• Sonuç bulunamadı

İMEAK Deniz Ticaret Odası nın resmi yayınıdır. DERGİ KURULUŞ: 1984 MART / 2021

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İMEAK Deniz Ticaret Odası nın resmi yayınıdır. DERGİ KURULUŞ: 1984 MART / 2021"

Copied!
132
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MART / 2021 İMEAK

Deniz Ticaret Odası’nın

resmi yayınıdır. DERGİ KURULUŞ: 1984

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)

«Deniz ticareti camiamızda refah;

bilgili, çağdaş çalışma ile mümkündür.»

M. ZİYA KALKAVAN

ALİ YÜCE

2010 Yılı Fotoğraf Yarışması’nda DTO’nun eserini satın aldığı fotoğrafçılar arasında yer alıyor.

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: BAŞARAN BAYRAK

YAYIN KURULU

BAŞKAN: BAŞARAN BAYRAK PINAR KALKAVAN SESEL

MUSTAFA MUHTAROĞLU HARUN ŞİŞMANYAZICI

İDARE MERKEZİ

İMEAK DTO: Meclis-i Mebusan Cd. No: 22 Salıpazarı 34427 Beyoğlu İSTANBUL-TÜRKİYE

T: +90 212 252 01 30 (8 hat / lines) +90 212 243 54 95 (3 hat / lines) F: +90 212 293 79 35 dto@denizticaretodasi.org.tr

www.denizticaretodasi.org.tr

YAYINA HAZIRLIK

TAYF AJANS: Koşuyolu Mah. Katip Salih Sok. No: 60 D: 1 Validebağ / Kadıköy İSTANBUL - TÜRKİYE T: +90 216 339 13 40 F: +90 216 339 43 50

info@tayfajans.com

Genel Yayın Yönetmeni: HAKKI ŞEN hakkisen@tayfajans.com Genel Koordinatör: AYŞE OLCAY ayseolcay@tayfajans.com

Reklam Koordinatörü: ZEYNEP USTAHÜSEYİNOĞLU zeynep@tayfajans.com Tel: +90 216 339 13 40/41 Art Direktör: FATMA BAŞ fatmabas@tayfajans.com Muhabir: SERPİL GEDİK muhabir@virahaber.com

Katkıda Bulunanlar:

SEVİM TARHAN ATASOY ESİN TARHAN Baskı: ÖZGÜN OFSET

Yeşilce Mah. Aytekin Sok. No: 21 34418 4. Levent / İstanbul Tel: + 90 212 280 00 09

Faks: +90 212 264 74 33 www.ozgun-ofset.com

Dergimizde yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüşleridir.

Bu yazılardan dolayı Deniz Ticareti Dergisi sorumluluk üstlenmez.

Kaynak belirtmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

ISSN 1301 – 5907

(7)
(8)
(9)
(10)

ODADAN HABERLER 32

ŞUBELERİMİZDEN 42

SEKTÖRDEN HABERLER 74

DTO AB BÜLTENİ 96

GEMİ TUTULMALARI 100

LOJİSTİK 112

MARİNALAR 114

ANALİZ 116

S&P 118

YÜK İSTATİSTİKLERİ 122

ISTFIX ANALİZ 124

HURDA RAPORU 126

12 TAMER KIRAN

"PANDEMİYLE RESMEN TANIŞMAMIZIN ARDINDAN BİR YILI GERİDE BIRAKTIK…"

102 MAKALE

UFUK TEKER

16 MECLİS

BÜYÜKELÇİ ÇAĞATAY ERCİYES MECLİS TOPLANTISINA KATILDI

72 GÜNDEM

NİJERYA'DA SERBEST BIRAKILAN 15 TÜRK DENİZCİ İSTANBUL'A GELDİ

64 MAKALE

PROF. ENGİN TÜRE

104 BUNKER

NIGEL DRAFFIN

60 SÖYLEŞİ

MEHMET YUNUSOĞLU

58 AKADEMİK BAKIŞ

DR. MUSA KAMACI

108 İMALAT SANAYİ

CEM HÜROĞLU

46

DOSYA NEDEN TÜRK

ARMATÖRLERİ YABANCI BAYRAK ALTINDA GEMİ ÇALIŞTIRIYORLAR?

(11)
(12)
(13)
(14)

Geçtiğimiz yıl mart ayında, ülkemizde ilk koronavirüs vakasının açıklanmasının üzerinden bir yıl geçti. 2020 yılı başlarında bambaşka planlar yaparken, 11 Mart’ta ülkemizde ilk vakanın tespit edilerek Sağlık Bakanımız tarafından açıklanması ve aynı gün Dünya Sağlık Örgütü tarafından

“pandemi” ilan edilmesi ile küresel anlamda bir karantina ve mağduriyet dönemine girdik.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de radikal kararlar alındı, okullar kapandı,

dönem dönem sokağa çıkmak yasaklandı, karantinalar uygulandı, etkinlikler iptal edildi, ticari faaliyetler durma noktasına geldi ama her şeyden önemlisi insanlar hayatlarını kaybetmeye başladı. Salgında bugüne kadar ülkemizde 28 bini aşkın, dünya genelinde ise yaklaşık 2,5 milyon insan yaşamını yitirdi ve maalesef bu sayı halen artmaya devam ediyor.

Aradan geçen bir yılda bu belanın başımızdan defedilmesi için önemli gelişmeler kaydedildi.

Öncelikle salgına karşı umut vadeden aşılar bulundu. Ülkemiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Sağlık Bakanlığımız ve sağlık çalışanlarımız öncülüğünde topyekûn mücadele verdi ve küresel salgın krizini gerçekten başarıyla yürüttü. Mücadelenin dönüm noktası olan aşı da temin edilerek, aşılama çalışmalarına başlandı. Geldiğimiz noktada, toplu aşılamanın

başladığı 14 Ocak’tan bu yana 1. ve 2. doz olmak üzere aşı olan insan sayımız 7 milyonu geçerken, bu sayı hızla artıyor. Evet, geçen süreçte yorulduk, bıktık, üzüldük, halen virüsteki mutasyonlar canımızı sıkıyor ama sabrederek bu mücadeleye devam etmekten başka çaremiz yok. İyimserliğimizi hiçbir zaman kaybetmeyeceğiz. Her kışın ardından baharın geldiğini unutmayacağız. Nitekim Mart ayı itibarıyla tedbirleri de elden bırakmadan normalleşme adımları ülkemizde atılmaya

başlanıyor. Bu arada, Türkiye ekonomisinde de kaydedilen olumlu gelişmeler, önümüzdeki dönem hakkında olumlu ipuçları veriyor. Türk Lirasında bir istikrar sağlanmış görünüyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK)

açıklanan, geçen yılın aralık ayına ilişkin sanayi üretim verileri beklentileri aşarak bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 9 artış gösterdi.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye için 2021 büyüme tahminini yüzde 5'ten yüzde 6'ya çıkardı. Her bakımdan Türk ekonomisi önümüzdeki döneme ilişkin umut vadediyor.

İş dünyasının temsilcileri olarak ekonomi yönetimimizin gayretlerini yakından izleme fırsatı buluyoruz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Sayın Naci Ağbal ve tam kadro ekibiyle 8 Şubat’ta TOBB’da bir toplantı gerçekleştirdik.

TAMER KIRAN / İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı

Merkez Bankası’nın hedeflerini ilk ağızdan dinleme fırsatı bulduk. Öncelikle Merkez Bankamızın hedeflerini çok net bir şekilde belirlediğini ve başta fiyat istikrarını sağlama hedefi olmak üzere programına çok sıkı riayet edeceğini gördük.

Geçtiğimiz ay Oda faaliyetlerimize de hız kesmeden devam ettik. 19 Şubat Cuma günü, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum’u, Ankara’da ziyaret ettik. Ziyarette, denizcilik sektörünün sorunları ve çözüm önerilerini ilettik. Sayın Bakan ile son derece yapıcı bir görüşme gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim.

Yine 7 Ocak - 7 Şubat tarihleri arasında uygulanan hamsi avı yasağı nedeniyle balıkçılarımızın mağduriyetlerini önlemek maksadıyla Ziraat Bankası’na kredi borçları konusunda başvurumuz olmuştu. Yaptığımız görüşmeler neticesinde; balıkçı üyelerimizin, talep etmeleri ve kredi kullandığı Şubeye başvurmaları halinde kredilerinin beş yıla kadar taksitlendirilmesi ve beş taksit uygulaması başlatılmıştır.

Mart ayı, içinde önemli günleri barındıran bir ay… 8 Mart’ta Dünya Kadınlar Günü kutlanacak. Kadınlarımız bugün artık birçok sektörde çalışma hayatına önemli katkılar sağlıyor. Erkeklerin ağırlıkta olduğu denizcilik sektöründe de, gemiler dahil olmak üzere fiilen çalışan kadınlarımızın sayısının giderek artmasını fevkalade sevindirici bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Bu vesile ile denizcilik sektörü başta olmak üzere tüm çalışan kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum.

Bu yıl 18 Mart’ta, kahraman askerlerimizin, bu milletin kimseye boyun eğmeyeceğini tüm dünyaya eşsiz bir şekilde ilan ettiği Çanakkale Zaferi’nin 106. yıldönümüne erişeceğiz. 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere vatanımız için canını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Yine 10 Mart’ta Miraç, 27 Mart’ta ise Berat Kandillerini idrak edeceğiz. Mübarek gecelerin, salgın musibetiyle mücadele ettiğimiz şu günlerde hastalara şifa, tüm dünya insanlarına sağlık ve huzur getirmesini dilerim.

