• Sonuç bulunamadı

U Kül Aşkı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "U Kül Aşkı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Dili 15

U

yanmak için yalvaran bir dilin nasıl amini olabilirdi zaten açık olan, hiç ka- panamayan gözler? Kâbusumun kaçıncı katmanındaydım? Ya da kaç kat- manlıydı kâbusum? Ateşten korktu diye küle tutulur muydu bir insan?

Odun sesini ninni gibi algılamakla geçmişti çocukluğum. Özellikle geceleri battaniyeyi üzerimize çektiğinde annem, kapadığında kapıyı, sobanın küçük delik- lerinden tavana ateşin dansı yansırdı. Aynı noktaya biraz fazla baktığımda -belki de benim hayal gücümün genişliğiydi- gördüklerimi insan figürüne benzetirdim. Eğilip kalkan, hoplayıp zıplayan ateş insanlar olurdu tavanda. Bazen onları içselleştirir, ba- zen de dışsallaştırırdım. Bazen onlara katılır, onlar tavanda kırmızı varlıklarıyla dans ederken ben de battaniyeyi üzerimden atar, kalkar dans ederdim. Bu, ateş insanları içselleştirdiğim zamanlardı. Bir de dışsallaştırdığım zamanlar olurdu onları. Önceki gece onlarla dans eden ben değilmişim gibi, ertesi gece ölümüne korkardım onlardan.

Çıtır çıtır sesler kesilsin de dansları bitip gitsinler diye korku içinde battaniyenin altına gizlenirdim. Ter içinde kalırdım. Bazı geceler korkudan bazı geceler dans et- mekten terlerdim. Ama hep terliydim. Bazı geceler dans etmekten uyuyamazken bazı geceler sobanın sönmesini beklediğim için uyuyamazdım. Gerekçe ne olursa olsun hep uykusuzdum. Annem “Çok sık hastalanıyor bu çocuk” derdi. Evet, hastaydım.

Ateş insanlar yüzünden... “Ateş insanlar beni hasta ediyor” dedim. Annem üzerinde pek durmadı.

Ateşlendiğim günlerden biriydi. Sanki sobanın içindeydim. O gece annem yatar- ken sobayı fazla harlı bırakmadı. Çıtır çıtır… Çıtır çıtır… Çıtır çıtır… Sesler daha de- rinden geliyordu. Tavanda tek bir ateş insan vardı. Çok yavaş dans ediyordu. Bense kendi ateşimin içinde baygın ve bitkin gözlerle onu izliyordum. Sonra tavandan indi.

Yanıma geldi. Elleriyle boğazımı sıkmaya başladı. Sıktı, sıktı, daha fazla, daha fazla, daha fazla sıktı. Boynumda ateşten parmakları hissediyordum. Çığlık atmak isterken, nefes bile alamaz hâldeydim. Neredeyse beni öldürecekti. O gece beni, yanıma şans eseri gelen annem kurtardı. Hastaneye zor yetiştirmişlerdi. Eve geldikten sonra hiç-

Kül Aşkı

Handan Acar YILDIZ

ÖY KÜ

(2)

Kül Aşkı

16 Türk Dili

bir şey eskisi gibi olmadı. Artık tavandaki gölgelerin dansını izleyemez hâle geldim.

Kalkıp onlarla dans etmek ise bana çok uzaktı. Ateşle ölümü zihnimde eşitlemiştim.

Ama asıl derdim bu da değildi. Hastaneden döndüğüm sabah, sönmüş sobanın mer- merine dökülen külleri gördüm. Gözlerimi ayıramadım. Sonra büyük bir tutkuyla bağlandım küllere. Ateşten korkum beni kül âşığı etmişti. Her sabah uyanır uyanmaz sobanın yanında alıyordum soluğu. Alt kapağı açıyor, demir sürgüde biriken külleri dışarı çıkartıyor, güzel bir insanı ya da güzel bir manzarayı seyreder gibi seyrediyor- dum külleri. Üstelik dünyada hiçbir kokuya benzemeyen bir kokusu da vardı küllerin.

Mis gibiydi ve içime çekiyordum kül kokusunu. Kül kokusu gül kokusundan güzeldi.

