• Sonuç bulunamadı

İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Törende konuşan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İnönü Üniversitesinin 42. akademik yılını geride bırak- tıklarını ve 8 bin 500’den fazla öğrencinin mezuniyet sevincini yaşadıklarını söyledi. İnönü Üniversitesinin köklü bir üniversite olduğuna değinen Rektör Kızılay, “Ülkemizin 2023 hedeflerini gerçekleştirecek ve 2071 vizyonunu belirleyecek olan bu gençle- rimizi sağlıktan eğitime, ekonomiden siyasete, tarımdan bilişime kadar hemen her sektörde ihtiyacımızı karşılayacak nitelikte yetiştiriyoruz” dedi. Rektör Kızılay, “Üniversite-şehir, üniversi- te-sanayi, üniversite-toplum ilişkileri bağlamında muhatapları- mızla daha güçlü ilişkiler kurmaktayız. Dolayısıyla üniversitemizi şehrine, bölgesine ve ülkesine her açıdan katma değer sağlayan hüviyete kavuşturuyoruz” ifadelerini kullandı.

Öğrencilerin geçmiş, güçlü kadrosu, geleceği inşada oluşturduğu zengin vizyonuyla sadece Türkiye’de değil artık dünyada da adın-

dan söz ettiren bir üniversiteden mezun olduklarını vurgulayan Rektör Kızılay, şunları kaydetti: “15 Temmuz hain darbe girişimi sürecinde teknoloji, bilişim ve en önemlisi algı yönetiminin ne kadar etkili olduğunu bizzat yaşadık. Eğer buna karşın süreci hızlı bir şekilde okumayıp sağlıklı bir irade ve mücadele sergilemesey- dik bugün ülkemiz çok vahim durumda olurdu. Bu tür hainliklerin bir daha yaşanmaması için iç ve dış düşmanlarımızdan daha güçlü olmamız aşikardır. Güç ise eğitim, bilim, teknoloji, sanayi, tarım, sanat ve spor gibi her alanda çok çalışma, araştırma ve geliştir- meyle ancak elde edilir.” Mezun olan öğrencilerin bundan sonraki yaşamlarında kendilerini bekleyen güçlükleri İnönü Üniversite- sinden aldıkları eğitim ve dindikleri yaşam tecrübesiyle aşacak- larına inandığını belirten Rektör Kızılay, mezun olan öğrencilere mutlu ve hayırlı bir gelecek diledi.

syf. 6’da

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİNDE MEZUNİYET COŞKUSU

İnönü Üniversitesinde 2016-2017 Akademik Yılı Mezuniyet töreni düzenlendi. İnönü Üniversitesi bu yıl 8 bin 500’den fazla öğrenciyi mezun ederek iş hayatına atılmalarında onlara kapıyı araladı. Tören kapsamında grup seksekdört tarafından verilen konserde öğrenciler doyasıya eğlenerek mezuniyetlerini kutladı.

İ N Ö N Ü Ü N İ V E R S İ T E S İ İ L E T İ Ş İ M FA K Ü LT E S İ U Y G U L A M A G A Z E T E S İ 2 0 1 7 M AY I S / S AY I : 3 1

Uluslararası İslam ve Yorum Sempozyumu Düzenlendi

“Fermente Süt Ürünleri Ağırlıklı Öneme Sahip”

02

04

“Sosyal

Medya Hayatı Etkiliyor”

BAŞARI ENGEL TANIMAZ

KELEBEĞİN RÜYASI

13 11 09

(2)

02 Kampus

“ULUSLARARASI İSLAM VE YORUM”

SEMPOZYOMU DÜZENLENDİ

11. ULUSLARARASI BİLGİSAYAR VE ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ SEMPOZYUMU

İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından “Uluslararası İslam ve Yorum”

Sempozyumu düzenlendi.

İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümü tarafından “11. Uluslararası Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri” sempozyumu düzenlendi.

Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen semi- nere, Malatya Valisi Mustafa Toprak, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızı- lay, Diyanet İşleri Eski Baş- kanı Prof. Dr. Süleyman Ateş, Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Erul, Ma- latya Büyükşehir Belediye Ge-

nel Sekreter Yardımcısı Ertan Mumcu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Nusret Akpolat, Prof.

Dr. İbrahim Türkmen, Prof. Dr.

Abdülkadir Baharçiçek, İnönü Üniversitesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Hakan Erkuş, İlahiyat Fakültesi Dekanı Vekili Prof.

Dr. Fikret Karaman, akademik ve idari personel ile öğrenciler

katıldı. Açılış konuşmasını yapan İlahiyat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Fikret Kara- man, Kuran-ı Kerimin insan- ların yaratılış gayesini Allah’a iman etmek ve onun iradesine uygun olarak hareket etmek şeklinde açıkladığını söyledi.

Karaman, Kuran-ı Kerim de ahlaka dair 150, ilme dair ise

750 ayetin olduğunu belirte- rek, “Kuran-ı Kerim bu ayetle üzerinden insanları araştırmaya ve düşünmeye davet etmekte ve bütün tabiat varlıklarını, olaylarını incelemeyi vurgula- maktadır. Hazreti Muhammed de ilim ve hikmeti, müminin yitiği olarak kabul etmiş ve ne- rede bulursa alınmasını tavsiye etmiştir” şeklinde konuştu.

Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay da İslam dünyasının şu anda ölümlerin ve savaşların en çok olduğu ülkelerin olduğu bölgeler olduğunu belirterek,

“Hemen yanı başımızda Suriye ki biz de ülke olarak 3 milyon- dan fazla Suriyeli misafirimize ülkemizde ev sahipliği yapa- rak onlara kucak açtık. Onun yanında Irak, sonra Afganis- tan, Yemen, Afrika’da bir çok ülke, Libya hepsi kan gölüne dönmüş durumda” şeklinde konuştu. DEAŞ, El Kaide ve başka grupların dünyanın yö- neticisi olan ülkelerin yönlen- dirmesiyle İslam’ı kullanarak ülkelerinde ve dünyanın başka bölgelerinde Müslüman kanı döktüklerine dikkati çeken Rektör Kızılay, şöyle konuş- tu: “İslam’ı bir kan dökme aracının gerekçesi olarak sunmakta. Farklı bir yorum ve Müslümanların büyük bir kıs-

mını tekfir ederek Müslüman Müslümanın kanını dökmekte.

Diyanet İşleri Başkanımızın bir kaç yıl önce şöyle bir ifadesi olmuştu, ‘Her gün neredeyse bin civarında insan ölüyor bunun 990’ı Müslüman ve Müslümanlar birbirini öldü- rüyor’. Burada çok ciddi bir problem var. Bu problemin çözümü yine siz çok kıymetli hocalarımızın sözlü ve yazılı eserlerinin İslam dünyasında geniş kabul görmesiyle ancak çözüme ulaşacak. Onun için bu İslam ve Yorum Sempozyumu çok önem arz eden bir sempoz- yum.” Malatya Valisi Mustafa Toprak da insanla birlikte ortaya çıkan, varlığını insanla birlikte idame ettiren ve istis- nasız her toplumun hayatında mevcut olan en önemli sosyal olgunun din olduğunu söyledi.

Diyanet İşleri Eski Başkanı Pof. Dr. Süleyman Ateş ise İslam’ın esasının Allah olduğu- nu belirterek, “Hepimizin özü İslam’dır. Dinin özü İslam’dır.

İslam ilahi dinlerin ortak adıdır. Allah belli bir zümrenin değil bütün alemlerin rabbidir.

Övgü ona mahsustur” dedi.

Sempozyumun sonunda Rektör Prof. Dr. Kızılay, Ateş’e plaket takdim etti

Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen sem- pozyuma, İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.

Nusret Akpolat, Rektör Danış- manı Doç. Dr. İlhan Erdem, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof.

Dr. Bilal Altay, Prof. Dr. Buket Akkoyunlu, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof.

Dr. Hasan Arapgirlioğlu, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakül- tesi Grafik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Özdemir, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Sempozyumun açılış konuş- masını yapan Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Altay, şunları kaydetti: “Bilgi çağı olarak adlandırılan 21. yüz-

yılda gelişmelere çok hızlı bir şekilde şahit olmaktayız. Her geçen gün yeni uygulamalar ön plana çıkmaktadır. Bu gelişme- ler eğitim ve öğretim sürecine yansımakta ve faaliyetleri- mizi de etkilemektedir. Yer ve zaman sınırı tanımaksızın hayatımızı kolaylaştırmaktadır.

İşlerimizde hızımızı ve kalite- mizi arttırmak için teknolojik imkanları kullanma ihtiyacı her geçen gün artmaktadır. Son yıllarda eğitimde bireysel fark- lılıkların dikkate alınmasıyla eğitim teknolojilerinin önemi bir kat daha artmıştır. Bu konu- larla alakalı bu sempozyumda çeşitli sunumlar yapılacaktır.”

İnönü Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nusret

Akpolat ise her şeyin dijital- leştiği günümüzde eğitimde de dijital bilginin kullanılmasını ve bu anlamda bu sempozyu- mun bu konuyu tartışmaya aç- masını önemli bulduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: “Bu bağlamda eğitim fakülteleri de öğretmen adaylarını yetiş- tirirken öğretmenlik sanatının inceliklerini öğretmekle bera- ber çağdaş bilgi teknolojilerini doğru kullanımını öğretmekle yükümlüdür. İnternetin yay- gınlaştığı günümüzde teknoloji okuryazarlığı önem kazan- maktadır. Uzaktan eğitim ve akıllı telefonlarda takip edilen bilgiler, teknoloji bağımlılı- ğı, akıllı öğretim sistemleri, oyunla öğretim, fatih projesi

ve buna benzer birçok konuda tartışmaların sunulacak olması bu sempozyumun öneminin habercisidir.” Rektörlük adına da Rektör Yardımcısı Prof.

Dr. Nusret Akpolat’a Eğitim

Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.

