• Sonuç bulunamadı

Tevfik Fikreti anarken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tevfik Fikreti anarken"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

n

\ * \

\

c

00^ ' »

K Ö S E M D E N

Namık Kemal’ den gelen «vatan» ve «hürriyet» tikir lerini «millet» ve «medeniyet» kav- ramlarile ışıklandı

rarak Türk toplumuna parlak ve nurlu bir meşale tutmuş olan Tev

YAZAN

j.

HASAN ■ ALİ YÜCEL

^

testanlara zangoçluk değil. Mehmed Akif, Fikret’teki bazı fik Fikret, kırk dört yıl önce bu-1 davranışları doğru bulmamış ola- gün (19 ağustos 1915) ölmüştü, bilirdi. Fakat en aşağı onun ka- Dalıa doğrusu sönmüştü. Genç de- dar nâzik ve kibar kalabilmeliy- necek bir çağdaydı, kırk sekiz ya- di. Gönül isterdi ki, Akif, «Tarih-i şıııda. Sönmesine sönmüştü ama, i Kadim»e karşılık, bize, bir şiir sönen, ne olduğu başından anlaşı-

j

yadigârı bıraksın. Ne yazık, bugün

lamamış bir hastalıkla eriyen vü- —r“J — ---1---- —”—11— cudü idi. Toksa uyandırdığı fikir

çerağı, hâlâ pırıl pırıl yanmakta; hâlâ, nereden çıktığı belirsiz gizli ışıklar gibi kafalarımızı aydınlat­ maktadır.

elimizde isten yapılmış mürekkep­ le yazılı bir hicivnâme vardır.

Fikret'in en sert mukabelesi, «Mol ! ^ nce «Hak» yaşamalı, ancak on lurdu?

Onun için her şey, kanun, hattâ devlet; hep, hak- da, adalette kıy­ metini bulurdu.-

Haksızlığın envâını gördük. Bu mu kanun? En gamlı sef aletlere düştük. Bu

mu devlet? Devletse de, kanunsa da artık ye­ te r o l s u n ; A rtık yete r olsun bu denî zulm-ü cehalet.

Bu duygu iledir ki «Millet yo­ lu», onun gözünde «Hak yolu» dur.

bir

Söndüm ben artık üflenecek başka şem’a bul demesi, ancak bayata doyamamış olmanın verdiği kırgınlığın ifade­ sidir. Toksa kendisi de bilirdi ki, yuvasından (Aşiyan) ıııdan Eyüp- teki mezarına göçerken çağdaşla­ rına ve kendinden sonra gelecek­ lere çok kıymetli bir insanlık mi­ rası bırakmıştır. Fikret, hayatının hiç bir ânında kendisini cerhetme- miş bir karakter, kendine sada­ katsizlik göstermemiş bir ruhtu. Gerçekten fikri lıür, gerçekten ir­ fanı ve vicdanı hür bir insandı. Hiç bir kudrete boyun eğmedi. Za­ man zaman isyanları bu yüzden­ dir. Beraber yola çıktığı aydın hür riyet arkadaşlarını siyasetin dola­ şık ve bulaşık çamurlu yollarında yürür görünce bir daha buluşma- mak üzere terk etmiş; onlardan tiksinmiş ve iğreıınıişti. Bozulma- i mış bir vicdan, bozuk vicdan mah | sütlerini kabul edemez. Aşiyana çekilmesi, hakikatte bir inziva de­ ğildi. Fikret, hayatının son daki­ kasına kadar milleti içinde, mille­ ti İçin yaşamıştır.

Belirli karakteri, yani ruhunun belkemiği olan her ferd gibi Fik- ret, çağdaşlarına ve onların düşü­ nüşlerine kesin cephe aldı. Bu se­ beple çağdaşları da ona karşı du­ rumlarım ayarlamaya mecbur ol­ dular. Kudretli ruh, etrafını ken­ dine kayıtsız bırakamaz. Fikret, onun için, yakın, fakat az dostu, buna karşı da çetin ve sert düş­ manlan olan bir adamdı. Zaten bir insan kalabalığına rehberlik ede­ bilecek vasıfta olanlar, düşmansız olamazlar. Düşmanlarının en sa­ mimî ve en açığı, Safahat şairiy­ di. Fakat hücumu çok ağırdı. «Pro testanlara zangoçluk» ettiğini vez­ ne sokuyordu. Fikret, devrin ikti­

fa sırat-ı edebî» gibi edibâne serzeniştir.

