• Sonuç bulunamadı

Kazan-Tatar Türkçesindeki dünya, hayat ve tabiat konulu atasözleri metin-çeviri-sözlük

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kazan-Tatar Türkçesindeki dünya, hayat ve tabiat konulu atasözleri metin-çeviri-sözlük"

Copied!
331
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

KAZAN-TATAR TÜRKÇESİNDEKİ DÜNYA, HAYAT VE TABİAT KONULU ATASÖZLERİ

METİN-ÇEVİRİ-SÖZLÜK

Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan Adem KILINÇ

2012-NİĞDE

(2)

T.C.

NİĞDE ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

KAZAN-TATAR TÜRKÇESİNDEKİ DÜNYA, HAYAT VE TABİAT KONULU ATASÖZLERİ

METİN-ÇEVİRİ-SÖZLÜK

Yüksek Lisans Tezi

Hazırlayan Adem KILINÇ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Akartürk KARAHAN

2012-NİĞDE

(3)
(4)

iii

ÖZET

Kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan, batıda Doğu Avrupa ve doğuda Çin sınırlarına kadar olan bir coğrafyada hüküm sürerek yaĢayan Türkler, dil ve kültür açısından geçmiĢine bakıldığında çok köklü bir geçmiĢe sahip olduğu görülmektedir.

Kendine has dilini ve kültürünü koruyan, bu dil ve kültürü fethettiği hemen hemen her bölgeye hâkim kılmıĢ Türkler, tarihiyle övünür hale gelmiĢlerdir. Türk milletinin tarihini bir ayna gibi yansıtan en önemli söz varlıklarından biri de atasözleridir.

Atasözleri az sözle çok Ģeyi ifade etme amacı taĢıdığından ve bir ahenk içinde söylendiğinden akılda daha kalıcı olmuĢtur. Bu sayede de dilden dile nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar yaĢamayı baĢarmıĢtır. Günümüzde birçoğu bağımsız ve özerk devlet Ģeklinde yaĢayan Türk milletleri vardır. Bunlardan biri de yüzyıllar boyu Rusya’nın asimile etmeye çalıĢtığı Kazan-Tatar Türkleridir. Kazan-Tatar Türkleri dilini ve sözlü edebiyat geleneğini yaklaĢık 500 yıldır uygulanan asimilasyon çalıĢmalarına karĢı baĢarıyla korumuĢlardır. Kazan-Tatar Türkleri kültürlerini korumak için yaptıkları bu mücadele sonucu Türk halkları arasında sembol olmuĢlardır. Biz de çalıĢmamızda Kazan-Tatar Türkçesindeki Dünya, Hayat ve Tabiat konulu atasözlerini ele aldık. Bu çalıĢmada daha çok atasözlerinin Türkiye Türkçesine aktarılması üzerinde durulmuĢtur.

Anahtar kelimeler: Atasözleri, Kazan-Tatar Türkleri, Kazan-Tatar Türkçesi, Dünya, Hayat, Tabiat.

(5)

iv

ABSTRACT

The Turkish, ruling as far as Siberia in the North, India in the South, East Europe in the West and Chinese frontiers in the East, are known to have a very long standing history, considering their past, in terms of language and culture.

Maintaining their own language and culture and also spreading them into almost every region they conquered,The Turkish have come to the boasting point with their history. One of the most important language assets of the Turkish, reflecting their past like a mirror, is their proverb. Proverbs have been more easily remembered owing to the fact that they convey a lot with few words. Therefore They have succeeded in surviving today conveyed among languages and generations. There are many Turkish communities existing independent and autonomous at present. One of them is Kazan Tatar Turks who The Russion have been trying to assimilate for centuries. Kazan Tatar Turks have successfully protected their language and their oral tradation for nearly 500 years. They have been a symbol among the Turkish peoples as a result of their struggle to defend their culture. So we discuss the proverbs in Kazan Tatar Turkish about The world, life and nature in our paper. In this study it is mostly handled how to convey those proverbs into Turkey Turkish.

Key Words: Proverbs, Kazan Tatar Turks, Kazan Tatar Turkish, World, Life, Nature.

(6)

v

ÖNSÖZ

Sözlü edebiyat ürünü olan atasözleri az sözle çok Ģey anlatmayı amaçlamıĢtır.

Milletlerin kültür ve geçmiĢinin yansıması gibi birçok alanda bilgi vererek kültürel değerlerin korunmasında ve günümüze kadar ulaĢmasında büyük önem arz etmektedir. Asıl söyleyeni belli olmayan atasözleri yüzyıllar boyu yaĢanmıĢ birçok olayın ve yaĢam tecrübesinin süzgecinden geçerek ortaya çıkmıĢ ve kendinden sonraki nesiller için hazine niteliği taĢımaktadır. Ayrıca atasözü iĢlediği konunun iyi- kötü, aksak ve doğru yanlarını eleĢtiri yöntemiyle gözler önüne serer ve bu yöntemle doğru yolu göstermeyi hedefler.

Farklı dinlere mensup olsalar da, farklı coğrafyalarda bin yıllık yalnızlıkların, ayrılıkların varlığına rağmen Türk dünyasına mensup insanların hayata, tabiata ve insana bakıĢlarını Ģekillendiren dünya görüĢünün mayası ve geleneksel Türk düĢünce sisteminin veya halk felsefesinin özünü atasözleri oluĢturmaktadır.

Günümüzde birbirinden uzak ve ayrı devletler halinde çok geniĢ bir coğrafyada yaĢayan Türk topluluklarının atasözlerini incelendiği zaman birçok ortak atasözüne rastlamak mümkün. Bu açıdan bakıldığında atasözleri Türk kültür birliğinin en önemli delillerinden biri sayılmaktadır. Bu çalıĢmada da uzun yıllardır Rusya’nın hakimiyetinde yaĢamasına rağmen aslını kaybetmeyen Tatar Türklerinin atasözleri ele alınmıĢtır.

Bu çalıĢmanın konu belirlenmesi, yazımı ve kaynak edinimi gibi bütün safhalarında yapmıĢ olduğu bütün yardımlarından dolayı değerli danıĢman hocam Yrd. Doç. Dr. Akartürk Karahan’a teĢekkür ediyorum. Ayrıca çalıĢma sırasında bazı konularda kendisinden bilgi alıĢveriĢi yaptığım lisans hocam Yrd. Doç. Dr. Çulpan Zaripova Çetin’e teĢekkürü bir borç bilirim.

Adem KILINÇ NĠĞDE 2012

(7)

vi

İÇİNDEKİLER

ÖZET

………..……… iii

ABSTRACT

………. iv

ÖNSÖZ

……….………… v

İÇİNDEKİLER

……… vi

TATAR TÜRKÇESİNİN ALFABESİ

………...…….. ix

KISALTMALAR

………... x

GİRİŞ

………1

BİRİNCİ BÖLÜM YÖNTEM, AMAÇ, KAPSAM

1.1. Konu Seçimi ………. 2

1.2. Kapsam ………...……. 2

1.3. Yöntem ………....……. 3

1.4. Amaç ………...………. 3

1.5. Kullanılan Temel Kaynaklar ………....… 3

(8)

vii

İKİNCİ BÖLÜM

TATAR TÜRKLERİ, TATAR TÜRKÇESİ, TATARİSTAN, ATSÖZLERİ VE ÖZELLİKLERİ

2.1. Tatar Adı ……….………. 4

2.2. Kazan Tatarları ve Tataristan ……….………..………… 5

2.3. Tatar Türkçesi ………..……… 6

2.4. Atasözleri ve Özellikleri ………...…...……… 8

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM KAZAN-TATAR TÜRKÇESİNDEKİ DÜNYA, HAYAT VE TABİAT KONULU ATASÖZLERİNİN METİN VE ÇEVİRİSİ

3.1. Dünya, Ömür Dilemek, YaĢam-Ölüm ………...……… 12

3.1.1. Dünya, Ömür, YaĢam ………..……… 12

3.1.2. Rahat-Zahmet, Sevinç-Kaygı, Baht, Kader, Bela-Kaza, Ağlama- Gülme……….………… 23

3.1.3. Gençlik-Ġhtiyarlık, Büyük-Küçük, Nine-Dede ………..……..… 55

3.1.4. Sağlık, Hastalık, Sakatlık, Tedavi Olmak ………..….… 77

3.1.5. Ecel-Ölüm, Cenaze, Kabir ………....…… 108

3.2. Beddualar (Kötü Dilekler), Azarlama-Öfkelenme Sözleri ………... 121

3.2.1. Yeminler ………..………..… 132

3.3. Hazır Cevaplar ………..………... 136

3.4. Belirtiler ………... 157

(9)

viii

3.4.1. Hava Durumunun Nasıl Olacağını Sınamak ………...… 157

3.4.1.1. Gök Cisimleri, Tabiat Olayları Hakkında ………..… 157

3.4.1.2. Yıllar, Mevsimler, Aylar, Günler, Günün ÇeĢitli Vakitleri Hakkında ………..………...… 184

3.4.1.3. Ot-Su, Tabiattaki ve Gündelik Hayattaki ġeyler Hakkında……….……….……… 195

3.4.1.4. Otlar, Fundalar, Ağaçlar Hakkında ……… 200

3.4.1.5. Hayvanlar, KuĢlar, Böcekler Hakkında ……….….… 203

3.4.1.6. Ġnsan Uzuvları Hakkında ………....… 225

3.4.2. Ekin, Sebze Ve Meyvenin Büyümesi Nasıl Olacağının Sınanması………..………...… 228

3.4.2.1. Gök Cisimleri, Tabiat Olayları Hakkında ………..… 228

3.4.2.2. Yıllar, Mevsimler, Aylar, Günler Hakkında ………. 238

3.4.2.3. Otlar, Fundalar, Ağaçlar Hakkında ……… 250

3.4.2.4. Hayvanlar, KuĢlar, Böcekler Hakkında ……….….… 255

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM SÖZLÜK VE DİZİN

4.1. SÖZLÜK ve DĠZĠN

………..………….…… 261

SONUÇ

………..……… 317

KAYNAKÇA

………..… 318

ÖZGEÇMİŞ ……….. 320

(10)

ix

TATAR TÜRKÇESİNİN ALFABESİ

KİRİL LATİN KİRİL LATİN

A a A a У у U(v) u(v)

Б б B b Ф ф F f

В в V v Х х Ḫ ḫ

Г г G g, Ġ ġ Ц ц Ts ts

Д д D d Ч ч Ç ç

Е е E e, Ě ě Ш ш ġ Ģ

Ж ж J j Щ щ ġç Ģç

З з Z z Ы ы I ı

И и Ġ i Ъ ъ

Kalınlık iĢareti

Й й Y y Ь ь

Ġncelik iĢareti

К к K k, Ḳ ḳ Э э Ě ě

Л л L l Ю ю Yu yu

М м M m Я я Ya ya

Н н N n Ҽ ҽ E e

О о O o Ҿ ҿ Ö ö

П п P p Ҥ ҥ Ü ü

Р р R r Җ җ C c

С с S s Ң ң Ñ ñ

Т т T t Һ һ H h

(11)

x

Kısaltmalar Listesi

Ve benzeri : vb.

