• Sonuç bulunamadı

GENEL HATLARIYLA MÜBADELE

1.1.1 Mübadele Nedir Neden İncelenmelidir?

çözüm önerileriyle üzerinde onlarla tartıştı16.Nansen, taraf olan ülkeler nezdinde konusu geçen mübadele planının fizibilitesininin neden yapılıp raporlandığının hangi koşullarda hazırladığına vurgu yaparak konuşmasına başladı. Nansen; “Yakın Doğu’da halkların iç içe girmişlikten kurtarılmasının barışın kurulmasını ve nüfus mübadelesinin nüfus değişiminin beraberinde getirdiği iktisadi problem ve sonuçlara etkili ve çözüm odaklı bir yol olacağını savunmuştu.17 Nansen halihazırda üzerinde durdukları ve hayata geçirecekleri durumun zor bir durum olduğunu belirtmiş hazırladığı raporun kanuni ve hukuki boyutuna değinmiştir. Bununla beraber var olan duruma iştirak oluşabilecek problemlere de örnekler vermiştir; mesela mübadele ile karara bağlanan müzakere, gerçekten bahsedildiği gibi istem dışı mı ,veya isteğe bağlı olan kişilere bağlı göç problemini ortaya koyarken ilkelerinden hangisine dayanacağı, müzakereye uygulanacak stratejik noktaların boyutu genişliği ne olacaktı, bu antlaşmayı yürürlüğe koymakla ilgili yönetmelik ve kanunlar ne nitelikte olacaktır18 gibi sorular konunun anlamlandırmasında faydalı olmuştur.

1.1.1 Mübadele Nedir Neden İncelenmelidir?

Nüfus değişimi paralelinde mübadele terminolojisi tanımlardan yola çıktığımız gibi karşılıklı değiş tokuş durumudur. Bağımsızlık savaşanlarının yoğun olduğu dönemlerde sürekli toprak talep eden milliyetçilik akımlarının etkisiyle farklı azınlık, baskılar dolayısıyla kitleler halinde Türk göçleri yaşanmıştır Tüm bunların neticesinde iki ülke arasında güven sarsılmış ve bir nüfus değişimini zorunlu kılmıştır. Savaş sonrasında yoğun toprak kayıplarının yaşanması sebebiyle Yunanistan devraldığı toprakları da kullanarak Müslüman kitlelere uyguladığı baskı politikasıyla, homojen bir Ortodoks kitlesi yaratmaya çalışmıştır, Yunan halkının son zamanlarda uyguladığı politikayı artık olumlu bir çerçevede halledilmemeye çalışacağı kanısına vardırmıştı. İki ülke arasındaki gerginlik had safhaya ulaşmıştı.

Bağımsızlık savaşının yoğun yaşandığı ve işgallerin arttığı dönemde Türk ordusundan kaçan Yunan kitleleri Lozan konferansının görüşüleceği döneme denk gelmiştir. Anadolu’da toplu yaşayan Yunan kitleleri ise Yunan Adalarından 16 Kemal Arı, “Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç “Tarih Vakfı Yurt Yayınları

,2003.s.21.

17 Necla Atalay,” Dönemin İstanbul Basınında (Tanin Gazetesi) Lozan Müzakereleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne , s. 220. 18 Seha. L. Meray “Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar, Belgeler, Birinci Takım, C.1, Kitap. 1, AÜ. Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara, 1970,,s.21

