• Sonuç bulunamadı

T.C ĠSTANBUL 29 MAYIS ÜNĠVERSĠTESĠ EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ FELSEFE BÖLÜMÜ. AHMET HAMDĠ TANPINAR DA TÜRK DÜġÜNCESĠ KAVRAMI (Lisans Bitirme Tezi)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C ĠSTANBUL 29 MAYIS ÜNĠVERSĠTESĠ EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ FELSEFE BÖLÜMÜ. AHMET HAMDĠ TANPINAR DA TÜRK DÜġÜNCESĠ KAVRAMI (Lisans Bitirme Tezi)"

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

ĠSTANBUL 29 MAYIS ÜNĠVERSĠTESĠ EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ

FELSEFE BÖLÜMÜ

AHMET HAMDĠ TANPINAR‟DA TÜRK DÜġÜNCESĠ KAVRAMI

(Lisans Bitirme Tezi)

M. Mina NALBANTOĞLU

DanıĢman:

Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN

Ġstanbul

2021

(2)
(3)

T.C.

ĠSTANBUL 29 MAYIS ÜNĠVERSĠTESĠ EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ

FELSEFE BÖLÜMÜ

AHMET HAMDĠ TANPINAR’DA TÜRK DÜġÜNCESĠ KAVRAMI

(LĠSANS BĠTĠRME TEZĠ)

M. Mina NALBANTOĞLU

DanıĢman:

Prof. Dr. Tahsin GÖRGÜN

ĠSTANBUL 2021

(4)

ii BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya baĢka bir üniversitedeki baĢka bir tez çalıĢması olarak sunulmadığını beyan ederim.

M. Mina NALBANTOĞLU

08.06.2021

(5)

iii

ÖZ

DüĢünce tarihi içerisinde mühim bir yere sahip olan Ahmet Hamdi Tanpınar‟ın, yaĢadığı dönem dikkate alınarak, eserleri ile aktarmak istediği felsefi değerlerin kıymetinin yadsınmaması gerekir. Türk düĢüncesi kendi tarihi içerisinde yaĢadığı birtakım zorlukların üstesinden gelmiĢ olup, felsefi düĢünceye halı altına süpürülmemesi gereken olgular bırakmıĢtır. Toplumun içinde barındırdığı değerler ile çevrelenmiĢ, tarihin bıraktığı izleri üzerinde taĢıyan bir düĢünce geleneği olan Türk düĢüncesi bir kavram olarak ele alınıp, Ahmet Hamdi Tanpınar‟ın onu sanat ile nasıl bir bağ kurarak bizlere sergilediğini anlamak gerekir. Bu çalıĢma içerisinde düĢünce kavramından yola çıkarak Ahmet Hamdi Tanpınar çerçevesinde Türk düĢünce geleneğinin önemi hakkında değerlendirmelere yer verilmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Ahmet Hamdi Tanpınar, DüĢünce, DüĢünce Tarihi, Türk DüĢüncesi

(6)

iv

ABSTRACT

Ahmet Hamdi Tanpınar has an important place in the history of thought. Along with the period in which he lived, the value of the philosophical values he wanted to convey through his works should be appreciated. Turkish thought experienced some difficulties in its history but overcame them. He left facts that should not be ignored to philosophical thought. While Turkish thought is considered a concept, it should be known that it is a tradition of thought that carries the traces of history and values of society. It is necessary to understand how Ahmet Hamdi Tanpınar exhibits Turkish thought to establish a connection with art. In this study, based on the concept of thought, evaluations about the importance of Turkish thought tradition within Ahmet Hamdi Tanpınar are included.

Key Words: Ahmet Hamdi Tanpınar, Thought, History of Thought, Turkish Thought

(7)

v

Önsöz

Felsefe alanı ile alakadar herkesin dikkate alması gereken bir düĢünce biçimi Türk düĢüncesidir. Köklü bir tarihe sahip olan Türk toplumunun geçmiĢten günümüze kaleme alınıp kendini ifade ettiği eserler yadsınamayacak derecede önemlidir. DüĢünce dediğimiz vakit hatırlamamız gereken Ģeyler bunlardır. Kendimizi bilmemiz, varoluĢumuza sahip çıkmamız gerekir. Kendini bilmeyen kiĢi veya toplum, baĢka hiçbir Ģeyi de bilemez. Bu yüzden de sahip olduğumuz düĢünce geleneğini iyi bilmemiz, incelememiz hatta eleĢtirmemiz icap eder. BatılılaĢma veya modernleĢme adı altında kendimizi unutmamız söz konusu olmamalıdır. Bu sebeplerden ötürü Türk düĢüncesi alanında çalıĢmalar yapılması çok mühimdir.

BaĢta kaybettiğimiz Asude’mize olmak üzere tüm arkadaĢlarıma destekleri ve dostlukları için teĢekkür ederim.

Tüm hayatım boyunca desteğini benden esirgemeyen ve eğitim hayatımda da her daim yanımda olan annem ġennur Nalbantoğlu‟na ve aile bireylerime kalbi Ģükranlarımı sunarım.

Üniversite hayatım boyunca örnek aldığım ve çalıĢmamda kıymetli vaktini bana ayıran, ilmi birikimini paylaĢan değerli hocam Prof. Dr. Tahsin Görgün‟e ve felsefe alanında emekleri çok değerli olan kıymetli bölüm hocalarıma bu uzun ve keyifli süreçte katkılarından dolayı ayrıca teĢekkürü borç bilirim.

(8)

vi

ĠÇĠNDEKĠLER

BEYAN………...ii

ÖZ... iii

ABSTRACT...iv

ÖNSÖZ ...v

ĠÇĠNDEKĠLER...vi

GĠRĠġ ... 1

Birinci Bölüm 1. DüĢünce...4

1.1 DüĢünce Tarihi...5

1.2 Türk DüĢüncesi...8

Ġkinci Bölüm 2. Edebiyat ve DüĢünce Birliği Üzerinden Tanpınar...13

2.1 Tanpınar‟ın Eserlerinde Felsefi DüĢünce………14

2.2 Tanpınar‟da Türk DüĢüncesi………...18

Sonuç...24

Kaynakça...27

(9)

1 GĠRĠġ

23 Haziran 1901‟de Ġstanbul‟da doğan Ahmet Hamdi Tanpınar, babasının iĢi gereği birbirinden farklı bölgelerde birden çok ilde yaĢamıĢ, daha sonra tahsilini yapmak için Ġstanbul‟a dönmüĢtür. Darülfünun edebiyat fakültesi için tarih, sonra felsefe Ģubelerine girmek istemiĢ ancak Yahya Kemal Beyatlı‟nın aynı okulun edebiyat Ģubesinde ders verdiğini öğrenince edebiyat Ģubesine büyük bir hevesle kaydını yaptırmıĢtır. 1923 yılında mezun olduktan sonra, yaĢamının ilerleyen yıllarında bir süreliğine geçici olarak öğretmenlik yapmıĢtır. Önce MaraĢ milletvekilliği yapmıĢ ve ardından orta öğretim müfettiĢi olarak Milli Eğitim Bakanlığı‟nda görev yapmıĢtır. Hayatının geri kalan bölümünde da akademiye geri dönmüĢ ancak son yıllarında sağlık sorunlarıyla uğraĢarak sıkıntılı bir dönem geçirmiĢtir. 1962 yılında vefat eden Tanpınar, Yahya Kemal‟in Rumeli Hisarındaki mezarlığının yanına defnedilmiĢtir.

Kaleme aldığı eserlerinde, (Ģiir haricindekiler) Ģairane diyebileceğimiz bir dile sahip olduğu gözle görülebilir düzeydedir. Batı edebiyatı ve bu aruz ölçüsü, yani divan Ģiiri için sunduğu beğeni, Yahya Kemal sayesinde oluĢmuĢtur. Bunlara Yahya Kemal‟in millet ve tarih gibi farklı konulardaki görüĢlerini temellendirmesi de eklenmiĢtir.

Eğitim aldığı dönemlerde hem okullardaki ortam hem de hocaları onun Batı‟dan gelen sanat, estetik ve Ģiir gibi farklı alanlarda da ilgi duyacağı konuları ve eserleri keĢfetmesini sağlamıĢtır. Tanpınar Ģiir, hikâye, roman, deneme, eleĢtiri, araĢtırma ve edebiyat tarihi gibi birçok farklı yazım alanında eserler kaleme almıĢ olup, güzel sanatlarda ortaya konan eserlere dair de incelemeler yapmıĢtır. ġairane bir dile sahip olduğu tüm eserlerinde hissedilir derecededir. Tanpınar, kendinden önce yazılmıĢ veya çağdaĢ eserlere dair kritik incelemelerde de bulunmuĢtur. Bu eserlere bakan kritik

(10)

2

gözleri de bu eserlerde gördüğü sorunlara dair tenkit metinleri yazmasının yolunu açmıĢtır. Bu farkındalığını Batı‟ya bakarak elde eder. Aynı zamanda Türk edebiyatında kaleme alınan eserlerde, Osmanlı dönemine ait olarak adlandırılabilecek detayın eksik oluĢu dikkatini çeken ilk olgu olmuĢtur. Buna ek olarak, Osmanlı düĢüncesinin eserlerden uzak tutulmuĢ olması da ona göre göz ardı edilemeyecek bir eksikliktir.

