SIVI- ELEKTROLİT DENGESİ VE
DENGESİZLİKLERİ
Prof. Dr. Tülin BEDÜK
Beden Sıvıları ve Beden Sıvı Bölmeleri
Orta ağırlıkta (70kg) bir insanda su beden ağırlığının %60 ını oluşturur.Yani 70 kg gelen bir erişkinin bedeninde 40 litre su vardır. Yeni doğanda ise bu oran daha fazla olup bebek
büyüdükçe bedene katı maddelerin eklenmesiyle düşer.
Örneğin bedendeki su oranı yeni doğanda %77, 6aylık bebekte
%72, 2 yaşında çocukta %60 , 39 yaşında erişkin kadında %60- erkekte %50 , 40-59 yaşları arasında kadınlarda %55-
erkeklerde ise %47 dir.
Su bedende kimyasal reaksiyonların gerçekleşmesi için gereklidir.Ayrıca alınan maddelerin bedenin her tarafına ulaştırılması yine su ile olmaktadır.
Bedende su birbirinden zarlarla ayrılmış bölmelerde bulunur. Bu bölmelerdeki sıvı başlıca iki kısımda
incelenir. 1) İntraselüler sıvı (hücre içi sıvısı):Metabolik reaksiyonların oluştuğu bölmedir. 2)Ekstraselüler sıvı
(hücre dışı sıvısı):Hücrenin hayati işlevlerini yapabilmesi için gerekli madde alış verişini yaptığı en yakın çevresidir.
Bu iki sıvı bölmesini birbirinden ayıran zar hücre zarıdır.
Bu sıvılarda sudan başka erimiş maddeler,elektrolitler de bulunur.Beden sıvı bölmelerini ayıran perdeler suyun
serbestçe giriş çıkışına izin verdiği halde elektrolitlerin çoğunun geçişine izin vermez.Bu nedenle bölmelerin her birindeki sıvının içeriği farklıdır.
Bedendeki 40 litre suyun 25 litresi intraselüler, 15 litresi ise ekstraselüler sıvı bölmesinde bulunur.
İntraselüler sıvı bedendeki 100 trilyon hücre içine dağılmıştır. Fakat bütün hücre içi sıvıların konsantrasyonu birbirine çok benzediğinden intraselüler sıvı bölmesi teorik olarak tek bir geniş sıvı bölmesi olarak kabul
edilmektedir.
Ekstra selüler sıvının başlıca dört alt bölmesi vardır.
1.Plazma: damar içinde dolaşan sıvıdır.
2.İnterstesiyel sıvı: hücreleri çevreleye sıvı ortamdır.
3.Katı bağ dokusu,kıkırdak,kemik gibi dokularda bulunan hücre dışı sıvılar 4. Transselüler sıvı:Diğer ekstra selüler sıvı kısımlarından bir epitel zar ile
ayrılmış sıvı birikintileridir.Örnek:BOS,eklem sıvıları, göz içi sıvısı ,periton ,perikard, plevra sıvıları, sindirim kanal boşluğu ve sindirim bez
kanallarındaki, solunum ve sindirim sistemi mukozası ve genital mukoza zarında bulunan sıvılar.Transselüler sıvı bütün beden suyunun % 92.5 ini oluşturur.
Yetişkindeki beden suyunun bölmelere dağılımı A)Ekstraselüler sıvı %30
Plazma %6 İntestesiyel %24 B) İntraselüler %70
Suyun Görevleri
1. Sellüler metabolizma için uygun ortam hazırlar,
2.Hücre içine ve dışına maddelerin taşınmasını sağlar, 3.Hücre fonksiyonları için gerekli maddelere çözücü
görevi yapar,
4. Beden ısısını düzenler,
5.İntraselüler ve ekstraselüler sıvıların fiziksel ve kimyasal devamlılığını sağlar,
6. Kan volümünü sağlar,
7. Hidroliz yoluyla gıdaların sindirimine yardım eder.
(Hidroliz: suyla moleküllerine ayrılma)
8.Bedendeki artıkların atılması için gerekli ortamı sağlar.
