• Sonuç bulunamadı

3736 numaralı Mardin kazası nüfus defterinin transkripsiyon ve değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "3736 numaralı Mardin kazası nüfus defterinin transkripsiyon ve değerlendirilmesi"

Copied!
260
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNİN TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Ekrem DEMİR YÜKSEK LİSANS TEZİ

(2)

T.C.

BATMAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNİN TRANSKRİPSİYON VE

DEĞERLENDİRİLMESİ Ekrem DEMİR YÜKSEK LİSANS TEZİ

Tarih Anabilim Dalını

Eylül-2016 BATMAN Her Hakkı Saklıdır

(3)
(4)
(5)

iv ÖZET

YÜKSEK LİSANS TEZİ

3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNİN TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Ekrem DEMİR

Batman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Mustafa Nuri TÜRKMEN 2016, 249 Sayfa

Jüri

Prof. Dr. Mustafa Nuri TÜRKMEN Yrd. Doç. Dr. Tekin İDEM Yrd. Doç. Dr. Efe DURMUŞ

Nüfus, yeryüzünde sınırları belirli bir alanda, belirli bir zamanda bulunan insanların oluşturduğu toplam sayı olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde dünya ülkelerinin üzerinde durduğu önemli konulardan birisi de nüfustur.

Osmanlı Devleti tarihi incelenirken, kaynakların başında arşiv belgeleri gelmektedir. Bu belgeler içerisinde yer alan nüfus defterleri de, insan, mekan, zaman unsurlarını birlikte taşıdığı için, sosyo-demografik özellikleri ve şehir tarihini aydınlatma konusunda vazgeçilmez niteliktedir.

Osmanlı Devleti'nde XIX. yüzyıldan önce kaydedilmiş olan tahrir ve avârız defterleri demografik bir amaçla tutulmamıştır. Bu tahrirlerde esas tutulan birim, vergiyi ödeyecek olan hâne birimiydi. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde modern anlamda nüfus sayımları yapılmaya başlanmıştır. Sayım sırasında tutulmuş olan kayıtlarda, kişinin adı, lakabı, baba adı, yaşı, fiziki özellikleri, mesleği, resmi veya dini statüsü hakkında bilgiler yer almıştır.

Burada inceleyeceğimiz Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki nüfus defterleri serisi içerisinde 3736 Numaralı Mardin Kazası nüfus defteridir. Bu çalışmada, 1835 yılında Mardin Kazası'nda ikamet eden Müslüman ve Gayrimüslim toplumların nüfusu ve nüfus hareketleri, görevli memurların isimleri ve kullandıkları unvanlar, göç ve nakiller hakkında ilk elden bilgi sahibi olma imkanı bulacağız. Yine bölgedeki mahalli idareciler; muhtarlar, imamlar, özürlüler, insanların meslekleri ve fiziksel özellikleri gibi bölgesel tarih yazımında önemli ayrıntılar yer almaktadır.

(6)

v ABSTRACT MS THESİS

THE TRANSCRIPTION AND EVALUATION OF MARDİN DISTRICT'S POPULATION BOOK REGISTERED WITH THE NUMBER OF 3736

Ekrem DEMİR

Batman University, Institute of Social Sciences The Department of History

Advisor: Prof. Dr. Mustafa Nuri TÜRKMEN 2016, 249 Pages

Jury

Prof. Dr. Mustafa Nuri TÜRKMEN Asst. Prof. Dr. Tekin İDEM Asst. Prof. Dr. Efe DURMUŞ

Population is defined as the total number of people who live in a certain period of time and a certain geographic area in the world. Today, one of the main issues that countries in the world have been examining is the population.

Archival documents are the primary sources while the history of the Ottoman Empire is examined. Since the population registries in the archival documents also covers the elements of people, place and time together, they are indispensable in enlightening the history of the cities and their socio-demographic characteristics.

Cadastral record books and tax registry books (Extraordinary Tax in Ottoman Empire) enregistered before the 19th century weren’t kept for demographic purposes. The main unit in those cadastral record was the household unit which would pay the taxes. The modern population censuses were began to hold in the 19th century in the Ottoman Empire. In the census records, the information about a person's name, nickname, father's name, age, physical characteristics, occupation, the official or religious status were included.

This study aims to examine the registry of Mardin District registered with the number of 3736, which is available in the population registry of the Prime Ministry Ottoman Archive.

In this study, we will be able to obtain the opportunity to learn first-hand information about the population and population movements of Muslim and non-muslim communities residing in Mardin District in 1835, along with the names of the officers and the titles they use, migration and transfers. In addition, there are significant details in regional historiography such as local governments in the region; headmen, imams, the disabled, human occupations and physical properties.

(7)

vi ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan yıkılışına kadar çeşitli dönemlerinde modern nüfus sayımı niteliğinde olmayan, sayımlar yapılmıştır. Erken dönem Osmanlı nüfusuyla ilgili yapılan çalışmaların, ''Tapu Tahrir Defterleri'' üzerinde yapıldığı görülmektedir. Bu defterlerde, Osmanlı Devleti egemenliğindeki her köy ve kasabadaki yetişkin erkek nüfusun, sahip oldukları toprak miktarını, tabî oldukları vergilere dair rakamları, kendi isimleri ve babasının isimleriyle beraber tek tek kaydedilmiştir. Bu sayımlar demografik açıdan son derece mühimdir. Tahrir defterlerin sayımı XVI. yüzyıl sonlarına kadar devam etti. Tahrir sayımının yerini daha sonra ''avârız'' ve ''cizye'' defterleri aldı. Modern ilk nüfus sayımı XIX. yüzyılda II. Mahmut dönemimde yapıldı. 1826 tarihinde Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması sonucunda yeni kurulan orduya asker temin etmek amacıyla sadece erkek nüfus sayıldı. İlk genel nüfus sayım tarihi olarak 1831 gösterilmektedir ve bu sayım Osmanlı Devleti'nin hakim olduğu bütün topraklarda değil ancak belli bölgelerinde yapılabildi. Daha sonra 1844, 1882, 1885, 1907 ve 1915 tarihlerinde de nüfus sayımları gerçekleştirildi ve sonuçları başkentte kurulan Ceride Nezaretinde toplandı. İmparatorluk bu sayımlardaki amacı hem vergi veren nüfusu tespit etmek hem de asker kaçaklarının önüne geçmeye çalıştı. Bir de siyasi arenada belli başlı sorunlar karşısında nüfus gücünü kullanmak istemiştir.

Bu çalışma 1835 tarihinde Mardin Kazasında yaşayan Müslüman ve Gayrimüslim milletlerin XIX. yüzyıldaki demografik yapısını, nüfus hareketlerini 3736 Numaralı Mardin Kazası nüfus defterini temel alarak ortaya koymayı amaçlamaktadır. Üç bölümden oluşan çalışmanın Giriş kısmında çalışmanın amacı, Mardin isminin menşei, geçirdiği tarihi dönemler, Osmanlı Devleti'nde yapılan tahrir sayımları ve modern nüfus sayımları hakkında bilgi verildi. Birinci bölümde, 1835 tarihli 3736 Numaralı Mardin Kazası nüfus defterinin tanıtımı, Mardin Kazası'nın mahalleri ve o tarihte Mardin Kazası'nda yaşayan Müslüman nüfusun mahallere dağılımı ve Müslüman nüfusun dini ve resmi görevlileri, meslek erbabı ve özür durumları hakkında bilgiler verildi. İkinci bölümde ise Osmanlı Millet Sistemi hakkında bilgi verildikten sonra 3736 Numaralı Mardin Kazası nüfus defterine göre Mardin Kazası'nda yaşayan Gayrimüslim milletlerin nüfusu, dini görevlileri, özür durumları, hangi mesleklerin olduğu ve Gayrimüslimlerde kullanılan dini (İbrahîmi) ve etnik isimler hakkında bilgi verildi. Üçüncü bölümde ise 3736 Numaralı Mardin Kazası nüfus defterinin aslına uygun olarak

(8)

vii

günümüz Türkçesine çevirisi ve orijinal hali yer almaktadır. Sonuç bölümünde ise yapılan çalışmanın değerlendirilmesi yapılmıştır.

En az yanlışla okumaya çalıştığımız, bu kayıtların okunuşunda bazı telaffuz ve okuma hatalarımızın bulunacağı muhakkaktır. Ayrıca kâtip hatasından kaynaklanan yanlışlar da mevcuttur. Doğruluğundan emin olmadığımız kelimelerin yanına soru işareti (?) konulmuştur. Silinmiş veya okuyamadığımız yerlerde genellikle boş bırakılmıştır. Çalışmamızı bu ufak tefek eksikliklerle bitirmeye karar vermiş bulunmaktayız.

Bu vesileyle araştırmamızın bir tez çalışması olarak ortaya çıkmasında, bana zamanı ayırıp beni yönlendiren, görüşlerini esirgemeyen, gerek tez konusunu belirlememde gerekse konuyu araştırmamda verdiği destek ve katkıları için saygı değer danışman hocam Prof. Dr. Mustafa Nuri TÜRKMEN'e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Ekrem DEMİR BATMAN-2016

(9)

viii İÇİNDEKİLER TEZ BİLDİRİMİ ... iii ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi İÇİNDEKİLER ... viii KISALTMALAR ... x GİRİŞ ... 1 1. TARİHTE MARDİN ... 4

1.1. Mardin İsminin Menşei ... 4

1.2. Osmanlı Fethine Kadar Mardin Tarihi ... 5

1.3. Osmanlılar Döneminde Mardin ... 6

2. OSMANLI DEVLETİ'NDE TAHRİR VE NÜFUS ... 8

3. OSMANLI DEVLETİ'NDE MODERN NÜFUS SAYIMLARI ... 11

BİRİNCİ BÖLÜM 1. 3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ... 13

2. 3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNE GÖRE MARDİN KAZASININ MAHALLELERİ ... 16