Doç. Dr. Hasan Aydemir tara- fından plaket takdimi yapıldığı sempozyumda diğer katılımcı- lara da plaket verildi.

(3)

4. TURGUT ÖZAL ULUSLARARASI

EKONOMİ VE SİYASET KONGRESİ DÜZENLENDİ

BİLİMSEL ECZACILIĞIN YILDÖNÜMÜ KUTLANDI

Kampus 03

İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Birimler Fakültesi (İİBF) Uluslararası İlişkiler Bölümü tarafından 4. Uluslararası Turgut Özal Ekonomi ve Siyaset Kongresi düzenlendi.

İnönü Üniversitesi Eczacılık Fakültesi ile Malatya Eczacı Odası tarafından düzenlenen

‘Bilimsel Eczacılığın 178. Yılı Kutlama Programı’ gerçekleştirildi.

Turgut Özal Kongre ve Kül- tür Merkezindeki düzenlenen kongrenin açılış törenine, İnö- nü Üniversitesi Rektörü Prof.

Dr. Ahmet Kızılay, Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat, Malatya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Er- can Turan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdulkadir Baharçi- çek, İnönü Üniversitesi Genel Sekreteri Prof. Dr. Hakan Erkuş, İktisadi ve İdari Birim- ler Fakültesi Dekanı Prof. Dr.

Ahmet Karadağ, Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Adnan Hayaloğlu, Coventry University Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alparslan Özdemir, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla baş- layan “Küresel Siyasette Yeni Yönelimler” konu başlığı altında düzenlenen kongre- nin açılış konuşmasını yapan İİBF Dekanı Prof. Dr. Ahmet Karadağ, küresel ile ulusal arasında ekonomik ve siyasal alanda karşılaşılan gerilimlerin herkes tarafından gözlemlenen gelişmeler olduğunu belirterek,

“Batı dünyası ve ülkemizde

hızlı bir toplumsal değişim sü- reci yaşanmaktadır. Toplumlar değişirken ortaya yeni sorunlar çıkmakta. Bu sorunlara çö- züm üretmekte mevcut siyasal anlatılar yetersiz kalmaktadır”

ifadelerini kullandı. Karadağ, dünyada birbirinden faklı gelişmelerin farklı mekanlarda eş zamanlı olarak yaşandığına dikkat çekerek, “Bir yandan Orta Doğu başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde kitle- sel göçlere neden olan gelişme- lerle yüz yüzeyiz. Göçler daha çok Batı Avrupa ülkelerine yönelmekte. Bu süreçte bizler batılı ülkelere illegal yollardan girmeye çalışan bunu başar- dıklarında hayata okyanuslarda veda eden hemcinslerimizin acısıyla baş başa kalıyoruz”

dedi.

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay ise içinde yaşadığımız küresel uluslararası sistemin tarihin hiçbir döneminde görülmemiş bir nitelik kazanmış durumda olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Bugünün uluslarara- sı sisteminde her alanda ortaya çıkan yoğun ilişkiler devletle- rarasında karşılıklı bağımlılık

yaratmış ve geleneksel ulus- lararası ilişkilerin yerini yeni yapılar, kurumlar, kurallar ve işleyişler almıştır. Devletle- rarasında işbirliği ve rekabet birlikte yürümektedir. Ekono- mi ve siyaset iç içe girmiştir. İç politika-dış politika ayrımı gi- derek kaybolmaktadır. Sosyal ağlar ve diğer iletişim araçları dünyayı küresel bir köy haline dönüştürmüştür. Küresel güç- lerin yanında Türkiye, Bre- zilya, Meksika, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi bölgesel aktörlerin siyasal ve ekonomik alanda daha fazla etkili olmaya başladığı yeni bir uluslararası güç dengesi ortaya çıkmaya başlamıştır. Küresel ısınma gibi çevre sorunları, uluslarara- sı terörizm, etnik çatışmalar, iç savaşlar bölgesel karışıklıklar, siber saldırılar ve kaçakçılık gibi güvenlik sorunları, kalkın- ma, yoksulluk, açlık, mülteci ve benzeri sosyal sorunlar, insan hakları ve demokratik- leşme gibi siyasal sorunlar çok ile boyutlara ulaşmıştır. Bu sorunların her biri küresel bir soruna dönüşmeye başlamış- tır. Bu yeni dünya düzeni var olan adaletsizlik ve eşitsizliğin

küresel ölçeğe taşınmasını da beraberinde getirmiştir.”

Rektör Kızılay, günümüz dünyasında siyaset ve eko- nominin yerel ve ulusal bir nitelikten küresel bir niteliğe doğru evirilmeye başladığına değinerek, “Bu yeni süreçte çok uluslu şirketler ve hükümet dışı örgütlerin uluslararası sis- temin işleyişi üzerinde gittikçe artan oranda etki yaratmaları ile birlikte daha karmaşık ve kompleks bir uluslararası

sistem işleyişi ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu yapı ve işleyiş bölgesel ve küresel nitelikteki sorunları arttırmaya devam etmektedir. Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fa- kültesi tarafından düzenlenen bu kongrenin küresel siyasetin gündeminde olan bu sorunların anlaşılması, adalet, barış ve insan haklarının tesis edilme- sine katkı sağlayacak sonuçlar üretmesini temenni ediyorum”

şeklinde konuştu.

Eczacılık Fakültesi Konfer- ans salonunda düzenlenen programa, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Malat- ya Milletvekili Öznur Çalık, Güvenlik Kurumu Başkanı Mehmet Selim Bağlı, Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, İnönü Üniversi- tesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet

Kızılay, AK Parti Malatya İl Başkanı Hakan Kahtalı, 22.

Bölge Malatya Eczacı Odası Başkanı Tahir Özelçi, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Mehmet Selim Bağlı, Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr.

Yılmaz Çiğremiş, eczacılar, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Programda konuşan Ec- zacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yılmaz Çiğremiş, Eczacılık Fakültesi olarak görevlerinin mesleğini en iyi şekilde icra edecek eczacılar yetiştirmek olduğunu belir- terek, “Fakültemizde eczane eczacılığı ve klinik eczacılık eğitimleri konusunda alt yapı

kurulmuş olup yeni projeler- le de hala geliştirilmektedir”

dedi.

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay da Eczacılık Fakültesinin İnönü Üniversitesinde aktif çalışan, bilgi üreten bir fakülte old- uğunu dile getirerek, şöyle konuştu: “Sağlıkta üniver- sitemiz Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birisi. Belki ilk üçte yer alabilecek çok önemli sağlık hizmetimiz, sağlık eğitimimiz ve sağlıkta alt yapımız mevcut. Sağlıkta çok iddialıyız ve gelecekte daha da iddialı olacağız.

Üniversite hastanemiz, tıp fakültemiz Türkiye’de ve Avrupa’da karaciğer naklinde birinci dünyada da ikinci sırada yer alıyor. Hedefimiz nitelikli sağlık hizmetlerini arttırmak- tır. Karaciğer naklinde dünya çapında önemli bir yere sahip olduğumuz için diğer branşlar gölgede kalıyor. Kemik iliği,

kök hücre naklinde, bütün nakil çeşitleri üniversitemiz ve hastanemizde yapılıyor.

Yani şu anda hangi nakil çeşidi varsa yapılan hepsi üniversi- temizde yapılmakta. Çocuk yanık merkezinde Türkiye’de bir numarayız.”

Konuşmaların ardından Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve Sosyal Güvenlik Ku- rumu Başkanı Mehmet Selim Bağlı’ya plaket takdim etti.

Daha sonra Eczacılık Fakült- esi 11. Dönem mezunlarından dereceye girenlere mezuni- yet belgeleri AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Malat- ya Milletvekili Öznur Çalık, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Mehmet Selim Bağlı, Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay ve Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yılmaz Çiğremiş tarafından verildi.

(4)

04 Ekonomi

“FERMENTE SÜT ÜRÜNLERİ AĞIRLIKLI ÖNEME SAHİP”

“ANIZIN YAKILMASI ÇOK YANLIŞ BİR İŞLEM”

Kumru Arslan Onur Yavuz

Hayaloğlu, yaptığı açıklamada, fonksiyonel süt ürünlerinin geliştirilmesinin önemsenen bir konu haline geldiğini söyledi.

Sütün besleyici değeri çok üstün bir gıda olduğunu, ancak sütün uzun süre bekletilmesi- nin mümkün olmadığını belir- ten Hayaloğlu, “Bunların ürün haline dönüşmesi gerekmek- tedir. Fermente süt ürünleri, süt ürünleri içerisinde ağırlıklı

İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı ve Gıda Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Adnan Hayaloğlu,

“Fermente süt ürünleri, süt ürünleri içerisinde ağırlıklı öneme sahip olan bir gruptur” dedi.

İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper Durak, “Anızın yakılması çok yanlış bir işlemdir”

dedi.

öneme sahiptir. Fermente süt ürünleri içerisinde yoğurt, kefir, kımız, ayran gibi ürünler vardır. Bu ürünler günlük gıda olarak tüketilmelidir. Ancak fonksiyonel hale gelmesi demek bunların beslenme özelliklerinin yanında bir de tedavi edici, iyileştirici ve ta- mamlayıcı özellikleri gibi bazı ek besinlerin ilave edilmesiyle mümkün olmaktadır” şeklinde konuştu.

