• Sonuç bulunamadı

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT PROJE NO:2006-DİŞ-020

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT PROJE NO:2006-DİŞ-020"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EGE ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJE KESİN RAPORU

EGE UNIVERSITY SCIENTIFIC RESEARCH PROJECT REPORT

PROJE NO:2006-DİŞ-020

MİNE, DENTİN VE RESTORASYON MATERYALLERİNİN MİKROSERTLİK ÖZELLİKLERİNE

GAZLI İÇECEKLERİN ETKİSİ

PROJE YÖNETİCİSİ Doç. Dr. Tijen PAMİR Prof. Dr. Bilge Hakan ŞEN

Dişhekimliği Fakültesi School of Dentistry

Bornova-İZMİR 2011

(2)

ÖNSÖZ

Modern hayatın yaşam tarzına getirdiği değişikliklerin bir sonucu olarak bireylerin yeme-içme alışkanlıklarında da değişiklikler ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda özellikle de genç erişkinler içinde hazır gıdaları ve gazlı içecekleri kullanma alışkanlığı artmıştır.

Gazlı içecekler düşük pH özellikleri, yani asidik özellikleri nedeniyle dişlerdeki erozyon lezyonlarından ve restoratif materyallerde meydana gelen bozulmalardan sorumlu tutulmaktadır. Bununla birlikte, gazlı içecekleri kullanma şekli ve miktarı kişiden kişiye farklılık göstermektedir ki bu da olası hasarın niteliğini etkileyebilir. Ayrıca ağız içerisinde yıkama ve koruma etkisiyle tükrüğün varlığı ve koruyucu dişhekimliği preparatları kullanımı, gazlı içecek etkisini değiştirebilir. O nedenle bu çalışmada orta düzeyde gazlı içecek tükettiği varsayılan bir kişinin kullandığı miktar hesaba katılarak, gazlı içeceklerin mine, dentin ve restorasyon materyalleri üzerindeki etkisi, koruyucu ajan uygulaması ve tükürük faktörünün de dikkate alınmasıyla in vitro olarak test edilmeye çalışıldı.

Bu çalışmadan elde edilen bulgular ışığında erozyon lezyonları bulunan hastaların yeme içme alışkanlıkları hakkında onları bilgilendirmekten koruyucu uygulamalar önermeye kadar, ayrıca bu hastaların lezyonlarının tedavisinde kullanılacak restorasyon materyalinin tespitine kadar birçok konuda fikir sahibi olduğumuz kanısındayız. Ayrıca çalışma, bu konuda ardından yapılabilecek birçok araştırmaya ve araştırma tekniğine ışık tutacaktır. Bu bağlamda, çalışmamızı gerçekleştirebilmemiz için bizi mali olarak destekleyen Ege Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Şube Müdürlüğüne ve Diş Hekimliği Fakültesi Alt Komisyonu'na teşekkürü borç biliriz.

(3)

İÇİNDEKİLER

Sayfa Önsöz………..II

Öz………..VI Abstract………...VII

I. Giriş………1

II. Literatür Özeti………...2

III. Materyal ve Yöntem………3

IV. Bulgular………...6

V. Tartışma ve Sonuçlar………....9

VI. Kaynaklar………..15

(4)

ÇİZELGE DİZİNİ

Çizelge Sayfa

Çizelge 1. Çalışmada kullanılan materyaller ve uygulama şekilleri. 18

Çizelge 2. Ketac Molar’ın farklı uygulama gruplarında elde edilen 19 mikrosertlik değerleri (Ort=ortalama, SS=standart sapma).

Bu restorasyon materyaline ait ölçüm yapılabilen günlerde herhangi bir istatistiksel farklılığa rastlanmadı.

Çizelge 3. Birinci uygulama grubunda materyallerin günlere 19 göre mikrosertlik ortalamaları(Ort) ve standart sapmaları (SS).

Farklı üst simgeler istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 4. İkinci uygulama grubunda materyallerin günlere gore 20 mikrosertlik ortalamaları(Ort) ve standart sapmaları (SS).

Farklı üst simgeler istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 5. III.Gruptaki restorasyon materyaleerinin mikrosertlik 20 değerlerinde günlere göre değişimi gösteren çizelge.

