• Sonuç bulunamadı

Kurumsal Değişimler için İtici Güç Nedir? Erken 20. Yüzyıl dan Bir Örnek ile Değerlendirme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Kurumsal Değişimler için İtici Güç Nedir? Erken 20. Yüzyıl dan Bir Örnek ile Değerlendirme"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türkiye, kuruluşundan beri ciddi idari ve mali değişim dönemlerinin etkisinde kalan bir ülkedir ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyıl başlarından itibaren yenilik ve dünya sistemine uyum sürecinde devreye soktuğu Tanzimat gibi reform hareketleri, güncellemelere rağmen hala taşıyıcı kolon işlevini görmektedir. Bu ortak süreç ile ilgili en bilindik görüş, reform nitelikli hareketlerin bürokratik talepler ile ortaya çıkmış olması nedeniyle geniş kitleler için sürpriz niteliği taşımasıdır (Berkes, 2010: ss. 401–403).

Dolayısıyla, anayasal sistem tesisi dahil birçok kurumsal değişimin iktisadi dalgalanmalar

ve politik çalkantılar gibi dip dalgaların şiddeti ile daha ilişkili olma ihtimalinin düşük kaldığı kabul görmektedir. Bu dönüşümlerin bürokrasi ve uluslararası politik arenanın ihtiyaçlarına paralel olarak dar ve genelde bürokratik gruplar tarafından ve geniş kitlelerden uzak şekilde biçimlendirilmiş olması, belki de değişimlerin etkilerinin hızlıca kaybolmasını açıklayabilir. Muhtemelen, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılma öncesi gerçekleştirdiği reformların, bu tip bürokratik dairenin dar talepleri

içerisinde kalması, örneğin Punch gibi, Avrupa basını tarafından bile “balon”

olarak nitelendirilmesine

neden olmuştur (Hanedar ve Çalışkan, 2019: s. 164). Bu tartışma ekseninde, yazının ana sorusu, “Türkiye’de reform ve kurumsal değişim çabaları toplumsal ihtiyaçlar ve gerilimler ile bağlantılı olarak mı ortaya çıkmıştır?” şeklindedir. Yazının motivasyonu ise “Türkiye’de reform ve kurumsal değişim uygulamalarının yaratacağı etkilerin kalıcılığının; ilgili olayların geniş kitleler için sürpriz nitelik arz etmesine bağlı olabilmesidir.”

Bu yazıda, kurumsal hafızanın kolay değişmediği bir ülke olarak Türkiye özelinde 110 yıl önceki bir anayasal değişim hareketi olan İkinci Meşrutiyet değerlendirme

Kurumsal Değişimler için İtici Güç Nedir? Erken 20. Yüzyıl’dan Bir Örnek ile Değerlendirme

Avni Önder Hanedar Sakarya Üniversitesi onderhanedar@sakarya.edu.tr

Üstünden yaklaşık bir asır geçmesine rağmen, İkinci Meşrutiyet süreci Türkiye’nin yaşadığı reform nitelikli değişimleri anlamak açısından önem teşkil etmektedir.

(2)

95

İKTİSAT VE TOPLUM MART 2021 • SAYI: 125

kapsamına alınmaktadır.

Yazının sunduğu inceleme sayesinde, sadece geçmişe dair bir olayın nedenleri açığa kavuşturulmak suretiyle bir zihin egzersizi yapılmayacaktır.

Temel hedef, günümüzün tartışmalarının bakış açımızı berraklıktan uzaklaştırdığı değişimlerin kalıcılığı ve geniş kitlelere yaygınlaştırılabilmesi gibi bir konuda, olmuş bitmiş bir olguyu veriye dayalı olarak değerlendirerek Türkiye’de birçok kurumsal değişim çabasını güdük kılan, kitlesel talep oluşturamama gibi, etmenlerin daha yansız incelenmesini mümkün kılmaktır. Ayrıca, tarihsel incelemelerde bulunan

literatürün İkinci Meşrutiyet’in niteliği konusundaki uzlaşmayan görüşleri de yazıyı veri temelli bir değerlendirme ile yeni sonuçlar üretmek konusunda teşvik etmektedir. Literatürde, bir taraftan, çalışmalar anayasal değişimin bürokratik nitelikli bir değişim olduğu konusunda fikir beyan etmektedir (Kansu, 1995: ss. 35–36). Öte taraftan, bu iddianın karşıt görüşünü, yani iktisadi krizler ve isyanlar ekseninde alttan gelen dip dalgalarının İkinci Meşrutiyet’i yaratmış olabileceği fikrini, destekleyebilecek iddialarda aynı literatür içinde bulunmaktadır (Quataert, 1979; Findley, 1986).