Yayınları : Yay.

Türk Dil Kurumu : TDK

Redaktör : Red.

Sayfa : s.

Vesaire : vs.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği : SSCB

Üniversite : Ünv.

Milli Eğitim Bakanlığı : MEB

Basımevi : Bas.

(12)

1 GĠRĠġ

Her atasözü, toplumsal yaĢantı içindeki bireyin uyması beklenilen genel kural veya düstur niteliğindedir. Bu nedenle, atasözleri milletlerin karakterlerini, hayat karĢısında tavır ve zihniyetlerini ifade eden özlü sözlerdir. Bu bağlamda dünyanın oldukça geniĢ bir kesimine dağılmıĢ olan Türk topluluklarına ait atasözleri, taĢıdıkları ders niteliğindeki mesajlar ve yönlendirdikleri davranıĢlar itibari ile Türk Milletinin temel zihin yapısını gösteren birlik ve bütünlüğü ifade etmeleri bakımından sözlü edebiyat türleri içinde ayrı bir öneme sahiptir. Tarih boyunca, birbirlerinden uzak coğrafyaları vatan haline getirmiĢ olan Türklerin atasözlerinde dile gelen düĢünme tarzının esasta aynı olması sebebiyle, tek bir zihin ülkesinde yaĢadıkları ve aynı sosyal psikolojiyi paylaĢtıkları görülmektedir. Bu nedenle de, Türk atasözleri, milli karakterimizi yansıtan coğrafya, lehçe vb. farklılıkların ötesinde bütün Türkleri birleĢtiren önemli bir kaynaktır.

Atasözleri ulusların geçmiĢteki yaĢam biçimlerini, gelenek-göreneklerini, aile içindeki saygı ve sevgi anlayıĢını, insana verilen değeri, hava olayları hakkındaki öngörülerini, komĢuluk kavramını ve tecrübe ettikleri nice olayları en güzel Ģekilde yansıtan önemli unsurlardan biridir. Her biri bir tecrübenin meyvesi olan atasözleri atalarımız tarafından kendilerinden sonra gelen nesillere öğüt verme niteliği taĢımaktadır. Atasözlerine bu bağlamda bakıldığında da çok titizlikle üzerinde durulması gereken bir konu olduğu anlaĢılmaktadır. Ancak bu görüĢün aksine atasözleri, Türkoloji sahasında pek üzerinde durulmamıĢ ve içeriği tam anlamıyla irdelenmemiĢ bir konudur. Özellikle de Tatar Türkçesindeki atasözleri üzerine Türkiye’deki çalıĢmalar sınırlı sayıdadır.

Kazan Tatar Türkçesindeki atasözleri ve deyimler, kapsamlı bir biçimde Huci Ahmed Mahmütov’un Tatar Halık İcatı (Makaller hem Eytemner) adlı eserinde yer almaktadır. Bizim çalıĢmamıza da bu kitabın, ―Kadın, Erkek, Ölüm, YaĢam, Tabiat‖

vb. konu baĢlıkları adı altında toplanan atasözleri kaynaklık etmektedir.

(13)

2

BĠRĠNCĠ BÖLÜM YÖNTEM, AMAÇ, KAPSAM

1.1. KONU SEÇĠMĠ

Türk dünyası sözlü ve yazılı kültüründe atasözleri önemli bir yere sahiptir.

Türk topluluklarında birçok yönden ortak ya da benzer özellikler gösteren atasözlerinin tespiti, dil incelenmesi vb. çalıĢmalar Türkoloji’nin vazgeçilmez konularındandır.

GeçmiĢten günümüze dilden dile, nesilden nesile aktarılarak gelen atasözlerinin kapsamlı bir Ģekilde incelenmesi gerekmektedir. Bu düĢünceden yola çıkarak, bu çalıĢmada Türkiye’de üzerine fazla çalıĢılmamıĢ olan Kazan-Tatar Türkleri sahasına yoğunlaĢılmıĢ ve konu olarak da ―Kazan-Tatar Türkçesindeki Dünya, Hayat ve Tabiat Konulu Atasözleri Metin-Çeviri-Sözlük‖ olarak seçilmiĢtir.

1.2. KAPSAM

ÇalıĢmanın ilk bölümünde tezin ortaya çıkıĢ safhaları konu seçimi, kapsam, yöntem, kullanılan kaynaklar ve amaç baĢlıkları adı altında anlatılmıĢtır.

Ġkinci bölümünde Tatar adının menĢei, Tatar Türkleri, Tataristan, Tatar Türkçesi ile ilgili bilgiler verildikten sonra atasözleri ve atasözlerinin özellikleri hakkında açıklamalar yapılmıĢtır.

Üçüncü bölümde kiril alfabesiyle yazılmıĢ olan Kazan-Tatar Türkçesindeki 1664 atasözü Türkiye Türkçesine çevrilmiĢ haliyle sunulmuĢtur.

Dördüncü bölümde ise Kazan-Tatar Türkçesindeki Dünya, Hayat ve Tabiat konulu atasözlerinin baĢka araĢtırmacılar tarafından incelenmesinde kolaylık sağlaması açısından sözlük ve dizin oluĢturulmuĢtur.

Bu tezde, kapsam olarak çok geniĢ olan atasözleri Kazan-Tatar Türkçesindeki Dünya, Hayat ve Tabiat konulu atasözleri Ģeklinde sınırlandırılmıĢtır.

(14)

3 1.3. YÖNTEM

Tez çalıĢmasına konu olan Kazan-Tatar Türkçesindeki Dünya, Hayat ve Tabiat konulu atasözleri Huci Ahmed Mahmütov’un ―Tatar Halık Ġcatı (Makaller hem Eytemner)‖ adlı kitabından alındığı için atasözleri numaralandırılırken bahsi geçen kaynak kitaptaki asıl numaraları kullanılmıĢ ve hemen altına da Tatarca atasözlerinin Türkiye Türkçesine çevirileri yazılmıĢtır.

Atasözlerini ―en sade biçimde Türkiye Türkçesine aktarma‖ görüĢünü benimsediğimiz bu çalıĢmada Türkiye Türkçesine aktarım yapılırken bazı noktalarda atasözlerinin kendi içindeki uyumunun bozulmaması için, kelime transkribe edilmiĢ Ģekilde yazılıp sayfanın altına da kelimenin asıl anlamı dipnot olarak verilmiĢtir.

Dördüncü bölümde yer alan sözlük ve dizin kısmında ise harf sıralaması Kazan-Tatar Türkçesinde bulunup Türkiye Türkçesinde bulunmayan (ě, ġ, ḫ, ḳ, ŋ) bazı harfler de eklenerek verilmiĢtir.

1.4. AMAÇ

Yapılan bu çalıĢmanın amacı Kazan-Tatar Türkçesindeki Dünya, Hayat ve Tabiat konulu atasözlerinin Türkiye Türkçesine aktarımı yapılarak karĢılaĢtırmalı atasözü incelemelerine ve atasözlerindeki eskicil ya da sözlüklerde fazla rastlanmayan sözcükleri tespit ederek Tatar Türkçesi sözlüğüne katkı sağlamaktır.

1.5. KULLANILAN TEMEL KAYNAKLAR

Halil Açıkgöz, Rifkat Ahmetyanov, Fuat Ganiyev (1997), Tatarca – Türkçe Sözlük, İnsan yayınları, Kazan-Moskova

MAHMÜTOV Huci Ahmet (1987), Tatar Halık İcatı (Makaller hem Eytemner), Kazan

ÖNER, Mustafa (2009). Kazan – Tatar Türkçesi Sözlüğü, T.D.K. Yay., Ankara.

Tatar Tilinin Anlatmalı Süzlüği,( Red.: Mahmutova L.T., M.G. Möhemmediyev, K.C. Sabirov, ġ.C.Hanbikova), Tataristan Kitap NeĢriyatı, C.I.II.III., 1977.

Tatarsko-Russkiy Slovar’. Tatarça-Rusça Süzlek, (Red. Osmanov M. M.), Akademia Nauk SSSR, Moskva, 1966.

(15)

4

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

TATAR TÜRKLERĠ, TATAR TÜRKÇESĠ, TATARĠSTAN, ATSÖZLERĠ VE ÖZELLĠKLERĠ

2.1. TATAR ADI

―Tatar‖ adı, geçmiĢten günümüze kadar birçok topluluğu adlandırmada kullanılmıĢtır. Tatar etnonimi, kimi zaman Moğol ve Türk kabilelerinin ortak adı, kimi zaman TürkleĢmiĢ Moğolların ya da genel olarak tüm Türklerin adı olarak yabancı halklar tarafından kullanılmıĢtır. Bu yüzden de ―Tatar‖ etnonimi için etimolojik olarak birçok görüĢ bulunmaktadır. Ancak bugün çoğunlukla Tataristan ve Kırım yarımadasında yaĢayan Kıpçak Türkleri adlandırılırken bu ad kullanılmakta;

bu çalıĢmada da Tataristan Tatarlarının atasözleri konu olmaktadır.

