• Sonuç bulunamadı

Sanşo'nun yürüyüşü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanşo'nun yürüyüşü"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA- 10

MİLLİYET YAZAR İLÂVESİ

T T

-...12 OCAK 1UW

Sanşonun yürüyüşü

Haldun TANER

tiki tiki praf

tiki tiki praf

Bir uyuşuma varmanın tadı­

nı çıkara çıkara güneşli kaldı­

rımda yürüyor, arada bir etrafa

bakınıyordu. Mutluluğunun tam

olması için bunu

yabancı ba­

kışlarda okuması gerekli idi.

Yanlarından güle oynaya üç

kız geçti. Onları kokularından

tanıyordu. Devlet Konservatua

rımn bale öğrencileri idiler Hül­

ya burs alıp Londra’ya gitme­

den önce sık sık eve gelir bir­

likte çalışırlardı. Uzaklaşan kız­

ların ayak bileklerine baktı. Ge­

celeri bu ayaklar da Hülvanın-

kiler gibi bale figürü şeklinde

mi uyur acaba?

tiki tiki praf

tiki tiki praf

Alman Büyükelçiliğinin kapı.

*mda Graf’la selâmlaştılar. Graf,

son kaniş modasına göre gür kı­

vırcık tüylerini belden aşağı traş

ettirip belden yukarısını aslan

yelesi gibi kabartmış, feldmareşal

Von Mackenzeni hatırlatan beyaz

bıyıkları ile sanki hiç de fena ol­

mamış. Kaldırımın yanında Bü­

yükelçiliğin

Mercedes’i duru­

yordu. Şoförle bahçıvan araba­

nın inik ön sol lâstiğini pompa­

lıyorlar.

Şişire şişire

lâstiğin

moralini yerine getirdiler Graf'-

la konsolos arkaya kuruldular.

Dört lâstik özel arabalara has

şatafatlı bir hışırtı ile asfaltta

uzaklaştı.

HALDUN TANER KİMDİR?

1916 da İstanbul'da doğmuştur Galatasaray Lisesinde, Hei-

delberg ve Viyana Üniversitelerinde okudu.

Hâlen Edebiyat ve

İktisat Fakültesi öğretim üyelerindendir.

«Yaşasın Demokrasi» «Tuş», «Şişhaneye Yağmur Yağıyor­

du» «Onikiye Bir Var». «Ay Işığında Çalışkur» adlı 5 hikâye

kitabı. Devlet ve Şehir Tiyatrolarında oynanmış «Günün Ada­

mı», «Dışardakiler». «Değirmen»,

«Fazilet Eczanesi»,

«Lütfen

Dokunmayın». «Huzur Çıkmazı» ve «Keşanlı Ali Destanı»

adlı

7 piyesi vardır

Haldun Taner’in hikâyeleri Alman, Amerikan,

Avusturya,

Ingiliz. İsveç. İsviçre İsrail, Macar, Norveç, Pakistan, Rus, Yu­

goslav, Yunan dergi ve radyolarında yayınlanmıştır.

Ayrıca beş hikâyesi Avrupa ve Amerika’da yayınlanan ta­

ammış Uluslararası Bes Hikâye Antolojisinde dünyanın en iinlü

hikayecileri arasında yer almıştır. «SANŞO NUN SABAH YÜ­

RÜYÜŞÜ» sekiz yıldır hikâye yayınlamayan yazarın

Milliyet

İçin yazdığı en yeni hikâyesidir.

tiki tiki praf

tiki tiki praf

Yağışsız bir havada yürümek­

ten güzel şey var mı dünyada

Gel gör ki, kaldırımlar kaldırım

değil. İnsanlar gibi köpeklerin

de kültürü, görgüsü

düşünüş

tarzı, hayat üslûbu, sıkı sıkıya

kaldırımlarla orantılı

Bir müteahhit malzemeden ça­

larsa.

tiki tiki praf

Önce yollar bozulur,

tiki tiki praf

Sonra topuklar çarpılır,

tiki tiki praf

Sonra kafalar yamulur.

Düzenler içiş bücüş olur.

Sonra müteahhitler malzemeden

çalmaya başlar.

tiki tiki praf

Büyük Millet Meclisine giden

yolun önündeki açıklıkta Hedi

ile göz göze geldiler. Bu mah­

zun gözlü beyaz pekinuva her

zaman olduğu gibi yine başına

mavi bir rüban sarmıştı. Hedi’-

nin hanımı kışı Saint Moritz’de

yazı Biarritz’de geçirmesine rağ­

men kibrit çöpü gibi ince ba­

caklı, isterik bir kadındı. Zürich

li bir psikiyatr kadına «Canınız

sıkılınca, bir şeye üzülünce ba­

ğırın. çağırın -cinizi köpeğinize

Dikkat! Yandaki odada

hırsız var galiba..

s

««EVİNİZE ELBET 3İR GÜN HIRSIZ GİRECEKTİR. . . FAK A T SOĞUKKANLI VE

İŞİNİN EHLİ BİR EV SAHİBİ İSENİZ NASIL DA V R AN A C A K S IN IZ?» (AŞA

ĞIDAKİ Y A Z IY I OKUYUNCA N E YA PA C A Ğ IN IZI A NLARS IN IZ

)

l ü

Y A N L I Ş

I

i

G

ECE, saat endi kendine ve ra h a t rahat ilerliyor... Ona en ufak bir m üdahale eden bile yok Sessizliğiz, içinde sadece y a n d a ­ ki yatak odasında, k a rıs ın ın yan ın d a ho­ rul horul uyuyan Sahabettin beyin m onoton sesi geliyor... İclâl Gençay elini yastığın serin yerine sokarken d u d a k la rın d a «Ördüğü rü y an ın lezzetiyle döndü.. Dekoı lam am m izansen tam am Evdeki-

e r tam am Şimdi çelelim h ırsıza .

