• Sonuç bulunamadı

NEDEN ESK‹ ANT‹B‹YOT‹KLERDEN VAZGEÇEM‹YORUZ ?Sercan ULUSOY

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "NEDEN ESK‹ ANT‹B‹YOT‹KLERDEN VAZGEÇEM‹YORUZ ?Sercan ULUSOY"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET

Antibiyotikler infeksiyon hastal›klar›n›n tedavisinde yaklafl›k 70 y›ld›r kullan›lmaktad›r. Bu süre içerisinde çok say›da de¤iflik antibiyotikler klinik kullan›ma girmiflse de, bunlar›n birço¤unun günümüzdeki kullan›m alanlar› azalm›flt›r. Ancak, daha iyi özelliklere ve yayg›n kullan›m alan›na sahip olan birçok yeni antibiyoti¤in sentezlenmesine ra¤men eski antibiyotik- lerden günümüzde hâlâ yararlanabilmekteyiz. Bu makalede eski antibiyotiklerin günümüzde kullan›labilmelerine olanak sa¤- layan faktörler gözden geçirilmifltir.

Anahtar sözcükler: eski antibiyotik, yeni kullan›m

SUMMARY

Why We Cannot Abandon Old Antibiotics ?

Antibotics have been used for the treatment of infectious diseases for approximately 70 years. Although during this pe- riod plenty of antibiotics have entered daily practice, at the present time consumption of many of them decreased. Despite se- veral antibiotics with better properties and wider indications are synhetized, we still utilize old antibiotics. In this article fac- tors associated with utilization of old antibiotics at the present time are reviewed.

Keywords: old antibiotic, new usage

Antibiyotikler, modern infeksiyon hasta- l›klar› ça¤›n›n en önemli araçlar›d›r. 1936 y›l›n- da sulfonamitlerle bafllayan antibiyotik ça¤›, 1940’l› y›llar›n bafl›nda penisilinin klinik kulla- n›ma girmesiyle büyük bir ivme kazanm›fl, da- ha sonraki y›llarda birbiri ard›na sefalosporinle- rin, kloramfenikolün, tetrasiklinlerin, aminogli- kozitlerin, makrolitlerin, glikopeptitlerin, kino- lonlar›n devreye girmesiyle 1970’li y›llara kadar çok dinamik bir süreç yaflanm›flt›r(4).

Yaklafl›k 30 y›ll›k süreçte k›sa aral›klarla kullan›ma giren bu antibiyotiklere dikkat edile- cek olursa, hemen tümünün farkl› gruplar ol- duklar›, tamamen farkl› etki mekanizmalar›na sahip olduklar› gözlenmektedir. Yine 1970’li y›l- lara kadar, bu antibiyotiklerin infeksiyon hasta- l›klar› alan›nda hemen tüm sorunlar›n çözü- münde yeterli olduklar›, baz› direnç problemle- ri olsa da, bir çok infeksiyonun tedavisinde ba- flar›yla kullan›ld›klar› bilinmektedir. Ancak, bu y›llardan itibaren bakterilerde direnç sorunlar›- n›n artmas› ve bu antibiyotiklerin tedavide ye-

tersiz kalabilmelerine ba¤l› olarak, yeni antibi- yotiklerin sentezlenmesi gereklili¤i gündeme gelmifltir. Gerçekten çok say›da antibiyotik sen- tezlenip kullan›ma girmesine karfl›n, bunlar›n da k›sa sürede ayni sorunlara tak›ld›¤› gözlen- mifltir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, ye- ni sentezlenen antibiyotiklerin asl›nda yeni ve farkl› grup antibiyotikler olmay›p, var olan gruplarda yap›lan modifikasyonlarla ayn› grup- tan yeni üyeler elde edilmesidir(5). Zira, temel çekirdekte yap›lan modifikasyonlar yeni mole- küle farkl› özellikler kazand›rsa da, antibiyoti-

¤in etki mekanizmas› de¤iflmedi¤inden, direnç mekanizmalar› da de¤iflmemekte ve bakteriler yeni ama farkl› bir etki mekanizmas›na sahip ol- mayan bu antibiyotiklere de çok çabuk direnç gelifltirebilmektedirler(8). Örne¤in, aminope- nisilinlerin, karboksipenisilinlerin ve üreidope- nisilinlerin sentezlenmesi, penisilin direncinin çözümüne uzun vadede çok önemli katk›lar sa¤lamam›flt›r. Benzer durum sefalosporinler için de söz konusudur. Beta-laktamazlara daha

NEDEN ESK‹ ANT‹B‹YOT‹KLERDEN VAZGEÇEM‹YORUZ ?

