• Sonuç bulunamadı

1923 Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi neden olduğu sosyo ekonomik kriz ve günümüze yansımaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1923 Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi neden olduğu sosyo ekonomik kriz ve günümüze yansımaları"

Copied!
101
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

1923 TÜRKİYE-YUNANİSTAN NÜFUS MÜBADELESİ NEDEN OLDUĞU SOSYO EKONOMİK KRİZ VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI

SİYASET BİLİMİ VE EKONOMİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Sibel TERZİOĞLU

Tez Danışmanı

Dr. Öğretim Üyesi Süleyman ÖZMEN

İSTANBUL-2020

(2)
(3)

TEZ TANITIM FORMU

YAZAR ADI SOYADI :Sibel Terzioğlu TEZİN DİLİ :Türkçe

TEZİN ADI :1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi, Neden Olduğu Sosyo Ekonomik Kriz ve Günümüze Yansımaları

ENSTİTÜ : İstanbul Rumeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ANABİLİM DALI :Siyaset Bilimi ve Ekonomi TEZİN TÜRÜ : Yüksek Lisans

TEZİN TARİHİ : 2020 SAYFA SAYISI :90

TEZ DANIŞMANLARI : Dr. Öğretim Üyesi Süleyman ÖZMEN DİZİN TERİMLERİ : Mübadele, Yunanistan, Türkiye, Nüfus

Değişimi, Lozan Konferansı

TÜRKÇE ÖZETİ: Geçmişten günümüze devam eden özellikle 20. yüzyılın geride bıraktığı savaş ve işgal sonrası yıkım ve tahribatlar hem coğrafi hem tampon bölge olması itibariyle Türkiye’de devingen bir nüfus yapılanmasına neden olmuştur. Göç hareketliliği temelde sosyal bir hareketlilik olsa da ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel bir dönüşüm ve değişim aracı olmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nde Türkiye’ye doğru yapılan en önemli göçlerden biri 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesidir.

Türkiye coğrafyasından balkan coğrafyasına, Balkan coğrafyasından da Türk coğrafyasına karşılıklı ve belirli genelgelerle gerçekleşen göç hareketi 20 Yüzyılın ilk yıllarına kadar devam etmiştir. Akabinde bu göç hareketliliği neticesinde insanlar kendi yaşamlarını idame ettirirken kontrolleri dışında gelişen bu yeni hayata entegre olmakta güçlüklerle karşılaşmışlardı. Her göç peşinde derin manzumeler bırakır fakat zorunlu göçün hikayesi daha ağır yıkımlar ve derin tahribatlar içerir. Bu çerçevede Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923 tarihinde mübadeleye ilişkin sözleşme ve protokole göre Türk topraklarında yerleşmiş Rum-Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Yunanistan’da yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının 1 Mayıs 1923 tarihinden başlanarak zorunlu mübadelesine girişilmiştir. Zorunlu mübadeleye maruz kalan insanlar sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik sonuçlar doğuran ve uzun bir zaman dilimini kapsayan sürece maruz kalmışlardır.

(4)

Yunanistan’da yaşayan Müslüman-Türk halkın Anadolu’ya göçü, Türkiye’nin ulusal politikasına da uygun olduğu düşünülmüştü. Zorunlu nüfus değişimi sırasında göç eden insanlar birçok sıkıntı çekmişlerdir. Türkiye’ye vardıktan sonra da bu durum devam etmiştir. Cumhuriyet döneminde kent ve kasabalarının durumu 1927’ye kadar vahimdi. Savaşlar, yangınlar, işgaller sonucu harabeye dönen Anadolu kent ve kasabalarına mübadele ile yeni bir nüfus eklenmiştir. Sönük olan kent ve kır manzarasına yeni insan faktörünün eklenmesi önceleri iskân problemi yaşatsa da zamanla ve geliştirilen politikalarla sorunlar aşılabilmiştir. Sonuç olarak; Her iki toplumunda ortak değerlerin geçmişin ve kültürel benzerliklerin olması ülke içinde ve dış politikada sos yo ekonomik ve kültürel krizlere neden olsa da kayıpların yanında uyum sürecini kolaylaştırmış olumsuzluklara rağmen intibak sürecine katkılar sunmuştur..

DAĞITIM LİSTESİ: 1.İstanbul Rumeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne 2.YÖK Ulusal Tez Merkezine

İMZASI Sibel TERZİOĞLU

(5)

İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

1923 TÜRKİYE-YUNANİSTAN NÜFUS MÜBADELESİ, NEDEN OLDUĞU SOSYO EKONOMİK KRİZ VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI

SİYASET BİLİMİ VE EKONOMİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Sibel TERZİOĞLU

Tez Danışmanı

Dr. Öğretim Üyesi Süleyman ÖZMEN

İSTANBUL-2020

(6)

BEYAN

T.C. İstanbul Rumeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Tez/Proje Yazım kılavuzu yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım bu Tez/Proje içindeki tüm veri, bilgi ve dokümanların doğru ve tam olduğunu, akademik etik ve ahlak kurallarına uygun bir şekilde elde edildiğini belirtirim.

Lisansüstü Tez/Proje Yazım çalışmasında kullandığım verilerde herhangi bir değişiklik yapmadığımı ve çalışmanın özgün olduğunu bildiririm.

Aynı zamanda bu çalışmanın özünde olmayan tüm materyal ve sonuçları tam olarak aktardığımı ve yararlandığım bütün kaynakları atıf yaparak belirttiğimi ve bu Lisansüstü Tez/Proje Yazım sırasında patent ve telif haklarının ihlal edici bir davranışımın olmadığını belirtir; aksi bir durumda aleyhime doğabilecek tüm hak kayıplarını kabullendiğimi beyan ederim.

Sibel Terzioğlu Tarih:

İmza:

(7)

T.C.

İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ

LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Sibel Terzioğlu ‘nun “1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi, Neden Olduğu Sosyo-Ekonomik Kriz ve Günümüze Yansımaları” adlı tez çalışması, jürimiz tarafından Siyaset Bilimi ve Ekonomi Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan

Prof. Dr. R. Kutay KARACA Üye

İstanbul Aydın Üniversitesi

Üye

Doç. Dr. Ali DENİZLİ Üye

İstanbul Rumeli Üniversitesi

Üye

Dr. Öğr. Üyesi Süleyman ÖZMEN Danışman

İstanbul Rumeli Üniversitesi

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

ONAY

... / ... / 2020

(8)

ÖZET

1923 TÜRKİYE YUNANİSTAN NÜFUS MÜBADELESİ NEDEN OLDUĞU SOSYO EKONOMİK KRİZ VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI

Geçmişten günümüze devam eden özellikle 20. yüzyılın geride bıraktığı savaşlar, yıkımlar ve siyasi gelişmeler Türkiye’de devingen bir nüfus hareketliliğini doğurmuştur. Göç hareketliliği temelde sosyal bir hareketlilik olsa da ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel bir dönüşüm ve değişim aracı olmuştur. Cumhuriyet Dönemi’nde Türkiye’ye doğru yapılan en önemli göçlerden biri 1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesidir.

Türkiye coğrafyasından Balkan coğrafyasına hareket eden göç hareketliliği 20 Yüzyılın ilk yıllarına kadar devam etmiştir. Akabinde bu göç hareketliliği neticesinde insanların hayatları kendi isteklerinin dışında şekil almaya başlamıştır. Her göç peşinde derin manzumeler bırakır fakat zorunlu göçün hikayesi daha ağır ve travmatiktir. Bu çerçevede Türkiye ile Yunanistan arasında 30 Ocak 1923 yılında nüfus mübadelesi ile ilgili sözleşme ve protokole imzalanmıştır. Bu paralelde Balkanlardan gelerek Anadolu’ya ikamet etmek üzere yerleşmiş Rum-Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Yunanistan’a göç etmiş Müslüman kitleler üzerinden Yunan uyrukların 1 Mayıs 1923 ‘ten itibaren zorunlu nüfus değişimine başlanmıştır. Zorunlu mübadeleye maruz kalan insanların hayatı sos yo ekonomik, kültürel ve psikolojik sonuçlar doğuran ve uzun bir zaman dilimini kapsayan sürece maruz kalmıştır.

Yunan topraklarında hayatlarına devam eden Müslüman-Türk kesimin Türk coğrafyasına göç etmesi Türkiye siyasi ve demografik esaslar doğrultusunda ulusal politikalar dâhilinde makul bir çözüm olduğu varsayılıyordu. Mübadele neticesinde göçe maruz kalan kitlelerin hem sevk ve lojistik hem de yerleştirilme konularında çeşitli problemlerle uğraşmışlardır. Geldikleri yerde de maalesef bu durum beraberinde yerel halkın sorunları ve tepkileri de eklenince içinden çıkılmaz bir vaziyete dönüşerek daha da artmıştır. Cumhuriyet döneminde kent ve kasabalarının durumu 1927’ye kadar vahimdi. Savaşlar, yangınlar, işgaller sonucu harabeye dönen Anadolu kent ve kasabalarına mübadele ile yeni bir nüfus eklenmiştir. Sönük olan kent ve kır manzarasına yeni insan faktörünün eklenmesi önceleri iskân problemi yaşatsa da zamanla ve geliştirilen politikalarla sorunlar aşılabilmiştir. Sonuç olarak; Her iki toplumunda ortak değerlerin geçmişin ve kültürel benzerliklerin olması ülke içinde ve dış politikada sos yo ekonomik ve kültürel krizlere neden olsa da kayıpların yanında uyum

(9)

ii

sürecini kolaylaştırmış olumsuzluklara rağmen intibak sürecine katkılar sunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Göç, İskân, Mübadele, Türkiye, Yunanistan

(10)

1 SUMMARY

The Population Exchange between Turkey and Greece in 1923, and its Consequences,

The Socio-Economical Crisis and its’ Reflections Today

The wars, destructions and the political developments that occurred in the 20th century, caused populations’ mobility in Turkey. The migrations are basi- cally a social mobility, but also, they created transformations and changes on the different aspects of life from the economic life to the culture. One of the leading migrations towards Turkey, occurred in the Republic period is The Pop- ulation Exchange between Turkey and Greece in 1923.