19

göçmüşlerdir. Bağımsızlık savaşlarının etkisiyle Ege kıyılarından kaçanların geri dönmesiyle sorunların daha da artacağı bilinen bir gerçektir. Bu süreçte iki ülke arasında karşılıklı nefret ve güvensizlik ekseninin nüfus değişimi düşüncesinin sonraki devletler için emsal teşkil edeceği mübadeleye konu olan söz konusu iki taraf içinde olumlu taraf olmasına yardımcı olmuştur. Nüfus değişimi sorunları çözmek için tek çare olmayabilirdi ama o süreçte kullanılacak tek çözümdü. Yunanistan getirilen Türklerin bir anlamda tür eşleşeceğine işaret etmiştir. Savaşın ardından iki devletin birbirine karşı olumlu tavırlar ve yeni sorunlara neden olmama fikri uzun zamandır etnik uluslar ile boğuşan çatışmalara sahne olan Türkiye ve Yunanistan’ı türdeş bir kitle yaratma düşüncesine sevk etti. Toplumun sakinliğe ve sükunete ulaşması ekonomik anlamada refah olması hem ekonomik hem siyasi hem sosyal açıdan faydalı olacaktı.

1.1.2 1923’ten Önce Gerçekleşen Mübadele Örnekleri Bulgaristan’la Yapılan Nüfus Mübadelesi

Lozan Konferansı’nın ilk basamaklarından olan ve altı çizilmesi gereken en temel konuların başını “Nüfus Mübadelesi” problemi gelmektedir. Dolayısıyla bu konu, antlaşmanın imzalanacağı konferansta ilk etapta anlaşmaya çalışılan ve çözülmesi gereken en temel meseledir.

Niçin bu duruma gerek görülmüş olabilir? Bu kadar insan grubunu yerinden yurdundan etmek beslenme barınma konaklama gibi önemli konuları savaş ertesi düşünmek zorunda kalmak ülkelerin stratejik bir politikası mıydı ya da gerçekten olması gereken bir durum muydu? Keza bunu gerçekleştirmek kime ya da hangi kesime yardımcı olup zor olan süreci kolaylaştıracak mıydı? Yaşanan durum yapılan çalışmalar hazırlanan raporlar durumun gerçekten olması gereken bir durum mu, yoksa hukuki gerekçelere dayandırılan bir zorunluluk halimi idi? En temel gerekçe ile Türk coğrafyası ve Anadolu’da yaşamış ve belli prosedürler dahilinde herhangi bir Rum vatandaşın bile eksilmesini istemeyen bir Yunanistan, hangi sebep sonrası böyle bir karara varmış ve bu kadar Rum’u Anadolu’dan yerinden ettirip ait olduğu vatana yerleştirip yeni bir demografik dalgalanmaya neden olabilir? Bu paralelde cevaplanması gereken bir sürü soru bunlara sorular bu konuyla alakadar ve cevap bekleyen suallerdir. Türkiye nezdinde de aynı endişeleri ve soruları