Kalın sağlıcakla.

yılı geride bıraktık…

(15)
(16)
(17)
(18)

TOPLANTISINA KATILDI

Toplantı, Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır’ın geçtiğimiz günlerde M/V Mozart Gemisi’ne yapılan saldırıyı kınaması ve kaçırılan 15 denizcinin bir an önce kurtarılarak ailelerine kavuşturulması temennisi ile başladı. Toplantıda ilk gündem maddesi olan Oda meclisinin 07.01.2021 tarih ve 34 sayılı toplantı zabıtları ile 2020 Aralık Ayı Mizanı ve Hesaplar Arası Aktarımı İMEAK DTO Hesapları İnceleme Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Envanter Komisyonu Başkanı Adem Kocadağ’ın sunumunun ardından görüşülerek onaylandı.

Toplantı üçüncü gündem maddesi olan Disiplin Komisyonu’nun Lotus Denizcilik ile ilgili yürüttüğü soruşturma ve aldığı

“kınama kararı” ile devam etti. Disiplin Komisyonu Başkanı Fatih Yıldız, Eylül 2020’de Network Global A.Ş tarafından

Lotus Denizcilik hakkında sunulan şikayet dilekçesinin soruşturmacı olarak atanan DTO üyesi Bülent Dandin tarafından araştırıldığını ve 1 Şubat 2021 tarihinde Disiplin Komisyonu’na sunulan fezlekede suçun sabit olduğunun anlaşıldığını ve “kınama cezası”

verilmesine karar verildiğini kaydetti.

KÜRESEL EKONOMİDE PANDEMİNİN SEYRİ ANA BELİRLEYEN OLMAYA DEVAM EDİYOR

Aylık faaliyetlerin sunumun ardından sözü İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran alarak, yaklaşık iki ay önce başlatılan kısıtlama önlemlerinden olumlu sonuçlar alınmaya başlandığını ifade etti. Kıran,

“Günlük 30 bini geçen vaka sayısı 5 bine doğru gerilemeye başlamışken, şimdi de karşımıza mutasyonlu virüs

çıktı. İngiltere ve Güney Afrika’da tespit edilen Covid-19’un mutasyona uğramış halinin daha bulaşıcı olduğu bildirilirken, ülkemizde de yakın zamanda günlük vaka sayılarının tekrar yükselmesinde bu hususun etkili olabileceği belirtiliyor.

Pandeminin ilk ortaya çıktığı andan bu yana güçlü sağlık altyapısı ile örnek bir mücadele veren ülkemizde, başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere aşılama çalışmalarına başlandı, aşı olanların sayısı iki milyonu geçti ve bu sayı hızla artmaya devam ediyor. Ama şu bir gerçek ki, salgın bugün maksimum düzeyde tedbirleri sürdürmemiz gerektiren bir ciddiyette varlığını sürdürüyor” diye konuştu.

Tamer Kıran, şöyle devam etti: “Küresel ekonomide pandeminin seyri ana belirleyen olmaya devam ederken,

İMEAK Deniz Ticaret Odası Şubat Ayı Meclis Toplantısı Covid-19 salgını nedeniyle yine video konferans yöntemiyle yapıldı. Toplantıda Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler, Denizcilik, Havacılık, Hudut İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes,

“Ege ve Doğu Akdeniz’deki Son Gelişmeler - Ülkemizin Politikaları - Deniz

Haydutluğu” konulu sunum yaptı.

(19)

17

meclis

DENİZ TİCARETİ / MART 2021

ve yatırımları olumsuz etkiler. Merkez Bankası’nın son açıklamasında yüzde beş enflasyon hedefini vurgulaması ve bu yönde politika oluşturması oldukça önemli ve değerlidir. Bu süreç reformlarla desteklenebilirse, ülkemizin sürdürülebilir büyümeyi başarması çok daha mümkün olacaktır. Dolayısıyla enflasyon ile mücadele, önümüzdeki dönemde ana gündem maddemiz olarak kalmaya devam edecektir” dedi.

Para politikasında atılan adımların finansal piyasalarda görece istikrar sağlamasının reel ekonomiye ve beklentilere olumlu yansımalarının görülmeye başlandığını kaydeden Kıran, “Tüketici güven endekslerinde toparlanmalar izliyoruz. Geçtiğimiz Pazartesi günü yayınlanan Ocak ayı İmalat sanayi PMI (Satınalma Yöneticileri Endeksi), geçtiğimiz ağustos ayından bu yana en yüksek artışı gerçekleştirdi ve 50,8 değerinden 54,4 seviyesine geldi.

Gelecek döneme ilişkin siparişlerde önemli artışlar gözleniyor. İmalat sanayinin görece güçlü performansı ve bunun ihracattaki artış eğilimi ile desteklenmesi, ticaret savaşları ve pandemi ile değişen dünyada ülkemizin üretim ve lojistik merkezi olması

yönündeki beklentilerimizi güçlendiriyor.

uluslararası kuruluşların 2021 yılına ilişkin tahminleri gelmeye başladı.

Pandeminin seyriyle ilgili belirsizlikler devam etmekle birlikte, aşıların etkili olmasıyla yılın ikinci yarısında güçlü bir toparlanma gelmesi bekleniyor. 2020 yılında yüzde dört civarında daralması beklenen küresel ekonominin 2021 yılında yüzde dört civarında büyüyeceği tahmin ediliyor.

Toparlanma beklenmekle birlikte bunun ağırlıklı olarak imalat sanayinden geleceği, hizmetler sektöründeki

toparlanmanın daha uzun zaman alacağı öngörülüyor. Dünya Bankası Ocak Ayı Raporu’na göre, 2020 yılında yüzde 9,5 daraldığı tahmin edilen dünya ticaret hacminin 2021 ve 2022 yıllarında yüzde 5’ler civarında büyüyerek yaşanan kaybı iki yılda telafi edeceği öngörülüyor.

Yaşanan sürece kısa değil orta vadeli bakmamız gerekiyor.”

Türkiye Ekonomisi açısından enflasyon ile mücadelenin öncelikli bir noktaya geldiğini kaydeden Kıran,“Merkez Bankasının kasım ayı ile beraber sıkı para politikasına yönelmesi, Türk Lirası’nda bir istikrar sağlamış görünüyor. Yüksek enflasyon, firmaları faaliyet dışı gelire yöneltirken, üretim

İmalat sanayindeki güçlü seyre rağmen, pandeminin etkisiyle hizmet sektörlerinin ciddi sıkıntı içinde olduğunu da izliyoruz.

Bu süreci atlatana kadar zorda olan sektörlere maliye politikası desteğinin makroekonomik dengeleri korumak açısından önemli olacaktır” diye konuştu.

Pandemi döneminde,

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde devletin, salgının ekonomiye verdiği zararları azaltmak için fevkalade önemli destekler içeren paketler açıkladığına dikkat çeken Kıran, şöyle kaydetti: “Türkiye’yi ileriki yıllara güçlü bir şekilde taşıyacak düzenlemeler içeren yeni reform paketlerinin de hazırlıkları tamamlanmak üzeredir. Bu düzenlemelerin kısa bir süre içinde açıklanmasını beklemekteyiz. Halen uygulanmakta olan aşı çalışmalarının da müspet sonuçlar vermesiyle yılın ikinci yarısından itibaren küresel ekonomide bir toparlanma beklemek yanlış olmayacaktır. Ülkemizin de bu dönemde hak ettiği büyüme rakamlarına ulaşacağına inancım tamdır.”

YABANCI BAYRAK KONUSU GÜNDEM OLUŞTURDU

Ocak ayının son günlerinde elim bir olay yaşandığını, Türk gemiadamlarının çalıştığı Liberya Bayraklı Mozart isimli gemiye, Nijerya açıklarında deniz haydutları tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildiğini hatırlatan Kıran, saldırıda ölen Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı kardeşimize Allah’tan rahmet, yaralananlara geçmiş olsun dileklerini iletti.

Kaçırılan “M/V Mozart” isimli geminin Liberya Bayraklı ve sahiplerinin de yabancı olmasına rağmen konunun yabancı bayraklı Türk gemi sahiplerini de gündeme getirdiğini anlatan Tamer Kıran, “yabancı bayrak” konusuna değindi. Bugün, yaklaşık iki milyar DWT’luk dünya filosunun %75’inin elverişli bayrak altında çalıştırıldığını belirten Kıran, “Bunun maliyet avantajı gibi genel nedeni olabileceği gibi, savaş zamanı düşmanı yanıltmak ya da kendi ülkesindeki kuralların bu bayraklar Tamer Kıran

(20)

Geçmişteki örnekleri çok eskilere kadar gitse de, yabancı bayrağın ilk tercihi, bir ABD şirketi tarafından Panama Bayrağı çekilmesi ile olmuştur. I. Dünya Savaşı’nda, ABD’nin yabancı bayraklı gemilerle müttefiklere yardım etmesi ve II. Dünya Savaşı sonrası elindeki Liberty tip gemileri Yunanistan başta olmak üzere müttefiklerine vermesi, onların da Liberya ve Panama bayrağını tercih etmeleri yabancı bayrak kullanımına hız vermiş ve 1950’den sonra “Elverişli Bayrak” (Flag Of Convenience) kavramı hayatımıza girmiştir.

