• Sonuç bulunamadı

D. GÜNAH İŞLEYENİN TEKFİR EDİLMEMESİ

VIII. İMAMET VE TAFDİL

Cûzcânî’ye göre sahabenin de ittifakıyla imamet Nebî’den (sav) sonra halkın vazifesidir. Bununla beraber Cûzcânî’ye göre imamet bir kabileye tahsis edilemez, imamın masum ve müctehid olması şart değildir ancak cesur ve hükümleri uyguyabilecek kabiliyette olması gerekir.2

Mutezile’ye göre melekler mü’minlerden üstündür, Ehl-i Sünnet’e göre ise mü’minler meleklerden üstündür. Cûzcânî bu hususta da Ehl-i Sünnetin görüşünü benimser. Çünkü mü’minlere akılla beraber heva da yerleştirilmiştir, meleklere ise heva olmaksızın sadece akıl yerleştirilmiştir. Bundan dolayı mü’minler amelleri karşılığında mükafatlandırılırlar, meleklerin amelleri için ise mükafat yoktur. Cûzcânî, Mutezile’nin üstünlüğün ameller ile olduğunu zannettiğini, ancak yanıldığını, üstünlüğün üstün kılma ile olduğunu benimsemekte ve şu ayeti zikretmektedir: «O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık».3 Burada Allah Teala üstün kılmayı kendisine izafe etmektedir.4

1 Süleymaniye Ktp., a.g.e., vr. 274b.

2 Süleymaniye Ktp., a.g.e., vr.282b-283a.

3 el-Bakara 2/253.

4 Süleymaniye Ktp., a.g.e., vr. 282a.

Cûzcânî fazilet tartışmaları ile ilgili olarak çeşitli hadislere dayanarak, 1 nebîlerden ve resullerden sonra insanların en üstününün hilafet mertebelerindeki gibi Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali(ra) olduğu, fakih ve alim olması dolayısıyla Hz.Aişe’nin Hz.Fatıma’dan daha üstün olduğu görüşündedir.2

1 bk. Aclûnî, a.g.e., II,190; I,374; Beyhakî, Sünenü’l-Kübra, IV, 19.

2 Süleymaniye Ktp., a.g.e., vr.282b-283a.

SONUÇ

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserin kendisine atfedildiği Atâ b. Ali el-Cûzcânî’nin hayatı ve yaşadığı dönem ile ilgili olarak kaynak eserlerde herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.

el-Fıkhü’l-ekber adlı risale iki rivayet kanalıyla bugüne ulaşmıştır. Bunlardan biri Ebû Hanîfe’nin öğrencisi Ebû Mutî‘ el-Belhî’ye diğeri de Ebû Hanîfe’nin oğlu Hammad b. Ebû Hanîfe’ye aittir. Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eser, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin öğrencisi Ebû Mutî‘ el-Belhî tarafından rivayet edilen el-Fıkhü’l-ekber adlı risalenin şerhidir. Bu risale, Ebû Hanîfe’nin oğlu Hammad b. Ebû Hanîfe yoluyla rivayet edilen el-Fıkhü’l-ekber’den ayırt edilebilmesi için, Beyazîzade Ahmed Efendi tarafından, el-Fıkhü’l-ebsat olarak isimlendirilmiş ve bunun ardından bu isimle tanınmıştır. Buna göre Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilen Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı eserde bugün bilinen adıyla el-Fıkhü’l-ekber adlı risale değil el-Fıkhü’l-ebsat adlı risale şerh edilmektedir. Yani bu şerhin metnini bugün bilinen adıyla el-Fıkhü’l-ebsat oluşturmaktadır.

