir.

Bir paragrafın konusu belirlendikten sonra paragrafa yöneltilen “Anlatılanlardan na-sıl bir düşünce çıkarılabilir?”, “Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı nedir?”, “Bu parçada vurgulanmak istenen nedir?” sorularına alınan cevap, ana düşüncedir.

İnsanların farklı duygu ve düşüncelere sahip olması, ele alacakları konuya da fark-lı yaklaşmalarına neden olabilir. Ana düşünce cümlelerinin parçanın konusu ve bakış açısıyla sıkı bir ilişkisi vardır. Bu cümleler açıklamaya, örnek vermeye, neden ve sonuç-ları göstermeye yani geliştirilmeye uygun cümlelerdir. Ana düşünce, konuyu yalnız bir yönüyle ele alan ve belirginleştiren düşüncedir, paragrafın yazılma nedenidir, temelidir, kesin bir yargı cümlesidir.

Paragraftaki diğer cümleler ana düşünceye bağlanırsa anlamda birlik sağlanır. Cümleler birbirleriyle bağlantı kurarken diğer yönden de ana düşünceye bağlılığını sür-dürür, gelişmeler de ana düşünce cümlesine göre olur.

Ana düşünce cümlesinin parçada belli bir yeri yoktur. Bu cümle parçanın herhangi bir bölümünde olabileceği gibi tümüne de sindirilmiş olabilir.

(10)

16

BİLGİ

Aşağıdaki parçayı ana düşünce yönünden inceleyelim:

Bir yerden düşmek oldukça yaygın görülen bir rüya. Bir görüşe göre, bu rüya kalıtsal ve kökeni ağaçlarda yaşayan ilkel atalarımıza kadar uzanıyor. Uz-manlara göre, yaşanılarak öğrenilen her olay, RNA yardımıyla beyinde özel bir protein bağı veya zinciri şeklinde resmediliyor. Anımsama, bağlanan bu moleküllerin tekrar okunması şeklinde gerçekleşiyor. İlkel insanların hemen hepsi en az bir kez ağaçtan düşüyor; yere doğru hızla düşenler kurtulmak için dallara tutunuyor, tutunamayanlar yaşamlarını yitiriyordu. İşte böyle bir düşüş, ölümle sonuçlanmasa bile çok ciddi organik bozukluklara yol açıyor-du. Bu deneyim bellekteki protein bağı yoluyla kuşaktan kuşağa iletilerek türe özgü anıları oluşturuyor. Modern insan, uykusunda boşluğa yuvarlanıp tam yere çarpacakken kendine gelince, atalarının duyduğu ve türsel kalıtım yoluyla iletilen duyguları yeniden yaşıyor. Bugün rüyalarında yere çarpmadan uyananlar, “şanslı atalar”ının soyundan gelenlerdir.

Bu parçada ele alınan konu sıkça görülen yüksekten düşme rüyası ile ilgili bir araş-tırmadır. Parçanın yazılış amacı ise “Deneyimler çeşitli genetik yollarla sonraki nesillere aktarılabilmektedir.” düşüncesini vurgulamaktır. Bu düşünce aynı zamanda parçanın da ana düşüncesidir.

METNİN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ

Bir metinde, paragrafta açıklanan veya savunulan ana düşüncenin kolayca anlaşıl-masını sağlayan ve onun inandırıcılığını artıran her türlü bilgi, açıklama ve örneklerin ifa-desine yardımcı düşünce diyoruz. Bir paragrafta birden fazla ana düşünce olamaz ama birden fazla yardımcı düşünce olabilir.Yardımcı düşünceler, konuya ve ana düşünceye anlam yönünden bağlıdır. Bu, paragraftaki birlik ve bütünlüğün sağlanması için gerekli-dir.Yardımcı düşünceleri belirlemek için ana düşüncenin hangi görüş ve düşüncelerden, bulgulardan yararlandığına bakmak, parçaya bunlarla ilgili sorular sormak gerekir. Yazı-yı oluşturan her paragraf, o yazının bir yardımcı düşüncesinin açıklamasıdır.

Aşağıdaki parçayı yardımcı düşünceler yönünden inceleyelim:

Başta aşı olmak üzere pek çok yeni ve gelişmiş yöntem bile enfeksiyon has-talıklarının önünün tamamen alınmasında yeterli olmamaktadır. Bu durumun başlıca nedeni bazı bakterilerin önceden duyarlı oldukları antibiyotiklere zamanla direnç geliştirmesidir. Ayrıca hastalıklara yol açan yeni bakterilerin varlığı da ortaya çıkarılmıştır. Bu nedenle bilinenlerden daha etkili tedavi yöntemlerine gerek duyulmakta, yeni antibiyotik üretmek için araştırmalar devam etmektedir. Ancak bazı hastalıklarda, gerekli olmadığı hâlde antibi-yotik kullanılması, gerekli durumlarda kullanıldığında ise yanlış dozda, yanlış zamanlamayla ya da yanlış türde antibiyotik kullanılması bakterilerin antibiyo-tiklere direnç kazanmalarına yol açmaktadır. Bu tür bilinçsiz tüketimler olduğu sürece yeni antibiyotiklerin de etkisinin kısa sürede azalacağı bir gerçektir. Bu parçada verilmek istenen mesaj “Yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanımı nede-niyle gelecekte hastalıklarla mücadelede antibiyotikler yetersiz kalacaktır.” ana düşün-cesidir. Yazar bu düşüncesini desteklemek için aşağıdaki yardım düşünceleri parçada kullanmıştır.

Yardımcı düşünceler ana düşünceyi

destekleyen ve geliştiren düşüncelerdir.

(11)

AK

TİF ÖĞRENME

AKTİF ÖĞRENME

Ünite kazanımlarıyla ile ilgili aşağıdaki konu özetinde boş bırakılan yerleri kavram tablosunda verilen sözcüklerle uygun şekilde tamamlayınız.

1. Heyecana yol açarak insanı etkileyen, insanda güzel duygu, düşünce ve hayaller uyandıran yazılı ya da sözlü olarak oluşturulan metinlere denir.

2. Öğretici metinlerde açıklayıcı bilgiler verildiği için dilin faydalanılır.

3. Edebiyatın malzemesi dildir, bu nedenle edebiyat grubunda yer almaktadır.

4. Bir ülke içinde aynı dilin farklı konuşma şekillerine denir, yörelere göre söyleyiş farklılıkları vardır.

5. Metinler anlatım türlerine, kullanılan dilin işlevine, yazılış amaçlarına, göre gruplandırılabilir.

6. olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak estetik bir şekilde biçimlendirilmesi sanatıdır.

7. Resim, hat, heykel, mimari gibi sanatlar kullandıkları malzeme bakımından grubuna girmektedir.

8. Türk edebiyatında “edebiyat” terimi sonra kullanılmaya başlan-mıştır.

9. Bir toplumda bireyin içinde bulunduğu sınıfa, yaşa, özellikle mesleğe göre be-lirlenen dile denir.

10. Tarık Buğra’nın Osmanlı Devleti’ni konu edindiği Osmancık adlı romanında edebiyat ile ilişkisi söz konusudur.

11. Duygu, düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi ya da topluluğa denir.

12. Gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da isteğe denir.

13. , gönderici ve alıcı konumundaki iki insan ya da insan grubu arasında gerçekleşen duygu, düşünce, davranış ve bilgi alışverişidir.

14. Alıcının göndericiye verdiği her türlü karşılığa denir.

15. , anlatımın veya düşüncelerin başka bir anlatıma veya düşünceye benzememesi, hiçbir yapıtı veya düşünceyi taklit etmemesidir.