Dolayısıyla bu farkındalıklar Tanpınar‟a göre, bu kadar eksiği olan bir milletin ne yapabileceği sorusunu ortaya koyar. Çünkü Batı gerek kültürünü gerek inançlarını gerekse de gündelik hayatındaki hem içtimai hem de kültürel detayları, edebiyat ve sanat alanına rahatlıkla yansıtmayı baĢarır. O halde Türk Edebiyatı adı altında incelenen eserlerde veyahut kaleme alınan eserlerde neden Osmanlı düĢüncesi hiç ele alınmamıĢtır? Yok sayılan birçok etmen olduğunu ve bir milletin bunu yapmasının büyük ve mühim bir eksiklik olduğunu düĢüncesine sahiptir. Dolayısıyla bu eksikliği vurgulamak gerekliliğini de Ģahsında hisseder.

1948 yılında Cumhuriyet gazetesinde çıkan Handan Ġnci tarafından tenkitli basımının 2000 yılında gerçekleĢtirildiği Huzur adlı romanında, aslında bir aĢk hikayesi edası verse de adından da anlaĢılacağı üzere temelde huzur arama ihtiyacını anlatır. Bu eser Türk toplumunun sahip olduğu çatıĢmaları, Türk aydınlarının yaĢadıkları trajediyi, Türk toplumunun inĢa ettiği Cumhuriyetin sahip olduğu değerler ve bunların getirisi olan sorumluluğun aydınlarda olmamasını, Doğu-Batı ikilemi ve etkileri gibi birçok etmeni içinde barındırarak, aranılan huzurun nerede olduğu sorusunu akıllara getirir.

Bir diğer romanı olan, Yeni Ġstanbul gazetesinde çıkan tefrikanın (1954) sonrasında tekrar Ġstanbul‟da basılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü ise yine içtimai gayeler taĢır. Bu eserde Tanpınar genel hatlarıyla Cumhuriyet dönemi, II. MeĢrutiyet ve

(11)

3

II. Abdülhamit dönemi gibi üç önemli siyasi devrin sorunlarını ele alır. Bu dönemlerde ortaya çıkan bir nevi toplumsal arada kalmıĢlığını, Türk toplumunun fertlerini ve kesimlerini etkileyen Ģeylerin Doğu ve Batı arasında kalmasının bir sebebi olduğunu anlatmak istediği eseridir. Bu iki eserinde ise bizlere bir medeniyetinin birikiminin neler olabileceğini, toplumunun içerisinde nasıl sembolize edileceğini göstermek ister.

Tanpınar‟ın Türk düĢüncesinin olmadığı fikirleri ve varsayımları vardır ve bunları eleĢtirilerinde dile getirir. Ancak daha yakından bakıldığında, Türk düĢüncesi olgusunun nasıl göz ardı edildiğini ve bu eksiliğin kaynağını gözler önüne sermek isterken, Batı‟yla da bir karĢılaĢtırma yapmıĢ, özellikle 19.asır Türk Edebiyat Tarihi eserinde Ģiir üzerinden adım adım ifade etmiĢtir.

(12)

4 1. BÖLÜM DÜġÜNCE

Filhakika düĢünceden söz ediyorsak ilk adımımızın bilme eylemi olduğu hususunda hemfikir olmalıyız. KiĢi kendini bilmelidir. Kendinin farkında olarak, bir üyesi olduğu toplumunda farkında olması lazımdır. Toplumunu bilmesi içinse kültürünü, coğrafyasını, düĢünce yapısını bilmelidir. Aslında en önemli Ģey düĢünce yapılarıdır.

GeçmiĢi, tarihin barındırdığı zaman çizelgesini hatırlayabilmek, akılda kalacak adımlar atabilmek için düĢünce kavramına ihtiyaç duyarız. DüĢüncenin diğer anlamından gelen görevi ise nedensellik bağlamını kurarak olguları ortaya koymaktır. Toplumsal olguların ortaya konamaması, toplumun içinde bazı faktörlerde boĢluklar yaratır. Bu boĢlukların zarar vermemesi adına birtakım hamleler yapılmalıdır. Hamleler doğrultusunda, toplumunda bilmediği Ģeyin ne olduğunu kiĢinin kavraması sonucu elde edilecek ve bu boĢluğun tamamlanması için gerekli adımlar atılacaktır. Bahsettiğimiz gibi boĢlukların farkındalığı çok mühimdir. Eğer farkında olunmazsa, toplumun fertleri nasıl sorunlarla karĢı karĢıya kaldıkların bihaber hayatlarına devam edeceklerdir. ĠĢte bundan kaçınmak için kendini, toplumunu, ilmini, inancını, örf ve adetini, coğrafyanı, tarihini, ekonomini, eğitimini vb. tüm etmenleri bilmek ve bunlar göz ardı edilmeden ele alınmalıdır.

Bir toplumun sahip olduğu en önemli Ģey düĢüncedir. DüĢünce olmayan yerde eksiklik her daim olur. Bilginin iyiye kullanımı, eksikliğin giderilmesi için düĢünce konusunda kendini gerçekleĢtirme ve farkındalığı yakalama noktaları atlanmamalıdır. DüĢünceden gelen çokça Ģey toplumun farklı alanlarına dağılır ve baĢka koĢullarda kendini gösterir.

(13)

5

Toplumu daima çalıĢan bir makine olarak bile düĢünürsek, eksik bir parça bozulmalara sebebiyet verir.

1.1 DüĢünce Tarihi

19. ve 20. Yüzyıllarda Türklerin neler düĢündüğü sorusunu ele almak için önce birtakım kavramlara bakmak gerekir. Bu dönemi incelediğimiz ana hat için “çağdaĢ Türk düĢüncesi” diyebiliriz. ÇağdaĢ kavramının iki ayrı anlamı bulunur. Ġlki; değer yüklü Ģekilde kullanımdır. Normatif içerikli – modern, modern insan, modern kıyafet gibi olandan çok olması gerekene atıf için kullanılır. Bir diğer anlamı ise “contemporary”

kelimesinden de anlayabileceğimiz aynı anda ve bir arada bulunan demektir. Bunu eĢ zamanlı Ģekilde birlikte olan diye de açıklayabiliriz. Kronolojik Ģekilde 19. yüzyıl ortasından 20. yüzyıl sonuna doğru olan bir dönemden söz ederken, hayatta olan düĢünürlerin olduğu da unutulmadan, bu dönem içerisinde yer alan düĢünürleri ve düĢüncelerini müzakere etme diye tanımlayabileceğimiz bir hal ortaya çıkar.

Aslında Türk derken kastettiğimiz; etnik köken vb. söz konusu değil. Esas olan Türkçe okuyan ve yazanlar. Osmanlı düĢüncesiyle kısmen bir ortaklık da bulunuyor. Bu topraklar da ortaya çıkmıĢ, kullanıldığı dilden bağımsız olarak da yine kabul görürler (Arapça veya diğer diller).

Ġnsan baĢta kendini bilemedikten sonra, toplum içerisinde de ne yaptığını, rolünü bilemez. Kendini bilen bir insan kendi toplumunda neler yapmasının lazım geldiğinin farkına varır. Asıl önemli olan husus da bilgiyi / ilmi yani aslında düĢünceyi nasıl kullanmak gerektiğidir. Yararlı diyebilmek için, toplumda öne çıkan birtakım sorunlara çözüm üretmeli, eksikleri kapatmalı, toplumun kendi içerisinde barındırdığı iĢleyiĢe, yaĢam biçimine müdahil olmadan ona yardımcı olabilmelidir. Bir toplumun içinde

(14)

6

yaĢamak, kiĢinin aslında o topluma karĢı bir sorumluluğu olduğu anlamına da gelir.

Hangi toplum olursa olsun, kendi içinde barındırdığı farklı faktörler vardır; ahlak, bilim, teknoloji, eğitim vb. Bu faktörlerin içeriklerine hâkim olabilmek için onları bilmek gerekiyorsa, onları bilebilmek içinde kiĢinin önce kendisini bilmesi gerekir. Kendini bilmeyen kiĢi, neyi nasıl bileceğini de bilemez. O halde bilmek, kiĢinin düĢünmesine de olanak sağlar.

