• Sonuç bulunamadı

ATÂ b. ALİ el-cûzcânî YE GÖRE EBÛ HANÎFE NİN KELÂMÎ GÖRÜŞLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ATÂ b. ALİ el-cûzcânî YE GÖRE EBÛ HANÎFE NİN KELÂMÎ GÖRÜŞLERİ"

Copied!
173
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İLAHİYAT ANABİLİM DALI KELAM BİLİM DALI

ATÂ b. ALİ el-CÛZCÂNÎ’YE GÖRE EBÛ HANÎFE’NİN KELÂMÎ GÖRÜŞLERİ

Yüksek Lisans Tezi

ZÜLEYHA BİRİNCİ

İstanbul, 2007

(2)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İLAHİYAT ANABİLİM DALI KELAM BİLİM DALI

ATÂ b. ALİ el-CÛZCÂNÎ’YE GÖRE EBÛ HANÎFE’NİN KELÂMÎ GÖRÜŞLERİ

Yüksek Lisans Tezi

ZÜLEYHA BİRİNCİ

Danışman: PROF. DR. M. SAİM YEPREM

İstanbul, 2007

(3)
(4)

ÖNSÖZ

İslâm aleminde büyük bir çoğunluk itikadî sahada Mâtürîdiyye mezhebine mensuptur. Ancak bu mezhebin alimleri yeterince tanınmamakta ve eserlerinin çoğu da kütüphane raflarında yazmalar halinde bulunmaktadır. Bu eksikliği giderebilmek için özellikle son dönemlerde Mâtürîdiyye tarihi ile ilgili araştırmalar yoğunlaşmıştır.

Mâtürîdiyye’nin oluşum ve gelişimine İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin öncü bir rolü vardır. Buna binaen bu çalışmada Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin ve İmâm-ı Âzam Ebû Hanife’nin görüşlerini gün ışığına çıkarmak ve Hanefî-Mâtürîdî literatürüne küçük bir katkıda bulunmak hedeflenmiştir. Buradan hareketle Mâtürîdîyye’ye bağlı bir alim olduğu anlaşılan Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye ait Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber isimli eserin edisyon kritiği gerçekleştirilmiştir.

Çalışma bir giriş, iki bölüm ve bir sonuç kısmından oluşmaktadır. Girişte Atâ b.

Ali el-Cûzcânî’nin hayatı ve Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber isimli eserin ona nispeti üzerinde durulmuştur. Birinci bölüm Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in tahkîkine ayrılmıştır. İkinci bölümde Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye göre Ebû Hanîfe’nin el-Fıkhü’l-ekber (sonraki isimlendirme ile el-Fıkhü’l-ebsat) adlı akaid risalesindeki kelâmî görüşleri belirtilmiştir.

Sonuç kısmında da genel bir değerlendirme yapılmıştır.

Biyografik eserlerde Atâ b. Ali el-Cûzcânî’nin hayatı ile ilgili yeterli bir bilgi mevcut değildir. Kütüphane kataloglarında ve konu ile ilgili bazı eserlerde Atâ b. Ali el- Cûzcânî’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber isimli eser, Ebû Hanîfe’nin el-Fıkhü’l- ekber (sonraki isimlendirme ile el-Fıkhü’l-ebsat) adlı risalesi üzerine yazılmış bir şerhtir.

Bu çalışmada bu şerhin Atâ b. Ali el-Cûzcânî’den başka müelliflere de nispet edildiği ve hem Ebû Mansûr el-Mâtürîdî hem de Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye atfedilerek neşredildiği tespit edilmiştir. Bazı araştırmacılar bu şerhin Ebü’l-Leys es- Semerkandî’ye ait olduğu görüşünü ileri sürmüşlerdir. Ancak bu çalışmada hem bu şerhin yazma nüshaları hem de Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin eserleri incelenmek suretiyle bahsedilen bu şerhin Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye ait olamayacağı, buna karşılık istinsah tarihi en eski olan nüshada Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilmiş olması dolayısıyla bu şerhin Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilmesinin daha doğru olacağı sonucuna varılmıştır.

Şerhte ele alınan görüşlerin değerlendirilmesi neticesinde şu sonuçlara ulaşılmıştır: Atâ b. Ali el-Cûzcânî Ebû Hanîfe’nin el-Fıkhü’l-ekber (sonraki isimlendirme ile el-Fıkhü’l-ebsat) adlı risalesinde yer alan bütün görüşlerine katılmaktadır. Cûzcânî bu görüşlerin çoğunu açık ve anlaşılır bulmuş ve bunları yeniden ele alıp beyan etme yolunu tutmamıştır. Bunun yerine Ebû Hanîfe’nin el-Fıkhü’l-ekber (sonraki isimlendirme ile el-Fıkhü’l-ebsat)’ta değindiği meselelerle ilgili mezhepler arasında tartışmalı olan konuları zikretmiş ve bu konularda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in görüşlerini aklî ve naklî delillerle ispat etmeye çalışmıştır.

Bu çalışmanın hayırlara vesile olmasını temenni eder, bu vesileyle tez danışman hocam Sayın Prof. Dr. M. Saim Yeprem Bey’e teşekkür ederim. Bilhassa tezin oluşması ve tamamlanmasında büyük katkıları bulunan, tezin her aşamasıyla yakından ilgilenen, kıymetli zamanlarını esirgemeyip yardımlarını lütfeden muhterem hocam Sayın Pof. Dr.

Yusuf Şevki Yavuz Bey’e şükranlarımı arz ederim. Ayrıca teze katkıda bulunan diğer hocalarıma ve tezde emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim.

06. 08. 2007 Züleyha BİRİNCİ

(5)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ………...… iii

İÇİNDEKİLER………..……….. iv

KISALTMALAR ……...………...………..…... vi

GİRİŞ ŞERHU’L-FIKHİ’L-EKBER ADLI ESER ve BU ESERİN ATÂ b. ALİ el- CÛZCÂNÎ’YE NİSPETİ I. ATÂ b. ALİ el-CÛZCÂNÎ’NİN HAYATI ve ESERLERİ ...………... 1

II. TAHKİKTE ESAS ALINAN NÜSHALARIN ÖZELLİKLERİ ………... 3

III. TAHKİKTE İZLENEN YÖNTEM ………...…… 8

IV. ŞERHU’L-FIKHİ’L-EKBER’İN MÜELLİFİ ………..….. 9

A. el-Fıkhü’l-ekber ……….... 10

B. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in Yazmaları ve Matbu Nüshası ……….... 11

C. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in Müellifine İlişkin Görüşler………... 15

D. Şerhu’l-Fıkhi’l-Ekber’in Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye Ait Olduğunu İddia Edenlerin Delilleri ve Bu Delillerin Değerlendirilmesi ..………...…… 17

BİRİNCİ BÖLÜM ATÂ b. ALİ el-CÛZCÂNÎ’YE NİSPET EDİLEN ŞERHU’L-FIKHİ’L-EKBER ADLI ESERİN TAHKÎKİ ………... 23

İKİNCİ BÖLÜM ATÂ b. ALİ el-CÛZCÂNÎ’YE GÖRE EBÛ HANÎFE’NİN KELÂMÎ GÖRÜŞLERİ I. el-FIKHÜ’L-EKBER (USÛLÜ’D-DÎN) ……….………... 127

II. ALLAH’IN SIFATLARI………..………... 130

A. ALLAH’IN SIFATLARI İLE İLGİLİ MESELELER ………...……. 132

1. Ehadiyet ve Vahdaniyet …...………...…………. 132

(6)

2. Kelâm ………..………. 133

3. Meşiet ………...…… 134

4. Kaza ve Kader ……….. 137

5. Haberî Sıfatlar ………... 138

a. İstiva ……… 138

b. Allah’ın Gazabı ve Rızası ………..………... 140

III. NÜBÜVVET ……….………..….. 140

A. NEBÎ-RESUL ………... 141

B. PEYGAMBERLERİN GÜNAHSIZLIĞI ………..…. 141

IV. SEM‘İYYAT ………... 142

A. MELEKLER ………..…. 142

1. Meleklerin Tabiatı ………...……. 142

B. AHİRET HALLERİ ………..….. 142

1. Kabir Azabı ………..… 142

2. Kıyamet ……….... 143

3. Cennet ve Cehennem ………...…. 145

V. İMAN ……….. 146

A. İMAN ve İSLÂM………... 146

B. İMAN-AMEL İLİŞKİSİ………...……… 148

C. İMANDA İSTİSNA………..…... 152

D. GÜNAH İŞLEYENİN TEKFİR EDİLMEMESİ ………...…. 153

VI. MARİFETULLAH ……….... 153

VII. İYİLİĞİ EMRETME KÖTÜLÜĞÜ YASAKLAMA………...…… 155

VIII. İMAMET VE TAFDİL ………...… 155

SONUÇ ………...………...……. 157

BİBLİYOGRAFYA ………..………...….. 162

(7)

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser b. : Bin, İbn bk. : Bakınız

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1988- GAL Suppl. : Geschichte der Arabischcen Litteratur Supplementband

GAS : Geschichte des Arabischen Schrifttums, I-IX, Leiden 1967-84.

h. : Hicrî haz. : Hazırlayan Hz. : Hazreti

İA : Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi, I-XIII.