20

barındıran bu konu zaman içinde anlaşılacaktı. Zaten yıkıcı ve yıpratıcı süreçlerden geçen iki ülke de nakil ettirilecek bu kadar insana yurtlanma barınma imkânı sağlayacak, nasıl istihdam edecekti tartışmaya açıktı. Kapsamlı olarak süreç gerektiren bu durum karşısında cevaplanması gereken çok sayıda sual vardı. Hâlihazırda tartışılan konu neticesinde çalışmamızın temel gayesi yorumlar katılıp anlaşılmaya çalışılarak şekillenecektir. 1923 yılının sonlarında artık yeni gelimlere yaşanacaktı, birçok yönde farklılık ve ilk barındıran Türk Devrimi’nin türdeş bir toplum, milli bir ulus devlet paradigmasının değişim ve dönüşümle yaratılmaya çalışılma çizgisi önemli bir evreye adım atıyordu. Millî Mücadele’de gösterilen başarılarının akabinde Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile de Türk halkı bu zaferle başarısını kat be kat taçlandırmıştır. Zafer kazandırırken Türk halkının milli mücadele süresi içerisinde ve sonrasında topyekûn yeknesak ulus olarak hayatta kalma mücadelesi vererek savaşması milli direnme ve misakı milli koruma bilinciyle hareket edip bunu tüm uluslara azınlıklara anlatmaya çalıştıkları “mukaddes gaye” amaç, ulusun genel ve ortak gayreti olarak neticelenmiş, taze kurulan Türk “ulusal diriliş süreci” farklı bir amaca geçerek yeni bir boyut kazanmıştır. Yeni kurulan Anadolu coğrafyası boşaltılan Yunan kitleleri ile etkileşimleri devam ederken bu gruplarla birliği içine girmeleri süreci daha da karmaşıklaştırmıştır. Anadolu Rumlarının da Anadolu’yu boşaltmaya başlamalarıyla birdenbire hızlı bir şekilde yükselişe geçen nüfus hareketliliği ve geniş bir yelpazeye yayılım , Türklere uzun zaman sonucu özellikle milliyetçilik akımı sonrası yarası kabuk bağlamayan kemikleşmiş bir yara olma özelliğine bürünmüş kimselerin cesaret edip konusunu açamadığı ama sonuçta korkulanın üzerine gidilerek ve özdeş bir toplum yaratma yolunda önemli bir fırsat yaratmıştır19.artan entegrasyon ve göç devingenliği geçen bu uygulamayı nüfus yoğunluğunu arttırmada bir politik yöntem olarak da teşvik dahi edildi. Bu konuda Atatürk, Ankara Hükümeti’nin azınlık ve Balkan coğrafyasında demografik istek ve endişelerini şu şekilde ortaya koymuştur: “Memleketin nüfusu şayan-ı teessüf bir derecededir. Zannederim ki bütün Anadolu halkı sekiz milyonu geçmez. Şimdi biz bunu telafi etmek istiyoruz. Hudut-ı milliye haricinde kalan aynı ırk harstan olan anasırı da getirmek ve onları da müreffeh bir halde yaşatarak nüfusumuzu tezyit etmek lâzımdır’’20 .’’Bence Makedonya’dan ve Garbi Trakya’dan kâmilen Türkleri

19Kemal Arı” ,1923Türk-Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında İzmir’de Emval-i Metruke ve

“Mübadil Göçmenler”,C.VI,Ankara, 1989,s.627

20 H. Yıldırım Ağanoğlu “ Osmanlıdan Cumhuriyete Balkanlar’ın Makus Talihi, Göç” KumSaati Yayınları, İstanbul ,2001, s. 275.

21

buraya nakletmek lâzımdır21 ’’.Dolayısıyla söz konusu sonuç Balkan Coğrafyasında ortaya çıkan ve alakadar olduğu dünya nüfusunu kökten etkileyen ve emsal teşkil eden bu konu dünya savaşları sonrası düzen ve hareketliliği için titiz bir analiz ile ne kadar çalışıldığının bir kanıtıdır. Bu bağlamda birçok ülkenin ve İngiliz elçilik raporlarında geçmesi durumu uluslararası bir zemine oturtup Milletler Cemiyetinin konusu yapacaktı. Mübadele sonrası gerçekleşen Nüfus değiş tokuşu kapsamında Lozan Konferansı imzalanmadan evvel ilk sayılabilecek emsaller 1827-29 harplerinin olduğu sırada Rus birlikleri ve etnik yapısı oldukça kalabalık olan Osmanlı İmparatorluğu ilişkilerinde sürekli bir mübadele sayılabilecek Müslümanlarla Ermenilerin karşılıklı değiş tokuşunun oluşumuna kadar devam etmiştir. Bu süre zarfında ve akabinde nüfus değişimine konu olan ise 1878 Osmanlı-Rus savaşı sonrası görüşme Saffet Paşa tarafından konu edinmişti. Mübadele düzenlemesi Balkan sıradağlarının kuzeydeki Müslümanlarla güneyindeki Bulgar Hıristiyanları etkileşimi sonucu aralarında anlaşma sağladıkları mülkleriyle birlikte değiş tokuş şeklinde düşünülmüş yalnız Rusya tarafından veto yiyerek kabul görmemiştir.22Geniş bir coğrafyada hüküm süren Osmanlı Devleti ‘nin Yunan Mübadelesi öncesi Bulgar Bulgaristan ile nüfus mübadelesi yapmaya iten sebeplerin başında zoraki göç olayı ise, diğeri de Hıristiyan azınlıklardan kurtulma isteğidir. Farklı etnik yapıları olan farklı dinlere mensup olan özellikle Hristiyan dinini benimseyenler, Osmanlı devletinin çökmeye başlamasıyla gerileme ve duraklama dönemine kadar sürekli iç işlere müdahil olmaya çalışmışlardır. Emperyalizm bayraklarını elinden bulunduran güçlü özellikle Avrupa coğrafyasına hâkim olan devletlerin iç işlere müdahil olup kışkırtması sorunsalıyla cumhuriyet Tarihini zedelemeye çalışsa da başarıların elde edilmesinin önüne geçememiştir ayrıca XIX. Yüzyılının temel düşünce yapısı ve aşamada edinilen bilgiler zamanla ulusal bilinç düzen içinde varlığını devam ettirebilmek için devletin kronik zayıflığını oluşturmuşlardır. Osmanlı daha önce defalarca belirttiğimiz gibi çok uluslu bir yapıdan ibaretti ve dağılma dönemi milliyetçilik akımının zirve olduğu dönemdi.” Bu doğrultuda Jön Türk adı altında bir grup Türk milliyetçiliği için önemli adımlar atmışlardır. İmparatorluktaki Hıristiyan azınlıklar ile Avrupalı devletlerin iç işlere karışma meselesi doğrudan ilişkisi biçiminde algıladıklarından, imparatorluğun egemenliğinin ön koşulu