2.1. Mahalle-i Eminü'l-din Aliye'l-rahman'ın Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 16

2.2. Necmeddin Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 16

2.3. Latifiye Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 17

2.4. Meşki Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 17

2.5. Bâb-ı Cedîd Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 17

2.6. Şeyh Çâbuk Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 18

2.7. Mahalle-i Şeyh Şeydullah'ın Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 18

2.8. Mahalle-i Câmi' Kebir'in Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 18

2.9. Tekir Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 19

2.10. Şehiddiye Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 19

2.11. Mahalle-i Medrese'nin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 19

2.12. Gülasiye Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri ... 20

(10)

ix

3. MARDİN KAZASINDAKİ MÜSLÜMAN ÇİNGELERİN HANE VE NÜFUSU

... 21

İKİNCİ BÖLÜM 1. OSMANLI DEVLETİ'NDE MİLLET SİSTEMİ ... 24

2. 3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNE GÖRE MARDİN KAZASINDA YAŞAYAN GAYRİMÜSLİM MİLLETLER ... 27

2.1. Yâkûbi Milletinin Hane ve Nüfusunun Genel Özellikleri ... 27

2.2. Süryâni Kâtolik Milletinin Hane ve Nüfusunun Genel Özellikleri ... 30

2.3. Keldâni Kâtolik Milletinin Hane ve Nüfusunun Genel Özellikleri ... 32

2.4. Ermeni Kâtolik Milletinin Hane ve Nüfusunun Genel Özellikleri ... 34

2.5. Yahûdi Milletinin Hane ve Nüfusunun Genel Özellikleri ... 36

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1. 3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNİN TRANSKRİPSİYONU ... 39

2. SONUÇ ... 190

KAYNAKLAR ... 191

EKLER ... 195

EK-1: 1835 Tarihli Mardin Kazası Nüfus Defteri ... 195

ÖZGEÇMİŞ ... 249

TABLO LİSTESİ Tablo 1: 1835'de Mardin'de yaşayan Resmi ve Dini Görevliler ... 22

Tablo 2: 1835'de Mardin'deki Müslümanların Meslek Grupları ... 23

Tablo 3: 1835'de Mardin'deki Müslümanların Özür Durumları ... 24

Tablo 4: Yâkûbi Milletinde Kullanılan Dini (İbrahîmi) ve Etnik İsimler ... 29

Tablo 5: Süryâni Kâtolik Milletinde Kullanılan Dini ve Etnik İsimler ... 32

Tablo 6: Keldâni Kâtolik Milletinde Kullanılan Dini ve Etnik İsimler ... 34

Tablo 7: Ermeni Kâtolik Milletinde Kullanılan Dini ve Etnik İsimler ... 35

Tablo 8: Yahûdi Milletinde Kullanılan Dini ve Etnik İsimler ... 37

Tablo 9: 1835'de Mardin'deki Gayrimüslim Milletlerin Dini ve Resmi Görevlileri ile Özür Durumları ... 37

(11)

x KISALTMALAR

A.g.e. :Adı geçen eser A.g.m. :Adı geçen makale A.g.t. :Adı geçen tez Bkz. :Bakınız

BOA :Başbakanlık Osmanlı Arşivi C. :Cilt

Çev. :Çeviren H. :Hicri Haz. :Hazırlayan M. :Miladi

MEBİA :Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi NFS.d :Nüfus Defterleri

nr. :numara s. :sayfa S. :Sayı

TDVİA :Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi TTK :Türk Tarih Kurumu

Y. :Yıl yay. :yayın

(12)

GİRİŞ

Nüfus, sosyo-ekonomik bakımından bir toplumun kalkınmasına neden olan en büyük faktörlerden birisidir. Bir toplumun iktisadi, sosyal ve kültürel bakımından birçok olayları da açıklamakta önemli bir rol oynamaktadır. İnsanın maddi ve manevi durumu, fiziki kuvveti, sahip olduğu sermayesi, üretim ve tüketim imkanı, diğer insanlarla yakınlığı ve bir çok açıklamalar bu defterlerde yer almaktadır1. Osmanlı

nüfus defterleri, bu konulara ilgi duyanlar için şimdiye kadar hiç kimsenin ulaşmadığı bilgiler olarak araştırılmayı beklemektir.

Osmanlı Devleti kuruluşundan yıkılışına kadar belli aralıklarla nüfus ve arazi tahrirleri yapmıştır. Yeni fethedilen yerlerin hemen sayımını yapmışlar ve değişiklikleri tespit etmek için de yaklaşık otuz yılda bir bunları yenilemişlerdir. Tahrir, en başta tımar sisteminin bir gereği olarak bölgedeki gelir kaynaklarının tespitine dayanıyordu. Tahrirde şehir, kasaba, köy ve çiftlikler birer birer dolaşılarak buralarda oturan vergi mükellefleri, içlerinde vergiden muaf olanlar varsa hangi vergiden ne sebeple muaf oldukları yazılır; bunun yanında topraklı ve topraksız köylüler, evli ve bekar haneler, meslek grupları, ilmiye mensupları, ihtiyar ve sakatlar ayrı ayrı kaydolunurdu. Bu sayım ve yazım defterleri Osmanlı Devleti'nin XVI. yüzyıldaki nüfus hareketleri için önemli kaynaklardandır. Tahrir kayıtları, XVII. yüzyıl ortalarından itibaren ise çeşitli iç ve dış meseleler yüzünden terk olunduğu bunu yerine avârız2 ve cizye3 defterleri kullanılmaya

başlanmıştır. XVIII. yüzyıl sonlarına kadar tutulan bu defterlerde sadece vergilere tabi nüfusla ilgili bilgiler yer almaktadır. Söz konusu defterlerde nüfusla ilgili en önemli veriler şüphesiz ''hâne'' ve yetişkin vergi mükellefi erkeklere ait ''nefer'' bilgileridir. Hane sayısı 5 katsayısıyla çarpılarak tahmini nüfus rakamları elde edilmektedir4.

XIX. yüzyıla geldiğinde Sultan II. Mahmut döneminde (1808-1839) Osmanlı Devleti'nde yaşanan iç ayaklanmalar, savaşlar ve devlet kademelerindeki çeşitli bozukluklar nedeniyle gerek ordu sisteminde, gerekse bürokratik ve mali açıdan çeşitli yenilikler ve düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Yeniliklerin önündeki en büyük engel olan, Yeniçeri Ocağı kaldırılarak yerine ''Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye'' adıyla yeni bir ordu kuruldu. Yeni teşkil edilen ordu için gerekli erkek nüfus ve mali kaynakların belirlemesi amacıyla genel bir nüfus sayımı yapılmasına

1 Vala Sylejmani, 1844 Tarihli Nüfus Defterlerine Göre Prizren Kazası, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2013, s.9.

2 Avârız ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: Halil Sahillioğlu, ''Avârız'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.4, 1991, s.108-109. Ömer Lütfi Barkan, ''Avârız'', MEB İslam Ansiklopedisi, C.2, s.13-19.

3 Halil İnalcık, ''Cizye'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.8, 1993, s.45-48. 4 Sylejmani, a.g.t., s.10.

(13)

gerek duyuldu. Osmanlı-Rus Savaşı'nın çıkmasıyla istenilen başarı sağlanamadı. İlk nüfus sayımından 13 yıl sonra 1844 yılında askere gidebilecek erkek potansiyeli tespit etmek için ikinci defa nüfus sayımı yapılmaya karar verildi. Sayıma giden memurların çok dikkatli davranmaması, askere gitmek istemeyenlerin yanlış bilgiler vermesi, gayrimüslim din adamlarının kendi cemaatleri hakkında doğru bilgi vermemesi başarısızlığın nedenleriydi. Sonuçlar Ceride Nezareti'nde toplandıysa da devlet resmi sonuçları ilan etmedi. 1844 sayımından sonra daha kapsamlı nüfus sayımları yapıldı. Bu sayımlarda nüfus, yaşa, cinsiyete, medeni durumuna, etnik ve dinsel duruma, mesleğe, doğum yerine vs. göre kategorilere ayrılmıştır5.

II. Mahmut tarafından yaptırılan 1831 nüfus sayımı Anadolu ve Rumeli'de yapılıyor diğer eyaletler dışarıda bırakılıyordu. 1835 yılında hem Diyarbakır Eyaleti'ne bağlı Mardin'de hem de Bağdat Eyaleti'nde yerel nüfus sayımları yapılmaya başlanmıştır6.

Çalışmamıza konu olan defter H.1251 (M.1835) yılına ait, Mardin Kazası'nda yapılan ilk nüfus kayıtlarını içermektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan Nüfus Defterleri (NFS.d) fonunda kayıtlı, 3736 Numaralı Mardin Kazası nüfus defteri, Mardin Kazası'nda bulunan Müslüman ve Gayrimüslim topluma ait nüfus bilgilerini içermektedir.

Bu çalışmamızda; Mardin isminin menşei nereden geldiği, Mardin'in geçirdiği tarihî dönemler nelerdir? Osmanlı Devleti'nin klasik döneminde nüfus kayıtları hangi amaçla ve nasıl yapılmıştır. Osmanlı Devleti'nde modern nüfus sayımının ne zaman hangi maksatlarla yapıldığı ve elde edilen verilerin demografik açıdan sonuçları nelerdir? 3736 Numaralı Nüfus Defterine göre Mardin Kazası'nda yaşayan nüfusun dağılımı nasıl gerçekleşmiştir. Mardin Kazası'nda hangi Gayrimüslim milletler bulunmaktadır. Müslüman ve Gayrimüslim toplumda bulunan resmi ve dini görevliler, meslek grupları, özür durumları, kullanılan isimler hangileridir. Bu gibi sorular çalışmamızın amacını oluşturur.

Tez çalışmamızın kaynakları; Başbakanlık Osmanlı Arşivi NFS.d fonunda kayıtlı 3736 Numaralı Mardin Kazası nüfus defteri incelenmiştir. Arşiv kaynağının yanında Osmanlı nüfusu ve Mardin tarihi ile ilgili araştırma kaynaklar; yazılmış kitaplar, makaleler, bildiriler, ansiklopedi maddeleri, yüksek lisans ve doktora tezlerinden mümkün olduğunca faydalanılmıştır. Defterin transkribi sırasında, Şemsettin

5 Sylejmani, a.g.t., s.11.

(14)

Sami'nin Kâmus-ı Türkî'si, Ferit Develioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgatı, M.Zeki Pakalın'ın Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü'nden yararlanılmıştır.

(15)

1. TARİHTE MARDİN

1.1. Mardin İsminin Menşei

Bu hususta çeşitli tahmin ve rivayetler vardır. J. von Hammer Mardin'e Marde denildiğini eski yunan coğrafyacılardan naklen, zikrederek bu kelimenin menşeinin muharip bir kavim olan Marde'lerle ilgili olduğunu yazarlar. Hammer'e göre, Marde'ler İran hükümdarlarından Ardeşir (226-241) tarafından buraya yerleştirilmiştir. Şehir ve kavim isimleri arasındaki ayniyet, Mazı-dağı havalisinde oturan Yezidilerin şeytana tapmaları, eski bir İran ananesinin devamı olarak şer'e ibadet eden Marde'lerin bu bölgeye yerleştirilmelerinin delillerdir7.