Banyonun penceresinden ilk olarak bir çift l göründü Sonra bunu m ânası? bir surat tak ip et- i... K asketinin altın d a n tarla faresine benzeyen •*ir çehre ve fıld ır fıld ır dönen çözler Banyoda 'ik a n a n bir! o lm ad ığ ın ı anlayınca içeri atladı.. Tavlulan. traş ta k ım la rın ı n a lın la rı, ham am ta s ı­ nı, sabunu ve lâzım lığı Getirdiği çuvala koyarak

anyodan ç ık tı Simdi sıra misafir odasında.. Büfeyi açtı. Bardak kadeh fincan biblo, ne ıulduysa çuvala doldurm aya b a şla d ı... Seri ç a lış ı­

yordu... Bu gidişle on d ak ik a sonra S ahabettin ve k arısın d an başka evde bir şey kalm ayacağa benzi­ yordu.. Bereket ’’ersin S ahabettin beyin böbrekle­ rine.

Çok iyi ç a lıştığ ı için S ahabettin bey gecede en ’Zindan üç kere iış a r ı ç ık a rd ı.. Yine yataktan nip d ışa r ç ık tı Uvku sersem i salonda çalışan h ırsızı görm edi . Banyoya »irdi H ırsız da onu «örmemİşti. S ahabettin bey isini b itirip yine sa-

ondan geçerken h ırsız ile toslaştı

— Hayrola, dedi Sen daha vatm ad ın mı?.. — Ç alışıyordum .. İsini bitti gidiyorum ... — Saat kaç var?

H ırsız. Sahabetsin . iy in biraz earvel yürüttüğü ■ep saatini ç ık a ra ra k b a k tı..

— Üçü onlki geçiyor.

— Geç olm uş... Allah ra h a tlık versin... — Sana da...

H ırsız banyoya S ahabettin bey y atak odasına loğru y ü rüdüler.

i BB

g ü

D O Ğ R U

Y

UKARDAKİ hikâyenin S ahabettin bey. tu ­ valete k alktığı k ısım d an sonrasını veriyo­ ruz:

Ş ahabettin oey y atak tan kalkınca salondan gelen tık ırtıy a kulak kesildi... Evin içinde biri

ol-duğunu an lam ıştı... Bu saatte ki..ı olabilirdi . T a­ bii h ırsız ... Hemen y astığ ın a ltın d a k i tabancayı ald ı, d o ldurup k apadı. Emniyet tetiğini a ç tı... Son­ ra salona, d ald ı... H ırsız o anda k a rısın ın elm asla­ rın ı tırtık la m a k la meşgJİclÜ... Ş ahabettin bey, oto­ büste ineceğ^ du rağ ı biletçiye h a y k ırır gibi bir sesle: , '

— U tanm ıyor ııusun, ne işin v ar burda .. Ole- men, eller y u k a rı... K alkarken b acak ları y an a aç.

H ırsız boynunu bükerek denilen h arek eti yap­ tı...

— Şimdi sağ ay ağ ın ı geriye doğru a tark en sol elinle dirseğini tu t ve zıpla.. Basla.. B ir kİ... Bir ki...

— İd a re et ağbi.. Bu yaştan sonra iim lâstik mi yapacağız ...

— Anlamam. Söyle b ak alım n e d iye bizim eş­ yaları alıyorsun?.

— Çok lâzım oldu da... — Bana soram az m iy d in ?.. — Vakit olm adı ki... — Çok mu İhtiyacın var?..

— Sorm a ağbi... Evde beş çocuk, k a rı verem , kaynana ülser, peder şekerli...

— Vah vah... Neden n am u su n la çalışm ıyor­ sun?..

— Nam ussuzum ki ağbi... Ç alışm ak İstedim. İş verm ediler?..

— Neden?..

— Namussuz olduğum İçinm iş... — Vay nam ussuzlar vay... — Sağol ağbi tev eccü h ü n ü z...

— Demek çok ih tiy a c ın olduğu için h ırsız ol­ dun?..

— Evet ağbi...

Ş ahabettin bey ord ak i kasadan ç ık a r ıp hırsıza iki bin lira kadar .,ara v erirk en :

— Al dedi.. Bir d ah a yapma.. Şu h alıy ı da düzelt öyle git...

