• Sonuç bulunamadı

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

inonu.edu.tr/tr/iletisim Şubat-Mart 2015 Yıl: 2 Sayı: 12

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ

RÖPORTAJ “ÖZER FEYZİOĞLU”

DOSYA HABER “ÇOCUK ÜNİVERSİTESİ”

KAMPÜSTE

CANLI KIRMIZI KARİYER KÜLTÜR-SANAT

GÜNLERİ TOPLUM HİZMET

UYGULAMALARI BİZDEN

HABERLER BİZDEN BİRİ ÖĞRENCİ TOPLULUKLARI

S,04 S,02

S,13 S,12 S,10 S,09 S,08

S,06 S,05

BİZİM ÇOCUKLARIMIZ, BİZİM GELECEĞİMİZ

Üniversitemiz Mühendislik Fa- kültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.

Doç. Dr. Adnan Fatih Koca- maz, ultrasonik beyaz baston buluşu ve patent alması ile ilgili süreci gazetemiz muhabirlerin- den Nazlı Genç’e anlattı.

Üniversite Öğrenci Topluluk- ları Birliği, son dönemde mey- dana gelen kadın cinayetlerine dikkat çekmek amacıyla bir yü- rüyüş düzenledi. Ayrıca Birlik, şiddet gören kadınlar için şid- det görmüş kadın profillerinden oluşan bir sergi de açtı.

Toplumsal Duyarlılık Projesi Topluluğu (TODUP) ve Engelsiz İnönü Birimi işbirliği ile Elazığ Baskil’de bulunan Mustafa Bilbay İlkokulu ve Ortaokulu öğrencileri için bir etkinlik düzenledi. TO- DUP gönüllüleri ve Engelsiz İnönü Birimi çalışanlarının katıldığı eğlencede TODUP gönüllüleri, Hacivat-Karagöz orta oyununu sahneleyip, öğrencilere palyaço eşliğinde müzikli eğlence şöle-

ni sundular. Hayatlarında hiç müzikli eğlence ve sahne oyunları görmemiş olan ilkokul ve ortaokul öğrencileri, etkinliğe yoğun ilgi gösterdiler. Yaklaşık 3 saat süren etkinliğin sonunda, TODUP gönüllüleri de etkinlikte doyasıya eğlenen öğrencilerin ilgisinden dolayı mutluluklarını dile getirdi. Üniversiteli gençlerle bolca hatı- ra fotoğrafı çektiren çocuklar, unutulmaz bir gün yaşadı.

Bilgeler Yolu Röportajları ile bu ay üniversite gençliğinin nabzını tuttuk.

#İnönüdeÖğrenciOlmak üzeri- ne ilişkin fikirlerini sorduk.

Türk Sineması’nın 100. Yı- lına ithafen hazırladığımız Kültür-Sanat sayfamızda Yeşil- çam’a damgasını vuran filmler- den biri olan “Selvi Boylum Al Yazmalım” üzerine bir kritik...

Üniversite Sanayi İş Birliği Topluluğu tarafında düzenle- nen ve 4 oturumda gerçekleşen

“Kariyer Günleri” etkinliğine öğrencilerin yoğun katılımı gözlendi.

Eğitim Fakültesi Sınıf Öğ- retmenliği Bölümü Topluma Hizmet Uygulamaları dersi kapsamında düzenlediği konfe- ranslarda farklı konular, akade- misyenler tarafından ele alındı.

Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Topluluğu konuğu olarak Üni- versitemize gelen Hürriyet Ga- zetesi “Kırmızı Ödülleri” Ko- ordinatörü Gürül Öğüt, reklam atölyesinde gençlerle buluştu.

(2)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ

02

“GELECEĞİN ÇOCUKLARINI EĞİTİYORUZ”

DOSYA HABER

Yasemin Çiftçi Harun Kutlu

Çocuk üniversiteleri, çocuk- ların özellikle üniversite eği- timine temel oluşturmasına büyük katkı sağlıyor. Çeşitli yaş grubundan öğrenciler, be- lirli zaman aralıklarla kampla- ra alınıp, bilimden teknoloji- ye, edebiyattan sanata birçok alanda eğitime tabi tutuluyor.

Türkiye’de mevcut olan Çocuk Üniversitesi sayısı, yaklaşık 20 civarında. İnönü Üniversitesi ise kurulma yılı açısından bu sa- yının ilk sıralarında yer alıyor.

“İnönü İletişim” olarak, biz de bu sayımızda dosya haber içe- risinde İnönü Üniversitesi Ço- cuk Üniversitesi’ne yer verdik.

Çocuk Üniversitesi Koordina- törü Dr. Aslı Giray Kurt’dan detaylı bilgiler edindik.

Biyoloji alanında Moleküler Biyoloji doktoru olan ve Ço- cuk Üniversitesi’nde 2011 yı- lından beri tamamen gönüllü olarak çalışan Koordinatör Dr.

Aslı Giray Kurt, öncelikli me- saisini burada harcıyor ve ço- cuklarla bizzat ilgileniyor. Bu durumdan hiç şikâyetçi olma- yan Giray Kurt, ekipte çalışan herkesin gönüllü olduğunu ve kimsenin buradan bir çıkar bek- lentisi olmadığını vurguladı.

Üstün Yetenekliler Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak

“İnönü Çocuk Üniversitesi”

kapsamında etkinliklerini dü- zenlediklerini belirten Kurt, Çocuk Üniversitesi’ne dair yü- rütülen projeleri, gece-gündüz özveri ile çalışan ekibi, başarı- lı ve üstün yetenekli çocukla- rın etkinlikler boyunca aldık- ları eğitimi bizlerle paylaştı.

Peki, Çocuk Üniversitesi ne- dir?

Çocuk Üniversitesi, ilköğretim ve ortaöğretim çağındaki ço- cukların sorumluluk bilincini geliştirmek, onları üniversite kavramıyla yakınlaştırmak, meraklarına bilimsel yanıtlar vermek amacıyla hayata geçi- rilen bir proje. Ülkemizin ge- leceğinin bilim ve teknolojide olduğunu belirten Aslı Giray Kurt, Çocuk Üniversitesi’nin bütün üniversitelerde olması gerektiğini özellikle belirterek, çocuklara yeteneklerini ortaya çıkaracakları imkanlar sunmak, onları bilimle erken yaşlarda tanıştırmak, potansiyellerini en üst düzeyde ortaya koyabi- lecekleri yüksek bir özgüven ortamı sağlamak ve gelecekteki kariyerlerini buna göre dizayn etmek ve vizyonlarını geliştir- mek açısından gerekli olduğunu vurguluyor. Doğru ellerde bu çocukların doğal meraklarının yaşam boyu akademik bir ba- şarı kaynağı olabileceğini ifade eden Kurt, Avrupa Çocuk Üni-

versiteleri Ağının bu konudaki sloganının, “Olağanüstü bir öğrenme kapasitesi ve biricik yetenekleri ile her çocuk keş- fedilmeyi beklemektedir.” şek- linde olduğunu ve bunun ken- dilerine ilham verdiğini belirtti.

Çocuk Üniversitesi’nde çalışan ekip hakkında bilgiler veren Aslı G. Kurt, Üstün Yetenek- liler Araştırma ve Uygulama Merkezi’inde Müdür Doç. Dr.

Barış Otlu, Müdür Yardım- cıları Doç Dr. Mehmet Gül, Doç. Dr. Süleyman Köytepe, Yrd. Doç. Dr. Ceren Acar ve lisans-yüksek lisans öğrencile- rinden oluşan rehberlerin yer aldığını söyledi.Çocuk Üniver- sitesi bünyesinde görev almak isteyen tüm gönüllü akademik personele ve öğrencilere ka- pılarının açık olduğunu vur- gulayan Aslı G. Kurt, bütün bölümlerden akademisyenlerin ve öğrencilerin katılımının da sağlandığını sözlerine ekledi.

Türkiye’de çok az sayıda Çocuk Üniversitesi bulun- duğunu belirten Kurt, bu ne- denle İnönü Üniversitesi’nin bu anlamda öncü nitelik taşı- dığını ve İnönü Çocuk Üni- versitesi’nin diğer çocuk üni- versitelerinden bir farkının da

“Avrupa Çocuk Üniversiteleri Birliği’ne üye olan iki üniversi- teden biri olduğunu dile getirdi.

Program dâhilindeki etkinlikle-

re gelince, kamplar yılın belirli dönemlerinde yapılıyor. Bu dö- nemler kış dönemi olan yarıyıl tatili sürecindeki 7 günlük süre- yi kapsıyor. Yaz döneminde ise daha uzun bir süreçte kamplar düzenleniyor. Bu süre 10 gün ile 15 gün arasında değişebiliyor.

Çocukların eğitiminin aksama- ması için yaz dönemi program- larına daha çok ağırlık veriliyor.

Çocuk Üniversitesi, hangi ni- teliklerdeki çocukları kapsı- yor?

Çocuk Üniversitesi, başarılı öğrencileri ve RAM raporlu öğrencileri kapsıyor. Bu öğren- ciler, Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından belirleniyor ve kam- pa davet ediliyor. Kampa katılan çocukların yaş aralığı etkinlik- lere göre değişkenlik gösteri- yor. Bugüne kadar toplam 11 kamp yapılmış. Yine bu yıl da kamplara ek olarak “DNA Oku- lu” etkinliği yapılması planla- nıyor. Çocuklar ise, etkinlikler için oldukça hevesli. Özellik- le üniversite ortamını görmek öğrencileri oldukça etkiliyor ve çocuklar etkinlik günleri- nin artırılmasını talep ediyor.