Yazı şu kısımlardan

oluşmaktadır. Sonraki kısımda seçilmiş literatür çıktıları ortaya

konulmaktadır. Üçüncü kısımda veri ve inceleme yöntemi tartışılmaktadır. Dördüncü ve son kısımda bulgular incelenmekte ve değerlendirme yapılmaktadır.

Araştırmalar İkinci Meşrutiyet ve anayasal sistemin tesisi hakkında ne söylüyor?

Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye’nin yüz yüze kaldığı reform ve kurumsal değişimlerin gerek etkileri gerekse içinde yer aldıkları dönemin iktisadi ve sosyal çehreleriyle incelenmesi konusunda, güncel veri kullanımı az sayıda çalışma tarafından tercih edilmektedir.

Ancak geleneksel tarihi belgeleri dikkate alan birçok çalışma güncel nitelikli ve tutarlı bilgi sunmaktan uzaktır. Bu durum yazının detaylı veri kullanımına dair ısrarının önemini ortaya koymaktadır. Geleneksel tarihsel değerlendirmelerden farklı olarak, uluslararası tarih literatüründe de Kliometri olarak isimlendirilen ve veri kullanımı ile iktisadi teorilerin katkılarını birleştiren bir yaklaşımla daha tutarlı sonuçlar ortaya konulabilmektedir (Abramitzky, 2015). Bu minvalde, reform ve kurumsal değişmeler sürecinde iktisadi ve politik ortamı güncel veriye dayalı olarak inceleyen öncü nitelikli çalışmalar olarak Quataert (1979) ve Findley (1986)’i göstermek mümkündür.

Aynı zamanda, Mauro, Sussman ve Yafeh (2006) ve Hanedar ve Çalışkan (2019) güncel çalışmalar olarak sıralanabilir.

Memur maaşları ve gıda malları fiyatlarının yıllık ve günlük verilerini kullanarak, Quataert (1979) ve Findley (1986), İkinci Meşrutiyet öncesinde fiyatlarda yüksek artışlar ve memur maaşlarında reel kayıplar gözlemlemiştir. Aynı zamanda iktisadi bunalımın kıtlık ve bölgesel isyanlar ile bağlantısını arşiv belgelerini inceleyerek ortaya koymuşlardır.

İlave olarak yeni vergi yükleri sonucunda yerel nitelikli hoşnutsuzlukların tüm ülkeye yayıldığını iddia etmişlerdir. Bu çalışmalar, İkinci Meşrutiyet sonrasında, iktisadi yaşamdaki olumsuzlukların tersine

döndüğünü ve memurların daha yüksek maaşlar alabildiğini göstermişlerdir. Bu iyileşmenin temel nedeni olarak, fiyatların istikrar kazanması ve keyfi idari yapının ortadan kalkması fikrini paylaşmışlardır.2

İnceleme sonuçları, bir ölçüde İkinci Meşrutiyet öncesi bürokratik sistemdeki memnuniyetsizliklerin boyutunu da ortaya serebilmektedir.

1800 sonrası dönemi veri ile inceleyen diğer incelemeler Mauro, Sussman ve Yafeh (2006) ve Hanedar ve Çalışkan (2019)’dır. Londra piyasasına odaklanan Mauro, Sussman ve Yafeh (2006) ile paralel şekilde güncel niteliği olan Hanedar ve

(3)

Bu kitap Sanayi Devrimi’nden (1760’lardan) beri, dünyada ortaya çıkan teknolojik değişim ve onun da etkisiyle oluşan demokrasi, milliyetçilik ve sosyalizm akımlarının belirlediği küresel gelişmeleri ve onlara tepki olarak doğan bir siyasal hareket olarak popülizm olgusunu, küresel salgın ortamında inceleyen bir çalışmadır.

On sekizinci yüzyıldan itibaren dünya giderek artan oranda yönetme hakkının halkta olduğu savına göre düzenlenen siyasal sistemler ve hükümetlerle yönetilmiştir. Ancak, bu sava dayanarak yapılan girişimler ortaya tek bir halk yönetimi uygulaması çıkartmamış, farklı zaman ve coğrafyalarda etkili olan demokrasi, milliyetçilik ve sosyalizm gibi türlerine ve onların etkileşimlerine göre de farklılık içeren halk yönetimleri doğmuştur.