Tatar adının, Çinlilerin Moğolları aĢağılamak için kullandıkları Çince Ta-dan veya Da-dan sözünden türediği ve Cengiz Han soyundan gelen Moğol kabilelerinden birine iĢaret ettiği, ancak Cengiz Han’ın 1206 tarihli buyruğundan sonra istila edilen ülkelerdeki bütün halklara Tatar adı verilmesiyle birlikte Tatar sözünün ―istila edilmiĢ bölge halkı‖ anlamında kullanıldığı belirtilmektedir. Altınordu Devletinin kurucusu Batu Han’ın ordusundaki küçük bir grubu oluĢturan Moğol Tatarların 14.

yüzyılda bile Ġdil-Ural Türklerinin Tatar adını benimsemekte isteksiz davrandığı görülmektedir1.

Tatar adının, Hazar, Bulgar, Balkar, Sabir, MiĢer gibi Türkçe bir söz olduğu

―yabancı, baĢka kabileye mensup‖ anlamına gelen Tat kelimesiyle, kiĢi anlamına gelen er sözünün birleĢmesiyle ortaya çıktığı yolunda da bir görüĢ bulunmaktadır2.

Tatar adı eski eserlerimizin çoğunda da geçmektedir. Ġlk olarak karĢımıza Kültigin (doğu ve batı yüzünde) ve Bilge Kağan (doğu yüzünde) yazıtlarında ―Otuz- Tatar‖ ve ―Tokuz Tatar‖ Ģeklinde çıkmıĢtır3. Daha sonra Dede Korkut Hikâyelerinde,

1 Nevzat Özkan, Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002, s. 208

2 Nevzat Özkan, Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002, s. 208.

3 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, 31. Baskı, Boğaziçi Yayınları, Ġstanbul, 1994, s. 2-8-12-34-48.

(16)

5

Kâbusname ve Divanü Lügati’t Türk gibi eski eserlerimizde boy ve kavim ismi olarak yer almıĢtır (KARAHAN 2009: 78-79).

2.2. KAZAN TATARLARI VE TATARĠSTAN

Kazan Tatarları, bugün Rusya Federasyonu içinde yer alan Tataristan Muhtar Cumhuriyetinde yaĢamaktadır. Kuzeyde Kami, Ud ve Viyatka bölgesinden, güneyde Astrahan ve Hazar denizine kadar uzanan Ġdil (Volga) nehrinin orta ve aĢağı mecraları, umumi olarak Ġdil-Ural diye adlandırılan bir bölgedir. Kazan Tatarları, bu bölgenin ilk sakinleri olan Bulgar Türkleri ile doğudan gelen çeĢitli Kıpçak ve diğer Türk unsurlarının kaynaĢıp karıĢmasından doğmuĢ Türklük kolunun devamıdırlar.

Aynı zamanda XII.-XIV. asırlarda hüküm süren Altın Ordu devletinin ve sonra Kazan Hanlığının varisidirler. 1552’de Rus iĢgaline maruz kalmıĢlar; 1917 ihtilalinden sonra yaĢadıkları coğrafya, Tataristan Muhtar Cumhuriyeti, BaĢkurdistan Muhtar Cumhuriyeti ve Batı Sibirya adıyla üçe bölünmüĢtür4.

Ġdil boyunda kurulan Bulgar devletinden baĢlayarak, Altın Ordu ve onun devamı olan hanlıklar içinde, bilhassa Kıpçak Türklerinin karıĢımı halinde olan Tatarlar Rus devletinin bütün gayretlerine rağmen asimile olmamıĢ ve XIX. Asır sonlarında baĢlayan yenileĢme, bir baĢka ifadeyle ―Usûl-i Cedid Hareketi‖ sayesinde burada eskiden beri iyi bildikleri ticaret yolundan elde ettikleri yerli sermayeyi, milli kültüre aktarmıĢlardır. Tatar burjuvazisinin bir baĢarısı halinde cereyan etmiĢ bu yenileĢme hareketi, kendi tabiatı icabı, yeni kurulan Sovyet devleti tarafından bitirilmiĢ ve diğer bütün Türk halklarında olduğu üzere, bu milli ve dini reform (aydınlanma) hareketi, merkezi takibata alınmıĢtır. Bütün zor Ģartlara rağmen Tatar Türkleri, Sovyet devleti içinde bulabildikleri bütün fırsatları kullanarak kimliklerini en azından dil ve edebiyat alanında korumuĢlardır5.

Tatar Türkleri çarlığın son döneminde Rusya Müslümanlarına önderlik etmiĢler ve toplanmasını sağladıkları Rusya Müslümanları kongreleriyle bu toplulukları organize etmiĢlerdir. Ancak destekledikleri Sovyet devriminden umduklarını bulamamıĢlardır. Uzun mücadeleler sonunda 27 Mayıs 1920’de

4 Fatma Özkan, Osmaniye Tatar Ağzı, T.D.K. Yayınları, Ankara 1997, s. 67.

5 Mustafa Öner, Bugünkü Kıpçak Türkçesi, T.D.K. Yayınları, Ankara 1998, s. XXIX.

(17)

6

bugünkü sınırları içinde Rusya Federasyonu’na bağlı bir Tataristan Özerk Cumhuriyeti kurulmuĢtur. Çok zengin bir bölge olan Tataristan’a Sovyet döneminde de yoğun göçler olmuĢ ve özellikle RuslaĢtırma politikası devam etmiĢtir6.

Tatarlar tarihi Ģartların getirdiği zorluklardan (HristiyanlaĢtırma, açlık, sürgün vs.) ötürü, çok geniĢ bir alana dağılmıĢlardır. Bugün de kendi adlarını taĢıyan cumhuriyette toplam nüfuslarının ancak dörtte biri oturur haldedir ve bu Ģartlar altında, Tatar Türklerinin nüfusu da sağlıklı bir Ģekilde tespit edilmiĢ değildir; 1989 sayımına göre Tataristan’da 1.765.404 olan bu sayı, bütün SSCB’de toplam 6.645.588’dir7. Ancak resmi olmayan kaynaklardan bazıları Tatar Türklerinin nüfusunun günümüzde on iki milyon civarında olduğunu bazılarının ise on beĢ milyon olduğunu öne sürmektedir.

Tataristan, Ġdil Nehri havzasının orta kesiminde, Moskova’nın yaklaĢık 700 kilometre doğusunda, 68 bin kilometrekare büyüklüğünde, Ġdil ve Çulım (Kama) nehirlerinin birleĢtiği noktanın çevresinde yer alır. Sınırları ÇuvaĢistan, Mari, Umdurt, BaĢkurdistan Cumhuriyetleri ve Ulyanovsk, Kirov, Orenburg, KuybiĢev (oblast) ile çevrilidir. 53 derece 58 saniye – 56 derece 39 saniye kuzey enlemleri ile 47 derece 15 saniye – 54 derece 18 saniye boylamı arasındadır. Bölgede yaĢayan Tatarlara, Kazan veya Ġdil Tatarları ismi verilir. Bölgenin baĢkenti Kazan’dır8.

2.3. TATAR TÜRKÇESĠ

Kazan-Tatar Türkçesi, Talat Tekin tarafından yapılan tasnif çalıĢmasında

―tawlı‖ grubu içinde yer almıĢtır9. Kazan-Tatar Türkçesi kısaca Tatarca olarak bilinmektedir. Tatarların konuĢtuğu bu dil Rusya’nın orta batısındaki Tataristan ile Batı Sibirya’da, Romanya, Bulgaristan, Türkiye ve Çin’de konuĢulur. BaĢkurt,

6 Nevzat Özkan, Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002, s. 207.

7 Mustafa Öner, Bugünkü Kıpçak Türkçesi, T.D.K. Yayınları, Ankara 1998, s. XXIX.

8 Mehmet Er, Tataristanlı Yazar ve ġair Nekiy Ġsenbet, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Ünv. 2010. s. 6.

9Talat Tekin, ―Türk Dil ve Diyalektlerinin Yeni Bir Tasnifi‖, Makaleler III Çağdaş Türk Dilleri, Ankara 2005, s. 361-386.

(18)

7

MiĢer, Tipter, Nogay gibi birbirine hayli yakın kollara ayrılır. BaĢkurtça ve Nogayca günümüzde ayrı diller sayılır10.

Türkologlar Tatarca’yı lehçeleriyle birlikte Türk dilleri içinde farklı biçimlerde sınıflandırırlar. Radloff, Batı öbeği; Nemeth, Karadeniz ve Volga lehçeleri; Samoyloviç, ―z‖ öbeğinin ―y‖ bölümü; Ligeti, Kıpçak Lehçeleri; Menges, Kuzeybatı ya da Kıpçak öbeği içinde ele alır. Bu sınıflandırmalar arasında yaygın kabul göreni Tatarca’yı Türkçenin Kuzeybatı ya da Kıpçak öbeği içinde ele alanıdır11.

Yaygın bir ağız alanına ve köklü bir yazı dili geçmiĢine sahip olan Tatar Türkçesi, 19. Yüzyılın baĢlarından itibaren eğitim ve öğretim dili olarak da kullanılmaya baĢlamıĢtır. Türk eğitim hayatına uzun yıllar hizmet veren medreseler, Ġdil-Ural bölgesinde çok önemli faaliyetler yürütmüĢtür. Arapça dini ağırlıklı bir eğitim veren medreseler, Ġdil-Ural bölgesinde 19. Yüzyılın baĢlarından itibaren hem eğitim sistemi hem de verdiği bilgilerin niteliği bakımından eleĢtirilmiĢtir. Bu eleĢtiriler yeni eğitim modeli arayıĢlarını da beraberinde getirmiĢtir12.