Aynı satırdaki farklı üst semboller sözkonusu materyaldeki istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 6. Negatif kontrole ayrılan bu gruptaki mikrosertlik 21 ortalamaları (Ort.), standart sapmalar (SS) ve istatistiksel farklılıklar.

Aynı satırdaki farklı üst semboller,

o materyale ait istatistiksel farklılıkları göstermektedir.

Çizelge 7. Restorasyon materyallerinin uygulama prosedürleri öncesi 21 başlangıç mikrosertlik değeri ortalamaları (Ort) ve

standart sapmaları (SS). Herbir restorasyon materyalinin farklı deney gruplarına ayrılan örnekleri arasında başlangıçta

istatistiksel fark tespit edilmemiştir.

(5)

Çizelge 8. Farklı uygulama prosedürlerine sahip farklı deney 22 gruplarındaki materyallerin uygulamadan bir günsonraki

mikrosertlik değerleri. Aynı satırdaki farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 9. Farklı deney gruplarındaki materyallerin 7. Gün 22 mikrosertlik değerleri. Aynı satırdaki farklı üst semboller

istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 10. Farklı deney gruplarındaki materyallerin 30. Gün 23 mikrosertlik değerleri. Aynı satırdaki farklı üst semboller

istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 11. Kovaryans analizi ile düzeltme yapıldıktan sonra, 23 minede işlem sonrası mikrosertlik değerlerine göre uygulama

gruplarının karşılaştırılması. Farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 12. Mine örneklerine ait başlangıç ve uygulama sonrası 24 mikrosertlik değerleri.

Çizelge 13. Dentin örneklerinin uygulama sonrası mikrosertlik 24 değerlerini farklı deney gruplarına göre gösteren çizelge.

Farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Çizelge 14. Dentin örneklerinin uygulama öncesi ve 25 uygulama sonrası mikrosertlik değerleri. Farklı üst semboller

istatistiksel farklılıklara işaret eder.

(6)

ÖZ

Bu çalışmanın amacı bir gazlı içeceğin çeşitli restorasyon materyalleri, mine ve dentinin mikrosertliğine etkisini incelemektir.

Bu amaçla her materyalden 28 adet olmak üzere toplam 92 adet restorasyon materyali hazırlandı. Çalışmaya dâhil edilen materyaller Ketac Molar, Ketac Nano, Siloran ve Z250‘ydi. Materyallerin başlangıç mikrosertlik ölçümleri alındıktan sonra, her grupta her materyalden 7 adet olacak şekilde, örnekler 4 farklı uygulama grubuna ayrıldı.Tüm gruplarda işlem sonrası bekleme ortamı yapay tükürük olarak seçildi. 1.

gruptaki örneklere günde 5 kez 5 dakika Coca Cola uygulanırken, 2. gruptakilerin yüzeyine koladan sonra Tooth Mousse uygulandı. 3. grupta kontrol örnekleri vardı ve bunlar yalnızca yapay tükürükte bırakıldı. 4. grupta ise kola günde bir kez 25 dakika süreyle uygulandı. İşlem sonrası 1., 7. ve 30. günlerden sonra Vickers sertlik ölçümleri tekrar yapıldı.

Mine örnekleri için toplam 20 adet diş kullanıldı. Yukarıda söz edilen uygulama prosedürlerinin 7 gün uygulanmasından sonra, her mine örneği için toplam 6 adet sertlik değeri alındı. Dentin örnekleri için de benzer işlem tekrarlandı.

Ketac Molar’da yüzeydeki bozulma sebebiyle 3. gruptaki örnekler hariç, 7. ve 30.

gün ölçümleri yapılamadı. Tüm çalışma gruplarında ve tüm zamanlarda Ketac Nano’daki farklar anlamlıydı (p<0.05). Buna karşın Siloran kola uygulamasından etkilenmeyen tek restorasyon materyali idi. Mine örneklerinde yalnızca 2. ve 3 uygulama gruplarına ait örneklerin birinci seviye ölçümlerinde fark tespit edildi.

(p<0.05). Kontrol grubu hariç tüm uygulama gruplarındaki dentin örneklerinde başlangıca oranla uygulama sonrasında sertlik kaybı izlendi (p<0.05).