Siyasal sistemi halkın yöneteceği savı, halkın kim olduğunu tanımlamadan, kimler tarafından ve nasıl bir yönetimin vücut bulacağını belirlememektedir. Burada verilen yanıtlara göre fevkalade liberal bir demokrasi de, gayet şedit bir totaliter rejim de aynı halkın yönetme savına uygun olarak kurulabilmekte ve sürdürülebilmektedir. Kullanılan tanımların muğlaklığı ve çeşitliliği, en pekişmiş demokrasilerde bile liberal demokrasi karşıtı güçlü halk hareketlerine ve onların siyasal liderlerinin yükselmesine yol açabilmiştir.

Soğuk Savaş’ın bitiminden itibaren (1989 – 1991) süren küresel ve teknolojik gelişmeler yine bir halkçı (popülist) sava dayalı olarak farklı içerikte siyasal hareketlere, başta Kuzey Amerika ve Batı Avrupa olmak üzere, küresel olarak yol açmıştır.

Bu kitap işte tam bu ortamda ortaya çıkan bir başka küresel olgu olan

COVID-19 salgınının bu gelişmeleri nasıl etkileyeceği ve bizi nasıl bir dünyaya doğru yönlendirmekte olduğunu da araştıran bir çalışmadır.

Salgınla birlikte gittikçe keskinleşen tezatlıklar ve çatışmalar daha ciddi bir otoriter, hatta totaliter ülkelerin dünyasının mı, yoksa daha özgürlükçü liberal demokrasilerin dünyasının mı habercisidir? Bu ve benzeri soruların yanıtlarını merak edenler için bu hususların sadece yanıtı değil, aynı zamanda nasıl belirlenebileceği

hakkındaki çözümlemeler de içeren bir

yayın olarak Halk Yönetimi: Demokrasi

ve Popülizm Çatışmasında Dünya

okuyucuya sunulmaktadır.

(4)

97

İKTİSAT VE TOPLUM MART 2021 • SAYI: 125

Çalışkan (2019)’ın asıl sorusu Quataert (1979) ve Findley (1986)’den farklı olarak 1903 ve 1909 dönemini kapsayan reform ve kurumsal değişimlerin mali ve iktisadi sistemin etkinliğini arttırıp artırmadığıdır. Bu amaçla, araştırmacılar 1903 ve 1909 dönemini kapsayan ve Paris Borsası’nda işlem gören Osmanlı Konsolide Tahvili fiyat hareketlerini incelemiştir.

Hanedar ve Çalışkan (2019), tahvil fiyatlarının Osmanlı Devleti’nin borç ödeme kapasitesi ile yakından ilişkili olduğunu iddia etmektedirler.

Bu durumda, savaşlar ve isyanlar borçları arttırıp geri ödemeyi güçleştirebileceğinden, tahvile olan talebi ve fiyatları azaltabilmektedir. Tersi şekilde, anayasal sistem tesisi gibi idari keyfiliği sınırlama ihtimali olan reformlar, borçlanma düzeyini azaltabilmektedir.3 Böyle bir beklenti, var olan borçların geri ödenmesinin reform sonucunda kolaylaşması nedeniyle tahvile olan talebi ve fiyatı arttırmaktadır. Hanedar ve Çalışkan (2019), İkinci Meşrutiyet öncesinde yeni vergi uygulamaları, iktisadi çalkantılar ve isyanlar ile örtüşebilecek nitelikte bir tahvil fiyat düşüşü tespit etmemiştir. Bu bulgu, Quataert (1979) ve Findley (1986)’in aksine 1908 öncesi iktisadi sorunların ve siyasi çalkantıların Paris Borsası’nda Osmanlı tahvili yatırımcılarınca devletin kurumsal yapısını

tehdit edecek ve dönüşüm talebi yaratabilecek ölçüde önemli olarak algılandığı ve alttan gelen bir dalga olarak isyanların ve hoşnutsuzlukların anayasal sistemi değiştirecek kadar hayati olduğu iddiasını sorunlu hale getirmektedir.

Veriler ve inceleme yönteminin detayları nelerdir?

Yazıda, 1907-1909 dönemi için İzmir’e ait yağmur-yağış miktarları ve Londra Borsası’nda işlem gören Konsolide Tahvil fiyat verileri kullanılmaktadır.

Yağış miktarı verisi üretim ve fiyat değişkenlerinde İkinci Meşrutiyet dönemi süresince görülmesi muhtemel üretim azlığı, kıtlık gibi dalgalanmaları öngörebilmek için kullanılmaktadır.