Deniz taşımacılığı, kabotaj taşımacılığını dikkate almazsak uluslararası bir iş olup, tam rekabet piyasası koşullarının hakim olduğu bir iş koludur. Böyle bir ortamda dünyadaki rakiplerimizin

%75’i elverişli bayrak, diğer kısmı bizim TUGS benzeri ikinci sicil kapsamında gemi işletirken, Türk armatörünün bu imkandan yararlanmamasının yarışın dışında kalma sonucunu doğuracağı izahtan varestedir. Bugün Türk denizciliğinin taşıma kapasitesi dünyanın en büyük filosunu kontrol eden ülkeler sıralamasında (1000 GT ve üzeri) 1.496 gemi ve 28,7 milyon DWT ile 15’inci sırada yer almaktadır. Şu an Türk sahipli filonun % 79’unun yabancı bayrak altında çalıştırılmasına karşın filo büyüklükleri sıralamasında ilk beş sırada yer alan ülkelerden Yunanistan’ın 401 milyon DWT’luk filosunun % 84’ü, Çin’in 300 milyon DWT’luk filosunun % 68’i, Japonya’nın 257 milyon DWT’luk filosunun % 86’sı, Almanya’nın 87 milyon DWT’luk filosunun % 91’i, Güney Kore’nin 86 milyon DWT’luk filosunun

% 84’ü yabancı bayrak taşımaktadır”

şeklinde konuştu.

BU BİR VAR OLMA MESELESİDİR Buna rağmen Türk armatörünün filo durumu ve sosyolojik yapısı nedeni ile önceleri elverişli bayrağı tercih etmediğini ve Milli Gemi Sicili, daha sonra ise Türk Uluslararası Gemi Sicili’nde (TUGS) kaldığını belirten Kıran, şunları söyledi: “Türk

sahip oldukları büyük gemilerle Karadeniz ve Akdeniz taşımacılığı dışında küresel oyuncu olmaları ile başlamıştır. Oyunun kuralı belli olup giderek zorlaşmaktadır, bu nedenle bu kurallara uygun olarak çalışmak bir fırsatçılık olmaktan ziyade bir var olma meselesidir. Günümüzde artık önemli olan bayrağına bakılmaksızın ülke olarak ne büyüklükte bir filoya sahip olduğumuz ve kontrol ettiğimizdir.

Tüm dünyada da bu böyle olmuştur.

Bu gerçekten hareketle politikalar üretilmeli, strateji belirlenmelidir. Dünya deniz yolu taşımacılığından daha fazla pay alabilmek ana hedef ve bir devlet politikası olmalıdır. Ne kadar büyük filoya sahip olunursa ve kontrol edilebilirse, bu pastadan alınacak pay büyür. Bunun neticesinde bu sektörün diğer birimleri olan gemi inşa, tamir bakım, tedarik, acente hizmetleri vb. iş kolları aynı seviyede büyür, ülke ekonomisi için önemli döviz girdisi sağlar ve katma değer yaratır.

Denizcilik sektörü, büyüklük olarak ülkemiz ekonomisine yaklaşık yüzde 2,5 civarında katkı sağlayan bir sektör haline gelmiştir”. Bugün dünya ticaretinin yaklaşık % 83’ünün deniz yolu taşımacılığı ile yapıldığını belirten Kıran, “Koronavirüs salgını sürecinde bütün dünya, denizcilik sektörünün ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu çok net bir şekilde gördü. Bu özelliği ile denizcilik dünyada stratejik bir sektör olarak kabul edilmektedir. Bu çetin yarışta yok olmanın ulusal ekonomi için yaratacağı tahribat çok yüksek olacak, o vakit ülke olarak ödeyeceğimiz bedel bugün dile getirilen eleştirilerle mukayese kabul etmeyecek ölçüde büyük olacaktır” dedi.

KIRAN YABANCI BAYRAKTA VERGİ KONUSUNA AÇIKLIK GETİRDİ Yabancı bayrakta vergi konusuna da değinen Kıran, hiçbir geminin bir ülkenin siciline kayıt olmadan ve o ülkenin bayrağını çekmeden çalıştırılamayacağını kaydetti. Her geminin bir milliyeti ve

siciline kayıt olan bir yabancı gemilerin işleticilerinin bu ülkelerin meri mevzuatı tahtında vergi ödediklerini belirten Tamer Kıran, “Bu sistemde vergi kazançtan ya da kardan değil, sahip olunan varlık yani gemi tonajı üzerinden götürü olarak ödenir. Fakat her tercih bir kazanç olduğu kadar aynı zamanda kayıptır. Bu suretle yabancı bayrağı seçen armatör, kabotaj taşımalarına giremez, devletin sağladığı teşviklerden, bayrak ayrımcılığı ya da himayesinden istifade edemez.

Diğer taraftan yabancı bayrak ülkesine ödenen vergi götürü vergi olduğundan, zarar etse bile bu vergiyi öder. 2009 yılından günümüze yaklaşık 12 senedir, deniz taşımacılığı hizmeti sunanların gelirlerinde dünyada yaşanan iktisadi krizler nedeni ile dolaylı, gemi tonajı ve arzı arasındaki dengesizlik nedeniyle direkt olarak önemli bir artış olmazken, hatta zaman zaman maliyet altına çalışırlarken, yeni çevreci kurallar ile maliyetleri sürekli artmakta ve çoğu firma büyük finansal dar boğaz içine girmekte, bunlardan birçoğu iflas ederek piyasadan çekilmektedir. Bunların içinde 100 yıllık geçmişi olan İngiliz şirketleri ve ünlü Güney Kore şirketi Hanjin de dahildir” diye konuştu.

YABANCI BAYRAKLI GEMİLERDEKİ GEMİADAMLARININ SOSYAL GÜVENLİK KONUSU

Yabancı bayraklı gemilerde çalışan gemi adamlarının sosyal güvenlik imkanları konusuna da değinen Kıran, şöyle devam etti: “Hiçbir sosyal güvenlik imkanına sahip olmadan çalışan gemi personeli var mıdır? Olabilir, ancak bu gemilerin dünya genelinde çalıştırılma imkanı son derece sınırlı olacaktır.

Çünkü Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu, kısa adıyla ITF, İskandinav ülkeleri, ABD ve Avusturalya başta olmak üzere limanlarda gemileri teknik hususların yanında, gemiadamlarının ücretleri, yaşam şartları, sosyal güvenlikleri vb. konularda da denetlemekte ve Denizcilik Çalışma Sözleşmesi (MLC-Maritime Labour

(21)

19

meclis

DENİZ TİCARETİ / MART 2021

Convention) kurallarına göre geminin alıkonulmasına kadar yol açabilecek tedbirler uygulamaktadır. Bu bağlamda çok etkin bir kurum olan ITF, gemi işletmeleri ile toplu iş sözleşmesi yapmak ve bunu etkin bir şekilde kontrol etmek suretiyle gemiadamlarının sahip oldukları şartları denetlemektedir. Gemiler

günümüzde artık, resmi otoriteler, özel rating kuruluşları ve sivil meslek örgütleri, kiracılar tarafından tepeden tırnağa etik değerler dahil her bakımdan denetlenmekte ve sınıflandırılmaktadır.

Bu denetleme, gemi personelinin yediği yemekten, kamarasının konforuna, iktisadi refahına, yıllık izin süresine kadar her alanı kapsamaktadır.”

Deniz ticaretinin, uluslararası bir iş kolu olması nedeniyle ulusal mevzuatın yanı sıra ülkemizin de taraf olduğu birçok uluslararası mevzuat ile de düzenlendiğini vurgulayan Tamer Kıran, bununla birlikte 2006 yılında Türkiye’nin daha önceden taraf olduğu ILO’nun 36 sözleşmesini ve bir protokolünü revize eden yeni bir çatı sözleşme niteliğinde hazırlanan Denizcilik Çalışma Sözleşmesi-MLC 2006’nın, 20 Ağustos 2012’de yürürlüğe girdiğini hatırlattı.

Denizcilik Çalışma Sözleşmesi’nin, ülkemizdeki resmi onay sürecinin henüz tamamlanmadığını belirten Kıran, “25 Mart 2017 tarihli Resmi

Gazete’de Onay Kanunu yayımlanmış ve iç hukukumuzda Deniz İş Kanunu’nun ilgili hükümlerinin bu çatı sözleşmeyle uyumlu hale getirilmesi çalışmaları devam etmektedir. Hal böyleyken, mevcut bu durumu daha iyileştirmek için odamızca yaklaşık bir yıldır “Tonaj Harcı Kütüğü” oluşturulması çalışması yapılmış ve ilgili makamlara iletilmiş olup, konu yakinen takip edilmektedir”

dedi.

ODA FAALİYETLERİ

Oda faaliyetleri hakkında bilgiler veren Kıran, Ticaret Bakan Yardımcısı Rıza Tuna Turagay başkanlığında, 11 Ocak’ta, "Liman Ücretleri Genelgesi"

konusunda bir toplantı yaptıklarını belirterek, toplantıda Gümrük İdaresi’nin limanlarında alınan ardiye ücretleri ile ilgili ihracatta serbest zaman uygulaması olmasına rağmen ithalatta olmadığı, Avrupa limanlarında ihracatta olduğu gibi ithalatta da serbest zaman uygulamasının bulunduğu, ülkemizde ithalatta serbest zaman uygulamasına geçilmesi durumunda liman işletmelerinin bu durumdan nasıl etkileneceği ve bu sürenin kaç gün olması hususlarında sektör temsilcilerinin görüşlerini paylaştığını söyledi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Denizcilik Genel Müdür Yardımcısı Burak Aykan

başkanlığında İMEAK DTO, Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği, Mersin Deniz Ticaret Odası ve konteyner gemi acenteleri firma temsilcilerinin katılımı ile 13 Ocak’ta, “Konteyner Sorunları” başlıklı bir çevrimiçi toplantı gerçekleştirdiklerini ifade eden Kıran,

“İhracatçı firmaların boş konteyner bulmakta yaşadıkları sorunların ele alındığı toplantıda, boş konteyner bulunamaması sorununun Covid 19 salgını dolayısıyla dünya ticaretinde yaşanan azalış ile ortaya çıkan global bir sorun olduğu, boş konteyner sorununun Nisan-Mayıs başı itibarıyla dünya genelinde çözümlenmesinin beklendiği dile getirildi” diye konuştu.