Probiyotik süt ürünlerinin fonksiyonel gıdalar grubunda yer aldığına değinen Hayaloğ-

lu, şöyle konuştu: “Nedir pro- biyotik? Süt ürünleri içerisinde bazı bakteriler vardır. Bunlar sağlığa çok yararlı olan mikro- organizmalardır. Vücudumuz- da o kadar çok bakteri var ki, aslında bakterilerle yaşıyoruz diyebiliriz. Kaynaklar sadece bağırsak mikrobiyotamızda iki kilogram kadar bakteri olduğu- nu yazıyor. Bunların tamamına yakını yararlıdır. Ancak bizim beslenme alışkanlıklarımızın değişmesi veya antibiyotik kullandığımız durumlarda bunlarla birlikte yararlı bak- terilerde yok olmaya başlı- yor. İşte bunları tekrar yerine koyabilmek için tekrar kaza- nabilmek ve güçlendirebilmek için fonksiyonel süt ürünlerine ihtiyacımız oluyor. Probiyotik bakteriler yani insan vücudun- da canlı ortamda yaşayabilen, vücuda güç ve hastalıklara karşı direnç kazandıran, zararlı olabilen bakterilerin gelişimini engelleyebilen, vücutta bazı vitamin üretimleri, vitamin sentezlemesi gibi olumlu reaksiyonları gerçekleştirebilen bakteriler besin ortamı oluştu- ran unsurlarda prebiyotik gıda- lar diyoruz. Normalde yoğurtta iki tane bakteri türü var. Bu bakteriler probiyotik bakteri olarak değerlendirilmiyor.

Probiyotik olabilmesi için bu bakterilerin bağırsak ortamına

kadar ulaşması, mide asidinde, safra tuzuna karşı dayanıklı olması gerekiyor.”

“Yoğurt Probiyotik Bir Gıda Değil”

Hayaloğlu, yoğurdun probiyo- tik bir besin olduğu yönünde basında çıkan haberlerin gerçe- ği yansıtmadığını ifade ederek,

“Bunlar doğru değil. Bazen ticari kaygılarla ticari amaçlar için veya haber değeri taşıması açısından zaman zaman vurgu- lanıyor. Yapılan çalışmalarda yoğurt starter bakterileri olan Streptococcus thermophilus ve Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus adlı bak- terilerin probiyotik özellikte olmadığı belirlenmiştir. Ancak, bu durum yoğurdun fermente bir süt ürünü olarak kıymetini asla düşürmez.

Fonksiyonel süt ürünleri içeri- sinde bazen enerji değeri azal- tılmış olan ürünler de var. Bun- larda fonksiyonel süt ürünleri kapsamında değerlendirilebili- yor. Bazen içerisinde kalsiyum, çinko, vitamin değeri arttırıl- mış takviye ürünler de üreti- lebiliyor. Türk milleti olarak sade yoğurdu çok seviyoruz ve ülkemizde sade yoğurt çok üretiliyor ve tüketiliyor. Bunun yanında meyveli yoğurtlar da var. Bunlar fonksiyonel ürünle-

re girmez fakat içerisinde vita- min, fenolik maddeler, mineral maddeler varsa fonksiyonel ürünlere girebilirler” şeklinde konuştu.

Fonksiyonel süt ürünleri- nin üretilmesindeki amacın tüketimi arttırmak olduğunu kaydeden Hayaloğlu, “Aslında sütü vitamin kaynağı olmaktan çok, hayvansal protein kaynağı olarak tüketiyoruz. Kalsiyum kaynağı olarak tüketiyoruz.

Süt ürüne dönüştürüldüğünde (yoğurt, kefir, peynir, ayran gibi) veya fonksiyonel bir özel- lik kazandığında, daha fazla sevilme ve tüketebilme ihti- mali artmaktadır” ifadelerini kullandı.

Hayaloğlu, mühendislik fakültesinde çeşitli alanlarda çalışmalar olduğuna değinerek,

“Fakültemiz gıda mühendisliği bölümünde yapılan çalışma- larda fonksiyonel süt ürünleri konusunun ele alındığını, konu ile ilgili projeler ve yayınlar yapıldığını söyleyebiliriz. Hem yoğurt hem kefir konusunda çalışmalar var. Kefirle ilgili TÜBİTAK’a proje hazırlığımız var ve başvuruda bulunacağız.

Lisansüstü öğrencilerimiz ça- lışmalar yapacaklar. Fermente süt ürünlerinin geliştirilmesi ve farkındalık oluşturma konuda gençlerimize çok iş düşüyor”

şeklinde konuştu.

Vahap Yılmaz

Durak, İNÜHABER’e yaptığı açıklamada, toprağın ilk 30 santimlik kısmının can- lı olduğunu orada yaşayan belli mikroorganizmaların belli sıcaklık derecelerinde yaşam- larını sürdürdüğünü söyledi.

Anız yakıldığı zaman yüksek derecede sıcaklığın toprağa nüfus ettiğini belirten Durak,

“Dolayısıyla bu durum mikro- organizmaları öldürmektedir.

Böylece bitkisel üretimde bir gerilemeye yol açmaktadır.

Anızın yakılması çok yanlış bir işlemdir” şeklinde konuştu.

Durak, toprağın fazla işlen- mesinin toprağın yapısını ve özelliklerini kaybetmesine yol açacağına değinerek, şöyle konuştu: “Ama bizim çiftçimiz

‘ne kadar çok işlersem o kadar iyi olur’ diye düşünür. Oysa- ki toprağı mümkün oldukça az işlememiz gerekir. Çünkü toprağın birleştirici özelliği ve

yapısını bozmamamız gerekir.”

Günümüzde dünyada organ- ik gübrelemenin ön plana çıktığını dile getiren Durak,

“Bunun nedeni organik mad- de toprakta ne kadar fazlaysa toprağın sağlık derecesi de o kadar fazladır. Kimyasal gübrelerin olumsuz yanı tuz olmasıdır. Toprak giderek tuzlu toprağın PH değeri değiş- mektedir ve besin elementler- inin bitkilere yarayışı azal- maktadır. O yüzden toprağın organik maddesinin artırılmalı organik gübreye teşvik edilm- esi gerekir. Organik gübreleme toprağın yapısı ve özellikleri açısından önemlidir” ifadeler- ini kullandı. Durak, çiftçinin kendi arazisinde uyguladığı işlemlerin birçoğunun toprağın bozulmasına, tuzluluk oranın artmasına ve verimsiz hale gelmesine neden olduğunu be- lirterek, çiftçinin bilgilendiril- mesi ve eğitilmesi gerektiğini kaydetti.

(5)

Kampus 05

KORE KÜLTÜR GÜNÜ PROGRAMI DÜZENLENDİ

KERMESİN GELİRİ SEVGİ EVLERİNE VERİLDİ

İnönü Üniversitesi ile Kore Cumhuriyeti Büyükelçiliği tarafından “Kore Kültür Günü” programı düzenlendi.

İnönü Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Hazırlık B-7 Sınıfı öğrencileri tarafından Sevgi Evlerinde kalan çocuklar için düzenlenen kermeste elde edilen gelir çocuklara teslim edildi

Hoca Ahmet Yesevi salonunda düzenlenen programa, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.

Ahmet Kızılay, Kore Cum- huriyeti Büyükelçiliği Kültür Müsteşarı, Kore Kültür Mer- kezi Müdürü Dongwoo CHO, Rektör Danışmanı Doç. Dr.

İlhan Erdem, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı Ömer Çelik ve öğrenciler katıldı.

Programın açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay, birçok kişinin Türkiye ve Kore kardeşliğinin tarihini Kore Savaşı ile başlatmasına rağmen iki ülke arasında-

ki dostluğun daha geçmişe dayandığını söyledi. Kore Savaşı sırasında Türk birliğinin bulunduğu yerlerden biri olan Suwon’da askerlerin yetim ka- lan çocuklara bakmak için bir okul açtığını anımsatan Rektör Kızılay, adı Ankara Okulu olan bu yetimhane tarzındaki okulda Koreli çocuklara Türkçe, Kore- ce ve İngilizce dersleri veril- diğini söyledi. Rektör Kızılay, Türkiye ile Kore arasındaki dostane ve samimi ilişkinin hiçbir zaman zedelenmediğini ve daha da güçlenerek devam ettiğini sözlerine ekledi.

Kore Cumhuriyeti Büyükel- çiliği Kültür Müsteşarı Kore Kültür Merkezi Müdürü Dongwoo CHO ise Kore’nin kültürü hakkında bilgi verdi.

CHO, Kore Savaşından sonra ülkenin dünyanın en az geliş- miş ülkelerinden biri haline geldiğini belirterek, “Savaştan sonra önce küçük sanayiyle ekonomiyi büyütmeye çalıştık.

Zamanla ağır sanayiyi de ge- liştirerek dünyanın en önemli sanayi ülkelerinden biri haline geldik” şeklinde konuştu.

Türkiye ile Kore arasında çok eskilere dayanan bir dostluğun olduğunu dile getiren CHO, bunun günümüzde de daha da artarak devam ettiğini ifade etti.

Program daha sonra Kore’de Eğitim ve Korece Tanıtım Semineriyle devam etti. Prog- ram Kore Geleneksel Müzik konseriyle sona erdi. Progra- mın sonunda Rektör Prof. Dr.

Ahmet Kızılay, Kore Cumhuri- yeti Büyükelçiliği Kültür Müs- teşarı, Kore Kültür Merkezi Müdürü Dongwoo CHO, Kore müzik ekibine çiçek verdi.

Çiğdem Akbulut Çiğdem Erhan

Yabancı Diller Yüksekokulu Hazırlık B-7 Sınıfı öğrenci- lerinden Muhammet Alkan Karakurt, ilk başta fikirlerinin konser vererek poster hazır- lamak olduğunu ancak sonra kermes düzenlemeye karar verdiklerini söyledi. Karakurt, Sevgi Evlerinde kalan çocuklar için kermes düzenleme fikrini netleştirmelerinin ardından sponsor bulmaya çalıştıklarını belirterek, “Sponsor olan da olmayan da oldu. Kendi akra- balarımızdan yardım aldık. Pa- rasal yardım olmasa da manevi destek için, yiyecek, içecek yardımı için çalıştık. Kerme- simize ilgi beklediğimizden daha iyiydi, çok fazla oldu”

şeklinde konuştu. Öğrenciler- den Muhammet Furkan Uğur da sınıf olarak aralarında birlik beraberlik olsun ve bir yar- dımları dokunsun diye kermesi düzenlendiklerine değinerek,

“Okulumuzda servis ayarlandı.