The migrations from Turkish geography to the Balkan geography occurred until the first years of 20th century. As a consequence of this migration mobility, the peoples’ lives had been shaped by involuntarily force. Every migration movements have deep impacts but stories of this enforced migration is deeper and more traumatic. Within this framework, according to the population ex- change contract and protocol signed by Turkish and Greek governments on 30th January 1923, Greek Orthodox Turkish nationals who settled on Turkish land and Muslim Greek nationals would be exchanged, from 1st of May 1923 on. The people who were enforced to population exchange had faced a long period that caused many social, economic, cultural and psychological problems.

The migration of Turkish Muslim people lived in Greece to Anatolia was con- sidered as suitable to the Turkish national politics. The people who migrated during the enforced population exchange faced many difficulties. These difficul- ties continued after their arrival to Turkey. The conditions of Turkish towns and cities were terrible, until 1927. A new population was added to the ruined Ana- tolian towns and cities, because of wars, fires and occupations. These migration movements created a housing problem, but with the help of time and new poli- cies, these problems were overcome. As a result, the common values and past, and the similarities of cultures, caused socio economic and cultural crises in home and foreign policy, together with the loses, eased the adaptation period, despite of the troubles, it provided contributions to the adaptation period. I cel- ebrate everybody who has participated to this process and I wish none of the countries would lose their prosperity.

Key words: Migration, Housing, Barter, Turkey, Greece.

(11)

2 İÇİNDEKİLER

ÖZET ... I SUMMARY ... II İÇİNDEKİLER ... III TABLOLAR………...……… IV ÖNSÖZ ………...……….…V

GİRİŞ ... 6

BİRİNCİ BÖLÜM GENEL HATLARIYLA MÜBADELE 1.1. 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi ... 16

1.1.1 Mübadele nedir? Neden incelenmelidir……….. 18

1.1.2. 1923 ‘ten Önce Gerçekleşen Mübadele Örnekleri Bulgaristan’la Yapılan Nüfus Mübadelesi ... 19

1.1.3. Yunanistan Devleti ile Büyük Mübadele Öncesi Yapılması Düşünülen Nüfus Mübadelesi ... 22

1.2. Mübadelenin İktisadi Kültürel Tarihsel Bağlamda Değerlendirilmesi ... 28

1.2.1.Mübadelenin Ekonomik Bağlamda Değerlendirilmesi ... 28

1.2.2. Mübadelenin Kültürel Bağlamda Değerlendirilmesi ... 29

1.2.3 Mübadelenin Tarihsel Koşullarda Değerlendirilmesi ………30

1.2.4 Lozan Barış Konferansı ve Ulus Devlete Geçme süreci………….31

İKİNCİ BÖLÜM 1923 TÜRKİYE YUNANİSTAN NÜFUS MÜBADELESİ SÜRECİ 2.1. Mübadelenin Hukuki Çerçevesi ... 32

2.1.1. Mübadelenin TBMM’de Karara Bağlanması ... 34

2.1.2 Mübadele İmar ve İskân Vekaletinin Kurulması ... 37

2.1.3 Hilal-i Ahmer Cemiyetinin Kuruluşu ve Sürece Katkıları ………40

2.2 Yerleşim Bölgeleri ve Koşulları ... 41

2.3 Göçmenlerin Türkiye ‘ye Getiriliş Süreci ... 43

2.4. Türkiye ‘de Mübadiller için Alınan Tedbirler ... 48

2.5. Yunanistan’da Mübadiller için Alınan Tedbirler ... 51

(12)

3 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MÜBADELE SÜRECİNDE YAŞANAN SORUNLAR VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI

3.1. Türkiye Genelinde Yunan Mübadillerin Durumu ... 53

3.2. Göçlerin Ortaya Çıkardığı Sonuçlar ve Mübadiller Göçmenler Üzerinde Bıraktığı Sorunların Günümüze Yansımaları ... 56

3.2.1. Taşınır ve Taşınmaz Mal sorunu ... 62

3.2.2. Kültürel Sorunlar ... 63

3.2.3. Etabli Sorunu ... 63

3.2.4. Uyum ve Entegrasyon Sorunları ... 65

3.2.5 Yunanistan ‘da Ortaya Çıkan En Temel sorun………65

3.2.6 Türkiye’de Ortaya Çıkan 6-7 Eylül Sorunu ……….66

3.2.7 İskân Başlamadan Ortaya Çıkan Sorunlar………..68

3.2.7. İskân ve Mesken Sorunu………..67

ÖNERİLER………. 71

SONUÇ………72 KAYNAKLAR

EKLER

(13)

4 TABLOLAR LİSTESİ

TABLO-1 Göç ile Gelenlerin Yerleşim Alanlarına Yerleştirilme Oranları 41 TABLO-2 Mübadillerin Yerleştikleri İllere Göre Aile ve Nüfus Miktarı 48

(14)

5 ÖNSÖZ

Son zamanlarda değişen dünya düzeni kapsamında toplumların hayatlarında göç olgusu etkisini daima hissettirmiştir. Toplumsal bütünlük ve uyum nezdinde ülkelerin huzur ve refahı için hem iç hem dış politikada rasyonel politikalar çerçevesinde çalışmalar yapmak büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda yapmış olduğum tez çalışması sırasında konu seçiminde büyük hassasiyetle yazdığım Nüfus Mübadelesi konusunu seçmemdeki amaç Osmanlı İmparatorluğu kuruluşundan günümüze kadar Türk demografik yapısının bir göç yapılanması üzerine kurulmasıdır. Geçen zaman içinde devingen nüfus hareketliliği ve göç olgusunun Türk Toplum yapısını siyasi, iktisadi, kültürel anlamda değiştirmiş ve etkilerini günümüzde de hissettirmiştir. Cumhuriyet tarihinden günümüze büyük göç kitleleri olmuş fakat gerek bıraktığı sosyal psikolojik etkiler gerek uygulanma şekliyle Türk Yunan Nüfus Mübadelesi büyük önem arz etmektedir.

Konunun günümüzde de etkisini sürdürüyor olması bizi yapılan çalışmaların nicelik olarak artırılması gerektiği kanaatine itmiştir. Ayrıca yaşadığımız coğrafyanın stratejik konum itibariyle göçe sürekli maruz kalması halihazırda yapılan göç çalışmalarını tek çatı altında birleştirerek bir bakanlığın kurulması fikrini de kuvvetlendirmiştir.

Tez çalışmaları yapılırken yapılan destekler çalışan kişi açısından motive edicidir. Dolayısıyla tez sürecinde ve içeriğin kalitesinin artırma bağlamında zaman yaratmama destek olan ve teşekkür etmemi gerektirecek insanlara minnet duygusuyla yürekten teşekkür etmek istedim.

Desteklerini esirgemeyip beni sürekli motive eden tez danışmanım Süleyman Özmen hocama, çok değerli jüri üyelerine ,başta annem olmak üzere kıymetli aileme , desteklerini esirgemeyen eşim Fatih Terzioğlu ,4 yaşındaki kızım Berçem ve 2 aylık kızım Arya ile beraber Büyük Mübadele Derneği’ne ,kızkardeşime; benim için özel bir anlam ifade eden Ertan ,Enis ,Rıdvan Çetin’e özetle bu süreçte yardımcı olmaya çalışan herkese teşekkürü borç bilirim.

(15)

6 GİRİŞ

Balkanlar çeşitli ırkların buluşma kaynaşma ve ayrışması özelliğiyle 19 ve 20 yy. bölgenin kendine has şartlarıyla isyanların göçlerin bir arada yaşandığı kozmopolit bir coğrafyadır. Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi bu bağlamda neden sonuç ilişkileri neticesinde de demografik yapı etkileri mevcut rejimler açısından emsal teşkil etmiştir. Türk -Yunan Nüfus mübadelesinin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen neden etkilerinin hala devam etmesi ve belleklerde sürekli canlı tutulması çalışmamızın anlamını kuvvetlendirecektir. Temeli Türk Yunan ilişkilerinin bozulma sürecine dayanan ve sonrasında bıraktığı etkiler üzerinde çalıştığımız göç kuramı ve mübadele meselesinin sağlam bir zemine oturtulması konunun daha net anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu durumda patrikhane meselesinin olumsuz etkileri yadsınamaz bir gerçektir. Durum böyle olduğu halde Türk-Yunan ilişkilerinin bozulması neye bağlanabilir. Bu konuda özellikle Patrikhane’nin ve Yunanistan’ın takip ettiği “ Megali İdea” (Büyük ülkü) siyasetinin önemli rolleri vardır. Özellikle Patrikhanenin olumsuz çalışmaları bu noktada daha belirgindir1. Konumuz genel olarak göç fakat asıl kilitlendiğimiz ve varsayımlarımızı güçlendirdiğimiz konu mübadele göçünün günümüze yansımaları olduğu için bu tarihlerde ortaya çıkan göçmen sayıları üzerinde çok fazla durulmayacaktır. Fakat bu konuda geniş çaplı yazılmış bir esere göre Yunan ayaklanmasından başlayarak 1922 yılına kadar yapılan göçlerin 5, 5,5 milyon civarında olduğu tahmin edilmiştir. Yine aynı eserde Müslümanların aynı tarih aralıklarında 5 milyondan fazla kayıba uğradığı belirtilmiştir2 Türk-Yunan nüfus mübadelesi konusuna girmeden önce bu göçün ortaya çıkmasına neden değişim üzerinde durmak faydalı olacaktır. Osmanlı tebaasında , Ermeni, Rum, Musevi gibi azınlıkların önemi büyüktü Altının çizilmesi gereken önemli konu ise

;Rum Kesimin devlet içinde ayrıcalıklı bir durumda olması realitesiydi.