Ocak ayında KOBİ ile ticari nitelikli firmaların içinde bulunduğu finansman sorunlarının giderilmesine katkı sağlamak amacıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde Halkbank ile “Paraf Ticari Kredi Kartı ile Güvenceli Tedarik Zinciri Finansmanı Anlaşması” yapıldığını belirten Kıran,“Bu kapsamda Odamız ile banka arasında imzalanan protokol ile üyelerimiz, nakit akışlarını kolaylaştıracak önemli avantajlardan yararlanma imkanına sahip oldu. Üyelerimize, Paraf Kredi Kartı ile aldıkları ürün için 1,5 yıla yayılan esnek vade imkânı sunulurken, satıcı işletmeler de Halkbank garantisi ile tahsilat sorunu yaşamayacak. Yine TOBB öncülüğünde Ziraat Bankası ile de “Bankkart Başak Tedarik Zinciri Finansmanı Projesi” hayata geçirildi.

Odamızda, Ziraat Bankası ile 2 Şubat tarihi itibarıyla protokol yaparak, projeye dahil olmuştur. Proje ile tedarikçi ve alıcıların banka üzerinde oluşturulan kapalı devre bir sisteme tanımlanarak, alım-satım işlemlerinin Ziraat Bankası garantörlüğünde gerçekleştirilmesi, böylece tahsilat konusunda her iki tarafın da riskinin sıfıra indirilmesi amaçlanmaktadır” dedi.

Geçtiğimiz ay balıkçıları da yakından ilgilendiren önemli kararlar gündeme geldiğini kaydeden Kıran, “Ülkemiz karasularında bulunan hamsi balığının büyük bir bölümünün avlanabilir

(22)

Bakanlığı’nca getirilen avlanma yasağı üçüncü kez uzatıldı. Bu kararla, hamsinin İstanbul Boğazı ve Karadeniz'de avlanması 7 Şubat 2021 tarihine kadar yasaklandı.

Avcılığa kapalı olan İstanbul’un doğusu ve Kocaeli sınırları içerisinde kalan alanın ise 2 Şubat Salı günü itibarıyla tekrar avcılığa açıldığı bildirildi. Şüphesiz, balıkçılığı meslek edinen ve nesilden nesle sürdüren balıkçılarımız rızıklarını kazanırken, ülkemizin deniz stoklarının korunması noktasında hassasiyet ve bilince sahip olarak sorumlu bir şekilde hareket ediyorlar.

Ancak alınan karar sonucu balıkçılarımızın avlanamadıkları bu dönemde herhangi bir kazanç elde edemeyecekleri ve giderlerini karşılamakta zorlanacakları kesindir.

Odamız üyesi balıkçıların bu süreçte ortaya çıkacak mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla, bakanlığın almış olduğu avlanma yasağı kararının mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi ve üyelerimizin kullanmış oldukları Ziraat Bankası kredi borçlarının ertelenmesi konusunda başvurumuzu yaptık” diye konuştu.

Hatlı-tarifeli denizyolu toplu yolcu taşımacılığı ile iştigal eden DTO üyelerinin, pandemi nedeniyle yarı kapasitede bile yeterli oranda yolcu taşıyamadıklarını söyleyen Başkan Tamer Kıran, ücretsiz seyahat kapsamında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nca gemi başına verilen aylık gelir desteğinin 2.000 TL'ye çıkartılması taleplerini, Bakanlık Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne iletildiğini ifade etti.

İMEAK Deniz Ticaret Odası Merkez Elektronik Belge Yönetim Sisteminin (EBYS) geliştirilmesi kapsamında şubelerin entegrasyonu çalışmalarının tamamlandığını belirten Kıran,“Merkezimiz tarafından kullanılmakta olan EBYS sistemine Şubelerimizin de dahil edilmesi ile evrak

yönetimi tamamen elektronik olarak yürütülmeye başlanmıştır. Bu sayede hem evrak arşivleme işlemleri dijital ortama aktarılmıştır, hem de bu sistem ile çıktı alınması işlemi asgari seviyede olacağından önemli ölçüde kağıt tasarrufunda bulunulacaktır” dedi.

NEPTÜN DEKLARASYONU’NA DTO’DAN DESTEK

Oda faaliyetleri hakkında bilgiler veren Kıran, gemiadamlarının sorunların önüne geçilmesi için Global Maritime Forum girişimiyle başlatılan ve ICS, BIMCO, INTERTANKO, INTERCARGO, İngiltere Deniz Ticaret Odası gibi 450'nin üzerinde uluslararası denizcilik şirketi ve kuruluşun imzacısı olduğu

“Gemi İnsanlarının Refahı ve Değişimi Hakkındaki Neptün Deklarasyonu”nu İMEAK DTO’nun da imzalayarak, imzacı kuruluşlar arasında yerini aldığını söyledi.

Kıran, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Şubat ayında, Regaip, Miraç ve Berat Kandilleri ile Kadir Gecesi’ni içinde bulunduran mübarek üç aylara giriyoruz.

18 Şubat Perşembe günü ilk kandil olan Regaip Kandili’ni idrak edeceğiz.

Mübarek üç ayların ve Regaip Kandili’nin ülkemize, İslam Alemi’ne birlik,

beraberlik ve huzur getirmesini diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”

“DENİZ SINIRLARIMIZI BELİRLEMEK İSTİYORUZ”

DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran’ın yaptığı konuşma sonrasında Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler Denizcilik Havacılık Hudut İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, “Ege ve Doğu Akdeniz’deki Son Gelişmeler - Ülkemizin Politikaları - Deniz Haydutluğu” başlıklı bir sunum yaptı. Dışişleri Bakanlığı olarak uğraştıkları konulardan birisinin çevre denizlerimizdeki uluslararası hukuktan doğan haklarımızı korumak olduğunu söyleyen Erciyes, “Deniz sınırlarımızı belirlemek istiyoruz. Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke…

Bu denizlerde komşularımız var ve komşularımızla da deniz alanlarını paylaşıyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS) ile ülkelerin haklarını 1982’de belirledi.

Türkiye, buna taraf değil; ancak bu sözleşmeyi uygulamadığımız anlamına gelmiyor. Bu sözleşmede bizim rahatsız olduğumuz iki madde var. Bir tanesi karasuların genişliği ile ilgili olan 3’üncü maddesi, diğeri de adalarla ilgili olan 121’nci maddesi. Bu iki maddeye Türkiye en başından beri itiraz etti, ancak çekince koyma hakkı olmadığı için bu anlaşmayı imzalamadı. Dünyada bu anlaşmayı imzalamayan tek ülke Çağatay Erciyes

(23)

21

meclis

DENİZ TİCARETİ / MART 2021

Türkiye mi? Hayır değil. ABD’de kendi gerekçeleriyle anlaşmayı imzalamadı, ancak onlar da kuralların çoğunu uyguluyor” dedi.

Deniz yetki alanlarını konusunda UNCLOS’ta iç sular, karasuları, bitişik bölge, münhasır ekonomik bölge ve açık deniz ve uluslararası sular olmak üzere toplamda altı alan bulunduğunu kaydeden Erciyes, “İç sular zaten limanlarımızdır, bunun yanında ülkeler 12 deniz miline kadar karasuları genişliğini belirleyebiliyorlar. Burada hem iç sularda, hem karasularda ülkelerin tam egemenliği var. Yani karasularınıza giren başka bir ülkenin gemisini durdurabiliyorsunuz. Fakat buna bir kısıtlama var, o da zararsız geçiş. Bitişik bölge iki deniz miline kadar, Türkiye’nin uyguladığı bir bitişik bölge yok. Karasularına ilave olarak, kıyı devletleri özellikle sağlık ve muhaceret konularında 24 mile kadar tatbik edebiliyorlar. Münhasır ekonomik bölge 200 mile kadar uzanıyor. Bu bölge balıkçılıkla alakalı...

Karadeniz’de belirlediğimiz münhasır ekonomik bölgemiz var, ama Ege ve Akdeniz’de yok. Münhasır ekonomik bölge ilan ettiğimizde balıkçılarımız sadece kendi bölgemizde avlanıyor. Bu bölge de ilana tabii. Kıta Sahanlığı ise deniz tabanı ve altındaki madenlerle kaynaklarla alakalı. Kıta Sahanlığı ilana tabii değil. Türkiye'nin Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de Kıta Sahanlığı var. Bunların sınırları da bir kısmı belirlenmiş, bir kısmı da belirlenmemiş durumda. Açık deniz-uluslararası sular da karasularının ötesi oluyor. Burada tam seyri sefer serbestisi var. Özellikle ticaret gemileri bu alanlarda serbestçe seyri sefer yapabiliyorlar” bilgilerini paylaştı.