26 Mart 1870’de Ġlminskiy’in programladığı Ġdil bölgesinin mahalli dillerinde misyonerliğe dayalı bir eğitim vermeyi amaçlayan Rus-Tatar okulları açılmaya baĢlamıĢtır. Bu okullarda Tatar Türkçesi ve Rusça öğretilmiĢ ve Rus dilinde genel bir eğitim verilmiĢtir. Aynı dönemde Gaspıralı Ġsmail’in ilkini 1884’te kurduğu Cedit okulları, Ġdil-Ural bölgesinde de yayılmaya baĢlamıĢtır. Cedit okullarında ilkokul seviyesinde eğitim dili olarak ana dil Ģartı koĢulmuĢtur. Ancak daha sonraki eğitim kademelerinde Rusça zorunlu ders haline getirilmiĢtir. Dini konularla dünyevi konuların dengeli bir müfredat programı içinde iĢlendiği Cedit okulları, eğitim dili olarak Tatar Türkçesinin geliĢmesine büyük katkılarda bulunmuĢtur. 19. yüzyılın sonlarından itibaren Cedit okullarında okutulmak üzere Tatar Türkçesiyle çok sayıda ders kitabı yazılmıĢtır13.

10 Mehmet Er, Tataristanlı Yazar ve ġair Nekiy Ġsenbet, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Ünv. 2010. s. 9.

11 Mehmet Er, Tataristanlı Yazar ve ġair Nekiy Ġsenbet, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Ünv. 2010. s. 9.

12 Nevzat Özkan, Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002, s. 218.

13 Nevzat Özkan, Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002, s. 218.

(19)

8

Tatarca 1927'ye kadar Arap, 1927 ile 1939 yılları arasında da Latin alfabesiyle yazılmıĢtır. 1939’dan baĢlayarak Tatarca Kiril asıllı yeni Tatar alfabesi ile yazılmaktadır14.

2.4. ATASÖZLERĠ VE ÖZELLĠKLERĠ

Atasözleri köklü bir sözlü edebiyat geleneğinin ürünüdür. Yüzlerce hatta binlerce senelik tarih boyunca sözlü gelenek yolu ile kuĢaktan kuĢağa ulaĢan bu sözler, zamanla yapı bakımından kalıplaĢmıĢ, kiliĢelenmiĢ, donmuĢ dokular elde etmiĢlerdir15.

Atasözleri hemen hemen her millette bulunan ulusal varlıklardan biridir.

Atalarımız yaĢadıkları çağın her diliminde temas ettikleri çeĢitli konulardaki olaylardan aldıkları deneyim, gözlem ve tecrübelerini sözle ortaya koymuĢlar. Bu sözler yüzlerce sene boyunca halkın felsefe eleğinde elenmiĢ, toplumca denetlenerek doğruluğu kabul edilip benimsenmiĢ, aynı zamanda anlatım gücü toplumca arttırılmıĢ, cümle yapısı bakımından daha mükemmelleĢtirilerek söylenmesi ve akılda kalması kolaylaĢtırılmıĢ. Bu Ģekilde ortaya çıkan sözler, yavaĢ yavaĢ halk içinde uyulması gereken kural, töre, düstur; yol gösterici, öğüt verici hazır akıllar niteliğine sahip olmuĢlardır16.

Farklı milletlerin ―kanatlı söz‖, ―nasihat‖, ―cevherli söz‖, ―ibret verici söz‖, ―altın söz‖, ―dilin gülzarı‖, ―halk mektebi‖, ―halk hikmeti‖, ―ruhun tabibi‖,

―aklın gözü‖ ve benzeri anlamlar içeren isimler verdiği, bedii sözlü kültür ve edebiyatın bu benzersiz türü, günümüz Türkiye Türkçesinde, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi ―atasözü‖ olarak adlandırılır. Türk dünyasında ise, atasözü karşılığı olarak, Azerbaycan, Afganistan, İran, Suriye ve Irak’ta yaşayan Türkmenlerce

―atalar sözü‖ veya ―eskiler sözü‖ kullanılır. Saha veya Yakutlar, ―hohoono‖, Tobollar, ―takmak‖, Uranhalar, ―ülgercomak‖, Tuvalar, ―Üleger Domaktar‖,

―Çeçen Söster‖, Sagaylar ―takpak‖, Hakaslar ―söspek‖, Hoten civarında ―tabma‖, Kırgız, Kazak, Uygur, Özbek, Karakalpaklar, Kazan Tatarları, Başkurtlar ve Kırım

14 Mehmet Er, Tataristanlı Yazar ve ġair Nekiy Ġsenbet, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Ünv. 2010. s. 9.

15 Ömer Asim Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü I, Ġnkılâp Yayınları, Ġstanbul, 1998, s. 15.

16 Vecihe Hatiboğlu, ―Atasözleri ve Deyimler‖, Türk Dili 152, 1969, s. 468.

(20)

9

Tatarları arasındaysa Arapça kökenli ―makal‖ı, Türkmenistan, Kuzey Afganistan, İran Türkmenleriyse hem ―makal‖ı hem de ―nakıl‖ı, Çuvaşlarsa ―samah‖ı atasözü karşılığında kullanmaktadırlar. Kıbrıs, Rodos, İstanköy, Batı Trakya, Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Dobruca gibi Balkan ve Gagavuz Türkleri de, yukarıda işaret edildiğince Türkiye, Suriye, Irak ve Azerbaycan Türkleri gibi ―atalar‖ veya ―eskiler sözü‖ yahut ―atasözü‖ kelimesini kullanmaktadırlar17.

Atasözlerinin genel özellikleri:

a) Atasözleri kısa ve özlü sözlerdir. Anlatılmak istenen düĢünce, en az sözle ve dolaysız olarak ifade edilir. Kazan Tatar atasözleri de bu genel kuralı sergilemektedir. Örneğin; Her miḫnetněŋ běr reḫetě bula ―Her zahmetin bir rahatı olur‖, Yeşě küp te aḳılı yuḳ ―YaĢı çok ama aklı yok‖, Avırtḳan těşke těl tiye ―Ağrıyan diĢe dil değer‖ vb. gibi.

b) Atasözleri genel bir yargı belirtirler. Atasözleri iĢlediği konuyu genel bir bakıĢ açısıyla ele alır. Örneğin; Başnı měnder astına tıġıp ḳına dönyadan ḳaçıp bulmıy ―BaĢı yastık altına tıkıp dünyadan kaçamazsın‖, Dönya, běr kölděrse, biş yılata ―Dünya bir güldürse, beĢ ağlatır‖, Borınġınıŋ kěşěsě — bu köngěněŋ kěçěsě

―Evvel zamanın insanı — bu zamanın küçüğü‖ vb. gibi.

c) Atasözleri ders ve öğüt verici niteliktedirler18. Uzun gözlem ve denemeler sonucunda sosyal ve toplumsal olayların nasıl meydana geldiğini bildirerek ondan ders çıkarmamızı anlatan sözlerdir. Örneğin; Ġoměr ḳısḳa — ütkerme buşḳa ―Ömür kısa — geçirme boĢuna‖, Dönya ěşěn aḫiretke ḳaldırma ―Dünya iĢini ahirete bırakma‖, Aç küzěŋně — dönya bu! ―Aç gözünü — dünya bu!‖ vb. gibi.

d) Atasözleri tarafsız yargı belirtirler19. Atasözleri zaman zaman yargıçlık görevini üstlenirler ve gerçeği aksettirirler. Örneğin; Kěşěden kölmek — üzěŋe kilmek

―BaĢkasına gülmek, kendine gülmektir‖, Moŋlı kěşě moŋın söylegende, moŋsıznıŋ

17 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 3.

18 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 16

19 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 16

(21)

10

başı avırta ―Kaygılı kiĢi kaygısını söyleyince, kaygısızın baĢını ağrıtır‖, Tedbirěn ḳılalmaġan teḳdiyrge sıltar ―Tedbirini almayan takdire bahane bulur‖ vb. gibi.

e) Atasözleri halk inanıĢlarını yansıtırlar20. Atasözleri geçmiĢte insanların yaĢam Ģekillerini belirleyen inançları bizlere sunarlar. Örneğin; Dönya ěşěn aḫiretke ḳaldırma ―Dünya iĢini ahirete bırakma‖, Běr başḳa ikě yazmış yuḳ ―Bir baĢa iki kader yok‖, Maŋġayġa yazılġan yazmışıŋnı tir bělen sıpırıp töşěrěp bulmıy ―Alnına yazılan yazgını ter ile sıyırıp düĢüremezsin‖ vb. gibi.

f) Atasözleri gelenek ve görenekleri yansıtırlar21. Atasözleri insanlar arasındaki saygı, sevgi, komĢuluk vb. adet haline gelmiĢ davranıĢları bizlere aktarırlar. Örneğin; Babayġa tayaḳ kirek, bebeyge sirtme kirek ―Dedeye sopa gerek, bebeğe salıncak (beĢik) gerek‖, Běr olınıḳın, běr kěçěněkěn tıŋla ―Bir büyüğünü, bir küçüğünü dinle‖, Ḳartı bar öyněŋ kitabı bar ―Ġçinde ihtiyar olan evde kitap vardır‖

vb. gibi.

g) Atasözleri mecazlı bir anlatıma sahiptirler22. Atasözlerini oluĢturan kelimeler bazen gerçek anlamı dıĢında yani mecazi anlamda kullanılmıĢtır. Örneğin;

Dönya basḳıç kěběk: běrev měner, běrev iŋer ―Dünya merdiven gibi: biri biner, biri iner‖, Dönya ikě yaḳlı: ilek yaġı bar, kün yaġı da bar ―Dünya iki taraflı: yazı tarafı da var, tura tarafı da var‖, Dönya faniy, ḳazan kük ḳaynıy ―Dünya fani, kazan gibi kaynıyor‖ vb. gibi.

h) Atasözleri eleĢtireldir. Atasözleri eleĢtirel bir dil kullanarak da ders vermeyi amaçlar. Örneğin; Başnı měnder astına tıġıp ḳına dönyadan ḳaçıp bulmıy

―BaĢı yastık altına tıkıp dünyadan kaçamazsın‖, Yazġı bizgek sıman yabışıp tora

―Ġlkbahar sıtma gibi yapıĢıp durur‖, Kěşěge ülěm tělegençě üzěŋe ġoměr tele

―BaĢkasına ölüm dileyeceğine kendine ömür dile‖ vb. gibi.