“Evvela neyiz ve nelerimiz var? Bunu bilmenin ihtirasını duyalım. O zaman hatta mevcudiyetinden bile haberdar olmadığımız hazineler üzerine oturduğumuzu göreceğiz. O zaman birdenbire bugünün yoksulluğu içinde, kahramanları, hatıraları, efsaneleri, büyük mimari abideleri, nesillerin sükûn ve ruhaniyet ihtiyaçlarını tatmin etmiĢ aydınlık peyzajlarıyla bütün bir alem, Ģiiriyle, musikisiyle, küçük büyük diğer sanatlarıyla olgun ve tam zevkin, hâkim bir dünya görüĢünün, tamamiyle bize mahsus bir zaman tasarrufunun hüküm sürdüğü yekpâre bir âlem meydana çıkacaktır.”1

Türkler neyi nasıl hatırlarlar? KarĢı karĢıya kaldıkları sorunları nasıl çözmüĢler? Sahip olunan bilgi birikimi, ilimler karĢılaĢılan sorunların çözümlenmesi için kat edilen yolda büyük önem taĢır. ĠĢte bu da kendilik kavramını ele aldığımızda elde edebileceğimiz kültür ve toplum meselelerine bizi götürür. Müfredatların toplum içerisindeki yerini en güzel Ģekilde, kendi içlerinde oluĢturdukları bu değerli Ģeyler ile düĢünmek gerekir. O halde birbirinden farklı düzenlere sahip toplumların, bir diğerine katkıda bulunabildiği, bir toplumun içindeki aydınların kendi milleti için düĢüncelerini savunduğu durumların tarih içerisinde yer bulması durumu da ele alınmalıdır. Siyasi olaylar, toplumların geliĢmeleri, kültür, din ve dil gibi unsurlarında etkilediği bu düĢünce durumu yüzyıllar geçse dahi kendine yer edinmeyi baĢarır.

“Filhakika herhangi bir dilin edebi mahsüllerinin o dili kullanan cemaat için milli mahsuller olmasındaki tabiilik ve hatta zaruret düĢünülecek olursa, böyle bir suali ve meseleyi vazedebilmek için evvel

1 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),93-94

(15)

7

edebiyatımızın bir marazına, bir nevi eksikliğine inanmıĢ olmanız lazım gelir.”2

Nasıl düĢüncenin oluĢumunda tarihi kenara bırakamıyorsak toplum için de bu geçerlidir.

YaĢadığımız topraklar, o topraklarda bizden önce yaĢanılanlar, sahip olduğumuz tarih olgusunun içerdikleri, fertlerin yaĢantıları, dini ve milli değerler, bunların hepsi düĢüncenin içerisinde yer alır. Bir konu hakkında kavramlar ortaya çıkarıp bir düĢünceyi meydana getiriyorsak, bunun arka planı göz ardı edilemez.

Türklerin ĠslamlaĢması, Orta Asya‟dan garba doğru, dört asırdan fazla süren parça parça bir akıĢla ve bütün Müslüman Orta Asya tarihini yazan büyük birleĢmeler, çoğu istikrarsız siyasi teĢeküllerle olur.3

Toplumun merkezinde olan dinin, aĢamaları sürdürerek teĢekkül eden bir medeniyette yerini farklı kültürlere sahip olan milletlerden alması da yine bir etken olmuĢtur.

Coğrafi olarak gerçekleĢtirilen taĢınmalar, yeni komĢular, bunlardan kazanılan edinimlerin de farklı sonuçları zuhur etmiĢtir. Kültür merkezlerinin değiĢimi, siyasetin bundan etkilenmesi ve fertlerin diğer kültürlere, inanıĢlarına ve siyasi anlayıĢlara sahip fertler ile münasebetlerine bakılarak da ele alınması gereken mühim noktalara mevcuttur. Tüm bunlar Türk düĢüncesi tarihinde özellikle Tanzimat‟a kadar muayyen bir halde diyebileceğimiz bir ikiliği doğurmuĢtur. Bunlar da iĢte bir dil ve üslup meselesini ortaya koyar.

Dilin bünyesine bu kadar yabancı bir aletin ona bu tarzda hâkim oluĢu, yavaĢ yavaĢ milli zevki benimsemesi veya kendi etrafında zamanla kökleĢecek ve tesir dairesini zamanla geniĢletecek bir zümre zevki ve dili yaratması, Ģiir tarihinin çok dikkate değer bir vakıasıdır.4

2 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),90

3 Ahmet Hamdi Tanpınar, Haz., Abdullah Uçman, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. (Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007),19

4 Ahmet Hamdi Tanpınar, Haz., Abdullah Uçman, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi. (Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007),20

(16)

8

Tanpınar ile düĢünce kavramını ele aldığımızda, Tanpınar‟ın edebi eser diye düĢündüğümüz her eserinde dile getirdiği Ģeylerin bir düĢünceyi de dile getirmek olduğunu bilmemiz gerekir. Eserlerini incelediğimiz vakit, dile gelen Ģeylerin aslında felsefi değerlere sahip olduğunu görebiliriz. Bütün felsefelere atıflar bulabileceğimiz gibi felsefi düĢünceyi önceleyen ve onda bulacağımız kaygı halini görmüĢ oluruz.

Kaygıyı dile getirebilmek için düĢünceyi sanata yormak da mümkündür.

Tanpınar‟ın eserlerini ne zaman yazdığı mühim bir sorudur. Dönemin, düĢüncenin oluĢumuna etkisi yadsınamaz. Bir cihetten irtibat kurabilmek adına, düĢüncenin kökenine inmek gerekir. Tanpınar‟ın düĢüncesine göre sanatı siyasete veya benzer bir güce bırakmaktansa, sanatın fikriyatın sunumu için kullanılması meselesi önemlidir.

Tanpınar‟ın kaleme aldığı Ģiirlerinden de yola çıktığımızda, varoluĢ kaygısındansa huzursuzluğu ele aldığı görülür. Bu duygu yüklü ele alıĢ biçimi, belki de durumdan yabancılaĢtığını ve içsel huzursuzluğunun önüne geçemediğini, bunu da eserlerine yansıttığını düĢündürür konumdadır.

1.2 Türk DüĢüncesi

Türk DüĢüncesi kavramından söz etmek istiyorsak önce düĢünce derken neyi kastettiğimizi bilmemiz gerekir. DüĢünce kavramını Türkçede farklı birkaç anlamda kullanıyoruz. Ġlki; hatırlamak anlamıdır, birinin veya bir Ģeyin, bir durumun aklımıza gelmesi halini ifade etmektir. Ġkinci anlamı ise nedensellik iliĢkileri içerisindedir; bir Ģeyin baĢını sonunu hesaplamak, bir hadiseyi nedensellik bağlamında ele alma çabasını ifade eder. Üçüncü anlamı ise kaygıdır; iĢin içinden çıkamama, düĢünceli / kaygılı bir hale bürünme diye ifade edebiliriz. DüĢünce kavramını ele aldığımız vakit bize

(17)

9

sundukları, Türk düĢüncesi dediğimizde kastettiğimiz her Ģeyi nasıl içerisinde barındıracağını terennüm etmiĢ olur. Türk düĢüncesinin bir geliĢim süreci mevcuttur.

Bu geliĢim sürecinde örnek alınan farklı kültürler ve eserler vardır; düĢünce hareketliliğinin, yapılan çevirilerin, yazılan layihaların etkisi bulunur. Aslında en büyük eksikliklerden biri de iĢte tüm bunların incelenmesinde baĢlar.

Hilmi Ziya Ülken, düĢünce tarihini uygarlık tarihinin bir bölümü olarak ele alarak,

“DüĢünce uygarlığın bilinci olduğu için, düĢünce tarihi de uygarlık tarihinin özeti ve ruhu demekti. Bilim ve felsefe tarihleri düĢünce tarihinin bir bölümü olmalıydı.”

görüĢüne sahiptir.

Türkiye‟de ÇağdaĢ DüĢünce Tarihi‟nde yalnız son yüzyılın düĢünce olaylarını incelerken karĢılaĢtığı sorunlardan bahseder. Bir dönemin tamamen bitmeden, bitmiĢ gibi incelenmesi, eleĢtirilmesi bir sorundur. GeçmiĢ veya gelecek olan bir dönem söz konusu olduğunda bu dönemi kendi bakıĢ açımızla, sadece kendimizin içinde bulunduğu dönemi baz alarak eleĢtirmek, yorumlamak yanlıĢtır. Yine çeliĢmeye baĢlayan düĢünceler olduğu zaman bunları inceleyebilmek için elimizde yeterli veri olmalıdır. Bahsetmek istediği hususi Ģey, düĢüncenin ve felsefenin bağımsızlığı ve özgür oluĢlarının göz önünde tutulması gerektiğidir. Bu göz önüne bulundurma baĢarılı olduğu takdirde özgün eserler ortaya çıkarılabilir.

Ġslam uygarlığı zafer devrinde uzun ve rahat bir çeviri çabasıyla Helen uygarlığının fikir ürünlerini almıĢ ve üzerinde yüzyıllarca iĢlemiĢ olmasına rağmen sonuç hiç de parlak olmamıĢtır. Mesai ve ĠĢraki ekolleri Yunan felsefesinı eksik olarak anlamıĢ, birçok sentez yetmezliklerinin bunalımı içinde kalmıĢ, Süryanice kanalıyla Arapça‟ya çevrilen eserlerde önemli boĢluklar doldurulamamıĢ, ilim fikir hareketi de 14. yüzyıldan sonra haĢiyecilik ve tekrar içine düĢmüĢtür. Buna karĢılık 13-15.

yüzyıllar arası Batı‟nın, Doğu fikir hayatını anlamak için yaptığı çaba hızla geliĢerek, onu bir dünya uygarlığı haline getirmiĢtir. 19. yüzyıl

(18)

10

ortalarında iki âlem arasındaki, ölçülemeyecek kadar büyüktür.