YUNANİSTAN İLE BÜTÜN KONULARI GÖRÜŞÜYORUZ

Karadeniz’de deniz yetki alanlarımız konusunda bir sıkıntımız olmadığını ve hiçbir deniz yetki alanı itilafımızın bulunmadığını söyleyen Erciyes,

“Karadeniz’de hiçbir deniz yetki alanı ihtilafımız yok. Tüm sınırlar belli. Ege ise 1970’li yıllardan beri problemli bir

deniz… Karadeniz’den farklı olarak birçok adaya sahip bir deniz. En büyük sıkıntı da bu adaların çoğunun, Türkiye anakarasına yakın olması. Ege’de hem Yunanistan, hem Türkiye 6 mil karasuyu genişliği uyguluyor. Bu denizde birbiriyle bağlantılı birçok problemimiz var. Bu problemlerden bazıları; karasularının genişliği, hava sahası genişliği, ada- adacık-kayalıklar, deniz sınırı, KS (MEB) sınırlandırması, silahsızlandırılmış statünün ihlali, hizmet sahaları olarak sıralanabilir. Karasuları genişliği konusunda Yunanistan bu hakkını 12 mile çıkartacağını söylüyor. Biz de çıkartamazsın diyoruz. Eğer çıkartırsa, Ege’de Türkiye’nin hareket edebileceği bir alan kalmaz. Şu anda Ege’nin yüzde 50’si açık deniz durumunda. Yunan karasuları 12 mile yükseltildiğinde bu rakam yüzde 19’a düşüyor. Yani Türkiye ticaret gemileri Yunanistan karasularından geçmek zorunda olacak.

Türkiye’nin bütün temel haklarını (askeri, ekonomik, ticari) olumsuz etkileyecek. Bunu çıkartamazsınız diyoruz” ifadesinde bulundu.

Yunanistan ile Türkiye arasında diyalog mekanizmaları olduğunu aktaran Erciyes, “2002 - 2016 yılları arasında istikşafi görüşmeler adı altında 60 turluk bir görüşme trafiği oldu. Geçen hafta beş yıl aradan sonra İstanbul’da görüşmeler tekrar başladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatını alarak ben de bu görüşmelere girdim. Bu görüşmelerde tek bir konu ele alınmıyor, bütün Ege meseleleri ele alınıyor. İki ülke arasında başka diyalog kanalları da var. Savunma bakanlıkları arasında güven artırıcı önlemler süreci var. Siyasi istişareler süreci var. Bu süreçlerin hepsini Yunanistan durdurmuş durumdaydı. Biz bu süreçlerin tekrar canlandırılması gerektiğini söylüyoruz.

Dolayısıyla bu istikşafi görüşmeler başladıktan sonra önümüzdeki dönem diğer diyalog kanallarının da canlandırılması söz konusu” dedi.

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere bildirdiği kıta sahanlığı sınırları olduğunu hatırlatan Erciyes, “Buraya

hiçbir yabancı araştırma veya sondaj gemisinin girmesine izin vermiyoruz.

Burada sınırların iki bölümü anlaşmaya bağlandı. Sınırlara Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi Yönetimi, itiraz ediyor. Türkiye bu sınırları hem sahada, hem masada ısrarla savunuyor” diye konuştu.

“KORSAN FAALİYETLERİ, GİNE KÖRFEZİ’NE YÖNLENDİ”

Son günlerde gündemde olan deniz haydutluğu konusunda da önemli bilgiler aktaran Erciyes, deniz haydutluğunun Hint Okyanusu’nda bulunan Somali açıklarındaki Aden Körfezi’nde, Güneydoğu Asya’da ve üçüncü olarak Gine Körfezi’nde arttığını vurguladı.

Somali açıklarında etkin uluslararası işbirlikleri neticesinde, buradaki korsan faaliyetlerinin bittiğini söyleyen Erciyes, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin burasıyla ilgili 2008 ile 2020 arasında kabul ettiği 17 karar var.

Güvenlik Konseyi’nin kararları Somali karasularında da deniz haydutluğu ile mücadeleye imkan tanıyor. Türkiye de 2009 yılından beri meclisimizin verdiği tezkerelerle Deniz Kuvvetlerimizi bölgede konuşlandırıyor. Bu tezkere meclis kararı ile bir yıl daha uzatıldı. Türkiye, ABD öncülüğündeki CMF (Birleşik Deniz Kuvvetleri)’e katıldı. Bunun altındaki CTF 151’e fırkateyn katkısında bulunarak sahada hem kendi gemilerimize, hem de diğer ülkelerin gemilerine eskort hizmeti verdik. 2010 yılından beri o bölgede herhangi bir Türk bayraklı ya da Türk sahipli gemiye saldırıda bulunulmadı.

Somali’ye ülkemiz çok büyük miktarda insani yardımda bulunuyor. Türk Kızılay’ının gemilerle yaptığı yardımlara da deniz kuvvetleri unsurlarımız eşlik ederek herhangi bir saldırı olmasının önüne geçti” dedi.

Somali’de etkinliklerini kaybeden haydutların faaliyetlerini Gine Körfezi’ne yönlendirdiklerini belirten Erciyes,

“Geçen yıl Gine Körfezi’nde 98 olay gerçekleşti. Türk bayraklı veya Türk personelin olduğu gemilere saldırılar oldu. En son 23 Ocak 2021’de Liberya Bayraklı Türk sahipli M/V

(24)

15 personel kaçırıldı, üç personel serbest bırakıldı. 12 personel için fidye pazarlıkları şirket tarafından yürütülüyor. Olayın duyulmasının itibaren Cumhurbaşkanımız ve bakanlığımız tarafından gerekli girişimlerde

bulunuldu. Devlet olarak elimizden gelen her türlü gayreti gösteriyoruz. Kurumlar arası bir kriz masası da oluşturuldu.

Önümüzdeki dönemde Gine Körfezi’nde deniz haydutluğu faaliyetlerinin artacağı tahmin ediliyor. Buna karşı ne yapılabilir?

Birleşmiş Milletler, Somali’deki gibi henüz etkin kararlar almadı. Bugüne kadar aldığı iki karar var. Fakat bu kararlarda da bölge ülkelerine işbirliği yapma konusunda öneriler var, ancak bölge ülkelerinin deniz haydutluğunu önleyecek kapasitesi yok. Bölge

ülkelerinde bizim büyükelçiliklerimiz var.

Bu ülkelerin imkan ve yeteneklerinin geliştirilmesi için destek vermeye hazırız.

Deniz haydutluğunun önlenmesi için uluslararası işbirliğine ihtiyaç var”

diye konuştu. Deniz haydutluğunun arkasında farklı menfaatlerin olabileceğine dikkat çelen Erciyes, sunumunu şu sözlerle sonlandırdı: “İşin içinde sadece bu haydutlar yok, batılı şirketler ve sigorta şirketleri de var.

Neticede bunun faturası Afrika halklarına çıkıyor, navlunlar yükseliyor. Bu da gündemimizde olan bir konu... Sizlerle yakın işbirliği yapmamız lazım. Hem Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın, hem de Dışişleri Bakanlığı’nın sizlerin de sesine ve fikirlerine kulak vermesi adına birlikte neler yapılabilir ona bakmak lazım. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak elimizden gelen katkıyı vermeye hazırız.”

Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler Denizcilik Havacılık Hudut İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes’in yaptığı sunumun ardından soru-cevap bölümüne geçildi.

“AB İLİŞKİLİ DENİZ DEVRİYE GÜCÜ OLUŞTURMALIYIZ”

Meclis Üyesi Metin Düzgit söz alarak, Batı Afrika’daki korsanlık olaylarının

günlerde Uluslararası Armatörler Birliği’nin toplantısında da bu konu gündeme geldi. Danimarkalılar;

Hollanda, İtalya, Fransa, Belçika gibi ülkelerin de içinde bulunduğu bir inisiyatif başlattı. Danimarka, Hollanda Büyükelçisi’ni bu işin takibi ile ilgili atadı.

Dünyada bu tip coğrafi korsanlık olayları daha da artabilir. Mesela saldırının olduğu yer Nijerya karasularından ziyade Sao Tome ve Principe’nin münhasır ekonomik bölgesi içinde bulunmakta.

Sao Tome ve Principe, yaklaşık bin kilometre toprak alanı olan, iki küçük adadan oluşmaktayken; münhasır deniz bölgesi 160 bin km. Yani 160 misli büyüklüktedir. Bu adanın sadece iki adet sahil güvenlik botu var. Dolayısıyla kendi denizlerini devriye gezmekte altyapı eksikliği var. Maddi durumu çok iyi olan bir ülke değil. Öte yandan Batı Afrika’da çok stratejik bir konumu olan bir ülke.

Akdeniz’deki Malta’ya benzetiyorum.

Bizim Türkiye olarak bu bölgede gerek savunma sanayisi, gerekse devriye botlarını ihraç edebilmemiz, Batı Afrika ülkelerinin deniz kuvvetlerine bu konuda eğitim, altyapı desteği de sağlayarak o tarafta ticari kaldıracımızı arttırmamız gerekiyor. Burada çok büyük bir potansiyel var. Bu bağlamda da Danimarkalılarla da temasa geçerek AB ilişkili deniz devriye gücü oluşturmalıyız.

Ticari tarafta da bizler; orada Türk Deniz Kuvvetleri’nin birimlerinin olduğunu bildiğimiz zaman o bölgeye daha rahat gemi bağlar, gemi gönderir, ticaretimizi arttırırız. Buradan da daha sağlıklı ve verimli bir şekilde gemiadamlarımızı koruyabildiğimiz, korkmadan gemilerimizi gönderebildiğimiz bir gelecek sağlayabiliriz.”