Köy Okulları Bilim Şenlikle- rinde kampa katılacak öğrenci- ler, katılımcı sayısı en fazla 40 olacak şekilde köy okullarından seçiliyor, diğer etkinliklerde ise etkinliğin türüne göre katılımcı sayısı 80 ile 120 arasında de- ğişmektedir. Öğrencilerin aile- leriyle doğrudan iletişim sağ-

lanarak, ailelere gerekli bilgiler veriliyor. Kampların masrafla- rını, düzenlenen kampa göre ya TÜBİTAK ya da İnönü Üniver- sitesi bünyesinde bulunan Bi- limsel Araştırma Projesi (BAP) karşılıyor. Köy Okulları Bilim Şenlikleri ve DNA Okulu hariç -ki bu etkinliklerde özellikle az sayıda öğrenci alınıyor- bunla- rın dışında kalan diğer etkinlik- lerde kampa katılan öğrencisi sayısı 120’ye kadar çıkabiliyor, ulaşım ise yine Üniversite tara- fından sağlanıyor. Öğrenciler belirli güzergâhlardan servis ile alınıp, yine servisle evlerine geri bırakılıyor. Yazın ise tam zamanlı ve yatılı olacak şekilde kamp düzenlenerek daha fazla sayıda öğrencinin katılımı sağ- lanıyor. Bu yıl bir ilk gerçekleş- tirilerecek ve önceden yalnız- ca Hekimhan ve Yazıhan’dan gelen öğrencilere, farklı ve uzak ilçelerden gelen öğrenci- ler de eklenmesi planlanıyor.

Müfredat nasıl işliyor?

Çocukların eğitiminde bütün fakültelerden ve akademis- yenlerden destek alınıyor. Tıp Fakültesi, Fen Edebiyat Fakül- tesi’nden BESYO’ya, İletişim Fakültesi’nden Güzel Sanatlar Fakültesi’ne kadar geniş bir yelpaze alanında uzman akade- misyenlerden fikir alınıp, ders içerikleri belirleniyor. Dersleri veren akademisyenler gönüllü olarak eğitim veriyor. Etkin- liklerde, temel eğitimlerin yanı sıra spor, müzik ve tiyatro gibi sanatsal faaliyetlere de özel-

(3)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ

03

DOSYA HABER

Olmasaydı, Olur muydun?

Değinmeden edemeyeceğim kadına şiddet konu- suna. Kadına şiddet hemen hemen her gün gün- demde olan ve hiç birzaman da sonu gelmeyecek olan bir konu kanımca. Şiddet konusunda dozu iyi- ce artırarak işkencelere, cinayetlere başladık artık.

Söyleyecek çok şey var elbet, ama gelin görünki yazılacak şeyler elbette sınırlı.

**

Kadın tecavüze uğruyor, eli kesiliyor, defalarca darp ediliyor, yakılıyor, eşi tarafından şiddete ma- ruz kalıyor ve daha nicesi. Araştırdığım bilgilere göre; Sadece 2002-2008 arası 62 bin tecavüz olayı kayıtlara geçerken, Adalet Bakanlığı’na göre kat- ledilen kadınların sayısı son 7 yılda yüzde bin 400 yükselmiş. 2002 yılı kayıtlarına 66 olarak geçen kadın katliamı sayısı, 2007 yılında 1011 olarak saptanmış. Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altında. 2005-2010 yılları arasında, 100 binin üzerinde kadın cinsel saldırıya maruz kalmış, bu kadınların yüzde 40’ı hiç şikâyetçi olmamıştır. Ka- dınların korktukları için şikâyetçi olamadıkları da istatistiklere geçen bilgiler arasında.

**

Erkekten daha güçsüz ve ona direnmede yetersiz bir canlıdır kadın. Peki, kendinden daha güçsüz bir canlıya eziyet etmek, savunmasız halinde sal- dırmak, ona küfürler ve hakaretler savurmak da neyin nesidir? Biz insanlık ne hale geliyoruz, nere- ye gidiyoruz böyle? Sevgi, kardeşlik, kucaklaşmak, barış ve huzur derken kendi içimizden nasıl bir ca- navar çıkarabiliyoruz. Hele ki şu son zamanlarda yaşananlar olayları gördükçe, ,aklı almıyor, kanı donuyor insanın. Tek temennim, bir an önce özü- müze dönüp “insan” olmak, olabilmek. Bu arada, kadına kalkan bütün ellere sormak istediğim bir soru var. Bugünün kız bebeği, yarının annesi. Bu- günün kız çocuğu yarının annesi. Ve yine bugünün genç kızı, yarının annesi.

Şimdi gelelim esas soruya, annen olmasaydı, sen olur muydun?

likle yer veriliyor. Kamplara başlamadan önce ders prog- ramları hazırlanıyor ve bunun için önceden ilgili öğretim üyeleri ile iletişime geçilerek uygun gün ve saat belirleniyor.

Bu zamana kadar ne tür kamplar düzenlenmiş?

Köy Okulları Bilim Şenliği Hem eğlendirirken hem de bi- limi öğreten bu şenlikte, bilim- den sanata hertürlü aktiviteyi içeren konular işlendi. TÜBİ- TAK tarafından da desteklenen Köy Okulları Bilim Şenlikleri, şu ana kadar 2 defa düzenlendi.

DNA Okulu

Yaşamın şifresi, DNA izolasyo- nu laboratuvar deneyleri, DNA alfabesi ve DNA molekül ma- ketleri yapımı gibi konuların işlendiği etkinlikte, öğrencilere kalıtım ve DNA konusuyla il- gili önemli bilgiler sunuldu. Şu ana kadar bir kez düzenlendi.

Yaz Etkinliği

Öğrencilerin bilişsel dünya- larının gelişmesine katkı sağ- lamak, yorum gücünü geliş- tirmek amacıyla düzenlenen etkinlikte tıptan sanata ve spora birçok alanı kapsayan konu- nun yanı sıra akılcı öğrenme teknikleri, bilim kavramı, bi- limsel bir çalışma süreci gibi konular da işlendi. Şu ana ka- dar Köy Okulları Bilim Şenlik-

leri de dahil 4 kez düzenlendi.

Kış Etkinliği

Sağlık, Fen ve Eğitim gibi alan- lardan konuların işlendiği bu etkinliklerde, öğrencilere bula- şıcı hastalık, çeşitleri, korunma yolları, hücreden organizmaya yolculuk, mikroorganizmaların dünyası, sınav kaygısı ve moti- vasyon gibi konularla ilgili bil- giler verilmesinin yanı sıra spor, sanat gibi diğer birçok alanda da aktiviteler yapıldı. Şim- diye kadar 5 kez düzenlendi.

“Böyle bir projede yer almak, prestijdir”

Aslı Giray Kurt, projede yer almak adına birçok akademis- yenin kamplarda gönüllü eği- tici olmak istediklerini belirtti.

Ayrıca önümüzdeki kamp dö- neminde etkinlik programına yeni dersler eklemeyi planla- dıklarını da ifade eden Kurt, böyle bir projede yer almanın prestijli olduğunu ve eğitim veren akademisyenlere ver- dikleri destekten ötürü müteş- şekir olduklarını, bunun yanı sıra akademisyenlerin Çocuk Üniversitesi konusunda son derece duyarlı davrandıkla- rını ve daha sonraki etkinlik- lerde tekrar görev almak için istekli olduklarını dile getirdi.

Öğrencilerin en sevdiği sosyal aktivite; Tiyatro

Her dönem bir önceki kamp-

tan daha ileriye giderek, eği- timlerin içeriğine farklı türde konular eklendiğini de vurgu- layan Kurt, müfredat ne kadar zenginleşir ve çeşitlenirse ço- cukların gelişimlerinin de aynı oranda ilerlediğini belirtiyor.

Öğrenciler ise, sosyal ağırlıklı bölümlerden en çok tiyatroya ilgili.

Kamplarda öğrencilere her tür- lü destek sağlanıyor. Özellikle köy okullarından bilim şenliği- ne gelen öğrencilere kılık kıya- fet konusunda yardımcı olunu- yor. Öğrenciler, Üniversitenin özel yurtlarında kendilerine refakat eden ve yine Milli Eği- tim Müdürlüğü tarafından be- lirlenen öğretmenler ile Çocuk Üniversitesinde görev alan reh- berler ve koordinatörleri ile be- raber kalıyor. Barınma ve gıda ihtiyaçlarını burada gideren öğrencilere yurtlarda bir evde olması gereken bütün imkanlar temin ediliyor. Asıl amaçlarının ise, onlara evlerinde yaşıyor- muş hissi verip güven ve huzur ortamı oluşturmak olduğunu söyleyen Kurt, ayırt etmeksizin bütün öğrencilere aynı oranda ilgi gösterildiğini ve öğrenci- lere, tıpkı birer yetişkin gibi davranılarak onlara özgüven aşılandığını sözlerine ekledi.

Etkinliklerin ve eğitimlerin sonunda ise kapanış töreni yapılarak öğrencilere eğitim diplomaları , ders veren akade- misyenlere ve görev alan rehber- lere teşekkür belgesi veriliyor.

Yasemin Çiftçi

(4)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ

RÖPORTAJ 04

“SEKTÖRDE DÜRÜSTLÜK, SAMİMİYET VE KALİTE ŞART”

İnönü Üniversitesi

İletişim Fakültesi Adına Sahibi Dekan

Prof. Dr. Selma KARATEPE Genel Yayın Yönetmeni Yrd. Doç. Dr. M. Barış YILMAZ Yazı İşleri Müdürü

Öğr. Gör. Yasemin KESKİN YILMAZ

Öğrenci Editörü Yasemin ÇİFTÇİ Muhabirler Ali Ekber ÇIPLAK Anıl AKBAYIR Ayşegül ŞAHİN Elif ERDEN Erkan ÇELİK Fahri KARAMAN Fatma ÖZAL Harun KUTLU Nazlı GENÇ Nezahat ERİŞMİŞ Nıştıman DORA Remle ŞİMŞEK Seçil FİŞENKÇİ Şehristan SAYIN Vedat Aydın AKIŞ Zekiye KURT

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Uygulama Gazetesidir Foto Muhabirleri

Harun KUTLU Selim GÜLER Serhat TAŞ

Görsel Tasarım ve Uygulama Alattin ELÇİBOĞA Burak ERDOĞAN Halil İbrahim ARSLAN Hüseyin Can AYDIN Burak GÖZÜTOK Düzelti

Öğr. Gör. Yasemin KESKİN YILMAZ

Basım Tarihi:Şubat-Mart 2015 Sayı:12

Yıl: 2

Yayın Türü: Yerel, süreli

eposta: gazeteiletisim@inonu.edu.tr Adres: İnönü Üniversitesi

İletişim Fakültesi Merkez Kampüsü Merkez / MALATYA.

