• Sonuç bulunamadı

Kırsal Kalkınmada Kadının Yeri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Kırsal Kalkınmada Kadının Yeri"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NKUBAP.00.24.AR.10.07 Kırsal Kalkınmada Kadının Yeri

Yürütücü:Yrd.Doç.Dr. Emine YILMAZ

Araştırıcılar: Doç.Dr. Gülen ÖZDEMİR

Doç.Dr. Yasemin ORAMAN

Doç.Dr. Gökhan UNAKITAN

Yrd.Doç.Dr. Sema KONYALI

(2)
(3)

i

İÇİNDEKİLER Sayfa

ÖZET………... i

ABSTRACT……….. ……... iii

İÇİNDEKİLER……… ÇİZELGELER DİZİNİ………..………... ix

1. GİRİŞ………... 1

1.1. Projenin Amacı:……… 3

1.2. Projenin önemi………. 3

2. KONU İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR 3 3. MATERYAL VE YÖNTEM……… 8

3.1. Materyal……… 8

3.2. Yöntem………... 8

3.2.1. Faktör Analizi……… 10

3.2.2. Çok Boyutlu Ölçekleme……… 11

4. KONUYA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR 13 4.1. Kırsal Alan………. 13

4.2. Kırsal Toplum……… 13

4.3. Kırsal Kalkınma………. 14

4.4. Kırsal Kalkınmada Kadın……… 14

5. ARAŞTIRMA BÖLGESİNE İLİŞKİN GENEL BİLGİLER 16 5.1. Tarihçesi ………....……….. 16

5.2. İlin Genel Özellikleri………. ………... 18

5.2.1. Coğrafi Konumu……… 18

5.2.2. İklim……… 18

5.2.3. Bitki Örtüsü………. 19

5.2.4. Nüfus ……….. 19

5.2.5 Ulaşım ………... 19

6. ARAŞTIRMA BULGULARI………... 20

6.1. Yaş……….. 20

6.2. Eğitim Düzeyi……… 21

6.3. Evlilik Yapıları……….. 22

6.4. Doğurganlık ve Çocuk Sayıları……… 23

6.5. Ailenin Gelir Durumu……… 24

6.6. Kadınların Sosyal Güvence Durumu……… 24

6.7. Arazi Varlığı………... 25

6.8. Dayanıklı Tüketim Mallarına Sahip Olma……… 25

6.9. Kadınların İşgücüne Katılım Durumu……… 26

6.10. Kadınları Aile İçi Karar Alımındaki Konumu……….. 28

6.11. Kooperatif veya Birliğe Üye Olup & Olmama Durumu……… 30

6.12. Kadınların Kooperatif ile İlgili Düşünceleri……… 30

6.13. Çok Boyutlu Ölçekleme Analizi……… 31

6.14. Kadınların Köy Yaşamında Karşılaştıkları Sorunlar……… 33

6.15. Kadınların Geleceğe Yönelik Beklentileri……….. 34

6.16. Faktör Analizi……….. 34

7. SONUÇ VE ÖNERİLER……… 37

8. KAYNAKLAR………. 40

(4)

ii ÇİZELGELER

Çizelge: 3.1. Örnek Hacmi Dağılımı

Çizelge 3.2. KMO değerleri ve yorumları

Çizelge 3.2 Stress Değerleri ve Uyumluluk Stress değeri Çizelge: 6.1 Ankete Katılan Kadınların Yaş Durumu

Çizelge 6.2. Tekirdağ’ın Köylerindeki Kadınların Eğitim Durumları

Çizelge 6.3. Anket Katılımcısı Kadınların Medeni Durumlarına Göre Dağılımı Çizelge 6.4. Kadınların ve Eşlerinin İlk Evlenme Yaşlarının Dağılımı

Çizelge 6.5. Kadınların Evlenme Şekli

Çizelge 6.7. Ankete Katılan Kadınların Sahip Oldukları Çocuk Sayısı Çizelge 6. 8. Araştırma Kapsamındaki Ailelerin Gelir Durumları

Çizelge 6.9. Kadınların Gelir Kaynağı ve Dağılımı

Çizelge: 6.10. Araştırma Kapsamındaki Ailelerin Arazi Genişliği

Çizelge: 6.11. Araştırma Kapsamındaki Ailelerin Dayanıklı Tüketim Mallarına Sahip Olma Oranları

Çizelge 6.12. Kadınların Tarımsal Faaliyetlerde Yaptıkları İşler ve Oranları Çizelge: 6.13. Kırsal ailede kadının kararlara katılımı

Çizelge:6.14. Kooperatif Kurulduğunda Kadınların Kooperatiften Beklentileri Çizelge:6.15. Kadınların Köy Yaşamında Karşılaştıkları Zorluklar

Çizelge 6.16. Güvenilirlik istatistikleri

Çizelge 6.17. Kaiser-Mayer-Olkin(KMO) ve Barlet test Çizelge: 6.18. Açıklanan Toplam Varyans

Çizelge: 6.18. Dönüştürülmüş Bileşen Matrisi

(5)

iii Özet

Kırsalda kadınlar birçok alanda ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadırlar. Kırsal yöre kadınlarının işteki statülerinin ücretsiz aile işçiliğinden ziyade ücretli, işveren ya da kendi hesabına çalışan olarak çeşitlendirilmesi durumunda ekonomik anlamda güçlendirilecek, aynı zamanda sosyal yaşam olanakları da geliştirilmiş olacaktır. Kırsal alanda kadın işgücünün daha etkin bir biçimde ekonomide yer alması kırsal kalkınma açısından önem arz etmektedir.

Araştırma Tekirdağ ili merkeze bağlı 55 köyde yaşayan 255 kadını kapsamaktadır. Çalışma, çeşitli yazılı kaynak ve kayıtlardan elde edilen verilerle, alandan toplanan özgün veriler esas alınarak hazırlanmıştır.

Araştırma kapsamındaki kadınlara anket uygulanarak, kırsal aile yapısı ile kadınların yaş, öğrenim düzeyi, gelir kaynakları, tarımsal üretimle ilgili kararlara katılımları gibi sosyal yapısı incelenmiştir. Araştırma sonucuna göre, kadınlar bitkisel ve hayvansal üretimin her aşamasına katılmaktadır. Bitkisel üretimde çapalama ve ekim- dikim; hayvansal üretimde süt sağımı işleri yoğunluk kazanmaktadır. Kadınlar ve eşleri sahip olunmak istenen çocuk sayısı, çocukların eğitimi ve eşya alımında ortak kararlar alırken, aile bütçesinin düzenlenmesinde erkek etkilidir. Kadınlar en çok ailede giyim eşyalarının satın alınmasına karar vermektedirler. Ekonomik yetersizlik ve köy toplum yapısından kaynaklanan sorunlara rağmen, kadınlar gelecekten umutlu olup, kadınların gelecekle ilgili düşünceleri daha çok çocukları ile ilgilidir.

Kırsal kesimdeki kadınların içinde bulundukları şartları iyileştirmek için öncelikle eğitim düzeyi yükseltilmelidir. Bunun için de kamu ve özeldeki kuruluşların kadınlara yönelik eğitim programları hazırlamaları ve kadınları yönlendirmeleri gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Kırsal Kalkınma, Kırsal Kadın, İşgücü, İstihdam

(6)

iv

The Woman’s Place in Rural Development Abstract

Women in the country work in many areas as unpaid family workers. Rather than women’s status at work as unpaid family workers in the country, diversifying from this to paid workers, employers or self-employed workers will bring about both social life conditions and economic development. It has importance for rural development that women’s workforce could take place in the economy more effectively.

The research covers 255 women who live in 55 villages affiliated to Tekirdağ city.

The preparation of the study is based on original data collected from the area and various written resources and records.

In the context of the research, women were conducted surveys in order to examine the structure of families in the country, their age, state of education, sources of income and participating in the decisions made about agricultural production. According to the results of the research, women join in each stage of herbal and animal production. Hoeing and sowing-planting are common in herbal production while milking labour becomes common in animal production. Whereas women and their husbands make decisions together about how many children they have, children’s education and buying possessions, men are more effective in organizing the family’s budget. Women decide mostly to buy what clothes they should buy for the family. Despite the problems resulting from financial difficulties and the structure of the village society, women are

hopeful about the future and preoccupied with more matters in relation to their children.

First of all, educational level should be improved in order to enhance the conditions in which women have problems. For this, public and private institutions need to prepare programs for women and guide those women.

Keywords: Rural development, women, workforce, employment

(7)

1 1.GİRİŞ

1960’lardan bu yana uzunca bir süre, kalkınma, insan faktöründen ve toplumsal ilişkilerden bağımsız, teknik bir sorun olarak tanımlanmıştır. Dünyada gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde, özellikle yüksek teknoloji transferinin yapıldığı projeler geliştirilmiş, bunun sonucunda üretimin ve verimliliğin artacağı, bunun aynı zamanda geliri de artıracağı ve artan gelirin kendiliğinden toplumun farklı kesimlerine (farklı sosyal tabakalar ve cinsler) zaman içinde adil bir biçimde dağılacağı ve giderek toplumsal refahın artacağı varsayılmıştır. Bu yaklaşımla az gelişmiş ülkelerde uygulanan kırsal kalkınma projelerinde belirli ölçülerde üretim artışları gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte, pazar ekonomisine entegre olma sürecini yasayan toplumlarda teknoloji, yayım ve eğitim hizmetleri erkeklere sunulmuş ve kadın, çocuk ve yaşlılar gibi grupların faydalanması göz ardı edilmiştir. Bunun sonucu olarak da, dünyadaki yoksulluğun hiç de bitmediği, üretim miktarı artmasına rağmen dünyadaki yoksulların sayısının gittikçe arttığı ve bunun yanı sıra varolan toplumsal farklılaşmalar kadınların ve diğer dezavantajlı grupların (yaşlılar, çocuklar, göçerler, engelliler gibi) aleyhine işlediği ve onarılmaz toplumsal yaralar açtığı görülmüştür.

