• Sonuç bulunamadı

Türk DüĢüncesi kavramından söz etmek istiyorsak önce düĢünce derken neyi kastettiğimizi bilmemiz gerekir. DüĢünce kavramını Türkçede farklı birkaç anlamda kullanıyoruz. Ġlki; hatırlamak anlamıdır, birinin veya bir Ģeyin, bir durumun aklımıza gelmesi halini ifade etmektir. Ġkinci anlamı ise nedensellik iliĢkileri içerisindedir; bir Ģeyin baĢını sonunu hesaplamak, bir hadiseyi nedensellik bağlamında ele alma çabasını ifade eder. Üçüncü anlamı ise kaygıdır; iĢin içinden çıkamama, düĢünceli / kaygılı bir hale bürünme diye ifade edebiliriz. DüĢünce kavramını ele aldığımız vakit bize

9

sundukları, Türk düĢüncesi dediğimizde kastettiğimiz her Ģeyi nasıl içerisinde barındıracağını terennüm etmiĢ olur. Türk düĢüncesinin bir geliĢim süreci mevcuttur.

Bu geliĢim sürecinde örnek alınan farklı kültürler ve eserler vardır; düĢünce hareketliliğinin, yapılan çevirilerin, yazılan layihaların etkisi bulunur. Aslında en büyük eksikliklerden biri de iĢte tüm bunların incelenmesinde baĢlar.

Hilmi Ziya Ülken, düĢünce tarihini uygarlık tarihinin bir bölümü olarak ele alarak,

“DüĢünce uygarlığın bilinci olduğu için, düĢünce tarihi de uygarlık tarihinin özeti ve ruhu demekti. Bilim ve felsefe tarihleri düĢünce tarihinin bir bölümü olmalıydı.”

görüĢüne sahiptir.

Türkiye‟de ÇağdaĢ DüĢünce Tarihi‟nde yalnız son yüzyılın düĢünce olaylarını incelerken karĢılaĢtığı sorunlardan bahseder. Bir dönemin tamamen bitmeden, bitmiĢ gibi incelenmesi, eleĢtirilmesi bir sorundur. GeçmiĢ veya gelecek olan bir dönem söz konusu olduğunda bu dönemi kendi bakıĢ açımızla, sadece kendimizin içinde bulunduğu dönemi baz alarak eleĢtirmek, yorumlamak yanlıĢtır. Yine çeliĢmeye baĢlayan düĢünceler olduğu zaman bunları inceleyebilmek için elimizde yeterli veri olmalıdır. Bahsetmek istediği hususi Ģey, düĢüncenin ve felsefenin bağımsızlığı ve özgür oluĢlarının göz önünde tutulması gerektiğidir. Bu göz önüne bulundurma baĢarılı olduğu takdirde özgün eserler ortaya çıkarılabilir.

Ġslam uygarlığı zafer devrinde uzun ve rahat bir çeviri çabasıyla Helen uygarlığının fikir ürünlerini almıĢ ve üzerinde yüzyıllarca iĢlemiĢ olmasına rağmen sonuç hiç de parlak olmamıĢtır. Mesai ve ĠĢraki ekolleri Yunan felsefesinı eksik olarak anlamıĢ, birçok sentez yetmezliklerinin bunalımı içinde kalmıĢ, Süryanice kanalıyla Arapça‟ya çevrilen eserlerde önemli boĢluklar doldurulamamıĢ, ilim fikir hareketi de 14. yüzyıldan sonra haĢiyecilik ve tekrar içine düĢmüĢtür. Buna karĢılık 13-15.

yüzyıllar arası Batı‟nın, Doğu fikir hayatını anlamak için yaptığı çaba hızla geliĢerek, onu bir dünya uygarlığı haline getirmiĢtir. 19. yüzyıl

10

ortalarında iki âlem arasındaki, ölçülemeyecek kadar büyüktür.

…Bununla birlikte Türk düĢüncesi içtimai eyleme bağlı olarak Batı düĢüncesinin baĢlıca özelliklerini tanımıĢtır. Türk düĢünürleri toplumun bunalımları karĢısındaki sorumluluklarını bilen insanlardır. FildiĢi kulelerine çekilmemiĢlerdir. Ellerindeki bütün kaynakları kullanarak eğitimin yayıldığı yerlere kadar yeni fikirleri tanıtmaya, yeni içtimai hareketlere önderlik etmeye çalıĢmıĢlardır. Siyasi değiĢmelerin çok gerisinde kalan boğuk sesler olmamıĢlar, zaman zaman kendilerini dinletmesini bilmiĢlerdir. 5

Hilmi Ziya Ülken‟in belirttiği hususlara bakıldığında uzun süredir devam eden bir süreklilik göz ardı edilmemelidir. Çabalama devam etmiĢ, her dönemin kendi zorluğu veya o dönem hissedilen eksikliği içinde çeviri – düĢünce hareketleri olmuĢtur.