Mardin'den ilk defa doğrudan doğruya bahseden müellif M.S. IV. yüzyıl Roma tarihçilerinden Antakyalı Ammianus Marcellinus'tur. O, Diyarbakır-Nusaybin yolunun Izala dağı üzerinden, Maride ve Lorne kaleleri arasından geçtiğini kaydeder. Burada geçen adı geçen ''Maride'' Mardin'dir. Lorne'nin Mardin'in doğusundaki Kal'at al-Marat olduğu tahmin edilmektedir. Ermenice kaynaklarda da Mardin ismine Merdin, Süryani kitaplarında Merdo, Merdi, Merde, Marda ve Mardin okunuşlarına rastlandığı, Süryani imla farklarının bu kelimenin belirli, belirsiz ve çoğul şekillerindeki ayrılıklarından doğduğu izah edilmektedir. Yine Süryanileri, Mardin'in halk arasındaki telaffuzunun Merdin olduğunu, bunun da Süryani dilinde kale anlamına gelen Merdo'nun çoğulu olduğunu bildirerek bu havalide bulunan dört meşhur kaleyi sayarlar. Bunlardan ilk ikisi Mardin ve Kal'at al-İmra kaleleri, diğer ikisi de Mardin'in bir saat kadar güneydoğusundaki Deyr Zaferan manastırının gerisindeki sırtlarda bulanan iki kaledir8.

Mardin ismi ilk olarak IV. yüzyılda Romalı Tarihçi Ammianus Marcellinus tarafından kullanılmıştır. Amid’den Nusaybin’e giden yol güzergâhı üzerinde bulunan yerleşmenin

”Maride Kalesi” olarak anıldığına dikkat çekmektedir. Süryani dilinde Marde kelimesi

“tek kale” anlamına gelmektedir9.

Mardin adının ilk geçtiği İslam kaynaklarından biri Ebu Yusuf'un (ö.182/798) Kitabü'l-Harac'ıdır. Eserde İslam fethi öncesi el-Cezire topraklarının Bizans ve Sasaniler'e ait bölümleri anlatılırken, Mardin ile dağlık kesimindeki Dara ve Tur Abdin'in Bizanslılar'ın; Mardin'in hemen güneyinden başlayarak Sincar'a kadar uzanan ovanın ise İranlılar'ın hakimiyetinde olduğu kaydedilmektedir. Mardin'in, Tur Abdin ve Dara ile beraber 640 yılında İyaz b. Ganm kumandasındaki İslam ordusu tarafından

7 Nejat Göyünç, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, TTK, Anakara 1991, s.4. 8 Göyünç, a.g.e., s.6.

(16)

fethedildiğini belirtir ve ardından bölgede yoğun bir Arap iskanının olduğunu kaydeder10.

1.2. Osmanlı Fethine Kadar Mardin Tarihi

Mardin şehri ve havalisi Roma İmparatorluğu'nun, daha sonra Bizanslıların Sasanilerle (224-642) mücadelelerinde ehemmiyetli bir yer işgal eder. Mardin, Tur Abdin ve Dara ile birlikte 640 senesinde İyaz b. Ganm kumandasındaki İslam ordusu tarafından sulhen fethedilmiştir. Şehir Beni Rebi'a kabilesinin reisi Burayka adlı bir zatın elinde olduğu, IX. yüzyılın ikinci yarısında Hamdan b. Hamdun'un bu şehri zapt ettiği, halife Mu'tazid, bu zatın üzerine yürüyünce onun şehrin müdafaasını oğullarından birine terk ederek kaçtığı, şehrin halifeye teslimi neticesinde tahrip edildiği bilinmektedir11. X. yüzyılın sonlarına doğru Hamdaniler'in bölge üzerindeki nüfuzlarının zayıflamasıyla el-Cezire bölgesi, Meyyafarikin merkezli Mervaniler ile Nusaybin ve Musul merkezli Ukayliler arasında paylaşıldı. Bu konumuyla Mardin XI. yüzyılın son çeyreğine kadar iki emirliğin arasında sık sık el değiştirdi. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah 478'de (1085) şehirdeki Mervani hakimiyetine son verdi. Bu dönem, Mardin ve yöresi dahil olmak üzere el-Cezire'nin tamamında yeni bir etnik unsur olan Türk yerleşiminin başlangıcını oluşturdu. Bölge, XI. yüzyılın sonu ile XII. yüzyılın başlarından itibaren Türkmen güçlerinin kontrolü altına girdi. 485'te (1092) Melikşah'ın vefatıyla ortaya çıkan saltanat mücadelesinde bir ara şehri ele geçiren Berkyaruk Mardin'e şarkıcı bir kişiyi vali tayin etti. Mardin, 496'dan (1103) itibaren el-Cezire'de yoğunlaşan Türkmen ailelerinin en büyüklerinden olan Artuklular'ın eline geçti ve Hısnıkeyfa Artukluları'nın yönetiminde kaldı. Hısnıkeyfa hakimi Sökmen b. Artuk'un 498 (1104) yılında ölümü üzerine oğlu İbrahim Mardin'e, kardeşi İlgazi Hısnıkeyfa'ya hakim oldu. İlgazi daha sonra yeğeni İbrahim'in elinde bulunan Mardin'i aldı ve "Tabakat-ı İlgaziyye" denilen Mardin Artuklu kolunu kurdu (500/1106). Böylece Mardin'de yaklaşık üç asır sürecek olan Artuklular dönemi başladı ve şehrin gelişmesi hızlandı. Mardin bu dönemde kale dışına taşan mahalleleri, sarayları, camileri, medreseleri, hanları, hamamları, çarşıları, pazar yerleriyle gerçek anlamda bir şehir hüviyetine kavuştu ve en parlak dönemini yaşadı12.

Mardin havalisinde XII. yüzyıl başlangıcından itibaren üç yüz sene hükümran olan Artukoğulları Diyarbekir bölgesinin tarihinde de önemli bir rol oynamıştır. 579

10 Mehmet Taştemir, ''Mardin'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.28, 2003, s.44. 11 Göyünç, a.g.e., s.7.

(17)

(1183) yılında Selahaddin-i Eyyübi şehrin güneyine kadar ilerlediyse de burayı ele geçiremedi. Ancak 581'de (1185) Mardin Artuklu Beyliği onun hakimiyetini tanımak zorunda kaldı. Böylece Mardin Artukluları, Eyyübiler'e tabi hale geldi. Mardin, Sultan I. Alaeddin Keykubad zamanında (1220-1237) Anadolu Selçukluları'na tabi oldu. 657'de (1259) Hülagu Han, Mardin hakimi Necmeddin Gazi Said'den kendisine tabi olmasını istedi. Sonunda bir rivayete göre el-Melikü'l-Muzaffer Kara Arslan halkın başına daha çok felaket gelmesini önlemek için babasını öldürüp İlhanlılar'a tabi oldu (658/1260). Ardından Hülagu'yu ziyaret edip kıymetli hediyeler sundu ve onun tarafından Mardin hakimi olarak tanındı (659/1261). Mardin 1366'da Akkoyunlu Bayram Hoca ve 1383'te Karakoyunlu Kara Mehmed tarafından kuşatıldıysa da alınamadı. Mardin ve yöresi iki defa Timur'un saldırısına uğradı. 796'daki (1394) ilk saldırıda şehir ve Cami-i Kebir tahrip edildi. 803 Şevvalindeki (Mayıs 1401) saldırıda ise Timur kaleye giremedi. Şehri tahrip edip Bağdat tarafına gitti. Timur ikinci muhasaradan sonra yöreye Akkoyunlu Karayülük Osman Bey'i gönderdi. Akkoyunlular bu havaliye yerleştiler ve şehir için önemli bir tehdit unsuru haline geldiler. Mardin'deki Akkoyunlu hakimiyeti XVI. yüzyılın başlarına kadar sürdü. Bu dönemde Karayülük Osman'ın oğlu Hamza Bey, torunu Cihangir Mirza ve bunun oğlu Kasım Mardin'i yönetti. Bunların her biri Mardin ve çevresinde imar faaliyetlerinde bulundu; birçok eser meydana getirdi ve bunlara bağlı vakıflar kurdu13.

Mardin'in hangi tarihte Safevilere intikal ettiği kesin olarak bilinmemekle beraber, 1508 (914) senesi ilkbaharında bu havaliye İranlıların hakim oldukları anlaşılmaktadır. Filhakika, mezkur tarihte Mehmet Han Ustacalu Mardin yaylağına gelmiş, kardeşi Karahan'ı da Cizre havalisine yağma ve talan için göndermiştir. Karahan burada Cizre emiri Şeref ile uzun ve kanlı mücadelelerde bulundu. Şah İsmail daha sonra Cizre ümerasını yakalatarak hapsettirmiş, Cizre'ye Mehmet Han Ustacalu'nun diğer kardeşi Ulaş Bey'i naip olarak göndermiştir. Safevi hükümdarının Doğu Anadolu'da bu türlü gayrı siyasi hareketleri, onun Çaldıran muharebesinde yenilmesine ve bölge ümerasının Yavuz Sultan Selim tarafına geçmesine zemin hazırlamıştır14.

1.3. Osmanlılar Döneminde Mardin

Mardin ve çevresinin Osmanlılar tarafından fethi, Yavuz Sultan Selim’in takip ettiği doğu siyasetinin bir sonucu ve Şah İsmail’e karşı elde ettiği 23 Ağustos 1514 tarihindeki Çaldıran zaferi sonrasında Doğu Anadolu’nun Osmanlı Devleti’ne

13 Taştemir, a.g.m.,s.44-45. 14 Göyünç, a.g.e., s.14.

(18)

bağlanması hadiseleri ile ilgilidir. Bölgedeki diğer yerlerin alınmasında olduğu gibi Mardin’in alınmasında da İdris-i Bitlisi’nin etkisi vardır. Mardin’in Osmanlı hâkimiyeti altına girmesi hadisesi şöyle özetlenebilir: Diyarbakır alındıktan sonra, Şah İsmail tarafından Diyarbakır’ı muhasaraya tayin edilen Karahan’ın Mardin istikametine çekilmesi üzerine, Safevi Kuvvetleri, Osmanlı ordusu tarafından takip edilir. Ancak Karahan, Mardin’de durmayarak çöle doğru yoluna devam eder. Bunun üzerine İdris-i Bitlisi’nin teklifiyle Mardin’in alınması kararlaştırılır. Mardin’in bu ilk muhasarasında, iç kale hariç, hiçbir çatışmaya girilmeden şehir teslim alınır. Ancak bir müddet sonra, Osmanlı kumandanları arasındaki bir ihtilaf sebebiyle, Mardin tekrar Safevilerin eline geçer. Osmanlıların bölgedeki faaliyetleri sonucu 1516 yılında Mardin kesin olarak Osmanlı hâkimiyeti altına girer15. Mardin, Osmanlı sınırlarına katıldıktan sonra yapılan

ilk idarî taksimatta, bir sancak olarak Diyarbakır Eyaleti’ne bağlanmıştır. Mardin’in Diyarbakır'a bağlanmasında, idarî bakımdan ilk çağlardan beri Diyarbakır bölgesi ile bağlantısının önemli rolü olmuştur16.