Kırsal kalkınmadan anlaşılması gereken, kırsal alandaki insanın yasam kalitesinin yükseltilmesi ve ekonomik, sosyal, çevresel/ekolojik durumun katılımcılık temelinde iyileştirilmesi sürecidir. Burada insanın derken, belirli bir grubun değil, tüm toplumsal kesimlerin yaşam kalitesinden söz edilmektedir (Tuğrul, 1999; Tuğrul ve Fazlıoğlu,1999; Fazlıoğlu, 2003).

Dünya’daki kadınların gelişme sürecindeki yeri ilk kez, ayrıntılı biçimde E.Boserup (1970) tarafından gündeme getirilmiştir. Boserup dünyada kadınların erkeklere kıyasla kalkınma olanaklarından çok daha az faydalandıklarını, daha da önemlisi gelişme programlarının öngördüğü yeni teknolojilerin kadınların statüsünü gerilettiğini vurgulamıştır. Şöyle ki, gelişme, tarım toplumlarında erkek ve kadınlar arasında görülmeyen bir hiyerarşi yaratmış ve kadınların kentsel emek piyasalarında ikincil konuma düşmelerine yol açmıştır. Bunun nedeni, önce sömürgeci devletlerin bürokrasileri, daha sonra kalkınma projelerini hazırlayan uluslararası kuruluş uzmanlarının kadınların ekonomiye katkılarını gözardı etmeleriydi. Batı toplumlarında geçerli olan bir mantıkla kadınlar, “ev kadını” olarak tanımlanmış ve yeni olanaklar erkeklere yöneltilmiştir (Sirman 1991) .

Kadının statüsü evrensel olarak düşük bulunmakta, kadın genellikle erkekle eşit düzeyde eğitim görememektedir. İktisadi alanda kadının istihdamı, genelde erkek istihdamına bir ek gelir faaliyeti olarak değerlendirilmekte, kadının hane içinde yaptıkları üretken emek olarak sayılmamaktadır. Kadınlarla erkeklerin aynı oranda kalkınma sürecine katılması, Batı toplumlarında olduğu gibi Türkiye’de de ciddi engellerle karşılaşmıştır. Bu engellerin bir kısmı kültürel, bir kısmı ise toplumsaldır (Sirman, 1991) . Kadınları ön plana çıkartabilmek amacıyla, 20 yıldır tüm dünya çapında kadınların ülke gelişimine katılımı hakkında bilgi toplamak için çaba harcanmaktadır.

Türkiye’de de, kadınların tarımsal gelişimdeki önemli rollerinden dolayı çalışmalar yapılmaktadır. Şimdilik sadece kadınların ekonomik gelişmeye katılımı hakkında genel anlamda bilgiler vardır. Bu tür istatistiklerde Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) tarafından hazırlanıp her yıl yayınlanmaktadır.

Türkiye’de kadınların işgücüne katılma payları kırsal kesim ile şehirlerarasında büyük farklılık göstermektedir. Kırsalda çalışan kadın oranı erkeklerden fazladır. Kadın, ekonomik özgürlüğünü kazanabilmek için şehirlerde nispeten daha iyi şartlarda çalışırken, kırsal kesimde bedensel gücünü zorlayan işlerde çalışmak durumundadır.

(8)

2

Kırsal kesimde kadının çalıştığı iş kolları neredeyse bütünüyle tarımsal faaliyetlere yöneliktir. Çalışma yaşamına katılan kadınlar söz konusu olduğunda; 1990’ların sonunda Türkiye’de kadın işgücünün en büyük bölümü hala tarımda ve ücretsiz aile işçisi durumundadır. Kırsal kesimde tarımsal çalışmalar, kadının geniş ölçüde katıldığı bir üretim alanıdır. Kadın, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kırsal kesim ekonomisini ayakta tutan temel bir güçtür. Aile içinde evinin kadını ve anne olarak taşıdıkları sorumluluklarının yanı sıra tarımsal faaliyetlere de büyük ölçüde bedenen katılmaktadır.

Türkiye’de kırsal kesimde çalışan kadın nüfus, %90-95 oranında tarım sektöründe istihdam olmuştur. Geçmişten günümüze doğru değişiklikler görülse de 1927’den beri kadın faal nüfusun ezici bir çoğunlukta yoğunlaştığı alan tarım sektörüdür.

Tarımdaki kadın gücü, büyük oranda “aile yardımcısı” sıfatıyla ücretsiz çalışmaktadır.

Bu tarz çalışmanın karşılığı, kadının tüm ailesinin ekonomik gücünü arttırmaya bedeni emeğiyle katılmasından ibarettir (Karagel, 2010).

Türkiye geneline baktığımızda 2009 yılı verilerine göre kadın istihdam oranı yüzde 22,3 iken AB-15‟te yüzde 60,4, AB-271‟de bu oran yüzde 59,1‟dir. Ülkemizde 2009 yılı verilerine göre istihdama katılan kadınların yüzde 41,7‟si tarım sektöründe, yüzde 14,6‟sı sanayi sektöründe, yüzde 43,7‟si ise hizmetler sektöründe çalışmaktadır.

Yine 2009 yılı verilerine göre; kente göre (yüzde 22,3) kırsal alanda daha çok kadın işgücüne katılıyor (yüzde 34,6) gibi görünse de kırdaki 100 kadından 84‟ü tarım kesiminde ve bunların yüzde 77‟si herhangi bir ücret almaksızın ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır (Anonim, 2011a).

Kırsal kesimde işgücüne katılım oranlarının kentlere kıyasla daha yüksek tespit edilmesi, kentlerden farklı olarak; kadınların çoğunlukla ücretsiz aile işçisi şeklinde tarımda istihdam edilmesi ve öğrencilerin örgün eğitim sürecinden erken ayrılmalarından kaynaklanmaktadır (DPT 2006). Kırsal kesimde kadınların işgücüne katılma oranlarındaki yükseklik, tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin çoğunun kadın işgücünün katılımı ile gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır.

Kırsal alanda, kadının üretimdeki emek yoğunluğu sadece tarımsal uğraşlarda değil, aynı zamanda hane içinde de çok yüksektir. Hane içi istihdam bağlamında ücretsiz aile işçisi konumunda olan kadın ve genç kızlar, ağır bir iş yüküne sahiptirler.

Kadınlar, ev temizliği, yemek yapımı, çamaşır yıkama ve su taşıma gibi günlük işlerin yanı sıra tarla, bağ-bahçe işleri, odun taşıma, ekmek yapma, hayvan bakımı gibi yüksek güç gerektiren ve bir hayli zaman alan işleri de yapmak durumundadır (Fazlıoğlu 2003;

Fazlıoğlu ve Gülçubuk, 2003).

Kadın, bir anne olarak toplumsal yapının en küçük ve en temel birimi olan ailenin gelirini yiyecek olarak sofraya taşıyarak, çocukların doğru beslenmesine, bunun sonucunda da bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı gelişmelerine katkı sağlar. Aynı zamanda da bilgi birikimini, davranış biçimlerini ve kültürünü çocuklarına aktararak onların eğitiminde önemli bir rol oynar. Bu görevi eksiksiz yaptığı sürece, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısındaki gelişmelere de katkı sağlar.

Bu çalışma ile Tekirdağ İli’nde kırsal kesimde yaşayan kadınların işgücüne ve üretime katılım düzeyleri, dolayısıyla da kırsal kalkınmaya verdikleri katkı değerlendirilmeye çalışılmış, katkının arttırılarak kırsal kalkınmadan beklenen faydaların ortaya çıkmasına yönelik bir dizi öneri ortaya konulmuştur.

(9)

3 1.1. Projenin Amacı:

Kırsal alanda yasayan kadınlar hem evle ilgili işlerde hem de sosyo-ekonomik alanda önemli rol oynamaktadırlar. Bu nedenle toplumun bu önemli parçası gelişmeden ulusal bir gelişmeden söz etmek mümkün değildir.

Kadın, bir anne olarak toplumsal yapının en küçük ve en temel birimi olan ailenin gelirini yiyecek olarak sofraya taşıyarak, çocukların doğru beslenmesine, bunun sonucunda da bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı gelişmelerine katkı sağlar. Aynı zamanda da bilgi birikimini, davranış biçimlerini ve kültürünü çocuklarına aktararak onların eğitiminde önemli bir rol oynar. Bu görevi eksiksiz yaptığı sürece, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısındaki gelişmelere de katkı sağlar.

Bu araştırmanın amacı, kadının kırsal alandaki bu önemli konumu göz önünde bulundurularak kadınların kırsal alandaki ekonomik konularla ilgili kararlardaki rolleri ve bu kararlara katılımlarını ortaya konmasıdır.

Çalışmada kadınların üretime katkı biçimleri; aile tipi, eğitim, tarımsal konulardaki işlerin dağılımı, gelir kaynakları, tarımsal konularla ilgili kararlara katılımları, aileyle ilgili kararlara katılımları vb. açılardan irdelenerek, kırsal kalkınmada toplumsal cinsiyetin önemini belirlemek hedeflenmiştir.