16. Anlatımda, gereksiz sözcüğün bulunmamasına denir. 17. anlatımdan birden çok yorum çıkmaz, herkes aynı şeyi anlar.

18. Bir düşünceyi savunmak, doğruluğunu kanıtlamak için aynı görüşü paylaşan, destekleyen bir kişinin yazıla-rından veya konuşmalayazıla-rından alıntı yapmaya denir.

fonetik sanatlar sanatsal metin Edebiyat gerçeklikle ilişkilerine ağız tarih bilimi göndergesel işlevinden plastik sanatlar Tanzimat’tan dönüt (geri bildirim) jargon kaynak (gönderici) ileti (mesaj) İletişim Özgünlük Açık duruluk tanık gösterme

(12)

UYGULAMA ALANI

22

UYGUL

AMA AL

ANI

Bale, Dans, Edebiyat, Müzik,Resim, Heykel,Tiyatro, Opera, Sinema, Mimari, Kabartma, Hat, Tezhip, Minyatür

1

Yukarıdaki kutucukta verilen sanat dallarını "güzel sanatların sınıflandırılması tablosuna" yerleştiriniz.

a. Fonetik (İşitsel) Sanatlar

b. Plastik (Görsel) Sanatlar c. Ritmik (Dramatik) Sanatlar GÜZEL SANATLAR

2

Aşağıda verilen parçalarda kullanılan "düşünceyi geliştirme yollarını" karşılarına yazınız. Türkiye genelinde on beş ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı bu yılın mayıs döne-minde geçen yılın aynı dönemine göre 89 bin kişi azalarak 3 milyon 136 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 0,5 puanlık azalışla % 9,7 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde, tarım dışı işsizlik oranı 0,6 puanlık azalışla % 11,6 olarak tahmin edildi. 15, 24 yaş arası genç nüfusla işsizlik oranı 2 puanlık azalışla % 17,8 olurken 15 - 64 yaş grubunda 0,5 puanlık azalışla % 9,9 olarak gerçekleşti.

a.

b.

c.

d.

Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir güzellik anlayışıdır. İnsanlığın geçirdiği evrimler yaşama biçimlerini, yaşama bakışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş, her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde or-taya çıkmıştır. Türkçede iyi ve güzel yapılan her iş için "sanat" sözcüğünden yararla-nılarak "askerlik sanatı", "güzel konuşma sanatı" gibi söz öbekleri oluşturulmuştur. Bu sözlerde "sanat" sözcüğünün yer alması aslında sanatın özelliklerine ilişkin ipuçları da vermektedir.

Her sanatçı kendine göre tanımlamıştır şiiri. Valery’nin tanımından hareket eden Suut Kemal Yetkin, yürüyüş ile raks (dans) arasındaki farkı, düzyazı ile şiir arasındaki farka benzetir ve “Şiir bu kadar esrarlı ve çözülemez bir terkip olduğuna göre, nesre çevril-diği zaman şiirliğini koruyan bir şiir tasavvur olunamadığı gibi, nesrin nazma sokul-masıyla elde edilen bir şiir de öylece tasavvur olunamaz. Ve gene bir öylece bir şaire şunu veya bunu anlatmalısın demek kadar manasız bir şey olamaz. Zaten şair bir şey anlatmaz, anlattığı zaman da şair olmaz.” der.

Cumhuriyet Dönemi edebiyatında bazı sanatçılar, bireyin iç dünyasını (psikolojisini, ruhsal durumunu) anlatmayı amaçlamış bu doğrultuda önemli eserler vermişlerdir. İnsanın topluma yabancılaşmasının nedenlerini sosyo-ekonomik unsurlarda değil bireyin iç dünyasında aramışlardır. Bu yüzden olay örgüsünü önemsememişler, merak unsurunu ikinci plana atmışlar ve tamamen insanın iç dünyasını ve içsel çatışmala-rını gerçekçi tasvirlerle ortaya koymaya çalışmışlardır. Peyami Safa hemen hemen bütün romanlarında, A. Hamdi Tanpınar Huzur'da; Tarık Buğra Küçük Ağa'da, İbiş'in Rüyası'nda, Mustafa Kutlu öykülerinde ruh çözümlemelerine geniş yer vermiştir.

(13)

UYGUL

AMA AL

ANI

3

Aşağıda açıklamaları verilen anlatım ilkelerinin adlarını belirlenen boşluklara yazınız.

a. Dile getirilen olayın betimlenecek görünüşün, sezginin, dile getirilecek duygunun ve düşüncenin anlaşılır ve net bir şekilde belirtilmesidir. Anlatımda kullanılan sözcükler iyi seçilmeli, anlamı bilinmeyen bir sözcük bile kullanılmamalıdır.

b. Sanatçının anlattıkları, önceki anlattıklarıyla çelişmemelidir, yaptıklarına ters düşmemelidir.

c. Bazı sanatçılar vardır ki edebiyatsız, edebiyat yapar.Süslü boyalı kelimelere yer vermezler eserlerinde. d. Anlatım kesik kesik, tutuk olmamalıdır. Buna dikkat edilerek dile getirilen görüş ya da düşünceler dinleyicinin

ya da okuyucunun belleğinde kolayca yer eder.

e. Kullanılan üslup süslü, özentili olmamalıdır. Cümlelerde en az sözcük ile eksiksiz anlatım yakalanmalıdır. Bir cümledeki fazla sözcük sayısı anlamı dağıtır. Söylenenler doğru bile olsa kavramak güçleşir.

f. Anlatılmak istenen en kestirme yoldan anlatılmalıdır. Söz ya da yazı gereksiz yere uzatılmadan anlatılmak istenen yoğun bir şekilde verilmelidir.

g. Anlatım nitelikleri bakımından, benzerlerinden farklı ve üstün bir tarzı olan anlatımdır. Yapıtların kendine özgü özellikler taşımasıdır. Başka bir deyişle sanatçının yapıtını oluştururken başkasına benzememesi, tak-litten uzak durması, orijinal olması; yeni, farklı şeyler söylemesidir.

h. Bir sanat yapıtının bütün insanlığa hitap edecek konuları işlemesidir.

4

Aşağıda işaret levhasındaki görüntüden hareketle iletişim ögelerini oluşturunuz. Gönderici: Alıcı: İleti: Dönüt: Kanal: Bağlam:

(14)

24

YORUML

AMA - ANALİZ

YORUMLAMA - ANALİZ

A

( ) Bir kişi hangi toplumda yetişmişse, o toplumun çocuğudur, edindiği bilgiler ne olursa olsun, düşüncesi o toplumun ürünüdür ( ) Bizim söylediğimiz ise bir toplumdaki bireylerin birtakım bilgiler edinmesi değil ( ) toplumun değişmesi, eski düşüncesinden sıyrılıp Batı dünyasının düşüncesine geçmesidir ( ) Bizde yıllardan beri Fransızca, Almanca, İngilizce öğrenenler yetişti; içlerinde o dilleri iyi bilenler de oldu ( ) toplumu hiç de etkilememiş olduklarını söyleyemeyiz ancak onların etkisi yüzeyde kaldı ( ) derinlere işleyemedi ( ) Yunanca ile Latincenin etkisi ise ondan daha ileri gitsin istiyoruz. Bunun için onları ortaokuldan belki de daha önceden başlaya-rak çocuklarımızın hepsine öğretmemiz, onları edebiyat öğretiminin temeli olabaşlaya-rak almamız gerektir. Bu ülkede Fransızca, Almanca ( ) İngilizce öğrenenler bize ancak Batı dünyasının özlemini getirebildiler, bizde dıştan Batılılara benzemek hevesini uyandırdılar. Bugün artık o özlemle, o hevesle yetinemiyoruz, dileğimiz Batı dünyasına benzemek değil, Batı dünyasından olmaktır. Bunun içindir ki çocuklarımızı, Batılı çocukların yetiştikleri gibi, Latince ile Yunancayı öğreterek kafalarını o dillerin eserleriyle yoğurarak yetiştir-memiz gerekir ( )( ) (Batıya Doğru) (Ataç, 1954, 43).

1. Bu parçadan çıkarılacak ana düşünce nedir?

2. Parçadaki boş bırakılan parantezlere getirilmesi gereken noktalama işaretlerini sırasıyla aşağıdaki kutucuklara yazınız.