22Selahattin Önder,“Meclis-i Vükela Mazbatalarında Türk-Bulgar Mübadelesi”, Anadolu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.3, S.1, Eskişehir ,1991, s. 211

22

olarak bu grupların oluşturduğu sorunu sistematik bir neden sonuç değerlendirmesi olarak görülmesi şart sayılmıştır23”.

1.1.3 Yunanistan Devleti ile Büyük Mübadele Öncesi Yapılması Düşünülen Nüfus Mübadelesi

Göç olgusu tarih boyunca dinamik ve ülkelerin kültürel ekonomik faaliyetlerini etkileyen önemli bir unsurdur. Malum olduğu üzere Türk Yunan ilişkilerindeki mübadele konusu daha önceden denenmiş ve üzerinde konuşulmuş bir vaziyette değerlendirmeye alınmıştır. Büyük mübadele sistematikleştirip uygulanmadan önce tasarlanan fakat hayat geçirilemeyen bir mübadele olayı Bağımsızlık zaferinden önce Yunanistan ve Osmanlı İmparatorluğu arasında gerçekleşen örnektir. Savaşlar neticesinde alevlenen milliyetçilik akımı sonrasında bazı devletler Yunanistan Hükümetinin boyunduruğu altına girmişti. Bunlardan Makedonya, Trakya ve Epri’ den Osmanlı topraklarına kitlesel olarak ve demografik yapıyı ciddi oranda değiştirecek 200 000’den aşkın Türk asıllı mülteci geldi. Tepkilere neden olan bu durum toplum nezdinde hala dış faktörlere karşı birlikte harekete etme ve

bulunduğu koşullardan memnun olma durumunu

gösteriyordu24.Makedonya’dan göç ettirilip sürgüne maruz kalan bu olaya karşı, Osmanlı Devleti Yunan Hükümeti’nin aksine ve beklentilerin üstünde bir durumla bir Trakya’nın Doğusu ve Anadolu coğrafyasının Batı kısımlarına doğru tahmini bahsedilen nüfusa yakın rakamlarla kökeni Rum alan ve yönetmeliğe uyan bir oran çıkarmıştır.