24 Saatlik Sürede Erişkinde Beden Suyu Dengesi Alınan ml Atılan ml Oral sıvılar 1200 İdrar 1500 Gıdalardaki 1100 Akciğerden 400 Gizli su su buharı
Metabolik atık 300 Ter 600 (Oksidasyon suyu;
Protein:40ml/100g Feçes 100 Yağ:100ml/100g
CHO:100 ml/100g
Toplam 2600 2600
* Hissedilmeyen su kaybı
Tablo şu gerçeği vurgulamaktadır;
Hasta kişilerin aldığı-çıkardığı sıvılar kaydedilirken yalnızca alınan sıvılar değil katı gıdaların da doğru bir şekilde kaydedilmesi gerekmektedir.
Çıkardığı hesaplanırken sadece idrar değil, ter, feçes gibi hissedilmeyen gizli kayıpların da göz önünde
bulundurulması gereklidir.
Yetişkin bir kişi hiç susuz 10 gün canlı kalabilir. Bu süre çocuklarda daha kısadır. Sıcakta ve kuru
çöllerde ölüm birkaç saat içinde gelebilir. Beden
suyunun %1’inin kaybedilmesi kişide susuzluk hissi yaratır. Bu oran %5-8 olduğu zaman delirium,sağırlık ve böbrek yetmezliği tablosu gelişir. Beden suyunun
%20 sinden fazlasının kaybedildiği dehidratasyonda ise deri buruşur, kişinin bedeninden terle karışık kan sızar ve gözyaşı yerine kan gelir.
Beden Sıvı Bölmelerinin İçeriği-Elektrolitler ve Plazma Proteinleri
Bütün sıvı bölmelerinin en büyük kısmı sudur. Geri kalanı ise bu suda erimiş maddelerdir. Bu maddelerin büyük bir kısmını elektrolitler oluşturur. Çok küçük bir oranı ise elektrolit olmayan maddeler oluşturur.
Elektrolitler suda eridiği zaman anyon(- elektrik yüklü) ve katyon(+ elektrik yüklü)
adı verilen parçacıklara ayrılırlar. Bunlara iyon adı verilir.
Ektraselüler ve İntraselüler Sıvılarda İyonların Konsantrasyonları
Ekstraselüler (mEq/L) İntraselüler(mEq/L)
Na 142 10
K 5 141
Ca 5 1
Mg 3 58
Cl 103 4
HCO3 28 10
Fosfatlar 4 75
Sulfatlar 1 2
Elektrolit Olmayan Maddelerin Oranları
Ekstraselüler Sıvı (mg) İntraselüler Sıvı(mg) Glukoz %90 %20
Aminoasit %30 %200 Kolesterol %150 %0.55 Fosfolipid %280 %2.95 Nötral yağlar %125 ----
Elektrolitlerin Görevleri
1. Beden sıvılarının ozmolaritesini sağlamak
2. Nöromuskuler irritabiliteyi sağlamak
3. H iyonu dengesini düzenlemek
4. Sıvı bölmeleri arasında beden sıvılarının dağılımını sağlamaktır.
Sıvı- elektrolit dengesi üzerinde proteinlerin de önemli etkileri vardır.Proteinler hem plazmada hem de hücrede bulunur.
Stoplazmada bulunan proteinlere “Proteinat” denir.Bunlar anyondur. Plazmadaki proteinler ise kolloid denilen makro moleküllerdir.Büyük olduklarından membrandan geçemez ve kan damarlarında kalırlar.En önemlileri; albumin,globülin ve fibrinojendir.Sentez yerleri karaciğerdir. Plazmadaki normal değerleri 6-8 g/100ml dir.
Kan ile İntersitesiyel Sıvı Bölmesi Arasındaki Sıvı İletimi ve Ödem Dinamiği
Kan ile intersitesiyel sıvı bölmesi arasındaki sıvı alışverişinin anlaşılabilmesi için bazı kavramların bilinmesi gereklidir.
Kan hidrostatik basıncı: Kapillerdeki kan hücrelerinin ve plazmanın basıncıdır.Bu basınç arteriyollerde 32 mmHg, venüllerde ise 12mmHg’dir. Sıvıyı damar dışına iten
kuvvettir.