B

Çağımız da bilimsel ve teknolojik gelişmeler sayesinde iletişim olanakları çeşitlenmiş, bu da iletişimi hiç olmadığı kadar kolaylaş-tırmışdır. Hayatımızın her aşamasında varolan iletişim, bilişim teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte küreselleşen dünyanın en temel öğesi hâline gelmiştir. Teknoloji, ciltlerce ansiklopediye ancak sığa bilecek bilgi, resim ve grafikleri bir CD’ye ya da taşınabilir bir belleke yüklemeye olanak sağlamaktadır. İletişim de seçeneklerin çoğalması, benzer anlamsal içerik taşıyan iletilerin farklı ve etkileyici şekillerde sunulmasını bir zorunluluğa dönüştürmüştür. Bu durumu şöyle açıklayacak olursak bundan yüzyıl önce tele-vizyon satan biriyle bunu günümüzde yapan birinin amaçları aynı olsada bu kişilerin iletişim etkinlikleri, iletileri ve bu iletilerin dile getiriliş biçimleri farklı olacaktır. Çağımızda ülkelerin ekonomik gelişmişlik ve refah düzeyleriyle bilim ve teknoloji düzeyleri arasında bire bir ilişki olduğu bir gerçektir.

1. Bu parçada düşünceyi geliştirme yollarından hangisinden yararlanılmıştır?

(15)

PEKİŞTİRME TESTİ

1

PEKİŞTİRME

Edebiyat Nedir?

1. I. Dil, bir kültür aktarıcısı ve kültür taşıyıcısıdır. II. Kültür ve dil bir toplumun yaşayış biçiminden

önemli izler taşır.

III. Dil ve kültür, değişik milletleri birbirine bağla-yan değerler bütünüdür.

IV. Bir toplumun oluşmasında ve ayakta kalmasın-da ortak dil ve kültürün önemli bir payı vardır. V. Dil ve kültür geçmiş ile gelecek arasında bir

köprü vazifesi görür.

Yukarıdaki cümlelerden hangisi dil ve kültürün özelliklerinden değildir?

A) I B) II C) III D) IV E) V Dil ve kültürün, değişik milletleri birbirine bağlama özelliği yoktur. Cevap C.

2. Bir metni, edebî metin yapan özelliklerle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Okuyucuda bilinç ve zevk değişimi sağlar. B) Sözcüklerin farklı şekilde bağdaştırılmasıyla

yeni anlatım olanakları yaratılır. C) Dilin tüm olanaklarından yararlanılır.

D) Diğer bilimlerle ilişkisi vardır fakat başka bilim-lere kaynaklık etmez.

E) Ait olduğu toplumun zihniyetini yansıtır. Bir metin başka bilimlere kaynaklık eder. Cevap D.

3. Sanat; yaşamı daha ilginç, daha güzel, daha anla-şılır ya da daha gizemli ve olağanüstü kılar. Yukarıdaki cümlede güzel sanatların hangi özelliği daha ağır basmaktadır?

A) Estetiklik B) Özgünlük

C) Öğreticilik D) Evrensellik

E) Etkileyicilik

“İlginç, güzel, anlaşılır, gizemli, olağanüstü…” ifadele-ri etkileyicilikle ilgilidir ve cevap E.

4. Bilimsel eserlerle sanat metinleri arasında yapılan aşağıdaki karşılaştırmalardan hangisi yanlıştır?

A) Sanat metinlerinde estetik, bilimsel eserlerde-doğruluk aranır.

B) Bilimsel eserlerde nesnellik hâkimken edebî eserlerde tamamen öznellik hâkimdir.

C) Edebiyat eserleri genelde tek yönlüyken bilim-sel eserler genelde çok yönlüdür.

D) Bilimsel eserde gözlem ve deneyden yararla-nılır; sanat eserinde sanatçı, duygu ve düşün-celerinden yararlanır.

E) Bilimsel eserler insanın aklını temel alırken sanat eserleri kişinin ruhunu temel alır. Edebiyat eserleri çok yönlüdür. Cevap C.

5. Yazar, bu romanında ruhsal çözümlemelerde çok başarılı bir çalışma sergilemektedir. Şahısların ruh hâllerini çok iyi bir şekilde okuyucuya aktarmakta-dır. Yalnız eserin dili ve tahliller biraz ağır olduğu için eser, okuyanları zorlamaktadır, bu yüzden okuyucuyu biraz sıkmaktadır.

Yukarıdaki parçaya göre yazar romanını oluş-tururken aşağıdaki bilim dallarının hangisin-den yararlanmış olabilir?

A) Psikoloji B) Sosyoloji

C) Coğrafya D) Tarih

E) Felsefe

(16)

PEKİŞTİRME

57

6. Aşağıda hikâyeyle ilgili verilen bilgilerden han-gisi yanlıştır?

A) Hikâyede yer, mekân ve kişilere bağlı olarak dile getirilen olaylar; serim, düğüm ve çözüm sırasını izler.

B) Modern hikâyede yaşanmış, yaşanabilir veya fantastik olaylar konu edilir.

C) Hikâye Türk edebiyatında Tanzimat’la birlikte önem kazanmaya başlar.

D) Hikâyede belli bir sınıfı ya da insan eğilimini temsil eden kişiye karakter denir.

E) Hikâyede betimlemeler ve karakter tahlillerine yer verilir.

Hikâyede belli bir sınıfı ya da insan eğilimini temsil eden kişiye tip denir. Cevap D.

7. Teğmenle on asker, ağaçlar altından yavaş yavaş ilerliyorlardı. Birdenbire hepsi de hareketsiz bir hâlde kaldı. İnsanı korkutan bir sessizlik üzerlerine çöktü. Pek yakınlardan, ormanın sessizliği içinden musiki gibi berrak, ince ve çok ahenkli bir ses geldi. Ses:

— Baba, karlar içinde birbirimizi kaybedeceğiz; Blainville’e kat’iyyen varamayacağız, diyordu. Daha kuvvetli ve kalın bir ses cevap veriyordu: — Hiç korkma kızım, memleketi elimle koymuş

gibi tanırım. Bu sırada, teğmen, birkaç kelime söyledi ve dört asker, birtakım gölgeleri andırır şekilde, hiç gürültü yapmadan uzaklaştılar. Bir-denbire, gecenin karanlığı içinde bir kadın çığlı-ğı duyuldu. Az sonra, askerler iki esir getirdiler: Bunlar bir ihtiyarla bir kız çocuğu idi. Teğmen, daima alçak sesle, onları sorguya çekti: — İsminiz?

— Pierre Bernard. — İşiniz?

— Kont de Ronfi’nin kilercisiyim. — Bu, kızınız mıdır? — Evet. — Ne iş yapar? — Şatonun çamaşırcısıdır. — Nereye gidiyorsunuz? — Kaçıyoruz.

Yukarıdaki parça ile ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

A) Anlatıcı olayın içinde bir kahraman olarak ve-rilmiştir.

B) Metinde diyaloglara yer verilmiştir.

C) Olay belli bir zaman diliminde geçmektedir. D) Öyküleyici anlatıma başvurulmuştur. E) Metinde niteleyici sözcüklere yer verilmiştir.

Parçada gözlemci bakış açısı kullanılmıştır. Bu neden-le cevap A.

4. Küçük hocanın ağır tokadı, büyük hocanın uzun sopası ... Ben, hiç dayak yememiştim. Belki ilti-mas ediyorlardı. Yalnız bir defa büyük hoca kuru ve kemikten elleriyle, yalan söylediğim için, sağ kulağımı çekmişti; o kadar hızlı çekmişti ki ertesi gün bile yanıyordu ve kıpkırmızıydı. Hâlbuki kaba-hatim yoktu, doğru söylemiştim. Bahçedeki abdest fıçısının musluğu koparılmıştı. Bu, mavi cepkenli, kırmızı kuşaklı, hasta ve zayıf bir çocuktu. Haber verdim, falakaya konacaktı. İnkâr etti. Sonra diğer bir çocuk çıktı. Kendi kopardığını, onun suçu olmadığını söyledi…

Yukarıda verilen Ömer Seyfettin’in Ant adlı hikâyesinden alınan parçada, olay kahramanı hangi iki duyguyu yoğun olarak yaşadığı söyle-nebilir?

A) Gurur - sevinç B) Pişmanlık - korku C) Korku - üzüntü D) Pişmanlık - gurur

E) Üzüntü - sevinç

Verilen hikâyede olay kahramanı “korku ve üzüntü” duygusunu yoğun olarak yaşamaktadır. Cevap C.