20 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 17

21 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 17

22 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 25

(22)

11

ı) Atasözleri gerçeklik ifade ederler. Atasözleri yaĢanmıĢ tecrübelerin yansıması olduğu için tamamen gerçekçidirler. Örneğin; Yeş çaḳta ḳayġı-ḫesret, bulsa da, ciŋěl üte ―Gençlik çağında kaygı-hasret, olsa da tez geçer‖, Ḳartlar ḳara aḳılġa bay, yeşler yaŋa aḳılġa bay ―Ġhtiyarlar el yordamı bakımından zengin, gençler taze akıl bakımından zengin‖, Ḳart-ḳarçıḳ sıylı bula ―Ġhtiyar-yaĢlı kadın ikramlı olur‖ vb. gibi.

i) Atasözleri uzun bir gözlem sonucu ortaya çıkmıĢtır23. Atalarımız bu özlü sözleri meydana çıkarırken tek deneme yanılma yöntemiyle değil de uzun denemeler sonucunda ortaya çıkarmıĢtır. Örneğin; Erlen öněne pěçen-salam küp taşısa, ḳış salḳın bulır ―Köstebek yuvasına yem-saman fazla taĢısa, kıĢ soğuk olur‖, Ürmeküç perevězně küp ürse, yaŋġır bulır ―Örümcek ağını fazla örse, yağmur yağar‖, Kiçěn baḳa ḳıçḳırsa, kön cılı bula ―AkĢamleyin kurbağa ses çıkarsa, hava sıcak olur‖ vb.

gibi.

j) Atasözleri tabiat olaylarının nasıl meydana geldiğini açıklar24. Atalarımız birçok konuda olduğu gibi tabiat olayları hakkındaki tecrübelerini de bizlere aktarmıĢlardır. Örneğin; Yaŋġırlı vaḳıtta ḳuvetlě cil çıḳsa, havalar yaḫşı bulacaġın bělgěrte ―Yağmurlu zamanda kuvvetli rüzgâr esse, havaların güzel olacağına iĢarettir‖, Çıḳ tiz kipse, yaŋġır bulır ―Çiy erken kalksa, yağmur yağar‖, Cil şavlasa, yaŋġır bulır ―Rüzgâr uğuldasa, yağmur yağar‖ vb. gibi.

k) Atasözleri sosyal ve kültürel yapıyı anlatır. Atasözleri kendi döneminin sosyal kültürel yapısı hakkında bilgiler sunar. Örneğin; Maslěnḳada cil-yavım bulsa, ḳaraboday uŋa ―Rusların Mslenitsa bayramında rüzgâr ve yağıĢ olsa, karabuğday bol olur‖, Sěntyabr. Unbişěnde ḳaz oça ḳışlarġa, şalḳan kis bazġa taşlarġa ―Eylülün on beĢinde yaban kazı gider soğuk olan yerlere, Ģalgam kes ambara koymaya‖, Tıçḳan hem yılan yıllarında bal küp bulır ―Sıçan ve Yılan yıllarında bal çok olur‖ vb. gibi.

23 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 16

24 Özkul Çobanoğlu, Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü, Atatürk Kültür Merkezi BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 2004, s. 16

(23)

12

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAZAN-TATAR TÜRKÇESĠNDEKĠ DÜNYA, HAYAT VE TABĠAT KONULU ATASÖZLERĠNĠN METĠN VE ÇEVĠRĠSĠ

3.1. DÖNYA, ĠOMĚR KÖTÜ, YEġEV-ÜLĚM 3.1. DÜNYA, ÖMÜR DĠLEMEK, YAġAM-ÖLÜM

3.1.1. DÖNYA, ĠOMĚR, TORMIġ 3.1.1. DÜNYA, ÖMÜR, YAġAM

14703. Ana sötě bělen kěrmegenně tormıĢ kěrte.

Ana sütü ile girmeyeni hayat girdirir.

14704. BaĢnı taraḳ Ģomartmıy, ġoměr Ģomarta.

BaĢı tarak düzeltmez, ömür düzeltir.

14705. BaĢnı měnder astına tıġıp ḳına dönyadan ḳaçıp bulmıy.

BaĢı yastık altına tıkıp dünyadan kaçamazsın.

14706. Bu dönyanıŋ köyě bar, ḳırıḳ törlě çöyě bar.

Bu dünyanın Ģekli var, kırk türlü çivisi var.

(24)

13 14707. Ġoměr uza, külmek tuza.

Ömür geçer, gömlek eskir.

14708. Ġoměr bit ul küz bělen ḳaĢ arasında.

Ömür ki o göz ile kaĢ arasında.

14709. Ġoměr itü — ilge ḫězmet itü.

YaĢamak — ülkeye hizmet etmektir.

14710. Ġoměr itü uram aĢa kiçü tügěl.

YaĢamak sokağı bir uçtan bir uca geçmek değil.

14711. Ġoměr ḳısḳa — ütkerme buĢḳa.

Ömür kısa — geçirme boĢuna.

14712. Ġoměr ozaḳ, yul yıraḳ.

Ömür uzun, yol uzun.

14713. Ġoměr oçı — küměr.

Ömür baĢı — kömür.

(25)

14

14714. Ġoměr saplayaḳ tügěl, sabınnan tota almassıŋ.

Ömür saplı değil, sapından tutamazsın.

14715. Ġoměrě barnıŋ kürěgě bar.

Ömrü olanın güzelliği var.

14716. Ġoměrsězge ġoměr yalġan bulmıy.

Cansıza ömür yalan gibi görünmez.

14717. Dönya — aḳıllıġa uy, cülerge tuy.

Dünya — akıllıya endiĢe, deliye düğün.

14718. Dönya ayu bělen tutıynı běr çitlěkke tota da yaba.

Dünya ayı ile papağanı aynı kafese tutup kapatıyor.

14719. Dönya basḳıç kěběk: běrev měner, běrev iŋer.

Dünya merdiven gibi: biri biner, biri iner.

14720. Dönya běr aldın, běr artın kürsete.

Dünya bir önünü, bir arkanı gösterir.

(26)

15 14721. Dönya, běr kölděrse, biĢ yılata.

Dünya bir güldürse, beĢ ağlatır.

14722. Dönya bulġaç, ḳaĢıḳ-ayaḳ Ģaltıramıy tormıy.

Dünya olunca, kaĢık ve testi çıngırdamadan durmaz.

14723. Dönya gěl al da göl gěne bulıp tormıy.

Dünyada her zaman her Ģey güzel olmaz.

14724. Dönya ikě yaḳlı: ilek yaġı bar, kün yaġı da bar.

Dünya iki taraflı: yazı tarafı da var, tura tarafı da var.

14725. Dönya — iskě morca: eylene de tötěn ḳaytara.

Dünya — eski baca: çevresi de duman çıkarır.

14726. Dönya ḳama kigennen de üte, ḳarap ḳalġannan da üte.

Dünya kürk giyenden de geçer, bakıp kalandan da geçer.

14727. Dönya — ḳulasa, eylene de běr basa.

Dünya — tekerlek, çevresi de bir basar.

(27)

16 14728. Dönya, ḳıyın bulsa da, aḫiretten küp artıḳ.

Dünya zor olsa da, ahiretten çok fazla.

14729. Dönya kürmi dönya kěĢesě bulmassıŋ.

Dünya görmeyen dünya kiĢisi olmassın.

14730. Dönya — töpsěz derya.

Dünya — dipsiz nehir.

14731. Dönya ul ata ḳazġa da selam birděre.

Dünya oğul baba kaza da selam verdirir.

14732. Dönya faniy, ḳazan kük ḳaynıy.

Dünya fani, kazan gibi kaynıyor.

14733. Dönya faniy, ḫaḳıyḳat baḳıy.

Dünya fani, hakikat baki.

14734. Dönya ěĢěn aḫiretke ḳaldırma.

Dünya iĢini ahirete bırakma.

(28)

17

14735. Dönyada ḳunaḳ bulu yaḫĢı, ḫuca bulu da taġı da yaḫĢı.

Dünya da misafir olmak güzel, ev sahibi olmak da güzel.

14736. Dönyada torsaŋ, torġanıŋnıŋ ězě ḳalsın.

Dünyada kalsan, kaldığının izi kalsın.

14737. Dönyada toru öçěn dönyanıŋ üzěnnen sabaḳ alu kirek.

Dünyada durmak için dünyadan ders almak gerek.

14738. Dönyanı běryulı ḳoçaḳlap bulmıy.

Dünyayı hemen kucaklamak olmaz.

14739. Dönyanı ḳusaŋ — ḳaçar, ḳaçsaŋ — ḳuvar.

Dünyayı kovsan — kaçar, kaçsan — kovar.

14740. Dönyanıŋ un miḫnetěne běr Ģatlıḳ.

Dünyanın on zahmeti bir güzellik.

14741. Dönyanıŋ cefası cöp, vafası taḳ.

Dünyanın cefası çift, vefası tek.

(29)

18

14742. Dönya — cayı bělen, ḳoymaḳ — mayı bělen.

Dünya — kendi zamanı ile, gözleme — yağı ile.

14743. Ġděl sudan tuymas, edem ġoměrden tuymas.

Ġdil suya doymaz, insanoğlu ömre doymaz.

14744. KěĢěně kěĢě öyretse, běr kěĢěně öyretěrge ḳırıḳ yıl kirek bulır idě — dönya üzě öyrete.

Ġnsanı insan eğitse, bir insanı eğitmeye kırk gerekdi — dünya kendi eğitir.

14745. KěĢěně ḫelfe öyrete, ḫelfeden bigrek dönya öyrete.

Ġnsanı öğretmen eğitir, öğretmenden önce dünya eğitir.