Hazırladığımız malzemelerle orada piknik yaptık. Ayrı ayrı evlerden çocukları birleştirip

her bir arkadaşımız ayrı ayrı çocuklarla ilgilendi ve onları eğlendirdi. Müzik açıp oyunlar oynadık. Onlara maddi ve ma- nevi yardım ettik” ifadelerini kullandı. Ömer Oğuz Kocadağ ise Yabancı Diller Yüksek Okulu olarak etkinliklerini İngilizce olarak düzenledikleri- ni kaydederek, şöyle konuştu:

“Kermese gelen misafirler posterlerimizin, afişlerimizin neden İngilizce olduğunu sor- du. Ne anlama geldiğini anlat- tık. Bu sayede de bize özgüven geldi. İnsanlarla muhabbet et- tikçe İngilizcemizin geliştiğini anladık. Bu kermes bize İngi- lizce yönünden katkıda bulun- du. Şu anda yüzde 100’e yakın İngilizce seviyemizin olduğuna inanıyorum.” Bu tür etkinlikle- re katılmak isteyen öğrencilere tavsiyelerde bulunan Kocadağ,

“Bizim milletimizin de içinde bir yardım sevgisi vardır. Bu etkinlikte bize destek veren ve yardım eden, bize önderlik eden hocalarımıza çok teşek- kür ederiz. Üniversitede daha iyi işler yapılabileceğine inanı- yorum” şeklinde konuştu.

(6)

06 Kampus

(7)

Kampus 07

İnönü Üniversitesinde 2016-2017 Akademik Yılı Mezuniyet töreni düzenlendi. İnönü Üniversitesi bu yıl 8 bin 500’den fazla öğrenciyi mezun ederek iş hayatına atılmalarında onlara kapıyı araladı.

Ülkü Özer Emine Tunç Edanur Baytak Süleyman Emirkaya Aslıhan Sezek Çiğdem Erhan

İnönü Üniversitesi Stadında gerçekleştirilen mezuniyet tö- renine, İnönü Üniversitesi Rek- törü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, Malatya Vali Yardımcısı Miktat Alan, Rektör Yardımcıları Prof.

Dr. Abdülkadir Baharçiçek, Prof. Dr. Nusret Akpolat, Prof.

Dr. İbrahim Türkmen, akade- mik ve idari personel, öğrenci- ler ile aileleri katıldı.

Mezun olacak öğrencilerin seromani yürüyüşüyle baş- layan mezuniyet töreninde İnönü Üniversitesi 2016-2017 akademik yılı birincisi Seçkin Karakuş, mezuniyetin hem bir son hem de bir başlangıç olduğunu söyledi.

Karakuş, bu gün kendileri için öğrenciliklerinin sonu ve meslek hayatlarının başlangıcı olduğunu belirterek, “İnönü Üniversitesi gibi 42’nci yılını tamamlamış Türkiye’nin önde gelen çağdaş bir üniversite- sinden mezun olmanın verdiği gururu ve sevinci yaşamakta- yız. Bu gurur ve sevinç sadece bizim değil gecesini gündüzü- ne katıp bizi yetiştiren hocala- rımızın ve üzerimizde büyük emeği olan ailelerimizin de gururu ve sevincidir” şeklinde konuştu.

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay başta olmak üzere kendilerine destek

veren üniversite yönetimine teşekkür eden Karakuş, ayrıca ailelerine ve arkadaşlarına da teşekkür etti.

Rektör Prof. Dr. Ahmet Kızılay ise İnönü Üniversitesinin 42’nci akademik yılını geride bıraktıklarını bu gün 8 bin 500’den fazla öğrencinin me- zuniyet sevincini yaşadıklarını söyledi.

İnönü Üniversitesinin akade- mik, idari ve eğitim birikimiyle iki büyük kampüsü ve yedi meslek yüksekokulu yerleş- kesinde 44 bin gence yükse- köğretim verdiğini dile getiren Rektör Kızılay, şöyle konuştu:

“İnönü Üniversitesi köklü bir üniversitedir. Üniversitemiz eğitim alanında olduğu gibi sağlık alanında da büyük başa- rılara imza atan sadece Türki- ye’de değil Türkiye dışında da adından söz ettiren büyük bir üniversitedir. Ülkemizin 2023 hedeflerini gerçekleştirecek ve 2071 vizyonunu belirleyecek olan bu gençlerimizi sağlıktan eğitime, ekonomiden siyasete, tarımdan bilişime kadar hemen her sektörde ihtiyacımızı karşı- layacak nitelikte yetiştiriyoruz.

Üniversitemizde 53 farklı ülke- den bin 300 civarında yabancı uyruklu öğrencimiz de eği- tim-öğretim almaktadır. 30’a yakın yabancı uyruklu öğretim elemanımız bulunmaktadır.

Bu İnönü Üniversitesinin aynı zamanda ‘Dünya Üniversitesi’

olduğunu göstermektedir.”

Rektör Kızılay, 42 yıllık akademik geçmişi olan İnönü Üniversitesinin bu güne kadar

olduğu gibi bundan sonra da daha çok çalışarak daha fazla yayın yapacağını, daha fazla proje geliştireceğini dile getire- rek, “Üniversite-şehir, üniver- site-sanayi, üniversite-toplum ilişkileri bağlamında muhatap- larımızla daha güçlü ilişkiler kurmaktayız. Dolayısıyla üniversitemizi şehrine, böl- gesine ve ülkesine her açıdan katma değer sağlayan hüviyete kavuşturuyoruz” ifadelerini kullandı.

Öğrencilerin geçmiş, güç- lü kadrosu, geleceği inşada oluşturduğu zengin vizyonuy- la sadece Türkiye’de değil artık dünyada da adından söz ettiren bir üniversiteden mezun olduklarını vurgulayan Rektör Kızılay, şunları kaydetti:

“Bugüne kadar aldığınız nite- likli eğitimle hak ettiğiniz dip- lomayla hem kendi geleceğini- zi hem de ülkemizin geleceğini inşa edeceksiniz. Zamanla yarışacaksınız. Yaşanılan her an çok değerlidir. Geride kalan zamanın telafisi yoktur. Bu bilinçle vizyon sahibi, aka- demik algısı yüksek, analitik düşünebilen bireyler olarak geleceğe daha emin adımlarla yürümelisiniz. Enformasyonun ve dezenformasyonun algıların oluşturulmasında etkisinin çok güçlü olduğu bir dönemdeyiz.

Sadece süreci okumak değil sürece yön verebilmek için her konuda güçlü ve üstün olmak zorundasınız. 15 Temmuz hain darbe girişimi sürecinde tek- noloji, bilişim ve en önemlisi algı yönetiminin ne kadar etkili

olduğunu bizzat yaşadık. Eğer buna karşın süreci hızlı bir şe- kilde okumayıp sağlıklı bir ira- de ve mücadele sergilemesey- dik bugün ülkemiz çok vahim durumda olurdu. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, ga- zilerimize sağlıklı uzun ömür diliyorum. Bu tür hainliklerin bir daha yaşanmaması için iç ve dış düşmanlarımızdan daha güçlü olmamız aşikardır. Güç ise eğitim, bilim, teknoloji, sa- nayi, tarım, sanat ve spor gibi her alanda çok çalışma, araş- tırma ve geliştirmeyle ancak elde edilir. Dünyanın endüstri 4.00 dönemini yaşadığı bu dönemde sizlerin de bu yeni- liklere ayak uyduracağınızdan eminim. Bunlarla birlikte tabi en önemlisi vatanına, milletine bağlı, inançlı, ahlaklı, azimli ve çalışkan olmaktadır. Bu va- sıflara sahip gençler ve öğren- cilere sahip olduğumuzu şanlı 15 Temmuz direnişinde sizler gösterdiniz.”

Rektör Kızılay, öğrencilerin zorlu eğitimden geçtiğini belirterek, konuşmasına şöyle devam etti: “Okuduğumuz program sizlere mesleki bir veya birkaç özelliği kazandır- mayı hedefledi. Ama bunlardan daha önemlisi üniversitede kendinizi tanıdınız. Üniversite eğitimi sizlere sorumluluk al- mayı, zor zamanlarda insiyatif kullanmayı, sıkıntılı şartlar al- tında doğru kararlar alabilmeyi de öğretti. Sadece derslerinizde değil ders dışındaki sosyal iliş- kilerinizde, topluluk etkinlikle-

rinde ve diğer faaliyetlerinizde toplumun güçlü bir parçası oldunuz. Burada bireyselliğini- zi keşfettiğiniz kadar toplumun sorumluluk alabilen güçlü bir parçası olmayı da öğrendiniz.”

Mezun olan öğrencilerin bundan sonraki yaşamlarında kendilerini bekleyen güçlük- leri İnönü Üniversitesinden aldıkları eğitim ve dindikleri yaşam tecrübesiyle aşacakla- rına inandığını belirten Rektör Kızılay, “Hayatta başarılarınızı bizimle paylaşın, üniversitemi- zi sık sık ziyaret edin, bizimle iletişimi sürdürün. Bizim için elde edilebilecek en büyük ödül sizlerin başarısı ve mutlu- luğudur. Bu duygularla hepini- ze mutlu ve hayırlı bir gelecek diliyorum” dedi.

Konuşmaların ardından Rek- tör Prof. Dr. Ahmet Kızılay, üniversite birincisi Seçkin Karakuş ve üniversite ikincisi Esma Güneş’e, Rektör Yardım- cısı Prof. Dr. İbrahim Türkmen ise üniversite üçüncüsü Taner Terece’ye plaket takdim etti.

Rektör Yardımcıları Prof. Dr.

Nusret Akpolat, Prof. Dr. Ab- dülkadir Baharçiçek ve Prof.

Dr. İbrahim Türkmen ön lisans alanında üniversite sıralama- sında dereceye giren öğrencile- re plaketlerini takdim etmesi- nin ardından tören öğrencilerin kep atmasıyla devam etti.

Tören kapsamında grup seksekdört tarafından verilen konserde öğrenciler doyasıya eğlendi.