5. Param var. Nüfus cüzdanım yanımda değil. O gerekli sanırım. Adama, Sarıkumluyum da diye-mem, evine gitseydin der, inanmaz da kapının sür-gülenmesi hikâyesine, kuşkulanır, inansa bile bir türlü, otelin önünden geçemem bir daha. En iyisi açıkça yanıma almadım, demek. Balığa çıktık derim. Lâf olsun diye zaten birer balık çektik Suat’la. O, eli boş dönmesin diye aldı yanına. Eve götürür, tel dola-bının orta yerine yerleştirir. Ailece paylaşacak olsalar bir tadımlık bile düşmez her birine. Bilemedin, kedi-nin önüne attırır büyük hanım. Ama balığa çıkan Suat, balıkla dönmüştür eve. Anam bilir niye çıktığı-mı denize. Bir şey söylemeyi de Dilâver Hanımlığına yediremez. Balığı attım zaten. Ölü eti ne yapayım. Otelde gülerlerdi tek balığı görseler. Hem onlara ne? Gider yatarım. Dertleri künye ise ezbere okurum. Köyün yabancısı olsam eski mahalledeki otelin yeri-ni bilir miydim sanki.

Bu hikâyenin anlatımında hangi anlatım tekni-ği kullanılmıştır?

A) Gösterme B) Diyalog

C) İç konuşma D) Bilinç akışı

E) Pastiş

Bu parçanınım anlatımında bilinç akışı tekniği kullanıl-mıştır. Cevap D.

(17)

PISA

PISA

Ece, Gülce ve Efe her hafta sonu olduğu gibi bu hafta sonunda da dedelerini ziyarete gitmişlerdi. Ömer Bey torunla-rına masallar, efsaneler, hikâyeler anlatmayı/okumayı seven bir insandı. Bu hafta sonu da torunlatorunla-rına bir hikâye okuma-ya karar vermişti. Bugünün hikâyesi “Pembe İncili Kaftan” isimli bir hikâyeydi. Ömer Bey’in bu hikâyeyi seçmesinin ne-deni hikâyenin yazarının isminin de “Ömer” olmasıydı. Ömer Bey gözlüğünü takıp “Pembe İncili Kaftan” adlı kitabı eline aldı, muhteşem üçlü de dikkat kesilip dedelerinin etrafını kuşattı. Ömer Bey tok ve sempatik sesiyle okumaya başladı:

PEMBE İNCİLİ KAFTAN

Büyük kubbeli serin divan, bugün daha sakin, daha gölgeliydi. Pencerelerinden süzülen mavi, mor, sincap rengi bahar aydınlığı, çinilerinin yeşil derinliklerinde birikiyor, koyulaşıyordu. Yüksek ipek şiltelere diz çökmüş yorgun vezirler, önlerindeki halının renkli nakışlarına bakıyorlar, uzun beyaz sakalını zayıf eliyle tutan yaşlı sadra-zamın sönük gözleri, çok uzak, çok karanlık şeyler düşünüyor gibi, var olmayan noktalara dalıyordu.

– Yürekli bir adam gerekli, paşalar… dedi. Biz onun sırmalara, altınlara, elmaslara boğarak gönderdiği elçisine padişahımızın elini öptürmedik, ancak dizini öpmesine izin verdik. Kuşkusuz o da karşılıkta bulunmaya kalkacak.

– Kuşkusuz. – Hiç kuşkusuz. – Mutlaka.

Kubbealtı vezirlerinin tamamıyla kendi görüşünü paylaştıklarını anlayan sadrazam düşündüğünü daha açık söyledi:

– O hâlde bizden elçi gidecek adamın çok yürekli olması gerek! Öyle bir adam ki, ölümden korkmasın. Dev-letinin şanına dokunacak hareketlere karşı koysun. Ölüm korkusuyla, uğrayacağı hakaretlere boyun eğmesin…

– Evet! – Hay hay.

– Çok doğru… Sadrazam sakalından çektiği elini dizine dayadı. Doğruldu. Başını kaldırdı. Parlak tuğları ür-peren vezirlere ayrı ayrı baktı:

– Haydi öyleyse… Yürekli bir adam bulun!.. dedi… Hoca takımından, Enderundan, divandan benim aklıma böyle gözüpek bir adam gelmiyor. Siz düşünün bakalım…

– …

1. Ömer Bey’in torunlarına okumaya başladığı hikâye metinlerin sınıflandırılması bakımından hangi tür metinlere girmektedir? Nedeniyle açıklayınız.

NEDENLERİ METNİN TÜRÜ

(18)

GELİŞTİREN TEST

1

GELİŞTİREN TEST

149

1. Her yanı bir gül kadar vuslat kokan ve binbir bahar ülkesinin başyapıtı gibi duran başmabeynin hem ruhlara hem de gözlere ibretlik kabrini ziyarete gelenlerden biri de Hikmet Efendi idi.

Yukarıda verilen metinde betimlenen esas öğe aşağıdakilerden hangisidir?

A) Başyapıt B) Ülke

C) Hikmet Efendi D) Kabir

E) Gözler

Soruda verilen cümlede tamlamalar zinciri kurularak tamlayanların en son bağlandığı yani nitelediği öğe kabirdir. “Nasıl kabir?” sorusunu sorduğumuzda kabrin betimlendiği nitelediğini/ betimlediğini görürüz. Cevap D.

2. Betimleme kelimelerin adeta fotoğraf sergisine dönüşmüş hâlidir. Bu yüzden kelimeler yalın hâlde değil de onların önüne gelerek onları süsleyen niteleyici kelimelerle kullanılır. Bu da daha çok ---- sözcük türüyle yapılır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki söz-cük türlerinden hangisi getirilmelidir?

A) sıfat B) isim C) zamir

D) fiil E) edat

Betimleyici anlatımlarda niteleme ya da belirtme ları bolca kullanılır. İsimleri her yönden niteleyen sıfat-lar betimlemenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Cevap A.

3. Betimleme için aşağıdaki ifadelerden hangisi söylenirse doğru olmaz?

A) Betimleme, okurun zihninde bir resim çizmektir. B) Betimlemelerde yer, zaman ve bir olayın

bu-lunması gerekmektedir.

C) Betimlemelerde renk, şekil ve durum bildiren sıfatlardan sıkça faydalanılır.

D) Roman ve hikâyelerde daha çok sanatsal be-timlere kullanılır.

E) Bazı öğretici metinlerde açıklayıcı betimleme-ler kullanılabilir.

Betimlemede olay olması gerekmez.. Cevap B.

4. Güzel bir akşam vaktiydi. Yazı işlerinde memurluk yapan İvan Dimitriç Çerviakov tiyatroda önden ikinci sıradaki bir koltuğa oturmuştu. Dürbünle, Kornevil’in Çanları adlı oyunu izliyordu. Adamın oturuşuna bakılırsa mutluluğun doruklarında olmalıydı. Derken, birdenbire dürbününü gözün-den indirdi.

Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Özel isim B) Cins isim

C) Soyut isim D) Çoğul isim

E) Topluluk ismi Bu parçada topluluk ismi yoktur. Cevap E.

5. Karşıdaki komşum yabancı subayın buldok cinsi bir köpeği vardı. İri kafalı, koca enseli, iki dişi daima meydanda, yanakları kof ve sarkık, burnu çökük, aksi bir köpek... Bana buldok suratı; bütün dişleri söküldükten sonra acemi bir dişçiye tam takım diş yaptırıp da çene kemikleri çökerek çeh-resi tanınmayacak şekle giren eski somurtkan insan tiplerini hatırlatır.

Bu parçada verilen altı çizili sözcüklerden han-gisi isim görevinde kullanılmamıştır?

A) Komşum B) yabancı C) meydanda

D) dişleri E) tiplerini

"Yabancı" sözcüğü sıfat görevinde kullanılmıştır. Cevap B.

6. Bir varlığın rengini, biçimini, durumunu; kısaca “nasıl” olduğunu bildiren sıfatlara niteleme sıfatları denir.

Buna göre aşağıdaki cümlelerin hangisinde niteleme sıfatı yoktur?

A) Babacan tavrıyla daima gençlere örnek olurdu. B) Eski geleneği reddeden bir şair yeniyi çok

ko-lay bulamaz.

C) Yeşile hasret büyüyen çocuklar ağacın kıyme-tini bilmez.

D) Farklı dönemlerde değişik görüşlere sahip olabiliriz.

E) Sanatçı edebiyat dünyamızın yol göstericile-rindendir.