Kül kokusu gül kokusundan kalıcıydı. Ellerimde kül kokusu kalıyordu. Hep ellerimi kokluyordum. Gün boyunca ellerim hep yüzümdeydi. Kül kokusundan bir an ayrı kalmak istemiyordum. Ateşten korkum artıkça küle daha fazla bağlanıyordum. Yıl- lar geçtikçe içimde daha kalıcı yer etti kül tutkusu. Yıllar geçtikçe bende daha fazla kök saldı tutkum. Ben büyüdüm, korkum da büyüdü. Korkum büyüdükçe tutkum da büyüdü. Ama hepsiyle beraber teknoloji de büyüdü. Yaşam şartları değişti. Kalori- ferli eve taşındığımızda ateş insanlardan ebediyen kurtulduğuma sevinemedim. Artık geceleri uyuyabilmek için sobanın sönmesini beklemek zorunda değildim, evet. Yine de huzura kavuşamadım. Düşmanımdan ayrılmak, dostumdan ayrılmaktı. Ateşten ve ölümden kurtulmak, külden de ayrı düşmekti. Huzuru bulmak, huzursuzluğun kuca- ğında olmaktı. Külden ayrı düşmemek için, ateş ve ölümle yan yana yaşamayı kal- dırabilirdim. Ateş yoktu geceleri. Yakıcı parmakların boğazıma dolanıp beni tekrar öldürmeye çalışması ihtimalinden kurtulmuştum. Ama külü de kaybetmiştim. Demir sürgüyü çekip dakikalarca izleyemiyordum sabahları külü. Ellerimi içine daldırıp, acıyıncaya kadar sıkıp avuçlarımı, bütün gün koklayamıyordum külü. Külden ayrı düşmeseydim, ateşe ve ölüme de katlanabilirdim.

Günden güne azaldı avuçlarımdaki kül kokusu. Sokaklarda da rastlayamıyor- dum ona. İsti en fazla karşılaştığım. Kül, kaybolmuştu yaşadığım kentte. Hasretim dayanılmaz bir hâl almıştı. Evin sadece içinde değil, dışında da kayıptı kül. Avuçları- mı burnuma götürmem boşunaydı. Her sabah umutsuzluğa uyanıyordum. Çok zaman geçti. Külün kokusu burnumdan gitmedi yine de... Azalsa bile yok olmadı. Geceleri istediğim saatte yatabilsem de, ateş insanlardan ve onların danslarından korkmasam da artık… Bu kez de küle duyduğum hasretten uyuyamıyordum. Zaman kavramını çoktan yitirmiştim. Avuçlarımda kül tuttuğum son sabahın üzerinden ay mı geçti yıl mı bilmiyordum. Bir sabah ayaklarımın üzerinde buldum külü. Nasıl sevindim, nasıl anlatamam! Ben küle gidemesem de kül bana gelmişti. Ayak bileklerime kadar tenim külle kaplıydı. Özlemle avuçladım. Sarıldım, kokladım. Neden sonra baktım ki külün altında ayaklarım yoktu. Kül ben olmuştu. Kül vardı ama ayaklarım yoktu. Şimdi bu öyküyü, bir gün kollarım da kül olmadan önce telaşla yazdım.

Referanslar

Benzer Belgeler

şair bütünleşse toprak olup güzelleşse sancılarından bir ırmak çağlar çağlar içinde tersine akan ırmak olur çöl gider gider de akşamıma ölür ceylan sesinden atar

uyanmak ihtimal dışıydı yağmurları giyindik tenlerce biz buna özgürlük dedik alın yazımız – kabullendik bir yoksulun yağmurunu yanlış mı yaptık şair amca söyler

Ay, sabit alan yıldızlarına göre Dünya’nın et- rafında her 27,3 günde bir tam tur atar ancak Dünya da kendi yörün- gesinde Güneş’in etrafında dolandı- ğından

Gökyüzü 100 Alp Akoğlu Durgunluk Denizi Yağmurlar Denizi Düşler Gölü Soğuk Deniz Fırtınalar Okyanusu Bulutlar Denizi Buhar Denizi Orta Körfez Gel-git Körfezi Nem

Benzer şekilde tütün kullanı- mına bağlı onlarca kanser türünün görülme sıklığı da an- cak o şekilde alt sıralara inebilir.. Tütün ürünleri doğru- dan DNA hasarına

Ge­ çen ocak ayında sergimiz nede­ niyle kaldığımız Ankara’da, bü­ yük kentlerin ne denli yaşanmaz duruma geldiğini gördük. Çeşitli yoksunluklara

O gün Tarabyada Fransız sefirinin davetlisi bulunan Sadrazam Giritli Mustafa Naili paşa ve diğer vükelâ, Reşit paşa yalısı önünde beyaz bir kayık görüp

Sürekli ayaktan periton diyalizi uygulanan hastalarda saptanan peritonit ataklarının de- ğerlendirilmesi. Tıp