“SESİMİZİ DAHA ÇOK YÜKSELTMELİYİZ”

Düzgit’in söylediklerine katıldığını belirterek bu bölgelerdeki ülkelerin kendi denizlerini koruma, kollama, gözetleme, kabiliyet ve yeteneklerini geliştirebileceklerini söyleyen Erciyes,

“Savunma sanayimize bir imkan da doğabilir. Tabii bu sadece sahil

yetiştirilmesi lazım. Bu uzun vadeli bir yaklaşım, ama kısa vadede ne yapılabilir?

Deniz alanı, çok büyük bir deniz alanı.

Yani bu sadece Türkiye’nin yapabileceği bir durum değil. Ancak Somali’deki gibi eğer geniş bir alan kontrol altına alınacaksa, gemilere eskort verilecekse, Somali’deki gibi uluslararası bir iş birliği yapılması lazım. Onu da Türkiye yapmaya hazır. Bizim daha çok sesimizi yükseltmemiz lazım. Hem Uluslararası Denizcilik Örgütü’nde ve hatta Birleşik Milletler Güvenlik Konseyi’nde de bu olayda ilk defa söylediğiniz husus çok doğru. Yani bu konuda kolektif bir çalışma olması lazım, kısa vadede bunu ortadan kaldırmak için… Somali’deki yaşananlar bunun güzel bir örneği.

Bir de korsanlığın sebeplerini ortadan kaldırmak lazım. Bu da işin ayrı bir boyutu... Buna en çok ilgi gösteren Türkiye. Somali’ye en çok insani yardımı yapan da Türkiye… Dolayısıyla bu korsanlık faaliyetlerinden sadece korsanlar nemalanmıyorlar biliyorsunuz.

Yani bunun kökünün kurutulması için meselenin özüne de inilmesi lazım.

Bu da ancak daha fazla uluslararası işbirliği ile olabilir. Türkiye bu konularda önümüzdeki dönemlerde öncü rol oynayacaktır. Hem bölge ülkelerin imkan ve kabiliyetlerinin geliştirilmesinde ikili ilişkilerimiz çerçevesinde, hem de uluslararası camiayı harekete geçirmek konusunda. Bizim istediğimiz önde şeyler olursa Danimarkalılarla da konuşuruz. Memnuniyetle işbirliği yapabiliriz” dedi.

“BALIKÇILIK ÇIKARLARI AÇISINDAN BAKMAK LAZIM”

Meclis Üyesi Ümit Sandıkçı’nın Türkiye’nin neden Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan

etmediğini sorması üzerine cevap veren Erciyes, bu kararı tüm kurumların birlikte verdiğini belirterek kararla ilgili çalışmaların da devam ettiğini ifade etti. Konuşmasının devamında ise şunları söyledi: “Eğer Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmesi konusunda tüm

(25)

23

meclis

DENİZ TİCARETİ / MART 2021

kurumlar bir karar verirse, Türkiye bunu ilan edebilir. Türkiye’nin deniz sınırları, kıta sahanlığı sınırları aynı o sınırlar içerisinde Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilebilir. O zaman Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilince ne olacak?

O sınırların içine biz şu anda sadece başka ülkelerin araştırma gemilerini veya sondaj gemilerini sokmuyoruz.

Kendi kıta sahanlığımızı korumak için. Münhasır Ekonomik Bölge ilan edersek, o alana üçüncü ülkelerin balıkçı gemilerini de sokmayacağız.

Özellikle balıkçılık sektörümüzün bunu isteyip istemediğine bakmamız lazım.

Eğer Türkiye’nin balıkçılık menfaatleri Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilmesini gerektiriyorsa, hemen ilan etmemiz lazım. Buna balıkçılık çıkarları açısından bakmak lazım. Belki balıkçılarımızın bir kısmı hareket serbestimiz kısıtlanabilir diye düşünüyorlar. Her zaman olabilecek bir şey ama buna esas sektörün karar vermesi lazım.”

“BU SIKINTILARI GÜNDEMİMİZE GETİRMEYE DEVAM EDİN”

Meclis Üyesi Cihat Yavuz Güler, Büyükelçi Erciyes’e şu soruyu yöneltti:

“Sayın Büyükelçim malumunuz dünya genelinde rekabeti sağlayabilmek için yabancı bayraklı gemilere sahip Türk

armatörlerimiz mevcut. 1974’ten sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Güney Kıbrıs ile ilgili olan ilişkisinden dolayı Birleşmiş Milletlerin aldığı bir karar var. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımama… Bununla birlikte bütün bu ülkeler bir sirküler yayınlamıştır.

Yani kendi bayrağını taşıyan gemiler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti limanlarını ziyaret etmemelidir diye.

Tabii baktığımızda İngiltere olsun, Rusya olsun rahatlıkla gemi yükleyip Gazi Magosa’ya gönderebiliyorlar. Şimdi Türk armatörlerimizin sahip olduğu gemilerin taşıdığı bayraklar, Birleşmiş Milletlerin aldığı bu karardan dolayı gemi gittiği zaman ya bayraktan çıkartma ya da farklı bir ceza uyguluyorlar. Bundan dolayı bakanlığımız Birleşmiş Milletlerden bir karar alabilir mi?”

Birleşmiş Millerin aldığı böyle bir karar olmadığını ve bunun tamamen Rum propagandası olduğunu kaydeden Erciyes, “KKTC limanlarına gidebilir.

Rumlar KKTC ile iş yapılmasını engellemek için özellikle Panama nezdinde kulislerini yoğunlaştırdılar. Biz de bunun farkındayız. Hem burada, hem de Panama’da gerekli girişimlerde bulunduk. Çünkü bildiğim kadarıyla Panama bayraklı gemilere hem uyarı yayınladılar, hem de ceza kesiyorlar.

Buna karşı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız ile de konuşuyoruz. Fakat tam olarak istediğimiz bir neticeyi alabilmiş değiliz. Bu konudaki sıkıntıları bizim gündemimize getirmeye devam edin” dedi.

“TAMAMEN DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ”

Meclis Üyesi Murat Er, Büyükelçi Ercüment’in yaptığı sunum ile ilgili olarak Ege ve Doğu Akdeniz konularında bilgilendirme rica ederken şunları ifade etti: “Bütün çalışmalarınıza canı gönülden başarılar diliyoruz. Tamamen devletimizin yanındayız. Sizin bir milden bile taviz vermediğinize inanıyoruz.

Ve inanılmayacak bir şekilde de son yıllarda gündeme gelen Ege’deki Akdeniz’deki münhasır bölgeler, kıta sahanlığı konusunda milletimizde acayip bir bilinç oluştu. Çok dikkatle takip ediliyor. Ben denizci olmam sebebiyle bundan mutluluk duyuyorum, fakat şöyle de bir şey var. Sunumuzun ilk bölümünde Ege’de ne olduğu, belirsiz küçük adacıklar, kaya parçaları vs. gibi konulardan bahsetmiştiniz. Olur olmadık şekilde devletimizin bürokratlarımızın adeta itibarını sarsacak nitelikte bazı insanlar, bunu bir takım tartışmaların malzemesi yapıp ileri geri konuşuyorlar.

Değerli bir bürokratımız olarak bizi bu konuda aydınlatabilir misiniz? O adacıkların durumu nedir?” Ege ve Akdeniz konularının milli meselemiz olduğunu söyleyen Erciyes, bu konuda milletin de tek vücut olması gerektiğini vurgulayarak, “Ege ve Akdeniz meselesi iç politika malzemesi yapılmaması lazım.

İç politika malzemesi olduğu zaman biz kendimiz zayıflıyoruz. Bunu karşı taraf kullanıyor. Türkiye’nin yetişmiş insanları var. Hiç kimsenin korkusu olmasın.

Türkiye’nin attığı adımlar en üst düzeyde devletin süzgecinden geçiyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza sunuluyor. Basında yazılıp çizilenlere veya söylenenlere o kadar aldırış etmeyin.

Türkiye her zaman haklarının

savunucusu oldu. Biz kendi bildiğimiz yolda çıkarlarımızı korumak için sonuna kadar gideceğiz. Son dönemde,

Salih Zeki Çakır

(26)

Türkiye’ye karşı duyulan rahatsızlıkta birçok alanda Türkiye’nin artık eski Türkiye olmamasından kaynaklı.

Türkiye’nin hem masada, hem sahada kendi gücünü göstermesine dünya yavaş yavaş alışacak. Geri adım söz konusu değil. Bütün bu konularda çoğu rakiplerimizde olduğu gibi milli birlik ve beraberlik şart. Bunların iç politika malzemesi yapılmaması gerekir. Ben diğer söylenenlere hiç aldırmıyorum.

Mühim olan birlik ve beraberlik” diye konuştu.

“ÜLKEMİZİN HAKLI POZİSYONUNA YÜZDE YÜZ GÜVENİYOR VE

DESTEKLİYORUZ”

İMEAK Deniz Ticaret Odası olarak Büyükelçi Erciyes’e genel bir

değerlendirme sunan Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran, ilk olarak Batı Afrika konusuna değindi. Kıran, “Batı Afrika görünen o ki önümüzdeki dönemin Somali’si olacak. Aden Körfezi’ndeki yaşadığımız sıkıntıları biz önümüzdeki dönemde armatörler ve deniz çalışanları olarak batı Afrika’da yaşayacağız.