Tel: +090 422 377 46 90 - 1107 Fax: +090 422 341 01 63

Sibel Yağci

T

ürkiye’de tanınmış bir- çok markanın reklam filminin yönetmenliğini yapan ve 2012 Production’un kurucularından biri olan ünlü ve deneyimli Reklam Yönet- meni Özer Feyzioğlu ile sektöre dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

Kısaca Sizi tanıyabilir miyiz?

Özer Feyzioğlu. 1968 doğum- luyum. 18 senedir de reklam filmi sektörünün içindeyim.

Neden bu sektör desek? Neler söylersiniz?

Sanata her zaman ilgim vardı.

Her şeyden önce resimle başla- dı benim için. Ondan sonra çiz- gi film yapmaya başladım. Çiz- gi filmin özü aslında resim değil sinema. Sinemanın çok keyifli olduğunu keşfettim ve o tarafta kaldım. Özel efekt yaptım ora- da. Ondan sonra da bu sektöre geçtim ve bu tarafta kaldım.

Reklam yönetmenliği hakkın-

da ne düşünüyorsunuz? Sizce bu meslek zor mu?

Reklam yönetmenliği zor bir iş ama zorluk göreceli ne ile karşılaştırdığına bağlı bu soru- nun cevabı. Sinema filmi yö- netmenliği ile karşılaştırırsan başka bir cevap verebilirim, muhasebecilikle karşılaştırırsan başka bir cevap, madencilikle karşılaştırırsan başka bir cevap verebilirim. Ne ile karşılaştıra- rak sorduğun önemli aslında.

Yani size göre zorluktan ne an- lıyorsanız. Zorlukları var ama hayat zaten mücadeleyle güzel diye felsefi bir cevap vereyim.

Türkiye’deki reklam sektörü konusundaki görüşleriniz?

Kendini geliştiren bir sektör diyebilir miyiz?

Reklam sektörü iletişimin bir parçası ve iletişim sektörü de dünyada teknolojik olarak da içerik olarak da hızla gelişti- ği için Türkiye de buna ister istemez zaten uyum sağlıyor.

Teknolojik tüketme konusun- da çok önde giden ve başa-

rılı bir ülkeyiz. Bu tüketim, talebi de beraberinde getiri- yor ve Türk reklamcılığı da dünyadaki gelişmelere uygun davranmak zorunda kalıyor.

Peki, sektörün en çok ihtiyaç duyduğu şeyler?

Dürüstlük, samimiyet ve kalite Reklam verenler ile ajanslar arasındaki sorunlar neler?

Her şeyden önce iletişim sek- törün bir parçası olmasına rağmen iletişim problemi var.

Hiç kimse bence derdini net anlatamıyor. Ne müşteriler ih- tiyaçlarını iyi organize olup, ihtiyaçlarını organize bir bi- çimde ajanslara aktarabiliyor ne de ajanslar yeteri kadar iyi organize olup müşterilerinin ihtiyaçlarına cevap verebiliyor- lar. Böyle bir sağırlar diyalogu oluyor genellikle ondan sonra da ortalama bir yol bulunu- yor ama genel olarak en temel problem bence yetersiz bütçe- ler ile ajanslarda yeteri kadar yaratıcı insanın bir marka için çalışıyor olmaması. Müşteriler gereken bütçeyi ayırmıyorlar.

Siz reklam filmlerini çeker-

ken nelere dikkat ediyorsu- nuz?

İşimi iyi yapmaya çalışıyorum.

Arkada boşluk bırakmama- ya, enkaz bırakmamaya çalı- şıyorum. Kolay yöntemlerle sonuç yaratmak değil, kalıcı şeyler yapmaya çalışıyorum.

Son olarak sizin yolunuzda yürümek isteyen gençlere tavsiyeleriniz neler olur?

Kendini geliştirmek her şey- den önemlisi. Her yerde kali- teli insana ihtiyaç var. Herkes kendini olabildiğince geliştir- meli. Öğrenmek hayat boyu devam eden bir mücadele, za- ten dünya hızla değişiyor. Bil- giye ulaşmak her geçen gün daha çok kolaylaşıyor ve daha keyifli hale geliyor. Herkes kendini geliştirmeli, okuma- lı, öğrenmeli ve çalışmalı…

(5)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ

05

TOPLULUKLAR BİRLİĞİ’NDEN ANLAMLI ETKİNLİK

“SELE ÜSTÜNDE 7 BÖLGE” : İKİNCİ DURAK AKDENİZ

ÖĞRENCİ TOPLULUKLARI

Fatma Özal

İnönü Üniversitesi Toplu- luklar Birliği tarafından, 11 Şubat Çarşamba günü mey- dana gelen Özgecan Aslan cinayetine tepki amacıyla, kampüs içindeki Bilgeler Yo- lu’nda yürüyüş düzenlendi.

Bilgeler Yolu’nda başlayan yürüyüş, KYK Kız Öğrenci Yurdu önüne kadar pankartlar ve matemi temsil eden siyah bez parçaları eşliğinde slogan atılmadan sessiz bir şekilde de- vam etti. Yürüyüşte bazı bayan öğrenciler, tepkilerini göster- mek için yüzlerini darp edilmiş gibi boyayıp, ağızlarını siyah bantlarla kapadı. Basın açık- lamasını ardından, “Bu kadar sustuğumuz yeter” sloganı ile birlikte bantları çıkaran bayan öğrenciler, hep bir ağızdan birkaç slogan atarak yürüyüşü sonlandırdılar.

Topluluklar Birliği’nin ikinci

Nazlı Genç

Bisiklet Dostları Topluluğu

“Sele Üstünde 7 Bölge Projesi”

ile etkinliklerine son sürat de- vam ediyor.

Topluluğun başkanlığını yapan Maden Mühendisliği öğrencisi Mehmet Said Erol, geçen yıl

etkinliği ise “Şiddet ve İstis- mar” konulu sergiydi. Sergi, Malatya Park Avm’de bir gün boyunca sunuldu. Sergide kul- lanılan fotoğraflarda ise yine topluluk öğrencilerinin şiddet mağduru kadın rolünü üstlen- diği kareler kullanıldı. Sergide aynı zamanda, geçmişten günü- müze meydana gelen istismar ve şiddet haberlerini içeren ga- zete küpürlerine de yer verildi.

“Özgecan’ın Ailesi İçin Tazi- ye Kutusu”

Sergide aynı zamanda Özge- can’ın ailesine gönderilmek üzere taziye kutusu hazırlandı.

Serginin daha fazla dikkat çek- mesi içinse gençler sergi boyun- ca yine yüzlerine darp izini an- dıran makyaj yapıp, konuklara serginin anlam ve önemini vur- gulayan konuşmalar yaptı. Çok olumlu geri dönüşler ve tebrik- ler aldıklarını belirten toplu- luk öğrencileri, amaçlarına bir

nebze de olsa ulaştıklarını, bu konunun unutulmasına da izin vermeyeceklerini dile getirdiler.

TEKZİP

Geçen ayki sayımızda “Mihri- ban’ın Hikayesi” isimli haber- de yer alan ‘‘İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fa- kültesi’nin düzenlediği Tiyatro ve Türkü Hikâyeleri etkinliği dâhilinde Ahmet Adnan Saygun Salonu’nda Mihriban isimli bir konser gerçekleşti.’’ ifadesin- deki Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi kısmı, Eğitim Fakül- tesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Bölümü şeklinde olması gere- kirken sehven yanlış belirtil- miştir. Düzeltir, özür dileriz.

Çanakkale Deniz Zaferi’nin 99. Yılı’nı kutlamak amacıy- la yapmış oldukları “Ecdada Saygı Turu”nda 6 demir atlı olarak yola çıkıp İç Anado- lu Bölgesi turunu böylece ta- mamladıklarını dile getirdi.

Bu yıl ise topluluğun 2. dura- ğı “Akdeniz Turu” oldu. Erol, ayrıca, sağlıklı bir yaşamda bi-

siklet sporunun önemine dikkat çekmek, bisiklet sporunun bir kültür olduğunu benimsetmek ve özellikle gençlere bisiklet sporunu tanıtıp hayatlarında bir yer edinmelerini sağlamak amacıyla Akdeniz turunu ger- çekleştirdiklerini belirterek tur sırasında yolların bozuk olma- sından kaynaklanan zorluklar

yaşadıklarını ama hedeflerin- den asla vazgeçmediklerini vurguladı.

“6 demir atlının kalıcı olması- nı sağlamak ve ‘Sele Üstünde 7 Bölge Projemiz’ kapsamında yapacağımız turların 7’sinde de yola 6 kişi olarak çıkacağız.

Önümüzdeki senelerde diğer bölgelere de gidip Sele Üstün-

de 7 Bölge Projemizi tamamla- yacağız.” ifadelerini kullanan Erol, “Bisiklet Dostları Top- luluğu olarak bize her zaman maddi ve manevi destekte bulu- nan İnönü Üniversitesi Rektör- lüğü’ne ve Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığı’na teşekkür ederiz.” şeklinde konuştu.