Mardin, Osmanlı fethinin hemen ardından yapılan idari taksimatta bir sancak olarak Diyarbakır Eyaleti'ne bağlanmasına rağmen yönetim yapısı klasik Osmanlı sancak yönetiminden farklı olmuştur. Bir sancak olarak anılmakla birlikte, Mardin'in yönetimi bir sancakbeyine bırakılmamış, Diyarbakır Eyaleti'nin paşa sancağı Amid'den, Diyarbakır valilerince yönetilmiştir17. XVIII. yüzyılda Mardin Bağdat paşalarına tabi

oldu. Buradan gönderilen voyvoda ya da mütesellim tarafından idare ediliyordu18.

Mardin 1835'te Diyarbakır'a, 1839'da Musul'a, 1840'ta kısa bir süreliğine Diyarbakır'a, 1840-1842 tarihlerinde son kez Musul'a bağlı kaldıktan sonra, Osmanlı'nın sonuna kadar bir daha değişmemek üzere Diyarbakır Eyaleti'ne bağlanacaktır19. XIX. yüzyılı

başında Mardin, birçok kent gibi voyvodalık ile yönetilmektedir. 1837 yılına kadar Mardin idarecilerinden ''Voyvoda'' olarak bahsedilmekte, 1837'ten itibaren ise ''Mütesellim'' ifadesi kullanılmaktadır. Mardin'e atanan mütesellimler de ''Dergâh-ı âli kapucubaşısı'' rütbesine sahiptiler20.

Mardin XIX. yüzyıla bir hâkimiyet mücadelesi içinde girmiştir. Aslında Osmanlı’nın içinde bulunduğu durum, Mardin'deki hâkimiyet mücadelesinde etkili olmasına izin vermemektedir. Birbirini takip eden olaylar, Kabakçı İsyanı (1807),

15 Göyünç, a.g.e., s.15. 16 Göyünç, a.g.e., s.37. 17 Özcoşar, a.g.e, s.19.

18 V. Mınorsky, ''Mardin'', MEB İslam Ansiklopedisi, C.7, s.319. 19 Özcoşar, a.g.e., s.24.

(19)

Sened-i İttifak (1808), Sırp İsyanı ve Rus Savaşı (1809-1812), Yunan isyanı, Kavalalı isyanı derken Mardin idarî anlamda daha karışık bir döneme girer. Bu arada, Diyarbakır da kendi iç sorunlarıyla uğraşırken Mardin’i unutmuştur. Bu ortamda Mardin’in kendi içindeki hâkimiyet mücadelesi şehri ve çevresini aşiretlerin savaş alanı haline getirmiştir. Mardin, bu durumdan 1835 yılında devrin güçlü devlet adamlarından olan ve Diyarbakır valiliğine atanan Reşit Mehmet Paşa’nın faaliyetleri sonucunda kurtulmuş ve Diyarbakır’a bağlanmıştır. Bu dönemde Mardin idarî anlamda merkez tarafından atananlarca yönetilmişse de, Osmanlı ordularının Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın ordularına Nizip’te yenilmesi (1839) ile şehir ve çevresi aşiretlerin baskısı altında kısa bir süre daha kargaşa içinde kalmıştır. Mardin Musul’a bağlı bir liva iken Osmanlı Devleti, tarihi açıdan bir dönüm noktası olan Tanzimat dönemine girmiştir. Ancak bu dönemde, Mardin ve çevresinde Tanzimat’ın olumlu etkisinden bahsetmek mümkün değildir. Bölgede meydana gelen Bedirhan Bey isyanı ile bölge tekrar karışıklık dönemine girmiştir. Bedirhan Bey'in isyanın bastırılması ile bölge yeni düzenlemeler ile sakin bir döneme girmiştir. Bu durum Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiştir21.

2. OSMANLI DEVLETİ'NDE TAHRİR VE NÜFUS

Tahrir, sözlük anlamı ''yazma'', ''kayd'', ''deftere geçirmek'' anlamlarına geldiği

gibi ''herkesin tasarrufundaki emlak'ın devletçe kaydı'' veya ''eşhasın kaydı'' gibi anlamlara gelmektedir22. Sözlükte ''yazma'', kaydetme, deftere geçirme'' anlamına gelen

tahrir kelimesi terim olarak, Osmanlı maliye teşkilatında ismen tespiti için değişik dönemlerde farklı şehirlerde gerçekleştirilen sayımları ve bu sayımların kaydedildiği defterleri ifade eder23. Tahrir; Osmanlı elindeki arazinin insan ve vergi kaynaklarının en ince ayrıntısına kadar bir deftere kaydedilmesi demektir. Böylece tımar24 sistemi için de kaynak tespiti yapılırdı25. Memleketler fethedildikçe nişancılar26 tarafından arazi karış karış tahrir ettirilir, böylece her köyün vereceği aşar miktarı, nüfusu, kaç hâneden ibaret olduğu, ilçenin ayrı veya müştereken kullandığı orman ve meralar tespit edilirdi. Daha

21 İbrahim Özcoşar, 19. Yüzyılda Mardin Süryanileri, Basılmamış Doktora Tezi, Kayseri 2006, s.95-100. 22 Şemsettin Sami, Kamus-i Türki, İstanbul 2006, s.383.

23 Mehmet Öz, ''Tahrir'' TDV İslam Ansiklopedisi, C.39, 2010, s.425.

24 Osmanlılar'da devlete ait toprakların askeri ve idari gayelerle tahsisine dayalı sistem. bkz: Halil İnalcık, ''Timar'', TDV İslam Ansiklopedisi , C.41, 2012, s.168-173.

25 Abdurrahman Şeref Efendi, Osmanlı Devleti Tarihi 1, yay.hazırlayan Ahmet Demir-Mehmet Kafkas,

İzmir 1995, s.221.

26 Osmanlı bürokrasisinde Divan-ı Hümayun üyesi olan üst düzey görevli. bkz: Erhan Afyoncu, ''Nişancı'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.33, 2007, s.156-158.

(20)

sonra da has, zeamet27, tımar, ocaklık ve yurtluk taksim olunurdu28. Vergi esas alınarak iktisadi bir gayeyle hazırlanmış istatistiki bilgilerle mücehhez Tahrir defterleri, Osmanlı Devleti'nin klasik döneminde, bilhassa XV. ve XVI. yüzyıl boyunca gerçekleştirilmiş umumi sayımların sonuçlarını ihtiva etmekte ve bu yüzyıllara ''Tahrir Defteri Çağı'' denilmektedir. İktisadi gaye daha ağır basmakla birlikte, Osmanlı toplumun demografik ve içtimai yapısı, tabakalaşması, geçim vasıtaları, ekonomik kapasiteleri hakkında adedi olarak çok değerli bilgiler elde etmek mümkündür29.

Sanayi öncesi tarım toplumu yapısının hâkim olduğu çeşitli devlet ve imparatorluklarda ülkenin vergi ve vergi nüfusu potansiyelini belirlemek maksadıyla sayımlar yapılmıştır. Mısır’da ve Akdeniz havzasının kadim medeniyetlerinde, Roma’da, Ortaçağ Avrupa devletlerinde de bu usul bilinir. İslâm devletlerinde de buna benzer bazı uygulamalara rastlanır. Fakat Osmanlı tahrir sistemi genel çaplı olması yanında ayrıntı ve düzen bakımından kendine has bir özellik taşır30. Osmanlı belgelerinde tahririn amacı ülkedeki reayanın oturduğu yerleri ve işlerinin bütün özelliklerini, mallarının ve ürünlerinin kaynaklarını, tımar sahiplerinin gelirlerini, reaya ile tımar sahipleri arasındaki uzlaşmazlıkları hükümdarın (devlet) bilmesi olarak belirtilir. Bunun yanında şeriata ve yerleşik kanuna aykırı bid‘at ve zulümlerin önlenmesi, avarız vergisinin yüklenmesi durumunda hâne sayısının bilinmesi, vakıfların durumunun ortaya konulması gibi amaçlar da söz konusudur31.

Osmanlı Arşivi'nde bize kadar gelmiş en eski defter, 835/1432 tarihli Arnavid (Arnavud) Sancağı icmal defteridir. Bir tımar icmal defteri olan bu defter, Osmanlı bürokrasisinde bu tarihe doğru tahrir-istatistik yöntemlerinin kesin biçimde uygulanmakta olduğunu kanıtlamıştır. II.Murat ve Fatih Mehmet dönemlerine ait başka defterler de tespit olunmuştur. Arnavid defterindeki göndermelerden anlaşıldığına göre, Osmanlı tahrir sistemi Yıldırım Bayezid (1389-1402) dönemine kadar izlenebiliyor32. Tahrirlerin yenilenme süresi 30-40 yılda bir veya bir nesil olarak kabul edilmişse de tahrire tabi tutulacak bölgenin özelliğine göre bu süre değişmektedir. Bir bölgenin fethinin hemen ardından, tahrir yapılır, o sancağın gelir kaynaklarını belirlemek üzere

27 Osmanlı tımar sisteminde 20.000 akçeden fazla dirlik tasarrufuna verilen ad. bkz: Erhan Afyoncu, ''Zeamet'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.44, 2013, s.162-164.

28 Abdurrahman Şeref Efendi, a.g.e., s.221.

29 Feridun M.Emecen, Osmanlı Klasik Çağında Hanedan Devlet ve Toplum, İstanbul 2011, s.326. 30 Öz, Tahrir, s.426.

31 Öz, Tahrir, s.426.

32 Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar - I klasik dönem

(21)

''tahrir emini'' veya ''il yazıcısı'' denilen bir görevli gönderilirdi33. Merkezden aldığı görevlendirme talimatıyla tahrir yapacağı sancağa giden ve yüksek mevkide görevli bir kişi olan eminle (il yazıcısı, muharrir vb.) kâtipten oluşan tahrir kurulu dirlik sahipleri yahut vekilleri ve kadılarla birlikte teftişe başlardı. Kadılar kendi kazaları yazılırken tahrir eminine yardımcı olmakla mükellefti. Eminler tecrübeli devlet adamlarından seçilirdi.