Başlangıçta bu kadar ayrıcalık sahibi bir kesim iken Türk-Yunan ilişkilerinin kötüye gidip Osmanlı Devletini en çok uğraştıran bir kesim haline gelmesi nasıl açıklanabilirdi? Yapılan çalışmalar Patrikhane’nin ve Yunanistan’ın takip ettiği “

1 Damla Ersöz ‘’Rumların Anadolu’dan mecburi Ayrılışı 1919-1923’’ İletişim Yayınları ,İstanbul S.167

2 Carthy J. Mc. , : “ Müslümanlar Ve Azınlıklar”, İnkılap Yayınları, Çev. Bilge Umar, İstanbul,1998,s.356

(16)

7

Megali İdea” (Büyük ülkü) söyleminin belirleyici etkisi olmuştur. Özellikle Patrikhanenin olumsuz çalışmaları bu noktada daha belirgindir. Rum halkı Fatih döneminden itibaren görmüş olduğu itibar hatırına kısmen bağlı kalmış ve saygılı davranmıştır. Bunun neticesinde Türklük aleyhinde çalışmaları tespit edildiği vakit bazı patrikler cezalandırılmıştır. Türklük aleyhindeki çalışmalar Balkan Savaşları sonucunda daha da artmış, Yunan ordusu Patrikhane’nin desteği ile Konya’dan Kütahya’ya kadar gelebilmiştir3.İleriki bölümlerde detaylı bir şekilde inceleneceği gibi, bu tarihten önce başlanmış olmakla birlikte Yunanistan’ın Türkiye toprakları üzerinde sistemli bir şekilde toprak ve nüfus oyunlarına başladığı görülmektedir.

Yaşanan gelişmelerin ardından Kurtuluş Savaşı’nın ardından çok sayıda Türk sığınmacının (göçmenin) ortaya çıktığı görülmüştür. Bu durum halkın çoğunluğu Yunanlı-Rum olan bir devlet yaratma amacıyla Türklerin Batı Anadolu’dan sürülmelerinin sonucudur. Tüm bu olaylara rağmen Yunan Başkanı Venizelos 30 Haziran 1919’da İngiliz Hükümetine: Öne sürülmüş cinayetleri ve olayları incelemek için bir soruşturma komisyonu kurulmasını istedi. Komisyon incelemesi sonucunda Yunanlıları üç noktada suçlu gördü:

1. İzmir katliamı ve yağma hareketleri,

2. Birliklerin konferansça verilmiş hududu aşmış olması,

3. Aydın katliamı ve yağma hareketleri 4ardından şüphesiz bu korku sonucunda ortaya çıkarttıkları göç eylemleridir.

Bu savaşın Türk ordusu tarafından kazanılması sonucunda Yunan ordusuyla birlikte kaçan bir Rum göçmen kitlesi ortaya çıktı. Nüfusun bu şekilde yer değiştirmesi savaş sonrasında da bir nüfus mübadelesinin zorunlu olarak ortaya çıkmasına zemin hazırlamış oldu.

Mübadeleyi anlamak için göç terminolojisini yapmak faydalı olacaktır; Bireyler yaşamlarını sürdürmek için sosyal hayata karışırlar bunun için de sürekli

3 Yavuz Ercan, “Türk Yunan İlişkilerinde Rum Patrikhanesi’nin Rolü”, Tarih Boyunca Türk Yunan İlişkileri, Üçüncü Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara,1986 s.

202-204.

4 Selahattin Salışık, “Tarih boyunca Türk -Yunan İlişkileri ve Etnik-i Eterya “,Kitaş Yayınları,İstanbul,1968,s.2

(17)

8

etkileşim halindedirler. Kitlelerin asgari yaşam düzeylerini daha ileriye taşımak ve hayatlarına devam edebilmek için tabii oldukları coğrafya, memleket veya mekânı terk ederek farklı bir yere taşınmak suretiyle sebep oldukları kitlesel harekete göç denir. Bu paralelde bu paradoksa neden olan ve gerçekleştiren kişiye umumiyetle göçmen denmektedir. Bölgede yerli halk ve mübadeleye maruz kalmış kişiler sos yo ekonomik durumları ve kültürlerinin günümüze nasıl yansıdıkları göz önünde bulundurularak olaylar üzerinde yorum yapılmıştır.

Tarihsel perspektifte mübadele olayının arka planında bu sürece destek çalışmaların nicelik olarak az olmasından dolayı ve günümüz Yunan ilişkileri çerçevesinde sürecin tekrar tekrar karşımıza çıkmasının haklı bir gerekçesi vardır. Bu çalışmada sadece tarihsel bir çalışmaya bağlı kalmayıp konu ile ilgili yapılan çalışmaları da göz önünde bulundurup günümüz koşullarında yorumlamaya çalışmak literatüre katkı için faydalı olacaktır. Gerek bugün gerek geçmişe doğru detaylı bir analiz yapılarak göçün ve mübadelenin beraberinde getirdiği radikal değişim ve dönüşümün sosyolojik inceleme alanı bulması göz ardı edilmemiştir. Bu bağlamda yeterli çalışmalar olsa dahi araştırmacıları bu konuda ısrarcı kılmış ve mübadele sürekli ilgi gören bir mesele olmuştur. Çünkü sonraki kuşaklar büyümeye okumaya araştırmaya başladıkça konunun ehemmiyeti daha anlaşılır olmuştur. Çalışma perspektifimiz sadece mübadele konusunu değil göç sorunsalının günümüzde etkileri üzerinde durarak daha güncel öneri ve çözümler sunmaktadır. Daha önceden yapılan çalışmalar okunup sentezlenerek bu çerçevede literatüre katkı sağlamak için olayların gerçekleştikleri koşullar zaman ve mekân dikkate alınarak değerlendirilme yapılmıştır.

Hazan‘ın tanımlamasından yola çıkarak; “İnsanların çeşitli nedenlerden dolayı baskı ve zulümden veya sürgün edilerek diğer egemen güçlere sığınma hali;

doğal veya insan eliyle yapılmış felaketler, savaşlar gibi pek çok nedenden evlerini, yurtlarını terk edip güvenli bölgelere gitmek zorunda kalmaları çok eski zamanlardan beri yaşanmakta olsa da uluslararası toplum tarafından bu konunun mercek altına alınması yeni sayılabilecek bir durumdur5.”İnsanlar yaşadıkları yerleri, ait olduğu meskenleri terk ederek yeni bir yaşama doğru yol

5 JacobCeki Hazan, “Geçmişten Geleceğe Zorunlu Göç: Mülteciler ve Ülke İçinde Yerinden edilmiş Kişiler”. Der. S. Gülfer Ihlamur- Öner. N. Aslı Şirin Öner. “Küreselleşme Çağında Göç: Kavramlar, Tartışmalar”, İletişim Yayınları, İstanbul, s. 183- 199,2012.

(18)

9

almıştır fakat bu sürecin yıkımları ve etkileri uzun yıllar devam etmiştir.

Dolayısıyla mübadeleyi inceleyip tanımlarken izlenimlerimiz paralelinde değerlendirmeye çalışmak gerekli görülmüştür.

Mübadele ve mübadil kavramları sadece mülteci konumundaki gruplardan değil çeşitli tanımlamalarla beraber yer bulmuş ve hala tartışma konusu olmaya devam etmiştir. Nüfus değişimi paralelinde gerek akademik gerek tarihsel veriler incelenip yorumlandığında mübadeleye maruz kalan kitle ve grupların kendi istekleri dışında olduğundan mübadele bir tür “zorunlu göç” grubunda sınıflandırılmaktadır. Nihayetinde zorunlu göçün ve zorunlu olarak bu duruma maruz kalan toplulukların literatürdeki yeri ve kuramsal ve bilimsel bir çerçevede irdeleyerek tartışmak faydalı olacaktır. Akabinde Lozan Antlaşmasının mübadele ile ilgili şartlarını göz önünde bulundurarak durumun insanların rızası olmadan bir nevi sürgün ve zoraki yer değiştirme durumu olduğunun gerçeğinin göz ardı edilmemesi gereklidir. Çalışmalar bize milliyetçilik akımlarının etkili olduğunu gösterirken Özellikle Rusya’nın dış politikasındaki hareketlilik göç ve mülteci durumlarının üzerinde oldukça etkiliydi6. Göç ve zorunlu göç kavramlarını bu kadar irdeleme sebebimiz günümüzde hala bu durumun toplumların hareketlenmesinde fazlasıyla etkin olmasıdır. Zorla yerinden edilmiş kişiler nedenleri ve yerini yurdunu terk edip yeni bir yaşama adapte olup gelecek kaygısı taşıyan kişilerin kategoriler ile açıklanması içinde bulunulan zamana paralel altının çizilmesi gerektiği hususudur. Bilindiği gibi gibi tarihsel sürecin her kesitinde farklı sebeplerden dolayı sebebi ne olursa olsun zorunlu göçün var olduğu ve tarihsel olguların farklı ve çeşitli sonuçlar doğurup bunları ortaya çıkarmasından dolayı bu grupların tanımlarının değişiklik gösterdiği ancak 1951 yılında Birleşmiş Milletler tarafından yürürlükte olan’’ BM Mültecilerin Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesindeki’ ’maddeler kapsamında bu grupların Mülteci statüsünde tanımlandığını değerlendirildiği gerekliliği doğmuştur.’’1 Ocak 1951'den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ¸ülkenin dışında bulunan ve bu ¸ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ¸ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahsa uygulanacaktır. Birden fazla tabiiyeti olan bir kişi