“Babacan, "eski", "yeşile" "hasret" "büyüyen", farklı” sözcükleri niteleme sıfatıdır. E seçeneğinde sıfat yok-tur. Cevap E.

(19)

PEKİŞTİREN TEST

1

PEKİŞTİREN TEST

1. Öyküleyici anlatımda en az iki kişinin veya iki kişi yerine geçen kavram veya varlığın yakınlaşması, karşı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu orta-ya çıkan eyleme ---- denir. ---- ise edebi metinler-de (roman, öykü, tiyatro…) bütün ögelerin (kişi, mekân, zaman) bir tema çevresinde bir araya gelerek düzen oluşturmasıdır.

Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşa-ğıdakilerden hangileri getirilmelidir?

A) olay – Olay örgüsü B) olay – Olay zinciri C) olay örgüsü – Olay zinciri D) olay örgüsü – Zaman E) olay – Zaman

Öyküleyici anlatımda en az iki kişinin veya iki kişi yeri-ne geçen kavram veya varlığın yakınlaşması, karşı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu ortaya çıkan eyleme olay denir. Edebi metinlerde (roman, öykü, tiyatro…) bütün ögelerin (kişi, mekân, zaman) bir tema çevresinde bir araya gelerek düzen oluşturmasına da olay örgüsü denir. Cevap A.

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sıfa-tın yapısı diğerlerinden farklıdır?

A) Çağdaş yazarlarımız içinde onun özel bir yeri vardır.

B) Hareketli anlatımı okuru hiç yormaz.

C) Dönemindeki usta şairlerin sohbetlerine katıl-mıştır.

D) Soluk dünyamız kitaplar sayesinde renklenir. E) Elimdeki kitabın deneyimli bir kalemden

çıktı-ğı belli.

“çağdaş", "hareketli", "soluk", "deneyimli” sıfatları türe-miştir, “usta” basit sıfat olduğundan cevap C.

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde pekiştirme anlamlı sözcük sıfat değildir?

A) Koskocaman bir şehirde insan kendini yalnız hisseder.

B) Gece yarısı bomboş caddelerde birkaç taksi vardı.

C) Yalnızlıkta bütün beyazlıklar bazen kapkara görünür.

D) Hepimiz dopdolu bir hayat sürmek isteriz el-bette.

E) Dipdiri bir üslupla karşımıza çıktı şair son kita-bında.

C'deki “kapkara” zarf görevinde olduğundan cevap C.

4. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde topluluk adı kullanılmıştır?

A) Hayat mücadelesinde kaybolan insanlar, pek çok yazarı ilgilendiren bir konu olmuştur. B) Bir toplumun üretkenliği, zamanı iyi

değerlen-direbilmekle ilgilidir.

C) Okul panosunun yanında tasarrufun önemine değinen bir yazı vardı.

D) Beni üzen olayları günlüğüme yazmıyordum çünkü onları tekrar hatırlamak içimi acıtıyor-du.

E) Mavi benekli kelebeğin uçuşunu ilgiyle izleyen çocuklar, sevinçle bağrışıyordu.

B seçeneğindeki “toplumun” sözcüğü topluluk adıdır. Cevap B.

5. Korkunun parmakları uzandı boğazıma, Parçalandı bir anda ruhumun yelkenleri. Son mutluluk sesleri inince kulağıma, Kapladı her tarafı sessizlik dikenleri.

Yukarıdaki dizelerde kaç tane isim kullanılmış-tır?

A) 8 B) 9 C) 10 D) 11 E) 12

Dörtlükteki ”Korkunun", "parmakları", "boğazıma", "anda" "ruhumun", "yelkenleri", "mutluluk", "sesleri", "kulağıma", "Tarafı", "sessizlik", "dikenleri” sözcükleri isimdir. Cevap E.

(20)

ÖLÇEN TEST

1

ÖLÇEN TEST

153

1. Aşağıdaki parçalardan hangisi öyküleyici anla-tım türünün kullanıldığı bir metinden alınmıştır? A) İş dünyasında yaşanan birçok problem, mut-lak bir gerçeklik arayışından kaynaklanıyor. Görmüşsünüzdür ki, aslında bir işletmenin A noktasından B noktasına gidebilmesi için bir-den fazla yol vardır.

B) Tahir, babasının konağına gelir. Hasret gi-derdikten sonra köşkünün önüne gelerek Zühre’ye seslenir. Zühre, pencereden ip uza-tarak her gece Tahir’i köşke alır. Kırk gün son-ra Kason-radiken görür, padişaha bildirir.

C) Küresel ısınma, çevre kirliliği, gelir dağılımın-da adağılımın-daletsizlik, eğitimdeki sorunlar, yolsuzluk, açlık, obezite, terörizm, savaş… Eminim bu listeye sizin de ekleyeceğiniz birçok madde vardır. Dünyadaki sorunları listelemek bile başlı başına bir işken bu sorunlar nasıl çözü-lecek?

D) Sosyal girişimcilik; sivil toplum, özel sektörde veya kamu sektöründe yürütülen yenilikçi ve sosyal değer yaratan bir faaliyet olarak tanım-lanabilir. Adında geçen "girişimcilik" ile birçok yönden benzer özellikler taşıyor.

E) İş hayatıyla dostluk ve arkadaşlık ilişkilerini bir arada götürmek zordur. Çünkü farklı değerler ve öncelikler ve her şeyden önemlisi menfaat-ler devreye girmeye başlar.

B seçeneğindeki parçada “Tahir” isimli kahramanın başından geçen olaylar oluş sırasıyla verilmektedir. Bu nedenle parça öyküleyici anlatım türüyle yazılmıştır. Cevap B.

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamı bir sıfatla sağlanmıştır?

A) Büyükler çocuklarının hangi kitapları okuma-sını ister?

B) Öğretmen tiyatroya bu yıl kimleri seçmiş? C) Ara sınavların ne zaman başlayacağını biliyor

musun?

D) Bunların bir şaka olduğunu ona nasıl anlatabi-lirim?

E) Yazarın romanlarından hangisini daha çok beğendin?

A'daki “hangi kitapları” tamlaması soru sıfatıyla kurul-muştur ve soru anlamı sıfatla sağlanmıştır. Cevap A.

3. I. Eylemlerin anlatımı olan öykülemede “olay, kişi, zaman, mekân ve anlatıcı” önemli ögelerdir. II. Yapıyı oluşturan olay, kişi, mekân ve zaman

birimleri belli bir bütünlük içinde ortak bir tema çevresindeeserin kurgusunu ve planını oluş-turur.

III. Öyküleyici anlatım anı, gezi yazısı, biyografi, mektup gibi öğretici metinlerde de kullanılabilir. IV. Öyküleyici anlatımda ders verme amacı güdü-lür, bu anlatım türünün kullanıldığı metinlerde-okura mutlaka bir ders verilir.

Öyküleyici anlatımla ilgili yukarıdaki açıklama-lardan hangisi ya da hangileri yanlıştır? A) Yalnız I B) I ve III C) Yalnız III

D) III ve IV E) Yalnız IV

Verilen açıklamalardan sadece IV numaralı açıklama yanlıştır. Öykülemede okura ders verme amacı güdül-mez. Cevap E.

4. Neredeyse her gün gelip avunduğu bu ırmakta bugün içine ayrı bir kasvet çökmüştü. Bir türlü eli ağa gitmiyordu. Oysa gözündeki damlayı parma-ğıyla silerken hırsı diğer elinin yumruğunu sıkma-sından belli oluyordu. O avucun içinde kim bilir neler vardı? Üçüncü ayına girmişti balık serüveni. İlk başlarda balıkları tutmaktan ziyade, eliyle taş-ların altını yoklar ontaş-ların yuvataş-larını dağıtır ve ırmaktan intikam almaya çalışırdı.

Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangileri kullanılmıştır? A) Tartışmacı – açıklayıcı B) Betimleyici – öyküleyici C) Emredici – öğretici D) Açıklayıcı – betimleyici E) Açıklayıcı – öyküleyici

Soruda verilen parçada bir şahsın balık tutarken yaşa-dıkları anlatıldığı için öyküleme, kahramanı ve etrafı tasvir edildiği için betimleme yapılmıştır. Cevap B.