(6)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ BİZDEN BİRİ 06

“ULTRASONİK BEYAZ BASTON” MUCİZESİ

Nazlı Genç Harun Kutlu

Hocam, öncelikle sizi tanıya-

İ

lım.smim Adnan Fatih Koca- maz. 1979 yılında Malatya Arapgir doğumluyum. Orta öğrenim ve ilköğrenimimin bir kısmını Arapgir’de tamamla- dım. Daha sonra Gazi Üniver- sitesi Elektronik Bölümü’nü kazandım. Ankara’da 4 yıl ge- çirdim. Mezun olduktan sonra, tabi ki iş arama süreci başladı.

Biz en kötü ihtimal öğretmen- lik olur gözüyle bakarken öğ- retmenlik kapıları bile kapandı.

Daha sonra Bursa’ya gittim.

Daha önce gittiğim gezdiğim çok sevdiğim bir yerdi. Bur- sa’da büyük bir tekstil firma- sında işletme müdürü olarak işe başladım. 1 sene civarı orda çalışırken o sıra Kırklareli Üni- versitesi’ne bir öğretim görev- lisi kadrosu açılmıştı. Bende ne olur ne olmaz diye gidip bir başvurayım dedim. Başvurdum ve sınava girdim. Nasip işte, ka- zandım. 10 sene orda çalıştım.

Yüksek lisansımı ve doktoramı Trakya Üniversitesi Bilgisa- yar Mühendisliği’nde yaptım.

3 çocuk babasıyım. Kırklare- li’nden sonra orda yazılım mü- hendisliği açıldı. Oranın bölüm başkanlığına atandım. Uzaktan Eğitim Merkezi’nin kurulumu- nu üstlendim. Yardımcı Doçent olduktan sonra araştırdık, ne- reye gidebiliriz, ne yapabiliriz diye. Sonra baktık ki, memle- ketimizde böyle bir imkân var.

Arkadaşlarla konuştuk, daha sonra buraya dönüş yaptık. Şu anda Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak çalışıyorum. Çok mem- nunum. Üniversiteyi seviyo- rum ve her gün, geldiğim için Allah’a şükrediyorum. İyi ki gelmişim. Gittiğim yerlere kı- yasla çok çok daha iyi bir yer.

Görme engelliler için ‘Ult- rasonik Beyaz Baston’ bulu- şunuz patent aldı. Bastonun teknik anlamda nasıl çalış- tığı ve engelliler için ne gibi

fayda sağlayacağından kı- saca bahsedebilir misiniz?

5 duyu organı içinde en kıymetlisi hangisi derseniz her- kes standart ‘göz’ diyecektir.

Gözü kaybetmek insan için çok büyük bir problem ve bunu keş- fetmek için bir gün gözümüzü kapatarak yarım gün gezersek bunun ne demek olduğunu anla- yabiliriz. Ben denedim, gerçek- ten büyük bir problem. Beyaz bastonun mantığı, engellilerin bastonu önüne çarparak, önle- rinde duvar veya çukur varsa bunu algılamalarını sağlamak.

İlk çalışmamız kişinin önünde olan engeller ve alt tarafta olan çukurlar. 2 mantığımız var, sis- tem çukurları ve önünde belli bir engel varsa bunları tespit ediyor. Bu sistemin çalışma- sı ultrasonik sensörler, yarasa gibi bir ses dalgası ileterek, or- tama ses dalgasının geri dönüş süresini hesap ederek yolluyor.

Sonuçta her ses bir yere çar- parak geri döner bize. Çarptığı

yer bizim için engeldir. Fakat gidip gelme, yani sesi gönder- dim tekrar aldım aralığında za- man farkını ölçerek mesafeyi çıkartıyor ve sesin hızına bağlı olarak bir matematiksel hesap- lama yapılarak bu süre hesapla- nıyor. Dolayısıyla dokunmadan mesafeyi hesaplamış oluyor.

Şu an hemen hemen her yerde kullanılıyor. Örneğin arabalar- da bile bu sistem kullanılıyor.

Biz de buradan esinlenip en- gelliler önünde ki çukurlukla- rı algılayacak bir mekanizma geliştirdik. Bunun için yayın- lar yaptık, bunu geliştirdikten sonra çok prestijli bir dergide working press olarak yayınla- dık. Daha sonra 2004 Bursa’da ELEGO Konferansı’nda bildi- riye dönüştürdük. Konferansta beğenilen bildirileri Bursa’da düzenlenen otomasyon fua- rında sergilemek istediler. Bi- zimde bildirimiz beğenildi ve sergilendi. Bende standın ba- şında duruyordum. Orada gelen ziyaretçilere ürünü tanıttık. Bu

dönem patent fikri aklımızda yoktu. Aradan bir iki yıl geçtik- ten sonra hocamın fikri ile pa- tente başvurduk. Patent almak gerçekten de hem masraflı hem de uzun bir süreç. Tabi patent- lerin türü de değişiyor ulusal ve uluslararası faydalı model ol- mak üzere. Uluslararası faydalı model çok daha pahalı ve çok uzun süre bekleniliyor. Açıkça- sı o dönemde para durumumuz da sıkıntılıydı. Bizde o dönem ulusal patente başvurduk ve ulusal bir patent almış olduk.

Biz ulusal patent için bile 2 sene bekledik. Uluslararası patent için başvursaydık belki olabilirdik ancak maliyetliydi, bu yüzden o dönem istemedik.

Daha sonra bizim tasarladığı- mız bastonun daha gelişmiş bir versiyonunu yapalım diye düşündük. Bununla ilgili bir çalışma yaptık. O çalışma şunu içeriyordu: Yine beyaz bir bas- ton fakat sadece önündeki en- geli ve çukuru değil. Sanal bir küre var ve bu küre, engellilere

gelebilecek bütün engelleri his- sedebilen bir küre. Bu koruma küresi, engellilerin içinde oldu- ğu onlara gelebilecek bütün en- gelleri hissedebilecek. Ona her konuda bilgi verip sadece yer bakımından yardım etmeyecek, sağ sol koordinatların hepsi bir arada olacak. Biz sesle bildi- rim yapıyorduk ve gördük ki ses çok rahatsız ediyor. Bizde sesten titreşime dönüştürelim dedik. Engelli kişinin basto- nu tuttuğu yere her parmağın girebileceği bir yer oluşturduk ve toplam 6 tane alan yaptık, küreyi oluşturduk ve 6 alandan bilgi almaya başladık. 6 alanın her birisinin engel mesafesini söyleyerek ona göre titreşim yapabilen motorlar geliştir- dik. Tabi oraya kontrol devre- leri ve yazılım da geliştirdik.

Böyle bir sistem tasarladık.

Bu sistemde de herhangi bir ses duymadan sadece kullanıcı parmaklarındaki titreşime göre nerede engelin olduğunu, ne- rede çukurun olduğunu hisse-

Üniversitemizin Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Adnan Fatih Kocamaz’ın uzun süre-

dir üzerinde çalıştığı ve sonunda patentini alarak tescillendirdiği “Ultrasonik Beyaz Baston” buluşu, medyada büyük ses getirdi. Baston

buluşuna ilişkin katedilen aşamaları ve teknik özelliklerini konuştuğumuz söyleşide Yrd. Doç. Dr. A. Fatih Kocamaz önümüzdeki süreçte

bastonla ilgili planladığı hedeflerini konuştuk.

(7)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ BİZDEN BİRİ 07

debilecek. Bu da 5-6 yıl önce oldu. O zaman Trakya’nın yerel gazetesinde de haberi çıkmıştı.

Haber olmuştu. Daha sonra bu da taşınma sırasında okulun bir projesi olduğu için orada kal- dı. Şimdi de biraz daha ileriye götürmeye çalışıyoruz projeyi.

Trakya’dan buraya taşınırken okulun ürünü olduğu için bu- raya getiremedik orda kaldı.

Hocam peki renginin beyaz olmasının bir anlamı, özelliği var mı?

Görme engelliler için ‘Beyaz Baston’ diye bir kavram var.

Beyaz Baston denince görme engelliler için olduğunu anlıyo- ruz. Bu kavramı biz geliştirme- dik, bu kavram zaten literatürde var. Beyaz bastonun mantığı da o. Yani görme engellilerin kullandığı bastonun rengi be- yaz bide katlanabilir. Beya- zı biz koymadık zaten vardı.

Bu buluş için hedefiniz sadece yurt içimi yoksa uluslararası düzeyde mi?

Dediğim gibi uluslararası pa-

tentler maliyetli ve o konu- larda devletin desteği yoktu.

TÜBİTAK’ın desteği vardı.

Akademisyenlerin buna baş- vurması gerçekten zor. Şuan bile her yıl patentin yeni- lenmesi için her senenin ba- şında 300 TL ödüyorsunuz.

Peki, hocam patent alındı, size getirisi nasıl oldu?

Hocama önceleri içimden ho- cam ne gerek var bizi niye masrafa sokuyorsunuz demiş- tim. Türkiye’de paten sayıları dünya ortalamasının çok altın- da. Sebebinin ise gereksiz gö- rünmesi. Çünkü bir şeyler üre- ten adam gidip patenti almaya ihtiyaç duymuyor. Bir akade- misyen olarak düşünelim YÖK patentini alırsam bir sürü para vereceğim, ne gereği var. Pa- tent almanın hiçbir faydası yok.