Balkan Uluslarının kendi içinde iç savaşı davam ederken Makedonya bölgesinden istenmeyip sürgün ettirilen Türk kökenli göçmenlerin Trakya ve Anadolu’daki Rum asıllı göçmenlerin kontrol edilemeyecek kadar önemli bir soruna işaret etmesi Yunan Hükümeti’ni kaygılandırıp önlem almaya itmiştir. Durumun ciddiyetini idrak eden Yunanlılar bu işi noktalamak için ve savaş koşullarını yeniden kaldıramayacağını göz önünde bulundurarak, karşılıklı bir uzlaşma yolunu seçmek zorunda kaldı. Rum halkından göçe tabi olup yer değişikliğine maruz kalanların Batı Trakya’daki Müslüman köylülere psikolojik

23 Baskın Oran,” Kalanların Öyküsü 1923 Mübadele Sözleşmesi’nin Birinci, Özelliklede İkinci Maddelerinin Uygulanmasından Alınacak Dersler”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını ,1986,s.66.

24Tevfik Bıyıkoğlu, “ Trakya’da Milli Mücadele”, C. I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,1992, S.17

23

ve fiziksel haksızlıkları Osmanlı Atina Elçilik Müsteşarı Galip Kemâli (Söylemezoğlu) Bey ‘in talimatıyla Yunan Hükümeti bağlamında sert bir şekilde eleştirilip çeşitli bilirkişilerden raporlama aldıktan sonra çeşitli önlemlerin alınması konusunda uyarılamayın gündeme getirmiştir. Daha önce bir seyahat programı neticesinde söz konusu bölge için en makul çözümün nüfus mübadelesi olacağı fikri, Galip Kemâli Bey’i çatışmaları sonlandırma ve bu bölge için faydalı olması kararının alınmasına sebep olmuştur25.Neticede Osmanlı ve Yunan devletleri, Makedonya’da kalan Türklerle, Doğu Trakya ve Aydın vilayetlerindeki Rumların karşılıklı olarak, isteğe bağlı mübadelesi hususunda 1 Temmuz 1914’te uzlaşmaya vardı. Mübadeleyi işlemlerini disiplinli bir şekilde koordine edecek bir komisyon ve teşkilatlanmaya ihtiyaç vardı. Bunun için ülkenin o şartlarında bir komisyon kurularak halihazırda ortaya çıkabilecek problemlere çözüm bulunmaya çalışıldı. Kısa bir süre sonra Cihan Harbinin alevlenerek tüm dünyayı etkisi altına alması bu antlaşmanın uygulanıp hayata geçirilmesine olanak tanımadı. Fakat müzakere öncesinde Yunanistan bölgesinden çeşitli nedenlerle kendini güvende hissetmeyerek kaçan Türk kökenli insanlar olduğu gibi, aynı şekilde Türkiye’den kaçan Rum asıllı olan kişilerden de bahsetmek çalışmamızın daha net anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Yunanistan bağımsızlık mücadelesi elde ettiren sonrasında asıl gayesi olan çizilmiş sınır politikası ile sadece etnik kökeni Yunan olan ve Yunanistan’da yaşayan homojen bir kitle oluşturmaktı. Yunanistan’ın dış politikayı da etkileyen özellikle Türkiye ile sınırları bağlamında tasarladığı sınırlar Batı Anadolu sınırlarına dek uzanan kısımdı. Çizilen bu sınırların büyük umutlarla hayalini kurdukları ve bekledikleri “Megali İdea”26 Yunanistan’ın izlediği dış politikanın temel faktörü olmuştur. Dolayısıyla Yunanistan hükümetinin istekleri arasında çok fazla dillendirmese de nüfus değişim isteği mevcuttu. Fakat Yunanistan’ın arzu ettiği başka bir deyişle mübadele isteği “Megali İdea” çizgilerini kapsamayan fakat Rum kesimini kapsaması yönünde idi. Çizgisini hiç değiştirmeden kışkırtmaları ve büyük Yunanistan hayali hiç bitmeyen Yunanistan Hükümeti, Anadolu’nun Batısını kendisine ait bir toprak parçası niteliğinde görmesi kendi sınırlarıymış gibi söylemlerde bulunması nüfus değişimi paralelinde de kendini göstermiştir. Dolayısıyla sahip olmak

25 Ayhan Aktar, “Nüfusun Homojenleştirilmesi ve Ekonominin Türkleştirilmesi sürecinde

bir aşama: Türk-Yunan Nüfus mübadelesi, 1923-1924”, Ege’yi Geçerken, İstanbul Bilgi

Üniversitesi Yayınları, İstanbul,2005, s. 120-121.