Kolloid ozmotik basınç: Onkotik basınç da denmektedir.
Plazma proteinlerinin ozmotik basıncıdır.Sıvıyı damarda tutmaya çalışan kuvvettir. Kapillerin her bölgesinde 22 mmHg’dir.
Filtrasyon basıncı: Hidrostatik basınç-Onkotik basınç
farkıdır. Arteriyollerde 32-22=10 mmHg , Venüllerde ise 12-22= -10 mmHg dir.
Sonuçta Kapillerin arteriyol ucunda sıvı 10mmHg’lik bir basınçla damar dışına itilirken.venül uçta -10 mmHg’lik bir basınçla tekrar damar içine döner.Dönmeyen küçük bir bölümünü ise lenfatikler drene ederek tekrar kan
dolaşımına döndürürler.
ÖDEM DİNAMİĞİ
Kapiller
Arter- Arteriol sonu Venül sonu- Ven
Hidrostatik Basınç Kolloid Osmotik Basıncı Hidrostatik Basınç
32 mmHg 12 mmHg Filtrasyon Basıncı 22 mmHg Filtrasyon
Basıncı
+10 mmHg - 10 mmHg
Sıvı doku aralıklarına itilir Sıvı doku
aralıklarından kapillere çekilir
Bu basınçları etkileyebilecek nedenler normal dengeyi bozarak sıvının doku aralıklarında
birikimine neden olur.Bu duruma Ödem adı verilir.
Ödem oluşturan durumlar şunlardır:
1: Plazma proteinleri azalınca 2.Bedene fazla sıvı yüklenince 3.Kapiller permiabilite artınca 4. Lenfatik drenaj bloke olunca
Sıvı ve Elektrolitlerin Hareketi
İntraselüler ve ekstraselüler bölmeler arasında sıvı ve elektrolitler ozmoz ve aktif transport olgularına göre hareket ederler.
Ozmolarite:Bir solusyondaki çözülmüş
partiküllerin toplam sayısı yada her bir litrede çözülmüş partikül sayısıdır.
Ozmoz: Değişik ozmolaritesi olan iki sıvı bölmesi semipermiabl(yarıgeçirgen) bir zarla ayrılırsa su ozmolaritenin fazla olduğu tarafa geçer. Ozmoz iki tarafın ozmolaritesi eşitleninceye kadar devam eder.
Ozmotik basınç: Ozmoza karşı gelmek için gereken basınç miktarı olup mmHg ile ifade edilir.
Ozmol: Suda eriyen maddelerin ozmoza neden olma ve ozmotik basınç oluşturma yeteneğidir.
Aktif transport: İyonların zardan kimyasal ve elektriksel gücün fazla olduğu tarafa
taşınmasıdır.Bu nedenle enerji gerektiren bir olaydır.
Sıvı ve Elektrolit Dengesini düzenleyen Sistemler
A) Endokrin Sistem: Antidiüretik hormon
(ADH), aldosteron, tiroid hormonu, paratiroid hormonu, ve diüretik hormonlar sıvı elektrolit dengesine ve bu dengenin sürdürülmesine
etkilidir.
ADH: Hipotalamusun nörosekretuvar hücrelerinde oluşur.
Hipofiz arka lobundan salgılanır. Böbreğin
distal tüpleri ve kollektör kanallarına etki ederek suyun reabsorbsiyonuna neden olur.
ADH Salgılanmasını Uyaran Durumlar
1. Hücre dışı sıvıların ozmolaritesinin artmasına neden olan su kaybı,
2. Kan volümünün azalması, 3. Morfin sülfat,
4. Ağrı,
5. Barbitüratlar, 6. Anestetikler, 7. Stres,
8: Cerrahi travma, kaza ile olan travma
ADH Yapımını Baskılayan Durumlar
1.Ekstra selüler sıvıların hipoozmolaritesi veya sıvı miktarının artması,
2. Kan volümünün artması, 3. Soğuk,
4.Karbondiyoksit inhalasyonu,
5.Kısa sürede fazla alkol alınması, 6.Diüretikler.
Bu durumlarda idrar miktarında artma olur.