Bu bağlamda deniz haydutluğunun önlenmesi konusunda uluslararası iş birliği yapılması ve ilk başta silahlı kuvvetlerin tedbir alması konusunda ülke olarak her platformda Türkiye olarak

inisiyatif almanızı beklediğimizi belirtmek istiyorum. Bu alanda öncü olalım” dedi.

Doğu Akdeniz ve Ege konusunda da devletin yanında destekçileri olduklarını ifade eden Tamer Kıran, “Ülke olarak, vatandaş olarak yanındayız. Belki fiilen çalışmalarınıza katılamıyoruz, ancak kalbimiz desteğimiz sizinle. Ülkemizin haklı pozisyonuna yüzde yüz güveniyor ve destekliyoruz. İnşallah orada da zaman içinde iyi sonuçlar alacağımızı umut ediyoruz” şeklinde konuştu.

Panama konusuna da değinen Tamer Kıran şunları ifade etti: “Oda olarak Panama İstanbul Başkonsolosluğu ile yakın temas halindeyiz. Sayın

başkonsolos konuya vakıf ve gelir gelmez konunun içine girdi. Elinden geleni yaptığına ben inanıyorum. Buradaki sıkıntı, ellerinde çok büyük bir Yunan filosu, Yunan kayıtları var. Bizim yaklaşık 300 civarında Panama Bayraklı Türk sahipli gemimiz var. Fakat ona karşılık Yunan filosu Panama Bayrağı’na kayıtlı çok daha büyük bir filo. Bunu tabi küstürmeden, kızdırmadan yapmak istiyorlar.

Çok başarılı olmuyor tabii, çünkü Yunanlılar ciddi bastırıyorlar. Resmen ambargo kararı varmış gibi yayın yapıyorlar. Bu şekilde dezenformasyon yayıyorlar. Burada Panama’da sıkışmış durumda. Ya yardan, ya serden

biraz daha onların tarafından türküyü söylüyorlar maalesef. Bu anlamda siz de çalışmanızı yaparken, bu gerçeği de dikkate almanız gerekiyor. Biz bunu şu ana kadar lobi olarak yürüttük.

Kendilerine, bunun doğru olmadığını yaptıkları işlemin yanlış olduğunu her görüşmemizde söylüyoruz. Başkonsolos çok yakın ilişki içerisinde, gerçekten tam bir diplomat. Görüşmeyi kesmiyor.”

Dünyada gemiadamı değişim

sorunlarının Covid-19 sebebiyle tekrar çıktığını aktaran Kıran, “Nisan-Mayıs- Haziran aylarında yaşadığımız sıkıntı Temmuz-Ağustos-Eylül ayları gibi bir nebze rahatlamıştı. Fakat Eylül- Ekimde başlayan yeniden kapanmalarla birlikte şu anda had safhaya ulaştı.

Gemilerimizde 10-11-12 aylara çıkan sürelerde çalışan deniz çalışanlarımız var. Denizde bu kadar süre kalmak son derece mahsurlu. İş güvenliği, verim ve psikolojik olarak… Değiştirmemiz gerekiyor. Birçok ülke kısıtlama uyguluyor. Siz mutlaka bunlarla karşılaşıyorsunuz. Size arzımız bu konu gündeme geldiğinde deniz çalışanlarına özel bir şekilde bu havaalanlarının bu değişimlerin çalışmasının sağlanması”

diye kaydetti.

“SİZLER BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİSİNİZ”

Başkan Kıran’ın aktardığı bilgileri not ettiğini ifade eden Erciyes, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Batı Afrika konusunda da bizim daha uluslararası işbirliği için sesimizi BM, IMO’da ve NATO’da yükseltmemiz lazım. İkili olarak da 9 ülkenin 7’sinde büyükelçiliğimiz var. Bu ülkelerin imkan ve kabiliyetlerinin geliştirilmesi için zaten Cumhurbaşkanımızın da talimatı var.

Bu konuda önümüzdeki dönemde ona eğiliyor. Bir de kurumlar arası çalışma gurubu da kuruldu.

Ege ve Doğu Akdeniz konusunda sizlerin desteği çok önemli. Emin olun Türkiye hem kendi haklarını, hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını sonuna

(27)

25

meclis

DENİZ TİCARETİ / MART 2021

kadar savunacak. Panama konusuna bir bakalım. Söylediklerinizi bende biliyorum. Başka ne tür tedbirler alabiliriz bunu da konuşalım, benimde aklımda başka bazı şeyler var. Bazı belgeleri de sizlerle paylaşacağız. Onları siz kendi görüşmelerinizde kullanın. Gemiadamları değişimi sorununa buna katılıyorum.

Bu konuda her zaman yardımcı olmaya hazırız. Sizler bizim için çok önemlisiniz.

Teşekkür ederim.”

Konuşmaların ardından Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler Denizcilik Havacılık Hudut İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes’e teşekkür plaketi sunuldu.

KARADENİZ EREĞLİ’DEKİ

TERSANELER SORUNU GÜNDEME GELDİ

Büyükelçinin sunumunun ve soruları cevaplamasının ardından İMEAK DTO Karadeniz Ereğli Şubesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Erdem söz aldı.

İMEAK DTO Karadeniz Ereğli Şube Başkanı İrfan Erdem, Zonguldak

Bölgesi’nde yer alan tersanelerin durumu ile ilgili meclise bilgilendirme yaptı. 5084 sayılı yasaya bağlı olarak yatırım ve istihdam yapmak üzere devletten tahsis alan tersanelere dair şunları aktardı:

“Aralık ayı içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Milli Emlak Müdürlüğü’nden dört tersanemizin taahhütlerini yerine getiremediği için tahsisleri iptal edilmiştir.

Bazı tersanelerimiz yüzde 70, bazı tersanelerimiz yüzde 80, bazıları ise yüzde 100 yatırımlarını yapmışlar;

ancak istihdamda takılmışlardır. Bunun üzerine bazı tersanelerin tahsisleri iptal edilmiştir. Üyelerimizden gelen talep ve Sayın Yönetim Kurulu Başkanımız Tamer Kıran’ın talimatı ile Batı Karadeniz Ereğli Şubesi’nde Ak Partili üç Milletvekili, Zonguldak Valisi, Ereğli Kaymakamı ve bu işle iştigal eden kişilerle beraber toplantı yaptık. Bu toplantıda iptal edilen tahsislerin incelenmesini, ek süre verilmesini veya 4076 sayılı yasaya geçmeleri için talebimiz oldu. Sayın Valimiz, Ereğli Kaymakamı’na talimat verdi.

Biz de çalışmalar yaptık. Rapor bitmek üzere… Bu arada Tamer Başkanım, Başaran Bayrak Bey’e de talimat vermiş. O da bizimle beraber çalışıyor.

Gelişmeleri kendisine bildiriyoruz.

En son yaptığımız toplantıda Sayın Murat Kıran Bey’den de rica etmiştim.

GİSBİR’de bu konuda bir otorite olduğu için bir heyet halinde toplantımıza katıldılar ve görüşlerini bildirdiler.

Bundan sonraki toplantılara GİSBİR ve Başaran Bayrak Bey de katılacaktır. Bu rapor çıktıktan sonra bakanlık hangi tersanelerin devam edeceğini, hangi tersanelerin etmeyeceğini tarafımıza bildirecektir. Bu konuda Murat Kıran’a İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran’a ve Başaran Bayrak Bey’e çok teşekkür ederim. Rapor çıktıktan sonra tersanelerin durumu rapor halinde belirtilecektir.”

KDV’Yİ YÜZDE 8’E İNDİREN KARARNAMENİN SÜREKLİ HALE GELMESİNİ İSTİYORUZ

14 No’lu Komite Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Yunus Can, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın pandemi döneminde en çok zarar gören sektörlerden biri olan restoran, kafe ve benzeri işletmelere vereceği destekten denizde çalışan restoranlara da verilmesi yönünde bir talepleri olduğunu dile getirdi. Can, “Konu gündeme alınarak yönetim kurulu tarafından da bu talebin bizim sektör adına yapılmasını istiyoruz.

Bunun dışında yine bu süreç içerisinde ciddi mağduriyetler yaşamakta olan sektörümüze ait olan teknelerin denizel geçit belgelerinin üç ay uzatılarak, bu mağduriyetlerin de kısmi olarak giderilmesi talebimiz var.

Bunun yanı sıra denizde yolcu

taşımacılığı düzenli sefer yapan gemilerin de aynı doğrultu da talepleri var. Bir de deniz yolcu taşımacılığı düzenli sefer yapan gemilerin bilet ücretlerinden alınan yüzde 18 KDV’yi bir süre için mayıs sonuna kadar bildiğim kadroyla yüzde 8’e indiren Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin sürekli hale gelmesi için de yine odamızın bu konuda daha önce yapmış oldukları talepler için teşekkür

ediyoruz. Bunun kalıcı hale gelmesi için de yine Deniz Ticaret Odası’nın katkı vermesini talep ediyoruz” diye konuştu.

“DENİZ TİCARETİ DERGİSİ ÇOK BAŞARILI”

İMEAK DTO Meclis Üyesi ve 13 No’lu Komite Başkanı Mustafa Muhtaroğlu da İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın resmi yayın organı olan Deniz Ticareti Dergisi’nin başarılarından ve derginin ilgi ile takip edildiğini belirterek şöyle devam etti: “Herkesin bu dergiyi takip edip, destek olmasını da rica ediyorum.