Tarihi olguların veri kullanımı ile incelenmesinde çeşitli sorunlara rağmen, reform ve kurumsal değişim örneklerini inceleyen ve tahvil fiyatları verisi kullanan çalışmalar, ekonometrik metotlar ile etkin sonuçlar ortaya koyabilmektedirler (Bkz.

Dasgupta ve Ziblatt, 2015;

Stasavage, 2016). Benzer şekilde, İstanbul Borsası dahil farklı ülke pazarlarında Osmanlı tahvil fiyat hareketleri yardımıyla reform ve kurumsal değişimlerin yansımalarını inceleyen güncel çalışmalar mevcuttur (Bkz.

Mauro, Sussman ve Yafeh, 2006; Hanedar, Hanedar ve

Çelikay, 2017; Hanedar ve Çalışkan, 2019). Bu incelemeler, Osmanlı ekonomisine ilişkin veriler ve ekonometrik yöntem kullanımı ile tarihsel iddiaların derinleştirilebileceğini

göstermiştir. Bu çalışmalarda, tahvil fiyat verilerinin kullanım tercihi tahvil fiyatlarının ve dolayısıyla talebinin doğrudan devletin kurumsal varlığı ve idari sistemin etkinliği ile ilgili olmasıdır.

Öte taraftan, dinamik bir yapı arz eden tarihi olayların veriye bağlı incelemesinde dikkatli olunması da gerekmektedir.

Öyle ki, derinde var olan ilişkilerin ve yapıların ıskalanmasına ilave olarak tarihsel olguları günümüzün gözlüğü ile değerlendirmek hatalı yorumlara kapı aralayabilmektedir (Haupert, 2016: ss. 3–33). Ayrıca, iktisadi verilerin birçok faktör tarafından etkilenmesi nedeniyle tek bir araştırma sorusunu yanıtlamak güçleşebilmektedir. Ele aldığımız örnek açısından bu durumu değerlendirecek olursak, mal fiyatları ve üretim gibi iktisadi hayata ilişkin değişkenler birçok farklı faktörün etkilerini taşıyabilir. Bu gibi sorunlar ile baş etmek konusunda iktisat literatürü değişkenleri öngörme gücü olan ve diğer birçok faktörden etkilenmeyen rastlantısal nitelikli verileri kullanmaktadır. Yağış miktarı ve sıcaklık değerleri sıklıkla tercih edilmektedir. Bu tercih

(5)

konusunda temel neden, bu tip değişkenlerin rastlantısal olmaları nedeniyle hiçbir diğer faktör ile ilişki içinde olmamalarıdır. Dolayısıyla başka sorular ana araştırma hedefinin perdelenmesine engel olmayabilir (Miguel, Satyanath ve Sergenti, 2004). İlave olarak yağış miktarı değişkeni özellikle tarımsal sektörün üretimini belirlemek konusunda temel değişkendir (Hanedar, 2016;

Kalemli-Özcan, Nikolsko–

Rzhevskyy ve Kwak, 2020).

Son olarak, yağış miktarı gibi değişkenler üretim ve fiyat verilerine göre yüksek frekanslar ile, örneğin günlük düzeyde, ve daha az hata taşıyarak derlenebilmektedir. Özetle, yazıda kullanılan yağış miktarı verileri araştırma sorusunu cevaplamamızı bulanıklaştıracak herhangi bir diğer değişkenin etkisini yalıtacaktır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun tamamına dair yağış miktarı verisinin bulunmasındaki güçlük nedeniyle, İzmir ili için yağış miktarı verisi 1909–1907 dönemi için kullanılmıştır. Veri, İzmir merkezli eğitim veren Amerika kökenli International College tarafından tutulmuş kayıtlardan toplanmıştır.

Yağış miktarı inch cinsinden gösterilmiştir ve Şekil 1’de bir kısmı sunulan International College’in günlük ölçümlerine dayanmaktadır.

İkinci Meşrutiyet öncesinde, özelikle de iktisadi

dalgalanmaların gözlemlendiği dönemlerde, yatırımcıların kurumsal bir değişme olacağına

Kaynak: NOAA Central Library, Meteorological observations at International College: s. 3.

Şekil 2. Londra Borsası’nda günlük tahvil fiyatları.

Kaynak: Financial Times, London closing prices: s. 1.