…Bununla birlikte Türk düĢüncesi içtimai eyleme bağlı olarak Batı düĢüncesinin baĢlıca özelliklerini tanımıĢtır. Türk düĢünürleri toplumun bunalımları karĢısındaki sorumluluklarını bilen insanlardır. FildiĢi kulelerine çekilmemiĢlerdir. Ellerindeki bütün kaynakları kullanarak eğitimin yayıldığı yerlere kadar yeni fikirleri tanıtmaya, yeni içtimai hareketlere önderlik etmeye çalıĢmıĢlardır. Siyasi değiĢmelerin çok gerisinde kalan boğuk sesler olmamıĢlar, zaman zaman kendilerini dinletmesini bilmiĢlerdir. 5

Hilmi Ziya Ülken‟in belirttiği hususlara bakıldığında uzun süredir devam eden bir süreklilik göz ardı edilmemelidir. Çabalama devam etmiĢ, her dönemin kendi zorluğu veya o dönem hissedilen eksikliği içinde çeviri – düĢünce hareketleri olmuĢtur.

Sahip olunan ve olunabilecek eserlerin bir nevi kenarda tutulması, bu çerçeveye ait kılınamaması da asli kaygımızı zuhur eder. Asli kaygı dediğimiz Ģey, insanın varlığı- varlığının manası ile ilgili olan endiĢesi / düĢüncesidir. Bilimsel veriler, eldeki eserler gibi Ģeyler sonuç vermediği takdirde bu varlığa kaygı manası ortaya çıkar. Bir var oluĢ kaygısından bahsedilir. Hatırlama ve kaygı sadece bireysel değil toplumsaldır da.

Fertler sadece kendileri düĢünmez, toplumlar da düĢünür. Toplumların ilk düĢüncesi tarihi olur. Nasıl anladıkları, nasıl kavradıkları gibi sorulara yönelirler. Türklerin kendi geçmiĢlerini nasıl algıladıkları önemlidir. Kendi sorunlarını nasıl hallettikleri önemlidir;

kurum oluĢturmak ve bilimler (üst dil) bunların baĢında gelirken düĢüncenin getirisi olan eserler de unutulmamalıdır. Tüm bunlardan yola çıkıldığında, dönemlerinin aydın isimlerinin önce kendi tarihlerini ve dönemlerini bilmeleri ve bundan sonra adımlar atmaları, düĢüncelerini sunmaları çok önemlidir.

5 Namık Kemal, Ġbret, Ġbret, No:3, 11 Rebiülahir 1289/5 Haziran 1288, s.1-2‟den akt. Nergiz YILMAZ AYDOĞDU- Ġsmail KARA, Namık Kemal- Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri, (Ġstanbul: Dergâh Yayınları, 2005), s. 46

(19)

11

“Filhakika bir tarafta mazideki eserler-medeniyetimizi değiĢtirdiğimiz için, vücuda geldikleri zamanın Ģartları, zihniyeti filan gibi sanatın nispeten dıĢında kalan arazi taraflarında sıyırıldıktan sonra bütün güzellikleriyle hafızamıza ve Ģuurumuza kendi asaletlerini ve birliklerini arz ederken -onun yanı baĢında bu an‟aneye ve asalete yabancı, maziden tevarüs ettiğimiz hiçbir hususiyete cevap vermeyen bir güzelliği kabul etmek...” 6

ĠĢte bu mühim sorunlara iĢtirak edenlerden biri de Ahmet Hamdi Tanpınar olmuĢtur.

Tanpınar Ģiirlerinde güzele önem verirken, romanlarında bahsettiğimiz sorunları gözler önüne sermek istemiĢtir.

DüĢünce tarihindeki belki de en büyük fârika, geçmiĢten gelene sahip çıkılamaması olmuĢtur. Mazimizi bilmemizin gerekliliği kendini her hususta olduğu gibi düĢünce ve düĢünce tarihi içerisinde de gösterir. Kendimizi bilirken, bize ait olanlarla alakamızı unutmamamız, bağımızı korumamız aslında mühim bir meseledir. Tanzimat dönemini takip eden zaman diliminde de Avrupalı bir düĢünce vücuda gelmeye baĢlamıĢtır. Bu Avrupalı düĢüncenin bize katılması bahsetmemiz gereken ikiliği ortaya çıkarır. Yeni gelen düĢünce tarzının an‟anesi ve Avrupa‟yı takip etme ihtiyacı hisseden bir noktada olunması, belki de düĢüncenin yolunu değiĢtirmiĢ oldu. Böylece de kendimizde kendimizi bulmamız gerekliliği meydana geldi çünkü artık ortada bir ikilik vardı.

Tanpınar‟a göre roman, öncelikle ferdi anlatır, ancak sözünü ettiği ferdi cemiyetin içerisinde ele alır. Ne var ki Tanpınar‟ın kahramanları Ģahsî hayatlarıyla toplum arasında safını belirlemekte tereddütler ve ıstıraplar yazar. Yazar, modernist romancıları okur; hem bir medeniyetten diğerine geçmenin kendi toplumunda yarattığı ikileme hem de dünyanın yaĢadığı savaĢa ve buhrana tanıklık eder. Bu bağlamda Ahmet Hamdi Tanpınar‟ın romanları, zaman ve mekânda ortaya çıkan değiĢim ve yabancılaĢma açısından zengin bir içeriğe sahiptir.7

6 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),92

7 Salih OkumuĢ – Ġdris ġahin, “AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA YABANCILAŞMANIN TEZAHÜRLERİ”, ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 3/5 (2012): 109

(20)

12

Avrupa‟yı takip etme her ne kadar zaruri olsa da kendini bu yolda kaybetmek ve daha sonra alakanı yitirme mevzusuna maruz bırakmak yapılmaması gerekenlerdi. “Fakat aynı yoldan otuz, kırk sene evvel geçen Avrupalı rehberleri, hatıralarını yazacak çağa geldiler; binaenaleyh onlardan öğrenebiliriz.”8 Tanpınar‟ın bu sözü de iĢte bahsettiğimiz mevzuyu iĢaret eder. Atlanmaması gereken kısım ise bunu gerçekleĢtirirken, mazideki bizi karanlıkta bırakmamak, ona sahip çıkmak gerektiğidir.

“Nasıl bir insan uzviyetiyle, psikolojisiyle bütün bir ırsiyetin hiçbir suretle hesap ve kontrol edemeyeceğimiz derin bir tesalübün mahsulü ise bir sanat eseri öylece bütün tarihin, mensup olduğu kültüre ait birçok macera ve tesadüfün mahsülüdür. Ve nasıl hiç beklenmedik bir zamanda ferdin hayatında bu ırsiyetler, iyi veya kötü fiiller halinde tezahür ederse, bir sanatın umumî tekâmülünde de bunlar öylece dirilirler, satha çıkarlar, unutulan ve uyuyan canlanır hayata karıĢır, saf ve mücerret gıda, renk ve lezzet olur.”9

Uyuyanın canlanması demek, kendimizi hatırlamamız demektir. DüĢüncenin / düĢünmenin bize getirdiği en önemli sorumluluklardan biri hatırlamaktır. Kendini bilmek için, kim olduğunu hatırlamak gerekir. Tarihin içerisinde nerede olduğunu, kültürünün sana neler getirdiğini, toplumundaki fertlerin değer olgularını bilmen ve farkındalığını yitirmemen önemlidir. Tüm bunları yapabilirsen sanatı belki de vasıta olarak kullanarak, düĢünceyi kaybetmezsin.

8 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),87

9 a.g.e.,93

(21)

13 2. BÖLÜM

EDEBĠYAT VE DÜġÜNCE BĠRLĠĞĠ ÜZERĠNDEN TANPINAR

Tanpınar hem Türk edebiyatının modernleĢme döneminde hem de Türk düĢüncesinin içerisinde kendine münhasır yorumları ve sunduğu eserleri ile yadsınamaz bir öneme sahiptir. Felsefi düĢüncelerini sunarken, Batı‟dan gelen modernleĢmeyi ve bunun sonuçlarını atlamaz. Kültürün düĢünceyi etkilediği farklı bir toplumun, kendini toplumunu etkilemesi onda eleĢtirilecek ve ele alınacak birçok konuyu düĢünme ihtiyacı doğurmuĢtur. Tüm bunlar da Tanpınar‟ın eserlerinde de hissedebildiğimiz bir huzursuzluğu meydana getirmiĢtir. Bireysel bir huzursuzluk Tanpınar‟ın kendi hayatı içerisinde de vardır. Toplumsal huzursuzluğun da olduğu bir dönemde yaĢamıĢ olması, bunun bireysel hayatına etki etmesine sebep olmuĢtur. Tanzimat döneminden itibaren süregelen bir değiĢmenin var olmasını eserlerinde dile getirmiĢtir.