Aldosteron: Adrenal korteksten
salgılanır.Böbreklerden sodyumu(Na)
reabsorbe eder. Sodyum suyu tuttuğu için
aldosteronun antidiüretik etkisi vardır.Bedende sodyumun azalması ve ekstraselüler sıvıda
potasyumun (K) artması aldosteron salgısını uyarır.Sodyum reabsorbe edilerek kan ve
ekstraselüler sıvı volümü düzenlenir.Tersine beden sıvılarında sodyumun artması yada
potasyumun azalması aldosteron salgısını baskılar.
Tiroid, paratiroid ve diüretik hormonlar
Tiroid ve diüretik hormonlar normal diürez için
gereklidir.Tiroid hormonunun açığa çıkması böbreğe olan kan akımını artırarak glomeruler filtrasyonu artırır.
Böylece kişi daha fazla idrara çıkar.Diüretik hormon hipofiz ön lobundan salgılanır ve idrar miktarını direkt olarak artırır.
Paratiroid hormon(parat hormon) ise beden
sıvılarındak kalsiyum ve fosfor iyon konsantrasyonu ile ilgilidir.Parat hormon böbreklere,kemiklere ve GIS e etki ederek kalsiyum emilimini ve fosfor atılımını
artırır.Bu nedenle parat hormon dengesizliği kalsiyum ve fosforda şiddetli dengesizliklere yol açar.
B) Gastrointestinal Sistem (GIS)
Besinlerle alınan sıvılar GIS yoluyla absorbe olur.Bunun yanı sıra alınan sıvıların ancak 100 ml’si feçesle atılır.GIS mukozasından sıvı ve elektrolitler her iki doğrultuda hızla taşınabilir.
Bazı otoritelere göre her 90 dakikada bir kanın plazma hacmine eşit miktarda sıvı (70 kg bir
erkek için 3000 ml) intestinal mukozadan geçer.
Bu nedenle intestinal mukozada oluşabilecek her hangi bir olumsuz etken sıvı ve elektolit
dengesizliğine yol açar. Örneğin: İleus ve diyare
C) Renal Sistem: beyinden sonra en karmaşık organımız olan böbrekler homeostazisin ve bedenin iç çevresinin en başta gelen
düzenleyicisidir.Suyun, sodyumun ve Hidrojen iyonunun düzenlenmesinde temel sorumluluğu taşır.
Böbreğin görevleri:
- Kanın artık maddelerden temizlenmesi - İdrar oluşturmak
-Sıvı-elektrolit ve asit-baz dengesini sağlamaktır.
Böbrekler nefronlardan oluşur.Her nefron ise;
glomerul, bowman kapsülü,proksimaltüp, henle kulpu,distal tüp, kollektör kanal, aferent damar, eferent damar ve kapiller ağdan oluşur.
Proksimal tüpte: suyun %85’i, Nacl ve bazı elektrolitler, glukoz, kreatin, amino asitler, C vit. Ve laktoz reabsorbe edilir. Buna zorunlu reabsorbsiyon denir.
Henle kulpunda: suyun geri kalan kısmı reabsorbe olur.
Distal tüpte: su bedenin gereksinimine göre absorbe edilir. Bunu ADH kontrol eder.
D) Sinir SistemiBeyin homeostatik bir
düzenleyici olarak su ve sodyum alımını ve atılımını merkezi olarak kontrol eder.Bunu - Gerekli hormonları üretip depolayarak,
- Beden suyu volümündeki ve ozmolaritesindeki değişmeleri düzeltmek üzere düzenleyici
mekanizmaları devreye sokarak gerçekleştirir.
Sıvı - Elektrolit Dengesizlikleri
Tanısı ne olursa olsun hemen hemen her
hastanın hastaneden yatmakla sıvı ve elektrolit dengesizliğine aday olduğu söylenebilir.Bazı hastalar hastalıkları, bazıları ise tedavileri
nedeniyle sıvı-elektrolit dengesizliklerine daha yatkındır.