1.2. Projenin Önemi:

Kadınların kalkınma çabalarında oynadığı önemli role karşın, kalkınma plan, proje ve programlarında kadınlara gereken önemin ve yerin verilmediği kabullenilen bir gerçektir. Üretimin her aşamasına aktif bir biçimde katılan kadınlar, kalkınmanın olanaklarından yeterli pay alamadıkları gibi, yoksulluktan da dünyada en fazla etkilenenler arasında yer almaktadır

Bu çalışma ile Tekirdağ İli köylerinde yaşayan kadınların işgücüne ve üretime katılım düzeyleri, dolayısıyla da kırsal kalkınmaya verdikleri katkı değerlendirilmiştir.

Araştırma Tekirdağ ili merkeze bağlı 55 köyde yaşayan 255 kırsal kadını kapsamaktadır. Çalışma, çeşitli yazılı kaynak ve kayıtlardan elde edilen verilerle, alandan toplanan özgün veriler esas alınarak hazırlanmıştır.

Bu çalışma ile, Tekirdağ ili merkez ilçeye bağlı köylerde tarımsal faaliyetle uğraşan kadınların demografik göstergeleri ortaya konularak aile içindeki konumları ortaya konulacaktır. Çalışmada kadınların üretime katkı biçimleri; aile tipi, eğitim, otorite şekli, tarımsal konulardaki işlerin dağılımı, gelir kaynakları, tarımsal konularla ilgili kararlara katılımları, aileyle ilgili kararlara katılımları vb. açılardan irdelenerek, kırsal kalkınmada toplumsal cinsiyetin öneminin belirlenmesi hedeflenmiştir.

2. KONU İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR

Berkes (1942)’in, Ankara köylerinde yaptığı etnolojik çalışmanın sonuçlarına göre, kadınların tarım alanında yada ev işleri kapsamında gerçekleştirdikleri üretim faaliyetlerinin, ev kadınlığı rollerinin bir gereği olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır.

Berkes, köylerde tarlada çalışmanın yanısıra, hayvan bakma, bahçe ile ilgilenme, yakacak tezek hazırlama, gıda maddelerini, giyecek, halı, kilim, yatak, yorgan gibi ev eşyalarını üretme faaliyetlerinin kadınların sorumluluklarında olduğunu gözlemlemiştir.

(10)

4

Yasa (1969), 25 Yıl Sonra Hasanoğlan Köyü adlı eserinde, bir Orta Anadolu köyünde sosyal ve ekonomik gelişmeleri saptamak amacıyla yürütülen araştırmada, ailelerdeki ortalama çocuk sayısının 2.92 olduğunu, konutlarda ortalama 3.1 oda bulunduğunu, her konutta ortalama 5.58 bireyin barındığını, her 10 aile reisinden 7’sinin, kadınlardan ise 3’ünün okuma- yazma bildiğini saptamıştır.Aile içindeki önemli konulara çoğunlukla erkeğin (%75), çok düşük orandada eşlerin birlikte karar verdiklerini belirlemiştir.

Sander (1986), 1980 Amerika Birleşik Devletleri genel nüfus sayımı verileri ile 1982 tarım nüfusu sayım verilerini yorumlayarak kırsal kadının konumu ve kadınların çalışma konusuna açıklık getirmeyi amaçlamıştır. Kadınların işletme hacmi büyüdükçe tarımsal faaliyetlere daha az katıldıklarını buna karşın, aile tüketimine yönelik ev üretimi faaliyetlerine daha fazla zaman ayırdıklarını, genç kadınların tarım dışı işlere yöneldiklerini, bunda eğitimin önemli rol oynadığını saptamıştır.

Rosenfeld (1986), 1970-80 yılları arasında Amerika Birleşik Devletleri’nde kırsal kadınların tarımsal faaliyetlere ve kararlara katılım profilini, ülke istatistiklerini analiz ederek saptamaya çalışmıştır. Kırsal alandaki kadınların çoğunun hayvan bakımı ve hasat işlerini gerçekleştirdikleri, makinalı tarımsal faaliyetlere katılma oranlarının düşük olduğu, ancak ürünleri pazarlama faaliyetine yüksek oranda katıldıkları, % 83’ünün tarımsal mücadele yada gübreleme faaliyetlerine hiç katılmadıkları saptanmıştır.

İşletmede uygulamaya yönelik kararları genellikle eşinin yada aile büyüğü olan başka bir erkeğin verdiği, kadınların %2-4 oranıyla son derece düşük bir katılımının bulunduğu belirlenmiştir.

Rosenfeld (1987) , 1980 yılında Ulusal fikir araştırma merkezi tarafından yürütülen kırsal kadın araştırmalarının 48 ayrı bölgeden 2509 denekle görüşülerek elde edilen verilerini özetlediği “kırsal kadınlar” adlı eserinde özellikle karar verme konusunda önemli bulgulara değinmiştir. Kadınların % 58’inin arazi satın alma ya da satma kararına, % 50’sinin arazi kiralama kararına, ayrısından daha azının (%40) ise işletme ekipmanlarının satın alınmasına ilişkin karara eşleriyle birlikte katıldıkları saptanmıştır.

Tarımsal faaliyetlere ilişkin kararların aksine, kadınların daha çok ev ve aileye ilişkin kararları tek başlarına alabildikleri anlaşılmıştır.

Ertürk (1987), Erzurum’da kadınların tarımsal üretime katılmalarını etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yaptığı çalışmada 310 kadınla görüşmüştür. Araştırma kapsamına alınan kadınların ortamam 37.2 yaşında oldukları, %74’ünün okuma- yazma bilmediklerini belirlemiştir. Araştırmada kadınların %70.6’sının ev işlerine ek olarak hayvan bakımına ve tarımsal üretime katıldıklarını, %29.4’ünün yalnızca ev işleri ile ilgilendiklerini saptamıştır. Kadınların %68’inin gelir getirici bir işte çalışmak istemedikleri (%68) , bunun nedeni olarak akdınların işlerinin çok olması, eşlerinin izin vermemesi, ihtiyaçlarının olmaması, tarım dışı çalışma için bilgi ve becerilerinin yetersiz olduğunu belirttikleri görülmüştür.

Barbic (1988), eski Yugoslavya’nın Slovenya bölgesinde yaşayan 2052 çiftçi ailesi üzerine 1982-83 yıllarında kadının ailedeki karar süreçlerine katılımını belirlemek amacıyla bir anket uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, kadınların çocuklarının okul toplantılarına katılması % (36.6) ve çocukların eğitimi (%32.8) konularında karar verici oldukları, eşlerin sahip olmak istedikleri çocuk sayısına birlikte (% 51) karar verdiklerini belirtmişlerdir.

(11)

5

Godwin (1988), kırsal kadınların ev ve tarımsal faaliyetlerine ilişkin zaman kullanımı ili ilgili görüşlerini belirlemek amacıyla rastgele örnekleme yöntemine göre saptanan 1151 kadına anket uygulanmıştır. Kadınların ¾’ünün giyim eşyalarının bakımı ve temizliği, aile üyelerinin fiziksel ve fiziksel olmayan bakımı, pazarlama ve ev yönetim faaliyetlerine ayırdıkları zamanı yeterli bulduklarını, tarımsal faaliyetlere ayırdıkları zamanı azaltmayı tercih edenlerle, arttırmayı tercih edenlerin oranının birbirine yakın olduğunu saptamıştır.

Harry ve Thorpe (1990), Trinidad’da kadınların tarım sistemine katılımını belirlemek ve analiz etmek amacıyla 130 aileyi araştırma kapsamına alarak anket yugulamıştır. Tarımsal faaliyetlere eşlerine yardımcı olarak katılan kadınların oranının (%51.5), tarımsal işlerden tek başına sorumlu olanların oranından (%18.5) daha fazla olduğunu, yetiştirilecek ürün çeşidine erkeklerin (%49.2) yada eşlerin birlikte (%26.2) karar verdiklerini, hayvan bakımına ilişkin sorumlulukları kadınların çocukları ile paylaştıklarını saptamışlardır.

Sarptürk (1990), “Adana Kır Toplum Yapısı İçinde Kadının Yeri” adlı çalışmada kadının konumuna ilişkin olarak Adana’nın 9 köyünde 52 kadına anket uygulamıştır. Bu köylerde en büyük sorunun kadınların içme ve kullanma suyunu ev dışından taşımaları olarak belirlemiştir. Araştırma kapsamındaki köylerde aile büyüklüğünün 5.6 olduğu ve aile içi ilişkilerde erkeğin otoritesinin egemen olduğu belirlenmiştir. Kadınların çoğunlukla ekmek, bulgur (%96.1) salça (%86.5), turşu (%76.9), kurutulmuş sebze (%55.8), salamura yaprak (%34.6) ve reçel (%42.3) yaparak, pazarda sattıklarını, kadınların çoğunun (%86.5) giyim eşyalarını kendilerinin diktiklerini, ev işlerinde (%75) kızlarından yardım aldıklarını belirlemiştir. Araştırma kapsamındaki kadınların

%69.2’sinin ev işlerinin yanısıra tarımsal faaliyetlerle de uğraştıklarını, çoğunlukla çapa, hasat ve tohum ekimi faaliyetlerini gerçekleştirdiklerini, işten arta kalan zamanlarını el sanatları ve komşu, akraba ziyaretleri ile değerlendirdikleri saptanmıştır.