“Ġsterseniz onlara kapının dıĢında kalanlar da diyebiliriz. Muasır zamana girememiĢ olmanın ĢaĢkınlığı içinde yarı ciddi, yarı Ģaka, tembel bir hayat!”10

Mehmet Aydın‟ın Kayıp Zamanın Ġzinde adlı eserinde Tanpınar‟ın bu Ģekilde ifade ettiği düĢüncelerine yorumu bir kimlik sorununun kendimize ait bir dünya içerisinde ele alma çabası olduğu Ģeklindedir. Yeni gelenin ne olduğu ve nereden geldiği sorularını sormamızla aslında orada bir kimlik arayıĢı içerisinde oluruz. Yeninin geldiği, örnek alınan veya öykünülen denilebilecek Batı karĢısında artık kimlik sorusunu sorduğumuz

10 Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2020), 111

(22)

14

vakit cevap alabilmemiz gereklidir. Baktığımız zaman kendimizi ortaya koyarken lazım olanı Batı‟dan alabiliriz belki ama sonuç kısmında Batı‟dan aldığımızı kendimize katmıĢ olmalıyız.11 Hatta Tanpınar‟ın Mahur Beste adlı eserinde söylediği gibi; “... bize lazım olan, gömlek değiĢtirmek değil, içten değiĢtirmektir.”12

Tanpınar‟ın düĢünceyi karĢı tarafa aktarımında kullandığı eserleri için sanat haricinde bir de felsefi bir değer taĢıdığını söylemiĢtik. ĠĢte bu felsefi değer onu Türk düĢüncesi için mühim bir konuma getirmiĢtir.

2.1 Tanpınar’ın Eserlerinde Felsefi DüĢünce

Türk düĢüncesinden nedensellik iliĢkileri içerisinde bahsedeceğimiz zaman yani Türk düĢüncesinin bilinen baĢlangıcı, dönüĢümleri ve halihazırda nasıl algılanabileceği üzerine gidileceği zaman düĢünce kavramının hatırlamak ve kaygı içeren anlamları da beraberinde gelmektedir. Ġnsanın asli kaygısının bir güdümü olarak, anlam arayıĢının köken meselesi etrafında gezinmesi son raddede makuldür. Çünkü düĢünmek, hatırlamak ve algılamak yalnızca fertlere mahsus değildir. Toplumlar da kendi varlıklarının mümkünatı dahilinde hatırlar ve bu hatıra gelenleri en okunaklı surette asli kaygısının peĢinden giden fertleri kanalıyla yansıtırlar. Toplumun düĢünce durumu altında algı ve hatırasının zaman içerisindeki serüveni yine bu fertler üzerinden takip edilebilir.

Tanpınar hem Doğu hem Batı düĢünce sistemleri yakından takip etmiĢtir, her iki düĢünce biçiminin birikiminden yararlanma Ģansına sahip olmuĢtur. Romanlarında ele alınmıĢ olan temalar onun kendi hayatını ve görüĢlerini, aldığı eğitim ve kültür birikimi

11 Mehmet Aydın, Kayıp Zamanın İzinde Ahmet Hamdi Tanpınar. (Ankara: Doğu Batı Yayınları,2020),193-194

12 Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,1995), 104

(23)

15

ile eserlerine yansıtmasının en güzel sonucudur. Dönemin belki de büyük sorunlarından biri yazılan eserlerin siyasi veya toplumsal bir güç ile bağdaĢtırılıp düĢünceden uzak kalınmasıdır. Aslında eserlerin içerikleri felsefi unsurlara sahiptir, sadece onları anlamlandırmak, bulmak gerekir. Kendimizi bilmemizi burada bir nevi kendimizi yani düĢüncemizi zuhur edebilmek olarak ele almamız daha doğru olacaktır. Keza Tanpınar hem Türk edebiyatının modernleĢme döneminde hem de Türk düĢüncesinin içerisinde kendine münhasır yorumları ve sunduğu eserleri ile yadsınamaz bir öneme sahiptir.

Onun eserleri de bu çerçeve dikkate alınarak okunmalıdır.

Felsefi düĢüncelerini sunarken, Batı‟dan gelen modernleĢmeyi ve bunun sonuçlarını atlamaz. Kültürün düĢünceyi etkilediği farklı bir toplumun, kendini toplumunu etkilemesi onda eleĢtirilecek ve ele alınacak birçok konuyu düĢünme ihtiyacı doğurmuĢtur. Tüm bunlar da Tanpınar‟ın eserlerinde de hissedebildiğimiz bir huzursuzluğu meydana getirmiĢtir. Bireysel bir huzursuzluk Tanpınar‟ın kendi hayatı içerisinde de vardır. Toplumsal huzursuzluğun da olduğu bir dönemde yaĢamıĢ olması, bunun bireysel hayatına etki etmesine sebep olmuĢtur. Tanzimat döneminden itibaren süregelen bir değiĢmenin var olmasını eserlerinde dile getirmiĢtir. Batılı bir modernleĢmenin bilhassa etkisinin olduğunu fark etmiĢtir ve bunun zaruri olduğunun altını çizmiĢtir. Tanzimat döneminden Cumhuriyet dönemine dek yaĢanan süreçte oluĢan bu modernleĢmenin yaĢattığı durumları eserlerinde karakterleri aracılığı ile gündeme taĢımıĢtır. Türk toplumunun içinde olduğu durumları ve dönemin getirilerini Mahur Beste, Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi mühim üç romanında intak edilmiĢtir.

Tanpınar, kendisini yaĢadığı zamanın insanı olarak görse de mazi, ağırlığını her zaman hissettirir. Yazarın, zamana yabancılaĢmasında Türk

(24)

16

toplumunun geçirdiği medeniyet krizi ve bunun toplumsal ve kültürel hayatta yarattığı ikilik etkili olmuĢtur. Tanpınar, geçmiĢi bugünün zevki ve bilgisiyle değerlendirmekten yanadır. Ne var ki ortaya çıkan yeni ile mazi arasındaki kopukluk, bu kopukluğu giderecek adımların bir türlü atılamayıĢı ve boĢluğun uzaması, yazarı yaĢadığı zamana yabancılaĢtırır.

Atalarımız, zamanına sahip insanlardır, ancak modern hayat bu nizamı bozmuĢtur. Huzur‟un sonunda ortaya konan yeniden zamanına sahip olmanın ümidi, Saatleri Ayarlama Enstitüsü‟nde yerini ümitsizliğe bırakır.13

Tanpınar‟ın kendi içerisinde de buhran hissetmesi, yaĢadığı huzursuzluğun o dönemde yaĢanılan Ģeylerin kendi medeniyetine / toplumuna yansımalarından kaynaklandığını artık görebiliriz. Toplumda hissedilen ikilik fertlerine de yansır. Tanpınar‟ın mimariye olan ilgisinden bile anlayabileceğimiz mazinin zevkini kaybetmek istememesi aslında modernleĢmeyle gelen her Ģeye özellikle de düĢünceye de etki eder. Huzur romanında kendisi adına sözcü ilan ettiği Mümtaz, Ġhsan karakteri gibi kendi fikirleri üzerinde bir hakimiyet sağlamıĢ gibi gözükmez. Bir aydın olarak üstlendiği sorumluluğun ne kadar zorlayıcı olduğunun farkındadır. Bunu da kitapta Nuran‟ın geçtiği bir bölümde Mümtaz‟ın kendi hizmetlisi ile kendisi arasında bir karĢılaĢtırma yaptığı esnada söylediği Ģu sözler biraz daha anlamayı kolaylaĢtırabilir:

“Mümtaz üç senedir iĢlerini gören bu çocuğun yüzünü bir kitap gibi okumaya alıĢmıĢtı. Muhakkak sevdiği kadınla kavga etmiĢ olacaklardı.

Yahut onu burada, bahçe ve lokantalardan birinde bir baĢkasıyla görmüĢtü. Kim bilir belki de bu yüzden kavga etmiĢ olabilirdi. Fakat onun ızdıraba tahammül ediĢ tarzı kendisinden baĢka türlü idi. O yıpranmamıĢ insanlıktı. Ġnceliklerini kendinde bulurdu. ġimdi bir cins horoz gibi lokantanın dibinde kendi kendine kibirleniyordu. Bu, maddesine hürmet ve hayranlıktı. Hakikatte bir nevi iptidai narsisizm ki, ayna diye sadece kadının vücudunu alıyor, orada aksini biraz bulanık görünce istikrahla fırlatıp atıyor ve değiĢtiriyordu. Bunu kadınlar da yapabilirdi. Belki Nuran bir gün kendisine böyle yapacaktı.” 14

13 Salih OkumuĢ – Ġdris ġahin, “AHMET HAMDĠ TANPINAR‟IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA YABANCILAġMANIN TEZAHÜRLERĠ”, ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 3/5 (2012): 119

14 Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2020), 216

(25)

17

Romanda geçen bu kısımdan Tanpınar‟ın kendi yaĢadığı ıstırabıyla kendini diğer insanlardan da ayırdığını net bir Ģekilde görebiliriz. Kendi düĢüncelerinin ona yüklediği ağırlık, bir aydın olarak topluma bir Ģeyleri anlatabilme ve hatta en önemlisi hatırlatabilme görevleri ile birleĢince Tanpınar‟a bir huzursuzluk bırakmıĢ olur.