Kütüphane katalogları, GAS ve Mâtürîdiyye tarihi ile ilgili eserlerde Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber adlı bir eser atfedilmekte ve bu eserin neşredildiğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Buradan hareketle bu çalışmada bu eserin edisyon kritiği gerçekleştirilmiştir. Ancak araştırmanın ilerleyen aşamalarında Cûzcânî’ye nispet edilen bu şerhin başka müelliflere de nispet edildiği ve Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye nispet edilerek neşredildiği tespit edilmiştir. Ancak bu şerhin Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye aidiyetini kanıtlayan bir delil bulunmamaktadır. Araştırmacıların çoğu bu şerhin Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye ait olduğu yönünde görüş beyan etmişlerdir. Fakat bu şerhin üslûbu ve şerhteki görüşler ile Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin eserlerindeki üslûp ve görüşler farklılıklar arz etmektedir.

Şerhte akaidle ilgili tartışmalı meseleler işlenmekte, karşıt görüşler delilleriyle birlikte ele alınmakta ve reddedilmektedir. Doğru kabul edilen görüşler aklî ve naklî delillerle savunulmakta ve tartışmacı bir yol izlenmektedir. Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin eserleri ise genellikle ele alınan konularla ilgili sahabe ve ilk dönem alimlerinin görüşlerini içeren rivayetlerden oluşmaktadır. Ayrıca ele alınan konularda tartışmacı ve savunmacı bir yöntem izlenmemekte, doğru kabul edilen görüşü beyan etme ve halka öğüt verme niteliği bu eserlerin temel özelliğini oluşturmaktadır. Yani şerhte kelâmî bir üslûp takip edilirken Ebû’l-Leys es-Semerkandî’nin eserlerinde kelâmî bir üslûp takip edilmemektedir. Ayrıca şerhteki görüşler ile Ebû’l-Leys es-Semerkandî’nin eserlerindeki görüşler bir bütünlük arz etmemekte, farlılıklar taşımaktadır. Bununla birlikte şerhte birçok mezhebin görüşlerinin yanı sıra Eş‘ariyye mezhebinin görüşlerine de yer verilmekte ve bu görüşler eleştirilmektedir. Buna karşılık Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin hiçbir eserinde Eş‘ariyye mezhebinden bahsedilmemektedir. Bu da bu şerhin Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye ait olamayacağı görüşünü kuvvetlendirmektedir.

Bu şerhin Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye ait olduğu yazma nüshalarla da kanıtlanamamaktadır. Buna karşın mevcut nüshalar arasında istinsah tarihi en eski olan yazmada bu şerh Atâ b. Ali el-Cûzcânî’ye nispet edilmekte ve bu nüshanın başka nüshalarla da mukabele edildiği belirtilmektedir. Bu sebeplerden ötürü, bu şerhi Atâ b.

Ali el-Cûzcânî’ye nispet etmek daha doğru görünmektedir.

Ebû Mutî‘ rivayetiyle gelen el-Fıkhü’l-ekber adlı risale, Ebû Hanîfe’nin Ebû Mutî‘ tarafından kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Risale kader konusunda bir bölüm, Allah’ın iradesi bölümü, günah işleyen kimsenin kâfir olduğu iddiasının reddine ilişkin bir bölüm ve iman bölümü olmak üzere dört bölüme ayrılmıştır.

Ebû Mutî’in sorduğu sorular doğrultusunda Ebû Hanîfe risalede usûlü’d-dinin ne demek olduğu, dinde fıkhın (usûlü’d-dîn) ahkâmda fıkıhtan (furûu’d-dîn) üstün olduğu, imanın ne demek olduğunun Cibril hadisinde ifade edildiği, bu hadise kesin olarak inanan ve ikrar edenin mü’min olduğu, kulun istitaati sarf ve tevcihinden dolayı ceza göreceği, iyiliği emretme ve kötülüğü yasaklamanın nasıl olacağı, Allah’ın kulun yapacağı itaatten razı olup ma‘siyetinden razı olmadığı ve imanda istisnanın caiz olmadığı görüşlerini beyan etmiştir. Ebû Hanîfe bu görüşlerin yanında mü’minin cehennemde ebediyen kalmayacağı, iman edip amel etmeyen kimsenin durumunun

Allah’ın dilemesine bağlı olduğu, zulmeden kimselerle küfürlerinden dolayı değil haddi aşmalarından dolayı savaşılması gerektiği, aşağı mekânların uluhiyyet vasfı ile ilgisi olmadığından dua ederken yukarıya yönelineceği, kabir azabının var olduğu, “ben cennetliğim” veya “ben cehennemliğim” demenin doğru olmadığı ile her dindar ve günahkâr kimsenin arkasında namaz kılmanın caiz olduğu konularını da zikretmiştir.