Yani doçent olmak istiyorsanız, sizden minimum 3 tane slayt bekleniyor. Onun haricinde hiç bir kriter YÖK için bir şey ifa- de etmiyor. Fakat bu son YÖK tasarısından sonra doçentlik kriterleri değişti. YÖK doçent atamalarında sadece 3 tane ya-

yına değil çok unsura bakmayı hedefleyen bir kriterler sistemi geliştiriliyor. İşte bununla ilgili bize de geri dönüşler ve sorular geliyor. Bizde kendi fikirleri- mizi söylüyoruz şimdi zaten zannedersem YÖK’ ün atama- lar içerisinde bu tip patentte yer alacaktır. Dolayısıyla artık akademisyenler bende patent alayım, burada bir atama kriteri var diyecektir. Bunun ciddi bir etkisi olacağına inanıyorum.

Birde devletimizin hükümeti- mizin geliştirdiği bir mekaniz- ma geliyor akademisyenlere.

Bu mekanizma şunu getiriyor.

Akademisyenin yıllık perfor- mansına bakarak maaşına ek bir gelir bağlanılıyor. Bunun içerisinde yine patent var. Dola- yısıyla artık akademisyenlerin bundan sonra patente yönelimi artacak, düşünecek ve kafası- nı kurcalayacak. Bu konuyla ilgili bir gelişmede bulunmak isteyecek. Çünkü bu, hem ma- aşına etki edecek hem de atama kriterlerine etki edecek. Evet, gerçekten bugüne kadar gerek- sizdi. Bugün devletin bunları görüp buna dair bir şeyler geliş- tirmesiyle birlikte bence her yıl

patent sayısı katlanarak artar.

Bursa’da düzenlenen Bilişim Fuarı’nda bir stantta tanıtım amacıyla buluşunuz sergilen- mişti. Tanıtım faaliyetlerimi- ze Malatya ya da il dışında devam etmeyi düşünüyor mu- sunuz bu anlamda gelecekte farklı projeleriniz var mı?

Yani şu anda düşündüğümüz bir proje var, o da şöyle: Dedi- ğim gibi önce sesli bir sistem yaptık ve 2 noktada bunu geliş- tirip bir küre haline dönüştür- dük. Bir engellinin başka neye ihtiyacı olabilir diye düşündük ve görme engelli kişinin en küçük ihtiyaçlarından birisinin de onu yönlendirme olduğunu anladık. Daha sonrasında da bizim bastonumuz hem gör- me engelliyi yönlendirebilsin, hem de gitmek istediği noktaya onu en kısa şekilde götürebil- sin, ona yol tarifi yapsın, yani navigasyon sistemi barındırsın dedik. Yani kişi gitmek istedi- ği noktanın, dünya üzerindeki koordinatını alsın. Onlar için en kısa mesafeyi bir harita üze- rinde oturtsun. Sonra bunları düşünürken biraz daha ileriye gittik ve bu işin en iyi şeklinin mobil cihazlarla yapmak oldu- ğunu anladık. Şu an zaten be- nim verdiğim derslerden birisi, Mobil Cihazlar için Uygulama Geliştirme dersi. Yani hepimi-

zin günlük hayatta kullandığı android mobil cihazlar var. De- dik ki, o zaman biz bir android sistem yazılımıyla bir çalışma daha yapalım. Bu çalışma hem kullanıcının etrafındaki engel- leri tanımlayabilsin, hem de onu sesli olarak yönlendirebil- sin. 2-3 görüntü işleme teknik- leri kullanarak telefonun ka- merasından alacağımız online görüntüleri bir tanıma unsuru haline getirelim. Mesela kul- lanıcı telefonuyla giderken ka- merasına bir ağaç denk gelirse önündeki engelin bir ağaç oldu- ğunu, arabaysa araba olduğunu söyleyebilirsin. Bir sonraki tık öyküsü işin önüne gelen bir in- sanın insan olduğunu ve hatta tanıdığı bir insansa onu tespit etmesi. Buna, görüntüyü sese çevirme diyebiliriz. Çünkü gör- me engellinin en büyük engeli gözünün olmaması. Olumlu tarafı ise kulağı. Yani kapan- mış göz unsurunun eksikliğini, biz kulak ile telafi edebiliriz.

Böyle bir hedefimiz var. Şim- di bununla ilgili, yani mobil cihazlarla yazılım gelişimiyle ilgili başarılı bir öğrencimiz var. Bununla ilgili bir yüksek lisans tezi ve bu tezi projeye dönüştürmek istiyoruz. Önü- müzdeki dönem akademik ola- rak bir çalışmayla ilk adımı ata- cağız. Yani buradaki hedefimiz bu işi, ürün haline getirmek.

(8)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ

08

#İnönüdeÖğrenciOlmak

BİLGELER YOLU RÖPORTAJI

İnönü İletişim Gazetesi muhabirleri Zekai Mehder, Şehristan Sayın ve Erkan Çelik Bilgeler Yolu’nda İnönü Üniversit- esi öğrencilerine sordu: #İnönüdeÖğrenciOlmak

Farklı bölümlerden birçok üniversite öğrencisi görüşlerini bizimle paylaştı...

Bilgisayar Mühendisliği 4.sınıf öğrencisi Özgür Kozay:

“Üniversitede yıl içerisinde gerçekleştirilen sosyal faaliyetler sayesinde İnönü Üniversitesi’nde öğrenci olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ancak ulaşım konu- sunda sıkıntılar olduğunu düşünüyorum.”

BESYO Hazırlık öğrencisi İmat Ak:

“Bu üniversitede okumaktan büyük memnuniyet du- yuyorum. Kampüs yaşamının öğrencilerin isteklerine cevap verecek şekilde düzenlendiğini düşünüyorum.”

Gıda Mühendisliği 3.sınıf öğrencisi Rabia Kaya:

“Kampüs içerisinde farklı kültürlerden insanlarla tanışma fırsatı buluyorum. üniversitenin yüksek stan- dartlara sahip bir kütüphanesinin olması da öğrenciler için büyük bir avantajlar sağlıyor.”

Felsefe Bölümü 3.sınıf öğrencisi Dilan Özer:

“Üniversitenin özellikle yemekhanesi temiz ve hijyenik. Durumu kötü olan öğrenci arkadaşlarımız için ücretsiz yemek imkânının olması da ayrıca çok sevindirici. Bununla birlikte yurdun kampüs içerisinde olmasından dolayı barınma problemleri de yaşamıyo- ruz.”

İletişim Fakültesi 4.sınıf öğrencisi Besna Aci;

“Üniversitede gerçekleştirilen sempozyum, panel ve seminerler öğrencilere büyük katkı sağlıyor. Ayrıca okuduğum fakülte anlamında İletişim Fakültesi’nde uygulama atölyelerini biraz yetersiz buluyorum.”

Türkçe Öğretmenliği 1.sınıf öğrencisi Özge Türkel:

“Eğitim kalitesi üst düzeyde ve üniversitede aldığımız eğitim bizlere büyük fayda sağlıyor. Öğrencilerin, Turgut Özal Araştırma Tıp Merkezi’nden yararlanma imkânlarının daha da artırılmasının çok iyi olacağını düşünüyorum.”

Bilgisayar Öğretmenliği 2.sınıf öğrencisi Mustafa Enes Çerko:

“Üniversitemizin bünyesinde faaliyet gösteren üç büyük takımın taraftar gruplarının olması bir futbol sever olarak beni çok mutlu etti. Çalışan, hizmet eden üniversite yönetimimizin sayesinde ufak sorunların da bir an önce düzeleceğine inanıyorum.”

Güzel Sanatlar Fakültesi 1.sınıfı öğrencisi Şaban Ay- dın:

“Üniversiteye gelen öğrenciler için siyasi içerik- li konular hakkında bilgiler verilmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu bilgilendirmelerin üniversitede oluşabilecek sorunları çözeceğine inanıyorum, Ayrıca üniversite toplulukları yeterli sayıda etkinlik yapmı- yorlar, bunların sayısı artırılabilir.”

İngiliz Dili ve Edebiyatı 1.sınıf öğrencisi Ellen Mat- thews:

“Üniversitenin kampüsünü oldukça canlı ve eğlen- celi buluyorum. Kütüphanesi ise kaynak açısından zengin.”

(9)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ KÜLTÜR SANAT 09

BİR YEŞİLÇAM KLASİĞİ: “SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM”

Y

üzlerce defa izlenecek, yüzlerce defa sevgi neydi dedirtecek, yüzler- ce defa ağlatacak, iç geçirtecek... Asya’nın kırmızı yazmasına vurulur izleyen. Cemşit‘in sabrına, aşkına, sevgisine inanır. Ne kadar aşık olu- nursa olunsun gidildiğini öğretir İlyas bu filmde. İlyas’ı Kadir İnanır, Cemşit’i Ahmet Mekin ve Asya’yı Türkan Şoray öyle bir oynuyor ki, bir an olay ger- çek ve bunlar sanatçı değil gerçekten o karakterler diyorsunuz. Akıllarda, çatır çutur yanan şöminenin içindeki odunların verdiği sıcaklığıyla, deli gibi akan bir nehrin yanındaki evi bir de kırmızı bir salıncağı bırakır. Bu başarının en önemli sebebi Asya, İlyas ve Cemşit’in teker teker duygularının, düşüncelerinin okunması olmuş. Az diyalogla, yoğun iç sesle ne kadar etkileyici bir dram ya- pılabileceğinin kanıtı niteliğinde bu film. İlyas hırslıydı, gururluydu ona göre o hiçbir şeyden anlamaz dediği ‘sevdiği’, işlerine karışamazdı, uyanıktı, görmüş geçirmişti. Asya mantığı ve duyguları arasından kalan bir kadından çok saf, an- nesinin baskısı altında kim ne der düşüncesiyle ömrünü geçiren, karşısına çıkan en ufak ilgide kalbindeki tüm aşkı verebilecek bir kadındı. Asya sevginin ne olduğu bilmiyordu. Öğretmemişlerdi ki…

SEVGİ NEYDİ?