Anahtar Sözcükler: restorasyon materyali, mine, dentin, mikrosertlik, gazlı içecek.

(7)

ABSTRACT

The aim of this study was to examine the effects of a soft-drink on microhardness of various restoration materials, enamel and dentin.

Overall 92 restoration materials, 28 samples in each material were prepared. The restoration materials included in this study were Ketac Molar, Ketac Nano, Siloran and Z250. Following the determination of baseline microhardness measurements, samples were divided into 4 experimental procedures and storage solution in the each group was artificial saliva. In the first group, samples were immersed, 5 min. each, in Coca Cola for 5 cycles. In the second group, Tooth Mousse was applied onto the surface of restoration materials following the Coca Cola cycling. Third group was the control group and the samples were kept in artificial saliva during the experimental period. Cola was applied to the samples of fourth group once a day for 25 min. Following the application procedure, Vickers microhardness measurement was made after 1, 7 and 30 days.

20 teeth were used in order to prepare the enamel samples. Following the measurement of baseline microhardness, application procedure above was continued for 7 days and the microhardness of the samples was re-measured. Similar procedure was repeated for dentin samples.

Microhardness measurement of Ketac Molar was not taken after 7 and 30 days, except for the samples in the third group, due to surface deterioration. The differences of Ketac Nano in all of the experimental groups and times were significant (p<0.05). On the contrary, Siloran was the unique material of the study that was not affected by Cola application. In enamel measurements, differences were succeeded between second and third application procedure (p<0.05). Dentin microhardness, after application, was totally different from baseline measurements with the exception of the control group (p<0.05).

Key Words: restoration material, enamel, dentin, microhardness, soft-drink

(8)

Giriş

Gazlı içeceklerin ağız içerisindeki eroziv etkilerinden daha önceki çalışmalarda söz edilmiştir. Bununla birlikte çürük çalışmaları ile kıyaslandığında bu tip çalışmalar sayıca çok daha azdır ve tasarımlarında büyük değişiklikler gözlenmektedir. Ayrıca yapılmış olan çalışmaların çoğu da ağız içerisindeki gerçek durumu yansıtmaktan uzaktır. Kola gibi bir gazlı içeceğin tüketilme miktarı, alım süresi ve şekli, ayrıca kola etkisine maruz kalan dokunun tipi erozyon şiddetini belirleyecek faktörlerdendir.

O nedenle bu çalışmada kolanın miktarı ve uygulanma şekli, tükürüğün ve ağza alınan diğer koruyucu ajanların etkisi göz önüne alınarak, diş dokularında ve restorasyon materyalleri üzerinde kola etkisi saptanmaya çalışıldı.

(9)

Literatür Özeti

Yaşam biçimindeki değişikliklere bağlı olarak dünya çapında gazlı içecek tüketimi, özellikle genç erişkin popülasyonu içinde hızla artmaktadır. Günlük olarak dört kez ya da daha fazla sayıda içilen gazlı içeceklerin bu yüksek miktarlardaki tüketimi, diğer risk faktörlerinin de varlığında erozyonun ortaya çıkması ve ilerlemesi ile ilişkilendirilmektedir.Dental erozyon bakterilerin dâhil olmadığı ve yalnızca asitlerin neden olduğu çözülme sebebiyle diş dokularında ortaya çıkan kayıplardır. Sıklıkla, destrüktif defektler hem yüzey, hem de yüzey altı bölgede ortaya çıkar ve çürüğe benzemeyen bir yüzey fenomeni ortaya çıkarır.1

Günümüzde sağlık, teknoloji ve insan kalitesindeki değişimlere paralel olarak, dişhekimliği de dikkatini ve hedefini ağız sağlığının daha da iyileştirilmesi ve geliştirilmesine çevirmektedir. Bu konudaki girişimlerin büyük bölümünü çürük olgusunun dinamiklerini anlamaya ve çürük oluşumunu durdurmaya yönelik çalışmalar oluşturmaktadır.2,3 Çürük oluşumunu durdurmaya yönelik çalışmaların doğal sonucu, restoratif tedavileri içermeyen koruyucu dişhekimliği uygulamalarının ve ürünlerinin geliştirilmesi ve bunların dişhekimliğine ait tedavilerde daha büyük çapta yer alması şeklinde ortaya çıkmıştır.4,5 Her ne kadar bu uygulamalar ve ürünler başlangıç düzeyindeki çürük lezyonlarının remineralizasyonunu hedefliyorsa da, aynı stratejilerin dişteki aşınmalar, erozyon ve dentin hassasiyeti gibi koruyucu önlemler gerektiren diğer klinik tablolarda da kullanımı söz konusudur. Koruyucu etkilerini erozyon vakalarında da göstereceği düşünülen ürünler çeşitli tip ve formlardaki flor bileşiklerinden, kazein fosfopeptit amorf kalsiyum fosfat (CPP-ACP) bazlı bileşiklere uzanan geniş bir yelpazede değerlendirilmektedir.4-7