Sıvı –elektrolit dengesizliğine katkısı olan bazı hastalıklar
Ülseratif kolit
Böbrek hastalıkları
Yanıklar
Karaciğer sirozu
Diyabetes mellitus
Hormonal bozukluklar
Sıvı –elektrolit dengesizliğine katkısı olan bazı tedaviler
Cerrahi tedaviler
Diüretik alınması
Düşük sodyumlu diyet alınması
IV tedaviler
Hormon tedavileri (örneğin steroidler)
su- sodyum dengesizlikleri
Su ve Na dengesizlikleri karşımıza değişik biçimlerde çıkar.
1)Ozmolar dengesizlikler
a) Hiperozmolar dengesizlik:Bedendeki su miktarı azalmış veya Na+ miktarı artmıştır. Hücreler
büzülmüştür.
b) Hipoozmolar dengesizlik: Bedendeki su miktarı artmış veya Na+ miktarı azalmıştır.Hücreler şişmiştir.
2)Volum dengesizlikleri: Na+ ve su oranı izotoniktir.
Hücrelerde bozulma yoktur. Volum artmış veya azalmıştır.
Hiperozmolar Dengesizlik
Su eksikliği veya Na+ fazlalığı nedeniyle olur.
Ekstraselüler sıvının ozmolaritesi artmıştır.
Belirti ve Bulgular: Dehidratasyon belirtileridir.Kan viskozitesi artar,TA düşer,susama hissi,deri
turgorunda azalma (cilt sıkıştırılırsa eski haline hemen dönemez), göz küreleri çukura kaçar,ateş yükselir,
huzursuzlukve çok ileri durumlarda koma görülür.İdrar dansitesi artar (1030 ve üstü),
hemoglobin artar, serum Na 150 mEq/L’nin üzerine çıkar.Kilo kaybı vardır.(hafif vakalarda total beden
ağırlığının %2’si,orta ve şiddetli vakalarda %6’sı, Çok şiddetli vakalarda ise %7-14’ü kaybedilir.Çok ileri
durumlarda böbrek çalışması durur.
Tedavi;Dehidratasyon hafifse ağızdan sıvıların
verilmesi yeterli olabilir.Ağır ise %5 lik dekstroz IV verilir. Eğer dehidratasyon hipertonik solusyonların
fazla verilmesine bağlı olarak ortaya çıktıysa IV olarak
%09’luk NaCl verilmez, veriliyorsa kesilir.
Klinik Bakım:Bakımın amaçları;
1)Kaybolan sıvıyı yerine koymak,
2)Dehidratasyon komplikasyonlarını önlemek -Şok - Böbrek Yetmezliği - Ateş
3)Tedavinin komplikasyonlarını önlemek
-Kan şekeri yükselmesi -Dolaşım yüklenmesi –Na+ yüklenmesi
Bu amaçlar doğrultusunda
• Hastanın IV mayi hızı dikkatle izlenir
• Aldığı-çıkardığı dikkatle izlenir
• Beden ısısı iki saatte bir ölçülür
• Mümkünse hasta tartılır
• Saatte 25 ml veya 24 saatte 500 ml den az idrar hekime rapor edilir. ABY belirtisi!!!
Hipoozmolar Dengesizlik
Su fazlalığı veya Na+ azlığı sonucunda ortaya çıkar.
Bazen Na normal olduğu halde hipoozmolar
dengesizlik görülebilir.Bunun nedeni’ Na+ nın fazla suda dilüe olmasıdır.
Belirti ve Bulgular: Susama hissi kaybolur.Böbrekler sağlıklı ise poliüri, sağlıksız ise oligüri görülür.Hasta irritabldır. Mental bozukluk,oryantasyon bozukluğu, konvulsiyon ve koma,bulantı,kusma,halsizlik,adele seyirmeleri görülür. Serum Na+ değeri 120mEq/L’nin altına düşmüştür.
Tedavi: IV ve ağızdan sıvı alımı kısıtlanır.Beyin
ödemi şiddetli ise ve hastada böbrek problemi yoksa hipertonik NaCl IV yolla verilir.
Klinik bakım sırasında;
• IV sıvı takibi yapılır,
• Aldığı-çıkardığı sıvılar izlenir,
• Hipetonik solusyon veriliyorsa Na fazlalığı belirtileri açısından hasta izlenir,
• Dolaşım yüklenmesi belirtileri açısından hasta izlenir.