İSAM : İslâm Araştırmaları Merkezi KTÜ : Karadeniz Teknik Üniversitesi Ktp. : Kütüphanesi

MÜ : Marmara Üniversitesi nr. : Numara

nşr. : Neşreden

ö. : Ölümü, ölüm tarihi

ra : Radıyallahu anhu/anha/anhüm

s. : Sayfa

sav : Sallallahu aleyhi ve sellem SBE : Sosyal Bilimler Enstitüsü thk. : Tahkîk eden

trc. : Tercüme ts. : Tarihsiz vr. : Varak ys. : Yersiz yy. : Yüzyıl

(8)

GİRİŞ

ŞERHU’L-FIKHİ’L-EKBER ADLI ESER ve BU ESERİN ATÂ b. ALİ el- CÛZCÂNÎ’YE NİSPETİ

I. ATÂ b. ALİ el-CÛZCÂNÎ’NİN HAYATI ve ESERLERİ

Atâ b. Ali el-Cûzcânî’nin hayatı ile ilgili olarak, başta Kureşî’nin el-Cevâhirü’l- mudiyye’si ve İbn Kutluboğa’nın Tacü’t-teracim’i gibi Hanefî tabakat kitapları olmak üzere birçok kaynak eser incelenmiş ancak herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Atâ b.

Ali el-Cûzcânî’nin ismine kütüphane kataloglarında ve GAS, DİA gibi müracaat eselerinde rastlanır. Bu eserlerde Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı bir eser atfedilmektedir.

Müellife nispet edilen yazma nüshalarda müellifin adı şu şekillerde geçmektedir:

Atâ b. Ali el-Cûzcânî (

     

)1, Atâ b. Ali b. Muhammed el-Cûzcânî (

 

     

)2, Atâ b. Ali b. Muhammed el-Cûrcânî (

     

  

)3, Atâ b. Ali b. Muhammed b. Ebî Nuaym el-Cürcânî (

       

  

)4. Müellifin nisbesinin “el-Cûzcânî” (

 

) olarak kullanımı daha yaygın olduğundan, bu çalışmada da bu nisbe tercih edilmiştir. Müellifin nispet edildiği Cûzcân, Murgab ve Amuderya ırmakları arasında yer alan, özellikle batıdaki sınırı pek belli olmayan ve İran yüksek yaylası ile Mâverâünnehir arasında köprü görevi yapan eski bir eyalet idi. Daha sonra Cûzcân’ın bütün şehirleri Afganistan Türkistanı’na ilhak edilmiştir5.

1 Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 3137, vr. 1b; Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 5392, vr. 88a.

2 Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, nr. 1190, vr. 268b.

3 Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 3139, vr. 117b.

4 Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, İlmu’l-Kelâm, nr. 870, vr. 1a.

5 Tahsin Yazıcı, “Cûzcân”, DİA, VIII, 96-97.

(9)

 

” kelimesi “el-Cüzcani, el-Cüzcânî, el-Cûzecânî” el-Cûzcânî” gibi farklı şekillerde okunmuştur. Bunlar arasından daha ziyade “el-Cûzcânî” tercih edildiğinden, bu çalışmada da bu okuyuş kullanılmıştır.

Fuat Sezgin el-Fıkhü’l-ekber’in şerhleri bahsinde, Atâ b. Ali el-Cûzcânî’nin isminin hemen yanında parantez içinde “schrieb vor 687/1288”6 şeklinde bir ifade kullanmıştır. Bu bazı yanlış anlaşılmalara sebep olmuş, bu ifadeden müellifin vefat tarihinin kastedildiği zannedilmiştir. Ancak burada müellifin vefat tarihine değil, müellife nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin 687/1288 yılından önce yazıldığına işaret edilmektedir. İfadenin Türkçe karşılığı “687/1288’den önce yazdı”

şeklindedir. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, 3137 numarada kayıtlı yazma nüshanın istinsah tarihi hicrî 687’dir. Sezgin buradan hareketle, Atâ b. Ali el- Cûzcânî’nin isminin yanına “müellif bu eseri hicrî 687’den önce yazdı”, anlamında bir not düşmüş olmalıdır.

Kütüphane katalogları, GAS7, DİA8 ve Mâtürîdiyye tarihi ile ilgili eserlerde Atâ b. Ali el-Cûzcânî’nin el-Fıkhü’l-ekber üzerine bir şerhi olduğu bildirilmektedir. Bu bilgi Beyazîzade (ö.1098/1687) 9 ve Murtazâ ez-Zebîdî (ö.1205/1790) 10 tarafından da dile getirilmekte ve Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen yazma nüshalardaki ifadelerle de desteklenmektedir. Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye atfedilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in neşredildiğine dair de herhangi bir bilgi bulunmadığından hareketle, bu eserin edisyon kritiğinin gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.

Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eser, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’ye atfedilen el-Fıkhü’l-ekber adlı risalenin şerhinden ibarettir. Daha sonra da değinileceği üzere el-Fıkhü’l-ekber adlı risalenin iki rivayeti mevcuttur.

Bunlardan biri Hammâd b. Ebû Hanîfe’ye, diğeri de Ebû Mutî‘ el-Belhî’ye aittir.

Sonraları iki rivayeti birbirinden ayırmak için Ebû Mutî‘ el-Belhî’nin rivayetine el- Fıkhü’l-ebsat denilmiştir. Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen şerh, Ebû Mutî‘ el- Belhî rivayetine dayanan el-Fıkhü’l-ekber’in şerhidir. Bu çalışmada, herhangi bir yanlış anlaşılma olmaması için “Hammâd rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber” ve “Ebû

6 Fuat Sezgin, GAS, I, 414.

7 Sezgin, a.g.e., I, 414.

8 Şerafettin Gölcük - Adil Bebek, “el-Fıkhü’l-ekber”, DİA, XII, 546.

9 Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1705, vr. 3a; Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1140, vr. 4a.

10 ez-Zebîdî, İthafu’s-sâde, II, 14.

(10)

Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber” şeklinde bir ayrıma gidilecek veya parantez içinde bazı hatırlatmalara yer verilecektir.

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin metnini oluşturan el-Fıkhü’l-ekber (el-Fıkhü’l- ebsat) adlı risale, Ebû Hanîfe’nin kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Risalenin muhtevasını oluşturan sorular şu ana konu etrafında yoğunlaşmaktadır: Fıkhın (usûlü’d-dîn) tanımı, imanın mahiyeti, Allah’ın sıfatları, kader, emir bi’l-ma‘ruf nehiy ani’l-münkerin nasıl olacağı, büyük günah işlemenin hükmü ve tekfir meselesi, cennet ve cehennemin ebediyeti, kabir azabı ve ashabın faziletçe sıralanışı. Risalede konular belli bir sıraya konulmamış, bazı konular da birkaç kez tekrar edilmiştir.11

Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen şerh, el-Fıkhü’l-ekber (el-Fıkhü’l-ebsat) metninde yer alan konulara, genellikle ayet ve hadislerle yapılmış muhtasar açıklamalardan oluşmaktadır. Eserde önce el-Fıkhü’l-ekber’in (el-Fıkhü’l-ebsat) metninden ibareler zikredilmiş, sonra bu ibarelerle ilgili açıklamalar yapılmıştır. Şerhte daha ziyade; “bu mesele bizimle şu mezhep arasındadır” denilerek önce bidat ehli kabul edilen mezhebin görüşlerine yer verilmiş, sonra da “bu konuda doğru olan Ehl-i sünnet ve’l-cemaat’in görüşüdür” denilerek Ehl-i sünnet’in görüşleri belirtilmiştir.

II. TAHKİKTE ESAS ALINAN NÜSHALARIN ÖZELLİKLERİ

Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin bilinen yazma nüshaları şunlardır12:

1. Süleymaniye Kütüphanesi, Yeni Cami, nr. 1190.

2. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, nr. 3139.

3. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, nr. 3137.

4. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, nr. 5392.

5. Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, İlmu’l-Kelâm, nr. 870.

11 Gölcük - Bebek, a.g.e., s. 545.

12 Sönmez Kutlu, “Ebû Mansûr el-Mâturîdî ve Maturidi Kültür Çevresiyle İlgili Bibliyografya”, İmam Mâturidî ve Maturidilik, (haz. Sönmez Kutlu), Ankara, 2003, s. 392; Sezgin, a.g.e., I, 414; Brockelmann, GAL Suppl., I, 285.

(11)

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin, beş yazma nüshasına da ulaşılmış ve eserin edisyon kritiği için nüshaların beşi de esas alınmıştır. Bu nüshaların özellikleri şunlardır:

1. Süleymaniye Kütüphanesi, Yeni Cami Bölümü, 1190 numarada kayıtlı nüsha:

Bu nüsha 17 varaktan oluşmaktadır. Nesih hattıyla istinsah edilmiştir. Her sayfada ortalama 19 satır bulunmaktadır.