14746. Können kön üte, können ġoměr üte.

Günden gün geçer, günden ömür geçer.

14747. Tarġa tar dönya, kiŋge kiŋ dönya.

Dara dar dünya, geniĢe geniĢ dünya.

14748. Tora bělseŋ — tormıĢ, tora bělmeseŋ — dönyasın ormıĢ.

Durabilen — durmuĢ, duramayan — dünyasını vurmuĢ.

(30)

19 14749. TormıĢ, bik tigězlense, běr cirěnnen kitěle.

YaĢam, çok fazla düzelse, bir yerinden kırılır.

14750. TormıĢ tozlı su kěběk: ěçken sayın ěçesě kile.

Hayat tuzlu su gibi: içtikçe içesi gelir.

14751. TormıĢ öyrete, öyrenmeseŋ köyrete.

Hayat öğretir, öğrenmesen tutuĢturur.

14752. TormıĢnı niçěk baĢlasaŋ, Ģul yul bělen kiter.

Hayata nasıl baĢlasan, öyle gider.

14753. Ěne tiĢěgěnnen ḳaravçıġa dönya belekey.

Ġğne deliğinden bakana dünya küçücük.

14754. ĚĢsěz ġoměr — utsız küměr.

ĠĢsiz dünya — ateĢsiz kömür.

14755. Ütken ġoměr — aḳḳan su.

GeçmiĢ ömür — akmıĢ su.

(31)

20

14756. Ütken ġoměr, ḳalġan ḫetěr satıp alıym diseŋ tabılmıy.

GeçmiĢ ömür, kalan hatırı satıp alayım desen bulunmaz.

14757. Ütken ġoměr — süngen küměr.

GeçmiĢ ömür, sönmüĢ kömür.

14758. Üte ġoměr, ġamel yuḳ, tartıp alır emel yuk.

Fazla ömür, amel yok, çekip alır çare yok.

14759. Herkěmněŋ tormıĢtan ölěĢě bar, alası köměĢě bar.

Herkesin hayattan payı var, alacağı gümüĢü var.

14760. Aldı ḳoyma, artı dönya.

Önü duvar, arkası dünya.

14761. Aç küzěŋně — dönya bu!

Aç gözünü — dünya bu!

14762. Aŋa ikě dönya — běr kendi.

Ona iki dünya — biri kendi.

(32)

21

14763. Ġoměrěŋ uzġan yuḳ, külmegěŋ tuzġan yuḳ.

Ömrün geçmiĢ boĢ, gömleğin yıpranmıĢ boĢ.

14764. Dönya buĢ ḳalmasın dip tuġan.

Dünya boĢ kalmasın diyip doğmuĢ.

14765. Dönya ḳırmazin, diŋgěz tubıḳtan.

Dünya kırmızı çuha, bolluk topuktan.

14766. Dönyanıŋ açısın-töçěsěn tatıġan kěĢě.

Dünyanın acısını-tatlısını tatmıĢ kiĢi.

14767. Ġkě dönya — běr aḳça.

Ġki dünya — bir akçe.

14768. Ġkě dönya — běr ḳıyar.

Ġki dünya — bir hıyar.

14769. Ġkě dönya — běr morca, tötěně ḳaytmasa yarıy.

Ġki dünya — bir baca, dumanı çıkmasa olur.

(33)

22

14770. Ġkě dönya — běr morca, tötěně öyge kěrmi, küzlerěn eçěttěrmi.

Ġki dünya — bir baca, dumanı eve girmiyor, gözlerini acıtır mı?

14771. Ġkě dönya — běr, urtası ḳamır.

Ġki dünya — bir, ortası hamur.

14772. Ġkě dönyadan buĢ ḳalġan.

Ġki dünyadan boĢ kalan.

14773. TormıĢ arbasına cigělü.

Hayat arabasına koĢulur.

14774. Ey dönya, buyalġan yonga, buyalsa idě mamıḳḳa, reḫet bulır idě ḫalıḳḳa.

Ah dünya, boyanmıĢ yonga, boyansaydı pamuğa, rahat olurdu halka.

14775. Ey dönya! Ḳaya soŋ cılı oya?

Ah dünya! Nerde son sıcak yuva?

(34)

23

3.1.2. REḪET-MĠḪNET, ġATLIḲ-ḲAYĠI, BEḪĚT, YAZMIġ, BELA-ḲAZA, YILAV-KÖLÜ

3.1.2. RAHAT-ZAHMET, SEVĠNÇ-KAYGI, BAHT, KADER, BELA-KAZA, AĞLAMA-GÜLME

14776. Avır tormıĢ kěĢěně tilměrte, ciŋěl tormıĢ kěĢěně tilěrte.

Ağır yaĢam insana acı çektirir, hafif yaĢam insanı delirtir.

14777. Avırlıḳ kürmi ciŋěllěk bulmıy.

Zorluk görmeyen kolaylık bulmaz.

14778. Avırlıḳ kürmegen reḫetně bělmi.

Zorluk görmeyen rahatı bilmez.

14779. Aġaçsız urman yuḳ, nujasız dönya yuḳ.

Ağaçsız orman yok, sıkıntısız dünya yok.

14780. Az ḳayġını aĢ basar, küp ḳayġını dus basar.

Az kaygıyı yemek bastırır, fazla kaygıyı dost bastırır.

14781. Azapnı tavġa birgenner — kütermegen, annarı kěĢěge birgenner — kütergen.

Azabı dağa vermiĢler — kaldıramamıĢ, sonra insana vermiĢler — kaldırmıĢ.

(35)

24 14782. Azapsız kilgen reḫet tozsız aĢ kěběk.

Eziyetsiz gelen rahat tuzsuz aĢ gibi.

14783. Altın — utta, kěĢě avırlıḳ kilgende sınala.

Altın — ateĢte, insan zorluk gelince sınanır.

14784. Aptıraġan — atasınıŋ saḳalı bělen uynar.

ġaĢkın — babasının sakalı ile oynar.

14785. Aptıraġan, yödegen, miçke artın těregen.

ġaĢkın, yorulmuĢ, sobaya arkası dönük dururmuĢ.

14786. Aptıraġan kěĢě ḳolaġın kisken pěsi kěběk.

ġaĢkın kiĢi kulağı kesilmiĢ kedi gibi.

14787. Aptıraġan yılar, üte aptıraġan köler.

ġaĢkın ağlar, aĢırı ĢaĢkın güler.

14788. Aptırasaŋ aptıra, nuja yuḳnı taptıra.

ġaĢırırsan acizleĢtirir, sıkıntı yoku buldurur.

(36)

25 14789. AptıraĢ bělen yödeĢ kěrgenner, di, öydeĢ.

ġaĢkınlık ile yorgun düĢenler, derler, ev arkadaĢı.

14790. Artıḳ Ģatlıḳ saġıĢ kitěrěr.

Gereğinden fazla sevinç keder getirir.

14791. Asılırġa yazġan suda batmas.

Doğruyu yazan suda batmaz.

14792. AĢaġannan mal bětmes, ḳaza kilse, mal citmes.

Yiyenden mal bitmez, kaza olsa, mal gitmez.

14793. Baram digen bara almaġan, ḳalam digen ḳala almaġan.

Gideyim diyen gidememiĢ, kalayım diyen kalamamıĢ.

14794. Barġa bela kürěnmes.

Var olana bela görünmez.

14795. Barmam digen cirge barırsın, uylamaġan cirde ḳalırsın.

Gitmem dediğin yere gidersin, düĢünmediğin yerde kalırsın.

(37)

26

14796. BaĢḳa bela kildě dip, baĢnı taĢḳa orıp bulmıy, orsaŋ da taĢ yarılmıy, baĢ yarıla.

BaĢa bela geldi deyip, baĢı taĢa vurmak olmaz, vursan da taĢ kırılmaz, baĢ kırılır.

14797. Běr baĢḳa ikě yazmıĢ yuḳ.

Bir baĢa iki kader yok.

14798. Běr beḫětěŋ bulmasa, Ḳıtayġa barsaŋ da, çey ěçe almassıŋ.

Bahtın olmasa, Çine gitsen de, çay içemezsin.

14799. Běr kirek taġın kirek.

Bir gerek yine gerek.

14800. Běrev yılıy ḳayġıdan, běrev yılıy Ģatlıḳtan.

Biri ağlıyor üzüntüden, biri ağlıyor sevinçten.

14801. Běrevge yazġan ikěnçěge bulmıy.

Birisine yazılan diğerine olmaz.

14802. Běrevge yazmıĢ — ana, běrevge běr ḳayġı.

Birine kader — ana, birine bir kaygı.

(38)

27 14803. Běrevde běr ḳayġı, běrevde běr ḳayġı.

Birinde bir kaygı, birinde bir kaygı.

14804. Běrevněŋ beḫětěne taĢ yomĢıy, běrevněŋ beḫětěne may ḳata.

Birsinin bahtına taĢ yumuĢar, birisinin bahtına yağ katılaĢır.

14805. Běterge beḫět kirekmi.

Bitene baht gerekmez.

14806. Borçulını borça aĢar.

Sıkıntısı olanı pire yer.

14807. Bulaçaḳḳa kilgende Bolamıḳḳa těĢ sına.

Olacak olduğunda Bulamaç’a diĢ kırılır.

14808. Bela aġaç baĢınnan yörmi, edem baĢınnan yöri.

Bela ağaç tepesinden çıkmaz, insan baĢından çıkar.

14809. Bela aldan seġatěn eytěp kilmi.

Bela önceden saatini söyleyip gelmez.

(39)

28 14810. Bela anası buvaz.

Belanın anası gebe.

14811. Bela ayaḳ astında yöri.

Bela ayak altında yürür.

14812. Bela baĢı běr aḳça, aḳtıġınnan měŋ aḳça.

Bela baĢında bir akçe, en sonunda bin akçe.

14813. Bela beḫetten tizrek yöri.

Bela bahttan daha hızlı yürür.