Sahip olunan ve olunabilecek eserlerin bir nevi kenarda tutulması, bu çerçeveye ait kılınamaması da asli kaygımızı zuhur eder. Asli kaygı dediğimiz Ģey, insanın varlığı-varlığının manası ile ilgili olan endiĢesi / düĢüncesidir. Bilimsel veriler, eldeki eserler gibi Ģeyler sonuç vermediği takdirde bu varlığa kaygı manası ortaya çıkar. Bir var oluĢ kaygısından bahsedilir. Hatırlama ve kaygı sadece bireysel değil toplumsaldır da.

Fertler sadece kendileri düĢünmez, toplumlar da düĢünür. Toplumların ilk düĢüncesi tarihi olur. Nasıl anladıkları, nasıl kavradıkları gibi sorulara yönelirler. Türklerin kendi geçmiĢlerini nasıl algıladıkları önemlidir. Kendi sorunlarını nasıl hallettikleri önemlidir;

kurum oluĢturmak ve bilimler (üst dil) bunların baĢında gelirken düĢüncenin getirisi olan eserler de unutulmamalıdır. Tüm bunlardan yola çıkıldığında, dönemlerinin aydın isimlerinin önce kendi tarihlerini ve dönemlerini bilmeleri ve bundan sonra adımlar atmaları, düĢüncelerini sunmaları çok önemlidir.

5 Namık Kemal, Ġbret, Ġbret, No:3, 11 Rebiülahir 1289/5 Haziran 1288, s.1-2‟den akt. Nergiz YILMAZ AYDOĞDU- Ġsmail KARA, Namık Kemal- Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri, (Ġstanbul: Dergâh Yayınları, 2005), s. 46

11

“Filhakika bir tarafta mazideki eserler-medeniyetimizi değiĢtirdiğimiz için, vücuda geldikleri zamanın Ģartları, zihniyeti filan gibi sanatın nispeten dıĢında kalan arazi taraflarında sıyırıldıktan sonra bütün güzellikleriyle hafızamıza ve Ģuurumuza kendi asaletlerini ve birliklerini arz ederken -onun yanı baĢında bu an‟aneye ve asalete yabancı, maziden tevarüs ettiğimiz hiçbir hususiyete cevap vermeyen bir güzelliği kabul etmek...” 6

ĠĢte bu mühim sorunlara iĢtirak edenlerden biri de Ahmet Hamdi Tanpınar olmuĢtur.

Tanpınar Ģiirlerinde güzele önem verirken, romanlarında bahsettiğimiz sorunları gözler önüne sermek istemiĢtir.

DüĢünce tarihindeki belki de en büyük fârika, geçmiĢten gelene sahip çıkılamaması olmuĢtur. Mazimizi bilmemizin gerekliliği kendini her hususta olduğu gibi düĢünce ve düĢünce tarihi içerisinde de gösterir. Kendimizi bilirken, bize ait olanlarla alakamızı unutmamamız, bağımızı korumamız aslında mühim bir meseledir. Tanzimat dönemini takip eden zaman diliminde de Avrupalı bir düĢünce vücuda gelmeye baĢlamıĢtır. Bu Avrupalı düĢüncenin bize katılması bahsetmemiz gereken ikiliği ortaya çıkarır. Yeni gelen düĢünce tarzının an‟anesi ve Avrupa‟yı takip etme ihtiyacı hisseden bir noktada olunması, belki de düĢüncenin yolunu değiĢtirmiĢ oldu. Böylece de kendimizde kendimizi bulmamız gerekliliği meydana geldi çünkü artık ortada bir ikilik vardı.

Tanpınar‟a göre roman, öncelikle ferdi anlatır, ancak sözünü ettiği ferdi cemiyetin içerisinde ele alır. Ne var ki Tanpınar‟ın kahramanları Ģahsî hayatlarıyla toplum arasında safını belirlemekte tereddütler ve ıstıraplar yazar. Yazar, modernist romancıları okur; hem bir medeniyetten diğerine geçmenin kendi toplumunda yarattığı ikileme hem de dünyanın yaĢadığı savaĢa ve buhrana tanıklık eder. Bu bağlamda Ahmet Hamdi Tanpınar‟ın romanları, zaman ve mekânda ortaya çıkan değiĢim ve yabancılaĢma açısından zengin bir içeriğe sahiptir.7

6 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),92

7 Salih OkumuĢ – Ġdris ġahin, “AHMET HAMDİ TANPINAR’IN ROMANLARINDA ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA YABANCILAŞMANIN TEZAHÜRLERİ”, ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 3/5 (2012): 109

12

Avrupa‟yı takip etme her ne kadar zaruri olsa da kendini bu yolda kaybetmek ve daha sonra alakanı yitirme mevzusuna maruz bırakmak yapılmaması gerekenlerdi. “Fakat aynı yoldan otuz, kırk sene evvel geçen Avrupalı rehberleri, hatıralarını yazacak çağa geldiler; binaenaleyh onlardan öğrenebiliriz.”8 Tanpınar‟ın bu sözü de iĢte bahsettiğimiz mevzuyu iĢaret eder. Atlanmaması gereken kısım ise bunu gerçekleĢtirirken, mazideki bizi karanlıkta bırakmamak, ona sahip çıkmak gerektiğidir.