268b’de eser şöyle başlamaktadır:

   ! "! # 

. # "         %&! ' ( )*+ ,-! ./

012 '2/ 3 45* # 3

“ Eser 285b’de şu ifadelerle bitmektedir:

678 9 8 !:

.

; 25< !=  > ? )@! A@B! 8! 6 # 3

. CD * %

,E! * FG / H I8 C JK CDE! LM NO CPQ > RQ CE> 1S CETU N2O C55<

8 C JK VW XGO

)*+ CY Z [ M  H D2! \2! >  )*+ CDE E* N/ I

3 # ]B^ &_E!

. 6 # 3 C2!  C` CE E / CETU AaX b! 2> Fc CE> % d

; 25< !=  > ? )@! A@B! 8!

.

Buna göre bu nüsha; 565 yılında Bağdat’ta yazılan, metinle memzûc, sahih bir nüshadan nakledilmiş, sonra da çoğu metinle memzûc olmayan üç nüshayla karşılaştırılmıştır. Şerhin metni İmâm Ebû Saîd el-Büstî el-Belhî’nin (ö. h.400’den sonra) nüshası ile karşılaştırılmış, sonra İmâm en-Nâtıfî’nin (ö.446/1054) Ravza’sının sonlarında bulunmuş ve tashih edilmiştir. Eser daha sonra hicrî 1073 yılında istinsah edilmiştir.

Nüsha okunaklı bir yazıyla yazılmıştır. Bu nüshada, el-Fıkhü’l-ekber (el- Fıkhü’l-ebsat) metninin tamamına yer verilmiş ve bu cümlelerin üzeri kırmızı kalemle çizilmiştir. Bab isimleri de kırmızı kalemle yazılmıştır. Sayfa kenarları veya satır aralarında tashihler mevcuttur.

Bu nüsha, bulunduğu kütüphanenin ilk harfi olan “

e

” harfi ile gösterilmiştir.

(12)

2. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, 3139 numarada kayıtlı nüsha: Bu nüsha 33 varaktan oluşmaktadır. Nesih hattıyla istinsah edilmiştir. Her sayfada ortalama 19 satır bulunmaktadır.

117b’de metin şu şekilde başlamaktadır:

 ! "! # 

. ./

# 3 # C"          %&! ' ( )*+ ,-!

012 '2/ 3 45*

151a-151b’de bu nüsha da, Yeni Cami 1190’da kayıtlı nüshadaki ifadelerin aynısı ile bitmektedir.

Okunaklı bir yazıyla yazılmıştır. Metin ve şerhin tamamını içerir. Metni oluşturan cümlelerin çoğunun üzeri kırmızı kalemle çizilmiştir, bab isimleri de kırmızı kalemle yazılmıştır. Sayfa kenarı veya satır aralarında tashihler bulunmaktadır.

Bu nüsha, içinde bulunduğu kütüphanenin ilk harfi ile beraber, diğer nüshalarla karışmaması için “

g f

” şeklinde gösterilmiştir.

3. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, 3137 numarada kayıtlı nüsha: Bu nüsha 54 varaktan oluşmaktadır. Nesih hattıyla istinsah edilmiştir. Her sayfada ortalama 9 satır bulunmaktadır.

1b’de nüsha şöyle başlamaktadır:

   ! "! # 

. ? A@B! 8h! ? i: j i %! C2/! 8! 6 # 3

012 '2/ 3 458 3 ; 25< !=  ! >

53a’da şerhin bitmesinden sonra hamdele ve salvelenin ardından istinsah tarihinin 687, müstensihinin de Ömer İbnü’n-Nâsırî olduğu söylenmektedir:

2 %^ &E! k% CP> l 92> CE> A%! em kn * - G! ( ) T CD * o&! jO

 . >   B* # * e<E!   !: #

#

Nüshada geçen Ömer İbnü’n-Nâsırî ismi, metindeki asıl yazılar silinip metne sonradan ilave edilmiş izlenimi vermektedir. Bu nüshada şerh, metin içinde Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilmemiştir. Ancak 1b’de, metnin üzerinde, bir başka kalemle yazılmış, bu metnin Atâ b. Ali el-Cûzcânî’nin İmâm-ı Âzam’a ait el-Fıkhü’l-ebsat’a

(13)

(Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber) yazdığı şerh olabileceğini ifade eden şu sözler yer almaktadır:

8 )*p! q( %&!       %&! rn sX '!

Y2! 'Y&! ,-! )8 tn: * khT

“ Metin okunaklı bir yazıyla yazılmış ve harekelenmiştir. Ancak bazı harfler noktasız yazılmış, kelimelerin irabda mahallini gösteren son harflerinin harekeleri de konulmamıştır. Bu nüshada el-Fıkhü’l-ekber (el-Fıkhü’l-ebsat) metninin tamamına yer verilmemiştir. Bununla birlikte şerhten de bazı kısımlar eksiktir. Bu eksik yerlere çalışmanın Arapça bölümündeki dipnotlarda işaret ettik. Ayrıca bu nüshada, Yeni Cami 1190 ve Fatih 3139 nüshalarına nisbetle bazı kısımlar takdim-tehir edilmiştir.

Bu nüsha, kütüphanesinin baş harfi ile beraber, diğer nüshalarla karışmaması için “

u f

” şeklinde gösterilmiştir.

4. Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih Bölümü, 5392 numarada kayıtlı nüsha: Bu nüsha 28 varaktan oluşmaktadır. Bu nüshanın metnini el-Fıkhu’l-ebsat (Ebû Mutî‘ el- Belhî rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber) teşkil eder. Nüshanın sayfa kenarlarına, Atâ b.

Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen şerh kaydedilmiş ve ibarelerin sonuna da “

 

kaydı konulmuştur. Şerhte el-Fıkhü’l-ekber (el-Fıkhü’l-ebsat) metnine hiç yer verilmemiştir. Şerhten eksik olan kısımlar ile takdim-tehir edilen yerler Fatih 3137 nüshası ile aynı gibidir. Talik hattıyla ve oldukça küçük bir yazıyla istinsah edilmiştir.

60a’da metne başlamadan önce kırmızı kalemle eserin İmâm-ı Âzam’a ait el- Fıkhü’l-ebsat (Ebû Mutî‘ el-Belhî rivayetiyle gelen el-Fıkhü’l-ekber) olduğu, Beyazîzade’nin ifade ettiğine göre bazı müelliflerin eserlerinde bu risalenin bazı konularını zikrettikleri ve risalenin Atâ b. Ali el-Cûzcânî tarafından da şerh edildiği gibi bir takım bilgilere yer verilmiştir:

B  e*! 6 T  bZ j**+ 0 E # Y )/( kv h( E**+ q( %&! 6O sX

_ )*+ P* w Om 01m Y 'Y&! ./ # " &x!y* E z 

@!  {E ( [ &

(14)

  %&!  n e5 ! P% rn [ e E%! 1i [ &E! T! |^  1%i 6O [ eB!

   

“ 88a’da metin bittikten sonra şu açıklamalar yapılmıştır:

    '*! }! 6~! sX rn t  8

! / t  n 3 [ %M t1  

 [ . %E! 1   5-* @; c  ~! 0Z= : !€ *  2~^ E ; '% NT H BD*

NE%M t  * t5^ B% ‚Zƒ : „T/ jB%E! X…Z= [ C%> CDE! NO ~! . <(

 [ ]5B!

> ? # ?< 012! E8 X ~M 55BM / >` # * b€ 8 '` w

# 3 M > 25< != ? 

Buna göre müstensih; bu eserin Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye ait olan şerhini bulunca bu şerhi sayfa kenarlarına not düşmeyi istediğini ve şerhin ibaresini özet bir şekilde yazdığını, sonra şerhin tamamının güzelce nakledildiği bir nüshayı gördüğünü, güzel, önemli ve usul ilminde eşsiz bir eser olması dolayısıyla başından sonuna kadar tamamını yazdığını, ancak nüshanın bozuk bir nüsha olduğunu ve son kısmında diğer nüshadakine benzer bazı eksiklikler bulunduğunu, bununla birlikte var olan yerleri kaydettiğini, eserin tashih ve tekmilini kendisine takdir eden ihsan sahibi yüce Allah’tan korkarak bazı yerlerde tashihler yaptığını belirtmiş, hamd ve dua cümleleriyle sözlerine son vermiştir.

Bu nüsha, kütüphanesinin isminin baş harfi ile birlikte, diğer nüshalarla karışmaması için “

† f

” şeklinde gösterilmiştir.

5. Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, İlmu’l-Kelâm, 870 numarada kayıtlı nüsha: Bu nüsha 21 varaktan oluşmaktadır. Talik hattıyla istinsah edilmiştir. Her sayfada ortalama 19 satır bulunmaktadır. Birkaç yerde mürekkebin dağılması sonucu yazı okunamayacak durumdadır. Bu nüshada da metin ve şerhten eksik olan ve takdim-tehir edilen yerler vardır. Bu yerler, Fatih 3137 ve Fatih 5392 nüshalarıyla büyük ölçüde benzerlik göstermektedir.