(6)

99

İKTİSAT VE TOPLUM MART 2021 • SAYI: 125

dair bir beklenti içerisinde olup olmadıklarını belirleyebilmek için yazıda Osmanlı

Konsolide Tahvil fiyat verisi kullanılmaktadır. Konsolide Tahvilin Londra piyasasındaki fiyat verilerinin tercih nedeni, Konsolide Tahvilin incelenen dönemde standart borçlanma aracı olmasıdır. Aynı zamanda, Londra piyasasının borçlanma açısından temel merkez olması ve İngiliz yatırımcılarının Konsolide Tahvil için önemli bir hedef kitlesini oluşturmasıdır (Borsa Rehberi-1928, 1990).

Bu veri Şekil 2’de 1 Temmuz 1908 tarihine ait bir kısmı ortaya konulan, Financial Times gazetesinden derlenmiştir.

Bulgular İkinci Meşrutiyet’i

hazırlayan koşullar hakkında ne

göstermektedir?

Yazıda, ilk olarak, İkinci Meşrutiyet yani Temmuz 1908 ayı öncesinde yağış

miktarında ciddi bir azalış olup olmadığı incelenecektir.

Daha sonrasında eğer kıtlık ve üretim azalışlarını gösterecek bir gözlem mevcut ise, tahvil fiyatlarında dalgalanmalar olup olmadığı değerlendirilecektir.

Bu bağlamda inceleme için Şekil 3 ortaya konulmuştur.

Şekil 3, 1907 ve 1909 yılları arasında İzmir’deki yağış miktarı ve Konsolide Tahvilin Londra Borsası’ndaki 1903 ve 1909 dönemi için günlük kapanış fiyatlarını ve fiyat değişkenliğini (oynaklığını)4 göstermektedir.

Yuvarlak içerisinde bulunan bölge İkinci Meşrutiyetin başlangıç tarihi, 23 Temmuz 1908 ile Temmuz ayının bitimi arasında kalan dönemi ifade etmektedir.

Şekil 3’ün sol kısmında İzmir’deki yağış miktarı değişkeninin 1907 ve 1909 dönemindeki eğilimi (Bu seneki toplam yağış miktarı- içi boş çizgi- ve Geçen seneki yağış miktarı-içi dolu çizgi-)

gösterilmektedir. 1908 başında bir önceki yıla göre ciddi bir yağış düşüklüğü, yaklaşık olarak

% 50, olduğu görülebilmektedir.

Bu yağış miktarındaki azlık Mart 1908 tarihinden itibaren artış kaydetmektedir. Dolayısıyla 1907 yılı ciddi bir kıtlık dönemi iken (Quataert, 1979), İkinci Meşrutiyet’e yakın bir süreçte üretim sürecinde daralmaların ve kıtlığın artmış olması muhtemeldir. Şekil 3’ün 1908 sonu ve 1909’a doğru süreci gösterdiği bölüm incelendiğinde, yağış miktarlarının Kasım 1908 sonrası ve 1909 yılında birbirine yakınlaştığı görülebilmektedir.

Bu gözlem İkinci Meşrutiyet’ten sonra ücret artış talepleri bağlantılı bir grev dalgası yaşanırken (Karakışla, 1998), iktisadi yaşamdaki üretim noksanlığı ve kıtlık sorunlarının 1908 ve 1907 kadar kötü

olmadığını gösterebilmektedir.

Dolayısıyla yazıda ulaşılan göstergeler İkinci Meşrutiyet öncesi dönemde ciddi ve artan Şekil 3. 1907 ve 1909 dönemi günlük yağış miktarı ve Konsolide Tahvil fiyatları

Notlar: Veri ve grafikler yazar tarafından elde edilmiştir.

Kaynaklar: NOAA ve Financial Times, 1907–1909.

(7)

olduğunu desteklemektedir Bu bulgu, İkinci Meşrutiyet öncesinde kuraklık, üretim noksanlığı, vergi ve fiyat artışları ile paralel devam eden yerel isyanların varlığına işaret edebilmektedir.

Yazıda sonraki süreçte Şekil 3’ün sağ kısmında yer alan Konsolide Tahvil fiyatları ve fiyatlardaki oynaklık incelenmektedir.