Filmin belki de en can alıcı sorusu budur. Ve yıllar içerisinde film ile bu iki keli- me çok fazla özdeşleşmiştir. Sevgi neydi? Asya İlyas’la tanışır. İlyas,‘al yazma- lı’sını bekler. İlyas, gelmezse gelmesin biz gideriz der ve gider Asya’sına. Sonra kaçırır Asya’yı.

Anası vermez Asya’yı, aşık olduğu adama. Coşkun akan dere, sonbahar rüzgârı ile ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağmur damlaları, bir yürek çarpıntısı hiç durur mu? Evlenirler, anası babası benim öyle kızım yok der Asya’ya. Olsun canları sağ olsun, Asya’nın İlyas’ı var. Evlendikten sonra aşkları daha da büyür.

Bir de Sametleri olur.

Asya aşık olduğu adam üzülmesin diye kamyonu elinden gitmesin diye gidip konuşur İlyas’ın patronuyla, ne bilsin yine hırpalanan O olacak. İlyas, Dilek Hanım’a gider. Onunla dertleşebilir çünkü. Bir pencere önünde sevdiği adamı, bir de güzel Dilek Hanım’ı gören Asya, o gün büyür ve içindeki aşk damla dam- la erimeye başlar. Kendisi daha bunu fark etmese de... Oğlunu alıp çıkar yola, cesaretlenir. Gittiği bu yolda karşısına Cemşit çıkar, hayatını değiştiren o adam.

Asya, önceleri çekinse de Cemşit ona herkesten farklı gelmeye başlar. O iyiydi, bugüne kadar gördüklerinden farklıydı. Babasının evinden, İlyas’ın yanından farklıydı onun yanı, orada geçmişi sorgulanmadı, dertleştiler bazen... Bazen bir şarkıda buldular tebessümü. Kalbi yaralı insana en iyi dost, kalbi yaralanmış olandır. Onlar birbirlerini iyileştirdiler. Sevgi, yürek kırgınlığını paylaşmaktı.

Cemşit, Samet’e salıncak yaptı büyüdüğünde binsin diye. “Beni seveceği günü bek- liyorum.” diye geçirdi içinden her gün bıkmadan, usanmadan. Yıllar geçti Samet bü- yüdü. Samet’e kimse öğretmemişti babasının Cemşit olmadığını. Samet yüreğinin saflığıyla Cemşit’i babalığa seçmişti.

Sevgi, saflıktı. Bir akşam, beklenmeyen bir kaza ve beklenmeyen bir misafirle deği- şiverdi kurulan tüm düzen. O akşam onlar için öyle olmuştu, kader bu ya İlyas tam Cemşit ve Asya’nın evinin yakında kaza yapmıştı. Kavuştu o kazanın sonunda İlyas Samet’ine, ‘al yazmalı’sına ama neye yarar ki? Kırılan kalp, geçen yıllar, değişen Asya…

Artık eskisi gibi olamazlardı. Cemşit, “Kocası olduğunu bilsem onu getirir miydim?

Getirirdim, yaralıydı.’’ diye içinden geçirdi İlyas’ın kim olduğunu anlayınca. İlyas, Asya ve Samet’i almak istedi. Samet’i alıp gitmeye hazırlanırken İlyas, son sahne- de Samet’e ben senin babanım diyecekken Asya’nın sesini duyar ve diyemez. Sa- met, Cemşit’e baba deyince İlyas susar. Mutluluk bu muydu? Mutluluk neydi, ben bilmezdim. ‘O’ vardı bir zamanlar. Onu sevmiştim. Sevgi o muydu? Sevgi neydi?

Coşkun akan dere, sonbahar rüzgârıyla ürperen yapraklar, cama vurup dağılan yağ- mur damlaları, bir yürek çarpıntısı... Sonunda coşkun dere durulur, yapraklar kurur, dökülür, yağmur diner, güneş çıkardı...

Sevgi neydi?

Sevgi, sahip çıkan, dost, sıcak insan eliydi. Sevgi emekti.

İlyas karakterinin dışında herkesin doğru kararlar verdiği filmdir Selvi Boylum Al Yazmalım. “Karına git’’ diyen, şefkati aşkından önce gelen Dilek Hanım, sevgiyi sabırla bekleyen Cemşit, doğru kişiye ‘’baba’’ diyen Samet ve bir de aşkından önce sevgiye inanmaya başlayan Asya’nın verdiği kararlar. Aşkın, emek verilerek kaza- nılmış sevgiye yenildiği ilk filmdir. Bu filmde görüntüden çok iç seslerin dili hâ- kimdir. Filmin sonu, ben hangisi olmak isterdim dedirtiyor insana. Asya mı, İlyas mı, Cemşit mi hatta Samet mi? Güven duygusu Cemşit’tir; Asya’nın hükümet nikâ- hındaki heyecanı bundandı. İlyas benciliğin resmidir; onca geçen zamandan sonra karşısına çıkıp Samet’e onu hiç düşünmeden ben senin babanım diyebilecek ka- dar bencil. Asya cesarettir; anasının sözünden sonra da İlyas’ın sözünden çıkmayan Asya tek başına oğlunu alıp gidebilecek kadar. Oyunculuklar şüphesiz çok iyi. Atıf Yılmaz’ın hayran bırakacak derecedeki yönetmenliğinde bu film, kült olmayı hak etmiştir. Yıllar geçse de yeri doldurulamayacak bir aşk hikâyesidir. İnsanın aklına Asya Cemşit’le gitmeseydi ne olurdu sorusunu bırakır. Cengiz Aytmatov’ un güçlü kaleminden çıkan bu eser, üzerinden otuz yedi yıl geçse de müzikleriyle, diyalogla- rıyla hatta karakterlerinin mimikleriyle hafızaların en güzel yerine kazınmıştır.

Seçil Fisenkçi

Fahrettin KAYA

(10)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ BİZDEN HABERLER

10

ZİRVEDEKİLER BURADA, SEN NERDESİN?

Nezahat Erişmiş Fahri Karaman Harun Kutlu Ali Ekber Çıplak

Üniversite Sanayi İşbirliği Top- luluğu tarafından düzenlenen ve 4 oturumda gerçekleştiilen

“Kariyer Günleri” etkinliği bu yıl da öğrencilerin yoğun ilgisi- yle karşılandı. 17 Şubat tarihin- de başlayıp 4 gün süren oturum- larda, konuşmacılar öğrencilere kendi mesleklerini, bu mesle- kleri edinme adına nasıl bir yol izlenebileceği hakkında bilgiler vererek, öğrencileri aydınlattı.

Hoca Ahmet Yesevi ve Kütüphane Seminer Salon- ları’nda gerçekleşen etkinliğin ilk oturumunun konukları, Yeşilyurt Kaymakamı Nesim Babahanoğlu, Yazıhan Kay- makamı Hatice Bayar Özdemir ve Hekimhan Kaymakamı Mesut Çoban oldu. Oturumda İletişim Fakültesi Dekanı Prof.

Dr. Selma Karatepe, Üniver- site Sanayi İşbirliği Topluluğu Akademik Danışmanı Doç. Dr.

Yusuf Cahit Çukacı, öğretim elemanları ve çok sayıda öğren- ci katıldı.

“Hedeflerinin Peşinde Israr- la Koşarsan, Varamayacağın Hiçbir Hedef Yoktur”

Nesim Babahanoğlu

konuşmasında “İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve bölümleri aspirin gibidir, her şeye ilaç ola- bilir veya hiçbir şeyi çözemey- ebilir. Bu, sadece sizin elinizde.

Bir de sizi engelleyen etmenler var. Öncelikle arkadaşlarınızın

bir kısmı, bu ortamda bir şey olamazsın, dil öğrenemezsin, gibi sözler söyleyebilir. Benim size tavsiyem Türkiye Cum- huriyeti Devleti’nde ne olur- sanız olun, gayret gösterirseniz ve ısrarla hedeflerinizin peşinde koşarsanız varamayacağınız hiçbir hedef yoktur.” diyerek öğrencilerle deneyimlerini pay- laştı.

Mesut Çoban ise, “Kaymakam olabilmek için İktisat, İşletme, Hukuk Fakültesi’nden mezun olmak ya da bakanlığın yap- mış olduğu sınavı kazanmak gerekir. Bu yıl kaymakamlık sınavında değişiklikler oldu. 6 ay önce kaymakamlık, KPSS kotasından çıkarıldı. Bu yıl sınav ilk defa yazılı olacak.

Örnek sorular ise ÖSYM si- tesinde mevcut durumda.” di- yerek konuşmasını tamamladı.

Hatice Bayar Özdemir’e neden bayan kaymakamların az old- uğu sorulunca “Benim döne- mimde kaymakamlığa 65 kişi alındı ve bunların sadece ikisi bayandı. Haksızlık gibi görüne- bilir ama işin esasına bakmak gerekir. Kaymakamlık sınavına 300 kişi başvurdu ve bunların sadece 13’ü bayandı. Esasen bu eşitsizlikten kaynaklanan bir durum değil, biz bayanlar olar- ak tercih etmiyoruz.” şeklinde ifade etti.

Oturum, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Kara- tepe’nin ilçe kaymakamlarına plaket takdimiyle son buldu.

“Takım Çalışması ve İkna

Kabiliyeti Önemli”

Kariyer Günleri’nin 2. otu- rumunun konuğu ise özel bir bankanın İnsan Kaynakları Müdürü Lütfü Şener oldu.

Bankada huzurlu çalışma or- tamının yanında eğitime çok önem veren ve çalışanlara rekabetçi bir ücret verildiğini belirten Şener, bankaya üye- lik prosedürünü şöyle sıraladı:

“Üyelik için işletme, maliye ya da iktisat bölümlerini okuma- larının yanında ikna kabiliyeti yüksek, takım çalışmasına yat- kın, yüksek akademik başarıya sahip öğrenciler alınır.” Lüt- fü Şener’e Üniversite Sanayi İşbirliği Topluluğu Başkanı’nın plaket takdimi ile oturum son- landırıldı.