14814. Bela kilse Ģapırılıp kile.

Bela gelse bağırıp gelir.

14815. Bela taĢtan yörmi, baĢtan yöri.

Bela taĢtan yürümez, baĢtan yürür.

14816. Bela yalġız yörmi, beḫět iĢlě kilmi.

Bela yalnız yürümez, baht kalabalık gelmez.

(40)

29 14817. Beladen ḳurıḳḳan kěĢěněŋ reḫetě bulmıy.

Beladan korkan kiĢinin rahatı olmaz.

14818. Belalě cirge basma, basasıŋ iken ḳaçma.

Belalı yere basma, bastıysan kaçma.

14819. Belaně ḳayġırıp ciŋmiler.

Belayı endiĢelenip yenemezler.

14820. Belasě artınnan ḳazası iyere.

Belası ardından kazası izler.

14821. Belekey meĢeḳatten ḳaçḳan — zurısına ḳapḳan.

Küçücük zorluktan kaçan — büyüğüne yakalanmıĢ.

14822. Beḫět baĢı — tevfıyḳ.

Bahtın baĢı — edep.

14823. Beḫět, běr kilse, aldı bělen de, artı bělen de kile.

Baht bir gelse, önü ile arkası ile gelir.

(41)

30

14824. Beḫět bulsa, taliyġ kirekmi; meḫebbet bulsa, maturlıḳ kirekmi.

Baht olsa, talih gerekmez; sevgi olsa güzellik gerekmez.

14825. Beḫět iĢěkten kěrse, yuḳlıḳ morcadan çıġar.

Baht kapıdan girse, yokluk bacadan çıkar.

14826. Beḫět ḳazıḳ baĢında ělěněp tormıy.

Baht kazık baĢında bağlı durmaz.

14827. Beḫět kilgende cěp bělen tartsaŋ da kile, kitkende arḳan bělen beyleseŋ de tormıy.

Baht gelince iple çeksen de gelir, gidince kement ile bağlasan da durmaz.

14828. Beḫět ḳoĢı ḳunġanda bělěnmi, oçḳanda bělěne.

Talih kuĢu konunca bilinmez, uçup gidince bilinir.

14829. Beḫět maturlıḳḳa ḳaramıy.

Baht güzelliğe bakmaz.

14830. Beḫět milěge de tiya, tilěge de tiya.

Baht mala da değer, dile de değer.

(42)

31 14831. Beḫět pıyala kěběk: saḳlamasaŋ tiz vatıla.

Baht cam gibi: korumazsan erken kırılır.

14832. Beḫět tělekte tügěl, bělekte hem yörekte.

Baht istekte değil, bilekte ve yürekte.

14833. Beḫět terezeden ḳarıy, ḳayġı iĢěkten kěre.

Baht pencereden bakar, kaygı kapıdan girer.

14834. Beḫět teḫětke měnděre, beḫět teḫětten töĢěre.

Baht tahta çıkarır, baht tahttan indirir.

14835. Beḫět teḫětte tügěl.

Baht tahtta değildir.

14836. Beḫět üzě kilmi, iyerěp te yörmi — anı ězlep tabalar.

Baht kendi gelmez, peĢine takılıp ta yürümez — onu arayıp bulurlar.

14837. Beḫět cirden çıḳmas, tirden çıġar.

Baht yerden çıkmaz, terden çıkar.

(43)

32

14838. Beḫětě ḳaranıŋ Bolamıḳtan těĢě sınar, balasına ḳaramıḳ çıġar.

Bahtı karanın Bulamaç’tan diĢi kırılır, çocuğunda karamık25 çıkar.

14839. Beḫětěn, běr alġa kitse, tavġa taba da tegeri.

Bahtın bir öne gitse, dağa doğru da yuvarlanır.

14840. Beḫětěn bulmasa, tapḳan altınıŋ da baḳırġa eylene.

Bahtın olmasa, bulduğun altının da bakıra döner.

14841. Beḫětěŋ bulsa, alaĢaŋ ḳolınlıy.

Bahtın olsa, aygırın tay doğurur.

14842. Beḫětke ıĢanma, beḫětsězlěkten ḳurıḳma.

Bahta güvenme, bahtsızlıktan korkma.

14843. Beḫětlě bulu öçěn selametlěk, aḳıl, saf küŋěl kirek.

Bahtlı olmak için sağlık, akıl, saf gönül gerek.

14844. Beḫětlě çaġında belaŋně uyla, danlı çaġında ḫurlıġıŋnan ḳurıḳ.

Bahtlı iken belanı düĢün, ünlü iken eksiklerinden kork.

25 Karamık: Kara lekeler yapan hastalık.

(44)

33 14845. Beḫětlěge cil arḳan.

Bahtlıya yel arkadan esen rüzgâr.

14846. Beḫětlěler iĢek měnse, at bulır.

Bahtlılar eĢeğe binse, at olur.

14847. Beḫětlěler seġatke ḳaramıy.

Bahtlılar saate bakmaz.

14848. Beḫětlěně söyliler, beḫětsězně jelliler.

Bahtlıya söylerler, bahtsıza acırlar.

14849. Beḫětlěněŋ köymesě ḳorıdan yöri.

Bahtlının kayığı kurak yerde de yürür.

14850. Beḫětlěněŋ eteçě de kükey sala.

Bahtlının horozu da yumurtlar.

14851. Beḫětně aḳçaġa satıp alıp bulmıy.

Bahtı paraya satıp almak olmaz.

(45)

34 14852. Beḫětsěz boday ikken — arpa çıḳḳan.

Bahtsız buğday ekmiĢ — arpa çıkmıĢ.

14853. Beḫětsězge — vaḳıtsız.

Bahtsıza — vakitsiz.

14854. Beḫětsězge, ěrěmçěk aĢasa da, ḳılçıḳ ělege.

Bahtsıza, lor yese de, kılçık çıkar.

14855. Beḫětsězně at östěnde ět talar.

Bahtsıza at üstünde köpek saldırır.

14856. Beḫětsězněŋ itegěne boday salsaŋ, ḳarġa çüpler.

Bahtsızın botuna buğday koysan, karga yer.

14857. Bendeněŋ beḫětě alġa kitkende ḳulına tufraḳ alsa — altın bula.

Kölenin bahtı öne gidince eline toprak alsa — altın olur.

14858. Bötěnley kölěp bětěrme, beyremde kölerge de ḳalsın.

Sonuna kadar gülüp bitirme, bayramda gülmeye de kalsın.

(46)

35 14859. Bügěn kölersěŋ, irtege yılarsıŋ.

Bugün gülersen, ertesi gün ağlarsın.

14860. Gěl kölgen kěĢěněŋ ěçěŋde ni barın bělü çitěn.

Her zaman gülen kiĢinin içinde ne olduğunu bilmek zordur.

14861. Yılaġannan sorama, yılmayġannan sora.

Ağlayandan isteme, ağlamayandan iste.

14862. Yılaġannıŋ běr ḳayġısı, kölgenněŋ — biĢ.

Ağlayanın bir kaygısı, gülenin — beĢ.

14863. Yılay — köçsězlěk bilgěsě.

Ağlamak — güçsüzlük belirtisi.

14864. Ġgěn _ igěn ikkenge, reḫet — miḫnet çikkenge.

Ekin — ekin ekince, rahat — eziyet çekince.

14865. Ġkě ḳayġını běr sarayġa yapmıylar.

Ġki kaygıyı bir saraya kapatmazlar.

(47)

36 14866. Ġkě reḫet běrge bulmıy.

Ġki rahat birlikte olmaz.

14867. Ġmgek ayaḳ astınnan çıġar.

Bela ayak altından çıkar.

14868. Ġrtege ḳayġı kitěreçek Ģatlıḳnıŋ meġnesě yuḳ.

Gelecekte kaygı getirecek mutluluğun önemi yok.

14869. Ġrtege ḳalġan ḳazadan ḳurıḳma.

Yarına kalan kazadan korkma.

14870. Ġrten kölseŋ kěĢěden, kiç kölerler üzěŋnen.

Erken gülsen kiĢiden, akĢam gülerler kendiliğinden.

14871. Ġskě ḫesret öçěn yaŋadan küz yeĢě aġızu aḳıllılıḳ tügěl.

Eski üzüntü için yeniden gözyaĢı akıtmak akıllılık değil.

14872. Ġsep isepně basa.

Hesap hesabı basar.

(48)

37 14873. Yögěrgenněkě tügěl, boyıġannıḳı.

KoĢanı değil, buyuranı.

14874. Ḳayınsar töběnde ḳar bulmas, ḳayġılı yörekte may bulmas.

Kayınlık dibinde kar olmaz, kaygılı yürekte yağ olmaz.

14875. Ḳaza citse, ciŋ ěçěnde ḳul sınar.

Kaza gitse, elbisenin içinde kol kırılır.

14876. Ḳazanıŋ artı ḫeyěrlě bulsın.

Kazanın arkası hayırlı olsun.

14877. Ḳayġı bělen tanıĢmıy torıp Ģatlıḳnı tanıp bulmıy.

Kaygı ile tanıĢmayan mutluluğu tanıyamaz.

14878. Ḳayġı bolıt tügěl: anı cil bělen ḳuyıp bulmıy.

Kaygı bulut değil: onu yel ile yerleĢtiremezsin.

14879. Ḳayġı irně ḳartayta, saġıĢ irně sarġayta.

Kaygı erkeği yaĢlandırır, özlem erkeği soldurur.

(49)

38

14880. Ḳayġı ḳayġıġa oḫĢamıy, ḳayġı urını buĢamıy.

Kaygı kaygıya benzemez, kaygı meydanı boĢaltmaz.

14881. — Ḳayġı, ḳaya barasıŋ? — Ḳartaytırġa baramın. — SaġıĢ, ḳaya barasıŋ?

— Sarġaytırġa baramın.

— Kaygı, nereye gidersin? — YaĢlandırmaya giderim. — Özlem, nereye gidersin?

— Soldurmaya giderim.

14882. Ḳayġı küzge kürěnmi, lekin tınıç yoḳlatmıy.