(8)

TODUP’tan Çocuklara

Moral Etkinliği Lösemili Çocuklar İçin

“Umuda Yürüyüş”

08 Öğrenci Toplulukları

TODUP Çocuk Olimpiyatları Düzenlendi Topluluğundan İNFOTO Fotoğraf Sergisi

İÜBİS’den Dönemin Son Etkinliği

Mizgin Şengül

İnönü Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Topluluğu (TODUP) üyeleri Turgut Özal Tıp Merkezi Karaciğer Nakil Enstitüsünde yatan çocuklara moral vermek amacıyla etkin- lik düzenledi.

TODUP Gülen Gözler Sorum- lusu Büşra Şen etkinlikle ilgili yaptığı açıklamada, etkinliğin Karaciğer Enstitüsünde düzen- lenen ilk etkinlikleri olduğunu söyledi. Şen, etkinliğin ama- cına değinerek, şöyle konuştu:

“TODUP olarak çocukların iyi- leşme süreçlerini hızlandırmak,

onlara moral kaynağı olmak, ailelerine yanlarında olduğu- nu göstermek aynı zamanda doktor ve hemşirelerimizin de yanlarında olduğumuzu göster- mektir. Etkinliğimiz çok güzel geçti. Verimli bir sonuç aldık.

İnşallah önümüzdeki senelerde de daha çok etkinlik yapacağız.

Çocuklarla birlikte olmaktan çok mutlu olduk. Bir nebze olsa onlara moral verebildiy- sek bu bizim için yeterlidir.”

Kukla, tiyatro gösterisi, canlı müzik, pasta kesiminin yapıldı- ğı etkinlik çocuklara hediyele- rinin dağıtılmasıyla sona erdi.

Kıymet Altunkaya İnönü Üniversitesi Bisiklet Topluluğu (İÜBİS) Toplu- luk Başkanı Mehmet Uğur Özdemir, 1. Uluslararası Doğa Sporları Festivali kapsamında düzenledikleri Uluslararası Levent Vadisi Dağ Bisikleti yarışıyla bu yılki etkinliklerini

Nisanur Ekin Gamze Arslan Feyhan Dursun

İnönü Üniversitesi İNFOTO Topluluğu tarafından fotoğraf sergisi düzenlendi. Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkan- lığında düzenlenen sergiye, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı Ömer Çelik, Malatya Kızılay Derneği Başkanı Av.

Umut Yalçın, Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.

Doç. Dr. Erkan Bahçe, MA- FSAD Derneği Başkanı İnan Orhan, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Kurdele kesimiyle yapılan açılışın ardından katılımcılar sergiyi gezdi. Topluluk üyeleri tarafından çekilen fotoğraflar büyük beğeni topladı.

İnönü Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri (TODUP) tarafından Çocuk Olimpiyatları düzenlendi.

İnönü Üniversitesi Stadyumun- da düzenlenen olimpiyatlara, İnönü Üniversitesi öğrencil- erinin yanı sıra Top Söğüt Hürriyet İlkokulu öğrencileri katıldı. Olimpiyatlar kapsamın- da futbol, basketbol, pinpon, halat çekme yarışması, parkur koşusu, balon uçurma gibi etkinlikler düzenlendi. Olimpi- yat yarışmalarından dereceye girenlere ödülleri Sağlık ve Kültür Başkanı Ömer Çelik tarafından verildi.

Kumru Arslan

İnönü Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projesi (TODUP) tarafından lösemili çocuklar için “Umuda Yürüyüş” etkin- liği düzenlendi.

Lösemili çocuklara mor- al vermek ve eğlendirmek amacıyla düzenlenen etkinlik hakkında konuşan TODUP Başkanı Hıdır Yılmaz, etkin- likte löseminin farkındalığını amaçladıklarını belirterek, şunları söyledi: “Çocukların yanında olunması gerektiğini hissettirmeyi amaçladık.

Güzel sonuçlar aldığımıza da inanıyoruz. Bu dördüncü yürüyüşümüzdü. Dört senedir bu yürüyüşü yapıyoruz. Güzel sonuçlar, olumlu tepkiler aldık.

İnsanlar yürüyüşümüzü gördü, merak ettiler. Biz buna benzer bir etkinliği resim haftasın- da da yaptık. Bu etkinlikle duyarlılığın artırıldığına inanıyorum.”

tamamladıklarını söyledi.

Özdemir, İnönü Üniversite- si Bisiklet Topluluğu olarak Levent Vadisi’nde düzenlenen 1. Uluslararası Doğa Sporları Festivali’ne 75 kişilik eki- bimizle katıldıklarını belirtti.

Festival kapsamında bir gece kamp yaparak doğayla baş başa şehrin gürültüsünden ve hayatın stresinden uzak bir gün geçirip vadinin güzelliklerini görme fırsatı yakaladıklarını belirten Özdemir, “Aynı za- manda topluluğumuz festival kapsamında 1. Uluslararası Levent Vadisi Dağ Bisikleti Yarışını düzenledi. Yoğun bir katılımla gerçekleşen yarışta

dereceye giren yarışmacılara ödüllerini Akçadağ Belediye Başkanı Ali Kazgan taktim etti. Bu etkinlikle beraber dönemi noktalamış olduk”

şeklinde konuştu. Özdemir, 2016-2017 eğitim, öğretim süreci boyunca İÜBİS olar- ak Malatya ve ilçelerinde 42 bisiklet turu gerçekleştird- iklerini kaydederek 44 kişiye bisiklet sürüş eğitimi vererek bisiklet sürmeyi öğrenme- lerini sağladıklarını söyledi.

Bisikletleriyle altı Balkan ülke- sini pedal çevirerek gezdikler- ini anımsatan Özdemir, şunları kaydetti: “6 farklı sosyal sorumluluk projelerine

katılım gösterdik. Bir kitap bir bisiklet projemiz kapsamında 3 köy okuluna yüzlerce kitap gönderdik. Üniversitemizde 3. Üniversiteler Arası Dağ Bisikleti Yarışını düzenledik.

Köy okulu boyama projemiz kapsamında 2 köy okulunu boyayadık. Bu süreçte bizi hiç yalnız bırakmayan Rek- törümüz Prof. Dr. Ahmet Kızılay’a, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Nusret Akpolat’a, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanımız Ömer Çelik’e, Danışman Hocamız Arş. Gör.

Oğuz Ateş’e ve İNOSAR Başkanı Ercan Yetkiner’e son- suz teşekkürlerimizi sunarız.”

(9)

Türkiye’nin internet ve sosyal medya aracılığıyla çağ atladığını zannettiğini dile getiren Bayhan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu bir yanılsamadır. Evet, sosyal medya insanların kendilerini ifade etmesini sağlayan en önemli aygıtlardan birisidir.

Küreselleşme bağlamında internet ve sosyal medya vasıtasıyla anında birbirimizle haberleşiyoruz. Eskiden basılı gazeteyi alıp okuyorduk.

Ancak şimdi İnternet ve sosyal medya sayesinde haberlere anında ulaşıyoruz.

Sosyal medya hayatı olumlu yönde de olumsuz yönde de etkiliyor. Mesela aileler çocuklarının bütün eylemlerini ve davranışlarını sosyal medyadaki paylaşımlarından izleyebiliyorlar. Çocuğun hayat çok fazla röntgenlenmezse bu olumludur. Olumsuz boyutunda, sosyal medya bir taraftan röntgencilik bir taraftan da teşhircilik olgusunu ortaya çıkarıyor.

Teşhircilik derken insanlar bütün yaşamlarını sosyal medyada sergilemek istiyorlar.

Röntgen boyutunda da sürekli paylaşımların başkalarınca izlenmesi gerçeğidir. Kötü niyetli kişiler tarafından bu paylaşımların kullanılma riski mevcuttur. Ayrıca sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve belgeler silinse de internette sürekli kaldığı gerçeğinin de kimse farkında değildir.

Sosyolojik analizlerde artık bilişim toplumunun ‘Gözetim Toplumuna’ dönüştüğü ifade edilmektedir. Herkes tarafından sosyal medya paylaşımlarımızla sürekli bir gözetim pratiğinin içindeyiz.

Resmi kurumların gözetlemesi dışında şirketlerde sürekli tüketici davranışlarını gözetleyip kaydediyor ve reklam faaliyetlerini buna göre yürütüyor. Sosyal medyadaki paylaşım

profillerinizden ve kredi kartı ekstrelerinizden tüketim profiliniz ortaya çıkartılarak hem sosyal medyadan hem de cep telefonunuza gönderilen reklamlarla tüketim davranışları yönlendiriliyor.”

Güncel 09

İnönü Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vehbi Bayhan, sosyal medyanın hayatının insan hayatını hem olumlu hem de olumsuz yönde etkilediğini söyledi.

Edanur Baytak Ozan Güllü

Bayhan, popüler bir iletişim aracı olan sosyal medyanın aslında internetin en fazla ve işlevsel olarak kullanıldığı bir platform olduğunu belirtti.

Sosyal medyanın tanımlanması için küreselleşme kavramıyla ilinti kurulması gerektiğini dile getiren Bayhan, şöyle konuştu: “Biz sosyologlar toplumları tarım, sanayi ve bilişim toplumu olmak üzere üçe ayırıyoruz. Bilişim toplumunun temel omurgası internettir. İnternet aynı zamanda küreselleşme ve bilişim toplumu için bir araçtır.

Türkiye’de bilişim toplumu kavramı yerine genellikle kullanılan bilgi toplumu kavramı yeni yapıyı tam olarak ifade etmiyor. Bilgiyi üretmek çok kolay değildir.

Dolayısıyla enformasyon toplumu veya Türkçe söylemiyle bilişim toplumu kavramı bu yeni toplum yapısını daha iyi ifade ediyor.