Bununla beraber Fikret’in düş­ manları keşke hep Mehmed Akif gibi olsaydılar. Çünkü Akif, ce­ sur, açık ve... ve bilhassa sami­ mî idi. Ne hazin temenni!... Biz de j

(bu kelimeyi yazarken vicdanı- ! mın üstünde çok ağır bir taşın u- tandırıcı sıkletini duyuyorum) her devrin, toplumda iz bırakmış in- j sanlarına o devirde geçer akçe o- | lan bir veya bir kaç kötü sıfat, hem de arkadan arkaya, gizliden gizliye damga olarak vurulur. Bel \

ki bu, her yerde vardır; bize has değildir. Fakat şerefleri kim vur- duya getirme, haysiyetlere ve na­ muslara manevî hançer üşüştür-1 me, bizdeki kadar maharetle ya­ pılamaz. Terkine bir türlü muvaf­ fak olamadığımız bu gelenek, Fik ret’in de ayaklarına bir katran dal i gası gibi saldırdı. Fikret’e, kendi- j lerini meydana vuracak kadar b i-! le vicdanlarında duyarlık kalma- ' mış olanlar, dinsiz, imansız

dedi-dan sonra «millet» yaşayıp var ola­ bilir. Bu inanış doğru değil mi idi? Fikret’i ıztırap içinde yaşatan devirlerdeki haksızlık ve adalet­ sizlikler, başımıza gelmiş nice ni­ ce felâketlerin asıl sebebi olmadı­ lar mı? Eski Fikret dostlarından dostum Fuad Şemsi’yi nasıl hatır- lamam? Talât Paşa merhuma, en kudretli zamanında «Benim vata­ nım, adaletin hüküm sürdüğü yer­ dir.» sözünü cesaretle söylerken bu doğru adam, en çok Tevfik Fikret’in Hakka tapan idrakini bahtiyar etmişti.

Fikret, Türk edebiyatının zirve­ lerinden biridir. Türk şiiri onu aş- masaydı ondan sonra gelenlerin hiç biri bu zemin üstünde bugün vardıklarını gördüğümüz irtifaları bulamazlardı. Dili için Genç Ka­ lem gençlerinin hakları yok değil-

•at bu iddia, yalnız dil pren sipinde doğru olabilir. Çünkü Fik­ ret, Türk şiirinde ve — unutmıya- lım! — Türk nesrinde dilimize ye­ ni imkânlar kazandırmıştır. On­ dan önce kimse:

ler. Bu yetmedi, daha da ileri git-; Size, ey bilmediğim, görmediğim tiler; ona milliyetsizlik karasını kaariler,

sürmeye kalktılar. Zamanın siyasi size ithaf ile neşreyleyorum bun- gidişine, hiç bir menfaat düşünce-; jarl ^en. si olmadan «Hân-ı yağmâ» sile d i-. diyememiştir, böyle söyliyememiş-renişi buna sebepti. «Doksan beşe

doğru!» yu yazmasaydı, ne dinsiz olurdu, ne milliyetsiz. Din mese- | leşinde Fikret, zulm eden, kahre­ den bir istipdat senbolüne değil, yaradan ve yarattıklarını sevip onlara acıyan bir «Kudret-i külli­ ye» ye iman ediyordu. Dinsizliği, sadece bu idi. Milliyetsizliğine ge­ lince, Türk dilini konuşan,

kaderi-tir.

işte bir muş, başında bir çalgı, Bir yığın sandal, orta yerd e geniş Süslü bir tekne, hepsi n û rânûr. O ne rindâne, âşıkaane geçiş...