H ırsız, b u ru ştu rd u ğ u halıyı d ü zeltti ve Şaha- b ettin beyin elini öpüp gine geldiği yerden gitti g g

Yuknrdakİ İki hikâyeden a ş a -1 ; ğ ıd ak i doğrudur Ç ünkü um ıt- f • m ay ın ki. h ırsız da bir insan- p | d ır. Gece evinize k ad ar zahmet | | | edip elen bu adam lara karşı şi soğuk d av ran ır onu görmeme*- likten gelirseniz, hem m alın ız­ dan. hem can ın ızd an olabilirsi­ niz...

boşaltın» diye salık vermiş, ka­

dın bu tedavi ile iyileşmiş ama

şimdi de zavalb Hedi sinir has­

tası olmuştu. Hedi’nin bu talih­

siz serüvenini bilmeyen sokak

köpekleri onun olur olmaz göz

kırpmak, poposunu

hoplatmak

gibi tiklerini yanlış yorumlayıp

peşine takılıyorlardı.

tiki tiki praf

tiki tiki praf

tiki tiki

tiki tiki ??? *

Tiki tiki’lerini praf’sız bıra­

kan bu aksamanın farkına -

dalmış düşündüğü için - Sanşo

hayli geç vardı. Olduğu yerde

iki kere dönendikten sonra başı

yerde hızlı hızh geri döndü. Hül-

ya’mn babası

durmuş biriyle

konuşuyord ı. Bu da kim ola?

İyi bir terziden

çıktığı halde

çakşır gibi inen bu pantolonu,

\vrupa mah olduğu halde mest

hissi veren bu ayakkabıları ilk

defa görüyordu. Başını kaldırıp

baktı. Deve tüyü palto ile siyah

rölöve şapkayı görünce anladı.

Bu adam kasaba avukatı yeni

mebuslardan biri olmalı. Böyle

tükrük saçtığına bakılırsa ya

politikadan konuşuyor ya birini

batırıyordu. Hülys’nın babasının

bir şey söylediği yoktu. Adamın

sözleri arasında bir delik bulup

Hülya’nm döviz işini açmak için

pusuda bekler bir hâli vardı.

Sanşo kaldırımın kenarı ile iki

adamın dört bacağı arasında çişi

gelmiş gibi mekik

dokumaya

başladı.

Hülya’nm

babasının

görüş alanı içinde bir sabırsızlık

havası yaratmaya çalışıyordu.

Gitti adamın

ayakları dibinde

hırladı. Kasabf avukatı mebus

o kadar dalmıştı ki, korkmak

aklına gelmiyordu. Ne çene, ne

çene. Bu dünyada telepati diye

bir şey var galiba. Altesi tam

aklından geçiriyordu ki. onunla

karşılaştı. Ama bu telepati değil

de, daha çok Hikmet beyin bir

kilometre öteden duyulan pipo

kokusundan gelen bir çağrışım

da olabilirdi. Hikmet beyin bu

halisüldem Pakistan tazısı, elek­

trik pirizini yalayıp cereyana

kapıldığı gündenberi, kuyruk

sokumu ile oylukları arasında

sürekli bir sızıdan yakmıyordu.

Ne kadar da zayıflamış zavallı.

Feri kaçmış gözleri büsbütün

sarkmış uzun tüyleri ile babası­

nın bol ceketini giymiş istiska

bir oğlana benziyor. Yine hasta­

neden geliyor olmak. Sen, Lon­

dra’da özel bir klinikte sezar­

yenle dünyaya gel, sonra Hacet­

tepe Baytar Okulu polikliniğin­

de sokak köpeklerinin peşinde

saatlerce sıra bekle. Altesi has­

talıktan çok bu durum üzmüş

gibi idi. Akla bak akla. İyi ol

da nerde olursan ol baba.

tiki tiki praf

tiki tiki praf

tak

Dövizi uzatma işi görüşülmüş

olmak ki, Hülyanın

babasının

bir keyfi gelmişti Islık çalıyor

ve evden çıktığındanberi oklava

tahtası gibi orta yerinden tuttu­

ğu şemsiyesini şimdi iki adımda

bir havada sallayıp yere dayı­

yordu. Tiki tiki praflara, dört

mezürde bir. şemsiyenin tak se­

si katıldığından yürüyüş uyu­

şumu böylece senkope bir ritm

kazanıvermişti.

tiki tiki praf

tiki tiki praf

tak

tiki tiki praf

tiki tiki praf

tak

E m niyet p a rk ın ın önünde Belçika Büyükelçiliğinin G revhoundları iie k a rşıla ştı. Her zam an olduğu gibi a rk a la rın d a üniform alı kavas tsa- bella İle Mirella, bu iki kız kardeş, iade kordiplom atiğin değil. A nkara köpek sosyetesinin e n ruzagarlı g ü ­

relleri idiler. İkisinin de karşı k o n ­ maz bir kok-beni’si vardı. A nkara Kalesini, Gençlik P a rk ın ın k ö p rü ­ lü n ü Ulus A lanı’n d a k i a n ıtı, y a da O perayı arka fon olarak alan bir çok portreleri, uluslar arası köpek d erg ilerin e dört re n k li kapak resmi olm uştu. Sanşo’n u n yanından geçer­ ken belli belirsiz selâm v erd iler îlizgiin gözleri, çekik k a rın la rı ve