Yıldırak (1990), “Türkiye’de Köy Çocukları” adlı araştırmasında; kız çocukların erkek çocuklara oranla daha fazla ve uzun süre ailelerine yardım ettiklerini ve günde 3 saatten fazla çalıştıklarını belirtmiştir. Kızların genellikle annelerinin işgücünü azaltmak amacıyla ev işlerine yardım ettiklerini (%89), erkek çocukların ise, ev işlerine yrdım ettikleri (%67) halde esas faaliyet alanlarının tarım olduğunu belirlemiştir.

Gülçubuk (1991), Gaziantep’in Nizip ilçesinde antep fıstığı üretimi yapan ailelerin sosyo-ekonomik yapılarını saptamak amacıyla 127 üretici aileye anket uygulamıştır.

Ailelerin %58.27’sinin çekirdek aile olduğu, oturulan konutların %74’ünün kerpiçten yapıldığı, konutlardaki oda başına düşen birey sayısının ortalama 1.89 olduğu bulunmuştur. Ailelerin %98.43’ünün buzdolabı, %93.70’inin televizyonu, %56.70’inin radyosu vardır. Araştırma kapsamına alınan ailelerde ekonomik konular ile erkek çocukların geleceğine ilişkin kararların erkek tarafından alındığı, satın alma ve tüketim kararlarını da aile üyelerinin birlikte aldığı saptanmıştır.

Mangır ve diğerleri (1992), Yozgat ili köylerinde 1977 ve 1986 yıllarında yaptıkları çalışmada; 1977 yılında yemek yapma (%69.77), bulaşık yıkama (%60.10), çamaşır yıkama (%60.28), ev temizliği (%59.81), ekmek yapma (%63.38) ve çocuk bakımı (%64.28) işlerini kadınların ve kız çocukların yaptığı saptanmıştır. Araştırmanın tekrarlandığı 1986 yılında bu durumun değişmediği, kadınların boş zamanlarını ise arkadaşlarıyla oturarak yada el işi yaparak değerlendirdikleri bulunmuştur.

Yıldırak (1992), “Köy Kadınlarının Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Konumları” konulu

(12)

6

çalışmasında, 14 ile bağlı 42 köyden 420 kadını araştırma kapsamına almıştır.

Kadınların %69’unun evlerinde buzdolabı, %16’sının çamaşır makinesi, %19’unun elektrikli süpürgesi, %9’unun dikiş makinesi, %43’ünün gazla çalışan fırınları bulunduğunu saptamıştır. Araştırma kapsamına alınan kadınların çoğunlukla tarım sektörüne ve kendi işletmesinde çalıştıkları, ailelerin %11’inde evle ilgili harcamaları kadınların , %5’inde erkeklerin ve %20’sinde diğer aile bireylerinin yaptığı sonucuna varılmıştır. Kadın işgücü azlığının, küçük işletmelerde genelde iki açıdan sorun yaratacağı sonucu vurgulanmıştır. Birincisi, toplumsal değerler açısından bazı işlerin kadınlara ait olmasıdır. Bu işleri erkeklerin yapmasının düşünülemeyeceği, böyle bir kadın işini yapmaya kalkan erkeğin köyde itibarını kaybedeceğidir. İkincisi ise, kadınların çeşitli kişilere uyumu ve esnekliklerinin daha fazla olması ve erkeğin olmadığı yerde kadının rahatça onun işini yapabilmesidir.

Nazik ve Gönen (1993), “Kadınların Mevsimlik Tarım işlerinde Çalışmalarının Ailenin Ekonomik Durumu ve Yasam Biçimine Etkisi” konulu çalışmada; Çukurova illerinden seçilen 9 köyde kendi işletmesi dışında başka bir tarım işletmesinde ücretli mevsimlik tarım işçiliği yapan 178 kadın ve başka yörelerden gelen 240 kadın tarım isçisi ile anket uygulamıştır. Mevsimlik tarım işçiliğinin aile kararlarına katılımda, kadınların giyim kuşamlarında, sofra düzenlerinde bir değişiklik yaratmadığı saptanmış, yılın belli mevsimlerinde iş bulamayan kadınlara ve diğer aile üyelerine çalışma olanağı sağlanması ile ailelerin yaşam düzeyinin yükseltilmesi açısından uygun ev ekonomisi programlarının düzenlenmesi ve kadınların örgütlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Oğuz (1992), Konya ilinde kır toplum yapısı içinde hayvancılığın gelişmesinde kadının rolünün değerlendirildiği çalışmasında, 40 işletmeden anketler ile elde edilen verileri incelemiştir. Araştırma alanında toplam iktisaden faal nüfusun %81.3’ünü tarımda çalışan kadınların oluşturduğunu, kadın işgücünün kış aylarında atıl olduğunu ve bu atıl işgücünün değerlendirilmesi için hayvancılık ve el sanatları gibi konulara önem vermek gerektiğini belirtmiştir.

Erkuş ve ark. (1995), çeşitli ülkelerde nüfusun tarım sektöründeki istihdamını inceledikleri araştırmada, aktif nüfusun çok az bir bölümünün tarımda çalıştığının görüldüğünü, örneğin Fransa’da aktif nüfusun %7’si tarım sektöründe istihdam edilirken,

%30’u sanayi ve %63’ü hizmet sektöründe faaliyet gösterdiğini aktif nüfusun istihdamının sırasıyla İngiltere’de %2.5, %31 ve %66.5; İtalya’da %11, %32 ve %57;

Yunanistan’da ise %28, %28 ve % 44 olduğunu belirtmektedirler.

Özbay (1995), Ankara ili Elmadağ ilçesi köylerinde yasayan kadınların tarımsal faaliyetlere katılımını belirlemek amacıyla yapmış olduğu araştırmada 9 köy belirleyerek anket çalışması yapmıştır. Araştırma kapsamındaki kadınların %15,1’inin sürekli işçi,

%18,6’sının mevsimlik isçi, %7’sinin işveren ve %85’ininde ücretsiz aile işçisi olarak tarımda istihdam ettiklerini tespit etmiştir. Kadınların yaklaşık %34’ünün aile işletmesi dışındaki tarımsal faaliyetlere günde ortalama 8 saat ayırdıklarını, aile işletmesi içerisinde ortalama çalışma sürelerinin 5,5 saat olduğunu, ayrıca %53,5’inin de pazarlama faaliyetlerine bireysel olarak katıldıklarını belirlemiştir.

Abay ve ark (1998) İzmir yöresinde kırsal kesimde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen “İzmir Yöresinde Kadının Kırsal Alanda İstihdamına Etkisi”

başlıklı araştırmada, 102 kadın kursiyerden elde edilen verilere göre kursların kadınların el becerilerini geliştirici yönde katkı sağladığı belirlenmiştir. Kırsal alana götürülen eğitim hizmetlerinin istihdam yaratıcı etkisinin olabilmesi için, kurs konularının kadınların sadece aile içi geleneksel rollerini güçlendirici yönde sınırlı kalmaması, yöre koşullarına ve kadınların ilgi duydukları tarım ve tarım dışı konuları da kapsaması gerektiği vurgulanmıştır.

(13)

7

Hablemitoğlu (1996) “Kırsal Ailede Kadının İş Modelleri ve Kararlara Katılımı”

isimli çalışmada Ankara’da 22 köyde 238 evli kadın ve eslerine anket uygulamıştır.

Kadınların tarımsal faaliyetlere ve ev islerine ilişkin kurslara katılamamakta tarımsal faaliyetlere katılım ve ev işlerinin yapılma zamanının etkili olduğunu belirlemiştir. Ayrıca kadınların sağlık, eğitim, aile planlaması olanaklarının geliştirilmesine ve tarımsal yayım, ücretli iş, tarımsal girdi, yönetim vb konularda fırsat eşitliğinin sağlanmasına yönelik gelişmeler ihtiyaç olduğu; bunun kadınların aile kararlarına katılımının bir nedeni ve sonucu olabileceğini vurgulamıştır.

Gökçe (1996) “Tarımsal Faaliyetler Açısından Kemalpaşa Örneği İle Köy Kadını”

konulu çalışmada dağ köylerinde yasayan köy kadınlarının köy toplum yapısı ve yöre tarım işletmeleri içindeki yerini, önemini ve sorunlarını saptamak amacıyla, 140 kadın ve 140 erkek denekle anket uygulaması yapılmıştır. Kadınların çalışma sürelerinin

%42’sinin ev dışında ve tarım işlerinde geçtiğini belirtmiştir. Ayrıca kadınlar, hem tarımsal hem de tarım dışı konularda bilgiye gereksinim duyduklarını ve bu konularda kurs istedikleri ve kurs hocalarının özellikle kadın olmasını istediklerini belirtmişlerdir.

Ermetin (1999), Konya ilinin 10 ilçesine bağlı 35 köyündeki 100 evli ve dul kadın ile yapılan anket çalışmasında, kadınların % 59’unun hiçbir kursa katılmadığını, kursa katılanların ise %51.22’sinin yalnız dikiş kursuna, % 39.02’sinin dikiş-nakış kursuna, % 4.88’inin halıcılık kursuna ve % 4.88’inin dikiş-nakış ve yemek kursuna katıldığını tespit etmiştir. Köylerde açılan kursların sürekli olması gerektiği, kadınların, bitkisel ve hayvansal üretime yönelik kurslara fazla ilgi duymadıkları, kursa katılma istekleri bakımından okur-yazar olmayanların ve ilkokul mezunlarının isteksiz, okur-yazar ve tahsilli olanların ise daha istekli olduğu belirlenmiştir.