Sercan ULUSOY

Ege Üniversitesi T›p Fakültesi, ‹nfeksiyon Hastal›klar› ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dal›, ‹ZM‹R sercan.ulusoy@ege.edu.tr

42 ANKEM Derg 2007;21(Ek 2):42-44

(2)

dayan›kl› olan üçüncü ve dördüncü kuflak sefa- losporinlerde de zaman içinde Genifllemifl Spek- trumu Beta-Laktamaz (GSBL) üretiminin ortaya ç›kmas›yla ayni sorun yaflanm›flt›r. Bu nedenle;

daha sonraki y›llarda yeni sentezlenecek antibi- yotiklerin mevcut gruplar›n yeni bir üyesi olma- s›ndan ziyade, etki mekanizmas› farkl›, gerçek- ten yeni gruplar›n olmas› gereklili¤i üzerinde hemfikir olunmufltur(6,8). Nitekim, 1990’l› ve 2000’li y›llarda oksazolidinonlar, lipopeptitler, ketolitler ve tigesiklin gibi farkl› etki mekaniz- mas›na sahip yeni gruplar›n sentezlendi¤i gö- rülmektedir. Asl›nda, bu yeni olarak adland›r›- lan gruplar›n bile tamamen yeni olmad›klar›, mevcut gruplardan türetilmifl farkl› özelliklere sahip moleküller olduklar› bilimektedir. Örne-

¤in, ketolitler; makrolitlerden, tigesiklin ise mi- nosiklinden türetilmifl, dolay›s›yla temel olarak etki mekanizmas› ana molekülden baz› detaylar d›fl›nda pek farkl› olmayan moleküllerdir(6,7). Yeni kinolonlar olarak adland›rl›lan moksiflo- kasin ve gatifloksasinde moleküle kazand›r›lan baz› özellikler bunlara karfl› direnç geliflimini bir ölçüde güçlefltirmekte, ama kinolon direnci- ni engelleyememektedir.

Bakterilerdeki antibiyotiklere karfl› direnç oranlar›ndaki art›fllar ve eldeki ajanlar›n yeter- siz kalmas›, elbette ki yeni ajanlar›n sentezlen- mesini kaç›n›lmaz k›lmaktad›r. Ancak, kesin olan bir konu daha var ki, yeni ajanlar›n kulla- n›ma girmeleri direnç sorununu ortadan kald›r- mada etkili olamamakta ve sorun bir flekilde de- vam etmektedir. Öyle ki, panresistan Pseudomo- nas aeruginosa infeksiyonlar›nda elimizdeki son derece güçlü ve yeni antipsödomonal olarak ad- land›rd›¤›m›z ajanlardan hiçbir yarar görmez- ken, bugün hiçbir kullan›m alan› olmayan y›lla- r›n kolisitininden medet umabiliyoruz(10). Van- komisin dirençli, penisilin dirençli ve yüksek düzey aminoglikozit dirençli enterokok infeksi- yonlar›nda kloramfenikol veya yüksek doz am- pisilin gibi seçenekleri uygulamak durumunda kalabiliyoruz. Çok ciddi olmayan MRSA infek- siyonlar›nda glikopeptit kullan›m›ndan kaç›n- mak için duyarl› buldu¤umuz kökenlere karfl›

TMP-SMX kullanabiliyoruz ve baflar›l› da olabi- liyoruz. K›sacas›, günümüzde çok daha genifl spektrumlu, direnç geliflimine karfl› daha daya-

n›kl› oldu¤unu bildi¤imiz birçok yeni antibiyo- ti¤e dirençli olan kökenlere karfl›, çok eskiden beri kullan›lan baz› antibiyotiklerin etkili olabi- lece¤ini çok iyi biliyoruz(2,8).