Yani enformasyon toplumunda, enformasyon internet

vasıtasıyla anında iletiliyor ve erişiliyor. E-toplum ve e-devlet uygulamaları bilişim toplumunun somut göstergeleridir. Türkiye, hem tarım toplumu ve geleneksel kültür, hem sanayi toplumu ve modernleşme, hem de bilişim toplumu ve post modernleşmeyi yaşayan yani her üç toplumsal yapıyı ve her üç kültürü birlikte yaşayan arafta bir toplumdur.”

Bayhan, Türkiye’nin sanayi çağından 150 yıl geride kaldığını kaydederek,

“Dolayısıyla biz bilişim aygıtlarını aldığımız zaman sanayi çağını atlarız. Bilişim toplumuna yani enformasyon toplumuna geçeriz hedefi ve ideali vardı. Ama birdenbire bilişim toplumu aşamasına gelmek kolay bir iş değil.

O dönemde yapılan bilişim yatırımlarıyla Türkiye bugün önemli bir aşamaya gelmiştir.

Ancak Türkiye her üç toplum yapısını da bir arada yaşamaktadır” ifadelerini kullandı.

Bayhan, şu anda ekonomik yapıdaki bütün şirketlerin çağa uyması için mutlaka interneti ve sosyal medyayı kullanması gerektiğini belirterek, bunun artık bir zorunluluk ve gereklilik haline geldiğini söyledi.

“Sosyal Medya Sosyal İletişimi Zayıflatıyor”

Sosyal medyanın

etkisinin gündelik hayatta gözlemlenebildiğini dile getiren Bayhan, şunları kaydetti: “Çiftler ya da aileler yemeğe çıktıkları zaman birbirleriyle konuşmuyorlar.

Hepsinin elinde akıllı cep telefonu var ve sosyal medya kullanıyorlar. Sosyal iletişim zayıflıyor. Aynı şey evde de yaşanıyor. Evde herkes ayrı cep telefonundan ya da tabletinden internette sanal alemde geziyor. Ancak birbirleriyle diyalogları yok.

Gerçekten de aşırı kullanıldığı zaman hem internet hem de sosyal medya bir bağımlılık oluşturuyor. Bağımlılık göstergelerinden birisi, sosyal medyaya sürekli girme isteği duyuyorsanız ya da sosyal medya hesaplarınızdaki hareketliliği sürekli merak ediyorsanız aslında bağımlı formuna gelmişsiniz demektir.

Yemek yemiyorsanız ya da yemeğinizi oturup ailenizle birlikte yemiyorsanız bu özellikle çocuklar için geçerli, kendi odasında internette bilgisayar oyunu oynuyorken ya da sosyal medyayı sürekli kullanıyorken bilgisayar başında yemek yiyorsa ve internet nedeniyle uykusuz kalıyorsa bunların hepsi internet bağımlılığı ve sosyal medya bağımlılığının göstergelerindendir.”

Bayhan, internet bağımlılığı ve sosyal medya üzerine yaptığı çalışmalar bağlamında kolejlerden, ilkokul, ortaokul ve liselerden konferans vermeleri için teklifler aldığına değinerek, “Bu bağlamda, Gaziantep’te bir kolejde ve Malatya’da da çeşitli kolejlerin ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki öğrencilerine sosyal medya farkındalığı, sosyal medya bağımlılığı ve bilinçli

internet kullanımı konusunda konferanslar verdim.

Konferanslarımda çocuklara ve gençlere hangi internet oyunlarını oynadıklarını sorduğumda çoğunlukla şiddet içeren, çocuk ve gençlerin oynamaması gereken oyunlar oynadıklarını gördüm. Aslında kamusal alanlar olan internet kafelerde şiddet içeren

oyunların oynatılması yasaktır”

şeklinde konuştu.

“Ebeveyn ve Çocuklar İnternetin Olumsuzluklarına Karşı Bilinçlendirilmeli”

İnternet kafelerde yasak olmasına rağmen yasaklı oyunların oynatıldığını kaydeden Bayhan, şöyle konuştu: “Çocuklar bu şiddet içerikli oyunları sürekli oynadıkları için bilinçaltına yerleştirmekte ve uygun ortam olduğunda şiddet davranışını arkadaşlarına ve başkalarına uygulamaktadır. Bu olumsuz davranış örnekleri medyaya yansımaktadır. Özellikle ebeveynler başta olmak üzere çocuk ve gençlerin internet oyunlarının olumsuz etkilerine karşı bilinçlendirilmeleri önem taşımaktadır. Biz bu teknolojileri üretmedik ancak en fazla akıllı cep telefonu tüketen ülkelerden biriyiz. Teknolojiyi hayatı kolaylaştırmak için işlevsel kullanmak zorundayız.

Aksi takdirde teknolojinin kölesi ve bağımlısı oluruz.

İçinde yaşadığımız doğaya, insanlara ve kültürümüze yabancılaşmamak için interneti ve sosyal medyayı dozunda kullanmalıyız.”

(10)

AKCİĞER KANSERİ BİRÇOK HASTALIKTAN DAHA KÖTÜ BİR HASTALIK

“İDEAL BÖBREK NAKLİ

KADAVRA VERİCİSİNDEN ALINANDIR”

10 Sağlık

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Talat Kılıç,

“Ortalama yaşam süresi yaklaşıp üç buçuk yıl oluyor. Dolayısıyla bu anlamda pek çok kanserden daha kötü bir hastalıktır” dedi.

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi doktorlarından Doç. Dr. Murat Said Doğan, ideal olan böbrek naklinin kadavra vericisinden alınan nakil olduğunu söyledi.

Hatice Yetmen Faruk Küçük

Kılıç, akciğer setleşmesinin akciğerin süngerimsi yapısının bozulması sonucu meydana geldiğini söyledi. Akciğer kanseri hastalarının pek çok kanser hastasına göre daha kısa yaşam süresine sahip olduğunu belirten Kılıç, “Ortalama yaşam süresi yaklaşık üç buçuk yıldır. Dolayısıyla bu anlamda pek çok kanserden daha kötü bir hastalıktır” şeklinde konuştu.

Kılıç, akciğer parankim yapısının üç bölümden oluştuğunu dile getirerek,

“Bir alveol dediğimiz yapı yani hava kesecikleri, damar yapıları ve bu ikisi arasında kalan intertisyum dediğimiz bir yapı bulunuyor. İşte

akciğer sertleşmesine giden bir hastada esas olarak intertisyum etkileniyor ve bu hastalıkların genel adına intertisyel akciğer hastalığı ya da düffüz

parankimal akciğer hastalığı diyoruz” ifadelerini kullandı.

Akciğer kanseri hastalarının genel olarak kronik bir öksürük ya da nefes darlığı şikayetiyle doktora başvurduklarını dile getiren Kılıç, şöyle konuştu: “İntertisyel akciğer

hastalıklarının tanısını koymak biraz zahmet gerektiriyor.

Mesela bu hastaların belli merkezileşmiş yerlerde takip edilmesi gerekiyor.

Tanı aşamasında, öncelikle şüphelenmek lazım. İzah edilemeyen bir öksürük veya nefes darlığı olması durumunda bu hastalıktan şüphelenip en azından bir göğüs hastalıkları uzmanına yönlendirilmesi gerekiyor.

Göğüs hastalıkları uzmanın da gerekli incelemelerden sonra akciğer sertleşmesinden şüpheleniyorsa bu konuda uzmanlaşmış merkezlere göndermeleri gerekiyor.”

Kılıç, akciğer sertleşmesinin genel olarak ileri yaş hastalığı olarak bilindiğini anımsatarak, genellikle 65 yaş üstü

insanlarda görüldüğünü belirtti.

Akciğer hastası olanların özel bir diyetle beslenmeleri gerektiğini kaydeden Kılıç, konuşmasına şöyle devam etti: “Hastalık ilerlediğinde hastalığın yaşam süresi son derece kısa. Pek çok kanserden daha kısa yaşam süresine sahip oluyor. Ortalama yaşam süresi yaklaşıp üç buçuk yıl oluyor.

Dolayısıyla bu anlamda pek çok kanserden daha kötü bir hastalıktır. Beslenme konusuna özel bir diyet uygulamaları

gerekmiyor ama eğer hastalık ilerleyip sağ kalp yetmezliği geliştiyse bu durumda tuza dikkat etmeleri gerekiyor.

Yani tuzsuz yemek yemeleri gerekiyor.”

“Akciğer Sertleşmesinin Birçok Nedeni Var”

Akciğer sertleşmesinin birçok nedeninin olduğunu dile getiren Kılıç,

“Bunlardan bir kısmı, iltihabi romatizmal hastalıklara bağlı gelişebilir. Yine iltihabi bağırsak hastalıklarına bağlı gelişebileceği gibi bir takım ilaçların uzun süre kullanımlarına bağlı da gelişebilir. Önemli bir kısımda ise nedeni bilmiyoruz.

Tıpta tabi nedeni bilinmeyen hastalıklara idiopatik deniyor.

Yani idiopatik pulmoner fibrosiz diyoruz. Her ne kadar idiopatik yani nedeni bilinmeyen diyorsakta aslında bu hastaların büyük çoğunluğunda sigara içme öyküsü mevcut. Kısaca diğer pek çok akciğer hastalıklarında olduğu gibi akciğer

sertleşmesinde de sigara başrolü çekiyor. Dolayısıyla sigaranın mutlaka bırakılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Kılıç, nedeni bilinmeyen

akciğer sertleşmesinin görülme sıklıklarına değinerek, şunları kaydetti:

“Dünyada görülme olasılığı çeşitli çalışmalarda değişik rakamlar veriliyor. Örneğin bir çalışmada yüz binde dokuz, bir diğer çalışmada yüz binde yedi, Kanada da yapılan bir çalışmada ise yüz binde on sekiz olarak rapor edilmiş. Ülkemizde ise en son 2014 yılında yapılan bir çalışmada yüz binde beş oranında tespit edilmiş. Tabi bu rakamlar şu şekilde bir kıyas yapacak olursak daha anlamlı olabilir. Ülkemizde örneğin tüberkülozun görülme sıklığı

yüz binde yirmi bir, akciğer kanserinin görülme sıklığı yüz binde yirmi oranında. Bu hastalık ise yüz binde beş.