Tahvil fiyatlarında İkinci Meşrutiyet’e yani Temmuz 1908 ayına gelirken bazı yüksek dalgalanmalar olduğu görülmektedir. Ancak bu dalgalanmalar giderek artış göstermemektedir. Dolayısıyla tahvil fiyatlarında oynaklığın geçici nedenler ile ilişkili olduğunu söylemek daha mümkündür. Ya da yatırımcılar bu sorunları ciddi bir reform ve kurumsal değişme yaratacak derecede önemli olarak

görmemişlerdir denilebilir.5 İkinci Meşrutiyet’in ilanı sonrasında fiyatlarda sürekli bir düşüş bulunmaktadır. Bu durum Hanedar ve Çalışkan (2019) tarafından ifade edildiği şekilde İkinci Meşrutiyet sonrasında çıkan kargaşalar nedeni ile borçların ödenmesinde ciddi bir risk artışı olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle, İkinci Meşrutiyet öncesi ciddi bir üretim ve vergi kaybı olduğu şüphesizdir. Ancak devlet sisteminde kurumsal değişme yaratabilecek bir dip dalga ortaya çıkmıştır demek

Özetle, bulgular İkinci Meşrutiyet öncesinde tarihi çalışmalar tarafından ifade edildiği şekilde kıtlık ile bağlantılı iktisadi sorunların şiddetli şekilde varlığını desteklemektedir. Öte taraftan, bu tip iktisadi sorunlar ile bağlantılı olması muhtemel gerginliklerin anayasal değişim yönünde bir talep ile sonuçlandığını söylemek çok mümkün gözükmemektedir.

Böyle bir talebin, doğrudan devletin borcunu ödeme olasılığı ve kurumsal değişme bağlantısını gösteren tahvil fiyatlarında dalgalanma olarak yansımasını bulmuş olması gerektiği açıktır. Bu bulguyu destekleyecek şekilde, tarihi konularda güncel bilgi vermesi muhtemel Financial Times gazetesi İkinci Meşrutiyet öncesi, Resneli Niyazi Bey’in Makedonya dağlarına çıkışı gibi, sorunlara sütunlarında detay vermeden ve anayasal sistemin tesisinin hemen öncesinde yer vermiştir.6 Bu gerilimlerin fiyat üzerindeki etkisinin sınırlı kaldığı ifade edilmektedir (Financial Times, Continental Bourses, 17 Temmuz 1908:

s. 1). İkinci Meşrutiyet’in ilanından bir iki gün sonra ise anayasal sistemin tesisi sonucu bir iki gündür devam eden fiyat dalgalanmalarının yerini iyileşmelere bıraktığı ileri sürülmüştü (Financial Times, Continental Bourses, 25

s. 1). Ancak bu iyileşmenin pek de uzun süreli olmadığı fiyatların düşme eğiliminde olmasından anlaşılabilmektedir.

İkinci Meşrutiyet sonrası grev dalgasının da bu süreçte tahvil fiyatındaki düşmeyi tetiklediği görülmektedir. Nihai olarak, sonrasında isyanları teşvik edebilecek kadar önemli olan İkinci Meşrutiyet’in öncesindeki olaylarla ilişkili olmaktan ziyade, beklenmedik veya tepeden gelen bir sürpriz olay olarak nitelenmesi mümkündür denilebilir.

Sonuç Yerine

İnceleme sonucunda, İkinci Meşrutiyet yani Temmuz 1908 öncesinde yağış noksanlığı ve dolayısıyla bir üretim kaybının olmuş olduğu tespit edilmiştir.

Tarihsel araştırmaların da desteklediği bu durum, dönem içerisinde yoğun bir şekilde var olan bölgesel isyanlar ile ilişkilendirilebilir.

Sonrasında, bu kıtlık süreci ve olası isyanların İkinci Meşrutiyet döneminde tahvil fiyat dalgalanmaları ile ilişkisi incelenmiştir. Bulgular, İkinci Meşrutiyet öncesinde tarihi çalışmalar tarafından ifade edildiği şekilde kıtlık ile bağlantılı yoğun bir tahvil fiyat hareketi veya kurumsal değişim beklentisi göstermemektedir.

Bu sonuç iktisadi sorunların varlığına rağmen anayasal niteliği olan kurumsal değişim

(8)

101

İKTİSAT VE TOPLUM MART 2021 • SAYI: 125

konusunda bir alt dalganın etki gücünün tarihsel bir örnek bağlamında zayıf olduğunu ifade etmektedir.

Üstünden yaklaşık bir asır geçmesine rağmen, İkinci Meşrutiyet süreci Türkiye’nin yaşadığı reform nitelikli değişimleri anlamak açısından önem teşkil etmektedir. Öyle ki bulduğumuz sonuç balon niteliğine sahip kısa soluklu reform hareketlerinin alttan gelen değişim isteklerinin başarısız veya cılız olması ile paralel seyir izleyebileceğini göstermektedir. Osmanlı İmparatorluğu özelinde, bu sonuç telgraf gibi iletişim teknolojilerinin yaygın olmaması yanında var olan politik yapıların katılımcı karakterinin düşük olması gibi nedenlerden kaynaklanabilir.