6 Justin MC Carthy, “ Ölüm ve Sürgün”, İnkılap Kitapevi, Çev. Bilge Umar, İstanbul,1993, s.4.

(19)

10

hakkındaki "vatandaşı olduğu ¸ülkenin dışında bulunan " ifadesi, tabiiyetini haiz olduğu ¸ülkelerden her birini kasteder ve bir kişi, haklı bir sebebe dayalı bir korku olmaksızın, vatandaşı olduğu ¸ülkelerden birinin korumasından yararlanmıyorsa, vatandaşı olduğu ¸ülkenin korumasından mahrum sayılmayacaktır’’7.Bu tanımlamalar aslında yaşanılan olayların hikayesinin özeti olmakla beraber şartların nasıl geliştiği ve bu paralelde kararların alınması durumunu özetlemektedir. Nihayetinde tarihsel süreçte aşama aşama bulunduğu yerden farklı bir yere sebebi tartışılmaksızın göç yaşandığının ve farklı sebeplerden dolayı zorunlu yapıldığını açıklarken yaşamlarını farklı bir yerde geçirmek zorunda kalan topluluklara belli bazı düzenleme ve yönetmeliklerin çıkarılma gerekliliğini doğurmuştur. Tarihsel süreçlerin hangi zaman diliminde olduğuna bakılmaksızın göç sorunsalı toplumların kanayan yaraları olmuş ve sonuçları sancılı ve yıkımla geçmiştir. Bu paralelde Çalışmamızda vurgu yapılan esas konu mübadillerin ve Lozan mübadele sürecinin yaşandığı dönemi ve mübadele sürecini hangi durumda ve nasıl analiz edileceğine tarihsel çerçevede bilimsel bir dille netleştirip açıklık getirecektir.

Aynı zamanda, tarihsel perspektifte bu süreçte hem tez çalışmasın objektif ve güncel olunmasına dikkat edilerek çalışmamızın paradigmasını temelden başlanarak sona doğru sık sık tekrar edilen Lozan Konferansı neticesinde ortaya çıkan mübadele ve neden olduğu göç sorunsalının yarattığı sos yo ekonomik problemler günümüze yansımasını irdelemekteyiz.

Martin düşüncelerinden hareketle şu kanıya varıyoruz; siyasetçiler veyahut politikacılar göçe maruz kalan kitleleri 3 kategoride belirtir. Bu sınıflamanın ilki mecburen yer değiştirilmek zorunda bırakılan ve olayın ilk evrede gerçekleştiği mekandır8. Mekân tanımlanıp ele alındığında, hâlihazırda ülkelerin dışına çıkarak sınırları aşanlar “mülteciler”, “sığınmacılar”, “uluslararası göçmenler”

gibi terimlerle anılırken topraklarında ülkelerinde çizilen sınırlar çerçevesinde olanlar ise vatan sınırları içerisinde olan ve yer değiştirmek zorunda kalan göçmenler ya da iç göçmen olarak ifade edilip tanımlanmaktadırlar. Sonraki sınıflandırma ise yer değiştirme durumunun sebebi nasıl geliştiği durumudur.

Söz konusu yer değiştirme durumuna maruz kalan kişilerin gerekçeleri kitleleri iltica isteklerine olan durumun bulunduğu ülkede mülteci sınıflamasına dahil

7 http://www.multeci.org.tr/wp-content/uploads/2016/12/1951-Cenevre-Sozlesmesi-1.pdf s:2 Erişim Tarihi : 06.03.2020

8 Susan F Martin ,”Forced Migration,

TheRefugeeRegimeandtheResponsibilitytoProtect”,Global ResponsibilitytoProtect ,2010, s.

38-59.

(20)

11

olan kişinin 1951 yılında imzalanan sözleşme içeriğine dahil ediliyorsa bu kişiler mülteci tanımlanmasında yer alırlar. Keza bahsi geçen ve sürekli karşımıza çıkan altı çizilmesi gereken tanımlamalar günümüzde de geçerliliğini korumaktadır fakat değişen koşullar teknolojik yaşam hukuki çerçeveler bizi mevzuat bilgilerini yeniden okuyup yorumlamamıza yönlendirmektedir. Bu çerçeve dışında olan fakat sonuçları birbirini etkileyen veya BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği)’nin aldığı kararlar bağlamında mülteci kavramı ile bağdaştırılan kitleler ve bu kitlelerin kendi içlerindeki tanımlamaları da mevcuttur. Fakat örneğin doğal afet, iklim ve beşerî faktörlerin çeşitlilik göstererek sürekli mutasyona uğrayıp değişmesi insan ve dokunduğu her durum için yeni anlamlandırmalar içermiştir. Bir yerden başka bir yere giderek var olan coğrafyada yer değiştirmek zorunda kalan kitleler için kanunen ve kavramsal bağlamda hukuk kavramlaştırmasında bağlayıcı evrensel bir tanımlama ve yorumlamaya rastlanmamıştır. Elde edilen veriler bize durumun ciddiyetini gösterirken aynı zamanda çalışmaların nitelik olarak arttırılma durumunu da kanıtlamaktadır. Yer değiştirmeye maruz kalan kişiler yerinden edilmenin gerçekleştiği ülkenin sınırları içerisinde oldukları sürece coğrafi bakımdan ülke sınırları dahilinde yerinden edilmiş kişiler sınıfına dahil olabilmektedirler.

Üçüncü kategori kapsamında yer değiştirme sürecinde halihazırda yaşadığı coğrafyadan uzaklaştırılmak zorunda kalma durumunun zamanıdır. Bu durum yerinden edilmenin ortaya çıkma aşamasının ilk basamağı için gereklidir.

Mülteci kavramı ülke sınırlarında yer değişikliği ile yurtlarından ayrılmış veya ayrılmak zorunda kalmış kitlelerin yurtlandırılması, iaşelerinin verilmesi sağlık ve hizmet sektörüne dahil edilerek diğer gereksinimlerine ivedilikle mantık çerçevesinde çözüm odaklı yaptırım uygulanması olarak tanımlanırlar.

İstenmeyen yani kendi rızaları dışında gerçekleşen göçe maruz kalan kitlelere özgü ilk sistematik ve kapsamlı çalışma 20. Yüzyıl başlarında başlamıştır. Göç kapsamına dahil edilen ve araştırılan çalışmalar detaylı incelenip değerlendirildiğinde literatürde referans alınarak şöyle bir kanıya varılabilir;

göçlerin temelde imparatorlukların güçlü olduğu ve coğrafyalara egemen olduğu dönem, milliyetçilik akımlarının yoğun yaşandığı dönem bloklaşmaların olduğu Soğuk Savaş dönemi ve sonrası dönem olarak adlandırılır.

(21)

12

Günümüzde göçe maruz kalan kişiler hukuki çerçevede oturtulamayınca geçici koruma statüsünde değerlendirilirler. Almanya ve Avusturya’dan kaçmak zorunda kalan göçmenlere yardım eli uzatıldı fakat geç kalınmış olması sebebiyle bölge devletlerinin maddi manevi ve iktisadi bağlamda sonuçları ağır olan zor geçirilen bir dönem olmuş ve coğrafyaların sınırlarını ekonomilerini yeniden oluşturulmasına yönlendirmiştir. Fakat yeterli kapsamda olmamıştır.

Geçen yıllar mülteci problemlerini azaltmamış aksine problemler artarak devam etmesine rağmen uluslar milli bir sığınmacı terminolojisinde anılmaktansa belli kozmopolit bağlamda sığınmacı olarak anılmayı sürdürmüşlerdir. Faaliyet alanı iyice daralan Milletler Cemiyetinin çalışmalar 1930 akabinde birinci dünya savaşı sonrasında yaratılan çetrefilli problemlerin yanında soğuk savaşların ve akabinde ardından milyarlarca enkaz bırakan ulusların yaratmış olduğu tahribat Milletler Cemiyeti’nin yetersiz kalarak yeni alternatifler geliştirmesine yönlendirmiş Birleşmiş Milletlerin oluşmasına sebep olmuştur. Bu bağlamda BMMYK kurulmuştur. Sonrasındaki süreçte ise günümüzde de hala etkili olan 1951yılındaki “BM Mültecilerin Statüsüne ilişkin Cenevre Sözleşmesi

“devletlerin siyasal ve jeopolitik aracı olarak devam etmiştir. Savaş yıkımları birinci dünya ve ikinci dünya savaşı sonrasında tahribatlarıyla artarak devam etti. Milyonlarca insanın darmadağın olması 1. Dünya savaşının yarattığı yıkımı gözler önüne serdiğinde ülkelerin ve insan olma kavramının anlamından uzaklaşarak binlerce “ötekinin mübadele veya göç ettirilmesini meşrulaştırarak rasyonalite kavramından uzaklaşıldığını göstermiştir.

Göçler zaman zaman dünya tarihinin sürecini değiştirirken bazı durumlarda da trajikomik durumlara da sebep olabilmişlerdir. Göç tarihine incelerken bunu en iyi yaşayan bir ülke bazında değerlendirildiğinde son beş yıldır Dünyanın en çok göç alan ülkeleri arasında yer almaktadır.9TUİK verilerine göre Türkiye ‘ye göç edenlerin sayısı geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 22,4 artarak 466bin 333 kişi oldu. Bu nüfusun %52,3’ünü erkek %47,7sini kadın nüfus oluşturmuştur. Bu durum günümüzde de artarak devam etmiştir. Göç beraberinde çeşitli sorunlar getirmekle beraber birtakım yeni düzenlemelerin oluşmasına da olanak sağlamıştır. Varsayılan en temel dönüm noktalarında altı çizilerek vurgulanmak istenen Lozan mübadelesi literatürde zorunlu göç kapsamında ele alınmaktadır.