Sinn ve ark. (1999) Amerika’da yapılan “Koyun ve Keçi Sektöründe Kadının Rolü”

konulu çalışmada tarım sektöründe kadının rolü, özellikle keçi ve koyun gibi küçükbaş hayvanların bakıcısı, ailelerin geçimine ve sağlığına katkıda bulunarak dünya gıda güvenliğini geliştirmek olduğu belirtilmiştir. Kadınların, küçük ölçekli işletmelerde işgücünde, ailenin kendine yeterliliğinde temel rolü oynamasına rağmen kredi, girdi, hizmetler ve kaynaklara ulaşmada erkeklerden daha fazla zorlandıkları doğrulanmıştır.

Oğuz ve Mülayim (2000) “Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma İçinde Kadınların Yeri ve Önemi” konulu çalışmada Konya İli’ne bağlı 10 köyde 65 kadın denek ile anket görüşmesi yapılmıştır. Türkiye nüfusu içinde önemli yere sahip olan kadının sürdürülebilir kırsal kalkınma içerisindeki yeri ve ülke ekonomisine olan katkısı incelenerek sosyal statü belirlenmeye çalışılmıştır. İncelenen işletmelerde kadınların tarımsal üretimin her aşamasında yer almasının yanında hayvan bakımı, beslemesi, ev işleri, çevre, çocuk bakımı ve eğitimi gibi pek çok görevi de yerine getirdiği saptanmıştır.

Özgen ve Ufuk (2000), Ankara’nın kırsal kesiminde yaptığı bir çalışmada kadınların genellikle birden fazla ise katıldıklarını, %91,6’sının ürün pazarlamada,

%89,5’inin hasatta, %88,2’sinin toprağı ekime hazırlamada, %87,0’ının çapa yapmada,

%83,2’sinin sulamada çalıştıklarını saptamışlardır. Kadınların katıldıkları diğer tarımsal faaliyetlerin ise %79,0 taşıma, %77,3 hayvan bakımı, %76,9 budama ve %73,5 ekim ve gübreleme işleri olduğunu belirtmektedir.

Özkan (2000) “Antalya İli Sera Sebzeciliğinde Kadın Üreticilerin Rolü” konulu çalışmada kadınların sebze üretim sistemindeki rolleri, üretimle ve pazarlama ile ilgili karar sürecine katılımı, sebze üretimindeki başlıca sorunları ve beklentilerinin araştırılması amacıyla, Antalya’da 8 köyde toplam 75 işletmede kadın üreticilerle görüşülmüştür. Kadınların işgücü olarak büyük katkılarına karsın işletmede üretim ve pazarlama ile ilgili çeşitli konularda etkin olmadıkları, sebze üretiminde kadınların en önemli eksikliğinin hastalık ve zararlılarla ilgili bilgi eksikliği olduğunu vurgulamıştır.

(14)

8

Hablemitoğlu (2001) “Kırsal Alanda İşgücü Değeri İle Kadınlar: Bir Toplumsal Cinsiyet Analizi Örneği” adlı çalışmada, kırsal alan kadınlarının toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin önyargıları kadın ve erkek bakış açısı ile incelenerek, Ankara ili Kızılcahamam ilçesinde 22 köyde 238 denekle anket uygulaması yapılmıştır. Erkeklerin ve kadınların kadın rollerine ilişkin değerlendirmelerinin farklı olduğu, erkekler kadınların rollerine geleneksel değerlerle yaklaşırken, kadınların hem tarımsal faaliyetlerde ve hem de aile yasamı bağlamında daha eşitlikçi bir rol paylaşımını benimsediği sonucuna varılmıştır. Kırsal alanda erkeği de içine katan toplumsal cinsiyet çalışmalarının acil bir ihtiyaç olduğunu vurgulamıştır.

Özçatalbaş (2001) “Adana İlinin Sosyo-Ekonomik Özellikleri Farklı İki Köyünde Kadınların Tarımsal Faaliyetlere katılımı ve Yayımdan Yararlanma Olanakları” konulu çalışmada toplam 119 kadın denekle görüşme yapılarak, her iki köyde de kadınlara yönelik tarımsal yatırım hizmetlerinin bulunmadığı, %46’sının tarımsal etkinliklere katıldığı saptanmıştır. Kadınlara yönelik tarımsal yayım çalışmalarını özel projeler ve sınırlı alanlar yerine nitelik ve nicelik bakımından erkeklerle eşitlik sağlanacak biçimde tüm ülke genelinde verilmesi gerektiğini, böylece kırsal kadının yayım çalışmasının ana ekseninde yer almasının sağlanması gerektiğini belirtmiştir.

Olgun (2005) “Tarımda Kadın işgücünün Rolü ve Bilgi İhtiyaçları: Erzurum ili’nde Bazı Tarla Bitkilerinin Üretimi Örneği” adlı çalışmada kadınların tarımda önemli bir role sahip olduklarını vurgulamış ve bu bağlamda Erzurum İli’ne bağlı Pasinler, Ilıca, Aşkale ve Oltu ilçelerine bağlı köy yerleşimlerinde anket çalışması yapılmıştır. İlk olarak tarımda çalışan kadınların eğitim seviyelerindeki değişim karşılaştırılmıştır. Daha sonra ise, bazı tarla bitkilerinin işgücü talebi ve işgücü fiyatları karşılaştırılmış ve son olarak öneriler geliştirilmiştir.

3. MATERYAL VE YÖNTEM 3.1. Materyal

Bu çalışmanın ana materyalini Tekirdağ ili merkezine bağlı 55 köydeki 255 kadından anketlerle sağlanan verilerden oluşturmaktadır. Çalışmanın anket aşamasında uygulanacak anketlerin eksikliğini gidermek amacıyla pilot anketler hazırlanmıştır.

Hazırlanan bu anketler tesadüfü olarak seçilen ailelere uygulanmıştır. Pilot anketlerden elde edilen sonuçlardan hareketle anket formları tekrar gözden geçirilmiş, düzenlemeler yapılmış ve esas anketler hazırlanarak anket çalışmasına başlanmıştır.

Elde edilen veriler birincil veriler olup, anket uygulaması 2011 yılı Mart ve Temmuz ayları arasında işletme sahipleri ile görüşmek suretiyle, proje ekibi tarafından yapılmıştır.

Araştırmada alan verilerine ek olarak, konu ile ilgili daha önce yapılmış çeşitli araştırmalar, yayınlar ve Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) ve Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Özel İhtisas Komisyon Raporu veri kaynaklarından da yararlanılmıştır.

3.2.Yöntem

Çalışma Tekirdağ merkez ile bağlı 55 adet köyde yürütülen ve kırsalda yaşayan kadınlar ile yapılan anketlerden elde edilen verilerden yararlanılmıştır. Çalışmanın örnek hacmi aşağıdaki formül yardımıyla hesaplanmıştır (Miran, 2002).

) 1 ( )

1 (

) 1 ( .

2 p p

N

p p n N

px  

 

(15)

9

Formülde N: populasyon, n: örnek hacmi, p:populasyonun özelliği (kırsal kesimde kadınların oranı), (1-p): kırsal kesimde erkeklerin oranı, 𝜎𝑝= 𝑑/𝑍𝛼/2 oranların standart sapması, d: örnekleme hata payı, Zα/2: güven aralığı

Tekirdağ merkez ile bağlı 55 adet köyde 2009 yılı verilerine göre 4601 hane halkı bulunmaktadır. Yukarıdaki örnekleme formülüne göre %95 güven aralığı ve 0,05 hata payı dikkate alındığında örnek hacmi 255 olarak hesaplanmıştır. Her bir hanede bir kadın bulunduğu varsayımından hareketle en yüksek örnek hacmine ulaşabilmek üzere p ve (1-p) 0,50 kabul edilmiştir. Örnek hacmi çizelge 3.1’de görüldüğü gibi Tekirdağ merkez ile bağlı köyler arasında oransal olarak dağıtılmıştır. Çalışma kapsamında 55 adet köyün tamamı ziyaret edilerek, örnek hacmini oluşturan 255 haneden birer kadın ile yüz yüze görüşülmüştür.

Çizelge: 3.1. Örnek Hacmi Dağılımı

Köyler Hane

Sayısı

Oran (%) Örnek Hacmi

Ahmedikli 35 0,8 2

Ahmetçe 28 0,6 2

Akçahalil 50 1,1 3

Araphacı 20 0,4 1

Aşağıkılıçlı 15 0,3 1

Avşar 13 0,3 1

Bıyıkali 389 8,5 22

Çanakçı 37 0,8 2

Dedecik 90 2,0 5

Demirli 55 1,2 3

Evciler 30 0,7 2

Ferhadanlı 352 7,7 20

Gazioğlu 155 3,4 9

Generli 45 1,0 2

Gündüzlü 33 0,7 2

Güvençli 25 0,5 1

Hacıköy 61 1,3 3

Hüsünlü 100 2,2 6

Işıklar 132 2,9 7

İnecik 300 6,5 17

Karabezirgan 60 1,3 3

Karamurat 57 1,2 3

Karaçalı 25 0,5 1

Karaevli 50 1,1 3

Karahalil 25 0,5 1

Karahisarlı 57 1,2 3

Karansıllı 36 0,8 2

Kaşıkçı 250 5,4 14

Kayı 106 2,3 6

Kazandere 72 1,6 4

Kılavuzlu 80 1,7 4

Kınıklar 35 0,8 2

Köseilyas 98 2,1 5

Mahramlı 60 1,3 3

(16)

10

Naipköy 175 3,8 10

Nusratfakı 35 0,8 2

Nusratlı 70 1,5 4

Oğuzlu 37 0,8 2

Ormanlı 63 1,4 3

Ortaca 154 3,3 9

Oruçbeyli 32 0,7 2

Osmanlı 120 2,6 7

Otmanlı 35 0,8 2

Selçuk 180 3,9 10

Semetli 91 2,0 5

Seymenli 45 1,0 2

Taşumurca 20 0,4 1

Tatarlı 32 0,7 2

Yağcı 211 4,6 12

Yayabaşı 25 0,5 1

Yazır 45 1,0 2

Yenice 110 2,4 6

Yeniköy 45 1,0 2

Yukarıkılıçlı 80 1,7 4

Yuva 20 0,4 1

TOPLAM 4601 100,0 255

Tekirdağ’ın köylerde verilerin toplanması amacıyla anket uygulanmıştır. Anketler Tarım Ekonomisi ve benzer diğer disiplinlerde daha önce hazırlanmış anketlerden yararlanılarak hazırlanmıştır. Anketlerde işletmelerin arazi durumu, hayvan varlığı, nüfus ve işgücü durumu, kadınların bitkisel ve hayvansal üretime katılımı, araştırma bölgesinde kadın istihdamına yönelik alternatif faaliyetler ve kadın yaşamını kolaylaştırıcı faaliyetler, kadınların eğitim almak istedikleri alanlar ve sosyal güvence durumları gibi sorulara yer verilmiştir. Anket çalışmasıyla sağlanan veriler kodlanarak bilgisayar paket programında değerlendirilmiş ve elde edilen çıktılar çizelgeler halinde düzenlenmiştir.