“Nasıl bir insan uzviyetiyle, psikolojisiyle bütün bir ırsiyetin hiçbir suretle hesap ve kontrol edemeyeceğimiz derin bir tesalübün mahsulü ise bir sanat eseri öylece bütün tarihin, mensup olduğu kültüre ait birçok macera ve tesadüfün mahsülüdür. Ve nasıl hiç beklenmedik bir zamanda ferdin hayatında bu ırsiyetler, iyi veya kötü fiiller halinde tezahür ederse, bir sanatın umumî tekâmülünde de bunlar öylece dirilirler, satha çıkarlar, unutulan ve uyuyan canlanır hayata karıĢır, saf ve mücerret gıda, renk ve lezzet olur.”9

Uyuyanın canlanması demek, kendimizi hatırlamamız demektir. DüĢüncenin / düĢünmenin bize getirdiği en önemli sorumluluklardan biri hatırlamaktır. Kendini bilmek için, kim olduğunu hatırlamak gerekir. Tarihin içerisinde nerede olduğunu, kültürünün sana neler getirdiğini, toplumundaki fertlerin değer olgularını bilmen ve farkındalığını yitirmemen önemlidir. Tüm bunları yapabilirsen sanatı belki de vasıta olarak kullanarak, düĢünceyi kaybetmezsin.

8 Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2018),87

9 a.g.e.,93

13 2. BÖLÜM

EDEBĠYAT VE DÜġÜNCE BĠRLĠĞĠ ÜZERĠNDEN TANPINAR

Tanpınar hem Türk edebiyatının modernleĢme döneminde hem de Türk düĢüncesinin içerisinde kendine münhasır yorumları ve sunduğu eserleri ile yadsınamaz bir öneme sahiptir. Felsefi düĢüncelerini sunarken, Batı‟dan gelen modernleĢmeyi ve bunun sonuçlarını atlamaz. Kültürün düĢünceyi etkilediği farklı bir toplumun, kendini toplumunu etkilemesi onda eleĢtirilecek ve ele alınacak birçok konuyu düĢünme ihtiyacı doğurmuĢtur. Tüm bunlar da Tanpınar‟ın eserlerinde de hissedebildiğimiz bir huzursuzluğu meydana getirmiĢtir. Bireysel bir huzursuzluk Tanpınar‟ın kendi hayatı içerisinde de vardır. Toplumsal huzursuzluğun da olduğu bir dönemde yaĢamıĢ olması, bunun bireysel hayatına etki etmesine sebep olmuĢtur. Tanzimat döneminden itibaren süregelen bir değiĢmenin var olmasını eserlerinde dile getirmiĢtir.

“Ġsterseniz onlara kapının dıĢında kalanlar da diyebiliriz. Muasır zamana girememiĢ olmanın ĢaĢkınlığı içinde yarı ciddi, yarı Ģaka, tembel bir hayat!”10

Mehmet Aydın‟ın Kayıp Zamanın Ġzinde adlı eserinde Tanpınar‟ın bu Ģekilde ifade ettiği düĢüncelerine yorumu bir kimlik sorununun kendimize ait bir dünya içerisinde ele alma çabası olduğu Ģeklindedir. Yeni gelenin ne olduğu ve nereden geldiği sorularını sormamızla aslında orada bir kimlik arayıĢı içerisinde oluruz. Yeninin geldiği, örnek alınan veya öykünülen denilebilecek Batı karĢısında artık kimlik sorusunu sorduğumuz

10 Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü. (Ġstanbul: Dergâh Yayınları,2020), 111

14

vakit cevap alabilmemiz gereklidir. Baktığımız zaman kendimizi ortaya koyarken lazım olanı Batı‟dan alabiliriz belki ama sonuç kısmında Batı‟dan aldığımızı kendimize katmıĢ olmalıyız.11 Hatta Tanpınar‟ın Mahur Beste adlı eserinde söylediği gibi; “... bize lazım olan, gömlek değiĢtirmek değil, içten değiĢtirmektir.”12

Tanpınar‟ın düĢünceyi karĢı tarafa aktarımında kullandığı eserleri için sanat haricinde bir de felsefi bir değer taĢıdığını söylemiĢtik. ĠĢte bu felsefi değer onu Türk düĢüncesi için mühim bir konuma getirmiĢtir.

Benzer Belgeler