(21)

Türk Dili

ve Edebiyatı

2. FASİKÜL

9

130 soru

PISA Tarzı Sorular

ÖSYM Çıkmış

Sınav Soruları

Video Çözümleri

Masal/Fabl

Roman

Tiyatro

(22)

Teşekkürler…

Değerli öğretmenlerimiz

Semra ÇEVİK'e, Nurullah GÜNDÜZ'e,

Hasan YILMAZ'a, Osman ÖZDEN'e,

Sedat SAYIN'a ve Muhammed DUMAN'a

katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Oğuz GÜMÜŞ

EDİTÖR

Hazal ÖZNAR

DİZGİ

ÇAP Dizgi Birimi

SAYFA TASARIM - KAPAK

F. Özgür OFLAZ

1. BASKI

Haziran 2019

Bu kitabın her hakkı Çap Yayınlarına aittir. 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve

Sanat Eserleri Yasası’na göre Çap Yayınlarının

yazılı izni olmaksızın, kitabın tamamı veya bir kısmı herhangi bir yöntemle basılamaz, yayınlanamaz, bilgisayarda depolanamaz, çoğaltılamaz ve dağıtım yapılamaz. İLETİŞİM ÇAP YAYINLARI®

Ostim Mah. 1207 Sokak No: 3/C–D Ostim / Ankara

Tel: 0312 386 00 26 • 0850 302 20 90 0 553 903 65 51 Fax: 0312 394 10 04 www.capyayinlari.com.tr bilgi@capyayinlari.com.tr twitter.com/capyayinlari facebook.com/capyayinlari instagram.com/capyayinlari

Bu kitap MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI TALİM VE TERBİYE KURULU BAŞKANLIĞInın

19.01.2018 tarih ve 39 sayılı kararı ile belirlenen

ORTAÖĞRETİM TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERS PROGRAMINA

(23)

Gelecek için hazırlanan

vatan evlâtlarına, hiçbir

güçlük karşısında yılmayarak

tam bir sabır ve metanetle

çalışmalarını ve öğrenim gören

çocuklarımızın ana ve babalarına

da yavrularının öğreniminin

tamamlanması için hiçbir

fedakârlıktan çekinmemelerini

tavsiye ederim.

(24)

Değerli Öğrenciler,

Çap Yayınları olarak konuları en iyi şekilde kavrayabilmeniz için yeni bir anlayışla elinizdeki fasikülleri oluşturduk. Fasiküllerimiz aşağıdaki içeriklere sahiptir:

Kazanım Sayfası: Bir konunun hangi sırayla ve toplam kaç kazanımda anlatılacağını gösterir.

Bilgi Sayfası: Her alt konu ile ilgili gerekli bilgilerin ve kısa örneklerin yer aldığı sayfalardan oluşmuştur. Aktif Öğrenme: Her konuda, gördüğünüz kavramları kullanarak konunun anlaşılmasını kolaylaştıracak şekilde tasarlanmıştır.

Uygulama Alanı: Konu içinde öğrenilen kavramların pekiştirilmesi için hazırlanan etkinlikler ile kazanımlar daha net anlaşılacaktır.

Pekiştirme Testleri: Anlatılan konuların sizin tarafınızdan iyice pekiştirilmesini sağlamak için biraz da farklı sorulara yer verilerek oluşturulmuştur. Bu testlerin tamamının VİDEO ÇÖZÜMLERİ bulunmaktadır.

PISA: Ünite bitiminde sizin okulda öğrendiğiniz bilgi ve becerileri günlük yaşamda kullanma, okuduğunuzu anlama ve yorumlama becerinizi ölçmek için hazırlanmıştır.

Geliştiren, Pekiştiren, Ölçen Testler: Ünite bitiminde üç ayrı zorluk seviyesine göre oluşturulmuş TAMAMI VİDEO ÇÖZÜMLÜ olan karma sorulardan oluşmaktadır. Sizi acemi seviyesinden alıp usta seviyesine taşımak hedeflenmiştir.

ÖSYM Soruları: Üniversite giriş sınavlarında sorulmuş sorular, en son yapılan sınavdan geriye doğru ve yine TAMAMI VİDEO ÇÖZÜMLÜ bir şekilde sunulmuştur.

Yayınevimize ait olan akıllı telefon uygulamaları (cApp veya capegitim) veya www.capyayinlari.com.tr, www.capegitim.com internet sitelerinden video çözümlerine ulaşabilirsiniz.

Hepinize sağlıklı ve huzurlu bir öğretim yılı diliyoruz.

Mehmet GÖNÜLER Adnan Derin

mgonuler@capyayinlari.com.tr aderin@capyayinlari.com.tr

(25)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

4. ÜNİTE: MASAL/FABL (25 Ders Saati)

Ünite Kazanımları ... 8 Masal ... 9 Masalların Türk ve Dünya Edebiyatında Gelişimi ... 10 Türk Edebiyatında Masal ... 10 Dünya Edebiyatında Masal ... 12 Fabl ... 14 Fablların Tarihî Gelişimi ve Edebiyattaki Yeri ... 14 Türk Edebiyatında Fabl ... 14 Dünya Edebiyatında Fabl ... 16 Aktif Öğrenme ... 18 Uygulama Alanı ... 19 Pekiştirme Testi - 1, 2 ... 20 Edat (İlgeç) ... 24 Bağlaç ... 26 Ünlem ... 27 Aktif Öğrenme ... 28 Uygulama Alanı ... 29 Pekiştirme Testi - 1 ... 30 Yazma - Sözlü İletişim ... 32

5. ÜNİTE: ROMAN (25 Ders Saati)

Ünite Kazanımları ... 34 Roman ... 35 Romanın Yapı Unsurları ... 35 Anlatıcı - Bakış Açısı ... 37 Aktif Öğrenme ... 40 Uygulama Alanı ... 41 Romanda Kullanılan Anlatım Teknikleri ... 43 Uygulama Alanı ... 46 Roman ve Hikâyenin Farkları ... 49

(26)

İÇİNDEKİLER

6

Roman Türünün Ortaya Çıkışı ve Edebiyatımızdaki Yeri ... 49 Konularına Göre Roman Türleri ... 50 Akımlarına Göre Romanlar ... 51 Aktif Öğrenme ... 52 Uygulama Alanı ... 53 Yorumlama - Analiz ... 54 Pekiştirme Testi - 1, 2 ... 58 Zamir (Adıllar) ... 62 Aktif Öğrenme ... 65 Uygulama Alanı ... 66 Yorumlama - Analiz ... 67 Pekiştirme Testi - 1 ... 68 Yazma - Sözlü İletişim ... 70

6. ÜNİTE: TİYATRO (25 Ders Saati)

Ünite Kazanımları ... 72 Tiyatro ... 73 1. Tiyatronun Genel Özellikleri ... 73 2. Tiyatronun Tarihi Gelişimi ... 73 3. Önemli Tiyatro Terimleri ... 74 4. Tiyatro Türleri ... 75 5. Tiyatronun Yapı Unsurları ... 81 Aktif Öğrenme ... 83 Uygulama Alanı ... 84 Yorumlama - Analiz ... 86 Pekiştirme Testi - 1, 2 ... 87 Zarflar (Belirteçler) ... 91 Aktif Öğrenme ... 94 Uygulama Alanı ... 95 PISA ... 97 Pekiştirme Testi - 1, 2 ... 98 Yazma - Sözlü İletişim ... 102 Geliştiren Test 1 ... 103 Pekiştiren Test 1 ... 105 Ölçen Test 1 ... 107 ÖSYM Soruları ... 109 Cevap Anahtarı ... 110

(27)

BİLGİ

BİLGİ

Masal / Fabl

MASAL

Genellikle olağanüstü olayların anlatıldığı; kahramanları insanlar, hayvanlar ve ço-ğunlukla olağanüstü varlıklar olan anonim anlatılara masal denir.

◗ Masallar eski dönemlerde kuşaktan kuşağa ‘’masal anası, masal ninesi’’ adı

verilen kişilerce anlatılarak aktarılmıştır.

◗ Masal türü anonim olduğundan sonradan bazı yazarlar tarafından yazıya

akta-rılmış veya derlenmiştir.