ıpuzun bacakları İle sanki yürllm ü zor, vü cu tların a allegro m oderatı >ir şa rk ı söyletiyorlardı. Sanşo on arı uzaktan görür görmez heyecan altm ıştı Ama d a lm ış başka yer« lak ıy o r da şimdi birden v a n ın d a r geçerken fark e tm ls gibi, lsrarsız doygun bir selâm la karşılık verdi Ik l k ız kardeş, köpek losyonu İle k a rışık dişi ru ıa g a rla rın ı a rk a d a

b ıra k ıp uzaklaşınca Sanşo b ir ağ a­ cın dib in e yürüm ek İh tiy acım d u y ­ du. Ne var ki, bu h arek eti dem inki güngörmUş se lâm ın ın üslûbu İle bağdaştı ram adı Daha doğrusu bir ta n ıd ık görse beni, ağaç diplerini koklaya kokîaya giden şehvet d ü ş­ k ü n ü köpeklerden sanabilir d ü şü n ­

cesi o n u alıkoydu, tik i tik i praf

ta k

Başka şeyler düşünm eli. B aşka şey­ ler düşünm eli,

tiki tiki p raf tak

Sanşo bu tak sesini v u rgulam ak İçin şem siye yere değince ıslak b u rn u n u sert b ir baş h arek eti ile havaya k ald ırm a y a başladı Daha sonra bu vurgulam aya düğüm şe k ­ lindeki m uzip k u y ru ğ u da k atıld ı, tik ta k ’da k u y ru ğ u n u sağa. İkinci­ de sola büküp tem po tu tu y o rd u . Sonra sonra başka v a ry a n tla r k eş­ fetti. tk l defa ü stü ste sol. İki defa ü stü ste sağ.

G elip geçen o n a b akm aya başla­ m ıştı. Sanşo o n ları şa şırtm a k İçin bu acalp v urgulam aya a ş ırı b ir c id ­ dilik le devam ed iy o r am a k endini deli sanan bu b ak ışla rd ak i şa şk ın lık ifâdesini çok İyi kestlrebildiğlnden gülm esini zo r tu tu y o rd u . B ir ara gözü S em lram ls’e İlişti. M üsteşar beyin bu kahverengi buldoğu d ilin i ç ık a rıp kendi b u rn u n u n u cunu y a ­ ladı. A klı sıra onunla alay ed iy o r­ du. Oysa kendi tü y leri İle h iç asortl olm ayan ekose b ir yelek giymiş, h av a yağm urlu o lm adığı halde ay ak la rın a gri şosonlar geçirm işti. Sen k en d in le alay e t rüküş.

tik i tik i praf tak

G ündoğrusıuıa benzer acalp bir rü z g â r ç ık m ıştı. G üneş şimdi bir k a p ıy o r, b ir açıyordu.

K ız ıla y m önünde K astoru fark et- tl. K astor ona önce h ay retle sonra ay ıp lay arak b ak tı Başını iki yana salladı. G özlerini yum du yine açtı B unun b ir rü y a olm asını tercih e d i­ y or gibi b ir hali v ard ı. K astor pro ­ tokol k u ra lla rın ı çocuk yaştan sin- d ire sln d lre değil de. b elirli b ir çağ­ dan sonra k itap tan ezberliyen yeni vekiller, se n atö rler, va da taşralı h ariciy eciler gibi sivri d erecede n a ­ zik bir Chow Chow ’du. Ama buna rağm en, y ine de. d a ld ığ ı, ya da h e ­ yecanlı olduğu zam anlar, an asın ın çoban köpeği d iy alek tin i gizllvema- diği a n la r oluyordu. Sanşo, Kastord­ u n ö n ünden geçerken onu d ah a çok şoke etm ek İçin v u rg u lam asın a bir de h ırla m a k a ttı.

tik i tik i p raf tik i tik i praf h ı r r r r r ta k tik i tik i praf tik i tiki p ra f h ı r r r r r tak

Sabah talim inden dönen Polis K olejinin sta jy e r köpekleri tam bu sıra d a k a rşıd a n görü n d ü ler Hepsi do k a n lı can lı İyi besili İdiler S a n ­ şo o n ları farketm esine etm işti ama • bu oy u n a bird en son verm eyi k e n ­

d in e yedirem edi T ab u ru n önünde giden İki polis köpeği bird en d u r­ d u lar. Bu işte b ir tş v a r d iye şü p ­ heli şüpheli b a k ın d ıla r. Son g ü n le r­ d e h e r şeyden daha kolay İşkillenir olm u şlard ı. O nlar d u ru n c a bütün ta b u r du rd u . Hepsi b aşların d a giden iri y a rı siyah b ıy ık lı polise b a k ı­ yor. ondan em ir b ek liyorlardı.