Volum Dengesizlikleri
İzotonik dengesizlikler de denir. Na ve su bir arada azalır ya da çoğalır. Bu da direkt olarak ekstraselüler sıvı hacminin artması ve azalmasıyla ilgilidir.
Ektraselüler sıvı hacmı artarsa dolaşım yüklenir ve ödem olur. Azaldığında ise dehidratasyon ve dolaşım yetmezliği ortaya çıkar.
Potasyum(K) Dengesizlikleri
K hücre içi sıvıların en önemli iyonudur.Hücre içinde 141mEq/L hücre dışında ise 3.5-5mEq/l değerinde
bulunur. Hücre bütünlüğünü bozan herhangi bir durum K da önemli dengesizliklere yol açar.Potasyum
dengesi bozulduğunda;
*kardiyak *selüler *nöromuskuler fonksiyonlar etkilenir.
Azlığına hipopotasemi veya hipokalemi fazlalığına ise hiperpotasemi veya hiperkalemi adı verilir.Her ikisi de öldürücüdür.
Hipokalemi (Hipopotasemi)
Serum K+ değerinin 3.5 mEq/L’nin altında olmasıdır.
Günlük gereksinim erişkinlerde 40mEq/L dir.
Nedenleri;
Yetersiz K alımı, K’nın fazla kaybı (tiazid grubu
diüretik, steroid tedavisi,kusma ve diyare,fazla lavman ve laksatif,)
Belirti ve bulgular: Nöromuskuler irritabilitenin azalmasına bağlı; anoreksiya, halsizlik, laterji, irritabilite, konfuzyon,yumuşak kas tonusu.
Kalp kasında hücre kaybı nedeniyle;aritmi, kalp blokları, kardiyak arrest, hipotansiyon.
GIS düz kaslarında zayıflığa bağlı paralitik ileus, Vasküler kaslarda zayıflığa bağlı hipotansiyon.
Klinik bakım: Eksik K+ yerine konmalıdır.
*Öncelikle K açısından zengin diyet (muz,portakal, şeftali, domates, kuru üzüm, kuru erik, hurma, kuru yemiş, patates, kayısı, kahve) verilir.
*Oral ilaçlar (K+ -tripleks, K-sitrat, K-glukonat, KCl) hastanın böbrek fonksiyonları normalse
verilebilir.Ayrıca ilaçların ince barsak mukozasında ülserlere yol açabileceği de bilinmelidir.
*IV yolla K+ verilmesi.KCl halindeki flakonları vardır.
1cc= 1mEq K içerir.
Asla vene direk verilmemeli mutlaka mayi içinde
verilmelidir.Mayi verilirken dakikadaki damla sayısı dikkatle izlenmelidir.
Hiperkalemi (Hiperpotasemi)
Serum K+ değerinin 5mEq/L’nin üzerinde olmasıdır.
Hiperkalemi şu durumlarda görülebilir -Böbrek yetmezliği(K+ böbrekten atılır) -Cerrahi sonrası (ADH uyarılır)
-Addison hastalığı (Steroidler azaldığı için Na+ tutulamaz K+ artar)
-Hücrelerden çok fazla K+ açığa çıkması (Hücre
yıkımının olduğu açlık, kemoterapi, enfeksiyon vb)
Belirti ve bulgular:Nörömuskuler fonksiyonlar etkilendiği için intestinal kolik, diyare, konuşma kasları paralizisi.
Kalp impulsları bozulacağından kardiyak arrest.
Yanık,şok ve dehidratasyon komplikasyonu olarak oligüri ve anüri.
Klinik Bakım: Amaç serum potasyumunu düşürmektir.
Bu nedenle potasyumdan kısıtlı diyet uygulanır.İdrar miktarı yetersizse diyaliz kullanılır. Bağırsaktan
potasyumu bağlayıp atan ilaçlar verilir.Örneğin:Kayexalate
Kalsiyum ( Ca++ )Dengesizlikleri
Kalsiyum normalde serumda 4-5 mEq/L veya %9- 11mg oranında bulunur.Günlük gereksinim
erişkinlerde 0.8 mg’dır.Bu gereksinim hamilelik ve laktasyonda 1.3-1.5 g’a çıkar.