Tanpınar‟ın romanlarında kendi adına bir sözcü seçmesi ve karaktere bunu tamamen iĢleyebilmesi içinde bulunduğu ruh halinin dıĢarı taĢmasından da kaynaklanır.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü ise Tanpınar‟ın yeni ve modern diye adlandırılan Ģeyleri eleĢtirdiği eseridir diyebiliriz. Yeniliğin hiç eleĢtirilmeden, deyim yerinde ise un eleme iĢlemi gibi bir ayrıĢtırmadan geçmeden hemen kabul görmesini benimseyememiĢ, bunu da çok sevdiği Ġstanbul üzerinden eserlerinde iĢlemiĢtir. DüĢüncenin de yeniye asimile olabilmesi fertlere kendini unutmak pahasına gelinebilecek bir yeniliği gösterir. Bu yolları eleĢtiren Tanpınar eserlerinde sık sık bundan duyduğu mutsuzluğu dile getirmiĢtir.

“Gene anladım ki bizim Ģark; Müslümanlık, Ģu, bu diye tebcil ettiğimiz Ģeyler, bu toprakta kendi hayatımızda yarattığımız Ģekillerdir. Bize uluhiyetin çehresini veren Hamdullah‟ın yazısı, Itri‟nin Tekbir‟i, kim olduğunu bilmediğimiz bir iĢçinin yaptığı mihraptır.”15

Mahur Beste romanında, toplumunun içinde olduğu yenileĢmeyi yani BatılılaĢmayı konu edinir. Sanatı yine temalarından biri yapıp musikiden bahsetmiĢtir. Asıl önemli olan ise düĢünce tarihi içerisinde bilhassa yer vermemiz gereken toplumun Müslüman yapısını ve bunu yaĢayıĢına da değinmeyi es geçmemiĢtir. Buradan anlayacağımız en mühim Ģey, Tanpınar‟ın her eserinde, her kelamında bir felsefenin barındığı ve sadece düĢünce değil felsefi değer taĢıyan düĢüncelerinin olduğudur. Bu yüzden de düĢünce tarihimiz içerisinde kıymetli bir konumdadır.

15 Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları, 1995), 109

(26)

18

Tanpınar‟ın kapladığı alan Türk düĢüncesinin dönemin açtığı kanallar vasıtasıyla özgün birtakım haller gösterdiği bir aralığa denk düĢmektedir. DüĢünce zamanın bir mahsulü müdür? Yahut zamana atılan tohumlar düĢüncede mi filizlenir? Tanpınar‟dan arda kalanlar dönemin ağırlığı altında ezilmiĢliğin yahut döneme karĢı direniĢin meselesi midir? Dönemin içinde bulunduğumuz aralığına yani zihin dünyalarımıza açtığı kanalların bilincinde olarak her iki cihetten de meseleye yaklaĢmak mümkün iken bir taraf ağır bastığı halde diğer ihtimalleri gözden kaçırmamaya çalıĢmak düĢünüre külfettir buna rağmen düĢünür tarafından kabul edilmeye layıktır. Tanpınar kendi döneminde bir de zamanın zihnine açtığı kanallardan geçmiĢin dehlizlerinde ne gördü?

Elbette üretken bir münevverin düĢünce dünyasının yekunu üzerine bir çaba nafile olduğundan Ģimdiki seferde Ģarkın garp ile farklılığının bu farklılığın zamanın dahli ile meydana getirdiği kesiĢim çizgileri üzerinde durulacaktır.

2.2 Tanpınar’da Türk DüĢüncesi

Tanpınar‟da Şark ile Garp Arasında Görülen Esaslı Farklar baĢlığı altında kendi çabasını doğrudan Ģekillendirmektedir.16 ġarklı ile Garplı‟nın evvela maddeye yaklaĢımı birbirinden farklıdır. Bu farklılık kimliklerine dair epeyce Ģey söylemekle beraber kendi dünyalarını nasıl kurduklarını ve bu kurgular içerisinde diğerini nasıl algıladıklarına dair kimi zaman aleni kimi zaman ise saklı birtakım veriler sunmaktadır. Tanpınar‟a göre ġarklı eĢyayı rastladığı hal üzere kabul ederken Garplı onu evirip çevirir, ona birtakım baĢka hususiyetler yükler.17 Garplı‟nın bu tavrı eĢya hakkında var olan düĢüncesini katlarken yine eĢya üzerindeki faaliyet sahasını da geniĢletir. Peki bu durumda ġarklı‟nın eĢyaya karĢı tavrı nasıl açıklanır ve bu açıklama ġarklı hakkında

16Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),130

17Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),130

(27)

19

neler söyler? ġarklı maddeyi olduğu gibi yahut ilk rastlayıĢta ona verdiği değiĢiklikle kabul eder.18 Tanpınar cümlesinin devamında ġarklı‟nın maddenin telkin ettiği ilk hususiyetle yetindiğinden bahseder. Bu ilk karĢılaĢmalar mükemmellik seviyesine varabilir ancak kimi zaman. Çünkü ġarklı maddeyi doğadan adeta ödünç alır onun sahipliğine soyunmaz. Garplı ise ondan bütün imkanlarını kullanmak suretiyle tam bir fayda güder ve onu tam anlamıyla benimser. Bu noktada karĢımıza verilebilecek örneklerin en isabetlisi olan elmas iĢçiliği çıkmaktadır.19 Elmas madeninin en kalabalık yatakları kara kıtanın topraklarında bulunmasına rağmen elmasın en parlak haliyle sergilendiği piyasası Garplı‟nın yanı baĢındadır. Doğrusu takdir edilesi bir istikrarla geliĢim göstermiĢ madencilik, tasarım ve pazarlama usulleri sayesinde bu cevher Garplı‟nın istediği Ģekilde tasarruf edebildiği hakiki malı haline gelmiĢtir. Bu dikkat ve ısrar Garplı‟nın elinin dediği nice sahada kendisini gösterir. Garplı kökeni itibariyle kendisine ait olmayanı dahi bu dikkat ve ısrarı sayesinde benimser ve yatıĢtırır.

Garb‟ın Ģiirinde, musikisinde, dilinde ezcümle muhayyilesinde daima bu dikkat ve merakın izlerini sürmek mümkündür. Tanpınar muhayyile kavramını bir his fikir yahut imajı nesiller boyunca tekrara düĢmeden zenginleĢtirebilme ve aktarabilme olarak açar ve Ģark Ģiirinin uzun tarihinde buna pek az rastlandığından dem vurur.20 Oysaki Ģiir Ģarkın, Ģark Ģiirindir. ġarklı temas eder iz bırakır ve geri çekilir. Garplı ise dolanır, nüfuz eder ve kalır.

Çoğu kez ġarklı‟nın hikayelerinde zaman ve mekân müphemdir. Bu müphemlik içerisinde macera geçer, kaçıĢ tamamlanır ve neticede hikmet verilir.21 Tanpınar

18 a.g.e.,130

19 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),130

20 a.g.e.,131

21 a.g.e.,131

(28)

20

Garplı‟nın hikayeciliğini insanın üzerine kurguladığını ġarklı‟nın ise bu dikkatin çok berisinde kaçıĢ alemi, mizah ve hicivle yetindiğini ifade eder.22 Gerçekten öyle midir?

Halbuki ġarklı hikayesinde kaderin ve zamanın bilgeliğini duyumsar. Zaman geçer olacak olan olur. Ġnsan ise ibret alır. Garp‟ta ise olan insana olur olanı insan iter.

Garplı ile Ģarklının resim ve musikisinde de farkı bulup çıkarır. Andre Malraux‟un

„„ġark‟ta tablo vardır fakat meclis tiyatrodaki manası ile yoktur‟‟ kelamından epey etkilenir.23 Meclis bir bütün oluĢturabilmek, organizasyon içerisinde aynı havayı soluyabilmektir. ġarklı‟nın nadide nağmeleri çoktur fakat name musikinin iptida maddesidir ve Garplı kemanı, piyanoyu eĢyayı tasarruf kudretiyle en makbul hale getirmesini bildiği gibi nameyi de iĢler, değiĢtirir ve tertip eder. Peki Keman ve kanunu icat ettiğinde ġarklı‟nın içinde bulunduğu atmosfer nasıldı? Endülüs medreselerinden çıkan Garplı Mısır‟a, Çin‟e ve elbette Antik Yunan‟a nasıl baktı? Garplı dikkatini celp edeni Ģahsi tecrübesi yapmayı ve bu tecrübeyi katlamayı bildi. Dante Ģahsi tecrübenin sanattaki yerini „„Bir Ģeyi resmetmek için evvela o Ģeyin kendisi olmak gerekir‟‟

diyerek anlatmıĢtır.24

Tanzimat Dönemi Edebiyatı‟nda da bir yanı doğu, diğer yanı batı değerleri ve buna göre oluĢmuĢ olan dünya görüĢüne sahip Ģair ve yazarlar vardır. Onlar tarafından Batı edebiyatı ağırlıklı olarak da Fransız edebiyatı etkisinde 1839‟da baĢlamıĢ ve 1896‟da sona ermiĢ bir dönem „Tanzimat Edebiyatı‟ olarak isimlendirilir. Batı kültürüyle yetiĢtirilmiĢ aydınların Tanzimat devrinde Batı edebiyatını örnek alarak oluĢturdukları bir edebiyattır. Ancak göz ardı edilmemesi gerekilen en önemli Ģeylerden biri, her ne kadar Batı kültürüyle yetiĢtirilmiĢ desek de Türk düĢünce sisteminde sahip olduğumuz

22a.g.e.,131

23a.g.e.,131

24a.g.e.,132

(29)

21

Ģair ve yazarlarımızın millet anlayıĢlarından kopmadıkları ve bu millet anlayıĢları çerçevesinde varlıklarına sahip çıkmaları, aynı zamanda da bunda etken olan tarihi süreç, din (Ġslamiyet) gibi unsurların eskimeden sürekliliğini korumasıdır.