Risalede bundan başka dileseydi bütün insanları melekler gibi itaatkâr yaratmaya Allah’ın kadir olduğu, günah işleyen bir kimsenin kâfir olmadığı, cennet ve cehennemin yaratılmış ve ebedî olduğu, Allah’ın mahlukların sıfatıyla tavsif edilemeyeceği, imanın yerinin kalp olduğu fer‘inin de cesette bulunduğu, fiillerin hepsinin Allah’ın takdiriyle meydana geldiği, Allah’ın kulları üzerindeki hakkı ve kulların Allah’tan beklediklerinin ne olduğu gibi konular da dile getirilmiştir. Risalede belli bir tertip gözetilmemiş, bazı konular birkaç kez tekrar edilmiştir.

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’in müellifi Atâ b. Ali el-Cûzcânî bu risalenin şerhine başlarken, bazı kimselerin kendisinden İmâm-ı Âzam’a nispet edilen el-Fıkhü’l-ekber’i şerh etmesini istediklerini, kendisinin de onların bu taleplerini yerine getirdiğini, onu özlü bir şekilde şerh ettiğini, kolay öğrenilmesi ve daha faydalı olması için açık olan görüşleri beyan etmeye girişmediğini ifade etmiştir. Cûzcânî risalede yer alan konularla ilgili çoğunlukla mezhepler arasında tartışmalı olan konulara değinmiş, mezheplerin görüşlerini ele alarak eleştirmiş ve bu konularda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in görüşlerini aklî ve naklî delillerle ispat etme yöntemini izlemiştir.

Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’de Cûzcânî her şeyin Allah Teala’nın iradesi ile meydana geldiğini ve irade sıfatının hakikatinin bilinemeyeceğini, şerri de Allah Teala’nın yarattığını ancak edebe riayeten O’na tek olarak izafe edilemeyeceğini, İslâm, iman, marifet ve tevhidin birbirinin ne aynı ne gayrı olduklarını, bunların dördünün birleşmesi ile dinin meydana geldiğini, istidlâl derecesine ulaşmayan taklidî imanın da sahih olduğunu, istitaatin fiille beraber olduğunu, kulun fiilinin mecazî değil hakikî olduğunu, bunun aksini iddia etmenin kuldan ümit ve korkunun düşmesine neden olacağını ve bunun da küfre girmeye sebep olacağını belirtmiştir. Cûzcânî daha sonra; levh-i mahfuzda yazılanların Allah Teala’nın değil kulun sıfatları olduklarından değişebileceklerini, Allah Teala’nın kaza ve kaderinde ise değişme olmadığını, Allah Teala’nın arşı yaratıkları üzerindeki azametini ve ceberutunu göstermek için yarattığını, Allah Teala’nın cisim olmakla vasıflandırılamayacağını, madûm için “şey” demenin

caiz olmadığını, “Allah Teala her yerdedir” demenin doğru olmadığını ve Allah Teala’nın azamet ve rububiyyet yüceliğiyle arşın üzerinde olduğunu savunmuştur.

Ayrıca Allah Teala’nın ezelde bütün sıfatları ile mevsuf olduğu, sıfatların Zat’ın ne ayrı ne gayrı oldukları, nebîler ve resullerin küçük günahlardan masum olmadıkları ve Allah Teala’nın O’nun bildirmesi ile bilineceği gibi hususlar da Cûzcânî’nin şerhte beyan ettiği görüşlerdendir.