Kalsiyumun görevleri;
*Kemik ve dişlerin yapımı için gereklidir.
*Nöromuskuler irritabilitenin normal olması için
gereklidir. Ayrıca sinir impulslarının iletimine yardım eder.
*Kapiller permiabiliteyi azaltır.
*Normal kas kontraksiyonunu sağlar
*Kanın pıhtılaşmasında rolü vardır.
Kalsiyum en çok süt ve süt ürünlerinde bulunur.
Emilimi için D vitaminine gereksinim vardır ve parat hormonun kontrolü altındadır.Kan Ca++
düzeyi düşerse parat hormon salgısı artar.
Parat hormonun etkileri:
*İdrarla Ca++ atılımını azaltır.
*Kemiklerden kalsiyumun kana geçmesini sağlar.
*GIS den Ca++ emilimini artırır.
Hiperkalsemi
Serum Ca++ düzeyinin %11mg’ın üstüne çıkmasıdır.
Nedenleri;
*Hiperparatiroidizm
*Hareketsizlik
*Böbrek yetmezliği nedeniyle Ca++ un atılamaması
*Fazla Ca++ alınması,
*Fazla D vitamini alınması,
*Tiazid grubu diüretiklerin fazla kullanılması
Belirti ve bulgular: bulantı, kusma, iştahsızlık, konstipasyon, diyare, karın ağrısı, P düzeyinde
azalma. Böbrek taşları, ennfeksiyon, kolik ve dizüri.
SSS ne etkisi nedeniyle kişilik değişiklikleri, koma.
Akut hiperkalsemi koması:bilinç kaybı,böbrek yetmezliği, aşırı bulantı kusma, koma ve ölüm…
Tedavi ve bakım:Ca++ kısıtlanır.En az 3000 cc sıvı ve taş oluşumunu önlemek için asitli meyve suları verilir.
N-fitat ve Na-laktat GIS deki Ca++ un emilimini azalttığı için verilir.
Kalsitonin hormonu verilebilir. Konstipasyon izlenir.
İdrar miktar, taş kum ve enfeksiyon açısından izlenir.
*Hasta dijital grubu ilaç alıyorsa dijital
intoksikasyonu belirtilerine karşı dikkatli olunur.
Çünkü hiperkalsemi dijitale duyarlılığı artırır!!!
Hipokalsemi
Serum Ca++ düzeyinin %9 mg’ın altına düşmesi ile ortaya çıkan tablodur.
Nedenleri:
*Bedenden Ca++ kaybının arttığı durumlar. Pankreatit, diyare, hipoparatiroidizm, böbrek hastalıkları,
*Tiroidektomi ameliyatı sırasında yanlışlıkla paratiroit bezlerin de çıkartılması,
*Diyette yetersiz Ca++ alımı,
*Yetersiz D vitamini alınması,
*Fazla sitratlı kan verilmesi (Sitrat Ca++ iyonlarını bağlayarak hipokalsemiye yol açar.
Belirti ve bulgular: Hastalarda tetaniler görülür. Ca++
%7 mg’ın altına düşerse spontan kasılmalar başlar.
Chvostek Weiss (+) ve Trousseau (+) bulunur.(Ebe eli)
Eğer bir hastada Trousseau bulgusu(+) ise, hastada gizli tetani var demektir. Kan P düzeyi %12-16 mg’a kadar yükselir.
Tedavi: İki basamaklıdır.
1)Akut tetani tedavisi: Ca++ mayi içine konarak IV infüzyonla verilir. İnfüzyon sırasında hasta
monitörize edilerek kalp atımları izlenmelidir.
Çünkü
kalsiyum dijital gibi etki eder.
a) İnfiltrasyon önlenmelidir.Çünkü Ca++ nekroza yol açar.
b) Karbonat ve fosfat içeren mayilerle verilmemelidir.
Çünkü çöker.
c) Yavaş yavaş verilmeli ve dakikadaki damla sayısı çok iyi izlenmelidir.
d) Hastanın dijital alıp almadığı mutlaka sorulmalıdır.