Sanşo b ü tü n köpekleri severdi Bekçi köpeklerinin m itolojik atası C erberostan. m isyoner Saint Ber- n a r d la ra . örnek sadakati İle klâsik okum a k ita p la rın ın unutulm az kö­ peği Y orkshire’!i Lassieden. Anafar- ta la r caddesindeki ahçı d ü k k â n la rı­ n ın dilenci k ö peklerine k a d a r her köpeğin b ir sevilecek v a n ın ı b u lu r­ du A ncak ve an cak illet olduğu iki cins k ö p ek v a rd ı. Av köpekleri bir, polis kö p ek leri ik i. K u rb an la­ r ın ı efen d ilerin in a y a ğ ın a a tıp , sus ta d u ran , ihsan bekleyen bu çanak y a la y ıc ı, bu ju rn a lc i, bu slftinik y a ra tık la r onca k ö p ek lik ta rih in in yüz k a ra sı İdiler. Bu k üçüm sem e­ y i b a k ışla rın d a n glzllyemedSği. d a ­ h a doğrusu bilerek gizlem ediği için av v e polis kö p ek leri İle a rası h er zam an h ır ıltılı olm uştu.

tik i tik i p raf tik i tik i praf h ı r r r r r tak tik i tik i p raf tik i tik i p ra f h ı r r r r r tak

P olis köpekleri ön a y a k la rın ı g e r­ m iş d u ru y o rla rd ı. Sekizi b ir tek koro h a lin d e h ırla m a y a başladılar.

Sanşo gittikçe y a n la rın a y ak laşı­ y o rd u . önsezisi «kes a r tık bu o y u ­ nu» dediği h ald e erk e k lik g u ru ru «devam e t aldırm a» diyordu. Gözle­ rin i k apadı. Ne olursa olsundu. De- ğllm l kİ, b ir k e re başlam ış, ölürdü d e tik i tiki p ra f h ı r r r r ta k ’ı kes­ m ezdi.

N itekim kesm edi. K öpeklerin öğ­ retm en i İyi y a rı siyah b ıy ık lı polis b ird en ta b u ra m arş em ri v erdi. P o ­ lis kö p ek leri k u ru lu k a ld ıla r. Ho- m u rd a n a hom u rd an a y o lla rın a d e ­ vam e ttile r. Y alnız ta b u ru n en a r ­ k asın d ak i ab raş yüzlü, k an lı gözlü b ir k u rt köpeği dön ü p dön ü p San- şoya b a k ıy o r, sa n k i te n h a d a g ö rü n ­ ce öcünü alm ak İçin yüzünü m im ­ lem eye çalışıy o rd u .

O nlar u zak laşın ca Sanşo ra h a t bir nefes a ld ı. A ta tü rk B u lv a rın ın en k alab alık y erin d e sosyete kö p ek le­ rin in piyasaya ç ık tığ ı bu saatte, polis köpekleri İle b ir h ırla şm a ve sonunda h ırp a la n m a a y rıc a pres­ tijin i de çok sarsab ilird i Kalbi b i­ raz önceki h ey eca n d an boynunda a tıy o r bu yüzden H ü ly a’n m babası m n p r a f ’la rın a ay ak uydurabilm ek için tık nefes oluyordu. B ereket H ü ly an ın babası gazetecinin ö n ü n ­ d e d u rd u .

S abah y ü rü y ü şü n ü n ilk m erhalesi G örem e so k a k tan S ıh h ly e n in köşesin deki bu gazetecinin ö n üne kadar u z a n ırd ı.

H ü ly a’n ın babası bir dergi iki de g azete ald ı. Sonra a y a k k a b ıla rın ı çingene b ir b o y acın ın ö n ü n e uzattı F ırç a la r gibi gelm eye başladı HÜI- y a ’n ın babası gazetesini açm ış o k u ­ yordu. O sıra d a k arşı so k ak tak i k e ­ bapçı d ü k k â n la rın ı s ıy ır ıp gelen pi­ yaz k o k u lu bir rü zg âr gazeteyi uçur du. Sanşo koşup gazetenin üzerine bastı. Tam ay ağ ın ı bastığı yerde Maliye V ekilinin resm i v a rd ı. Adam vüzilnü sanki A m erikan y a rd ım ın ın yetersizliğinden değil de S anşo’nun yüzüne b asıp c a n ın ı a c ıttığ ın d a n ötürü ekşltm lştl.

Çingene oğlan H ülya’n ın babası- m n a y a k k a b ıla rın ı k ad ife ile g ıc ır- data g ıc ırta d a p arla tıy o rd u . Bu İş bitince k arşı k a ld ırım a geçip Kn- 'a k lıd e re y e doğru y ü rü y ü şe koyul luiar.

B arikan o telinin so k a ğ ın ın önün de tesadüfen - Sanşo’n u n sezisi b\ tesadüfü pek v ııtm am ıştı ya - Sel m ln h an ım la onun kahverengi da nuvası D lojen k a ld ırım d a belirdi ler. Selm ln h a n ım y ü rü y ü ş İçin, pan talo n u n üzerin e k a lın b ir d ağ