Bir diğer aydınımız olan Namık Kemal‟den feyz alarak da konuya bir yorum getirecek olursak; Namık Kemal, faziletli insanların etkin olduğu toplumsal düzenin anlamının yitirildiği idrakine vararak ve kendini faziletli bir insan olarak gördüğünden, bu Ģekilde içerisinde etkin olamayacağı bir kurumda bulunamayacağını ifade eden bir isimdir.

Önemli bir eseri olan Hürriyet Kasidesi‟nin bütünü incelendiğinde modernleĢme denilen, yapıların formelleĢme sürecine bir karĢı çıkıĢ olduğunu ve Osmanlı milleti olarak sahip olunan niteliklerle bu duruma bir alternatif oluĢturulabileceğini ifade ettiği gözükmektedir. 25

Osmanlı milletinin tarih içinde zayıf duruma düĢmesi milletin kendisinden umudu kesmesini gerektirmemektedir. Osmanlı milletinin varoluĢunun ortadan kalkması söz konusu görülmemektedir. Ġslam milletinin ve bu inanıĢa sahip olan toplumun, varoluĢunun önünde modernitenin getirmiĢ olduğu bazı engeller söz konusu olabilir.

Bu engellerden sorumlu olanların o toplumdaki fertler olduğunu söylemek yanlıĢ olacaktır. Türk düĢüncesinin barındırdığı tüm bu etmenleri ele alırken, varoluĢunun potansiyeli muhafaza edilmektedir. BatılılaĢma dediğimiz dönemlerde maalesef ki potansiyel göz önünde bulundurulmamaktadır; oluĢturulan iĢlevsel yapının içerisinde her türlü oluĢum ve tüm insanlar mevcut sistem içinde sistemin iĢleyiĢini devam ettirebildiği ölçüde varlığını sürdürebilmiĢ gibi gözükmektedir. Bunun sebebi varoluĢ kaygımızın dillendirilmemesidir. Kaygı ortadayken, Türk toplumunu hatırlamaya

25 İLEMTV. (2021, Ocak 12). Türk Düşüncesi Üzerine Konuşmalar I/Tahsin Görgün *video dosyası+.

(30)

22

itecek güç o olacaktır. Tabiatın düzeni, insanlar tarafından oluĢturulan sistemin varlığı altında kaybolmakta ve yapay bir düzen içinden toplumlar potansiyellerini gerçekleĢtirememektedirler. Bunu önleyebilmek adına önce hatırlamalı sonra da hatırladıklarımıza, kendimize sahip çıkmamız gerekir.

“Varlığını sürdüremeyen, var olmayı hak etmeyendir.”, sözüyle baĢka bir bakıĢ açısından bakmaya çalıĢsak da aynı noktaya geliriz. Söz konusu olan kaygı, yaĢanılan anda görülen eksikliklerin de verdiği birtakım endiĢe halinin devamlılığıdır.

Bir toplumda var olan değerler bireysel özellikler olarak ele alınırken aynı zamanda toplumsal olarak da ele alınmalıdır. Çünkü yaĢama yön veren temel ögelerdir bunlardır.

Sahip olunan değerler ideal düĢünme ve yaĢam biçiminin oluĢmasında en önemli veri kaynaklarıdır.

Dönemin aydınları, Ģairleri, yazarları, kendilerine görev edinip bu süreci hem duyurmak hem de iyileĢtirmek için ellerinden geleni yaparlar. Çünkü nasıl düĢüncenin oluĢumunda tarihi kenara bırakamıyorsak toplum için de bu geçerlidir. YaĢadığımız topraklar, o topraklarda bizden önce yaĢanılanlar, sahip olduğumuz tarih olgusunun içerdikleri, fertlerin yaĢantıları, dini ve milli değerler, bunların hepsi düĢüncenin içerisinde yer alır.

Bir konu hakkında kavramlar ortaya çıkarıp bir düĢünceyi meydana getiriyorsak, bunun arka planı göz ardı edilemez. Osmanlı içerisinde aydınların devlet kademelerinde yer almaları da aslında bir avantaj olmuĢtur. Birçok sorunu birincil ağızdan duymuĢ, kendileri yaĢamıĢ ve bunların doğrultusunda hareket etmiĢlerdir. Sahip olunan değerlerin korunması için de ellerinden geleni yapmaları iĢte bu yüzdendir. Birlik haline getirilen kavramların, değerlerin varlığı, olaylar için perspektif oluĢturmakta yarar sağlar.

(31)

23

Türk düĢüncesi açısından da bakarsak, tarih içinde süregelen onca Ģey varken Osmanlının sahip olduğu konum yadsınamazdır. Bunun kattığı Ģeylerle pek söz edilmese de senelerdir devam eden bir düĢünce sistemi vardır. Gerek siyasi gerek edebi olsun birçok farklı tema altında aydınlar eserler vermiĢ, bu düĢünce sistemine katkıda bulunmuĢlardır. Tarihin içinde yer alan o toplumun, o topraklarda değer verilen kavramlarının kullanıldığı ve sunulduğu eserlerinin olması zaten bir düĢünceden yola çıkar ve bunun devamlılığını gösterir.

(32)

24 SONUÇ

Oldukça mühim ve geniĢ bir çerçeveye sahip olan Türk düĢüncesi, birçok etmeni içinde barındırması bakımından düĢünce tarihi içinde de mühim bir yerdedir. Sahip olduğu tarihi arka plan iyi anlaĢılmalı ve eksiksiz incelenmelidir. Fikir hayatında ve bunun içinde olan düĢünce tarihinde de arka planlar iyi bilinirse fikirler değerlendirilebilir konumda olur. Türk düĢüncesinin süregelen fikirlerinde (1.sayfa) eleĢtirilecek belki günümüze yorumlanacak yerler bulunup, kazanımlar elde edilebilir olacaktır. Bu geliĢmeler, geçmiĢin inkâr edilmemesi veyahut dıĢlanmaması sayesinde olabilir.

DıĢlamak veya görmezden gelmek eksik parçalara sebebiyet verecektir. Eksik parçalar düĢünce tarihinde anlaĢılmazlığa yol açacaktır. Bir medeniyetinin/toplumunun düĢünce yapısı onun her Ģeyini, tarihini, kültürünü, inanıĢını vb. ifade etmesi için en kuvvetli aracıdır. Türk düĢüncesinin bu Ģekilde ele alınması hususu, asla atlanmaması gereken bir Ģeydir. GeçmiĢi bilmek ve geçmiĢle beraber düĢünce tarihini kurmaya devam etmek, önemli fikirleri sunabilmek her daim gereklidir. Felsefenin en mühim görevlerinden biri de iĢte budur. Bunu zuhur edebilen önemli isimlerden biri de Ahmet Hamdi Tanpınar olmuĢtur. Tanpınar bu hususları, edebiyatı bir araç olarak kullanarak, dikkate almıĢ önemli aydınlarımızdandır.

Ahmet Hamdi Tanpınar‟da kendini bilme en güzel biçimde zuhur eder. GeçmiĢe dönmeyi, milli edebiyata yönelttiği eleĢtirileriyle gündeminde tutmuĢtur. Tanpınar için Türk düĢüncesinde ve Türk edebiyatında aslında bir ikilik mevzu bahistir. Bu ikiliği ise BatılılaĢmak ve yok olmak Ģeklinde açıklar. Tanzimat sonrasındaki dönemde olan bu ikilik; yeni ve tamamıyla Batı‟dan esinlenilen bir edebiyat, düĢünce biçimi ortaya çıkarmak isteyenler ve onların milletleri eleĢtirir ve onlar için eski ve köklü bir düĢünce

(33)

25

tarihinden ve içinde barındırdığı edebi eserlerden mahrum kalmıĢ olanlar olduğunu düĢündüğünü belirtir. Türk milleti ve onun düĢüncesi ise böyle değildir. Tam tersi tarih içerisinde görülen bir sürü milletten çok daha kuvvetli bir düĢünce tarihine sahiptir.

Türk düĢüncesi, uzun yıllardır süre gelen sanat-edebiyat-düĢünce birliğine sahiptir ve bu yadsınamaz. Tüm bunlar Tanpınar‟a göre bir tarihsel birikim içinde bütünlüktür.