Dolayısıyla, sonuçlar ile günümüz açısından reform nitelikli uygulamaların veya anayasal değişimlerin ancak alt kesimleri sürece dahil edebilecek yaygın ve katılımcı kurumlar ile teknolojik imkanlar sayesinde mümkün olabileceği şeklinde bir çıkarımda bulunmak kalıcı gözükmektedir. Sonuç olarak, yazı güncel anayasal ve kurumsal değişim süreçlerinin temelini oluşturan bir tarihsel olgu üzerine inceleme yaparak bugüne de ışık tutabilecek bir öneme sahip olmaktadır.

Yazı, yenilik olarak, veri kullanımı sonucunda İkinci Meşrutiyet süresini

derinlemesine değerlendirmeyen tarihsel nitelikli çalışmaların sonuçlarına, daha tutarlı bulgular ile katkı yapmaktadır.

Çalışma, yürütülmekte olan bir projenin öncül sonuçlarını paylaşmaktadır. Bu nedenle, sonuçların dikkatli bir şekilde yorumlanması gerekmektedir.

İleriki süreçte toplanan yeni veriler ve arşiv belgelerine dair içerik incelemeleri ile sonuçlar ve incelemelerin daha derinleştirilmesi mümkün olacaktır.

Teşekkür

Yazı araştırmacı olarak dahil olduğum 118K499 numaralı TÜBİTAK projesi kapsamında öncül nitelikte bir değerlendirme içermektedir. Konu hakkında sağladığı bilgi ve katkı için İhsan Seddar Kaynar’a, veri toplama sürecindeki yardımları için Belgin Gizem Girgin, Sezgin Uysal, Yunus Yıldız’a teşekkür etmek isterim.

Kaynaklar:

Abramitzky, R., (2015), “Economics and the modern economic historian”. The Journal of Economic History ,75(4), 1240–1251.

Berkes, N., (2010), Türkiye’de Çağdaşlaşma, YKY, İstanbul.

Borsa Rehberi-1928, (1990), Osmanlı dönemi borsa ve mali sistemi, Cilt 2. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Yayınları, İstanbul.

Dasgupta, A., Ziblatt, D., (2015),

“How did Britain democratize?

Views from the sovereign bond market”, Journal of Economic History, 75(1), 1–29.

Financial Times, (17 Temmuz 1908), Continental Bourses, 1.

Financial Times, (25 Temmuz 1908), Continental Bourses, 1.

Financial Times, (27 Temmuz 1908), Continental Bourses, 1.

Findley, C. V., (1986), “Economics bases of revolution and

respression in the late Ottoman Empire”. Comparative Studies in Society and History, 29(1), 81–106.

Hanedar, A. Ö., (2016), “Effects of wars and boycotts on international trade: Evidence from the late Ottoman

Empire”, The International Trade Journal, 30(1), 59–79.

Hanedar, A. Ö., Çalışkan, M., (2019), “İdari ve mali reformların iktisadi yansımaları: 1903- 1909 döneminde Osmanlı İmparatorluğu ve tahvil fiyatları”, Finans Politik &

Ekonomik Yorumlar, 56(650), 159–183.

Hanedar, E. Y., Hanedar, A. Ö. ve Çelikay, F., (2017), “Reforms and supervisory organizations:

Lessons from the history of the Istanbul Bourse, 1873–1883”.

Research in Economic History 3, 115–137.

Haupert, M., (2006), “History of Cliometrics”. Diebolt C., Haupert M. (Ed.), Handbook of Cliometrics, Springer, Berlin.

House of Commons Parlimentary Papers, (1909), Correspondence respecting the constitutional movement in Turkey, 1908, Cd., No. 1, 4529, London.

Kalemli-Özcan, S., Nikolsko–

Rzhevskyy, A., Kwak, J. H.,

(9)

to flow? Evidence from historical rainfall” Journal of Development Economics, 147, 102537.

Kansu, Aykut, (1995), 1908 Devrimi, İstanbul, İletişim Yayınları.

Karakışla, Y. S., (1998), “Osmanlı İmparatorluğu’nda 1908 Grevleri”, Toplum ve Bilim, 78, 187–208.

Mauro, P., Sussman, N., Yafeh, Y.

(2006). Emerging markets and financial globalization: Sovereign bond spreads in 1870–1913 and today. Oxford: Oxford University press.

NOAA Central Library,

Meteorological observations at International College, https://

library.noaa.gov/Collections/

Digital-Docs/Foreign-

Climate-Data/Turkey-Climate- Data#o38463521, Erişim Tarihi:

1.1.2021.