“Bu Mesleği Yapacaksan, İşine Sadık Olmalısın”

Etkinliğin 3. gününde ise konuk olarak Vergi Dairesi Başkanı Yunus Poyraz, Yeminli Mali Müşavir Mehmet Yavaş, Vergi

Müfettişi Grup Başkanı Ziynet- tin Çelik yer aldı.

Yunus Poyraz, Vergi Daire Başkanlığı adı altında çalımayı düşünen öğrencilere tavsiyel- erde bulunarak, aday kişilerin 35 yaşını doldurmamış, İktisa- di ve İdari Bilimler Fakültesi okuyup dört yılını tamamlayan ve KPSS’den yeterli puan almış muhakeme gücü fazla, özgüveni olan, yetenekli kişil- erin olması gerektiğini belirtti.

Yeminli Mali Müşaviri Me- hmet Yavaş ise, müşavirlerin görevi, gerçek ve tüzel kişilere ait işletmelerin muhasebe ve finans konusundaki örgütlen- melerini sağlayıp danışman- lık yapmak, analiz sonuçlarını raporlamak ve tasdik işlerini gerçekleştirmektir. Müşavirlik yapacak kişi sorumluluklarına sadık olması mesleği açısından uyması gereken en önemli kuraldır.” ifadelerini kullana rak sözü Vergi Müfettişi Gurup Başkan Yardımcısı Ziynettin Çelik’e bıraktı.

Çelik ise konuşmasında “Müfet- tişlik alanında hiçbir üniversit- eye öncelik tanımadıklarını, en köklü üniversite mezunlarının bile KPSS’de 80 ve üzeri puan aldıktan sonra mülakatlar yapılır, mülakatı geçen aday- ların alımı başlanır.” şeklinde konuştu. Konuşmacılar başta üniversite hocaları olmak üzere tüm katılımcılara teşekkür dile- klerini sundular. Oturum, İnönü Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Kadir Kartalcı’nın katılımcılara plaket takdimiyle son buldu.

“Yapacağınız Stajın Hakkını

Verin”

Etkinliğin son oturumu olan 4.

oturumda ise, Malatya İŞKUR Şube Müdürü Vahap Toman, KOSGEB Şube Müdürü Mu- rat Seki, MÜSİAD Şubesi Yönetimi Kurul Başkanı Me- hmet Balin, öğretim eleman- ları ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleşti.

İş yeri açma niyeti olan öğren- cilere seslenen KOSGEB Şube Müdürü Murat Seki , “Gençlere girişimcilik kursları ve bu kurs- lar sonunda girişimcilik ser- tifikaları veriyoruz. Bununla birlikte iş yeri açabilmeleri için de bu sertifikayı 100 bin TL ile destekliyoruz. Bunun 70 bin TL’si ise faizsiz geri ödemeli.”

şeklinde konuştu.

MÜSİAD Başkanı Mehmet Ba- lin ise, kısaca özgeçmişinden bahsettikten sonra, başarıya giden yolun anahtarlarını gençlerle paylaştı. Balin,

‘‘Birçoğunuz muhakkak staj için bir yerlere gideceksiniz.

Bunu kâğıt üzerinde bırak- mayın, yapacağınız stajın hak- kını verin, bir iş başvurusunda muhakkak staj yaptığınız fir- manın adı önemlidir ve o firma- larda staj yapmak hiç de kolay değil. Benim size tavsiyem, kendinizi muhakkak belli bir alanda geliştirmeye çalışmanız gerektiği yönündedir.’’dedi.

Etkinlik, Üniversite Sanayi İşbirliği Topluluğu Akademik Danışmanı Doç. Dr. Yusuf Ca- hit Çukacı’nın katılımcılara plaket takdimi ve 4 oturumdan en az 2 oturuma katılan öğren- cilere “Girişimcilik “Serti- fikası” verilmesiyle son buldu.

(11)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ BİZDEN HABERLER

11

“GÖRME ENGELLİ OLSAM DA DÜNYAYA RENK KATIYORUM”

ENGELSİZ BİR YAŞAM İÇİN ZİHNİNDEKİ ENGELLERİ YOK ET

Harun Kutlu Nıştıman Dora

Engelsiz İnönü Birimi tara- fından "Engelli Değilim, En- gellenenim" isimli konferans düzenlendi. Türkiye’nin İlk Görme Engelli Bakanlık Mü- şaviri Kenan Önalan, konfe- ransa konuşmacı olarak katıldı.

Konferans, Malatya Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Oktay Taş, İl Müdür Yardımcı- sı Cevdet Tatar, Malatya Kent Konseyi Engelliler Merkezi Müdürü Soner Yılmaz, Tür- kiye Sakatlar Derneği Malat- ya Şube Başkanı Ali Haydar Koyun ile görme engelli va- tandaşlar ve çok sayıda öğren- cinin katılımıyla gerçekleşti.

İlk Görme Engelli Bürokrat olan Kenan Önalan, 7 yaşın- da gözlerini nasıl kaybettiğini, sonrasında bir süre Ankara ve İstanbul'da yatılı okuduğu- nu, 1996 yılında da Boğaziçi Üniversitesi'ni kazandığını, maceracı bir yanı olduğu için üniversitede okurken Ameri-

ka'ya ve Kanada'ya gittiğini ve 2005 yılında da Türkiye'ye geri döndüğünü dile getirdi.

Önalan, hayatta hiçbir zaman kendisine dur demediğini vur- gulayarak, "Hep daha iyisini yapmak için yola çıktım. O yüzden başarılı olduğuma ina- nıyorum." ifadelerini kullandı.

Dünyadaki her engellinin, kadı- nın, erkeğin, çocuğun bir renk olduğuna işaret eden Önalan, bu farklılıkların ve renklerin dün- yayı güzelleştirdiğini söyledi.

“Yaşamın Her Noktasında Başarılı Olmak İstiyorsanız Malzeme Sizde”

Önalan, "Ben dünyaya renk ve zevk katan bir bireyim. Bu rengi, körlüğümle katıyorum.

Dünyanın en mutlu insanları- nın yüzde 1'lik kısmına giriyo- rum. Körlüğüm, mutsuz olmam için bir neden değil. Yaşamın her noktasında başarılı olmak istiyorsanız malzeme sizde.

Böyle mutlu olacaksınız. Ben dünyayı körlüğümün üzerine kurdum. Kurmaya da devam edeceğim." şeklinde konuştu.

Bir görme engelli olarak kendi- lerine yardım edilmesini değil, kendi haklarının teslim edilme- si gerektiğini belirten Kenan Önalan, "Dünyayı zevkli yapan şey farklılıktır. O farklılıklardan biri de biz engellileriz." dedi.

"Engellilerin topluma kazan- dırılması" sözünü eleştiren Önalan, toplumun engellilere gelmesi gerektiğini söyledi.

Önalan, "Dünyayı engelsiz hale getirme hedefim var. İnan- cımdan hiçbir zaman vazgeç-

medim. Körlüğü güzel yapan birlikte yaşamaktır, çirkin ya- pansa çapsız zihniyettir." söz- leriyle konferansını tamamladı.

Konferansın sonunda Öna- lan'a plaket takdim edildi

Yasemin Çiftçi Anıl Akbayır

Engelsiz İnönü Birimi tarafın- dan düzenlenen “Sosyal So- rumluluk Alanlarında ve En- gellilerde Gönüllülük” isimli konferansının konuğu 1984 Malatya doğumlu, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve Viya- na Üniversitesi Ekonomi Mas- tır mezunu, Ekonomist Osman Timurtaş oldu.

Konferansın açılış konuşmasını Engelsiz İnönü Birimi Koordi- natörü Nurhan Sevinç’in yaptı- ğı etkinlikte Sevinç, Birim’in amacının İnönü Üniversitesi'n- deki ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarına kayıtlı olan engelli öğrencilerin eğitimlerine devam etmeleri, ulaşım imkânlarının düzenlen- mesi, derslere katılım ve sınav uygulamaları sırasında engel durumları nedeniyle karşılaş- tıkları sorunların kaldırılması ve fırsat eşitliğini sağlayabilme

olduğunu belirtti.

“Engel Bedenimizde Değil, Zihnimizde”

Kendisi de Malatyalı olan ve bir dönem Malatya Üniversite Öğ- rencileri Derneği Kurucu Baş- kanlığı yapan ve birçok sivil toplum kuruluşunun içerisinde yer alan Osman Timurtaş ise konuşmasında, “Aslında engel sadece zihinlerde ya da ruhlar- da, başka bir engel yok. Çünkü bir insanın elinin, kolunun tam olması onun engelsiz olduğunu göstermez. Ve başımızdan bir takım hastalıklar geçtiğinde, kaza sonucunda engeli arka- daşlarımızdan haberdar olun- ca, ölümden haberdar olunca hepimizin aslında birer engelli aday olduğunu da fark ettim.

Bugün engeli değiliz ama ya- rın engelli olmayacağımıza dair garanti verebilecek olan var mı?” şeklinde konuşan Timur- taş, dünyevi şeylerin insanı tat- min etmediğini, bunun bir sonu

olmadığını da ayrıca belirtti.

Bizi doyuma ulaştıran şeyle- rin önce inançlarımız sonra ise insanlar için yaptığımız şeyler olduğunu vurgulayan Timurtaş,

“Bunlar toplumsal duyarlılık- lar, toplumsal sorumluluklar- dır. İnsanlar için elimizi taşın altına koymak, hastaları ziya- ret etmek, bir taziyeye gitmek, cenaze namazına gitmek, anne ve babamızı, yaşlıları ziyaret etmek, kardeşlerimize kaygı duymak gibi bütün bu toplum- sal meseleler bizi bir sorumlu- luk hissiyatı içerisine sokuyor.