◗ Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir. ( Örneğin masallar genellikle

‘’evvel zaman içinde, bir varmış bir yokmuş, günün birinde’’ gibi belirsiz zaman ifade eden sözlerle başlar ya da olaylar ‘’Kafdağı ‘’ gibi hayal ürünü yerlerde geçer.)

◗ Kahramanlar olağanüstü özellikler taşır ve her zaman tek yönlüdür.( İyiler her

zaman iyi, kötüler her zaman kötüdür.)

◗ Masallar genellikle çocuklara yönelik olduğundan, bir öğütte bulunmayı ve ders

vermeyi amaçladığından iyiler her zaman ödüllendirilir kötüler ise her zaman cezalandırılır.

◗ Masallar evrensel özellik taşıdığı için kesinlikle dinî ve millî motifler içermez. ◗ Masallarda kahramanlar bazı kavramları sembolize eder:

● Üvey anne / zulmü

● Üvey kız kardeş / kıskançlığı

● Keloğlan / şans ve zekayı

● Köse / kötülüğü ve ihaneti

● Tilki / kurnazlığı

● Cadı / kötülüğü

◗ Dürüstlük, sabır, adalet, eşitlik, bağlılık gibi evrensel değerler masallar ile

ço-cuklara aktarılmaya çalışılır.

◗ Masallarda neden sonuç ilişkisi yoktur. Olayların belirli bir sebebi yoktur. (

Ke-loğlan padişah olabilir, zenginle fakir yer değiştirebilir, fakir bir kız prensle ev-lenebilir vb.)

◗ Masallar anlatılırken genellikle geçmiş zaman kullanılır.

◗ Masallarda anlaşılmayacak kadar uzun betimlemelere yer verilmez.

MASALLARIN BİÇİMSEL ÖZELLİKLERİ

◗ Genellikle nesir şeklindedir ancak bazıları nazım–nesir karışık da

oluşturula-bilir.

◗ Masalların başında, ortasında ve sonunda kalıplaşmış ifadeler, tekerlemeler

kullanılır.

Masallar oluşturuldukları bölgelere göre farklı isimler almıştır. • Mesel, hekat, nağıl,ertegi, ertek vb.

(28)

10

BİLGİ

◗ Masal içerisinde fıkra,mani,ağıt gibi türlerden de yararlanılır. ◗ Masallarda anlatım kısa ve yoğundur.

◗ Masallar yapı bakımından üç bölüme ayrılır:

I. Döşeme

Masalların giriş bölümüdür. Kalıplaşmış ifadelere ve tekerlemelere bu bölümde yer verilir. (Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde… Pireler berber iken, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken. Tıngır elek tıngır felek demişler, bu masalı şöyle anlatmışlar.)

II. Asıl Olay

Kahramanın başından geçen olayların anlatıldığı bölümdür. Bu bölümde okuyucu-nun meraklanması sağlanır. Serim, düğüm, çözüm bu bölümde yer alır.

III. Dilek

Bu bölümde olaylar bir sonuca bağlanır. İyiler kazanırken kötüler kaybeder. Masal güzel bir dilekle sonuca bağlanır.(Türk masalları genellikle ‘’Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…’’ şeklinde bitirilir.

MASALLARIN TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA GELİŞİMİ

A) TÜRK EDEBİYATINDA MASAL

◗ Türk edebiyatında masallar önceki dönemlerden beri sözlü gelenekle

yaşatıl-mıştır.

◗ Türk masallarının derlenip yazıya geçirilmesi 19.yüzyılı bulur. ◗ Türk edebiyatında bilinen en eski masal ‘’Billur Köşk’’ masallarıdır.

◗ Türk masalları ilk defa Rus Türkoloğu Radloff tarafından 1866 ile 1907 yılları

arasında Asya Türklerinden derlenmiş ve bu masallar on cilt olarak yayımlan-mıştır.

◗ Türk masalları üzerine araştırma yapan bir başka isim Pertev Naili Boratav’dır.

‘’Zaman Zaman İçinde’’ ve ‘’Az Gittik Uz Gittik’’ adlı eserleriyle Türk masalları hakkında önemli bilgiler vermiştir.

◗ Eflatun Cem Güney Türk masalları üzerine araştırmalar ve derlemeler

yapmış-tır. “Açıl Sofram Açıl, Gökten Üç Elma Düştü, Evvel Zaman İçinde’’ gibi eserleri bulunmaktadır.

◗ Ziya Gökalp; Kuğular, Kolsuz Hanım, Alageyik, Küçük Hemşire adlı masallarını

‘’Altın Işık’’ eserinde toplamış ve masal geleneğimize katkıda bulunmuştur.

◗ Türk edebiyatında en tanınmış masal ise ‘’Keloğlan Masalları’’dır.

◗ Türk masallarında pirler, Hızır ve dervişler dışındakilerin duası ya da dileği

ka-bul olmaz.

◗ Türk masallarında 3, 7, 40 gibi sayıların mitolojiden gelen belirli bir kutsallığı

vardır. —Masallar döşeme,

asıl olay ve dilek bölümlerinden oluşur.

— Döşeme bölümünde tekerlemeler bulunur.

AKLINDA OLSUN

Türk edebiyatının bilinen en eski masalı ‘’ Billur Köşk’’ masalıdır.

Türk edebiyatının en tanınmış masalları ‘’Keloğlan’’ masallarıdır.

(29)

BİLGİ

KELOĞLAN VE ALTIN BÜLBÜL MASALI

Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde kalbur saman içinde, deve tellâl iken, horozlar berber iken; bir padişah varmış. Bu padişah, her tarafı camdan bir cami yaptırmış. Bir cuma günü namazdan çıkarken, eli yüzü pak, ak sakallı bir ihtiyar görmüş. İhtiyar padişaha demiş ki: “Padişahım, eğer Kafdağı’nın ardındaki “altın bülbülü getirir caminin bitişiğine koyarsan eserin tamamlanır.” demiş ve göz-den kaybolmuş. Padişah, güngöz-den güne üzülmüş. Bir gün çocuklarına demiş ki: “Evlâtlarım, Kafdağı’nın ardındaki, altın bülbülü nasıl getireceğimi düşünüyorum.” Çocukların hepsi bir ağızdan babalarına, söz vermişler.

Atlarına binip yola düşmüşler. Gel zaman, git zaman bir pınarın başına varmışlar. Yemişler, içmişler tekrar yola koyulmuşlar. Giderken önlerine üç yol gözükmüş. Büyük oğlan haykırmış: "Ben birinciden gideceğim." Ortancası: "Ben ikinciden gideceğim." Küçük oğlana da bataklık yol düşmüş ve birbirinden ayrılmışlar. Büyük oğlanla ortancası giderken yolları birleşmiş ve bir şehre varmışlar. Paraları kalma-yınca da biri hancıya biri de lokantacıya çırak olmuş. Biz gelelim küçük oğlana; Kü-çük oğlan, binbir zorluk içinde yoluna devam etmiş. Çalı ve çırpılardan geçerken eli yüzü kan içinde kalmış. Nihayet bir pınara varmış. Pınarın başında eli yüzü nurlu, ak sakallı bir ihtiyar görmüş. Selamlaşmışlar. Suyunu içtikten sonra nereye gittiğini niçin gittiğini anlatmış. İhtiyar çocuğu yolundan çevirmek istemiş. Oğlan:

“Ben babama söz verdim. Ölmek var, dönmek yok. İhtiyar, oğlanın sırtını üç defa sıvazlamış. Çocuk yine ıssız çöllere düşmüş. Açlıktan, susuzluktan bitkin bir hâle gelmiş. Yedi canlı devin sarayına varmış. Devi öldürerek saraydaki peri kızı ile tanışmış. Oradan yoluna tekrar devam etmiş. Gide gide sekiz canlı devin sarayına varmış. Bu devi de öldürerek oradaki peri kızı ile tanışmış. Kız onun nereye gittiğini sormuş, o da “altın bülbüle” diye cevap vermiş. Kız, buraya nasıl gidileceğini, dokuz canlı devden nasıl korunacağını anlatmış. Çocuk, tekrar yola koyulmuş ve dokuz canlı devi de haklamış. Fakat devin sarayında hangi odaya dalacağını şaşır-mış. Çünkü doksan dokuz odası varşaşır-mış.