Cûzcânî ele alınan konularda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemmat’in görüşlerini benimsemiş, bunun dışındaki mezheplerin ve fırkaların görüşlerini eleştirmiştir.

Cûzcânî’nin eleştirdiği mezhep ve fırkalar şunlardır: Cehmiyye, Dehriyye, Eflâkiyye, Eş‘ariyye, Haricîler, Kerramiyye, Mutezile, Mücbire, Müşebbihe, Rafızîler, Şafiîler, Şekkakiyye, Şia, Zahiriyye ve Zenadıka.

Cûzcânî görüşlerinin doğruluğunu ispatlarken naklî delillerden bolca istifade etmiş, bunun yanında aklî deliller de kullanmıştır. Cûzcânî fiilî sıfatların muhdes olmadığı, kabir azabının var olduğu, kelâmullahın kadim olduğu, Allah’ın bir mekanda bulunmaktan münezzeh olduğu, nebî ve resullerin küçük günahlardan masum olmadıkları, cennet ve cehennemin yaratılmış olduğu gibi meseleleri açıklarken aklî delillere yer vermiştir.

Cûzcânî şerhinde kabir azabı, kıyamet, cennet ve cehennemin yaratılması gibi konularda madûm, cevher-araz, şey’iyyet, işleri akla veya dört tabiata bina etme gibi felsefî bahislere de çok kısaca temas etmiştir.

Cûzcânî şerhte iman ve İslâm’ın mahiyeti, Allah’ın sıfatları, kıyamet, Allah’ın ortaklardan tenzihi ve marifetullah gibi belli başlı konularda Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin görüşlerine temas etmiştir. Bu konular arasından iman ve İslâm’ın mahiyeti ile ilgili olarak, şerhte İmam Mâtürîdî’ye atfedilen görüşler gerçekten İmam Mâtürîdî’ye ait ise bu, İmam Mâtürîdî’nin tasavvufî bir yönünün de olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak İmam Matürîdî’nin matbu eserlerinde, iman ve İslâm’ın mahiyeti konusunda bu şerhte zikredilen görüşler yer almamaktadır. Şerhte İmam Mâtürîdî’nin tevhid, marifet, iman ve İslâm’ın birbirinin ne aynı ne gayrı olduklarını ve bunların hepsinin birleşmesi ile dinin meydana geldiği görüşünü benimsediği ifade edilmektedir.

Fakat İmam Matürîdî’nin matbu eserlerinde iman ve İslâm’ın birbirinin aynısı (“

 

”) oldukları görüşü savunulmaktadır.

Atâ b. Ali el-Cûzcânî’nin Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber’i, Beyazîzade Ahmed Efendi’nin el-Usûlü’l-münîfe adlı eserini yazarken yararlandığı kaynaklar arasında yer alır. Zebîdî de İthafu’s-sâde adlı eserinde Cûzcânî’nin şerhinden el-Fıkhü’l-ebsat üzerine yazılmış nefis bir şerh olarak bahseder.

Genel olarak bakıldığında bu şerhin, akaid sahasında farklı görüşler dile getiren ve yeni açılımlar yapan bir eser olmaktan çok, Ebû Hanîfe’nin görüşleriyle ilgili meseleleri Ehl-i Sünnet çizgisini takib eden mutedil bir yaklaşımla ve güzel bir üslûpla ortaya koyan bir eser olduğu söylenebilir.

BİBLİYOGRAFYA

Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed eş-Şeybaânî, el-Müsned, Çağrı Yayınları, İstanbul 1992.

Aclûnî, Ebü’l-Fida İsmail b. Muhammed, Keşfü’l-hafa ve müzilü’l-ilbas: amma iştehere mine’l-ehadis ale’s-sünneti’n-nas, I-II, thk. Ahmed Kalaş, Mektebetü’t-Türasi’l-İslâmi, Haleb, ts.

Beyazîzade, Ahmed b. Hasan b. Sinanüddin, el-Usûlü’-münîfe li’l-İmam Ebî Hanîfe, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1705.