Yani öyle sanıldığı gibi nadir görülen bir hastalık değil. Bu anlamda da ülkemizde nadir sayılmayacak bir hastalık.

Tedavisine gelince, temel tedavisi akciğer naklidir.

Ancak son birkaç yıldır hastalığın kötüye gidişatını durduracak bir takım ilaçlar da geliştirilmiş bulunmaktadır.

Uygun hastalarda bu ilaçlarla gerçekten hastalığın kötüye gidişatını durdurmak mümkün olabilmektedir.”

Ezgi Nur Karahan Doğan, yaptığı açıklamada, Türkiye’de organ bağışının ye- tersiz olmasından dolayı özel- likle böbrek nakli konusunda sıkıntı çektiklerini söyledi.

Böbrek naklinin beyin ölümü gerçekleşmiş kadavradan veya canlı vericiden yapıldığını belirten Doğan, “İdeal olan böbrek nakli kadavra vericisin- den alınandır. Canlı donörden böbrek nakli her zaman için

risklidir. Sonuçta sağlıklı birine ameliyat yapmış oluyorsunuz.

Ama ülkemizde kadavra organ bağışı yetersiz olduğu için mecburen canlı donörlerden böbrek nakli yapıyoruz” şek- linde konuştu.

Doğan, canlı donörden böbrek nakli yapılabilmesi için veri- cinin en az dördüncü derece- den akraba olması gerektiğinin altını çizerek, “Tıbbi olarak 18 yaşını geçmiş ve herhangi bir sağlık problemi olmayan herk- esten böbrek nakli yapılabilir.

Bayan donörler için evlenmiş ve çocuk doğurmuş olanları tercih ediyoruz. Erkeklerde ise 20-25 yaşını doldurmuş olanları tercih ediyoruz” ifade- lerini kullandı.Böbrek naklin- in kronik böbrek yetmezliği

gelişen hastalara yapıldığına ve en sık görülen tedavi şeklin- in diyaliz olduğuna değinen Doğan, şöyle konuştu:“Canlı donörlerin ileride sağlık konu- sunda risk taşıması toplumdaki herhangi sağlıklı bir bireyden farklı değil. Çünkü bu hastalar çok detaylı bir araştırmadan geçiyorlar. Tüm sistem muay- eneleri yapılıyor. Ama risk çok küçükte olsa hem cerrahi aşamada hem sonrasında olan hastalarda olduğu gibi bunlar- da da var.”

“Yılda 200’e Yakın Karaciğer Nakli Gerçekleştiriyoruz”

Doğan, Turgut Özal Tıp Merkezinde yılda yaklaşık olarak 40 böbrek nakli

yapıldığını ifade ederek, şun- ları kaydetti: “Bu sayı başarısı- zlık gibi görünebilir. Aslında öyle değil. Buradaki en büyük problem böbrek naklinin yanı sıra yılda 200’e yakın karaciğer nakli gerçekleştiri- yoruz. Ayrıca bölgemizdeki birçok şehirde böbrek nakli gerçekleştiriliyor. Bunların çoğu ile aynı organ havuzu- ndan kadavraları aldığımız için kadavra sayısı bize az geli- yor. Canlı donörde az olunca böbrek nakli konusunda bu sayıları aşamıyoruz. Ancak bu yıl şu an itibariyle bekle- diğimizin üstünde böbrek nakli gerçekleştirdik ve daha fazla olacağını da düşünüyoruz”

dedi.

(11)

HAYALLER ENGEL TANIMAZ Röportaj 11

Doğuştan Akondroplazi ( kalıtsal cücelik ) olan İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Rabia Göl ile hayatı, çektiği zorluklar ve başarıları üzerine konuştu.

Mizgin Şengül Rabia Hanım biraz kendinizden ve eğitim hayatınızdan bahseder mis- iniz?

24 yaşındayım 109 cm boyun- dayım. Aslen Elazığ’lıyım.

Ailemle okul döneminde Malatya’da kalıyorum. Yaz tatilinde yani okul bittiğinde tekrar Elazığ’a dönüyoruz.

Babam çiftçilikle uğraşıyor annem ise ev hanımı. 4 kardeşiz ailenin en büyüğü benim. İlkokul, ortaokul ve liseyi köyümde yani Elazığ Kadıköy Baskil’de okudum.

İnönü Üniversitesinin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü dördüncü sınıf öğrencisiyim. Açıköğretimden Adalet mezunuyum ayrıca. Boş zamanlarımda kitap okumayı ve resim yapmayı seviyorum.

Rabia Hanım durumunuz- la ilgili ilk teşhis ne zaman konuldu?

İlk teşhisi koyan babaannemin komşusu olmuş. Emeklem- eye başladığım zamanlarmış.

Komşumuz bir gün babaan- neme gelmiş yaşıtlarıma göre farklı emeklediğimi söylemiş.

Babaannemde beni inceleyince yaşıtlarıma göre farklı eme- klediğimi görmüş. Ellerimin özerinde emeklemem gerekirk- en bileklerim üzerinde emek- liyormuşum. Ailem o zaman fark etmiş ellerimin, boyumun, ayaklarımın yaşıtlarıma göre farklı olduğunu görmüşler.

Bunun özerine beni doktora götürmüşler. Doktorlar en fazla 1 metre ya da 1.20 cm uzayabi- leceğimi söylemişler. Yani ilk teşhis o zaman konulmuş.

Bu durum psikolojik olarak çocukluğunuz özerinde nasıl bir etkisi oldu?

Bu durum çocukluğumu kötü

etkiledi diyebilirim. Özellikle ilkokul çağlarında mese- la babam psikolojik olarak etkilenirim diye okula gitmemi istememişti. Benim ısrarları- ma dayanamayıp göndermeye karar verdi ve şimdi buralara kadar geldim.

İnsanlarla ilişkilerinizde ne tür sıkıntılarla karşılaşıyor- sunuz?

İnsanlarla aramda çok boy farkı olduğu için sesimi duyur- makta zorlanıyorum. Bunun için ya yüksek sesle konuşmam lazım ya da onları dürtüp beni fark etmelerini sağlamam lazım. Bu konuda sıkıntı çeki- yorum.

İnsanlar sizi ilk gördüğünde vermiş oldukları tepkiler sizi rahatsız ediyor mu?

Vermiş oldukları tepkiye bağlı.

Bu alaycı bakışlarsa rahatsız ediyor. Onun dışında rahatsız olmuyorum.

Kendinize göre kıyafet bul- makta zorlanıyor musunuz?

Bu konuda çok zorlanıyorum.

Örneğin çocuk mağazasına gitsem kıyafetler yaşıma göre çok çocuksu kalıyor. Yetişkin insanların mağazasına gitsem onlarda boyum kısa olduğu için kolları ya da bedenleri büyük geliyor. Elbiselerimi mutlaka terziye vermem gere- kiyor. Bundan dolayı dik- tirmeyi tercih ediyorum.

Kendinizle barışık ol-

madığınız bir anınız oldu mu, eğer olduysa bunu atlatmak için neler yaptınız?

Aslında barışık olmadığım anım şöyle diyebilirim üniver- siteye başladığımda daha çok topluma çıkmaya başlamıştım.

Alışık değilim tabi toplumun bakışlarına. O zaman üniversi-

teyi bırakmayı düşünmüştüm.

Fakat daha sonra ailemin desteğiyle bunun da üstesinden geldim.

Toplumsal ortamlarda çek- tiğiniz zorluklar nelerdir? Bu zorlukların ortadan kaldırıl- ması için tavsiyeleriniz var mı?

Toplumsal ortamlarda çok zorluklar çekiyorum. Örnek vermek gerekirse resmi kurumlarda bankolar normal insanlara göre ayarlandığı için beni görmeleri biraz zor oluyor. Böylelikle bir in- sanın yardımı olmadan on- larla iletişim kuramıyorum.

Toplu taşıma araçlarına binerken zorlanıyorum, aynı şekilde sandalyeler yüksek- se oturamıyorum. Ayrıca otobüslerde oturacak yer bulamayınca ezilme tehlike- siyle karşı karşıya kalıyorum.

Lavabolar yüksek olduğu için elimi yıkayamıyorum. ATM’ler yüksek olduğu için para çekemiyorum birinin yardımı olmadan. Okulda yemek yerken tepsiler ağır olduğu için tepsiyi taşıyamıyorum.

Bu konuda üniversitemizin engelli birimiyle görüştüm sağ olsunlar yardımcı oldular. Yani toplumsal sıkıntılarım bunlar diyebilirim.

Bildiğim kadarıyla şuan ailenizle yaşıyorsunuz ilerde iş hayatına atıldığınızda da ailenizle mi yaşayacaksınız?

Evet, çünkü tek yaşamam zor olacağı için ailemle yaşamayı düşünüyorum. Sağ oldukları sürece onlarla yaşayacağım.

İleriye dönük planlarınız nelerdir?

Öncelikle üniversiteyi başarılı bir şekilde bitirmek. Üniversi- teyi bitirince akademik kariyer yapmayı yani öğretim görevlisi

olmayı düşünüyorum. İlerde bir birikimim olursa da engel- liler adına bir şeyler yapmayı düşünüyorum.

Günlük hayatta down sen- dromlu, görme engelli, işitme engelli vb. durumlarda olan insanlarla ilgili birçok et- kinlik yapılıyor ve böylelikle insanlar daha bilinçli hale getiriliyor. Akondroplazi ile ilgili de bir etkinlik yapıl- masını ister misiniz? Bu kon- uda tavsiyeleriniz nelerdir?

Gerçekten yapılmasını çok isterim. Maalesef toplumumuz bu konuda çok acımasız ve bilinçsiz. Benim düşüncem toplum olarak okulönce- si çağdan başlayıp insanlar bilinçlendirilmelidir. İnsan- lar ne kadar küçük yaşta bilinçlendirilirse o kadar duyarlı olurlar. Bu konuda en büyük görev ailelere ve öğretmenlere düşüyor. Aileler ve öğretmenler bilinçlendirilip onlarda bildiklerini çocuklara aktarırsa insanların daha duy- arlı olacaklarını düşünüyorum.