Baz› bakterilerin, baz› antibiyotiklere karfl›

zaman içerisinde yüksek oranlarda direnç kaza- nabilmelerine karfl›n, baz› antibiyotiklere karfl›

hiç direnç kazanamamalar› veya direncin y›llar içinde çok yavafl ilerlemesi ve çok yüksek oran- lara ulaflamamas› da eski antibiyotiklerin kulla- n›m›ndan vazgeçemeyiflimizin nedenleri aras›n- dad›r. A grubu beta-hemolitik streptokoklarda günümüze de¤in penisilin direnci görülmemesi bunun en güzel örnekleri aras›ndad›r. Brucella ve riketsiya bakterilerinin eski bir grup olan tet- rasiklinlere yüksek oranlarda etkili olmalar› da buna örnek olarak gösterilebilir.

Ayr›ca, uzun y›llar kullan›lmayan baz› an- tibiyotiklerde direnç oranlar›n›n geriye dönebil- di¤ine iliflkin kesin olmasa da çok say›da çal›fl- ma sonuçlar›, bu ajanlar›n günümüzde kulla- n›mlar› için geçerli bir gerekçe olabilmekte- dir(4,8).

fiüphesiz ki, eski antibiyotiklerden vazge- çememizin tek nedeni direnç ile ilgili konular de¤ildir. Yeni ve yeniden önem kazanan pato- jenler kavram› son y›llar›n güncel konular›ndan biridir. Eskiden bilinmeyen bir hastal›¤›n tan›m- lanmas› veya bilinen ama uzun y›llardan beri gündemde olmayan baz› infeksiyonlar›n yeni- den gündeme gelmesiyle bunlar›n tedavisinde çok etkili olabilen eski antibiyotiklerin de tekrar kullan›mlar›n›n gündeme geldi¤i bilinmektedir.

AIDS’in tan›mlanmas›yla birlikte Pneumocystis carinii infeksiyonlar›n›n tedavi ve korunmas›n- da çok etkili bir ajan olan TMP-SMX’in yeniden gündeme gelmesi buna örnektir(1).

Eski antibiyotiklerin yeniden gündeme gelmesinde bir di¤er önemli faktör, bunlar›n farmakokinetik ve farmakodinamik özellikle- rinde daha sonraki y›llarda fark›na var›lan ve kan›tlanan baz› noktalard›r(3). Örne¤in amino- glikozitler toksik ajanlar olmalar› nedeniyle uzun y›llar kullan›m›ndan kaç›n›lmas› gereken ilaçlar olarak kabul edilmifllerdir. Oysa, bu ajan- lar›n bu devantajlar›na karfl›n kullan›mlar›nda hiçbir azalma olmam›flt›r. Çok h›zl› öldürme özelliklerinin yan›nda, doza ba¤›ml› öldürme ve

43

(3)

post-antibiyotik etkilerinin oldu¤unun gösteril- mesiyle tek doz kullan›mlar› gündeme gelmifl, hem birçok endikasyonda klinik baflar› oranlar›

artm›fl, hem de toksisitelerinde bir art›fl olma- m›flt›r. Beta-laktamlarla kullan›ld›¤›nda belirgin sinerjik etkiye sahip olmalar› enterokok infeksi- yonlar›n›n geleneksel tedavi rejiminde mutlaka yer almalar›n› sa¤lam›flt›r(9).

Bir di¤er önemli konu da ilaç maliyetidir.

Eski antibiyotiklerin patent sürelerinin dolmas›

ve bir çok üretici taraf›ndan çok ucuza üretile- bilmeleri nedeniyle tedavi maliyetlerinde, yeni ajanlara karfl› çok önemli avantajlara sahip ol- duklar›n› biliyoruz. Özellikle, kültür ve duyarl›- l›k testi sonuçlar›na göre tedavi yap›ld›¤›nda, eski ajanlar etkili olduklar›n›n belirlenmesi du- rumunda yeni ajanlara göre çok daha düflük te- davi maliyetlerine sahip olmaktad›rlar(8).

Görüldü¤ü gibi eski ajanlar, de¤iflik gerek- çelerle günümüzde belli durumlarda hâlâ kulla- n›labilirliklerini korumakta, hatta bazen daha yeni ajanlara göre avantajl› dahi olabilmektedir- ler. Bu nedenle uygun durumlarda bu ajanlar- dan yararlanmak ak›lc› antibiyotik kullan›m›

aç›s›ndan da çok önemli bir yaklafl›m olacakt›r.