Özgür’ün de belirttiği gibi; hali hazırda beraberinde sığınmacıların da meydana geldiği yer değiştirme hareketi nüfus değiş tokuşu, iskân sonrasında meydana

9 https://www.goc.gov.tr/ (Erişim Tarihi:25.02.2020)

(22)

13

gelen göç, kültür ve etnik kökene bağlı göç, vb. farklı adlandırılmalar ve ülkelerin politik şartları çerçevesinde kabul edilip yapılırsa pratikte kendi arzuları dışında zorunlu göç olarak gerçekleşmişlerdir. “Bu göçlerin başlıca özelliği, devletlerin şiddet mekanizmalarının gölgesinde ve insanların hayatta kalma ile gitme arasında tercih yapma haklarını yok saymasıyla gerçekleştirilmesiydi.” 10İktisadi göç nezdinde incelendiğinde durumun aksine, ülkelerin iktisadi ve sosyal çalışmalarının yeterince başarılı olamamasından meydana gelen ve bireylerin neye karar verip vermeyeceği ile tanımlanan göçlerdir, fakat 20. Yüzyıl arzu edilen göçün dışında gerçekleşen zorunlu göçlerinin başlıca özelliği insanların kimlikleri üzerinden ötekileştirme beraberinde zorbalık ve barbar bir yol ile uygulanmasıdır11.

Nüfus Mübadelesi , çalışmamızın da bölümlerinde bahsettiğimiz üzere bağlı oldukları ikamete ve yaşadıkları coğrafyada milliyetçilik akımları neticesinde ötekileşme ve haksızlık zulümle beraber gördükleri tarihsel bir gerçek olan grupların (Türkiye’deki Rumların ve Yunanistan’daki Müslümanların ) karşılıklı göç edip yer değişikliği ile anılıp tasvir edilmesi sebebiyle bir noktada zorunlu göç tanımlarında da ele alınan “insanların farklı nedenlerden dolayı zorbalık ve zulümden kaçıp sürgüne maruz kalarak tarihsel süreçte güçlü egemen güçlere sığınmak zorunda bırakılmaları halinin bir neticesidir demek doğru ve faydalı olacaktır. Ancak genel çalışma perspektifleri ve literatür taramalarında genel olarak nüfus değişimi paralelinde gerçekleşen Lozan mübadelesi, antlaşma çerçevesinde gerçekleşmiş tarafların dinsel ortaklık bağlamında yapılmış olup mübadele sonrası Türk toplumsal yaşamında Balkanlarda yaşayan Türkler üzerinde derin kırgınlıklar yaşanmışlıklar bırakmıştır.

Tez çalışmasının birinci bölüm dahilinde detaylı olarak açıklanmış bu denli soğuk savaş ve kötü şartlar olmasına paralel yaşamlarının temelinden itibaren doğdukları kültürlerini dillerini öğrendikleri büyüdükleri , vatandaş kabul edildikleri kendilerini ait hissettikleri devlet ve ülkenin sınırlarında yaşayan bireylerin doğası gereği hakkı olan temel vatandaşlık hukukunda yer alan hak ettiği ‘’yerleşme ve seyahat hürriyetinin tersine ülkeler arası bir antlaşama

10 Nurcan Özgür. “Modern Türkiye’nin Zorunlu Göçmenleri: Muhacirler, İskanlılar, Mübadiller, İslamlar, Soydaşlar, “G” Grubu, Mülteciler, “Tekne Mültecileri”. Der. S. Gülfer Ihlamur- Öner. N. Aslı Şirin Öner. Küreselleşme Çağında Göç: Kavramlar, Tartışmalar”, İletişim Yayınları, İstanbul s.199-217.

11 Ferhat Berber,” İmparatorluktan Cumhuriyete Manisa ve Göçler (1860-1960) “Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih.Anabilim Dalı Doktora Tezi,Ankara,2010, s.44

(23)

14

olarak zorla hali hazırdaki yurtlarından men edilerek insanlık aidiyet duygularını zedeleyen bir perspektifte konuştukları dil dilleri ve kendilerini doğuştan atfedilen kültürleri farklı bilmedikleri coğrafyalara göç ettirilmesinin ulusa vatan olarak aşılamaya çalıştığı ülkeye teslim etme değil sürülerek sürgün kimliği kazanması olarak tartışılmıştır.’’ Vatan” olarak algıladıkları bölgeyi zorunluluk sebebiyle göç etmek zorunda olmaları bırakılmaları süreci oldukça zorlaştırmıştır. Doğup büyüdükleri yerleri kültürlerini terkedip ait oldukları coğrafyaya bir daha geri gelmeyecek olma düşünceleri onları derinden sarsmış her iki ülkenin hem iç hem dış politikasında yeni kararların uygulanıp daha titiz çalışmalar yapılması gerektiğini ortaya çıkarmıştır.

Yapılan çalışmalar Nüfus Mübadelesi daha haklı mıdır? sorusu zaman içinde tartışmaya açık bir soru olarak kalmıştır nedeni ise; vatan saydıkları ikamet edecek olmaları ve yerleşmeye zorunlu tutulmaları mübadeleyi diğer zorunlu göç durumlarından farklı kılmaktadır. Bu yüzdendir günümüzde hala araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Yerleşecekleri mıntıkalar verilen sözler ve sunulan koşullar dahilinde yapılan hazırlıklar ,millileşmenin ve ulusçuluk akımlarının yaratmış olduğu konjektörel bir dalgalanmanın neticesinde yaşadıkları haksız ve psikolojik şiddetten kurtarma çabası da mübadele sürecini haklı bir sebebe oturtmaktadır.

Tarihi yazılı olduğu kadar sözlü söylemler üzerinden de ele aldığımızda ve günümüzde de üçüncü kuşak torunlardan dinlediğimiz mübadele gerçeği bizzat durumu yaşayarak hazmetmiş kitle veya kişilerle yapılan görüşmeler neticesinde, bilim bazlı bir tarihi çalışma için vazgeçilmez kaynaklar olarak değerlendirilmiştir. Son bölüme eklediğimiz görüşmeler neticesinde halihazırdaki mevcut durumdan hoşnutluk duysalar dahi zaman içinde mübadele gerçeğinin unutulacağı ve yeterli ilginin göremeyeceği endişelerine kapıldıkları gözlemlenmiştir. Neticede çalışma perspektifi genelinde vardığımız sonuç yaşadığımız coğrafya gereği çok fazla mübadil ile karşılaşılmış ve çeşitli hikayeler dinlenmiştir bu da tez çalışmamın çıkış noktası olup çalışmanın ekler kısmına eklenerek tez içeriğinin zenginleştirilmeye çalışılmıştır. Beraberinde yazılı olarak anlatılan belgelere ilaveten gündelik yaşamın öznel bir biçimde bir anlatıcıdan geniş bir yelpazeden yola çıkılarak literatür taramasına da gidilerek ilgili çalışmalar ile ilgili yapılan çalışmalar detaylı bir şekilde tahlil edilerek güncel olması itibariyle yapılacak çalışmalara referans olacak bir formül üretmeye çalışılmıştır.

(24)

15

Toplumsal birliktelik ve entegrasyon sağlam bir biçimde gerçekleştirip temelinin atılması o dönem için ivedilik arz eden bir konuydu; bununla beraber yeni kurulan ve henüz oluşma sirkülasyonu devam eden Türkiye Cumhuriyeti’nin millileşmiş homojen devlet olma yolunda verilen ve insanları uymak zorunda bıraktığı göç ettirme kararı , din birlikteliğinden soy birliğinden yola çıkarak olanların bu ülkü birliğine bağlı olanların homojenleştirip bağlı oldukları yerden uzaklaştırarak geri dönüşü olmayan ve benzer şekilde yurt içinde farklı olarak nitelendirilip ayrıştırıldığı bireylerin aslında Anadolu ve çevresinde bağlı bulundukları ve ülkü birliği ile paylaştıkları coğrafyada beraber yaşadıkları Rum halkının mübadele kapsamında Yunanistan’a gönderilmesi ile sonuçlanmıştır. Benzer durum Yunanistan’da da geçerli olmuştur. Dolayısıyla her iki devlet için karşılıklı etkileşimde devletler hukuku ve dış politika bağlamında olumlu bir süreçten bahsedilebilir. Yalnız bu durum, toplumsal alanda kitleler ve bireyler üzerinde, dinsel bütünlük sağlansa dahi farklı alışkanlıkları geçmişleri ortak değerleri olan halkların toplumsal sürece birliktelik ile etkileşime geçmesi farklı nedenler ile benzer hoşnutluk düzeyinden bahsetmek doğru olmayacaktır. Dolayısıyla kronolojik tarihi analiz ettiğimizde devletlerin uluslaşma sürecinin oluşumu bağlamında değerlendirilen bu olgu iktisadi, politik sosyolojik, sosyal ve kültürel birliktelik üzerinde etkili olmuştur.