Sarayda bir kedinin işareti üzerine “altın bülbülü alarak yola koyulmuş ve önce rastladığı ihtiyarın yanına gelmiş. Saraydan getirdiği eşyaları ihtiyarın yanına bıra-karak, kardeşlerini aramak üzere yeniden yola devam etmiş.

Şehrin birinde kardeşlerini bularak onların her birine birer at almış. İhtiyarın yanına giderek altın bülbülü almışlar. Eve gelirlerken, ağabeyleri, kıskandıklarından küçük kardeşlerini suya atmışlar. Fakat altın bülbül babalarının yanında bir defacık olsun ötmemiş. Suya atılan kardeşleri ölmemiş, sırsıklam gide gide bir çobana rastlamış. Bir altın vererek bir koyun almış. Koyunun işkembesini başına geçirmiş olmuş tam bir “Keloğlan”.

Gide gide bir kasabaya varmış. Bir hancıya çırak olmuş. Han sahibi bir gün öyle hasta olmuş ki kasabanın tabipleri hiçbir çare bulamamış. Bir ak sakallı ihtiyar, “filan padişahın camisinden bir yudum su getirirsen efendin iyi olur” demiş. Küçük oğlan koşarak, o camiye varmış. Buradaki altın bülbül başlamış, ötmeye. Bu olayı padişaha müjdelemişler. Padişah bütün halkı getirmiş, ötmemiş Keloğlan gelince yine ötmüş. O zaman başındaki işkembeyi çıkararak, babasına kendisini tanıtmış. Ertesi gün, çayıra kırk çadır kurdurmuş, altın bülbülü küçük oğlanın getirdiğini anlamış; diğer oğullarını saraydan kovmuş.

(30)

14

BİLGİ

FABL

Kahramanları genellikle hayvanlar olan, sonunda bir ders verme amacı taşıyan, güldüren ve olaylar üzerinde düşündürmeyi amaçlayan anlatmaya bağlı edebî türdür.

FABLLARIN ÖZELLİKLERİ

◗ Fabllarda hayvanlar konuşturularak intak(konuşturma) sanatından yararlanılır. ◗ Aslında insanlar arasında yaşanabilecek olaylar hayvanlar, bitkiler veya cansız

varlıklar arasında geçiyormuş gibi anlatılır.

◗ Fabllarda insan dışındaki varlıklara insana ait birtakım özellikler yüklenir. ◗ Fabllar hem nazım hem nesir şeklinde yazıya aktarılabilir.

◗ Fabllarda adil olma, dostluğun önemi, dürüstlük, alçakgönüllülük, hataları

ba-ğışlayabilme, cömertlik gibi evrensel değerler aşılanmaya çalışılır.

◗ Fablların sonunda her zaman bir ahlak dersi verilmek istenir.

◗ Fabllarda iletilmek istenen mesajlar özdeyiş ya da atasözü biçiminde olayın

sonunda aktarılır.

◗ Fabllar serim, düğüm, çözüm ve öğüt bölümlerinden oluşur.

FABLLARIN TARİHÎ GELİŞİMİ VE EDEBİYATTAKİ YERİ

A) TÜRK EDEBİYATINDA FABL

◗ Türk edebiyatında ilk fabl örneği olarak 15.yy divan edebiyatı şairi Şeyhi’nin

kaleme aldığı ‘’Harname’’ adlı eser kabul edilir.

◗ Bu eserde Şeyhi insanların huylarını ve hırslarını eşek ve öküzler ile

sembol-leştirmiştir.

◗ Tanzimat Dönemi’nde Şinasi La Fontaine’den tercümeler yapmış hatta Ahmet

Mithat Efendi Kıssadan Hisse adlı eserinde Fransız yazar La Fontaine’den yap-tığı fabl çevirilerine yer vermiştir.

◗ Tanzimat Dönemi’nde Nabizade Nazım ‘’Bir Sansar ile Horoz ve Tavuk’’ adlı bir

eser kaleme almıştır.

◗ Cumhuriyet Dönemi'nde Orhan Veli Kanık, Ali Ulvi Elöve gibi sanatçılar da fabl

çevirileri yapmıştır. Türk edebiyatında ilk fabl

(31)

AKTİF ÖĞRENME

AK

TİF ÖĞRENME

Ünite kazanımlarıyla ile ilgili aşağıdaki konu özetinde boş bırakılan yerleri kavram tablosunda verilen sözcüklerle uygun şekilde tamamlayınız.

1. Masallarda ve kavramları belirsizdir.

2. Masallarda tekerlemelerin de yer aldığı ilk bölüme denir. 3. Masallarda kahramanlar özellikler taşır.

4. Masallarda her zaman kazanır, her zaman kaybeder. 5. Masallar olduğundan ve motifler içermez. 6. Masallar anlatılırken genellikle zaman kullanılır.

7. Konularına göre masallar , masalları ve masallar

olmak üzere üçe ayrılır.

8. Türk edebiyatında bilinen en eski masal Masalları'dır. 9. Türk edebiyatında en tanınmış masal Masalları'dır.

10. Türk masalları üzerine araştırmalar yapan ’in Açıl Sofram Açıl, Gökten Üç Elma Düştü gibi eserleri vardır.

11. Dünya edebiyatında masalların kaynağını ve mitolojileri oluştur-maktadır.

12. Alman edebiyatında masalları derlemiştir.

13. Binbir Gündüz Masalları edebiyatına ait masallardır.

14. Yunan edebiyatında ve Danimarka edebiyatında masal türün-de tanınmış sanatçılardır.

15. Hint edebiyatına ait masalların en eskisi olarak kabul edilir.

16. Arap edebiyatına ait olan ‘nın kahramanları ve

‘dır.

17. Fabl türünde hayvanlar konuşturularak sanatına başvurulur. 18. Fabllar hem hem şeklinde yazıya aktarılabilir.

19. Dünya edebiyatında ilk fabl örneği tarafından yazılan ve adlı eserdir.

20. Türk edebiyatında ilk fabl örneği ‘nin kaleme aldığı adlı eserdir.

21. Kıssadan Hisse eserinde La Fontaine’den çevirilere yer vermiştir. 22. Tanzimat Dönemi’nde Batı edebiyatından fabl çevirileri yapmıştır.

23. Cumhuriyet Dönemi’nde fabl çevirileri yapmıştır. 24. Fransız sanatçı fabl türünde tanınmıştır.

Grimm Kardeşler Pançatantra Nazım-nesir evrensel-dinî-millî Billur Köşk Eflatun Cem Güney

geçmiş olağanüstü yer-zaman Hint-Yunan intak La Fontaine asıl masallar Ahmet Mithat Efendi

İran gerçekçi masallar Şinasi iyiler – kötüler Beydeba – Kelile ve Dinme döşeme Şehriyar – Şehrazat

Orhan Veli Kanık Şeyhi – Harname olağanüstü masallar

Ezop – Andersen Binbir Gece Masalları

Referanslar

Benzer Belgeler

(I) Türk edebiyatının destan geleneğinden halk hikâye- ciliğine geçiş dönemi eseri olan Dede Korkut Hikâyeleri, Türk boylarının Kafkasya ve Azerbaycan yörelerindeki

Tenasüp kelimesi münasip ile beraber düşünülmelidir, müsanip olan da uygun olandır. Bir şiirde birbiri ile alakalı kelimelerin bir arada kullanılmasına tesanüp denir. Yani

Yedi güzel adamdan biri Bir gün bir dağ göreni. Durdu sevmeden bilmeden devinirken Durdu

Pamuk her zaman daha yumuşak olduğu için bu benzetmede pamuk güçlü olandır zayıf olan ise eldir.. bu yüzden pamuk kendine benzetilen el

5. Ey bizden daha genç olanlar! Bu emekler, bu dilekler siz- ler içindir! Bu dille sizler, ne mutlu, bizlerden daha çok ve güzel konuşacaksınız. Hele anaların kucağında

Araştırmanın sonuçlarına göre Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni adaylarının belirli düzeyde okuma kültürüne sahip oldukları, daha çok akıcılık yönü

Bu cümlede her sanatın malzemesinin olduğunu daha iyi anlatmak için resim ve edebiyat örnek olarak gösterilmiştir.. Tanık Gösterme: Bir düşünceyi desteklemek

Türk Dili ve Edebiyatı 1... Türk Dili ve