Kaygı göze görünmez, lakin rahatça uyutmaz.

14883. Ḳayġı — küzden, ḳaher — yözden bělěne.

Kaygı — gözden, kahır — yüzden bilinir.

14884. Ḳayġı kürmi yěgět ir bulmıy.

Kaygı görmeyen yiğit erkek olmaz.

14885. Ḳayġı çüpresěz ḳabara.

Kaygı mayasız kabarır.

(50)

39 14886. Ḳayġı yuḳtan ḳayġıdır ḳayınana ḳayġısı.

BoĢuna kaygıdır kaynana kaygısı.

14887. Ḳayġı ügěz tügěl, ükěrěp kilmi.

Kaygı öküz değil, böğürerek gelmez.

14888. Ḳayġıdan soŋ ḳuvanıç yaḫĢı, ḳuvanıçtan soŋ ḳayġı yaman.

Kaygıdan sonra sevinç iyi, sevinçten sonra kaygı kötüdür.

14889. Ḳayġını ġayretlě ciŋe.

Kaygıyı güçlü yener.

14890. Ḳayġını ḳayġı kürgenge söyle.

Kaygıyı kaygı görene söyle.

14891. Ḳayġını ḳoçaḳlap torıp bulmıy.

Kaygıyı kucaklamak olmaz.

14892. Ḳayġırıp ḳala ḳoymassıŋ.

Kaygılanıp kaleyi Ģekillendiremezsin.

(51)

40 14893. Ḳayġısız ḳara suġa siměrěr.

Kaygısız kirli suya semirir.

14894. Ḳayġısız — ḳoyı suvı ěçěp te tazara.

Kaygısız — kuyu suyu içip güçlenir.

14895. Ḳaya barsaŋ da, üzěŋe yazġan üzěŋe bulır.

Nereye gitsen de, sana yazılan sana olur.

14896. KěĢě beḫětěne kěĢě kěrmi.

Ġnsanın bahtına baĢkası girmez.

14897. KěĢě ḳazasına kölme, üzěŋněkě tütelde.

BaĢkasının kazasına gülme, kendisininki meyve sebze tarhında.

14898. KěĢě ḳayġısı yıraḳta, üz ḳayġıŋ yörekte.

BaĢkasının kaygısı uzakta, kendi kaygın yürekte.

14899. KěĢě ḳayġısı kěĢěge irte kere, kiç çıġa.

Ġnsan kaygısı kiĢiye erken girer, geç çıkar.

(52)

41 14900. KěĢě ḳayġısı — töĢten soŋ.

Ġnsan kaygısı — öğleden sonra.

14901. KěĢě kölkěsě kěĢěden köler.

Ġnsan maskarası baĢkasına güler.

14902. KěĢě yeĢě yıraḳ cibermes.

KiĢi yaĢı uzak bırakmaz.

14903. KěĢěge açḳan ḳayġı — yartı ḳayġı.

BaĢkasına çıkan kaygı — yarı kaygı.

14904. KěĢěden kěĢě kim bulmas, beḫětlerě tiŋ bulmas.

Ġnsana insan kötü olmaz, bahtları eĢit olmaz.

14905. KěĢěden kölgençě, üzěŋně közgěden ḳara.

BaĢkasına gülünce, kendine aynadan bak.

14906. KěĢěden kölme — üz baĢıŋa kilmese, balalarıŋa kilěr.

BaĢkasına gülme — senin baĢına gelmezse, çocuklarının baĢına gelir.

(53)

42 14907. KěĢěden kölmek — üzěŋe kilmek.

BaĢkasına gülmek, kendine gelmek.

14908. KěĢěně ěĢ ḳartaytmıy, ġam ḳartayta.

Ġnsanı iĢ yaĢlandırmaz, dert yaĢlandırır.

14909. Kilesě ḳaza bulsa, kürěr küzěŋ kürmes bulır, iĢětěr ḳolaġıŋ iĢětmes bulır.

Olacak kaza olsa, gören gözün görmez, iĢiten kulağın iĢitmez.

14910. Kirek taptıra, ět urınına çaptıra.

Gerekli olanı çok isteyen, köpek dövüĢüne koĢturur.

14911. Kirek tirekně yıġa.

Gerekli olan kavak ağacını yıkar.

14912. Ḳıyın bulġanda da ḳıyıḳ bulma.

Zor olunca da eğri olma.

14913. Kölgen avız kürěklě, yılaġan avız yırıḳ.

Gülen ağız zarif, ağlayan ağız yırtık.

(54)

43 14914. Kölḳe kěĢě kölden kümeç pěĢěrěr.

Gülen kiĢi külden ekmek piĢirir.

14915. Kölkě kölkě tudırır, ḳayġı ḳayġı tudırır.

Gülme gülüĢ doğurur, kaygı kaygı doğurur.

14916. Kölkě köle kilěr, artıŋnan ḳuva kilěr.

GülüĢ güler gelir, ardından devam eder gelir.

14917. Kölkě küp bulsa, küŋěl siměre.

GülüĢ çok olsa, gönül yağ bağlar.

14918. Kölme kěĢěden, kölseŋ köl üzěŋ iĢěden.

Gülme baĢkasına, gülsen de kendini bilerek gül.

14919. Köye kiyěmně aĢıy, köyěněç kěĢěně aĢıy.

Güve giyimi yer, dert kiĢiyi yer.

14920. Küz yeĢě cirge tamsa da kipmi.

GözyaĢı yere damlasa da kurumaz.

(55)

44 14921. Küp kölgen běr yılar.

Çok gülen bir ağlar.

14922. Küp kölüçě üzě kölkě.

Çok gülene kendi gülünç.

14923. Küresě — küz yomdıra.

Görecek — göz yumdurur.

14924. Küresěge üzěŋ barıp kěresěŋ.

Olacağı varsa kendin gidip girersin.

14925. Küresěně kürmi, gürge kěrěp bulmıy.

Olacağı yoksa, mezara girilmez.

14926. Küresěŋ bulsa, kürke talap ütěrěr.

Olacağı varsa, hindi saldırıp öldürür.

14927. Küresěŋ bulsa, tigěz cirde abınırsıŋ.

Olacağı varsa, düz yerde tökezlersin.

(56)

45

14928. Küreçegěŋ bulsa, pima kigende ayaġıŋ sınar.

Olacağı varsa, ayakkabı giyerken ayağın kırılır.

14929. Küŋělsězden kölkě çıḳmas.

Gönülsüzden gülüĢ çıkmaz.

14930. Maŋġayġa yazılġan yazmıĢıŋnı tir bělen sıpırıp töĢěrěp bulmıy.

Alnına yazılan yazgını ter ile sıyırıp düĢüremezsin.

14931. Měŋ teŋkelěk malıŋ bulġançı běr teŋkelěk beḫětěŋ bulsın.

Bin akçelik malın olacağına bir akçelik bahtın olsun.

14932. Min ḳılam utız, yazmıĢ ḳıla tuġız.

Ben yaparım otuz, kader yapar dokuz.

14933. Miḫnet kürmegen reḫetně de tanımıy.

Zahmet görmeyen rahatı da görmez.

14934. Miḫnet çigěp tapḳan běr teŋke tigěn kilgen ḳaznadan yaḫĢıraḳ.

Zahmet çekip kazandığı bir akçe zahmetsiz gelen zenginlikten daha iyidir.

(57)

46

14935. Miḫnetsěz tapḳan aĢtan miḫnette tapḳan taĢ yaḫĢı.

Zahmetsiz bulduğu aĢtan zahmetle bulduğu taĢ daha iyi.

14936. Miḫnetten ḳurḳıp torudan anı tatu artıġraḳ.

Zahmetten korkup durmakdan onu tatmak daha gereksiz.

14937. Moŋlı kěĢě moŋın söylegende, moŋsıznıŋ baĢı avırta.

Kaygılı kiĢi kaygısını söyleyince, kaygısızın baĢını ağrıtır.

14938. Nuja artınnan nuja, dönyalar Ģulay uza.

Yoksulluk ardından yoksulluk, dünyalar böyle geçer.

14939. Nuja běr kěĢěde gěne tormıy.

Yoksulluk bir kiĢide durmaz.

14940. Nuja pěçen aĢata.

Yoksulluk ot yedirir.

14941. Nuja yuḳnı taptıra, barnı sattıra.

Yoksulluk yoku buldurur, varı sattırır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kutulardaki hayvan sayılarının onluk, birliklerini ve sayılarını altlarındaki tablolarda gösterin.. Hazırlayan: Yunus KÜLCÜ Onluk Birlik Çalışmaları

Fakat mecmua içinde bir mukataa kaydında H.1068 (M. 1658) tarihi geçmektedir. Hazai makalesinde yazmanın tahmini olarak 1689 ile 1728 tarihleri arasında yazılmış

Yarım hekim candan eder, yarım………..dinden eder.. Kaçan balık büyük

Derleme ürününü; kaynak kişi, tarih, yer bilgileri eksik (o dönemde bilim- sel derleme yöntem ve tekniklerinin bilinmemesi normal) sözlerden bir bölümünü seçip içinde en

Eserin son bölümü Atasözleri’ne ayrıl- mıştır (s. Bu bölümde sosyal tecrübelerin olgunlaştırdığı değerli atasözleri yer almış bulunmaktadır. Sa- yın

Çok sevdiğimiz ve saydığımız ek­ selansımızın petrikhanemizi bu tari­ hî ziyareti ile çok senelerdcnbcri, asırlardanbatri diyebilirim, besledi - ğimiz» arzu

1110 yıllarında ikinci bir restorasyon daha geçiren HORA MANASTIRI'na, KOMNENOS'un ka­ yınvalidesi MARİA VOUKAS tara­ fından bugün herbiri birer tarihî sa­ nat

Öğrenen organizasyonlarda örgüt kültürünün belirlenmesinde örgüt içi bütünleşmeyi etkileyen unsurlar olarak belirlenen liderlik tarzı, iletişim sistemi,