2) Gizli tetani tedavisi: Bol kalsiyumlu diyet + D2 ve D3 vitaminleri verilir.
Parat hormon pahalı olduğundan ayrıca antikor oluşturduğundan verilmez.
Magnezyum(Mg++) dengesizlikleri
Hücre içi sıvıların baskın elemanı olan magnezyumun serumdaki değeri normalde 1.5-2.5 mEq/L’dir.
Bedenimizdeki’ Mg++ un %70’ i Ca++ ve P+ ile
kemiklerimizde % 30’u ise yumuşak doku ve beden sıvılarımızda yer alır. Erişkin bir bireyin günlük Mg++
gereksinimi 200-300 mg’dır.Alınan Mg++’un büyük kısmi ince bağırsaklardan emilir. Diyette yağın fazla oluşu, fosfat, Ca ve yüksek pH, Mg++ emilimine engel olur. Parat hormon Mg++ emilimini artırır.Alınan’ Mg+
+ un %55 i gaita ile atılır.
Mg++ yeşil yapraklı bitkilerdeki klorofil yapısında, kuruyemiş, soya fasulyesi, kakao,deniz ürünleri, tahıllar, kuru fasulye ve bezelyede bulunur.
Magnezyumun görevleri:
1) Nöromuskuler uyarıyı baskılar
2) CHO metabolizması enzim sistemlerini aktive eder.
3) Kan fosfor (P) düzeyini düzenler.
Hipomagnesemi
Kan Mg++ düzeyinin 1.5 mEq/L’nin altına düşmesidir.
Nedenleri(Etiyoloji):
Diyetteki Mg++ ’un yetersiz oluşu, malabsorbsiyonlar, ağır diyare, kronik alkolizm, kronik nefrit, uzun süreli diüretik tedavisi, hipoparatiroidizm, akut böbrek
yetmezliğinin diürez fazında görülebilir.
Belirti ve bulgular:
Nöromuskuler irritabilite artar. Hastada tetaniler görülür. Bu nedenle hipokalsemi ile karıştırılabilir.
Refleksler hiperaktiftir. Chvostek(+) tir. Konvülsiyon, hallüsinasyon, konfüzyon,agresif davranşlar, taşikardi, hipotansiyon vardır.
Tedavi ve bakım:Eksik magnezyum yerine konmalıdır.
Bunun için sıklıkla magnezyum sülfat kullanılır. İlaç IM veya IV uygulanabilir. IM yapılavaksa gluteal kasa ve oldukça derine yapılmalıdır.Uygulama ağrılıdır.
IV olarak verilecekse;
*Hastanın böbrek fonksiyonları normal olmalıdır.Yoksa tedavi hipermagnesemi ile sonuçlanır.
*İnfüzyon sırasında hasta dikkatle izlenmelidir.Eğer hastada sıcaklık hissi, susama, kızarma, terleme,
letarji, motor fonksiyonlarda azalma, KB’ında düşme derin tendon reflekslerinde azalma yada kaybolma
varsa infüzyon durdurulmalıdır.
*İnfüzyon sırasında enjektabl kalsiyum glukonat
bulundurulmalıdır. Çünkü Ca++, Mg++ antagonistidir.
Hipermagnesemi
Serum Mg düzeyinin 2.5mEq/L’nin üzerine çıkmasıdır.
Nedenleri:diyette fazla Mg alınması,Mg içeren
laksatiflerin fazla kullanılması, böbrek yetmezliği, Mg içeren antiasitlerin fazla kullanılması, hipomagnesemi tedavisi sırasında fazla Mg verilmesi, dehidratasyon.
Belirti ve bulgular:Sıcaklık hissi, DTR de azalma, flasid paralizi, hipotansiyon, uyşukluk ve letarji, konfüzyon, koma, solunum depresyonu, aritmi, kardiyak arrest.
Tedavi ve bakım: İki temel amaca yöneliktir.
Hipermagnesemi yapan nedeni ortadan kaldırmak için hasta dehidrate ise sıvı verilir.Böbrek fonksiyonları bozuk ise diyaliz yapılır V.b. D.ğer yandan
hipermagnesemiyi düzeltmek için IV Ca-glukonat infüzyonu yapılır.