________, a.g.e., Süleymaniye Ktp., Esad efendi, nr. 1140.

Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyin b. Ali, es-Sünenü’l-kübra, I-X, Dâiretü’l- Maârifi’l- Osmaniyye, Haydarabad 1356.

Brockelmann, Carl, Geschhichte der arabischen litterature: Supplement, I-III, Leiden: E. J. Brill 1942.

Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmaîl, Sahihu’l-Buhârî, Çağrı Yayınları, İstanbul 1992.

Cûzcânî, Atâ b. Ali b. Muhammed, Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Dâru’l-Kütübi’l-Mısriyye, İlmu’l-Kelâm, nr. 870.

________, Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 3137.

________, Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 3139.

________, Şerhu’l-Fıkhi’l-ekber, Süleymaniye Ktp., Fatih, nr. 5392.

________, Şerhu’l-Fıkhi’l- ekber, Süleymaniye Ktp., Yeni Cami, nr. 1190.

Çelebi, İlyas, İmam Azam Ebu Hanife’nin İtikadî Görüşleri, MÜ İlâhiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 2000.

Daiber, Hans, The Islamic Concept of Belief in the 4th/10th Century: Abu l-Lait as-Samarkandi’s Commentary on Abu Hanifa (died 150/767) al-Fiqh al-absat, Tokyo 1995.

Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Süleyman b. Eş’as b. İshâk el-Ezdî, Sünenu Ebî Dâvûd, Çağrı Yayınları, İstanbul 1992.

Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Nasr b. Muhammed el-Hanefî, Bustânu’l-arifîn, Dârüttıbaati’l-amire, İstanbul 1872.

________, Mukaddimetü’s-salat, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1014.

________, Risaletü’l-es’ile ve’l-ecvibe, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 2300.

________, Tefsîru’s-Semerkandî,I-III,thk. Ali Muhammed Müfevviz, Adil Ahmed Abdu’l-Mevcud, Lübnan 1993.

Gölcük, Şerafettin - Bebek, Adil, “el-Fıkhü’l-ekber” DİA, XII, 544-547, İstanbul 1995.

İbn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid el-Kazvinî, Sünenü İbn Mâce, Çağrı Yayınları, İstanbul 1992.

Kahveci, Harun, Ebü’l-Leys es-Semerkândî ve Kelâmî Görüşleri, KTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Trabzon 2000.

Kutlu, Sönmez, “Ebû Mansûr el-Mâturîdî ve Maturidi Kültür Çevresiyle İlgili Bibliyografya” İmam Mâturidî ve Maturidilik, 385-482, Kitâbiyât, Ankara 2003.

Macdonald, Duncan Black, “Mâtürîdî” İA, VII, 404-406, Ankara 1988.

Mâtürîdî, Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed b. Mahmûd, Kitâbü’t-Tevhîd (nşr.

Bekir Topaloğlu-Muhammed Aruçi), İSAM Yayınları, Ankara 2005.

Müslim b. Haccâc, Sahîhu Müslim, Çağrı Yayınları, İstanbul 1992.

Nesaî, Ebû Abdurrahman Ahmed b. Ali b. Şuayb, Sünenü’n-Nesaî, Çağrı Yayınları, İstanbul 1992.

Sezgin, Fuat, Geschichte des Arabischen Schrifttums, E.J. Brill, Leiden 1967.

Yavuz, Yusuf Şevki, İslam Akaidinin Üç Şahsiyeti Ahmed b. Hanbel. İbn Furek.

Kadı Beyzavi, Kültür Matbaacılık, İstanbul 1989.

Yazıcı, Tahsin, “Cûzcân” DİA, VII, 96-97, İstanbul 1993.

Zebîdî, Ebu’l-Feyz Murtaza Muhammed b. Muhammed, İthafü’s-sâdeti’l-müttekîn bi Şerhi İhyâi ulûmi’d-din, I-X, ys. ts.

Benzer Belgeler