Kırsal kesimdeki kadınların ekonomik faaliyetlere bakış açılarını belirlemek amacıyla 22 soru sorulmuştur. Bireylerden “1= Hiç katılmıyorum, 2=Katılmıyorum, 3=Fikrim yok, 4=Katılıyorum,5=Tamamen katılıyorum” biçiminde belirlenmiş Likert Skalası ile önermelere ilişkin düşüncelerini belirtmeleri istenmiştir. Kullanılan ölçeklerin güvenirliğini test etmek için Alfa modeli (Cronbach Alpha Coefficient) kullanılmıştır. Bu yöntem ağırlıklı standart değişim ortalamasıdır ve bir ölçekte sorunun varyansları toplamının genel varyansa ortalaması ile elde edilir (Kalaycı, 2005). Hazırlanan bir ölçeğin yapı geçerliliğinin araştırılmasında, Kaiser-Mayer-Olkin (KMO) ve Barlet testi sonuçlarının anlamlı ve yüksek olması gerekmektedir (Büyüköztürk 2002).

3.2.1. Faktör Analizi

Faktör analizi birbiriyle ilişkili çok sayıdaki değişkeni az sayıda, anlamlı ve birbirinden bağımsız faktörler haline getirilen ve yaygın olarak kullanılan çok değişkenli istatiksel tekniklerden biridir (Kleinbaum ve ark. 1998).

Matematiksel olarak faktör analizi çoklu regresyon analizi ile benzerlik göstermektedir. Yargılar arasından belirli özellikte olanlar bir faktöre yüklenerek grup oluşturulur ve toplam varyansı dikkate alarak veriler gruplandırılır.

(17)

11

Ver seti benzer özelliklere verilen cevaplara göre bir araya toplanır. Böylece o grup hakkında benzeşme özellikleri açısından bir yargıda bulunulabilir.

Faktör

Fi=Wi1X1+Wi2X2+Wi3X3+...+ WikXk

Fi :i’ninci faktörün tahmini Wi :Faktör değeri katsayısı k:Değişken katsayısı

Xi : i’ninci satırdaki yargı değeri (her anketteki yargıya dayalı puan) (Malhotra, 1999).

Anket verilerinin faktör analizine uygunluğunun test edilmesinde ilk adım değişkenler arasındaki korelasyon katsayılarının incelenmesidir. Değişkenler arasındaki korelasyon ne kadar yüksek ise, değişkenlerin ortak faktörler oluşturma olasılıkları o kadar yüksek olmaktadır. İkinci adım “Barlett Küresellik Testi” dir. Bu test korelasyon matrisinde değişkenlerin en azından bir kısmı arasından yüksek oranlı korelasyonlar olduğu olasılığını test etmektedir. Analize devam edilebilmesi için “Korelasyon matrisi birim matristir” sıfır hipotezinin reddedilmesi gerekmektedir(Kalaycı, 2005: Hair vd.

1998). Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) testi de gözlenen korelasyon katsayılarının büyüklüğünü karşılaştıran bir indekstir. KMO oranının 0,5’in üzerinde olması gerekmektedir. Oran ne kadar yüksek olursa veri seti faktör analizi yapmak için o kadar iyidir denebilir. KMO değerleri ve yorumları Çizelge 3.2’ de verilmiştir.

Çizelge 3.2. KMO değerleri ve yorumları

KMO Değeri Yorum

0,90 0,90 Mükemmel

0,80 Çok İyi

0,70 İyi

0,60 Orta

0,50 Zayıf

0,50’nin altı Kabul edilemez

3.2.2. Çok Boyutlu Ölçekleme

Çok boyutlu ölçekleme analizi (ÇBÖ), nesne ya da birimler arasında gözlemlenen benzerlikler ya da farklılıklardan oluşan uzaklık değerlerine dayalı olarak bu nesnelerin tek ya da çok boyutlu uzaydaki gösterimini elde etmeyi amaçlayan, böylece nesneler arasındaki ilişkilerin belirlenmesini sağlayan çok değişkenli bir istatistiksel analiz yöntemidir. ÇBÖ, kişisel tercihler, tutumlar, eğilimler, inançlar ve bekleyişler gibi davranışsal verilerin analizinde sıkça kullanılmaktadır (Oğuzlar, 2001). ÇBÖ, kümeleme analizi ve ayırma (discriminant) analizi gibi sınıflama ve gruplama analizlerinin içinde yer almaktadır (Tatlıdil 1996; Oğuzlar 2001). ÇBÖ metotlarının çoğu farklılıkların analiz edilmesi için geliştirilmiştir (Mead 1997). ÇBÖ’nin öncelikli amacına orijinal verilerin mümkün olduğunca az boyutlu bir koordinat sistemine yerleştirilmesidir (Johnson ve Wichern 1999). Böylece farklılıklar bir grafik ile görselleştirilmekte ve açıkça görülmektedir.

(18)

12

ÇBÖ, n adet nesne (birey–gözlem) ya da birim arasındaki p değişkene göre belirlenen uzaklıklara dayalı olarak nesnelerin k boyutlu ( k<p) bir uzayda gösterimini elde etmeyi amaçlayan ve böylece nesneler arasındaki ilişkileri belirlemeye yarayan bir yöntemdir. ÇBÖ analizinin genel amacı, mümkün olduğunca az boyutla, uzaklık değerlerini kullanarak, nesnelerin yapısını orijinal şekle yakın bir biçimde ortaya koymaktır (Özdamar 2004; Tatlıdil 1996; Aytaç ve Bayram 2001).

ÇBÖ analizi uzaklık matrislerinden yararlanarak çözüm yapmaktadır. Bu nedenle veri tipine göre uygun uzaklık matrislerini hesaplamak gerekmektedir (Doğan, 2003). Bu çalışmada Öklidyan (Euclidean) uzaklığı alınmıştır. Öklidyan uzaklığı, her bir boyuttaki (değişken) farkın karesinin ve bu kareli farkların toplamının karekökünün alınmasıyla hesaplanan bir geometrik uzaklık ölçüsüdür.

Öklidyan Uzaklığı 𝑑 = √∑𝑛𝑖=1(𝑥𝑖− 𝑦𝑖)2

Uyumun veya uyum iyiliğinin bir ölçüsü olan Kruskal tarafından geliştirilen gerginlik (stress) ölçüsü, ÇBÖ analizinde geniş bir kullanıma sahiptir ve analiz sonucu elde edilen grafiksel düzenlemede kullanılan boyut sayısının uygun olup olmadığının belirlenmesinde önemli bir ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır (Filiz ve Çemrek 2005).

     

 

 

d

ij

d

ij

d

ij stress

2

^ 2

𝑑̂ = i. ve j. bireyler arasındaki veri uzaklığı,

𝑑𝑖𝑗= i. ve j. bireyler arasındaki yapılandırma uzaklığı olarak yansıtılmaktadır (Doğan, 2003).

Stress oranı, ÇBÖ çözümünün uygunluğuna karar vermede bir kriter olarak kullanılmaktadır. Düşük bir stress değeri çözümün uygun olduğunu göstermektedir.

Yüksek bir değer ise kötü bir uyuma işarettir. Çizelge 3.3’de, Kruskal’ın stress değerinin yorumlanması için geliştirdiği çizelge verilmektedir (Wickelmaier 2003).

Çizelge 3.3. Stress Değerleri ve Uyumluluk Stress değeri

Stress değeri Uyumluluk

≥ 0,20 Uyumsuz gösterim 0,100 - < 0,200 Düşük uyum 0,050 - < 0,100 İyi uyum 0,025 - < 0,050 Mükemmel uyum 0,000 - < 0,025 Tam uyum

ÇBÖ gözlemsel uzaklıklar ile yapılandırma uzaklıklarının uyumluluğunu Sheppard diyagramı adı verilen bir grafikte göstererek değerlendirme imkânı sağlar.

Sheppard diyagramında, gözlenen uzaklıklar Y ekseninde ve fark (disparite) değerleri X ekseninde yer alacak biçimde bir dağılım (scatterplot) grafiği oluşturulur (Şahin ve ark.

2006).