Tahrir kurulu sayımda, şehir ve kasabaların mahalleleri, bu mahallelerde kayıtlı yetişkin erkeklerin adları ve baba adları, meslekleri belirtilir. Yetişkin nüfus evli-bekar ayırımına göre verilir. Mahallelerin yazımından sonra şehir ve kasabanın geliri (hâsıl), bunu oluşturan unsurlar (genellikle pazar, boyahane, bozahane kapan, gümrük, liman şehirlerinde iskele vb. mukataaları; bazı kasabalarda tarım üretiminden gelen öşür vb.) buradaki kuruluşlar, bağ, bahçe, zemin vb. sıralanır. Ardından kazadaki köylere geçilir. Köyler bütün olarak yazılabildiği gibi geliri hisselere ayrılmış köyler hisseler halinde ayrı parçalar şeklinde kaydedilebilir (hisse-i evvel, hisse-i sanî vb.). Köyün adı, hâsılının nasıl tahsis edildiği (tımar, zeamet, has, vakıf, mülk vb.) belirtildikten sonra köydeki veya hissedeki yetişkin erkekler, baba adları ve konumları gösterilir. Anadolu’da XVI. yüzyıl ortalarına kadar gayrimüslimler de Müslümanlar gibi çift resmi kategorilerine göre yazılmış, bu tarihten itibaren onlar için resm-i çift vb. yerine ispence34 denilen vergi konulduğundan defterlere müzevvec-mücerret diye geçirilmiştir. Şahısların kaydından sonra çiftlik, hassa çiftlik, zemin, mevkuf zemin vb. toprak parçaları yazılır. Tahrirler sonucunda ayrıntılı bilgiler veren defterlere mufassal, özet bilgiler veren defterlere icmal defteri denilmiştir.

Tımar sistemi, XVII. yüzyılın başlarından itibaren nakdi ilişkilerin yaygınlaşması, fiyat hareketleri, savaş teknolojisinin askerliği bir meslek haline getirmesi, mali kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçiş gibi dünya ekonomisinde ortaya çıkan yapısal değişikliklerle eski önemini kaybetmeye başlamıştı. Tımar kesiminin merkez maliyesi içerisine alınmaya başlanması yani tımar topraklarının iltizama verilmesi bu yapısal değişikliğin önemli bir unsurudur35. Avârız vergisinin

merkezî maliye açısından giderek ön plana çıktığı ve olağan duruma geldiği, tımar olarak tasarruf edilen miri arazinin mukataa haline geldiği bu süreçte avârız vergisinin toplanması bakımından önem arz eden avârız tahrirleri yapılmaya başlanmıştır. Genelde

33 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) , Çev. Ruşen Sezer, İstanbul 2015, s.112.

34 Ayrıntılı bilgi için bkz: Halil İnalcık, ''İspence'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.23, 2001, s.177. 35 Ahmet Tabakoğlu, Türkiye İktisat Tarihi, İstanbul 2014, s.302-303.

(22)

avârız ve cizye yükümlüleri birlikte kaydedilmişti36. Avârız defterleri, iskân ve demografi tarihimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Bu defterler, incelenen bölgenin idari yapısını ve vergilendirilmiş nüfusun tespit ve tahlilini yapma imkanını sağlamaktadır. Mufassal ve icmal olarak ikiye ayrılan avârız defterleri sayesinde XVII. yüzyılda bir bölgedeki nüfus hareketleri tespit edilebilmektedir. Bunun yanı sıra bu defterler vergi amaçlı tutulduklarından ve sınırlı nüfus bilgilerini ihtiva ettiklerinden dolayı nüfus ile ilgili tam sağlıklı bilgiler vermezler. Vergilendirilmiş nüfusu tespit ettiklerinden dolayı nüfus değerlendirmelerinde ihtiyatla kullanılmalıdırlar37.

3. OSMANLI DEVLETİ'NDE MODERN NÜFUS SAYIMLARI

Tanzimat dönemi öncesinde II. Mahmut’un kurduğu yeni ordu için asker tedariki gündeme gelince erkek nüfusun durumunu tespit amaçlı, geniş çaplı nüfus tahrirleri yapılmıştır. Bu tahrirlerde erkek nüfus yaş ve dış görünüş kategorilerine göre tespit edilmiş, altı aylık periyotlarla nüfusun geçirdiği vukuat da (ölüm, doğum, göç) yazılarak ana kütük defterlerine kaydedilmiştir. Bu gelişme ileride modern nüfus sayımlarının başlangıcını oluşturacaktır38. XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren değişmek zorunda kalan Osmanlı sistemi vergi, askerlik ve yönetim düzeni için birtakım verilere ihtiyaç duydu ve sayımlar bir zorunluluk olarak belirdi. Bu çerçevede bilhassa Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıyla askeri sistem için ihtiyaç duyulan insan kaynağını ve toplumun ekonomik düzeyini belirlemek amacıyla ilk defa 1830 sonlarında bir sayım yapıldı. Anadolu ve Rumeli'deki toprakların bir bölümünde gerçekleştirilebilen bu sayımda yalnız erkek nüfus tespit edilmiş, din esasına dayalı olarak kabaca etnik özellikler ve iş durumları belirlenmiştir.

Klasik dönemdeki tahrir ve avârız sayımlarından sonra Osmanlı’da modern manada ilk nüfus sayımı, yeniçeriliğin 1826’da kaldırılmasıyla birlikte ortaya çıkan yeni durum içerisinde 1828-29 tarihinde icra edildi. Ancak bu sayım, Rusya ile yapılan 1828-29 savaşı sebebiyle tüm ülkede uygulanamadı. Savaşın bitmesi üzerine 1830-31 yılları içerisinde sayım işlemleri yeniden başlatıldı. Bu sayımlarda bir yaşından yüz yaşına kadar Müslüman ve gayrimüslim erkek nüfusu sayılmaya çalışıldı. Nitekim söz konusu sayımların amacı, ülkedeki askerlik ve vergi mükellefiyetini tespit etmekti. Sayımlar sırasında Müslüman ve gayrimüslim nüfus ayrı defterlere yazılırken şahısların yerli ve yabancı olma durumları da gösterildi. Bunların isim, şöhret ve durumları kayda

36 Öz, Tahrir, s.428.

37 Volkan Ertürk, ''1642 Tarihli Avarız Defterine Göre Vize Sancağı ve Kazaları'', Ekev Akademi Dergisi, Yıl:17, S.57, 2013, s.212.

(23)

geçirilirken on dört yaşından kırk yaşına kadar olup askerliğe elverişli bulunan kişiler için ayrıca “mim” işareti konuldu39. Bazı yerlerde Müslümanlar için yaş sınıflandırması

yapılarak bir yaşından on altı yaşına kadar olanlar, on altı yaşından kırk yaşına kadar olanlar ve kırk yaş üzerinde bulunanlar diye üç kategori halinde ayrım yapma yoluna gidildi. Gayrimüslimler (reaya) de cizyeye müstahak olan ve cizyeye müstahak olmayan şeklinde iki kısma ayrılarak sayıma tabi tutuldular. Cizyeye müstahak olanlar ödeyecekleri cizye oranına göre ''âla, evsat, edna'' ifadeleriyle ortaya konulurken müstahak olmayan kişiler için ise ''ihtiyar, amelmande'' tabirleri kullanıldı40. 1830-31

tarihindeki nüfus sayımları sürecinde görev yapan memurlar, hazırladıkları defterleri İstanbul’a göndermeye başlayınca bu defterlerin işlemleri ve muhafazası ile meşgul olmak, buradaki kayıtlara göre vergileri hesaplamak ve nüfus değişikliklerini tespit etmekle görevli bir dairenin kurulması gerekli görüldü ve bu amaçla 1831 yılında Ceride Nezareti41 teşkil edildi. İstanbul’da kurulan bu nezaretin yanı sıra eyalet ve sancaklarda nüfus işlerine bakmak üzere defter nazırlıkları meydana getirildi. Defter nazırlıklarına memur olarak defter nazırı, mukayyid ve kâtipler tayin edildiler. Bu müessese bünyesinde defter nazırlarının görevleri; şehirde ve şehre bağlı kasaba ve köylerde doğanları, başka yerden gelip bölgeye yerleşen kimseleri nüfus defterlerine kaydetmek; ölenler ile göç edenleri defterden silmek, bunun yanı sıra seyahat etmek isteyenlerin almak zorunda oldukları mürur tezkereleri işiyle ilgilenmekti42.

1831 sayımının yöntemin öngördüğü askeri amaçlara hizmet etmediği, 13 yıl sonra, 1844'te, bir askeri yetkilinin idaresinde özellikle ordunun amaçlarını gözeten yeni bir sayımın yapılmış olduğu anlaşılmaktadır43. Sayım hazırlıkları 1831 sayımı

tecrübelerinden yararlanılarak daha ayrıntılı yapılmıştır. Ancak sonuçlar başarılı olmadı. Sayım memurlarının dikkatsizlikleri, askere gitmek istemeyenlerin yanlış bildirimlerde bulunması, gayrimüslim cemaat liderlerinin, kendi cemaati hakkında verdikleri bilgilerin doğru olmaması başarısızlığın ana nedenleri arasında sayılabilir. 1844 Genel Nüfus Sayımı’na göre, Osmanlı Devleti’nin toplam nüfusu 35.350.000’dir. Bu Nüfusun içinde 15.500.000’i Avrupa, 16.050.000’i Asya, 3.800.000’i de Afrika da yaşamaktadırlar. 1844 nüfus sayımından sonra birkaç defa daha sayıma girişildi ise de

39 Mehmet Güneş, ''Osmanlı Dönemi Nüfus Sayımları ve Bu Sayımları İçeren Kayıtların Tahlili'', Gazi

Akademik Bakış Dergisi, C.8, S.15, 2014, s.226.