Eskiden gelen belki bazı eksik noktalara maruz kalsa da kendi içerisinde bir bütünlüğü her daim vardır. Etraftan gelenleri almıĢ ve özdeĢleĢtirmiĢ ve içselleĢtirilmiĢtir.

Maalesef ki bu birikimin bir terk edilme anı da olmuĢtur ve Tanpınar bu durum için “Bir servet kaybedilebilir, hatta bırakabilir fakat servetin hazırladığı muhit ve hayat Ģartlarının nezaket, güzellik, istinas gibi kıvrımları kolay kolay bırakmaz.”

Türk düĢüncesi içerisinde süregelen dönemlerde, BatılılaĢma ve modernleĢme süreçleri olmuĢtur veya taklit etme içgüdüsü ile alınmak istenmiĢ, ancak bunu örnek alan eserler yalnızca güzelliklerine bakılıp bu eserlerin aslında bir nevi dıĢ kabukların güzel olduğu, içlerinin beklendiği kadar mühim Ģeyleri veremediği görülmüĢtür.

Kendimizi bilmemiz hususu iĢte burada önemlidir. Mükemmeliyet aranırken muhteva da aranmalı ve bunu kendimize, kendimizden yola çıkarak yapmalıyız. “Türk düĢüncesi” dediğimiz vakit, fikir hayatında, düĢünce tarihinde aydınlarımız birçok eser kaleme almıĢ ve Türk milletinin sahip olduğu kültür, düĢünce yapısı, tarihi vb. her Ģeyi ellerinden geldiğince yansıtmak hatta bunu bir sorumluluk olarak gördüklerini ifade etmiĢlerdir. Tanpınar‟ın ifade ettiği gibi tamamiyet kazanmak, sahip olunan bu mühim Ģeyleri bilmeden mümkün değildir. Tanpınar‟a göre, bir millet kendini bilmeli ki, her Ģeyden önce kendini kaile alabilsin. Türk düĢüncesi kavramının hakkını verebilmek için, düĢünce tarihindeki Türk düĢüncesine dair büyük ve mühim meseleler saptanmalı, incelenmeli ve en kıymetlisi bilinmelidir. GeçmiĢimize baktığımızda hala daha

(34)

26

bilinmeyen çokça Ģey vardır ve gözlerimizin önündedir. DüĢünce tarihimizin nelere sahip olduğunu araĢtırmak ve bilmek meseleleri çok önemlidir. Tanpınar‟a göre Türk milletinin tarihi ve eserleri ile alaka her alanda bu eylemler için bunlar bir nevi zaruri Ģeylerdir, sorumluluğumuzdur. Kendimizi bildiğimiz kadar değer vermemiz lazımdır.

Herkesten önce bizim, kendi kıymetimizi bilmemiz gereklidir. Böylece muamma olan her durumdan kurtulabiliriz.

“Bir millet, her Ģeyden evvel kendi kendisini ciddiye almak mecburiyetindedir. Kendi kendimizden bahsetmeğe alıĢalım. Büyük meselelerimizi bulalım. Anadolu bin baĢlı bir muamma gibi gözümüzün önünde duruyor. Bunu çözmeğe çalıĢmak lazımdır.”26

DüĢünce kavramının bir anlamı olan kaygı / iĢin içinden çıkamama, yani kaygılı bir hal alma kavramlarından yola çıktığımızda aslında lazım olanın bir noktada dil olduğunu fark edebiliriz. DüĢünce, hatırlama anlamına da geldiğinden, hatırladıklarımızı iletebilmek belki de ileri ki nesillere taĢıyabilmek için dil unsuru mühimdir. Yani bir konu hakkında düĢünme eyleminde bulunmak o konu hakkında sorular sormak, bunlardan yola çıkarak bir hal ortaya koymamız gereklidir. Bunu yapmayı bize felsefe mümkün kılar. DüĢünme eylemini iletmemizi ise dil unsuru sayesinde gerçekleĢtiririz.

ĠĢte Tanpınar‟ın edebiyat ve düĢünce ikilisi ile incelenmesinin gayesi aslında bunları zuhur etmek içindir.

26 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),96

(35)

27 KAYNAKÇA

Abacı, Tahir. Gerçeklik Açısından Ahmet Hamdi Tanpınar. Ġstanbul: Ġkaros Yayınları, 2015.

Aydın, Mehmet. Kayıp Zamanın İçinde Ahmet Hamdi Tanpınar. Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2020.

Berkes, Niyazi. Türkiye'de Çağdaşlaşma. Düzenleyen: Ahmet Kuyaç. Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2019.

Ekin, Mehmet. «Türk DüĢüncesi.» TDV İslâm Ansiklopedisi. 2012.

https://islamansiklopedisi.org.tr/turk-dusuncesi (eriĢildi: 10 06, 2021).

Görgün, Tahsin. «Edebiyat ve Felsefe.» Düzenleyen: Hülya Atakan ve Bahar Satıcıları.

Türk Edebiyatı 427.sayı, 2009: 46-55.

Görgün, Tahsin, röportaj yapan: ĠLEM TV. Türk Düşüncesi Üzerine Konuşmaar (12 01 2021).

Günday, Rıfat. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Toplumsal-Kurumsal Eleştiri ve İroni.

Ġstanbul: Gökkubbe, 2007.

Kemal, Namık, Ġbret, Ġbret, No:3, 11 Rebiülahir 1289/5 Haziran 1288, s.1-2‟den akt.

Nergiz YILMAZ AYDOĞDU- Ġsmail KARA, Namık Kemal- Osmanlı ModernleĢmesinin Meseleleri, Ġstanbul: Dergâh Yayınları, 2005

Kutluer, Ġlhan. «DüĢünme.» TDV İslâm Ansiklopedisi. 1994.

https://islamansiklopedisi.org.tr/dusunme (eriĢildi: 10 06, 2021).

Okay, M. Orhan. «Ahmet Hamdi Tanpınar.» TDV İslâm Ansiklopedisi. 2010.

https://islamansiklopedisi.org.tr/tanpinar-ahmet-hamdi (eriĢildi: 10 06, 2021).

(36)

28

Oktay, M. Orhan. «BatılılaĢma.» TDV İslâm Ansiklopedisi. 1992.

https://islamansiklopedisi.org.tr/batililasma#5-edebiyat (eriĢildi: 10 06, 2021).

OkumuĢ, Salih, ve Ġdris ġahin. «Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Romanlarında Zaman ve Mekan Bağlamında YabancılaĢmanın Tezahürleri.» Odü Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi 3, no. 5 (2012): 108-120.

Samsakçı, Mehmet. Tanpınar'ın Eşiğinde: Ahmet Hamdi Tanpınar ve Eserleri Üzerine Düşünceler. Ġstanbul: Kitabevi Yayınları, 2017.

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Edebiyat Üzerine Makaleler. Düzenleyen: Zeynep Kerman.

Ġstanbul: Dergah Yayınları, 2018.

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Huzur. Ġstanbul: Dergah Yayınları, 2020.

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Mahur Beste. Ġstanbul: Dergah Yayınları, 1995.

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Saatleri Ayarlama Enstitüsü. Ġstanbul: Dergah Yayınları, 2020.

Tanpınar, Ahmet Hamdi. XIX.Asır Türk Edebiyatı Tarihi. Düzenleyen: Abdullah Uçman. Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2007.

Ülken, Hilmi Ziya. Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi. Ġstanbul: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 2019.

Referanslar

Benzer Belgeler

 PG 1: 2015 yılı için: Fakültemizden ERASMUS ile yurtdışına giden öğretim elemanı sayısının her yıl en az yüzde 10 olarak artırılması.  PG 2:

Kurduğunuz kuvvet vektörünün (F‟in) açısını ve büyüklüğünü kaydediniz. 6.soruda hesapladığınız değerleri kullanarak yay terazisini kuvvet çemberini yatay olarak F x

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları HemĢireliği Ġntern Uygulama Bakım Planı Formu ..... Ruh Sağlığı ve

maddesini değiĢtiren 6111 sayılı Kanun uyarınca, 5 hizmet yılını doldurması nedeniyle, 15.07.2011 tarihinden itibaren 6 (altı) ay süre ile ücretsiz izin

Bu nedenle adı geçenin uzmanlık bilim dalı sınavına 29.06.2012 tarihinde girmek istediğine dair dilekçesi, Anabilim Dalı BaĢkanlığı’nın 14.06.2012 tarih ve 1716

Değerlendirmenin ara sınav (%40) ve yılsonu sınav (%60) ile birlikte yapılması, ara sınav yerine geçebilecek ödev ve sunum gibi etkinliklerin değerlendirme

Öğrenci ile birlikte bir bitirme ödevi konusu belirlemek. Çalışmayı planlama, gerçekleştirme, rapor yazma ve sunma konularında öğrenciyi yönlendirerek yardımcı

Bitirme çalışmaları, danışmanın çalışmayı yeterli gördüğünü ifade etmesinden sonra ciltlenmeden 6 adet olarak sınav programında belirtilen tarihten 15 gün önce