Kişilerin var olan süreçte her ne kadar rızaları ile kompleks bir şekilde beraber katılmış gibi görünseler de var olan baskı karar alma mekanizmasını etkilediği göz ardı edilmeyecek bir gerçektir. Bahsi geçen yıllarda koşulların da etkisiyle gerçekleşen zorunlu göç süreci, yerinden edilen grup açısından bazı kesitleriyle insanların ait oldukları coğrafyayla etkileşiminin kesilmesi bağının kopmasına sebep olmuştur. Göçe maruz kalan bu kitlenin sonraki kuşaklar ile bağlarının kesilmesi, geçmiş ile ilişkilerinin hangi paralelde ve hangi süreçlerde yeniden kurdukları üzerinde durulması ve tartışılması gereken önemli bir husustur. Tezin bölümleri içerisinde dile getirilen bazı başlıklar üzerinden konuşmak gerekirse;

Millî mücadeleden sonra bitkin ve yorgun ayakta durmaya çalışan Türkiye Cumhuriyeti, iktisadi anlamda yer değiştiren mübadillere yardım ve uyumları için belli oranda ödenek ve kaynak ayırmak zorunda kalmıştır. Bu ayrılan kaynağın sonraki gelen mübadillerin ekonomi ve tüketim üretim dengesinin iyi revize edilmesinin katkılarıyla ile fazlasıyla geri alınacağından umut edilmiş fakat gelen grupların tahmin edilen ve planlanan ve ekonomik faaliyetlere de üretim alanlarında reaksiyon gösterememeleri bu durumun iktisadi ve sonuçları

(25)

16

tahmin edilemeyen ihtiyatlılık ilkesinden uzak bir problem haline dönüşmesine neden olmuştur 12. Keza sosyal yapıda Müslüman ve Türk kimlikleri çerçevesinde hedeflenen ulus-devlet algısı onları öteki ve ayrıştırılan grup olarak sınıflandırılması anlatmaya çalıştığımız durumu şekillendirerek kuvvetlendirmiştir. Durum zamanla devam etmiş neticede belli noktalarda yumuşama olmuştur. Evlilik birliğe neticesinde akrabalık ilişkileri, dünür olma, iç içe geçmiş kız alıp verme durumları etkin bir kültür birliğinin oluşmasına ve günümüzde de devam eden “Biz Selanik Göçmeni… ya da biz … göçmeniyiz.”

şeklinde vurgulanan bir kimlik tanımını yok etmemiş adaptasyon ve kültürleşme sürecine küçükte olsa bir katkı sağlamıştır. Çalışmanın ilk bölümlerinde bahsedildiği üzere inceleme alanımıza giren nüfus değişiminin deyim yerindeyse madalyanın öbür yüzü gösteriyor ki halihazırdaki zorunlu göç olgusu, evrensel yapıda ülkelerin çoğunda ve özellikle küresel dünyada hızlı bir şekilde süregelen ve çözümü bulunmayan kayda değer bir realitedir. Dolayısıyla kavramsal ve tarihsel çerçevede tartışarak ve çeşitli kaynaklardan faydalanarak incelemek ve olayları koşulları dahilinde nesnel tarafsız ve özgün bir şekilde analiz etmek faydalı olacaktır.

BİRİNCİ BÖLÜM

GENEL HATLARIYLA MÜBADELE

1.1 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi

1923 yılı her konuda Türkiye Cumhuriyet Tarihi açısından bir dönüm noktası niteliği taşımıştır. Akabinde yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti için hayati sayılabilecek konuların başında belki de en önemlilerinden biri de Mübadele meselesinin görüşülmesi ve Sözleşmenin imzalanmasıdır. Türk Bağımsızlık ve Kurtuluş Mücadelesinin en önemli amacı tarihsel süreç içinde olmak istediği ulus devlet çabasını sağlam bir zemine oturtmaktı. Kurulma aşamasında olan Türkiye Cumhuriyeti kurucularının ortak gayesi Ulus devlet olma sürecini üzerine yeni eklemeler yaparak soğuk savaşlar akabinde yıkılan dünyanın genelinde ciddi bir şekilde istila edilmiş ve ağır emperyalizm güçlerinin gündeminden düşmeyen bir durum olan Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazı ve yıkıntılarından Türk olan kısmı kurtarıp yepyeni milli bir devlet

12 Çağlar Keyder ,” Toplumsal Tarih Çalışmaları” ,İletişim Yayınları, İstanbul, 2009 s.2.

(26)

17

yaratmaktı13.Lozan antlaşması sonucunda birtakım hazırlıklar yapılıp görüşmeler ayarlanmış önemli konular gündeme alınmıştı. Verimli bir analiz ve hazırlık olması beklenemezdi; Neticede ülkeler savaştan çıkmış bitkin ve yorgundu. Bu neticede Konferans yapılmadan evvel Türkiye için önem arz eden ve bağımsızlık adına halledilmesi gereken problemlerin başlı çaları: Savaş sonrası çok büyük kitlesel ölümleri olan tarafların pozisyonu demografik yapının zedelenmesi azalan nüfus, sorunları çok fazla olan azınlık topluluklar, Yunanistan bölgesindeki azınlık statüsündeki Türklerin akıbetleri ve berberinde birçok problem. Türkiye sıralanan problemleri Lozan gündemine alacak ve tartışmaya sunacaktır. Neticede milliyetçilik akımı dünyanın her yerini sarmış ve emperyalizm taraftarı devletler bunu kullanmak için çaba sarf ediyorlardı.

Atatürk ve takım arkadaşları yukarıda bahsi geçen planlar ve amaçlar paralelinde, milli sınırlarında milli egemenliğe dayalı bir devlet kurma arzusunun yanında, devletin bir türdeş homojen bir devlet erkanı olmasını istiyorlardı.

Çünkü savaş sonrası itilaf ve ittifak devletleri etnik yapısı çok uluslu olan Osmanlı İmparatorluğu’nu temelde azınlıklar meselesini bahane ederek sürekli ve müdahil bir şekilde iç işlerine karışmışlardır.14 Nüfus Değişimi düşüncesiyle referans niteliğinde tarihsel olarak da fazlaca eski olan doküman , ABD ‘nin halihazırda Lozan Konferansı’na planlı ve büyük bir iştahla eşlik eden eden taraf devletlerinde etkisiyle İtilaf grubunun Hükümetlerine gönderdiği muhtıradır .1922 Ekim’de imzalanan Söz konusu muhtıranın 5. maddesinde; “sorunun en önemli çözümü azınlık konusu paralelinde , Küçük Asya ile Yunanistan’daki Hıristiyan ve Müslüman azınlıkların mübadelesi olabilecektir.” İbaresi yer almaktadır15.Yaşanılan durumun ehemmiyetinden aldığımız netice problemlerin fazla olup konferansın çok taraflı oluşu, uluslararası kendi ülkelerinin temelleri için sağlam adım atmada önemli olmuş ve ülkeler bazında sorununu çözümü için yardımcı nitelikte kolaylık da sağlamıştı .Günümüz Birleşmiş Milletlerin temeli olan Cemiyet-i Akvam , yaşanacak olumlu barış görüşmelerinden evvel , Norveç asıllı Dr. Fridtjof Nansen’i demografik hareketliliği sonrasında oluşmuş yada oluşabilecek manzaraları ülkelerin refahı ve huzuru için yerinde inceleyip analiz etmekle yetkilendirildi. Nansen, mübadeleye konu olacak tarafların sonrasında yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçme adına uzlaşmacı bir tavırla görevlendirilen yetkilendirilmiş kişiler ile görüşme sağladı; uzlaşma ve

13 Fahir Armaoğlu, “XX yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1990), C.1, İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara,1992, s. 307.

14 Hasan Köni, “Kurtuluş Savaşı Öncesi Azınlıklar Sorununa Bakış” , C. 9, S.27, Ankara,1993, s. 479.

15 Kâmuran Gürün, “ Savaşan Dünya ve Türkiye”, Bilgi Yayınları, İstanbul,1986 s. 407.

(27)

18

çözüm önerileriyle üzerinde onlarla tartıştı16.Nansen, taraf olan ülkeler nezdinde konusu geçen mübadele planının fizibilitesininin neden yapılıp raporlandığının hangi koşullarda hazırladığına vurgu yaparak konuşmasına başladı. Nansen;

“Yakın Doğu’da halkların iç içe girmişlikten kurtarılmasının barışın kurulmasını ve nüfus mübadelesinin nüfus değişiminin beraberinde getirdiği iktisadi problem ve sonuçlara etkili ve çözüm odaklı bir yol olacağını savunmuştu.17 Nansen halihazırda üzerinde durdukları ve hayata geçirecekleri durumun zor bir durum olduğunu belirtmiş hazırladığı raporun kanuni ve hukuki boyutuna değinmiştir.

Bununla beraber var olan duruma iştirak oluşabilecek problemlere de örnekler vermiştir; mesela mübadele ile karara bağlanan müzakere, gerçekten bahsedildiği gibi istem dışı mı ,veya isteğe bağlı olan kişilere bağlı göç problemini ortaya koyarken ilkelerinden hangisine dayanacağı, müzakereye uygulanacak stratejik noktaların boyutu genişliği ne olacaktı, bu antlaşmayı yürürlüğe koymakla ilgili yönetmelik ve kanunlar ne nitelikte olacaktır18 gibi sorular konunun anlamlandırmasında faydalı olmuştur.

1.1.1 Mübadele Nedir Neden İncelenmelidir?

Nüfus değişimi paralelinde mübadele terminolojisi tanımlardan yola çıktığımız gibi karşılıklı değiş tokuş durumudur. Bağımsızlık savaşanlarının yoğun olduğu dönemlerde sürekli toprak talep eden milliyetçilik akımlarının etkisiyle farklı azınlık, baskılar dolayısıyla kitleler halinde Türk göçleri yaşanmıştır Tüm bunların neticesinde iki ülke arasında güven sarsılmış ve bir nüfus değişimini zorunlu kılmıştır. Savaş sonrasında yoğun toprak kayıplarının yaşanması sebebiyle Yunanistan devraldığı toprakları da kullanarak Müslüman kitlelere uyguladığı baskı politikasıyla, homojen bir Ortodoks kitlesi yaratmaya çalışmıştır, Yunan halkının son zamanlarda uyguladığı politikayı artık olumlu bir çerçevede halledilmemeye çalışacağı kanısına vardırmıştı. İki ülke arasındaki gerginlik had safhaya ulaşmıştı.