(19)

13 4. KONUYA İLİŞKİN TEMEL KAVRAMLAR 4.1. Kırsal Alan

Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kırsal Kalkınma Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda, yalın bir ifade ile kentsel yerleşmeler dışında kalan yerler olarak tanımlanan kırsal alan kavramının birtakım belirleyici özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler şu şekilde sıralanabilir:

• Yaşam ortamı ve ekonomik aktiviteler önemli ölçüde doğal üretim kaynaklarının kullanım ve değerlendirilmesine bağlıdır.

• Ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişme süreci göreli olarak yavaştır.

•Teknolojik gelişmenin yaşama ve üretime yansıması kente kıyasla gecikmeli olarak gerçekleşmektedir.

• Gelenek ve göreneklerin yaşam biçimini ve kurallarını etkileme gücü fazladır.

• Tüketim kalıpları görece gelenekseldir.

• İnsan ilişkilerinde yüz yüzelik yaygındır (Devlet Planlama Teşkilatı [DPT] 2000 b).

Kent diye tanımladığımız yerleşme alanlarının dışında kalan, tarım ve hayvancılıkla ilgili tarımsal etkinliklerin yapıldığı alanları da içeren bucak, köy, mezra, kom vb. adlarla anılan insan yerleşmelerinin var olduğu alanlar “kırsal alan” olarak tanımlanabilir. Kırsal alan kısaca, ekonomisi tarıma dayalı olan, yüz yüze ilişkilerin yaygın olduğu, is bölümü ve uzmanlaşmaların gelişmediği toplumsal ortamlarda yasayan insan topluluklarını içermektedir (Geray 1998).

Devlet Planlama Teşkilatı kır kent ayrımında nüfusu dikkate almaktadır. 1980 öncesi Kalkınma Planlarında on binin üstünde yerleri kent kabul eden kurum, 1980 sonrası, yirmi binden fazla nüfuslu yerleri kent sayma eğilimine girmiştir (Keles 1993).

Türkiye’de kırsal nüfus çoğunlukla “köy nüfusu” olarak da değerlendirilmektedir. Buna göre il ve ilçe merkezleri haricindeki tüm yerleşimlerde yasayanlar kırsal nüfusu oluşturmaktadır. Fakat ülkemizde gerek 1982 yılında yapılan Kent Eşiği Araştırmasına gerekse birtakım akademik çalışmalara göre kentleşme süreci 20 bin ve daha fazla nüfusa sahip yerleşimlerde başlamaktadır. Bu görüşe göre, sosyo-ekonomik anlamda asgari kent fonksiyonlarının belirdiği 20 bin ve üzeri nüfusa sahip yerleşimler dışındaki alanlar kırsal alan kabul edilmektedir (Çamur, 2002; DPT, 2006).

TÜİK Hane halkı işgücü Anketleri kapsamına göre, idari tanımlara bakılmaksızın nüfusu 20 bin altındaki tüm yerleşimler kırsal alan kapsamında değerlendirildiğinden, bu kapsamdaki yerleşimlerde yasayan nüfus büyüklükleri kırsal nüfus olarak, tarım ağırlıklı ekonomik yapıları itibarıyla birçok ilçe merkezi de kırsal yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir (DPT 2006).

Kentsel alanların dışında kendine özgü doğal, coğrafi özelliklere sahip, sayıca fazla, küçük ve dağınık yerleşimlerin yaygın, nüfus yoğunluğunun düşük olduğu alanlar, kırsal alan olarak tanımlanmaktadır (DPT 2006).

4.2. Kırsal Toplum

Kırsal alanda yerleşmiş, kendilerine özgü sosyal, ekonomik, kültürel özellikleri ve eğilimleri olan, gündelik gereksinimlerini birbirlerine bağlı bir ilişkiler sistemi ile gidermeye çalışan ve büyük ölçüde kendi kendine yeterli insan topluluğudur (Gülçubuk 1997 ).

(20)

14 4.3. Kırsal Kalkınma

Kalkınma, insanların insanca yaşam koşullarına erişim olanaklarının artması, gelir dağılımının iyileşmesi, gelir düzeyinin yükselmesi, sosyal ve kültürel alanlarda yerele uygun gelişmelerin sağlanması, doğal kaynakların korunarak kullanılması ve zenginliklerin bireyin hayatına yansıması sürecidir (DPT, 2006).

Kırsal kalkınma, altyapı hizmetleri ile birlikte üstyapı hizmetlerini de bir bütün olarak ele alan ve ihtiyaç duyulan yerlerde hizmeti en ekonomik düzeyde, tek kanaldan sunan entegre çalışmalardır” (Eraktan ve Yıldırak, 1989).

Kırsal kalkınma, “Kırsal yerleşimlerde yaşayanların, insanca yaşam koşullarına erişim olanaklarının artması, kalkınma temelinde değişim taleplerinin desteklenmesi, bireylerin kendi öz güçlerini keşfetmesi ve ona dayanması, gelir dağılımında adaletin sağlanması, gelirlerinin artması, eğitim ve sağlık hizmetlerine, ulaşım oranının yükselmesi, doğal kaynakların korunarak kullanılması ve zenginliklerin kırsaldaki bireyin hayatına yansıması süreci” olarak tanımlanabilir (DPT, 2006).

Kırsal kalkınma; kırsal alanda yaşayan ve geçimini tarım sektöründen veya benzer kırsal mesleklerden sağlayan birey ve toplulukların, insanca yaşam koşullarına kavuşturulması amacıyla onlarda önce bir gereksinme duygusu yaratma, sonra da bu duygu yönünde çaba harcamaları için onlara maddi ve manevi açıdan tüm yardımların yapılması ile demokratik yoldan bu toplumların kalkınmalarını sağlama savaşıdır (Yıldırak, 1983). Kırsal toplumun sosyo-kültürel ve ekonomik yönden geliştirilmesi yoluyla kent kır arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılması ve kırsal nüfusun ülkenin refahından yerinde kalkınarak pay alması, kırsal kalkınma politikalarının hedefleridir.

Büyüme, istihdam, yoksulluk, cinsiyet eşitliği, örgütlenme, sosyal güvenlik, kırsal sanayi, tarım ve toprak reformu, kurumsal yapılanma, tarımsal yayım, finans ve altyapı hizmetleri gibi birçok konu, kırsal kalkınma kapsamında değerlendirilmektedir.

4.4. Kırsal Kalkınma ve Kadın

Kırsal kalkınma çabalarında istenilen sonucun alınamamasında, kadının hedef kitle olarak seçilmemiş olmasının önemli bir payı vardır. Yaşamın her alanında erkekle birlikte sosyal, kültürel ve ekonomik aktivitelerde kadının yer alması, kalkınma çabalarını sürdürülebilir olmasını sağlayacaktır(Mengi ve Alkan, 2003). Sürdürülebilir bir tarımsal ve kırsal kalkınmada kadının tarımsal üretime yaptığı katkılar yüksektir. Kırsal alanda kadının emek yoğunluğu sadece tarımsal üretimde değil, aynı zamanda hane içinde de çok yüksektir. Kadının kalkınmadaki rolü ve önemi, günümüzde toplumun kültürel yapısı ve gelişmişlik düzeyine göre değişmekle beraber kadın, yaşamın her alanında erkekle eşit, hatta çoğu zaman daha fazla yük ve sorumluluk taşımaktadır. Ülkemizde, kırsal alanlarda kadınların toplum standartlarının gerisinde kalarak, sosyal statüleri nedeni ile olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir (Ayanoğlu, 2008) .

Yöreden yöreye değişmekle birlikte, kırsal kesimde dikkat çeken bir nokta, bu alanlarda yaşayan kadınların eğitim seviyelerinin düşük olmasıdır. Aileler erkek çocuklarını taşımalı eğitimle daha büyük yerleşim yerlerindeki okullara gönderebilirken, bu davranışı kız çocukları için daha az sergilemektedir. İlköğretim çağındaki kız çocukları, ailedeki küçük kardeşlerin bakımından, hayvanların gözetilmesinden ve evdeki temizlik işlerinden sorumlu tutulmaktadır (Ayanoğlu, 2008) .

Türkiye’de geleneksel yapıda ve dünya ekonomisine eklemlenme sürecinde egemen olan tarımsal üretim biçimi, geleneksel yapıda “hane tipi” tarımsal üretimdir.

Buradan, tarımsal toprakların büyük işletmeler ya da büyük arazi sahiplerince değil,

(21)

15

hane halkları tarafından işlendiği, dolayısıyla küçük üreticiliğin yaygın olduğu açıkça görülmektedir. Hane tipi üretimin, kadın açısından en önemli özelliği, kadının “ücretsiz işçi” olarak istihdam edilmesidir (KSSGM, 1999). Pek çok tarım toplumunda olduğu gibi Türk köylü aile tipinde de hiyerarşi yaşa ve cinsiyete göre düzenlenmiştir. Ailede yaşlı erkeklerle başlayıp, en genç kadınlarla biten hiyerarşi, işgücü süreçlerine de yansımaktadır. Üretimin denetimi yaşlı erkekler tarafından yürütülür. Kadınlar, özellikle de genç kadınlar bu konuda hiçbir söz hakkına sahip değildir. Hem üretimin örgütlenmesi hem de erkeklerin yeniden üretimine bağlı olan ataerkil toplumsal örgütlenme, kadınların esas olarak yeniden üretim (doğurganlık) rollerini vurgular.

Ailede oğlan çocuk soyun devamını sağlarken, kız çocuk evlenerek bir başka aile soyunun devamını sağlamaktadır. Taşıdığı bu büyük önemin yanı sıra kadınlar işgücü olarak da hane tipi üretimin odağında yer almaktadır. Gelinin aile içindeki konumu, oğlan çocuk doğurmasıyla birlikte yükselmeye başlar, oğulları gelin getirdiğinde, en yüksek konuma erişmiş olur. Yaşlı ve oğul sahibi bir kadın, ailenin genç kadınları üzerinde denetim hakkına da sahiptir (KSSGM, 2000) .