40 Güneş, a.g.m., s.226.

41 Cevdet Küçük, ''Ceride Nezareti'', TDV İslam Ansiklopedisi, C.7, 1993, s.409-410. 42 Güneş, a.g.m., s.227.

(24)

bunlar çeşitli nedenlerle tamamlanamadı. 1852’de Rumeli’de, 1856’da Anadolu ve Suriye’de sayımlar yapılmıştır. 1870 yılında genel nüfus sayımı yapılacağına dair irade çıkarıldı ise de iç karışıklıklar dolayısıyla yürürlüğe konulmamıştır. 1874 yılında yapılması planlanan nüfus sayımı ise 1876-77 Osmanlı-Rus savası sebebiyle yapılamamıştır. 1877-78 yılında Osman Rus savasından sonra bir nüfus sayımı daha yapıldı. Ancak Rumeli’den sürekli olarak devam eden göç sebebiyle sayım altı ayda tamamlanabildi. 1881 Nüfus Nizamnamesi’ne dayanılarak yapılan 1882, 1885, 1907 ve 1915 sayımları daha önceki sayımlara nispeten daha sağlıklı şekilde tamamlandığı söylenebilir. Nitekim modern anlamda nüfus sayımlarının yapılmasında 19. yüzyıl önde gelen iki Hükümdarı Sultan II. Mahmut (1808-1839) ve Sultan II. Abdülhamit (1876-1909) etkili olmuştur. Nüfus araştırmalarıyla ilgili hemen her meseleyle yakından ilgilenmişlerdir44.

BİRİNCİ BÖLÜM

1. 3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Mardin Kazası Nüfus Defteri isimli çalışmamız, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde NFS.d koduyla 3736 numarada kayıtlıdır. Hicri 1251 (M.1835) tarihli 17.5 x 47 ölçülerindeki defter 108 sayfa olup başta 1-3 ve sonda 107-108 sayfaları boştur. Ciltsiz ve ebrusuz olan defter sayfa usulü sistemi ile numaralandırılmıştır. Başlangıç tarihi hicri 23.Ca.1251 belirtilmiş ise de bitiş tarihi belirtilmemiştir. Defterin dördüncü sayfası, ''Mardin Kazasında Kâ'în olan Nüfusun Tahrîr ve Terkîmi Beyânındandır. 23.Ca.1251'' ifadesiyle başlamakta ve tarihlendirilmektedir. Bu defter XIX. yüzyılda Mardin Kazasında yapılan ilk nüfus kayıtlarını içermektedir. Deftere göre, nüfus sayımı ve yazımı görevi Ahmet Ali Şerif Abdülhamit Efendi'ye verilmiştir45.

Defter iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Mardin Kazası'nda bulunan Müslüman nüfusun mahallere dağılımı ve Müslüman Çingeneler ile birlikte toplam nüfus ve hâne sayısını içermektedir. İkinci bölümde ise Mardin Kazası'nda yaşayan gayrimüslim milletlerin hâne ve nüfusu hakkında bilgi vermektedir. Müslüman nüfusun yazımında her mahallenin sonunda toplam hane sayısı verilmiş; nüfus ise birden on beşe kadar, on beşten otuza kadar, otuzdan nihayetine kadar kategorize edilmiştir. Aynı işlem bölüm sonunda bu sefer bütün nüfus için tekrarlanmıştır. Gayrimüslim nüfus da ise her

44 Ercan Gördegir, 2794 ve 2796 Numaralı Van Vilayeti Nüfus Defterlerinin Transkripsiyon ve

Değerlendirilmesi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2014, s.20.

(25)

milletin bitiminde sadece hane toplamı verilmiştir. Defterin bitiminde Gayrimüslim milletlerin toplam nüfusu birden on ikiye kadar, on ikiden nihayetine kadar şeklinde kategorize edilmiştir. Hane sayısı ise tablo şeklinde verilmiştir46.

Defterde yalnızca erkeklerin kaydedildiği ve kaydedilirken de mahalle adının ardından, hane reislerinden başlamak üzere her hanedeki çocuk ya da erkek nüfus isimleri, varsa sıfat ya da lakapları, yaşları, hane halkı ile akrabalık dereceleri, bir memuriyet veya muhtelif hizmetlerdeki görevleri, fiziksel özellikleri, görünümleri (topal, yekçeşm (tek gözü sağlam olan), kör, deli, sağır, gözü şaş, çolak gibi), kaza dışına gidenler, seferde (mensurede) olanlar, gittikleri yerlerde kaybolanlar ve yaptıkları meslekler tarif edilmiştir. Kişilerin yaşını belirtmek için Arapçada yaş anlamına gelen

sin kelimesi kullanılmıştır. Kişiler arasındaki akrabalık bağları özellikle belirtilmiştir.

Hane reisi yazıldıktan sonra oğulları kaydedilirken birincisi için ''oğlu'' diğerleri için

''diğer oğlu'' veya ''diğer '' tabiri kullanılmıştır. Müslümanlarda ''oğlu'' yada Arapça

oğlu anlamına gelen ''bin'' ifadeleri kullanılmasına karşın gayrimüslimlerde genellikle

''veled'' tabiri kullanılmıştır. Örnek: (Yemenici Bekir bin Şeyh Mustafa, Sin 70, İbrahim Oğlu Mehmet, Sin 50, Betros veledi Yusuf Kör, Sin 35)47. Aynı hanede meskun

akrabalar kaydedilirken, hane reisine nispetle ''karındaşı, diğer karındaşı, bazı yerlerde

biraderi, diğer biraderi, karındaşı oğlu, hafidi (torunu), diğer hafidi, amcası, amcası oğlu, dayısı oğlu, bacısı oğlu, kayınpederi, damadı, kayınbabası, yakını, yetimi, öksüzü''

gibi ifadeler kullanılarak akrabalık bağı beyân edilmiştir.

3736 Numaralı Deftere göre Mardin Kazası'nda toplam Müslüman nüfus 1320 hânede 2972 erkek nüfus tespit edilmiştir48. Gayrimüslimlerin toplam nüfusu ise 1327

hânede 3284 erkek nüfus tespit edilmiştir49. Görüldüğü üzere Müslüman ve

gayrimüslim nüfusun hâne sayısı birbirine yakın olmasına rağmen erkek kişi sayısı gayrimüslimlerde daha fazladır. Bu o dönem için çok önemli bir veriyi ortaya koymaktadır. Bunun en önemli sebebi devletin korunması için gerekli olan askerlik gibi ağır bir yükün sadece Müslümanların omuzlarında olması, gayrimüslimlerin cizye vergisi vererek askerlik yükümlülüğünden kurtulmasıdır.

Defterin transkripsiyonu yapılırken ilk olarak hâne numarasını siyah kalın harflerle belirttikten sonra hânedekilere sıra numarası verilerek defterde belirtildiği

46 BOA, NFS.d, nr. 3736, s.106.

47 Defterin sayfalarındaki nüfus bilgilerinden.

48 Katip ise 1330 hane 2975 erkek nüfus belirtmiş toplamada hata olduğu görülmüştür. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.52.

49 Katip 3240 erkek nüfus belirtmiş toplamada hata olduğu görülmüştür. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.106.

(26)

üzere günümüz Türkçesine çevirdik. Müslümanlarda önemli dini, idari, siyasi, sosyal ve ekonomik görev ya da hizmetlerde bulunan, muhtar,muhtar-ı evvel, muhtar-ı sâni,

imam, imam vekili, ilim talebesi, müderris, sipâhi, zaim, bey, ağa, katip, kadı, müftü, mütevelli, tâtâr, ihtisâb kâtibi, kasap başı, tâbib, attâr başı, cellat, vali, vali oğlu, muhzır başı, muhzır, bâzirgan başı, ğarb ağası, burç ağası, gibi kişiler siyah kalın

harflerle belirtmeyi uygun gördük. Örnek verecek olursak: (Hane:29 63) Sabık Kadı Ömer Efendi, Sin 55; Hane:74 159) Burç Ağası Ali, Sin 90; Hane:104 227) Mütevelli Mahmut, Sin 50; Hane:118 256) Muhtar-ı evvel Hacı Yusuf, Sin 25; Hane:43 94) İhtisâb Kâtibi Molla Hasan, Sin 70).

Gayrimüslim nüfusun yazımında aynı yol takip edilmiştir. Gayrimüslimlerde de,

keşiş, rahip, papaz, vertibit, hekim, cerrah, gibi dini görevliler ve hizmetlileri kalın

siyah harflerle belirttik. Örnek: (Hane:1 1) Papaz Anton, Sin 40; Hane:5 5) Rahip Hanna, Sin 45; Hane:4 4) Keşiş Danyal, Sin 45; Hane:1 1) Ovakim Vertibit, Sin 82; Hane:270 701) Hançu Cerrah, Sin 55; Hane:174 423) Hekim Şemmâs Anton, Sin 60). Çeviride bazı isimleri günümüzde telaffuz edildiği şekilde yazdık. Defterde Ahmed ya da Mahmud geçmesine rağmen biz bunu Ahmet, Mahmut olarak yazmayı tercih ettik.

Bütün İslam coğrafyasında olduğu Mardin'de de kullanılan isimler; dini inançlar, sevilen ve saygı duyulan şahsiyetlerden etkilenerek isim verilmekteydi. 1835'li yıllarda çalışmamıza konu olan bölgede çoğunlukla Mehmet, Ahmet, Ali, Osman, Musa, Mahmut, Hasan, Hüseyin, Mustafa, İbrahim, Şeyhmus gibi adların kullanıldığı görülmüştür. Şeyhmus isminin Mardin bölgesinde sık kullanılması bölgede bulanan ve kutsal mekanlardan biri olan Sultan Şeyhmus (Şeyh Musa) Türbesinin varlığıdır. Kullanılan isimler daha çok Peygamberler, Ehl-i Beyt, Dört Halife isimleri olup, İslam kültürünün yöreye yansıması sonucu olduğunu göstermektedir. Bu isimler babadan oğla geçerek müteakip kuşaklarda yaşatılması şecere tespitinde kolaylık sağlayabilir.

Gayrimüslimlerde kullanılan isimler dini (İbrahîmi) ve etnik kökenlidir. Özellikle Yusuf, Yakup, İbrahim, İshak, Davut, İlyas, Musa, Harun, İsa, Adem, gibi dini isimlerin yanında Hanna, Elyasa, Cercis, Bolis, Betros, Bedros, Agob, Ovakim, Ohanis, Mulki, Abahid, Korkis, Kirikor, Anton, Yunan, Mihail, Toman, Saru, Karasu, Rafael, Amsih, Simon, Garabid, Artiyan, gibi etnik isimler sık kullanılmış ve babadan oğla intikal etmiştir.