Bu konuda okulda ailelere kon- feranslar verilmelidir.

Öncelikle azminiz için sizi tebrik ediyorum ama şöyle durumlarla da karşılaşa- biliyoruz; sizinle aynı du- rumda olan bazı insanlar içe kapanık, özgüven eksikliği gibi olumsuz düşünceler içine girip kendilerini toplumdan ve insanlardan soyutlamak- tadırlar. Bu konu da onlara tavsiyeleriniz nelerdir?

İçlerine kapanmasınlar bizde insanız toplumda insan. Bize psikolojik baskı yapan toplum aslında onlara aldanmasın- lar. Hayat bizim hayatımız.

Sonuçta hayat devam ediyor.

Yani dışarı çıksınlar topluma aldırmasınlar.

Tıpta engelli görünüyor- sunuz ama kanunen böyle bir durum söz konusu değil. Bu durumda ne tür zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Maalesef akondroplaziler olar- ak kanunen gözükmüyoruz.

Engelliler kadar zorlanıyoruz ama maalesef onların yara- rlandığı haklardan yararla- namıyoruz. Bir engellinin yasanın tanıdığı haklardan yararlanabilmesi için % 40 oranında engelli olması ve dev- letin belirlemiş olduğu hasta- haneleri de bu raporu onay- laması gerekiyor. Yurt dışında bizim gibilere rapor verildiği halde ülkemizde 2009’dan bu yana bu rapor verilmemekte- dir. Bu konuda çok mücadele verdik ama maalesef birçok haktan mahrum kalıyoruz. Bu haklara örnek vermek gerekirse ilk olarak devletin engelli isti- hdamı için açmış olduğu kon- tenjandan yararlanamıyoruz.

Ayrıca vergi, iletişim, ulaşım indirimlerinden, erken emekli- likten yararlanamıyoruz. Rapo- run verilmesi için çok uğraştık.

Kendim BİMER’e, gerekli yas- al kurumlara başvurdum ama maalesef bir sonuç alamadım.

Arkadaş grubumuz var rapo- ru alabilmek için onlarla da mücadele verdik ve hala veri- yoruz. Bu konuda imza kam- panyası başlattık. Eğer sizde bu konuda bir imza verip bize destek olursanız çok sevini- riz. Tek talebimiz bu raporun tekrar bize verilmesi. Bu rapor engellerle dolu hayatımızda yaşamamızı kolaylaştıracak bir araç.

(12)

Onur Yavuz

Umut etmek hayatın peşine düşmektir. Düşler sokağında gezmek, gezerken hayata dair şarkılar söylemektir. Umut etmek bilinci üretmek ve güzel duygular ile beslemek, gelecek için iyimser düşler üretmek, ardına düşülen hayata anlam- lar yüklemektir. Kendine ve hayata güvenmek, kendini ve hayatı sevmek, zamanı farkın dalık bilinciyle tüketebilmek, canlı cansız her şeye dikkat et- mek, her anı dinleyebilmek ve yaşayabilmek, her yere gidebil- mek, her mekanı görebilmektir.

Hapisteyken denize gidebil- mektir. Denizin kıyısına serile bilmek, dalgaları, rüzgarları dinlemek, martılara sevgi dolu ümitleri gönderebilmektir.

Hastayken dağların dorukları- na tırmanmak, doruklardan dünyaya coşkuyla bakmak ve coşkuyu dağ çiçekleriyle pay- laşarak onlara sevgi gösterme- ktir. Umut etmek, nefes alıyor ve yaşıyor olmayı önemsemek, dertleri bertaraf edebilmektir.

En karanlık günde bilmeden de olsa umut kavramını aklımızın bir köşesine kazıyabilmek

bile o karanlıktan ışığa doğru ilerleyebilmenin ilk adımı ola- bilir. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk milli mücadele döneminde mütareke yıllarını umutla anlatabildiyse, umut etmek bizler için paha biçilmez bir dayanma gücüdür. O neden- le umut etmeyi hayatımızın bir köşesine kazımalı ve hatta hiç umutsuz kalmamalı bu hayat- ta… Dönemin sonlarında yeni mezun olan arkadaşlarımız oldu. Arkadaşlarımız yeni bir hayata, yeni bir sürece başlıyor. Yeni umutlara, yeni ümitlere ihtiyaçları olacak.

Yeni hayatlarında yeni umut- lar, yeni başarılar, bulmaları dileğimle…

12 Kültür-Sanat

Nidanur Diken Edibe Korkmaz Kumru Arslan

İnönü Üniversitesi Gençlik Senfoni Orkestrası tarafından

“Film Müzikleri” konseri verildi.

Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezindeki konseri, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.

Ahmet Kızılay, Rektör Yardım- cısı Prof. Dr. Nusret Akpolat, akademik ve idari personel ile çok sayıda öğrenci izledi.

İnönü Üniversitesi Uluslara- rası Kültür ve Sanat Haftası Etkinlikleri kapsamında birçok etkinliğe ev sahipliği yaptı.

Uluslararası Kültür ve Sanat Haftası Etkinlikleri kapsa- mında farklı günlerde; Barış Manço Şarkıları Konseri, Macar Halk Dansları Konseri, Post- All Blues Musıc Grubu Konseri, Uluslararası Öğrenci Gösterileri düzenlendi.

Kıbrıs Meydanında düzenle- nen açılış programına, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.

Dr. Ahmet Kızılay, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Nusret Akpolat, Prof. Dr. Abdülkadir Baharçiçek, Prof. Dr. İbrahim Türkmen, Sağlık Kültür ve

İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Yüksek Lisans Öğrencileri tarafından düzenlenen resim sergisinin açılışı Rektör Prof.

Dr. Ahmet Kızılay’ın katılı- mıyla gerçekleşti.

Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezindeki açılışa, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.

Ahmet Kızılay, Rektör Yardım-

Spor Daire Başkanı Ömer Çe- lik, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Açılışta konuşan Rektör Kızılay, İnönü Üniversitesinde eğitim gören 1304 yabancı uyruklu öğrenci- nin olduğunu belirterek, “Tabi yabacı değil Türk vatanda- şı olmadıkları için yabancı gençler, Türk gençlerimiz, yavrularımız, kardeşlerimiz, kızlarımız ve erkek çocukları- mızdır. Bizler öyle görüyoruz.

1304 yabancı uluslararası öğrencimiz, 53 farklı ülkeden gelen öğrencilerdir” şeklinde konuştu. Açılış töreni Suriye, Türkmenistan, Azerbaycan, Pa- kistan, Afganistan halk oyunla- rının sergilenmesiyle sona erdi.

ULUSLARARASI KÜLTÜR VE SANAT HAFTASI ETKİNLİKLERİ DÜZENLENDİ

GENÇLİK SENFONİ ORKESTRASINDAN FİLM MÜZİKLERİ KONSERİ

UMUT ETMEK

YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİLERİNDEN RESİM SERGİSİ

Şefliğini Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof.

Dr. Hasan Arapgirlioğlu’nun yaptığı senfoni orkestrası, sinema tarihine damga vurmuş yerli ve yabancı birçok filmde kullanılan film müziklerini ses- lendirdi. Battalgazi Belediyesi Mehteran Takımı da orkestraya eşlik etti. İzleyicilerin büyük beğenisini toplayan konserin sonunda Rektör Prof. Dr. Ah- met Kızılay, Şef Arapgirlioğlu ile orkestra üyelerine çiçek verdi.

cısı Prof. Dr. Nusret Akpolat, Genel Sekreter Prof. Dr. Hakan Erkuş, Güzel Sanatlar Fakülte- si Dekan Yardımcısı Doç. Dr.

Yüksel Göğebakan, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.

Yüksek lisans öğrencilerinden Esranur Kılınç, Fahrettin Kaya, Fatma İldeniz, Ferhat Güngör, Havva Ceylan Deniz, Talha

Taşkın ve Pervin Kurçeren tarafından yapılan resimlerin sergilendiği sergiyi gezen Rektör Kızılay ve beraberinde- kiler öğrencilerden çalışmaları hakkında bilgi aldı. Öğrenciler sergiye katılımları için Rektör Kızılay’a teşekkür ederken Kızılay’da öğrencilere başarı- lar diledi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Medya Günleri’nde basın mensuplarına ve öğrencilere yönelik olarak bir sunum gerçekleştiren İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim üyesi Yrd. Fat-

İnönü İletişim Gazetesi olarak anchorman aynı zamanda yazar olan Ali Kırca ile hayat tecrübeleri, medya sektörü, son kitabı ‘Öte- ki Bahçe’ ve iletişim

bilim alanı gelişti ve bugün yüzlerce üyesi olan ve anabilim dalı olarak şu an Türkiye’de en çok uzmana ,asistana sahip olan bir alan haline geldi.” dedi Acil Tıp

Tüm faaliyetlerinde devlete, müşteriye, ortağa ve çalışanları- na karşı dürüst davranma, gelişen teknolojiyi yakından takip ederek evrensel kalitede mal ve hizmetler sunma,

Rektör Kızılay, İnönü Üniversitesinin güçlü bir beşeri sermaye ve fiziki potan- siyeli sahip olduğunu kaydederek, “Fiziki altyapısını büyük ölçüde tamamlayan

Dünyanın önde gelen organ na- kil cerrahlarından biri olan ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi olarak organ na- kil merkezi başta olmak üzere, birçok

Ulusal ve uluslararası yarışma film gösterimleriyle devam eden festival, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi konferans salonunda İnönü Üniversitesi Gençlik

Eğitim almak için İNOSAR’a başvuran herkese eğitim verdiklerini dile getiren Yetkiner, bütün eğitimleri- nin sertifikalı olduğunu bu güne kadar çok