Nüsha şöyle başlamaktadır:

(15)

 ! "! # 

. 012 '2/ 3 458 3

Şerh bittikten sonra hamdele ve salvelenin ardından, istinsah tarihi ve müstensih ile ilgili şu bilgiler bulunmaktadır:

)3 ) kn Z [

g‡gu

!: k!:   T! ! ! # &W ,-! * 'Z  Z 2MO T ?

İbarenin bulunduğu varaktan bir önceki varakta eser ve müellif ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır:

# {/ [ ~! Nc  jE! C&E  C*( ˆ> CP( )*: : „ET es! ‰O( %&! rn 6O

# €             „Xs8 [ \&8 ! XJ! %&! t1TJ zY    

EX

.“

Burada diğer nüshalardan farklı olarak müellifin ismi Atâ b. Ali b. Muhammed b.

Ebî Nuaym el-Cürcânî olarak geçmektedir.

III. TAHKÎKTE İZLENEN YÖNTEM

Mevcut nüshalar arasında Yeni Cami 1190 nüshası, yazım tarihi en eski olan nüshaya dayanması ve metninin de şerhinin de tam olması gibi nedenlerden dolayı tahkikte esas alınmıştır. Bununla birlikte diğer nüshalardaki farklılıklar da göz önüne alınarak yerine göre tercihlerde bulunulmuş ve doğru ibarenin tespitine çalışılmıştır.

Nüshalar arasındaki farklar dipnotlarda gösterilmiştir. Nüshalarda geçen “

 ŠM )@!

” gibi tazim ifadelerindeki farklılıklar dipnotlarda belirtilmemiştir.

Ebû Hanîfe’ye nispet edilen el-Fıkhü’l-ekber’in (el-Fıkhü’l-ebsat) metni, parantez içinde ve kalın (bold) karakterlerle yazılmıştır. Metnin kendisinde bulunan birkaç bab ismine ilave olarak esere konularına göre yeni başlıklar eklenmiş ve tarafımızdan yapılan ilaveler köşeli parantez içinde gösterilmiştir. Eser içindeki ayet ve hadisler “

« »

”, diğer nakiller ise “ "" ” işareti ile belirtilmiştir. Metinde yer alan varak numaraları Yeni Cami nüshasına aittir. Varakların ön yüzü “



”, arka yüzü “



” harfi ile

(16)

sembolize edilmiştir. Metnin doğru bir şekilde paragraflara ayrılmasına ve noktalama işaretlerinin doğru yapılmasına özen gösterilmiştir.

Metin içinde geçen ayetlerin referansları sırasıyla sûre ismi, sûre ve ayet numarası şeklinde belirtilmiştir. Metinde ayetler tam olarak zikredilmişse dipnotta yalnız referanslarına yer verilmiş, istidlâl veya istişhâd maksadıyla eksik zikredilmişse bu ayetler dipnotta tamamlanmıştır. Ayetler birkaç yerde tekrar edilmişse tekrar edilen yerde bu ayetlerin referanslarına işaret etmekle yetinilmiştir. Metin içinde geçen hadislerin kaynakları imkan ölçüsünde tespit edilmiş, kaynağı bulunamayan hadisler hakkında dipnotlarda açıklama yapılmıştır. Hadislerin metinleri de dipnotlarda tahric edilmiştir. Hadislerin kaynaklarının gösterilmesinde Wensinck’e ait Concordance sistemine uyulmuştur. Metin içinde geçen tanınmış şahıs, fırka ve mezheplerle ilgili olarak dipnotlarda kısa tanıtım bilgilerine yer verilmiştir.

Yazma nüshalardaki “

t Ž ŠA Om ŠA <

” gibi kelimelerin yazımında yeni imlâya uyulmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda yukarıdaki kelimler “

tŽ ŠAO ŠA@<

” şeklinde yazılmıştır. Nüshalardaki eksik kelime veya ibareler “ – ”, fazla kelime veya ibareler

“ + ” işaretiyle gösterilmiş, sonra da bu kelime veya ibareler yazılmıştır.

Metnin sonuna terimler, mezhepler ve şahıslar indeksi eklenmiştir. Kaynaklar bölümüne de çalışmanın bu kısmının hazırlanmasında istifade edilen eserler kaydedilmiştir.

IV. ŞERHU’L-FIKHİ’L-EKBER’İN MÜELLİFİ

Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin edisyon kritiği yukarıda belirtilen yönteme göre gerçekleştirilmiştir. Ancak daha sonra Atâ b.

Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen bu eser ile Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye ve Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin aslında aynı olduğu anlaşılmıştır. Yani aynı şerh Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Ebü’l-Leys es-Semerkandî ve Atâ b. Ali el-Cûzcânî olmak üzere üç ayrı müellife nispet edilmiş, ayrıca eser Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye atfedilerek Haydarabad’da 1321 ve 1365 yıllarında yayımlanmıştır.

Abdullah b. İbrâhim el-Ensârî tarafından yine Mâtürîdî’ye nispet edilerek Beyrut’ta

(17)

1983 yılında tekrar neşretmiştir13. Aynı şerh Hans Daiber tarafında da Ebü’l-Leys es- Semerkandî’ye nispet edilerek Tokyo’da 1995 yılında neşredilmiştir. Bunun sonucunda, bu şerhin kime ait olduğunu ortaya çıkarma gerekliliği hasıl olmuştur. Çalışmanın bu kısmı, şerhin asıl müellifinin tespit edilmesine yöneliktir. Burada önce Ebû Hanîfe’ye nispet edilen el-Fıkhü’l-ekber adlı risale üzerinde durulacak, sonra bu risalenin şerhlerine değinilecek ve birden fazla müellife nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin müellifi tespit edilecektir.

A. el-Fıkhü’l-ekber

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’ye akaide dair bazı risaleler atfedilmiştir. Bu risalelerden biri de el-Fıkhü’l-ekber’dir. Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen Şerhu’l- Fıkhi’l-ekber adlı eser bugün bilinen adıyla el-Fıkhü’l-ebsat isimli risalenin şerhidir.

Şerhe esas alınan metin “

# Y Nc  jE! C&E  N!> : D2! # 2  ~3 9 *  ./

.%^ Š‰O( %&!  E

:

„s   &~M i j

...

” ifadeleriyle başlanmakta, “

* '‘^ T! [ %&!

! [ %&!

” şeklinde devam etmektedir. Bu da bu metnin, bugün bilinen adıyla el- Fıkhü’l-ekber değil el-Fıkhü’l-ebsat olduğunu

göstermektedir. Çünkü bugün bilinen adıyla el-Fıkhü’l-ekber adlı risalede bu ifadeler yer almamaktadır.

el-Fıkhü’l-ekber adlı risalenin iki ayrı rivayeti mevcuttur. Bu rivayetlerden biri Ebû Hanîfe’nin oğlu Hammâd b. Ebû Hanîfe’ye, diğeri de Ebû Hanîfe’nin talebesi Ebû Mutî‘ el-Belhî’ye aittir. Her ikisi de el-Fıkhü’l-ekber olarak anılan bu iki rivayetin muhtevaları birbirinden farklıdır. Daha sonraları Hammâd b. Ebû Hanîfe’nin rivayeti el- Fıkhü’l-ekber, Ebû Mutî‘ el-Belhî’nin rivayeti de el-Fıkhü’l-ebsat olarak şöhret bulmuştur. Yapılan tespitlere göre iki rivayeti birbirinden ayırt edebilmek için bu isimlendirmeyi ilk olarak Beyazîzade gerçekleştirmiştir.14 el-Fıkhü’l-ekber metinlerinin ve şerhlerinin hem yazma nüshalarında hem matbu nüshalarında el-Fıkhü’l-ebsat isminin geçmemesi de bunu teyid etmektedir. Bununla birlikte Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber’in ve şerhinin yazma nüshalarının baş veya son kısımlarında el-

13 Gölcük - Bebek, a.g.e., s. 546.

14 İlyas Çelebi, İmam Azam Ebu Hanife’nin İtikadî Görüşleri, İstanbul, 2000, s. 31.

(18)

Fıkhü’l-ebsat ve Şerhu’l-Fıkhi’l-ebsat ifadeleri yer almaktadır. Ancak bu ifadelerin Beyazîzade ile el-Fıkhü’l-ebsat ismi kullanılmaya başlandıktan sonraki müstensihler tarafından nüshalara sonradan kaydedildiği açıktır. Buradan da anlaşılmaktadır ki, başlangıçta Hammâd b. Ebû Hanîfe’nin rivayeti de Ebû Mutî‘ el-Belhî’nin rivayeti de el-Fıkhü’l-ekber olarak bilinmekteydi. Ebû Mutî‘ el-Belhî’nin rivayetinin daha sonra el- Fıkhü’l-ebsat olarak isimlendirilmesi şahsi bir tasarruf idi. Ancak bu isimlendirme sonraları geniş bir kabul görmüş ve bundan böyle ilk bakışta el-Fıkhü’l-ekber denince Hammâd b. Ebû Hanîfe’nin rivayeti, el-Fıkhü’l-ebsat denince Ebû Mutî‘ el-Belhî’nin rivayeti anlaşılır olmuştur. Bu ise, el-Fıkhü’l-ebsat ismi kullanılmadan önce el-Fıkhü’l- ekber olarak anılan Ebû Mutî‘ el-Belhî rivayetinin, Hammâd b. Ebû Hanîfe rivayeti olan el-Fıkhü’l-ekber zannedilmesi ihtimalini meydana getirmiştir. Aynı şekilde, el-Fıkhü’l- ebsat ismi kullanılmadan önce yapılan, Ebû Mutî‘ el-Belhî rivayeti ile ilgili çalışmaların da (“Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber” gibi), Hammâd b. Ebû Hanîfe rivayeti ile ilgili çalışmalar olarak anlaşılması durumunu ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmada, böylesi bir yanlış anlaşılmanın önüne geçebilmek için ya “Hammâd rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber” ve

“Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber” şeklinde bir ayrıma gidilmiş veya parantez içinde bazı hatırlatmalara yer verilmiştir.

B. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekberin Yazmaları ve Matbu Nüshası

Türkiye Kütüphaneleri Veri Tabanı’ndan elde edilen bilgilere göre, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’ye nispet edilen el-Fıkhü’l-ekber risaleleri üzerine yazılan ve büyük çoğunluğu Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber ismini taşıyan şerhlerin nüshalarının toplam sayısı 479’dur. Bu nüshaların bir kısmı Hammâd b. Ebû Hanîfe rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l- ekber üzerine, bir kısmı da Ebû Mutî‘ el-Belhî rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber (el- Fıkhü’l-ebsat) üzerine yazılmış şerhlerden oluşmaktadır.

Kütüphane kayıtlarında aşağıdaki şekilde belirtilen nüshaların metinlerini, Ebû Mutî‘ el-Belhî tarafından rivayet edilen el-Fıkhü’l-ekber, daha sonraki adlandırma ile el-Fıkhü’l-ebsat oluşturmaktadır:

1. Şerh Fıkhü’l-ekber, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud es-Semerkandi el- Matüridi, Süleymaniye Kütüphanesi, İzmir, nr. 1035.

(19)

2. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Nasr b. Muhammed el-Hanefi Ebü’l-Leys es- Semerkandi, Süleymaniye Kütüphanesi, İzmirli İsmail Hakkı, nr. 893.

3. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Nasr b. Muhammed el-Hanefi Ebü’l-Leys es- Semerkandî, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, nr. 1581.

4. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Nasr b. Muhammed el-Hanefi Ebü’l-Leys es- Semerkandi, Süleymaniye Kütüphanesi, Şehid Ali Paşa, nr. 1717.

5. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, İsmail b. İshak el-Hatiri, Süleymaniye Kütüphanesi, Mehmed Arif-Mehmed Murad, nr. 177.

6. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Haltari İbrahim b. İsmail, Millet Kütüphanesi, Feyzullah Efendi, nr. 2155.

7. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Ebu İbrahim İsmail b. İshak el-Hatiri, Hacı Selim Ağa Kütüphanesi, Hacı Selim Ağa, nr. 587.

8. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Ata b. Ali b. Muhammed el-Hanefi el-Cuzecani, Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, nr. 3137.

9. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Ata b. Ali b. Muhammed el-Hanefi el-Cuzecani, Süleymaniye Kütüphanesi, Yeni Cami, nr. 1190.

10. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Ata b. Ali b. Muhammed el-Hanefi el-Cuzecani, Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih, nr. 3139.

Bu nüshaların incelenmesi neticesinde şu sonuçlara varılmıştır:

1. Süleymaniye Kütüphanesi, İzmir Bölümü, 1035 numarada kayıtlı nüsha, yazma bir nüsha değildir. 1321 yılında Haydarabad’da basılmıştır. Bu şerh, kitabın girişinde bir başkası tarafından Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye nispet edilmiştir:

‰O( %&! rn 6O

. )*+ r-! [ ~! Nc  jE! C&E  h( )*+ : 6 E8 I8

 8 P% ]5B* ~8

’

&E3 1       BE*  CE! 'X RP e

eE/! eTM8

2. Süleymaniye Kütüphanesi İzmirli İsmail Hakkı Bölümü 893 numarada kayıtlı nüsha da yazma bir nüsha değildir ve aslında Nasr b. Muhammed el-Hanefi Ebü’l-Leys

(20)

es-Semerkandi’ye nispet edilmemiştir. Bu nüsha birinci maddede ele alınan, Haydarabad’da basılıp Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye nispet edilen nüshanın aynısıdır.

3. Süleymaniye Kütüphanesi Esad Efendi Bölümü 1581 numarada kayıtlı yazma nüsha Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye nispet edilmiştir. Nüshanın sonunda istinsah tarihi veya müstensih ile ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir.

4. Süleymaniye Kütüphanesi Şehid Ali Paşa Bölümü 1717 numarada kayıtlı yazma nüsha Nasr b. Muhammed el-Hanefi Ebü’l-Leys es-Semerkandi’ye değil Ebû İbrahim b. İsmail el-Hatiri’ye nispet edilmiştir. Ancak nüshanın başında bir başka kalemle bu şerhin Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye ait olduğu yazılıdır:

eE/! F! ( ‰O( %&! rn

” “

Nüshanın sonunda istinsah tarihi veya müstensih ile ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

5. Süleymaniye Kütüphanesi Mehmed Atıf - Mehmed Murad Bölümü 177 numarada kayıtlı yazma nüsha Ebu İshak el-Hatiri’ye nispet edilmiştir. Nüshanın sonunda müstensih veya istinsah tarihi ile ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

6. Millet Kütüphanesi Feyzullah Efendi Bölümü 2155 numarada kayıtlı yazma nüsha, İbrahim b. İsmail el-Hatiri’ye nispet edilmiştir. Nüshanın sonunda müstensih veya istinsah tarihi ile ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

7. Hacı Selim Ağa Kütüphanesi 587 numarada kayıtlı yazma nüsha Ebu İbrahim İsmail b. İshak el-Hatiri’ye nispet edilmiştir. Bu nüshanın müstensihi İbrahim b.

Mahmud olup, istinsah tarihi 761 olarak belirtilmiştir.

8. Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Bölümü 3137 numarada kayıtlı yazma nüsha, metin içinde Ata b. Ali b. Muhammed el-Hanefi el-Cuzecani’ye nispet edilmemiştir.

Nüshanın başında bir başka kalemle, bu şerhin Ata b. Ali el-Cûzcânî’ye ait olan şerh olabileceği belirtilmiştir:

)*p! q( %&!       %&! rn sX '!

” “

9. Süleymaniye Kütüphanesi Yeni Cami Bölümü 1190 numarada kayıtlı yazma nüsha Atâ b. Ali b. Muhammed el-Cûzcânî’ye nispet edilmiştir. Bu nüshanın sonunda bu eserin hicrî 565 yılında Bağdat’ta yazılan sahih ve metinle memzûc bir nüshadan nakledildiği sonra çoğu metinle memzûc olmayan üç nüsha ile karşılaştırıldığı söylenmektedir:

(21)

/ H I8 C JK CDE! LM NO CPQ > RQ CE> 1S CETU N2O C55< CD * %

I8 C JK VW XGO ,E! * FG

Daha sonra bu nüshanın hicrî 1073 tarihinde istinsah edildiği bildirilmektedir.

10. Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Bölümü 3139 numarada kayıtlı yazma nüsha Atâ b. Ali b. Muhammed el-Cûrcânî’ye nispet edilmiştir. Bu nüshanın sonunda da dokuzuncu maddedeki yazma nüshanın sonunda yer alan ifadelerin aynısı bulunmaktadır.

Bu verilerden şu sonuçlar çıkmaktadır:

Yukarıda ismi geçen nüshaların metinleri incelendiğinde aslında hepsinin aynı şerh olduğu anlaşılır. Bu durumda Ebû Mutî‘ el-Belhî rivayetiyle gelen el-Fıkhü’l-ekber aslında bir kişi tarafından şerh edilmiştir. Ancak bu şerh; hem Ebû Mânsûr el- Mâtürîdî’ye, hem Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye, hem Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye, hem de Ebû İbrahim İsmail b. İshak el-Hatiri’ye nispet edilmiştir.

Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye nispet edilen nüsha yazma değil matbudur ve hangi yazmaya dayandığı bilinmemektedir.

Kütüphane kataloglarında üç yerde Ebü’l-Leys Nasr b. Muhammed el-Hanefi es- Semerkandî’ye Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı bir eser atfedilmekle birlikte bu nüshaların sadece bir tanesinde bu eser Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye nispet edilmektedir. Ancak bu nüshanın sonunda bu nispeti destekleyecek herhangi bir bilgi yoktur.

Kütüphane kataloglarında üç yerde el-Hatiri’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l- ekber, dört yazma nüshada bu müellife nispet edilmiştir. Bununla birlikte müellifin ismi nüshalarda farklı şekillerde geçmektedir. Nüshaların bir tanesinde istinsah tarihi hicrî 761 olarak belirtilmiştir, diğerlerinde ise istinsah tarihi yoktur.

İstinsah tarihi en eski olan nüshada bu şerh Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilmektedir.

Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber adlı risalenin, Fahrülislâm el- Pezdevî (ö. 482/1089) tarafından da şerh edildiği de belirtilmiştir15. Ancak Fahrülislâm

15 Gölcük - Bebek, a.g.e., s. 546.

(22)

el-Pezdevî’ye nispet edilen ve Manisa İl Halk Kütüphanesi Eski Eserler 963/1 numarada kayıtlı olan Şerh-i Fıkhü’l-ekber adlı nüsha tarafımızdan incelenmiş, fakat bu şerhin, Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber şerhi değil, Hammâd rivayeti ile gelen el- Fıkhü’l-ekber şerhi olduğu anlaşılmıştır.

C. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in Müellifine İlişkin Görüşler

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eser Cüveynî’nin (ö. 681/1283) el-Kâfiye adlı eserinde Ebû Bekir İbn Fûrek’e (ö. 406/1015) nispet edilmiştir16. Ancak kaynak eserlerde İbn Fûrek’e Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı bir eser atfedildiğine dair bir bilgi mevcut değildir17. Bunun yanında içerik olarak da bu şerhin Eş‘ariyye mezhebinin önde gelen simalarından biri olan İbn Fûrek’e ait olması mümkün görünmemektedir. Çünkü Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserde Eş‘ariyye mezhebi eleştirilmektedir.

Bu şerhin nispet edildiği müelliflerden biri olan İsmail b. İshak el-Hatiri’nin hayatı ile ilgili bir bilgi bulanamamıştır. İsmail b. İshak el-Hatiri’ye nispet edilen nüshalardan birinin istinsah tarihi hicrî 761’dir. GAS’ta geçtiğine göre Kureşî el- Cevâhirü’l-mudiyye’sinde Hatiri’nin hicrî 5. yy. alimlerinden olabileceğini söylemiştir.18 Ancak bu müellifin ismi yazmalarda farklı farklı zikredilmiş ve bu hususta bir mutabakat sağlanamamıştır. GAS’ta da müelliften “İbrahim b. İsmail el- Malati” diye bahsedilmiş, başka bir nüshada adının “Ebû İbrahim İsmail b. İshak el- Hatiri” şeklinde geçtiği belirtilmiş, aynı şerhin Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye de atfedildiği kaydedilmiştir

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye nispet edilmiş, Haydarabad’da 1325 ve 1365 yıllarında neşredilmiştir. Eser Mâtürîdî’ye nispet edilerek Beyrut’ta 1983 yılında tekrar neşredilmiştir. Fakat biyografi eserlerinde Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin böyle bir şerh kaleme aldığına dair hiçbir bilgi yoktur.19 Duncan Black Macdonald’ın iddiasına göre Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber şerhinin yalnız bir yazma

16 Hans Daiber, The Islamic Concept of Belief in the 4th/10th Century, Tokyo, 1995, s. 3.

17 Yusuf Şevki Yavuz, İslam Akaidinin Üç Şahsiyeti, İstanbul, 1989, s. 82-92.

18 Sezgin, a.g.e., I, 414.

19 Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevhîd (nşr. Bekir Topaloğlu-Muhammed Aruçi), Ankara, 2005, s.

XXVI.

(23)

nüshasında bu eser Mâtürîdî’ye isnat olunmaktadır.20 Ancak bu nüshanın kütüphane kayıtlarına dair hiçbir bilgiye yer verilmemiştir. Ayrıca şerhte Eş‘arîler’e ait epeyce görüş ele alınarak eleştirilmiştir. Ancak Mâtürîdî ile Eş‘arî’nin vefat tarihleri birbirine yakındır ve Eş‘ariyye mezhebi ancak kurucusunun vefat tarihinden sonra şöhret bulmuştur.21 Bu şerhin şu sebeplerden dolayı Ebû Mânsûr el-Mâtürîdî’ye atfedilmesinin doğru olmayacağı söylenmiştir:

1. Metin Mâtürîdî’nin üslûp özelliklerinden yoksundur. Mesela “

# Š# i: A / i

4^ 8

” gibi ifadeler bir iki yer haricinde metinde yoktur.

2. Müellif kendisini “

%&! ./

” diye sunmaktadır, “

 BE*  ./

” diye

sunmamaktadır.

3. Metin içinde bazı görüşlerin doğrulanması için Ebû Mânsûr el-Mâtürîdî kaynak gösterilmektedir.

4. Bu metin içerik olarak da Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye ait olamaz; çünkü, mesela ilahî sıfatlar gibi bazı konularda Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ninkinden farklı görüşlere yer verilmiştir.22

Bu sebeplerden dolayı Kahire, Dârü’l-Kütüb, 2440 ve Esad Efendi, 1581 numaralarında kayıtlı nüshalardaki Ebü’l-Leys es-Semerkandi’ye yapılan atıfların önemli hale geldiği; Muhammed Zahid el-Kevserî, Montgomery Watt, Wilferd Madelung ve Josef van Ess’in bu şerhin sahibinin Ebü’l-Leys es-Semerkandî olduğu yönündeki görüşlerine katılmanın cazip bir hal aldığı belirtilmiştir23. Ancak bu nüshaların sonunda bu nispeti doğrular nitelikte herhangi bir bilgi mevcut değildir.

Bununla birlikte Muhammed Zâhid el-Kevserî Dârü’l-Kütübi’l-Mısriyye’de bulunan birkaç Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber yazma nüshasında eserin Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye ait olduğu kaydının yer aldığını zikretmiş ve şerhin metninde “Fakih Ebü’l-Leys dedi ki”

ifadesinin bulunmasına dikkat çekmiştir.24 Fakat, istinsah tarihi en eski olan nüshada bu şerh Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilmiştir. İstinsah tarihi hicrî 565 olan bu nüsha, bu şerhin müellifini belirleme noktasında diğer nüshalardan daha ayrıcalıklı bir konuma

20 Macdonald, “Mâtürîdî”, İA, VII, 405.

21 Mâtürîdî, a.g.e., s. XXVII.

22 Daiber, a.g.e., s. 6-7.

23 Daiber, a.g.e., s. 7-8.

24 Mâtürîdî, a.g.e., s. XXVI.

(24)

sahiptir. Buradan hareketle Ebû Mutî‘ el-Belhî rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber (sonraki adlandırma ile el-Fıkhü’l-ebsat) üzerine yazılan bu şerhin diğer müelliflere nazaran Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispeti daha isabetli görünmektedir. Çünkü yazma eserin sonunda bu bilgi açıkça yer almakta ve başka yazma nüshalarla mukabele edildiği belirtilmektedir. Bununla birlikte, bu şerhin müellifini tespit edebilmek maksadıyla Hammad b. Ebû Hanîfe rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l-ekber’in şerhlerinin birçoğu tarafımızdan incelenmiştir. Ancak bu şerhlerde Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el- Fıkhü’l-ekber adlı risale, bu risalenin şerhi ve bu şerhin müellifi ile ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Yerli ve yabancı birçok araştırmacı tarafından Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in müellifinin Ebü’l-Leys es-Semerkandî olduğu savunulmaktadır.

D. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye Ait Olduğunu İddia Edenlerin Delilleri ve Bu Delillerin Değerlendirilmesi

1. Ebü’l-Leys es-Semerkandî bu şerhte bir müfessir olarak Kur’an’la ilgili engin bilgilerini kullanmakta, bir fakih ve fıkıhla ilgili çeşitli eserlerin müellifi olarak da istihsan, istinbat, kıyas, fer‘, asl, istidlal ve taklid gibi terimlere yer vermektedir25. Ayrıca Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin eserlerinde kendisi için “el-fakîh”, “ez-zahid”

vasıflarını kullandığı bilinmektedir. Bu şerhte de müellif kendisini “Ebü’l-Leys” adı ve

“el-fakîh” ünvanıyla zikretmektedir.26 Ancak bu hususlar, bu şerhin aynı vasıflara sahip bir başka müellif tarafından kaleme alınmış olma olasılığını ortadan kaldırmamaktadır.

Bazı nüshalarda Ebü’l-Leys’in adının geçmesi de, bu şerhin müellifini tespit etme noktasında eldeki diğer nüshalarla karşılaştırıldığında, sağlam bir delil olarak görünmemektedir.

2. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in Haydarabad baskısında müellifin Kitabü’l-es’ile ve’l- ecvibe adlı esrine atıfta bulunulmaktadır ki, bu eser Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye aittir27. Ancak Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber nüshaları incelendiğinde bazı nüshalarda28

[ Om

25 Daiber, a.g.e., s. 9.

26 Harun Kahveci, Ebü’l-Leys es-Semerkândî ve Kelâmî Görüşleri, KTÜ SBE, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Trabzon, 2000, s. 27.