*ü-*

i

v eteri giym iş, a y a k la rın a ökçesiz spor isk a rp in ler geçirm işti. B irlikte y ürüm eye başladılar. D lojen, bütün d a n u v alar gibi, sâkin. uysal ve a ş ı­ r ı d erecede sa b ırlı b ir köpekti Sanşo o n u n la ilk defa Selm in h a ­ n ım la rın verdiği b ir ziy afette m asa­ n ın a ltın d a ta n ışm ış tı. Selm in h a ­ n ım m asanın a ltın d a sol isk a rp in i­ ni ç ık a rm ış zarif ay a ğ ın a biraz n e ­ fes a ld ırıy o rd u . H ü ly an ın babası birden a y a ğ ın ı usulca o nunkinin y a n ın a k a y d ırd ı. K ad ın çoraplı a y a ­ ğ ın ı k a ç ırd ı. Ama adam ö b ü r ayağı y ak alad ı, tk i a y a ğ ın ın a ra sın a âd e­ ta hapsetti. K a d ın ın dizi ürperdi. D iojenle Sanşo b irb irle rin e b ak m ış­ lard ı. H ltiya’m n babası şimdi iki diziyle k a d ın ın dizini k ıs tırd ı Onu âd eta y a tış tırd ı. M asanın üzerinde kuşkonm az servisi y a p ılıy o r ve Lon- d ra n ın sisi üzerinde konuşuluyordu Sanşo, Selm in h a n ım ın ç ık a rd ığ ı is ­ k arp in i y ak alad ı, tokası ile sinirli sin irli oynam ağa başladı Ama gö­ zü k a d ın ın hapsedilm iş bacağında idi Dlojen bacaklara s ır tın ı çevirip ön ay a k la rın ı u z a ttı, başını onlara d a y a y ıp gözlerini k ap ad ı Uşak kuşkonm az servisini bitirdiği sırad a H ü ly an ın babası, peşkirini düşürdü E ğilip a lırk e n Selm ln h a n ım ın ince ayak bileğini yum uşak bir el h a re ­ k etiy le okşadı., tşte o an d a Sanşo öm ründe yapm adığı bir şey yaptı H ülyanın b a b a sın ın elini ısırd ı Adam canı y an m ak tan çok, olm aya­ cak b ir şeyle, m eselâ yağm urun aşağıdan y u k a rıy a yağm ası ile k a r ­ şılaşm ış olm anın yadırgam ası için de b ağ ırd ı.

Eğildi m asan ın a ltın a b a k tı. Ama Sanşo o rd an - hem d e k a d ın ın İs­ k arpinini de a lıp - çoktan sıv ış- in işti. Selm in h an ım b u n lar olurken ay ak yordam ı ile iskarpinini a r ı ­ yor am a m asan ın a ltın a eğilip b a k ­ m ayı nedense uygun bulm uyordu. Sanşo sa k lan d ığ ı k an ap en ln a ltın d a bu n u sey red erk en ensesinde ılık bir nefes d u y d u . D lojen b ir ayağı ile onun s ır tın ı okşuyor ağzı ile isk a r­ pini çekiyordu. Sanşo direnm ek is­ tedi. Sonra on u n ıslak ve yalvaran b a k ışla rın a day an am ad ı, isk a rp in i b ıra k tı. Ve iri d anuva d ö rt ayaklı bir hoşgörü sem bolü gibi götürdü tam krem şantiyeli çilek y en ilip de k a lk ılacak k en h a n ım ın ın a y a ğ ın ın ucuna b ıra k ıv e rd i. Sanşo k a d ın ın heyecandan ne k a d a r terlediğini gi­ dip değişm esinden çok önce, yine kokusundan an lad ı, gülüm sedi işte şim di D iojen’le yan y an a y ü rü rle r­ ken bunları h a tırla m ış tı. D iojen’İn bu h arek eti, onun filozofluğuna o l­ duğu gibi, kim bilir. belki de buna benzer d u ru m la ra çok düşm üş o l­ m a n ın a lışk a n lığ ın a d a v erileb ilir­ di. Bu mesele k a fa sın ı çok k u rc a ­ lam ıştı. A rk a la rın d a y ine o d ö rt b a ­ cağ ın y an y an a y ü rü d ü ğ ü bu o r­ tam da D lojene bu n u so raca k tı ki — am a sorsa da D iojen’İn a ç ık bir cevap vereceği çok su g ö tü rü r bir şeydi — evet tam bu n u soracaktı k i H ü ly an ın babası ile D iojen’İn h a ­ n ım ı el sık ış ıp a y rıld ıla r.

tik i tik i p ra f tik i tik i p ra f hani tak?

Selm in h a n ım la beşyüz m etre b e ­ ra b e r y ü rü m ü ş olm ak H ülya’y a iki y ıl d ah a döviz sağlam aktan d ah a m ı az sevindirici?

h a n i tak ? h an i tak ?

D iojen k a d a r alçak gönüllülük gösterebilen, onun k a d a r alçak gö-^ nülliilük gösterebildiği halde bu k a ­ d a r yap m acık sız kalab ilen b ir baş­ ka kopek ta n ım ıy o rd u .

ta k ’dan um udu kesince tik i tiki o rafla yetindi.

G erekirse p ra f’sız bile olabilirdi Ama H ülya’n ın babası tik i tikisiz k alab ilir mi acaba? Hiç sanm am D ü n y an ın en n an k ö r y a ra tığ ı insan­ la en sa d ık y aratığ ı köpek a ra sın ­ d ak i, d ü nya tarih i k a d a r eski bu çözülmez s ık ıf ık ılık , a slın d a köpe­ ğin İnsana değil, in sa n ın köpeğe m uhtaç oluşundan geliyor.

tik i tik i p ra f B ütün mesele bu.

tik i tik i p ra f Bütün m esele bu.

Peki insan bu sa d ak ate değer mİ? O bam başka b ir konu. D iojen’İn Sel­ inin h an ım a bağ lılığ ı sa n ır m ısınız ki. sad ak atin vaazlarda okullarda bunca övülm esinden ö tü rü d ü r. Ha- hay. G üleyim bari.

tik i tik i p raf Güleyim bari.