(27)

2. 3736 NUMARALI MARDİN KAZASI NÜFUS DEFTERİNE GÖRE MARDİN KAZASININ MAHALLELERİ

Çalışmamıza esas olan 1835 tarihli nüfus defterinde, Mardin Kazası'nda toplam 13 adet mahalle bulunmaktadır. Defterdeki sıraya göre, bu tarihte Mardin Kazası'nın mahalleleri şunlardır: Mahalle-i Eminü'l-din Aliye'l-rahman, Necmeddin Mahallesi,

Latifiye Mahallesi, Meşki Mahallesi, Bâb-ı Cedîd Mahallesi, Şeyh Çâbuk Mahallesi, Mahalle-i Şeyh Şeydullah, Mahalle-i Câmi' Kebîr, Tekir Mahallesi, Şehiddiye Mahallesi, Mahalle-i Medrese, Gülasiye Mahallesi, Bâb-ı Savur Mahallesi

bulunmaktadır. Nüfusu en kalabalık olan 252 hânede 572 kişi tespit edilen Bâb-ı Savur mahallesidir50. Nüfusu en az olan 27 hânede 60 kişi tespit edilen Latifiye mahallesi51 ve 28 hânede 60 kişi tespit edilen Şeyh Çâbuk mahallesidir. Adı geçen mahallerde toplam nüfus 1315 hânede 2956 erkek nüfus tespit edilmiştir52.

2.1. Mahalle-i Eminü'l-din Aliye'l-rahman'ın Nüfusu ve Genel Özellikleri

Bu mahallede 39 hânede 108 erkek nüfus tespit edilmiştir53. Mahallenin nüfusu

birden on beşe kadar 48, on beşten otuza kadar 19, otuzdan nihayetine kadar 37 olarak kategorize edilmiştir. Mahallenin iki muhtarı bulunmaktadır. Muhtar Şeyh Yasin 42 yaşında, diğer muhtar Şeyh Abdullah 50 yaşındadır. Mahallenin imamı Abdülhamit ise 65 yaşındadır. İmamın oğlu İbrahim talebe-i îlim olup 20 yaşındadır. Ayrıca mahallede; 13 culhacı, 7 bâğbâncı, 3 debbâğ, 2 pâlâncı, 2 oduncu, 2 değirmenci, 2 kâtırcı, 1 bakkal, 1 sirâc, 1 neccâr, 1 otrâkçı, esnaf grupları dışında 6 hacı 6 seyid, 2 şeyh, 1 bey ile 1 öksüz, 1 deli, 1 yekçeşm, 1 kör, 1 sakat tespit edilmiştir.

2.2. Necmeddin Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Necmeddin mahallesinde 36 hânede 93 erkek nüfus tespit edilmiştir. Mahallenin nüfusu birden on beşe kadar 43, on beşten otuza kadar 18, otuzdan nihayetine kadar 32 olarak kategorize edilmiştir. Mahallede iki muhtardan bahsedilmektedir. Muhtar Molla Ömer, kazzâz 45 yaşında, diğeri muhtar-ı sâni el-hac Ahmet 45 yaşındadır. Mahallede iki imam vardır. İmam Hacı Hüseyin 65 yaşında, imam Molla Ahmet ise 75 yaşındadır. Mahallede iki müderris tespit edilmiştir. Müderris Zeyni Efendi 50 yaşında ve oğlu Molla Esad talebe-i îlim olup 27 yaşındadır. Müderris Molla Şeyhmus ise 38 yaşındadır. Ayrıca mahallade; 13 debbâğ 3 kuyumcu, 2 nâlband, 2 culhacı, 1 otrâkçı, 1 bezzâz, 1

50 Katip burada 257 hane 565 kişi toplam not düşmüştür. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.52. 51 Katibin verdiği toplamda 27 hane 54 kişidir. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.10.

52 Katibin verdiği toplam ise 1325 hane 2959 kişidir. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.52. 53 Katip kişi sayısını toplam 104 olarak hesaplamıştır. Bkz: BOA, NFS,d, nr.3736, s.6.

(28)

berber, 1 hamâl, 1 hallâl, esnaf grupları dışında 5 molla, 3 seyid, 2 hacı, 1 şeyh, 1 bey ile 1 sakat kayıtta tespit edilmiştir.

2.3. Latifiye Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Latifiye mahallesinde 27 hânede 60 erkek nüfus tespit edilmiştir54. Mahallenin

nüfusu birden on beşe kadar 21, on beşten otuza kadar 11, otuzdan nihayetine kadar 22 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin imamı Derviş Efendi 44 yaşında imam vekili Molla Ahmet ise 50 yaşındadır. Mahallenin iki muhtarı bulunmaktadır. Muhtar Hacı Şeyhmus 60 yaşında, diğer muhtar Molla Ömer de 50 yaşındadır. Sipâhi İbrahim Bey 50 yaşında, zaim İbrahim Bey ise 40 yaşındadır. Mahallede; 1 değirmenci, 1 keçeçi, 1 berber, 2 hacı, 1 molla 1 bey, 1 seyid ile 2 yekçeşm ve 2 sağır kaydedilmiştir.

2.4. Meşki Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Meşki mahallesinde 95 hânede 232 erkek nüfus tespit edilmiştir55. Mahallenin

nüfusu birden on beşe kadar 91, on beşten otuza kadar 50, otuzdan nihayetine kadar 89 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin imamı Osman Efendi 50 yaşındadır. Mahallenin iki muhtarı vardır. Muhtar-ı evvel Şeyh Ali 50 yaşında, muhtar-ı sâni Ali 45 yaşındadır. Sipâhi Hamo Bey 35 yaşında, diğer sipâhi Mehmet ise 65 yaşındadır. Mahallede; 22 bâğbâncı, 17 kâtırcı, 17 oduncu, 13 culhacı, 5 bakkal, 2 kasap, 2 kâlâycı, 1 bezzâz, 1 cânbaz, 1 hamâl, 1 alâf, 1 valâncı, 1 debbâğ, 1 ırgat, 1 pelivân yanı sıra 10 molla, 10 seyid, 3 hacı, 1 şeyh, 1 yetim, 3 topal, 1 sağır, 1 sakat tespit edilmiştir. Kaza dışında olan 1 kişi, firari 1, mensurede (seferde) ise 5 kişi kaydedilmiştir.

2.5. Bâb-ı Cedîd Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Bâb-ı Cedîd mahallesinde 42 hânede 88 erkek nüfus tespit edilmiştir56.

Mahallenin nüfusu birden on beşe kadar 37, on beşten otuza kadar 15, otuzdan nihayetine kadar 39 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin imamı Şeyh Ahmet Efendi 40 yaşındadır. Mahallenin iki muhtarı bulunmaktadır. Muhtar-ı evvel Molla Mehmet 45 yaşında, muhtar-ı sâni Molla Ahmet ise 40 yaşındadır. Mahallede; 2 kavvâf, 2 neccâr, 1 bezzâz, 1 kuyumcu, 1 tütüncü esnafının yanı sıra 8 hacı, 5 seyid, 4 molla, 1 bey, 1 hafız ile 2 sakat, 1 topal kayıtta tespit edilmiştir. 70 yaşında olan Molla Osman ise kayıp olarak not düşülmüştür.

54 Katip ise 26 hâne ve 54 kişi saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.10. 55 Katip ise 92 hâne ve 230 kişi saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.15. 56 Katip ise 91 erkek nüfus saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.17.

(29)

2.6. Şeyh Çâbuk Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Şeyh Çâbuk mahallesinde 28 hânede 60 erkek nüfus tespit edilmiştir. Mahallenin nüfusu birden on beşe 25, on beşten otuza 9, otuzdan nihayetine kadar 26 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin imamı Hacı Ahmet Efendi 70 yaşındadır. Mahallenin muhtarı kahveci Hızır 50 yaşındadır. Mahallede; 4 bâğbâncı, 3 kâtırcı, 2 bakkal, 1 pâlâncı, 1 değirmenci, 1 oduncu, 1 kasap, 1 yemenici dışında 5 seyid, 4 molla 2 hacı, 1 şeyh, 1 öksüz kaydedilmiştir. Mahallede 5 kişi ise firaridir.

2.7. Mahalle-i Şeyh Şeydullah'ın Nüfusu ve Genel Özellikleri

Şeyh Şeydullah mahallesinde 79 hânede 233 erkek nüfus tespit edilmiştir57.

Mahallenin nüfusu birden on beşe 86, on beşten otuza 71, otuzdan nihayetine kadar 73 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin imamı Osman Efendi 48 yaşındadır. Mahallenin iki muhtarı vardır. Muhtar Hacı Osman 55 yaşında, diğer muhtar Seyid Kasım ise 50 yaşındadır. Müft-i Sabık İsmail Efendi 57 yaşındadır. Müderris Molla Sa'rir 30 yaşındadır. Muhzır başı Seyid 100 yaşındadır. Talebe-i îlim Abdullatif 47 yaşındadır. Mahallede; 6 kâtırcı, 3 kasap, 3 berber, 3 oduncu, 2 serci, 2 hamâl, 2 kahveci, 2 neccâr, 2 bâğbâncı, 2 abâcı, 1 ırgat, 1 attâr, esnaf grubu dışında 12 seyid, 11 molla, 8 hacı, 4 bey, 2 şeyh, 3 sağır, 2 kör 1 yekçeşm, ve 1 firari kayıtta tespit edilmiştir.

2.8. Mahalle-i Câmi' Kebir'in Nüfusu ve Genel Özellikleri

Câmi' Kebir mahallesinde 120 hânede 261 erkek nüfus tespit edilmiştir58.

Mahallenin nüfusu birden on beşe kadar 99, on beşten otuza 50, otuzdan nihayetine kadar 105 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin iki muhtarı vardır. Muhtar-ı evvel Hacı Yusuf 25 yaşında, muhtar-ı sâni Abdulgafur ise 50 yaşındadır. Mahallenin imamı Mahmut Efendi 80 yaşında, diğer imam Mahmut 60 yaşında şehittir. Sabık Kadı Ömer Efendi 55 yaşındadır. Mütevelli Mahmut 50 yaşındadır. Sipâhi Halil Bey 30 yaşındadır. Burç Ağası Ali 90 yaşındadır. Kâtip Mahmut Ağa 80 yaşındadır. Mahallede; 14 bakkal, 9 bâğbâncı, 7 culhacı, 6 kavvâf, 5 bezzâz, 5 kazzâz, 5 berber, 4 tütüncü, 3 attâr, 3 çubukçu, 3 neccâr, 2 kâtırcı, 2 otrâkcı, 2 hamâmcı, 2 tâcir, 1 lüleci, 1 yemenici, 1 halıcı, 1 süpürgeci, 1 kahveci, 1 kasap, 1 kazancı, 1 debbâğ, 1 sabuncu, 1 tüccâr esnaf grubu dışında 16 hacı, 10 seyid, 6 molla, 5 bey, 1 hafız ile 5 sakat, 4 öksüz, 3 kör, 2 yekçeşm, 1 deli, 1 kör ve sakat, 1 vefat eden kayıtta tespit edilmiştir.