27 Kahveci, a.g.e., s. 28.

(25)

“  C! >( 6O * : 9 T L!m 'O

E€

” ifadesinin geçtiği, bazı nüshalarda29 ise “

[ Om

C! >( 6O

E * : 9 T L!m 'O “

” ifadesinin geçtiği görülür. Burada bahsi geçen kitaptan kastedilen, şarihin şerh etmekte olduğu Ebû Mutî‘ rivayeti ile gelen el-Fıkhü’l- ekber olmalıdır. Çünkü şerhte bundan sonra üç yerde daha “

6~! [ ! /

” ifadesi geçmekte30 ve bu ifadeden sonra zikredilen ibarelerin tamamı aynıyla şarihin şerhetmekte olduğu el-Fıkhü’l-ekber metninde yer almaktadır. Ayrıca burada bahsedilen kitabın Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye nispet edilen Risaletü’l-es’ile ve’l-ecvibe olması mümkün değildir. Çünkü Risaletü’l-es’ile ve’l-ecvibe adlı risalede bu ifadeden sonra zikredilen ibareler yer almamaktadır.

3. Nisa Sûresi, 93. ayetteki (“

k^ !Z Ek 0”Ja^ * E*y* '%T *

”) “

!Z

lafzıyla ilgili olarak Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de de Ebül’l-Leys es-Semerkandî’nin Tefsîru’l-Kur’an adlı tefsirinde de aynı görüşler yer almaktadır31. Ne var ki, şerhteki ifadelerle tefsirdeki açıklamalar karşılaştırıldığında şu sonuçlar elde edilir:

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de bu ayete Kaderiyye ve Mutezile’nin mürtekibi kebire ile ilgili görüşlerine değinilirken yer verilir. Buna göre, Kaderiyye ve Mutezile mürtekibi kebire ile ilgili görüşlerini Nisa Sûresi, 93. ayete dayandırırlar. Onlara göre, burada o kişinin cehennemde ebedi kalacağı haber verilmektedir ve kesinleşmiş ebedilik kâfirler içindir. Şerhin müellifi ise onları bu görüşleri sebebiyle eleştirmiştir ve icmaya muhalefet etmekle suçlamıştır. Müellif, sahabenin ve onlardan sonraki tefsir ehlinin bu ayetten murad edilen şeyin katlin helâl sayılması olduğu hususunda ittifak ettiklerini, İbn Abbas ve Ali’nin (ra) de şöyle söylediklerini kaydetmiştir: Biz “

1 •

” lafzı ile sonsuzluğun değil uzun zamanın ifade edildiği görüşündeyiz. Müellif, lisan erbabının ve belagatçilerin de bunun böyle olduğu hususunda ittifak ettiklerini çünkü “

[ @^ V*( Z

a!

” şeklinde söylendiğini, bunun da emirin kişinin hapsini uzattığı (

._

) anlamına geldiğini ifade etmiştir.

28 Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 3137, vr. 19b, Fatih, nr. 5392, vr. 65a, Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, İlmu’l- Kelâm, nr. 870, vr. 7a.

29 Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, nr. 1190, vr. 273b, Fatih, nr. 3139, vr. 128a.

30 Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, nr. 1190, vr. 279b, 283b, 284b.

31 Daiber, a.g.e., s. 8.

(26)

Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin tefsirinde ise bu ayetle ilgili İbn Abbas’ın görüşü şu şekilde ifade edilmiştir: Bir mü’mini kasten öldüren kimsenin cezası cehennemdir, orada ebedi olarak kalacaktır. Tövbe edip iman etse ve salih amel işlese dahi onun için hidayet yoktur (

–’ ! —

) . Sonra İbn Ömer ve Ebu Hüreyre’nin de bu kimse için tövbe olmadığını söyledikleri belirtilmiş ve bu zevat dışındakilerin bu kimse için tövbenin geçerli olduğunu söyledikleri ifade edilmiştir. Tefsirde bundan sonra, ayette geçen “

!Z

k^

”’nın “

k^ @Z1

” şeklinde yorumlandığı çünkü orada sonsuzluğun (

(

)

zikredilmediği, bunun bir adamın “

a! [ @^ tZ

” demesine benzediği çünkü bu ifadenin de “

Z1

” manasına geldiği görüşüne yer verilmiştir. Ardından ayetteki “

*

'%T

” lafzının mânâsı ile ilgili şu yorumun yapıldığı bildirilmiştir: Bu onun katlini helâl saymak demektir, bu durumda kişinin cezası cehennemdir orada ebedi kalacaktır (

!Z

k^

), çünkü kişi o kimsenin katlini helâl saymak suretiyle küfre girmiştir. Tefsirde bundan sonra bu ayetle ilgili başka rivayetler zikredilmiştir.32

Buradan çıkan sonuç şudur: Şerhin müellifi bu ayetten kastedilen şeyin katlin helâl sayılması olduğu ve “

!Z

” lafzıyla ebedilik değil uzun zamanın kastedildiği görüşüne sahip olduğunu açıkça ifade etmektedir. Ebü’l-Leys es-Semerkandî de tefsirinde bu görüşlere yer vermiştir. Ancak Semerkandî bunu “biz deriz ki” (

. %

)

şeklinde kendi görüşü olarak ifade etmemiş, denir ki (

.%T

) şeklinde meçhul kiple ifade etmiş ve bu görüşü destekler mahiyette herhangi bir ibare kullanmamıştır. Ayrıca İbn Abbas’a şerhte isnat olunan görüşler ile tefsirde isnat olunan görüşler birbirini tutmamaktadır. Bununla birlikte “

!Z

” lafzı şerhte “

._

” diye yorumlanırken, tefsirdeki rivayette “

Z1

” şeklinde yorumlanmıştır.

32 Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Tefsîru’s-Semerkandî, nşr. Ali Muhammed Müfevviz ve Adil Ahmed Abdu’l-Mevcud, Lübnan, 1993, I, 376-377.

(27)

Bu hususlardan anlaşılmaktadır ki, bu delillere dayanarak bu şerhi Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye nispet etmek isabetli değildir. Şu sebeplerden dolayı da Şerhu’l- Fıkhi’l-ekber’in Ebü’l-Leys es-Semerkand’i’ye ait olamayacağı anlaşılmaktadır:

1. Ebü’l-Leys es-Semerkandî Tefsîru’l-Kur’an, Bustânu’l-arifîn ve Tenbihu’l- gâfilin adlı eserlerinde rivayetlere bolca yer vermiştir. Hatta bu eserler Ebü’l-Leys es- Semerkandî’nin muhtelif mevzularla ilgili birçok alimlerin görüşlerine yer verdiği rivayetlerden oluşmaktadır denebilir. Semerkandî bu eserlerinde Ali b. Ebû Talip, İbn Abbas, Abdullah b. Mes‘ud, Vehb b. Münebbih, Kelbî, Katade, Mücahid, Zührî, Mukatil, Hasan Basrî, İmam-ı Âzam ve İmam-ı Şafiî gibi birçok sahabe ve ilk dönem alimlerinin görüşlerine yer vermiştir. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de ise sadece bir yerde zikredilen Hz. Ali ve İbn Abbas dışında bu alimlerden hiçbirinin görüşleri zikredilmemiştir. Şerhte bunun dışında yalnızca Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin görüşlerine değinilmiştir. Buna karşılık Semerkandî ise hiçbir eserinde Ebû Mansûr el- Mâtürîdî’den söz etmemiştir.

2. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de çeşitli mezhep ve fırkaların muhtelif görüşleri eleştirilirken “

]P2%! ]2/ * sX

” ve “

V2O   L!m  # M

” kalıp ifadeleri bolca kullanılmaktadır. Ancak Ebü’l-Leys es-Semerkandî eserlerinde bu ifadeleri kullanmamaktadır. Semerkandî daha ziyade “

 #

” ve “

6 B!  #

” ifadelerine yer vermekte buna karşılık şerhte bu ifadeler yer almamaktadır.

3. Ebü’l-Leys es-Semerkandî eserlerinde çoğunlukla rivayet yolunu izlemiş, ele alınan konularla ilgili savunmacı bir tutum sergilememiş, doğru olan görüşü beyan etme ve halka öğüt verme niteliği taşıyan bir üslûp takib etmiştir. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de ise dirayet yolu izlenmiş, hem karşıt görüşler ve delilleri zikredilip cevaplandırılmış hem de doğru kabul edilen görüşler delillerle savunularak tartışmacı bir üslûp kullanılmıştır.

4. Ebü’l-Leys es-Semerkandî Risaletü’l-es’ile ve’l-ecvibe,33 Mukaddimetü’s- salât,34 ve Bustânu’l-arifîn 35 adlı eserlerinde imanla ilgili meselelerden, imanın mahluk olup olmadığı konusuna da yer vermiştir. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de ise iman ve İslâm’ın

33 Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2300, vr. 2a.

34 Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1014, vr. 100b-101a.

35 Semerkandî, Bustânu’l-arifîn, İstanbul, 1872, s. 228-229.

(28)

ne oldukları, imanda istisna, iman-amel ilişkisi, büyük günah işleyenin imandan çıkmadığı gibi imanla ilgili konulara geniş yer verildiği halde imanın mahluk olup olmadığı konusundan hiç bahsedilmemiştir.

5. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de iman ve İslâm’ın ne oldukları hususunda tartışmasız bir biçimde kabul edilen görüş Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye atfedilen iman, İslâm, marifet ve tevhidin birbirinin ne aynı ne gayrı oldukları ve bunların birleşmesiyle de dinin meydana geldiği görüşüdür. Bununla birlikte Nur Sûresi 35. ayet (“

t!   #

CO2* Aan * / T e1 „O O ˜O C  J! C  [ r2B8 r2B* k^ A~-O 0  'G* ™(

W i C/n i CE T # 6‘T -T * 0 E! # ekT   ?    š } ! ‘T kT 1~T C

 n '~ # {E! .G*(

”) bu görüşü destekleyen bir delil olarak benimsenmiştir.36 Ebü’l-Leys es-Semerkandî ise Tefsîru’l-Kur’an’da bu ayetle ilgili çeşitli rivayetlere yer vermiş ancak Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye nispet edilen bu görüşü zikretmemiş ve kendisinin kanaatinin de bu yönde olduğunu dile getirmemiştir.37 Semerkandî’nin diğer eserlerinde de imanın ne olduğu ile ilgili görüşleri net değildir. Eserlerinde imanın ne demek olduğu ile ilgili birbirinden farklı görüşler dile getirmiştir.

6. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de “

—1( 6s! * kE%TsE!

” (es-Secde 32/21) ayetindeki

—1( 6s!

” kabir azabı olarak yorumlanmıştır. Ebü’l-Leys es-Semerkandî ise Tefsîru’l- Kur’an’da bu lafızdan kastedilen şeyin musibetler, katl ve açlık olduğunu söylemiştir.38

  Z1^  /W ›œ Z K

” (Nuh 71/25) ayetindeki “

  Z1^

” lafzı Tefsîru’l-Kur’an’da, ahirette ateşe atılacaktır, diye yorumlanmıştır.39 Fakat Şerhu’l-Fıkhi’l- ekber’de ayetin bu kısmındaki “

f

”’nin fa-i takibiye olduğu dolayısıyla burada kabir azabının ifade edilmekte olduğu savunulmuştur.

7. Şerhu’l-Fıkhil’-ekber’de “

– > ! ? "!

” (Taha 20/5) ayeti ile bağlantılı olarak Allah Teala’nın arşı yaratıkları üzerindeki azametini ve ceberutunu göstermek

36 Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, nr. 1190, vr. 270b-271a.

37 es-Semerkandî, Tefsîru’s-Semerkandî, II, 440-441.

38 es-Semerkandî, Tefsîru’s-Semerkandî, III, 32.

39 es-Semerkandî, Tefsîru’s-Semerkandî, III, 408.

(29)

için yarattığı kabul edilmiş, Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin Tefsîru’l-Kur’an’ında ise Allah Teala’nın arşı kullarının dua ederken nereye yöneleceklerini bilmeleri için yarattığı görüşüne yer verilmiştir.40

8. Ebü’l-Leys es-Semerkandî tefsirinde ve diğer eserlerinde haberî sıfatlara mesafeli yaklaşmış, kader ve Kur’an’ın mahluk olup olmadığı gibi konularla meşgul olmanın uygun olmadığını, bu hususlarda en doğrusunu Allah Teala’nın bileceğini ifade etmiştir. Ancak Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de bu meseleler üzerinde durulmuş, görüşler beyan edilmiş, bu görüşler delillerle ispat edilmeye çalışılmış ve farklı düşünceler tenkit edilmiştir.

9. Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de Eş‘ariyye mezhebinin birçok görüşü eleştirilmiştir.

Ancak Ebü’l-Leys es-Semerkandî eserlerinde Eş‘ariyye mezhebinden bahsetmemiştir.

Semerkandî’nin en hacimli eseri olan Tefsîru’l-Kur’an’da zikrettiği mezhepler çoğunluk sırasına göre şöyle sıralanabilir: Mutezile, Haricîler, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, Zenadıka, Rafızîler, Müşebbihe ve Cebriyye. Bununla birlikte Semerkandî, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat dışındaki mezheplerin görüşlerini beyan ederken genellikle “bu görüş, müfessirlerin görüşlerine aykırıdır” demekle yetinmiş, fikri tartışmaya girmemiştir.

Şerhte ise zikredilen mezhepler dışında başka mezheplerden de bahsedilmiş ve şerhin temel karakteristiğini mezhepler arasında tartışmalı olan meseleleri kaydedip Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in görüşlerini delillerle ispat etme oluşturmuştur.

Neticede Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye aidiyeti mümkün görünmemektedir. Çünkü şerhin üslûbuyla Semerkandî’nin diğer eserlerindeki üslûp bariz farklar taşımaktadır. Ayrıca şerhteki görüşlerle Semerkandî’nin diğer eserlerindeki görüşler bütünüyle birbirini destekler mahiyette değildir. Bu şerhin Ebü’l- Leys es-Semerkandî’ye aidiyeti yazmalarla da desteklenememekte, ancak mevcut nüshalar arasında istinsah tarihi en eski olan yazmada bu eser Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilmektedir. Buradan hareketle bu şerhi Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet etmenin daha doğru olduğunu söylemek mümkündür.

40 es-Semerkandî, Tefsîru’s-Semerkandî, I, 546.

(30)

BİRİNCİ BÖLÜM

ATÂ b. ALİ el-CÛZCÂNÎ’YE NİSPET EDİLEN ŞERHU’L-FIKHİ’L-

EKBER ADLI ESERİN TAHKÎKİ

(31)

‰O( %&! rn

   !



 

4%ž

Ÿ k!

(32)

 

6~! {k^

...

tBZi

...

...

]

! „~M*

AV2~

... [ ...

]

~E8  kE! f8 *(

... [ ...

†g

] 12! .^

... [ ...

...

†u

] '‘&! Cœ*

... [ ...

†¥

]

T! [ %&!

... [ ...

†¡

]

%&! '‘^

... [ ...

†¤

] )@>+ j¦+

... [ ...

†§

] j¦+ bTM ... [

...

¨†

]

%8 j¦+

... [ ...

¨ 

] '! j*+

... [ ...

¨¡

] .( wT &M ... [

....

...

¨§

] C >+

... [ ...

 g

] Cœ-8

... [ ...

 u

%! © 6

...

...

 ¡

] A%-! A1!

... [  ¤

]

~E8  kE! f8 *(

... [

¥‡

]

ˆ • )~  ... [

...

¥u

] j¦+ [ EG>+

... [ ...

¥†

] Cœ 8 ? 1!

... [ ...

...

¥¤

] ªM j~8  M # T ... [

¡g

] Ck2-8 C*~! ? 1!

... [ ...

¡u

]

 CT%! ? 1!

C!J8

... [ ...

¡ 

] AZƒ .  ... [

...

¡¡

Cœ-8 [ 6

...

...

¤g

(33)

]

M # t&<

... [

¤u

] )@~! C&<

... [

¤¥

] C ! CT (

... [ ...

¤§

]

M # Cœ-*

... [

§‡

] C~P@8

...[

§†

]!

A &

... [

§ 

] '‘&! Cœ*

... [

§¥

„s! &~T * ? 1! [ 6

...

...

...

.

§¡

]

>8 2( CB

.. [ ...

...

...

§¡

] )@! k  )1= '‘&M ... [

...

g‡‡

] C5B! '‘&M ... [

...

...

g‡g

] C**+

... [ ...

g‡g

]

kE # Y C-P C_^ '‘&M ... [

...

g‡u

] CE 4Z

E!

... [ ...

g‡†

] C!

... [ ...

g‡¥

]

E! CE %

... [ ...

...

g‡¡

] 6%! 6 G!

...[

...

g‡§

j¦+ [ 6

...

...

g‡§

]

M # C^*

... [ ...

...

ggu

t5 B8 {k^

...

...

gg¥

)@( {k^

...

...

gg§

{k^

t „Xs8

...

...

gug

9 8 1B8

...

...

gu†

Referanslar

Benzer Belgeler

d — Bagaj dairesi: Alesseviye otelin büvük kapısının altında ve doğrudan doğruya bağajlera mahsus asansörlere bağlı

Sayyâdî‟nin ikiyüzün üzerinde eseri olduğu belirtilmektedir. Eserlerinin bir listesi e1- Kenzü'1-Mutal Sem fi Meddi Yedi'n-nebi li-veledihi'l

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dışında birine tabi olmak, Musa aleyhi's-selâm gibi bir peygamber için dahi helal değildir. Musa aleyhi's-selâm gibi ulul-azm

Aşağıdaki şiiri 5 kere okuyup altındaki satırlara yazın ve yazdıktan sonra yazdığınızı okuyun.. ANNEM

Buralardan, bu deliklerden kim bilir içeri ne kadar soğuk girmiş, Neyzen ne kadar üşümüştür?. Neyzen için bunların öne­ mi mi

G eçen yıl Çin Ulusal Uzay Dairesi 2012’de ve Avrupa Uzay Ajansı (ESA) da 2015’te Ay’ın yüzeyine uzaktan kumandalı yüzey aracı indirmeyi

yüzyıl Arap tiyatro sanatı- nın öncü isimleri arasında yer alan, tiyatro sanatının gelişmesinde, telif edil- mesi ve temsilinde ve de müzikal hale gelişinde oldukça

olması, 20 “Ateşte pişen şeyin yenmesinin abdesti gerektireceği” yönünde bir görüşe sahip olduğu izlenimi vermektedir. Yahya rivayetinde olduğu gibi- aynı türden