Sadakat, b*2 köpeklere m oral b h tüm lük sağladığı için, kendi İçimiz de bizi çelişm elerden ko ru y an bir tu tan ak olduğu için ,’ dengesi hiç bo- zulm ıyan b ir ru h h u z u ru y a ra ttığ ı İçin.

İnsan sadece b ir araç, tik i tik i praf tnsan sadece b ir araç, işte hepsi bu k ad ar.

Oysa İnsanlar çoğu zam an y a p tık - a rı gibi, işi nasıl te rs y o ru m la rlar Cöpeklerİne kendi kişiliklerinin dam pasını v u rd u k la rın ı sanacak kadar.. o y sa bir hariciyecinin köpeği hiç de snop olm ayabilir. Bir askerinki pekâlâ filozof olabildiği gibi. Bir P rofesörün köpeği k ü tü p h an en in yolunu bilm ediği İçin n e k a d a r u tan

d iğ im bizzat b an a itira f etm işti. K öpeklerin efen d ilerin d en a y rı, h a t­ tâ bazen o n la rın tam zıd d ı bir k işi­ liği o lam ayacağını savunm ak kö­ p ek leri insan d erek esin e indirm ek değil d e ne?

G ökte siyah b u lu tla r küm eleniyordu. Ç ankaya ta ra fı gece gibi k a ra rm ış tı Rüzgâr birden çoğaldı.

Şim şek ça k tı. B üyük bir g üm bürtü ile gök gürledi.

H ü lyanın babası a d ım la rın ı sık la ş ­ tırm ış tı.

tik i tik i tik i p raf tik i tik i tik i praf

H ızlı y ü rü m ek Sanşo’n u n zihnine küşayiş v erm işti. B ir şim şek daha ça k tı. Bu h avada b ir orm anda ola­ caksın, sa rı, kah v e rengi, k ızıl, b a ­ k ır rengi, a ç ık yeşil, nefti, k u ru k u p k u ru y a p ra k la rı ç ıtırd a ta ç ıtır- d ata yürü y ü şe çık acak sın . T ek b a ş ı­ na. İhtişam lı y a ln ız lığ ın İçinde h er adım da d ah a yücelerek.

tik i tik i tik i praf

H ü ly an ın babası yağm ura tu tu l­ m am ak için k açıy o r. N erde biraz önceki ken d in e güvenli, güleryüzlü

vere sağlam basan hail.

Y ağm ur ¿ağm ayacak halbuki, ö y ­ le olsa kokusu S anşo’n u n bu rn u n a gelirdi. Sonra bu rü zg âr b u lu tları d a ğ ıtır bu da besbelli. Ne v a r ki a rk a a y a k la n üzerinde ayağa k a lk ­ tığ ın d a n beri iç g üdüsünü k a y b e ­ d ip akla özenen İnsan, bunu bile farkedem ez olm uş işte. Akla tam varam am ış, sezisinin k ö p rü lerin i de y ık m ış. Lök gibi o rta d a kalm ış.

T eh lik e yokken k a sıla k asıla y ü ­ r ü r. İki şim şek ç a k ıp bir gök g ü r­

lem eye görsün o zam an selâm eti ka-'> ç ışta b ulur.

S ık ıştı m ı k a ç a r insan. kaç babam kaç kaç babam kaç

P a n c u rla rı sım s ık ı k ap ay ış. H a­ y allere, a n ıla ra sığ m ış . Ya d a h a ­ y a tın ı ik i u cu n d an y a k a n b ir orjl içinde tü k etiş.

koş baba koş, kaç baba kaç.

B ahçe k a p ıs ın a ilk v a ra n H ü ly a­ n ın babası oldu. Bahçeyi a şıp m er­ d ivenleri ç ık tıla r. A dam a n a h ta rla k a p ıy ı açtı.

İçerd e rad y o ç a lıy o rd u . S ıcağı iy i­ ce içine sindirm iş h e re k e h a lıs ın ın ü zerinde ilerlediler. H ü ly an ın a n n e ­ si g eld ik lerin i d u y m am ıştı. T elefon­ da b iriy le g ev rek gevrek k o n uşuyor­ d u. O nları bird en fark e d in c e n e d e n ­ se çok k o rk tu . Y ine nedense telefo ­ nu hem en k a p a d ı. G eldi kocasını öptü.

Adam h e r sokaktan gelişte bu n u adet edinm işlerdi. Sevgileri güya böylece perçinleşm iş oluyordu.

Sanşo yere çöm eldi. Sol a rk a ba­ cağı ile boynunu k aşım ay a başladı. Sonra H ülya’n ın annesi İle bab ası­ na uzun uzun b a k tı. D ilinin ucuna bir şey geldi am a... H avlam adı. S ıç­ ra d ı, köşedeki k an ap en ln üzerine ç ık tı. P encereden d ış a rı b ir göz a ttı. Vakit öğle olduğu halde, h e r y er hü zü n lü bir akşam loşluğu için ­ de . Ç ankaya ta ra fın d a şim şeklerin bin! b ir p ara...