Tarıma sermayenin girişiyle birlikte, geleneksel aile yapısında önemli değişikliklerle karşılaşılmıştır. Tarımsal teknolojinin kullanılmasıyla beraber, küçük üreticilik pek çok alanda verimsiz hale gelmiş ve önemli bir atıl işgücü ortaya çıkmıştır.(KSSGM, 1999). Bu atıl işgücünün cinsiyetine bakıldığında, mülksüzleşme ve tarım işçisine evrilmenin yaşandığı Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da erkekleri; tarım teknolojisinin yaygın olarak kullanıldığı Ege, Marmara, İç Anadolu ve Güney Anadolu Bölgelerindeki arazi sahibi ailelerde ise, bu durumun tersine kadınlar görülmektedir. Yüksek düzeyde mekanize olmuş büyük çiftliklerde mal sahibi kadınların kendi işletmelerinde çalışmaları söz konusu değildir. Bu durum, kadınların çalışma yükünü azaltmakla birlikte, köy kadınını “ev kadını” statüsüne sokmaktadır. Buysa üretken olan kırsal kesim kadınının hareket alanını, denetim alanını sınırlayıcı bir olgudur.(KSSGM, 2000)

Türkiye’de kırsal kesimde kadınlar, tarımsal üretime birkaç biçimde katılırlar:

- Büyük işletmelerde kadınlar tarlada çalışmazlar. Tarımsal üretimin, üretime doğrudan katılma işleri dışındaki (üretime karar verme, yönetme, denetleme ve pazarlama vb.) işler erkeğin işidir. Erkeğin yeterli olmadığı yerlerde kadının sınırlı da olsa yönetim ve denetleme görevleri vardır.

- Orta büyüklükteki çiftliklerde erkekler mekanize işleri ve pazarlama işlerini yürütürler, kadınlar ise emek yoğun işleri üstlenirler.

- Küçük çiftliklerde ise erkekler tarım-dışı gelir kaynakları ararken, kadınlar emek yoğun tarımsal üretimi yürütürler. Gerek bu toprakların sahibi olan ailelerde gerekse orta büyüklükte toprağı olan ailelerde sınai türü tarım yapılması durumunda kadın, el emeğine dayalı çapa, hasat gibi işleri yapma durumunda kaldığından, çalışma yükü, erkeğe göre daha fazladır.

- Topraksız ya da yetersiz toprağı olan ailelerde ise gerek kadının, gerekse erkeğin geçim için başkalarının işlerinde çalışmaya gereksinimleri vardır. Topraksız ya da yetersiz toprağı olan ailelerde ise gerek kadının, gerekse erkeğin geçim için başkalarının işlerinde çalışmaya gereksinimleri vardır. Bunun için de erkekler ve kadınlar ya mevsimlik işgücü olarak bulundukları köyde veya çevrede ya da bölgelerinde mevsimlik işçi olarak çalışırlar. Bu tür ailelerde kadın, sınırlı olarak üretme durumunda kaldığı emek yoğun tarla, bahçe ve hayvanlarla ilgili işleri yapmakla yükümlüdür (KSSGM, 2000) .

Bütün bunlar, tarımsal üretimin her zamankinden daha fazla kadınların sırtında olduğunu göstermektedir. 1955’lerden bu yana Türkiye’de kent toplumuna geçiş süreci

(22)

16

yaşanırken çok önemli dönüşümler de yaratmıştır. Teknoloji ve sermayenin tarım sektörüne girişiyle birlikte üretim süreci parçalanmış ve teknik işlerde erkekler, emek yoğun ve ücretsiz işlerde de kadınlar çalışmaya başlamıştır. Pazar ekonomisinin yaygınlaşmasıyla da, evdeki klasik tüketim maddelerinin üretimi, yerini çarşıdan alınan metalara bıraktığından, bu ikinci gelişmenin kadınlar üzerinde özgürleştirici bir etkisinin olduğu düşünülebilirse de, gerçekte kadınların gündelik yaşam içindeki denetim alanlarının daha da daraldığı söylenebilir. Çünkü evde üretim, kadınların diğer kadınlarla çok güçlü bir iletişim ağı içinde yer alması, komşuluk ilişkileri içinde karşılıklı yardımlaşma, birlikte çalışma, kadınlardan oluşan bir alt-topluluğun varlığı anlamına gelmekte ve bu durum giderek yerini kırsal kesim kadınının yalnızlaşmasına, yalıtılmışlığına ve dolayısıyla güçsüzlüğüne neden olmaktadır. Tarımsal üretimin hiçbir aşamasına katılmayan büyük çiftlik işletmelerindeki kadınlar için de aynı durum geçerlidir.

Tüm toplumun en dezavantajlı gruplarından birini oluşturan kırsal kesim kadınlarına yönelik yapılan çalışmaların genel bir değerlendirilmesi yapıldığında;

Türkiye’de son yıllara kadar gerçekleştirilen kırsaldaki yayım çalışmalarının daha çok erkeklere yönelik olduğu, kadınlar için uygulanan yaygın eğitim çalışmalarının ise, üretimin dışındaki geleneksel yapılar ile belirlenen rol, görev ve sorumlukları olan ev işleri, aile ve çocuk bakımı konularını kapsadığı görülmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü bünyesindeki “Kırsal Kalkınmada Kadın Dairesi” Başkanlığının kurulmasıyla bu kitleye yönelik çalışmaların artırılması beklenmektedir.

Kadınlar üretimde en az erkekler kadar rol sahibi iken, eğitimde ve sosyal hayatın içinde erkeklerden daha az pay almaktadır. Son yıllarda ülke genelinde kızların okullaşma oranlarını artırmaya yönelik tüm çabalara rağmen, halen kırsalda önemli oranda kız çocuğu okula gönderilmemektedir. Aileler erkek çocuklarını taşımalı eğitimle daha büyük yerleşim yerlerindeki okullara gönderirlerken, bu davranışı kız çocukları için daha az sergilemektedir. İlköğretim çağındaki kız çocukları, ailedeki küçük kardeşlerin bakımından, hayvanların gözetilmesinden ve evdeki temizlik gibi işlerden sorumlu tutulmaktadır.

Kırsal kalkınma çabalarında bir türlü istenilen sonucun alınamamasında, kadının hedef kitle olarak seçilmemiş olmasının önemli bir payı vardır. Yaşamın her alanında erkekle birlikte sosyal-kültürel ve ekonomik aktivitelerde kadının yer alması, kalkınma çabalarını sürdürülebilir kılacaktır. Geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklar, ne yazık ki yeterli eğitimi alamayan kadınlarımız tarafından yetiştirilmektedir. Bu açıdan bakıldığında aslında kırsaldaki kadının temel kamusal hizmetlere erişiminin güçlendirilmesi, ülkemizdeki birçok sorunun uzun erimli çözümü anlamına gelmektedir(Anonim, 2006).

5. ARAŞTIRMA BÖLGESİNE İLİŞKİN GENEL BİLGİLER 5.1. Tarihçesi

Tekirdağ şehrinin kuruluş tarihi yaklaşık M.Ö.6 binlere kadar iner. Şehir Trakların, daha sonra sırasıyla Perslerin, Romalıların ve Bizanslıların egemenliğinde kalmıştır.

1357 yılında şehir ve yöre Türkler tarafından fethedilerek ebediyen Türklerin hakimiyetine geçmiştir. Şehrin ilk adı Bisanthe (Barbaros) dir. Romalılar devrinde Rhadesthus, Bizans devrinde Rodosto idi. Türkler Tekirdağ’ı fethettikleri zaman adı Rodosçuk, daha sonra Osmanlılar döneminde Tekfurdağ olarak adlandırılmıştır.

Cumhuriyet döneminde ise şehir TEKİRDAĞ adını almıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

aminoasit kullanımı yasakla nmıştır. Fakat bitkisel kaynaklı organik yemler, yeterli düzeylerde esansiyel aminoasit içermediklerinden yüksek verime sahip dişi domuzlar,

Sürü sağlığı yönetimi bakımından sorunlar • Dünyada ve AB’de organik hayvansal üretim yapan. çiftliklerde, bu sorunun çözümü

standarda zorunlu olarak uymaları gerekecektir. Bu nedenle özellikle organik hayvansal üretime uygun olan bölgelerdeki meralar etkin bir şekilde ıslah edilerek, organik

üretimin gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır. Ayrıca geleneksel hayvansal ürünlerle karşılaştırıldığında gıda güvenliği garantisini sağlamış olan

(Turhan ve Vural 2013). Tüm bu çalışmalarda Bakanlığın ve organik tarımla ilgilenen diğer paydaşların önemli bir rolü bulunmaktadır. Bilgilendirmeler sadece teşvik

geliştirilmesinin hedeflenmesi önerilmektedir (Chander vd. Türkiye’de de farklı coğrafik bölgelerde dağlık ve kurak alanlar başta olmak üzere birçok farklı alanda

- Karbon azaltım çabaları (enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve diğer kaynakların tasarrufu projeleri) sonucunda 2017 itibariyle karbon emisyonlarını %12,35 azalttı.

verimi ve bir yılda anaç domuz başına elde edilen genç domuz sayısı gibi verim özelliklerinde de artışa sebep olmuştur. • Dikey olarak entegre olmuş kanatlı,