KAYNAKLAR

1. Akbulut A: Sülfonamidler, trimetoprim, trimetoprim- sülfametoksazol, “Leblebicio¤lu H, Usluer G, Ulusoy S (editörler): Güncel Bilgiler Ifl›¤›nda Antibiyotikler” kita- b›nda s.381-92, Bilimsel T›p Yay›evi, Ankara (2003).

2. Akova M: Antibiyotik kullan›m› ve direnç iliflkisi, “Leb- lebicio¤lu H, Usluer G, Ulusoy S (editörler): Güncel Bil- giler Ifl›¤›nda Antibiyotikler” kitab›nda s. 67-74, Bilimsel T›p Yay›evi, Ankara (2003).

3. Arman D: Antibiyotiklerin farmakokinetik ve farmako- dinami¤i, “Leblebicio¤lu H, Usluer G, Ulusoy S (editör- ler): Güncel Bilgiler Ifl›¤›nda Antibiyotikler” kitab›nda s.75-90, Bilimsel T›p Yay›evi, Ankara (2003).

4. Blondeau JM: Appropriate antibiotic use-past lessons provide future directions, “Lowe DE (ed): Appropriate Antibiotic Use” kitab›nda s.1-10, Royal Society of Medi- cine Press, London (2001).

5. Schwarz S, Kehrenberg C: Old dogs that learn new tricks: Modified antimicrobial agents that escape pre- existing resistance mechanisms, Int J Med Microbiol 2006;296(Suppl 41):45-9.

6. Spellberg B, Powers JH, Brass EP, Miller LG, Edwards JE Jr: Trends in antimicrobial drug development: Impli- cations for the future, Clin Infect Dis 2004;38(9):1279-86.

7. Ulusoy S: Tigesiklin, ANKEM Derg 2006;20(Ek2):117-9.

8. Wenzel RP: The antibiotic pipeline-challenges, costs, and values, N Engl J Med 2004;5(6):523-6.

9. Willke A: Aminoglikozitler, “Leblebicio¤lu H, Usluer G, Ulusoy S (editörler): Güncel Bilgiler Ifl›¤›nda Antibiyotikler”

kitab›nda s.313-24, Bilimsel T›p Yay›evi, Ankara (2003).

10. Wroblewska M: Novel therapies of multidrug resistant Pseudomonas aeruginosa and Acinetobacter spp. infec- tions: the state of the art, Arch Immunol Ther Exp 2006;54(2):113-20.

44

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu devirde Türkiye’de flelf alanlar› ve onunla ilgili kayaçlar geniflleyerek daha önce kara halinde olan Kuzey Anadolu ve Güneydo¤u Anadolu bölgelerini ve Bitlis

Gruplar, aynı zamanda, alt gruplarla ve spesifik üyelerin bir tür kimlik kartı olan merkezi ya da marjinal grup üyeliğiyle de

Yönetmelik, DSÖ’nün tan›m›na benzer biçimde, advers drog reaksiyo- nunu (istenmeyen drog etkisi/reaksiyo- nu/ADR); bir befleri t›bbi ürünün, hastal›ktan korunma,

Sa¤l›k hizmetinin kalitesini ölçmek için kullan›lan performans göstergeleri hem hizmet süreçlerini hem de al›nan klinik sonuçlar› içer- mektedir.. Performans uygun

yılları arasında klinik örneklerden izole edilen 89 S.pneumoniae suunda % 4 oranında penisiline yüksek düzeyde direnç saptanmıtır.. Bu durum S.pneumoniae sularının

Duyarlı sulara göre metisiline dirençli stafilokok sularında eritromisin (p<0.001), siprofloksasin (p<0.001), gentamisin (p<0.01), tetrasiklin (p<0.05) dirençleri

Dar spektrumlu bir antibiyotik olmasına ramen, direnç açısından sorun oluturan mikroorganizmalara karı etkinlii sayesinde, özellikle çoul dirençli Staphylococcus

Sosyo-ekonomik duruma göre; ekonomik durumu iyi olan grupta %14.3, yetersiz olan grupta %17.3, içme suyu kayna¤›na göre; içme suyu olarak haz›r su kullanan- larda %12.3, kaynak