Dolayısıyla da bizim önümüze bir ajanda doğuyor. Ama Av- rupa’da öyle değil. Onların tek düze hayatları var. Ve bizde ki gibi onların kaygıları yok. Biz- ler ne yaparsak yapalım top- lumsal meselelere duyarlı ol- malıyız. Kendimizi öğrencilik dışında da geliştirmeli ve yetiş- tirmeliyiz.” şeklinde konuştu.

(12)

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ UYGULAMA GAZETESİ BİZDEN HABERLER

12

EĞİTİM FAKÜLTESİ’NDEN TOPLUMA HİZMET UYGULAMALARI

KARATAŞ VE TAVLI’YLA KEYİFLİ BİR SOHBET

Yasemin Çiftçi Anıl Akbayır Nezahat Erişmiş

İ

nönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Topluma Hizmet Uygulamaları dersi kapsa- mında bir etkinlik gerçekleşti.

Etkinlik sırasıyla “Ek Okullar, Uyuşturucu ile Mücadele ve Alınacak Önlemler, Koşulsuz Kabul Olarak Aşk” konulu 3 oturumdan meydana geldi.

Prof. Dr. Sibel Kahraman’ın konuşmacı olarak katıldığı ve Turgut Özal Kongre Kültür Merkezi’nde gerçekleşen etkin- liğin ilk oturumunda Kahraman, Ek Okullar hakkında bilgiler aktardı. Ek Okulların yaklaşık 20 yıldır var olup, ülkemiz- de de yürütülen sürdürülebilir bir çevre yönetim programı olduğuna değinen Kahraman, Malatya ‘da ise bu okulların sadece 2 adet olduğunu belirtti.

“Mavi Suyumuz Bulanıklaşı- yor”

Türkiye’nin nüfusuna, küresel- leşmeye, teknolojik gelişmele- re, enerji kaynaklarına ve çev- redeki değişimlere dikkat çeken Sibel Kahraman, “20. yüzyılın başlarında sadece birkaç bin olan araç sayısı şimdi 1,5 mil- yarı buldu. Tabi taşıt araçları ulaşım araçları bu kadar artınca bunların tükettiği enerji kay-

naklarında da sıkıntı da oluştu.

Petrol, kömür gibi fosil enerji kaynakların kullanımı da ina- nılmaz bir şekilde arttı. Bunun yanı sıra sanayileşme, kentleş- meyle birlikte nüfus artışı ile birlikte yer altı ve yer üstü sula- rı da kirlenmeye başladı. Mavi suyun rengi bulanıklaşmaya başladı. Sayımız 3 katına çıktı, nüfusumuz 7,5 milyar oldu.”

ifadelerini kullandı.

“Cennetin Çekiciliğinden Çok Cehennemin İkna Edici- liğine Güveniyoruz”

“Cennetin çekiciliğinden çok cehennemin ikna ediciliğine güveniyoruz. Olup biten olay- ların ne kadar kötü olduğunu insanlara anlatıp, bunların iler- de kötü sonuçlar doğurabile- ceğinin fark edilmesini sağla- yabilirsek, insanları harekete geçirip bazı şeylere engel ola- biliriz. Bunu nasıl yapacağımız konusuna gelince ise, cennetin çekiciliğinden çok cehenne- min ikna ediciliğini ele almak bize yol gösterebilir. Doğanın bize bedel ödetmemesi için bir şeyler yapmamız gerekiyor.

İnsanların dünya görüşlerini değiştirmeleri gerekiyor. İnsan odaklı görüşten ulaşmalı eko- sentrik görüşe dönmek lazım.

“ifadelerini kullanan Prof. Dr.

Sibel Kahraman, özellikle ço- cuklarımıza doğayı koruma bi-

lincini aşılamamız ve onları bu amaç doğrultusunda yetiştiril- memiz gerektiğini de vurguladı.

“Seni Bulunca, Seni Senden Eden En Güzel Duygudur Aşk”

Etkinliğin son oturumunda

“Koşulsuz Aşk” konulu prog- rama Yrd. Doç. Dr. Hikmet Zelyurt konuk oldu. Etkinlik, Turgut Özal Kongre ve Kül- tür Merkezi’nde gerçekleşti.

Yrd. Doç. Dr. Zelyurt, “He- pinizi aşk ile selamlıyorum.

Aşk ciddi bir konudur. İnsan

âşık olunca karşısındaki insa- nı fark etmeye başlar. Kendini âşık olduğu insanın yerine ko- yarak onu olduğu gibi kabul eder. O insanın kusurlarını gör- mez. İşte o zaman var olduğu- nu hissederek en derin hislerle âşık olduğunu anlar. Aşk seni bulunca seni senden eden en güzel duygudur. Aşkta gizli- lik önemlidir, ne kadar şahsi olursa o kadar evrensel nite- lik kazanır.” şeklinde konuştu.

İnsanın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurgula- yan Yrd. Doç. Dr. Hikmet Zel- yurt, “Bir insanın ruhsal yanı

sağlamsa, vücudu da sağlam olur. Tolstoy ile Dostoyevs- ki diyor ki; “Akıl bana bir şey öğretmedi. Beni ben eden akıl değil, aşktır. Sevginin olma- dığı yerde akıl aranmaz.” Aşk sürekli seni mutlu etmez. Seni üzer, kırar, ağlatır, yıpratır. Bu da aşkı her haliyle yaşamak demek.” ifadelerini kullandı.

Geçmişteki ve şimdiki aşkla- rın kıyaslamasını yapan Yrd.

Doç. Dr. Zelyurt, eski aşkla- rın yok olduğunu ve artık aşka saygı kalmadığını vurguladı.

Zelyurt, konferansını öğrenci- lere şiir okuyarak tamamladı.

Remle Şimşek Selim Güler

Sinema Topluluğu ile İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü öğ- rencilerinin ortaklaşa düzen- lediği söyleşiye ünlü yazarlar Murat Tavlı ve Emre Karataş konuk oldu.

Asıl mesleği İngilizce Öğret- menliği olan fakat yazarlık tut- kusu sebebiyle mesleği bırakan Karataş, Murat Tavlı ile birlikte şehir şehir gezdiklerini belirtir- ken, Malatya’ya ve İnönü Üni- versitesi’ne geldikleri için çok mutlu olduklarını dile getirdi.

Söyleşiye katılan öğrencilerle sıcak ve samimi diyaloglar ku- ran yazarlara öğrencilerin ilgisi yoğundu.

Yazarlar ve öğrenciler arasında

keyifli dakikalar yaşandı.

Aynı zamanda oyunculuk da yapan yazar Murat Tavlı, kadın erkek ilişkileri üzerinde gözlem yapıp, yazılarını öyle yazdığını belirtti. ‘Hanfendi Bir Bakar mısınız?’ isimli kitabının baş- rol karakterinin gerçek hayattan bir oyuncu olduğunu dile geti- ren Tavlı, ‘Vaktidir’ ve ‘Yağ- mur Kokum’ kitaplarının yazarı Karataş’ı da sözlerin efendisi olarak nitelendirdi.

Yazılarını hüzün ve dert konusu üzerine yazdığını dile getiren Emre Karataş, yazarken özel- likle şarkılardan etkilendiğini belirtti. Öğrencilerin sorularına içten ve samimi cevaplar veren yazar, İngiliz Dili ve Edebiyatı

öğrencilerine ithafen,"İngiliz- cede en zor beceri yazmaktır."

diyerek öğrencileri onayladı.

Türkiye’de okuma oranının az- lığına dikkat çeken yazar Murat Tavlı, kitap okumanın önemine de değindi.

Tavlı, “İnsanların ürettiklerine, emeğine, duygularına, düşün- celerine ve bir şeyler üretmeye çalışmalarına saygı duyulmalı.

Saygı duymayan insanlara ise hadlerini bildirmek kötü bir şey değildir." şeklinde konuştu.

Yazarlar, söyleşi sonunda ki- taplarını almak isteyen birkaç öğrenciye imzalı kitaplarını hediye ederek söyleşilerini son- landırdılar.

Referanslar

Benzer Belgeler

bilim alanı gelişti ve bugün yüzlerce üyesi olan ve anabilim dalı olarak şu an Türkiye’de en çok uzmana ,asistana sahip olan bir alan haline geldi.” dedi Acil Tıp

Tüm faaliyetlerinde devlete, müşteriye, ortağa ve çalışanları- na karşı dürüst davranma, gelişen teknolojiyi yakından takip ederek evrensel kalitede mal ve hizmetler sunma,

Rektör Kızılay, İnönü Üniversitesinin güçlü bir beşeri sermaye ve fiziki potan- siyeli sahip olduğunu kaydederek, “Fiziki altyapısını büyük ölçüde tamamlayan

Turgut Özal Tıp Merkezi’nde gerçekleştirilen organ nakil- lerinden karaciğer naklinin ilk sırada yer aldığını dile get- iren Rektör Çelik, “Karaciğer nakli

Dünyanın önde gelen organ na- kil cerrahlarından biri olan ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi olarak organ na- kil merkezi başta olmak üzere, birçok

Ulusal ve uluslararası yarışma film gösterimleriyle devam eden festival, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi konferans salonunda İnönü Üniversitesi Gençlik

Güç ise eğitim, bilim, teknoloji, sanayi, tarım, sanat ve spor gibi her alanda çok çalışma, araştırma ve geliştir- meyle ancak elde edilir.” Mezun olan öğrencilerin

Eğitim almak için İNOSAR’a başvuran herkese eğitim verdiklerini dile getiren Yetkiner, bütün eğitimleri- nin sertifikalı olduğunu bu güne kadar çok