57 Katip ise 230 erkek nüfus saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.23. 58 Katip ise 254 erkek nüfus saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.27.

(30)

2.9. Tekir Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Tekir mahallesinde 215 hânede 471 erkek nüfus tespit edilmiştir59. Mahallenin

nüfusu birden on beşe 128, on beşten otuza 119, otuzdan nihayetine kadar 171 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin muhtarı Hacı Hızır 55 yaşındadır. Mahallede 3 imam bulunmaktadır. İmam Mehmet Necip Efendi 60 yaşında, imam Abdurrahman Efendi 45 yaşında, imam Abdulbaki Efendi 70 yaşındadır. Vali Hacı İsmail 65 yaşında olup oğlu Mustafa ise 40 yaşındadır. Müftü Abdulselam Efendi 50 yaşındadır. Mütevelli Hacı Salih 50 yaşındadır. Tâtâr Ali Ağa 80 yaşında, Ğarb Ağası Eyüp Ağa da 80 yaşındadır.

Mahallede; 18 bakkal, 8 tütüncü, 7 habbâz, 5 siraccı, 5 culhacı, 5 berber, 5 lüleci, 5 yemenici, 5 tüccâr, 5 hamâl, 4 neccâr, 4 kasap, 4 alâf, 4 çubukçu, 3 kâlâycı, 3 kazâncı, 3 hamâmcı, 3 tellâl, 3 demirci, 2 kavâz, 3 kebabçı, 2 otrâkçı, 2 nâlband, 2 değirmenci, 2 debbâğ, 2 mumcu, 2 bâğbâncı, 2 cânbâz, 2 sabuncu, 2 kiracı, 1 halıcı, 1 bezzâz, 1 hurdacı, 1 oduncu, 1 meşaleci, 1 camcı, 1 kahveci, 1 terzi, 1 kazzâz, 1 ırgat, 1 attâr, 1 pâlâncı esnaf grubu dışında, 29 hacı, 13 seyid, 12 molla, 9 bey, 4 ağa, 1 şeyh ile 8 öksüz, 4 sakat, 2 yetim, 1 gözü sakat, 1 yekçeşm, 1 topal, 1 kör, 1 gözü şaş ile 3 kayıp kaydedilmiştir. 6 kişinin kaza dışında olduğu kayıtta tespit edilmiştir.

2.10. Şehiddiye Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Şehiddiye mahallesinde 171 hânede 373 erkek nüfus tespit edilmiştir60.

Mahallenin nüfusu birden on beşe 153, on beşten otuza 89, otuzdan nihayetine kadar 121 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin muhtarı Molla Mehmet 50 yaşındadır. İhtisâb Katibi Molla Hasan 70 yaşında, Katip Nakud Efendi 60 yaşındadır. Sipâhi Derviş 12 yaşındadır. Cellat Ali 40 yaşındadır. Mahallede; 8 culhacı, 8 kiracı, 6 bakkal, 6 berber, 5 bezzâz, 4 tâcir, 4 otrâkçı, 3 tütüncü, 3 lüleci, 3 yemenici, 2 bâğbâncı, 2 çulcu, 2 sirac, 2 kahveci, 2 tellâl, 1 neccâr, 1 çubukçu, 1 katıkçı, 1 kapıcızân, 1 kâtırcı, 1 çerçi, 1 sürücü, 1 kâlâycı, 1 alâf, 1 kazâncı, 1 kundakçı, 1 oduncu, 1 kazzâz, 1 hamâl, 1 korucu, 1 abacı esnaf grubu dışında 19 hacı, 18 molla, 14 şeyh, 12 seyid, 9 ağa, 9 bey, 3 kavâz, 1 şarkid, 1 hafız, 5 kör, 3 topal, 2 sakat, 1 sağır, 1 yetim, 1 deli ile seferde 1 kişi kayıp olduğu tespit edilmiştir. Kaza dışında 1 kişi kaydedilmiştir.

2.11. Mahalle-i Medrese'nin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Mahalle-i Medresede 85 hânede 190 erkek nüfus tespit edilmiştir61. Mahallenin nüfusu birden on beşe 62, on beşten otuza 43, otuzdan nihayetine kadar 85 şeklinde

59 Katip ise 214 hâne ve 418 nüfus saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.33. 60 Katip 363 erkek nüfus saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.38.

(31)

kategorize edilmiştir. Mahallenin iki muhtarı vardır. Muhtar-ı evvel Hacı Mustafa 60 yaşında, muhtar-ı sâni Tellâl Hızır Ağa ise 65 yaşındadır. Mahallenin iki imamı bulunmaktadır. İmam Molla Mehmet Sirac 50 yaşında, müderris'in oğlu Molla Ahmet ise 36 yaşındadır. Müderris Abdulğafur Efendi 70 yaşındadır. Tabib el-hac Mehmet Efendi 50 yaşında olup oğlu Molla Ahmet 11 yaşında ilim talebesidir. Attâr başı Mehmet Bey 21 yaşında, Kasap başı Haso 70 yaşındadır. Tâtâr Ali 40 yaşında, sipâhi Mehmet Bey 40 ve sipâhi Mustafa Bey 50 yaşındadır.

Mahallede; 8 sirac, 5 neccâr, 4 kasap, 4 bakkal, 3 bâğbâncı, 3 kavvâf, 3 otrâkcı, 3 yemenici, 2 kahveci, 1 halıcı, 1 tellâl, 1 bezzâz, 1 sandıkçı, 1 kiracı, 1 değirmenci, 1 lüleci, 1 hamâl, 1 kalâycı, 1 pâlâncı, 1 attâr esnaf grubu dışında 11 hacı, 7 seyid, 5 molla, 2 ağa, 2 bey, 2 kavâz, 1 talebe-i îlim, 1 şeyh, 1 çavuş ile 5 kör, 1 sakat, 1 yetim, 1 sağır, 1 firari ve 4 kişi ise kaza dışında olduğu kaydedilmiştir.

2.12. Gülasiye Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Gülasiye mahallesinde 128 hânede 302 erkek nüfus tespit edilmiştir62.

Mahallenin nüfusu birden on beşe 120, on beşten otuza 73, otuzdan nihayetine kadar 111 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallenin muhtarı Seyid Ahmet Efendi 40 yaşındadır. Muhzır Abdulselam 33 yaşındadır. Bazirgan başı Mustafa 38 yaşındadır. Mahallede; 6 lüleci, 6 bâğbâncı, 5 yemenici, 3 sirac, 3 bakkal, 3 hamâl, 3 kasap, 3 penbuhçu, 2 kalâycı, 2 kavvâf, 2 kahveci, 2 çubukçu, 1 kiracı, 1 neccâr, 1 otrâkcı, 1 hamâmcı, 1 nâlband, 1 oduncu, 1 kuyumcu, 1 fırıncı, 1 halıcı, 1 bezzâz, 1 demirci, 1 kazâncı, 1 tütüncü, 1 tellâl, 1 ekmekçi, 1 tâcir, 1 terzi esnaf grubu dışında 19 hacı, 6 seyid, 6 şeyh, 5 ağa, 2 çavuş, 2 hafız, 1 molla, 1 kavâz ile 6 yetim 4 Ama(kör), ve 1 kişi kaza dışında kayıtta tespit edilmiştir.

2.13. Bâb-ı Savur Mahallesinin Nüfusu ve Genel Özellikleri

Bâb-ı Savur mahallesinde 252 hânede 572 erkek nüfus tespit edilmiştir63.

Mahallenin nüfusu birden on beşe 219, on beşten otuza 142, otuzdan nihayetine kadar 204 şeklinde kategorize edilmiştir. Mahallede; 16 yemenici, 12 bâğbâncı, 12 çerçi, 10 kasap, 10 kalâycı, 9 bakkal, 9 nâlband, 8 neccâr, 5 alâf, 5 ırgat, 5 culhacı, 4 pâlâncı, 4 otrâkçı, 3 demirci, 3 oduncu, 3 attâr, 3 bezzâz, 3 kazâncı, 3 lüleci, 3 kazzâz, 3 sirac, 3 berber, 3 mekkâri, 2 tellâl, 2 hamâl, 2 kâtırcı, 2 hammâcı, 1 çulcu, 1 çoban, 1 sarraf, 1 penbuhçu, 1 değirmenci, 1 tüccâr, 1 debbâğ esnaf grubu dışında 19 hacı, 8 seyid, 6

62 Katip 126 hâne ve 304 nüfus saymıştr. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.44. 63 Katip 257 hâne ve 565 erkek nüfus saymıştır. Bkz: BOA, NFS.d, nr.3736, s.52.

Şekil

Tablo 1: 1835'de Mardin'de yaşayan Resmi ve Dini Görevliler
Tablo 2: 1835'de Mardin'deki Müslümanların Meslek Grupları 70
Tablo 3: 1835'de Mardin'deki Müslümanların Özür Durumları 71
Tablo 4: Yâkûbi Milletinde Kullanılan Dini (İbrahîmi) ve Etnik İsimler  Sıra  No  Dini  İsimler  Adet  Sıra No  Etnik  İsimler  Adet  Sıra No  Etnik  İsimler  Adet
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Tablo 1: Manyetik rezonans görüntülemenin medial menisküs, lateral menisküs, ön çapraz bağ, arka çapraz bağ patoloji- lerindeki bulgularının artroskopi sonuçları altın

Spam blocks may be used to blacklist phone numbers suspected of sending spam messages, which blocks calls to the terminal without disrupting the user.. ID

Omurilik yaralanmalar›n›n yaklafl›k %3-26’s› tafl›ma s›ras›nda veya uygun yap›lmayan ilk müdahaleler sonucu posttrav- matik spinal hasar olarak

Hanede baba adı kayıtlı olmayan 2 veya 3 erkek kardeĢin bir arada yaĢadığı toplam 8 hane tespit edilmiĢ bunlar geniĢ aile statüsünde belirtilmiĢtir.3 hane

Yalnız şunu belirtmeden geçemeyiz ki, Batının büyük şehirlerinde bugün bile turistik iş olarak yeniden yapılan bu türlü hamamlara, gene Satıhlar

Her ne kadar meme kanseri, pankreas kanseri, tip II diyabet gibi baz› hastal›klar› da kolayca teflhis edebilecek yöntemlerin erken kan›tlar›- na ulafl›lm›fl olsa da

This review provides a summary of the limitations of periapical radiographs and the relevance of alternative advanced imaging techniques which are suggested as adjuncts

Tahrir Defterlerine göre daha modern bir tasarıma sahip olan Temettuat Defterleri hane halkının mevcut menkul ve gayrimenkullerini, yıllık kazancını, mesleğini,