26 Salahi R. Sonyel,” Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika”, C. III., Ankara: s 30; Genel Kurmay Harp Tarihi Başbakanlığı, (1975) Türk-Yunan İlişkileri ve Megoli İdea, Genelkurmay Basımevi, Ankara ,1973, s. 38-41.

24

istediği nüfus kesimi istediği Rumlar Anadolu iç kesimini kapsamında olan Rumlardır27.Öte taraftan anlaşma öncesinde Lozan hazırlıklarında gerek Bulgaristan, akabinde Yunanistan’la göç sorunlarının yaşanması ve mübadele için adımların atılması çeşitli problemlerle dile getirilip gündemi meşgul etmiştir. Dış politikanın iyice karmaşıklaştığı ve balkan uluslarınınım milliyetçilik akımlarına maruz kalması problemleri daha da alevlendirmiştir. Bu durum Yunan ve Türk Hükümetini karşılıklı anlaşmaya itse de Yunan Hükümeti kendi arzusuyla yapmak istediği mübadele düşüncesini dönemin şartlarının da etkisiyle sürekli iç mesele ile müdahil olarak bu durumu Osmanlı Devleti’nin lehine engel olacak durumların yaşanması için çaba sarf etmiştir. Amacının ise Megali İdeanın bir devamı olarak politikasını hem içte hem dışta devam ettirmeye çalışmasıdır. Zira Venizelos, Ege için idealini gerçekleştirip Yunanistan’ı da Rumların kozmopolit yapının aksine homojen bir şekilde bir ülke yapmak için Türk asıllı vatandaşları halihazırda yaşadıkları yerden sürgün ederek başka bir ifadeyle Türk-Yunan nüfus değişiminin ilk teorisyeni olmuştur.28Şüphesiz İttihat ve Terakki Partisi’nin mübadele çalışmalarını da göz önünde bulundurmak faydalı olacaktır. İttihat ve Terakki Partisi’nin diğer çalışmalarda aktif ve başarılı mücadelenin yanında bu konu da aktif roller üstlendikleri söylenebilir29. Yunanistan’ın daha önceden mübadele konusunu gündeme getirmesi üzerinde tartışılıp gündeme getirilen bir meseleydi. Bu amaçla Yunanistan da Osmanlı İmparatorluğu ile bir mübadeleyi istiyordu. Ama Yunanistan’ın amaçladığı mübadele “Megali İdea” sınırları d ışındaki Rumları kapsaması yönünde idi. Yunanistan, Batı Anadolu bölgesini kendi sınırları içinde gördüğünden mübadelesini istediği Rumlar Anadolu içlerindeki Rumlardır30.

.

Asırlarca kozmopolit bir çerçevede etnik ayrışmanın çok olduğu Osmanlı’nın, 20. yüzyıl başında geçirmiş olduğu sosyal ve toplumsal süreç, uluslaşma, parçalanma ve temizlik ile azınlık problemleri, Bağımsızlık

27H. Cevahir Kayam, “Lozan Barış Antlaşması’na Göre Türk-Yunan Mübadelesi ve

Konunun TBBM’ de Görüşülmesi ”,Ankara, 1993,s.27.