Bu türkçeyi Fikret’ten önce kim den işittik?

Fikret’in hiç unutulmıyacak ta­ raflarından biri de terbiyeciliği- dir. Şairliği dışında onun severek

darından ve iktidar uşaklarından lürken bu yolda can verişini tak- o kadar insafsız hücumlara uğra- d*s etmezse

mıştı ki, her yerden ve her işden çekildi; Amerikan Kotlej'de, gene Türk çocuklarına hocalık etti; prb

ni birleştirmiş, Türk vatanı üstün- ı yaptığı tek iş, öğretmenlik ve Ga- de yaşayan toplumu, millet tanı- latasaray müdürlüğüdür, ilk defa yordu. Türk bayrağına baktığı za- 1 deruhte ettiği beş yıllık öğretmen man onun için ölmekten ve onu likten sonra Meşrutiyetin başla- yaşatmaktan başka bir şey düşün- rında Galatasaray Sultanisine mü- meyen, evlâdına bu uğurda haya-

i

dür olmayı kabuledişi ve bu va­ tını vermeyi vasiyet eden ve o ö- i zifelerini gönülden yapışı, bu hük­ mün doğruluğuna canlı deliller-

j

dir. Devrin, hem de Emrullah E- fendi gibi fâzıl ve bilgin bir

Maa-Dünyada en alçak baba elbet ben olurdum

diyen Fikret, nasıl milliyetsiz

o-! rif Nâzın, Fikret’i pek çok ben- ] zeri gibi maiyetinde bir memur ■ zannetti. Fikret, Galatasarayın ba­ şında aylıklı bir müdür değil, ken di evinde muallim ve mubassır isimli yakınlarile çocuklarını, ka­ labalık bir topluluk halinde oku­ tup en iyi şekilde yetiştirmek için çırpınan bir babaydı. Nâzır, bunu takdir edemedi. Başka terbiye ku­ rulularına onu murakıb olarak göndermek için rica edeceği yerde Fikret’in mektebine müfettiş gön­ derdi. Hangi ev ve hangi baba, kendi bucağında ve avlâtları ara­ sında teftiş edilebilir? Galatasara- vın buhranlı zamanlarında onun ruhu, sessiz adımlarile koridorlar­ da dolaşıyor gibi gelir, bana. Bugün burada feyiz almakta olan torun­ ları böyle düşünürlerse onun gibi olmanın saadetine erebilirler.

Beyoğlu’nun habersiz yolcuları yüksek demir kapısının önünden geçerlerken Galatasarayın bahçe­ sinde tunçlaşmış bu büyük adamı hürmetle ansınlar. Hürriyet isti- yenler, nerede olurlarsa olsunlar, hürriyet istemişleri tanımalı, hatır

i

lamalı, bilmelidirler.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta ha T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

[r]

Ünlü şair Tevfik ■t, yaşamı boyunca, kuş yuvası Aşiyan’ın sessiz ortamında güzel eserlerini üretti... Günümüzde müze olarak kullanılan Tevfik

makam ve usûllerinden çok etkilenen Akses, 1934’ten sonra kuşağının diğer bestecileri gibi geleneksel Türk Müziği ve Halk Müziği etksinde çok çizgili bir yöntem

Somyada kımıltısız yatan ka­ fa ninenindi: «Padişahımız ikin di divanından sonra Belgrad’a dönmüştü. Odanın içinde bir boydan öbür boya konsol denli

Dolayısıyla ana çekirdekte ve ikincil çekirdek- te bir sızıntı olsa bile, binanın basıncı dış basınçtan daha düşük olduğu için hava sadece içeri sızar, dışa-

İÇLERİNDE “ Öğrenme aşkı” olan insan- lla r , ister düzenli bir eğitim döneminden geçsinler, ister geçmesinler, eninde so­ nunda muradlarına ererler,

— Beyoğlu, Galata, Süleymaniye, Kumkapı, Fener, Balat gibi henüz kentsel SİT niteliğini koruyan eski kentlerin oluşturulacak Büyük İstanbul Nazım İmar