Bağımsızlık savaşının yoğun yaşandığı ve işgallerin arttığı dönemde Türk ordusundan kaçan Yunan kitleleri Lozan konferansının görüşüleceği döneme denk gelmiştir. Anadolu’da toplu yaşayan Yunan kitleleri ise Yunan Adalarından

16 Kemal Arı, “Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç “Tarih Vakfı Yurt Yayınları ,2003.s.21.

17 Necla Atalay,” Dönemin İstanbul Basınında (Tanin Gazetesi) Lozan Müzakereleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne , s. 220.

18 Seha. L. Meray “Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar, Belgeler, Birinci Takım, C.1, Kitap.

1, AÜ. Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara, 1970,,s.21

(28)

19

göçmüşlerdir. Bağımsızlık savaşlarının etkisiyle Ege kıyılarından kaçanların geri dönmesiyle sorunların daha da artacağı bilinen bir gerçektir. Bu süreçte iki ülke arasında karşılıklı nefret ve güvensizlik ekseninin nüfus değişimi düşüncesinin sonraki devletler için emsal teşkil edeceği mübadeleye konu olan söz konusu iki taraf içinde olumlu taraf olmasına yardımcı olmuştur. Nüfus değişimi sorunları çözmek için tek çare olmayabilirdi ama o süreçte kullanılacak tek çözümdü. Yunanistan getirilen Türklerin bir anlamda tür eşleşeceğine işaret etmiştir. Savaşın ardından iki devletin birbirine karşı olumlu tavırlar ve yeni sorunlara neden olmama fikri uzun zamandır etnik uluslar ile boğuşan çatışmalara sahne olan Türkiye ve Yunanistan’ı türdeş bir kitle yaratma düşüncesine sevk etti. Toplumun sakinliğe ve sükunete ulaşması ekonomik anlamada refah olması hem ekonomik hem siyasi hem sosyal açıdan faydalı olacaktı.

1.1.2 1923’ten Önce Gerçekleşen Mübadele Örnekleri Bulgaristan’la Yapılan Nüfus Mübadelesi

Lozan Konferansı’nın ilk basamaklarından olan ve altı çizilmesi gereken en temel konuların başını “Nüfus Mübadelesi” problemi gelmektedir. Dolayısıyla bu konu, antlaşmanın imzalanacağı konferansta ilk etapta anlaşmaya çalışılan ve çözülmesi gereken en temel meseledir.

Niçin bu duruma gerek görülmüş olabilir? Bu kadar insan grubunu yerinden yurdundan etmek beslenme barınma konaklama gibi önemli konuları savaş ertesi düşünmek zorunda kalmak ülkelerin stratejik bir politikası mıydı ya da gerçekten olması gereken bir durum muydu? Keza bunu gerçekleştirmek kime ya da hangi kesime yardımcı olup zor olan süreci kolaylaştıracak mıydı?

Yaşanan durum yapılan çalışmalar hazırlanan raporlar durumun gerçekten olması gereken bir durum mu, yoksa hukuki gerekçelere dayandırılan bir zorunluluk halimi idi? En temel gerekçe ile Türk coğrafyası ve Anadolu’da yaşamış ve belli prosedürler dahilinde herhangi bir Rum vatandaşın bile eksilmesini istemeyen bir Yunanistan, hangi sebep sonrası böyle bir karara varmış ve bu kadar Rum’u Anadolu’dan yerinden ettirip ait olduğu vatana yerleştirip yeni bir demografik dalgalanmaya neden olabilir? Bu paralelde cevaplanması gereken bir sürü soru bunlara sorular bu konuyla alakadar ve cevap bekleyen suallerdir. Türkiye nezdinde de aynı endişeleri ve soruları

(29)

20

barındıran bu konu zaman içinde anlaşılacaktı. Zaten yıkıcı ve yıpratıcı süreçlerden geçen iki ülke de nakil ettirilecek bu kadar insana yurtlanma barınma imkânı sağlayacak, nasıl istihdam edecekti tartışmaya açıktı. Kapsamlı olarak süreç gerektiren bu durum karşısında cevaplanması gereken çok sayıda sual vardı. Hâlihazırda tartışılan konu neticesinde çalışmamızın temel gayesi yorumlar katılıp anlaşılmaya çalışılarak şekillenecektir. 1923 yılının sonlarında artık yeni gelimlere yaşanacaktı, birçok yönde farklılık ve ilk barındıran Türk Devrimi’nin türdeş bir toplum, milli bir ulus devlet paradigmasının değişim ve dönüşümle yaratılmaya çalışılma çizgisi önemli bir evreye adım atıyordu. Millî Mücadele’de gösterilen başarılarının akabinde Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile de Türk halkı bu zaferle başarısını kat be kat taçlandırmıştır.

Zafer kazandırırken Türk halkının milli mücadele süresi içerisinde ve sonrasında topyekûn yeknesak ulus olarak hayatta kalma mücadelesi vererek savaşması milli direnme ve misakı milli koruma bilinciyle hareket edip bunu tüm uluslara azınlıklara anlatmaya çalıştıkları “mukaddes gaye” amaç, ulusun genel ve ortak gayreti olarak neticelenmiş, taze kurulan Türk “ulusal diriliş süreci” farklı bir amaca geçerek yeni bir boyut kazanmıştır. Yeni kurulan Anadolu coğrafyası boşaltılan Yunan kitleleri ile etkileşimleri devam ederken bu gruplarla birliği içine girmeleri süreci daha da karmaşıklaştırmıştır. Anadolu Rumlarının da Anadolu’yu boşaltmaya başlamalarıyla birdenbire hızlı bir şekilde yükselişe geçen nüfus hareketliliği ve geniş bir yelpazeye yayılım , Türklere uzun zaman sonucu özellikle milliyetçilik akımı sonrası yarası kabuk bağlamayan kemikleşmiş bir yara olma özelliğine bürünmüş kimselerin cesaret edip konusunu açamadığı ama sonuçta korkulanın üzerine gidilerek ve özdeş bir toplum yaratma yolunda önemli bir fırsat yaratmıştır19.artan entegrasyon ve göç devingenliği geçen bu uygulamayı nüfus yoğunluğunu arttırmada bir politik yöntem olarak da teşvik dahi edildi. Bu konuda Atatürk, Ankara Hükümeti’nin azınlık ve Balkan coğrafyasında demografik istek ve endişelerini şu şekilde ortaya koymuştur: “Memleketin nüfusu şayan-ı teessüf bir derecededir.

Zannederim ki bütün Anadolu halkı sekiz milyonu geçmez. Şimdi biz bunu telafi etmek istiyoruz. Hudut-ı milliye haricinde kalan aynı ırk harstan olan anasırı da getirmek ve onları da müreffeh bir halde yaşatarak nüfusumuzu tezyit etmek lâzımdır’’20 .’’Bence Makedonya’dan ve Garbi Trakya’dan kâmilen Türkleri

19Kemal Arı” ,1923Türk-Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında İzmir’de Emval-i Metruke ve

“Mübadil Göçmenler”,C.VI,Ankara, 1989,s.627

20 H. Yıldırım Ağanoğlu “ Osmanlıdan Cumhuriyete Balkanlar’ın Makus Talihi, Göç”

KumSaati Yayınları, İstanbul ,2001, s. 275.

(30)

21

buraya nakletmek lâzımdır21 ’’.Dolayısıyla söz konusu sonuç Balkan Coğrafyasında ortaya çıkan ve alakadar olduğu dünya nüfusunu kökten etkileyen ve emsal teşkil eden bu konu dünya savaşları sonrası düzen ve hareketliliği için titiz bir analiz ile ne kadar çalışıldığının bir kanıtıdır. Bu bağlamda birçok ülkenin ve İngiliz elçilik raporlarında geçmesi durumu uluslararası bir zemine oturtup Milletler Cemiyetinin konusu yapacaktı.

Mübadele sonrası gerçekleşen Nüfus değiş tokuşu kapsamında Lozan Konferansı imzalanmadan evvel ilk sayılabilecek emsaller 1827-29 harplerinin olduğu sırada Rus birlikleri ve etnik yapısı oldukça kalabalık olan Osmanlı İmparatorluğu ilişkilerinde sürekli bir mübadele sayılabilecek Müslümanlarla Ermenilerin karşılıklı değiş tokuşunun oluşumuna kadar devam etmiştir. Bu süre zarfında ve akabinde nüfus değişimine konu olan ise 1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrası görüşme Saffet Paşa tarafından konu edinmişti. Mübadele düzenlemesi Balkan sıradağlarının kuzeydeki Müslümanlarla güneyindeki Bulgar Hıristiyanları etkileşimi sonucu aralarında anlaşma sağladıkları mülkleriyle birlikte değiş tokuş şeklinde düşünülmüş yalnız Rusya tarafından veto yiyerek kabul görmemiştir.22Geniş bir coğrafyada hüküm süren Osmanlı Devleti ‘nin Yunan Mübadelesi öncesi Bulgar Bulgaristan ile nüfus mübadelesi yapmaya iten sebeplerin başında zoraki göç olayı ise, diğeri de Hıristiyan azınlıklardan kurtulma isteğidir. Farklı etnik yapıları olan farklı dinlere mensup olan özellikle Hristiyan dinini benimseyenler, Osmanlı devletinin çökmeye başlamasıyla gerileme ve duraklama dönemine kadar sürekli iç işlere müdahil olmaya çalışmışlardır. Emperyalizm bayraklarını elinden bulunduran güçlü özellikle Avrupa coğrafyasına hâkim olan devletlerin iç işlere müdahil olup kışkırtması sorunsalıyla cumhuriyet Tarihini zedelemeye çalışsa da başarıların elde edilmesinin önüne geçememiştir ayrıca XIX. Yüzyılının temel düşünce yapısı ve aşamada edinilen bilgiler zamanla ulusal bilinç düzen içinde varlığını devam ettirebilmek için devletin kronik zayıflığını oluşturmuşlardır. Osmanlı daha önce defalarca belirttiğimiz gibi çok uluslu bir yapıdan ibaretti ve dağılma dönemi milliyetçilik akımının zirve olduğu dönemdi.” Bu doğrultuda Jön Türk adı altında bir grup Türk milliyetçiliği için önemli adımlar atmışlardır. İmparatorluktaki Hıristiyan azınlıklar ile Avrupalı devletlerin iç işlere karışma meselesi doğrudan ilişkisi biçiminde algıladıklarından, imparatorluğun egemenliğinin ön koşulu

22Selahattin Önder,“Meclis-i Vükela Mazbatalarında Türk-Bulgar Mübadelesi”, Anadolu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.3, S.1, Eskişehir ,1991, s. 211

(31)

22

olarak bu grupların oluşturduğu sorunu sistematik bir neden sonuç değerlendirmesi olarak görülmesi şart sayılmıştır23”.