S anki b ir dev, bu tep elerin a r d ın ­ d a d u rm ad an ça k m a ğ ın ı ç a k ıy o r am a b ir tü rlü sig a rasın ı y a k a m ıy o r-d u ...

DOĞURAN KELİMELER

BİR KELİME, SİZE ALTIŞAR CİLTLİK BİR

"HAYAT ANSİKLOPEDİSİ,,

TAKIM! KAZANDIRABİLİR

«Doğuran K elim eler» O yunu, bir şans oyu n u değildir. B iraz d ik ­ kat, biraz da çaba gösterebildiniz m i, tam am ... H ayat A n sik lo p e d isi­ n in altı cilt tu ta n ta k ım ın ı k azan d ın ız d em ek tir. Y alnız, aşağıda m ad­ de m adde sıra la n a n şa rtlara riay et etm eyi sa k ın u n u tm ay ın ız.

H ayat Ansiklopedisi ta k ım ın ı, bu h afta y in e en çok doğru kelim e tü reten BEŞ okuyucum uz alacak. Bu beş kişiden biri olm ak istiy o r­ sanız, v ak it kaybetm eyiniz lütfen...

İşte bu h a fta n ın A nahtar - K elim esi:

K O N F E R A N S

OYUNUN

ŞARTLARI:

1 — A n a h ta r - K elim e’dekî h a rfle ri, ancak o kelim ede b u lu n d u k la rı say ıd a k u lla n ın ız .

2 — B ulduğunuz kelim eleri n u m a ra sıra s ı ile ve en az h a rflile rd e n b aşlıy a rak en çok h a rflile re d oğru y azın ız.

3 — F iille r, m asta rlar, em irler, özel isim ler, n id a la r ve so ru la r k e ­ lim e o larak kabul edilm ez.

4 — Z a rfın ız ın ü zerine «Doğuran K elim eler Servisi» yazm ayı u n u t­ m ay ın ız.

Y u karıda m addeler halinde gösterilen bu 4 şa rta ria y e t etm eyen o k u y u c u la rım ız ın k â ğ ıtla rı iptal edilecektir.

D ikkat etm eniz gereken diğer hususlar şu n la rd ır:

1 — K onuşm a dili d ışın d a T ü rk çey e yerleşm em iş y ab an cı kelim eler kelim e o larak kabul edilm ez.

2 — B irden fazla anlam ı olan kelim eler, b ir kelim e o larak sa y ılır. Bu şa rtla rı göz önüne alarak b u lacağ ın ız k elim eleri o k u n a k lı bir şekilde yazıp, adres k uponunu da k â ğ ıd ın ız a iğneledikten so n ra gön­ d erm elisiniz Posta ile gönderenler için olsun m atb aam ıza bizzat ge­ tire n le r için olsun sü re üç g ü n d ü r Yani, P azar, P azartesi v e S alı... Postaya a ta n la r için, postaya a tılış tarih i d ik k a te a lın a c a k tır.

GEÇEN HAFTAKİ «MÜDAHALE» KELİMESİNDEN

ÇIKARILAB1LEN KELİMELER

İki h a rflile r: AD — AL — EL — LA — MA — DÜ.

Üç h a rflile r: ADA — AHD — ALA — AMA - DAL — DAM — DEM — EDA - EMA - HAD - HAL — HAM - HEM — LEH — MAH - MAL - MED.

Dört h a rflile r: ADAM - ADEM (Y okluk) — ALEM — AMAL - AMEL - DAHA - DAMA - DEHA — ELMA — HALA — HALE

HAMD - HÛDA - LAMA - MALA - MEAL.

Beş h a rflile r: ADALE - AMADE - DAMLA — HAMAL — I^M LA — HAMEL — HAMLE — MAHAL.

Bu haftaki doğuran kelime

K O N F E R A N S

İsim ve Soyadı: ...

YaS: ...

Meslek: ... ...

Adres: ... ...

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tutunmuş (yapışık) gingiva (attached gingiva) - epitelyal ataşman seviyesinden dişeti ve alveolar mukoza birleşimine (MGJ) kadar uzanan kısım.. İnterdental papil - Komşu

Yani değer kümesinde açıkta eleman kalıyorsa fonksiyon içinedir2. Yani değer kümesinde açıkta eleman kalmıyorsa fonksiyon

(Belli mi olur, evlenirsen; evlatların da hayırlı çıkarsa, bizim gibi buralarda sürünmez- sin. Fakat sana sükunet tavsiye ederim...) Dedim ya beyamca, şikâyetçi değildim

 Çözünen organik maddeler ve elektrolitler ile yüzey gerilimi değişebilir..  Sıcaklığın artması yüzey

Sevsay, on yıl sü­ rekli öğrencisi olmuş, ölünceye dek onunla mektuplaşmış, tıp doktoru oldu­ ğu için biryönden de Cemal Bey’in has­ talıklarıyla ilgilenmiş,

B ir süre sonra, Mithat Paşa’nın Çerkova Kalyopi adlı Bulgar dilberi sevgilisi, eski anı larını yaşatmak amacıyla köşkü sahibinden satın aldı.. Bugün

Laminat malzeme; iç (orta) tabakaları fenolik reçine ile doyurulmuş özel nitelikli kağıtlardan, üst tabakası veya tabakaları ise aminoplastik reçine ile