Quataert, D., (1979), “The Economic Climate of the Young

Journal of Modern History, 51, 1147–1161.

Stasavage, D., (2016), “What we can learn from the early history of sovereign debt”. Explorations in Economic History, 59, 1–16.

Son Notlar

1. Bu dönemde iktisadi yaşamın kriz içerisinde olduğu ileri sürülebilir. Öyle ki ücret artışları talepleri ile bir seri işçi grevi kısa süreli olsa da İkinci Meşrutiyet sonrasında etkisini hissettirmiştir. Ayrıca bu grevlerin 1908’e doğru yaşanan iktisadi sorunların birikimi ve 1907 finansal krizi ile ilgisi olması muhtemeldir (Karakışla, 1998).

2. Tahvil piyasasındaki yatırımcılar genel olarak üst gelir guruplarına mensupturlar. Bilginin iyi değerlendirilememesi sonucunda bu gurupların kayıpları

önemli ölçülerde olacaktır.

Dolayısıyla, idari yetkilerin

akışının etkin değerlendirilmesi ve fiyatlarda yansımasını bulması muhtemeldir.

3. Fiyat Değişkenliği (Oynaklığı) için ilk başta getiri

hesaplanmıştır. Getiri=ln(Fiyatt/

Fiyatt-1) ile hesaplanmıştır.

Getiri serisinin ortalamasının 0 olması nedeniyle, oynaklık Getiri serisinin karesi alınarak hesaplanmıştır.

4. Yüksek bir dalgalanma 31 Mart Vakası sürecinde, yani İkinci Meşrutiyet sonrası Nisan 1909 döneminde gözlemlenmektedir.

5. Genelde küçük rütbede yer alan askeri memurların isyan nitelikli hareketleri Temmuz 1908 ortasında İngiliz resmi yazışmalarında yer almakta ve bu girişimlerin anayasal sistemin yeniden tesisi talepleri ile ilişkisi İkinci Meşrutiyet’in resmi ilanına yakın tarihlerde görünür hale gelmektedir (House of Commons Parlimentary Papers.

1909: ss. 1–4).

Aynalı Salon, hem önemli bir ekonomi tarihi çalışması hem de aynı hatalardan bazılarına ikinci bir kez daha düşmekten nasıl kurtulduğumuza dair esaslı bir incelemedir. Sadece Büyük Bunalım tarihinden çıkarılan derslerin toplumun çağdaş ekonomik sorunlara verdiği yanıtı şekillendirmeye devam ettiğini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda Büyük Durgunluk tecrübesinin Büyük Bunalım hakkındaki düşüncelerimizi nasıl kalıcı bir biçimde değiştireceğini de gözler önüne seriyor.

Barry Eichengreen Aynalı Salon

Referanslar

Benzer Belgeler

In this section, the most important focus developed in personnel scheduling has been nurse scheduling. There are both clinical and cost imperatives associated with

(Değerlendirme yılı içinde iĢe yerleĢen bir önceki yılın Yüksek lisans mezun sayısı / Değerlendirme yılının bir önceki yılında mezun olan toplam Yüksek

Ders dağılımına ilişkin olarak alan ve meslek bilgisi ile genel kültür dersleri dengesi, zorunlu- seçmeli ders dengesi, kültürel derinlik kazanma, farklı disiplinleri tanıma

Öte yandan, Yapı Müteahhitlerinin Kayıtları İle Şantiye Şefleri ve Yetki Belgeli Ustalar Hakkında Yönetmeliğin 10.maddesinin 2.fıkrasında “şantiye şefi; yapım

Her ne kadar muhalifleri bir sözde bilim olduğunu ileri sürse de NLP’nin hipnoz gibi beyin yıkama için kullanılabileceğine inananlar da var.. Konuş- ma dilinizi

• Pandemi döneminde, Uzaktan öğretim sürecinde öğrencilerimiz ve öğretim elemanlarımızın sisteme entegrasyonu sağlayabilmek açısından pandemi.bandirma.edu.tr uzantılı

• Mütevelli Heyeti Başkanımız Sayın Bedrettin Dalan, Kurumsal Değerlendirme Takımı onuruna ĐSTEK Göztepe Sosyal Tasislerinde bir yemek vermiştir. • Kurumsal

Bu amaçla kurumsal yatırımcı olarak yatırım fonları, sigorta şirketleri ve emeklilik fonları ele alınacak, dünyadaki ve Türk sermaye piyasasındaki gelişimi yıllar