1.1.3 Yunanistan Devleti ile Büyük Mübadele Öncesi Yapılması Düşünülen Nüfus Mübadelesi

Göç olgusu tarih boyunca dinamik ve ülkelerin kültürel ekonomik faaliyetlerini etkileyen önemli bir unsurdur. Malum olduğu üzere Türk Yunan ilişkilerindeki mübadele konusu daha önceden denenmiş ve üzerinde konuşulmuş bir vaziyette değerlendirmeye alınmıştır. Büyük mübadele sistematikleştirip uygulanmadan önce tasarlanan fakat hayat geçirilemeyen bir mübadele olayı Bağımsızlık zaferinden önce Yunanistan ve Osmanlı İmparatorluğu arasında gerçekleşen örnektir. Savaşlar neticesinde alevlenen milliyetçilik akımı sonrasında bazı devletler Yunanistan Hükümetinin boyunduruğu altına girmişti. Bunlardan Makedonya, Trakya ve Epri’ den Osmanlı topraklarına kitlesel olarak ve demografik yapıyı ciddi oranda değiştirecek 200 000’den aşkın Türk asıllı mülteci geldi. Tepkilere neden olan bu durum toplum nezdinde hala dış faktörlere karşı birlikte harekete etme ve

bulunduğu koşullardan memnun olma durumunu

gösteriyordu24.Makedonya’dan göç ettirilip sürgüne maruz kalan bu olaya karşı, Osmanlı Devleti Yunan Hükümeti’nin aksine ve beklentilerin üstünde bir durumla bir Trakya’nın Doğusu ve Anadolu coğrafyasının Batı kısımlarına doğru tahmini bahsedilen nüfusa yakın rakamlarla kökeni Rum alan ve yönetmeliğe uyan bir oran çıkarmıştır.

Balkan Uluslarının kendi içinde iç savaşı davam ederken Makedonya bölgesinden istenmeyip sürgün ettirilen Türk kökenli göçmenlerin Trakya ve Anadolu’daki Rum asıllı göçmenlerin kontrol edilemeyecek kadar önemli bir soruna işaret etmesi Yunan Hükümeti’ni kaygılandırıp önlem almaya itmiştir.

Durumun ciddiyetini idrak eden Yunanlılar bu işi noktalamak için ve savaş koşullarını yeniden kaldıramayacağını göz önünde bulundurarak, karşılıklı bir uzlaşma yolunu seçmek zorunda kaldı. Rum halkından göçe tabi olup yer değişikliğine maruz kalanların Batı Trakya’daki Müslüman köylülere psikolojik

23 Baskın Oran,” Kalanların Öyküsü 1923 Mübadele Sözleşmesi’nin Birinci, Özelliklede İkinci Maddelerinin Uygulanmasından Alınacak Dersler”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını ,1986,s.66.

24Tevfik Bıyıkoğlu, “ Trakya’da Milli Mücadele”, C. I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1992, S.17

(32)

23

ve fiziksel haksızlıkları Osmanlı Atina Elçilik Müsteşarı Galip Kemâli (Söylemezoğlu) Bey ‘in talimatıyla Yunan Hükümeti bağlamında sert bir şekilde eleştirilip çeşitli bilirkişilerden raporlama aldıktan sonra çeşitli önlemlerin alınması konusunda uyarılamayın gündeme getirmiştir. Daha önce bir seyahat programı neticesinde söz konusu bölge için en makul çözümün nüfus mübadelesi olacağı fikri, Galip Kemâli Bey’i çatışmaları sonlandırma ve bu bölge için faydalı olması kararının alınmasına sebep olmuştur25.Neticede Osmanlı ve Yunan devletleri, Makedonya’da kalan Türklerle, Doğu Trakya ve Aydın vilayetlerindeki Rumların karşılıklı olarak, isteğe bağlı mübadelesi hususunda 1 Temmuz 1914’te uzlaşmaya vardı. Mübadeleyi işlemlerini disiplinli bir şekilde koordine edecek bir komisyon ve teşkilatlanmaya ihtiyaç vardı.

Bunun için ülkenin o şartlarında bir komisyon kurularak halihazırda ortaya çıkabilecek problemlere çözüm bulunmaya çalışıldı. Kısa bir süre sonra Cihan Harbinin alevlenerek tüm dünyayı etkisi altına alması bu antlaşmanın uygulanıp hayata geçirilmesine olanak tanımadı. Fakat müzakere öncesinde Yunanistan bölgesinden çeşitli nedenlerle kendini güvende hissetmeyerek kaçan Türk kökenli insanlar olduğu gibi, aynı şekilde Türkiye’den kaçan Rum asıllı olan kişilerden de bahsetmek çalışmamızın daha net anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Yunanistan bağımsızlık mücadelesi elde ettiren sonrasında asıl gayesi olan çizilmiş sınır politikası ile sadece etnik kökeni Yunan olan ve Yunanistan’da yaşayan homojen bir kitle oluşturmaktı. Yunanistan’ın dış politikayı da etkileyen özellikle Türkiye ile sınırları bağlamında tasarladığı sınırlar Batı Anadolu sınırlarına dek uzanan kısımdı. Çizilen bu sınırların büyük umutlarla hayalini kurdukları ve bekledikleri “Megali İdea”26 Yunanistan’ın izlediği dış politikanın temel faktörü olmuştur. Dolayısıyla Yunanistan hükümetinin istekleri arasında çok fazla dillendirmese de nüfus değişim isteği mevcuttu. Fakat Yunanistan’ın arzu ettiği başka bir deyişle mübadele isteği

“Megali İdea” çizgilerini kapsamayan fakat Rum kesimini kapsaması yönünde idi. Çizgisini hiç değiştirmeden kışkırtmaları ve büyük Yunanistan hayali hiç bitmeyen Yunanistan Hükümeti, Anadolu’nun Batısını kendisine ait bir toprak parçası niteliğinde görmesi kendi sınırlarıymış gibi söylemlerde bulunması nüfus değişimi paralelinde de kendini göstermiştir. Dolayısıyla sahip olmak

25 Ayhan Aktar, “Nüfusun Homojenleştirilmesi ve Ekonominin Türkleştirilmesi sürecinde bir aşama: Türk-Yunan Nüfus mübadelesi, 1923-1924”, Ege’yi Geçerken, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul,2005, s. 120-121.

26 Salahi R. Sonyel,” Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, C. III., Ankara: s 30; Genel Kurmay Harp Tarihi Başbakanlığı, (1975) Türk-Yunan İlişkileri ve Megoli İdea, Genelkurmay Basımevi, Ankara ,1973, s. 38-41.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kıbrıs veya Batı Trakya Türk azınlığı ile ilgili ihtilâflar nedeniyle gerginleşen Türk-Yunan ilişkilerinde yapılan müzakerelerde siyasi iktidarların

Türklerin bir kısmının topraksız kaldıkları, ya da büyük borçlar altına girdiklerinden dolayı göç etmeye karar verdiklerini kaydetmekte, bunun yanında yerli ve

Bu çalışmada, Türk-Yunan savaşının bitiminden Lozan Antlaşması’nın Türkiye ve Yunanistan parlamentolarında tasdik edilerek yürürlüğe girmesine kadar geçen

Buna karşılık kırsal kesimde nüfus azalması hem yaşlı nüfusun fazla olması nedeniyle ölüm oranlarının yüksek, doğum oranlarının düşük olması, hem de

Çatalca Mübadele Müzesi 2010 Istanbul Nüfus mübadelesi Alaçam Mübadele Müzesi 2012 Samsun Nüfus mübadelesi Tuzla Mübadele Müzesi 2013 Istanbul Nüfus mübadelesi

D. Evde beslediğimiz hayvan türü D. Evde beslediğimiz hayvan türü.. Nüfus artış hızı yavaş I. Nüfus artış hızı yavaş II. Yaşlı nüfus oranı fazla II. Yaşlı

** 0–14 yaş arasındaki çocuk nüfus ve 65 üzeri nüfus yaşlı nüfus genel olarak ekonomik anlamda bağımlı nüfus (tüketici nüfus) olarak kabul edilmektedir..

30 Benzer şekilde 1665 yılında Vasvar Antlaşması nedeniyle gerçekleştirilen elçi mübadelesinde Osmanlı Elçisi Kara Mehmed Paşa için İstolni Belgrad Beylerbeyi Hacı