Editörümüze, yayın kuruluna, Yayın Kurulu Başkanımız Başaran Bayrak Bey’e teşekkürlerimi iletiyorum. Çok iyi bir çalışma yürütüyoruz. Bunker sayfamız çok güzel. Geçenlerde BIMCO Başkanımız Şadan Kaptanoğlu yazdı, bu ay Türk Armatörler Birliği yazdı, önümüzdeki ay IBIA Yönetim Kurulu’ndan bir yönetim kurulu üyesi yazacak. Ayrıca bu ay önemli bir çalışma yapıyoruz. Alternatif fueloil... Çok hızlı gelişen bir alan… Mesela Hollanda’da bir şirket başladı, bir yüzer depo koydu ve orada hidrojen üretiyor.

Yani o kadar hızla değişiyor ki LNG, Bio Fuel Oil, Metenol, Hidrojen gibi…

Özellikle hidrojenin geleceğin yakıtı olması konuşuluyor ve buna ciddi yatırım yapan ülkeler var. Bu konu dergimizde hem bilimsel, hem de ticari anlamda inceleyeceğimiz bir yayın olacak.”

Yakıt fiyatların hakkında da

bilgilendirmeler yapan Muhtaroğlu,

“Şu an Brent 58, 59 dolar. 60’a geliyor.

Daha önemlisi uzun zamandır, 18 aydır ilk defa buraya döndü bu fiyat.

Haziran itibari ile stokların minimuma düşeceğine ilişkin bir açıklama var.

Yani bu demek oluyor ki, o arz- talep dengesi pandeminin ortadan kaldırdığı talep ve arzı kısarak oluşan denge şimdi tersine dönebilir. İkinci yarıda dikkatli olmak lazım. Fiyatların yükselmesiyle karşılaşabiliriz” dedi.

Ayrıca Muhtaroğlu kolaylık sağlaması açısından aylık hesaplamalar, mizan ve aktarım konusunda sıfır tabanlı bütçeye geçilmesi önerisinde bulundu.

(28)

“DERGİDEN ÇOK MEMNUNUM”

İMEAK DTO Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran’da Mustafa Muhtaroğlu’un sıfır tabanlı bütçe önerisini dikkate alacaklarını ifade ederek şunları söyledi:

“Ben dergiden çok memnunum.

Buradan dergi yayın kuruluna çok teşekkür ediyorum. Başaran Bayrak Bey Yönetim Kurulu’ndaki sorumlu arkadaşımız. Tüm dergi yayın ekibine çok teşekkür ederim. Ben çok dolu dolu buluyorum dergiyi. Okuyorum, çok da faydalanıyorum. Hepinize de tavsiye ediyorum. Ayda bir saatinizi ayırın ilginizi çeken konulara vakit ayırın. Hakikaten güzel şeyler yazılıyor. Orada iyi bir iş yapılıyor.”

LİMANLARDA ALINAN ÜCRETLER YANLIŞ

DTO Meclis Üyesi Hakan Çendik, limanlarda alınan ücretlerin yanlış olduğu vurgusunu yaparak, “11 Aralık 2020 tarihinde kıyı tesislerinde gemilere verilen hizmetlerle ilgili bir tedbir

yayınlandı biliyorsunuz. Liman işletmeleri The International Ship and Port Facility Security (ISPS) kodu adı altında kıyı tesislerinde elleçlenen yüklerin tonajı üzerinden gemilere ve acentalara ücret uygulamaya başladılar. Şikayetler ve itirazlar gelmeye başlayınca bu ücretin adı değişti sadece. Güvenlik kodu adı altında yine bir ücret talep ediliyor. Bu ücret ton başı yirmi sente ulaşmıştır.

Bu bir yanlış uygulamadır. Bir an evvel düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum”

diye kaydetti.

“TÜRKİYE SAHİLLERİNE TEVECCÜH YÜKSEK OLDU”

Toplantıya girmeden önce önemli bir gelişme olduğunu bildiren Meclis Üyesi Mustafa Aslan bu bilgiyi toplantıda paylaşmak istediğini aktararak şunları ifade etti: “Geçtiğimiz sene bildiğiniz üzere Yunan Hudut Kapısı bize

kapalıydı. Hal böyle olunca Türkiye’deki teknelerin Yunanistan’a geçişinde sıkıntılar vardı.

Biz yatçılık sektörü olarak bundan ürkmüştük. Tabii ki çok ciddi düşüşler de yaşadık, ama şunu da gördük ki;

Türkiye sahillerine teveccüh yüksek oldu. Bazı konularda Yunanistan’ın kaybı Türkiye’nin kabından daha fazla oldu.

Bugün gelen habere göre Yunanistan 35 metre üstü teknelerde yabancı bayraklı teknelerde kabotajını kaldırıyor. Bu bizim bölgemizde çok büyük bir atak. Bunda son yapılan diplomatik ilişkilerin de etkisi vardır belki de.”

“SUALTI İNŞAAT SEKTÖRÜ BATIYOR”

DTO Meclis Üyesi Arif Ertik, sualtı inşaat sektörü battığına dikkat çekti.

Ertik, “Benim sektörümdeki şirketler teker teker gemilerini hurdaya verip satıp, denizcilikten çekilmeye başladılar.

Bunun arkasında bizler de varız. Bizler de bu yola gireceğiz. Başka çaremiz kalmadı. Konu şuradan kaynaklanıyor.

Pendik’teki barınaktan şu anda son tebligatlarımızı aldık. Oradan vasıtalarımızı, Tuzla Liman Başkanı’nın

kalmadı. Halbuki, İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclisi’nde Suat Hayri Aka Bey müsteşarken bizim Pendik kayalıklarında durmamıza ve bundan sonra ceza yazılmayacağına dair söz vermişti” dedi.

Sualtı inşaat sektörünün tersanelerle birlikte Haliç’ten 1970’li yıllarda taşındığına vurgu yapan Arif Ertik, “Bir parça bu sürecin tarihini anlatmam lazım size. Bizim bu tersanelerimiz, eskiden Haliç’te iken, 1970’lerin sonlarında Tuzla’ya taşınmaya başladı.

Bizim sektörümüzün ekipmanları da Haliç’te sağda solda duruyorlardı.

Haliç geniş olduğu için bir sorun yoktu.

Biz de Haliç’ten Tuzla’ya tersanelerle birlikte geldik. Tersaneler inşa edilirken, tersanelerin kızaklarını, rampalarını, rıhtımlarını hepsini benim sektörüm yaptı.

O zaman bize el açılıyordu. Tersane sahipleri, ‘Gelin bizim tersanemizin önünde durun’ diyorlardı. Çünkü bunun amacı bizim sektörümüz, inşa edilen tersanelerin önünde olduğu zaman o dönemde güvenlik sağlıyorduk.

Ondan sonra biz, Pendik’e geçtik.

Pendik’teki rıhtımda bu sektörü canlandırdık. Tüm Türkiye’deki

limanların, inşaatların, sualtı kablolarının, boru hatlarının hizmetini biz verdik.

Ve o dönemde bu şekilde büyüyen şirketlerimiz oldu benim sektörümde”

ifadelerini kullandı.

Ertik, “2005 senesinde denildi ki,

‘Çıkın buradan, biz burayı marina yapacağız’. Nereye gideceğiz? “Bunlar gitmez, hayatta kalamaz”, dediler. O zaman valilik izni ile karşı sahile geldik.

2005’ten bu yana 15 sene geçti. Şimdi bugün, biz Pendik’ten atılıyoruz. Bizim sektörümüze, Türkiye’de herhangi bir yer gösterilmemiş olması, Türkiye’nin menfaatlerine aykırıdır. Bir sektörü komple yok ediyorsunuz. Bizler, bu işten geçiniyoruz. Çoluk çocuğumuzu ve çalışan personellerimizin ailelerini geçindiriyoruz. Buna, göz göre göre sessiz kalıyoruz. Her yer marina oldu.

Referanslar

Benzer Belgeler

Madde 53 - Karar alındıktan sonra, taraflarca veya bir tarafça, Birlik veznesinde veya Birlikçe belirlenen bankaya bütün tahkim giderleri ödendikten sonra, Divan Başkanlığı

Yürütme komitesinden en az iki (2) üye olmak koşuyla, dört (4) üye çoğunluğu oluşturur. Bu tüzükte yazılı diğer istisnalar ve yürüte komitesinin seçimi dışında,

Müteşebbis Teşekkülü Dış Paydaş Stratejik Ortak Birlikte Çalış Zile Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü Dış Paydaş Stratejik Ortak Birlikte Çalış Tokat Ticaret

Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB Yönetim Kurulu Üyeleri Selçuk Öztürk ve Memiş Kütükcü, Karaman Valisi Murat Koca Karaman Belediye Başkanı Ertuğrul Çalışkan,

 KOBĐ lere yönelik düşük faizli uzun vadeli kredi imkanları,..  Sosyal Güvenlik prim borçlarına yönelik

İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, denizcilik sektörünün çevreci ve geri dönüşümcü bir niteliğe sahip olduğunu belirterek,

DÖDER’in youtube kanalı üzerinden canlı olarak yayınlanan zirvenin 26 Aralık tarihindeki açılışına video konferans yöntemiyle katılan İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim

Hamside kısa vadede sonuç almak mümkün, ama hamsiye bağlı diğer balık türlerinde biraz daha uzun zaman alacaktır, neden derseniz hamsinin cinsi olgunluğa gelme yaşı 1+