28Nevzat Gündağ, “Türk-Yunan Mübadelesi ve Batı Trakya’nın Sesi” ,Adım Yayıncılık,Ağustos,s.53

29 Kemal H.Karpat, “Osmanlı Nüfusu “ Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,2003, s.16. 30 Kayam, a.g.e, s.583

25

mücadelesi paralelinde bölgelerin farklı etnik kitlelerin desteği olmamış aksine işgalci devletlere destek olmalarından dolayı, henüz kurulan Türk Devleti’nin kültür ve din bazında çeşitlilik sağlanmasına engel olmuş olumsuz bir algı yaratmıştır. Nüfus mübadele bu yüzden geniş çevrelerce yıllarca eleştirilmiş Türk Tarih noktasında etnisiteve kültür çeşitliliği bütünleşmesinde dönüm noktası olmuştur.

Bağımsızlık savaşlarının verildiği yıllar birçok ulusu etkilediği gibi Osmanlı Devleti’ni ’de etkilediğini daha önce belirtmiştik. Anadolu çeşitli uygarlıkları bünyesinde barındıran zengin bir medeniyet olmada yıkıma ve sosyal değişime uğradığı yıllarda büyük bir değişim ve dönüşüm yaşamıştır. Özellikle 1920li yıllar bu noktada dikkat çekmiştir. Bağımsızlık savaşları, Türk- Yunan harbi, nüfus yapısının değişimi, yeni devletlerin oluşum süreçleri, bunun aksine meydana gelen direnişler, iç savaşları diğer devletlerin müdahaleleri bu döneme denk gelmiştir. Bu bağlamda günümüzde de hala geçerliliğini koruyan antlaşmaların bu tarihlerde imzalanması bu yılları bizim için önemli kılmaktadır. Türk Tarihi perspektifiyle yaklaşıldığında, 1920’li yıllar dış güçler ile yapılan bağımsızlık mücadelesi olarak düşünülür. İdeolojinin resmileşip hayat geçmesi çeşitli kavramsallaşmaların temelinin atılması bu savaşlar neticesinde oluşmuş ve akabinde yeni bir devlet ortaya çıkmıştır. 31Fakat Başkaya “Paradigmanın İflası” isimli eserini inceleyip değerlendirmeye çalıştığımızda, genç Cumhuriyetin yapı taşlarının hareketliliğini dış politikayı da fazlaca meşgul eden mihraklar

1920’lerde Anadolu demografik yapısı heterojen bir toplum yapısı mevcuttu, fakat milliyetçilik yoğun yaşandığı bu yıllarda bir ulustan bahsetmek pek mümkün değildi. 32Güvenç, şüphesiz her ulusun bir toplumdan meydana geldiğine vurgu yapar; ama her toplum henüz toplum olmayabilir demektedir. Ulus-devlet algısı çerçevesinde yeni kurulan devlet mekanizması sürecin başında din paradigmasını nüfus değişimi olgusuyla ortaya koysa dahi, taze kurulan devletin Türkiye Cumhuriyeti’nin’’1922 din olgusunda dönüm noktası olan Saltanatın kaldırılmasından sonrası süreci neticesinde, teokratik kavram ve din terminolojisinden yavaş yavaş uzaklaşılarak ve sonuç olarak devletin33

seküler çerçeveye oturtulmak amacında olduğu ve bu durumu gerekli tedbirlerden sonra arzu edildiği görülmüştür. Saltanatın kaldırılıp peşinden

31 Fikret Başkaya” Paradigmanın İflası-Resmi İdeolojinin Eleştirisine Giriş”, Doz Basım Yayın, İstanbul, 1997,s .20

32Bozkurt Güvenç,“ Türk Kimliği” Remzi Kitapevi, İstanbul,2016,s.322

33 https://www.tdk.com.tr/Sekuler-ve-Dinsel-Asinan-Sinirlar_20510.html Erişim Tarihi:21.02.2020

26

radikal bir kararla hilafet makamının lağvedilmesi durumu peşi sıra Cumhuriyet Halk Fırkasının kurulması, Tevhidi Tedrisat Kanunu ve eğitim ve din alanında değişiklikler yenilikler bunları kanıtlar niteliktedir.

Sosyal bilimlerde bazı önemli kavramlar konuları açıklamada önem arz