Dişhekimliği literatüründe çürükle ilişkili çok sayıda laboratuvar çalışmasına rastlanıyor olmasına karşın, gazlı içeceklerin diş dokularına ve restorasyon materyalleri üzerine etkilerini inceleyen çok az çalışmaya ulaşılabilmektedir. Ayrıca daha önce gerçekleştirilen bu in vivo ve in vitro çalışmalarla gazlı içeceklerin eroziv potansiyellerine dikkat çekilmiş olsa da, bu konuda daha ayrıntılı ve güvenilir verilere ihtiyaç vardır. Şöyle ki; ağız içerisinde erozyondan diş dokuları kadar daha önce yerleştirilmiş ya da yerleştirilecek olan restorasyon materyallerinin de etkilenmesi olasıdır. Ayrıca gazlı içeceklerin alım sıklığı ve şekli de bu etkilenmeyi değiştirebilir.

(10)

Yine gelişen koruyucu dişhekimliği ürünlerinin kullanımına bağlı olarak da gazlı içeceklerden etkilenme düzeyi farklı olabilir. Bu parametrelerin tümü göz önüne alınarak bu çalışmada, orta düzeyde gazlı içecek tüketen bireyin alım miktarı kapsamında, bir gazlı içeceğin çeşitli restorasyon materyalleri, mine ve dentinin mikrosertliği üzerine etkisi;

• yalnızca gazlı içecek etkisi,

• gazlı içecek-tükürük etkileşimi,

• gazlı içecek-(CPP-ACP)-tükürük etkileşimi açısından değerlendirilmeye çalışıldı.

Materyal ve Yöntem

Restorasyon Materyallerinin Hazırlanması

Bu çalışmada dört farklı estetik restorasyon materyalinin mikrosertliği test edildi (Gereç ve yöntem ile bulgularda miş’li geçmiş zaman olmaz. O işi yapan biziz zaten).

Her materyalden toplam 28 adet örnek, 6,4 mm çapında 1,2 mm yüksekliğinde plastik kalıplar kullanılarak hazırlandı. Çalışmada kullanılan materyaller ve hazırlanış şekilleri Çizelge 1’de görülmektedir. Örnekler hazırlandıktan sonra 6 ay süreyle 37°C’de %100 nemli ortamda etüv içerisinde bekletildi. Altı aylık bekleme süresinin ardından başlangıç mikrosertlik ölçümleri yapıldı. Bu ölçümler için, mikrosertlik test cihazının (Shimadzu, Kyoto, Japonya) Vickers elmas ucu 50 gr yükle 30 sn boyunca örneğe uygulandı. Ardından elde edilen izin dijital bir kamera yardımıyla görüntüsü bilgisayara aktarıldı ve Vickers mikrosertlik değerleri bilgisayar üzerindeki Kameram program kullanılarak hesaplandı. Her örnek yüzeyinden 3 mikrosertlik ölçümü alındı.

Daha sonra örnekler her materyal için her grupta 7‘şer adet olacak şekilde 4 farklı uygulama grubuna ayrıldı. Materyallerin gazlı içecekte (Marka, Firma, Şehir) bekleme süreleri orta derecede bir tüketicinin günlük alımı göz önüne alınarak belirlendi.8

I. Bu gruptaki örneklere günde 5 kez 5 dakika içecek uygulandı. Her uygulama için yeni bir kutu açılmasına özen gösterildi. Arta kalan sürede örnekler oda sıcaklığında yapay tükürük içinde bekletildi.

(11)

II. Günde 5 kez 5 dakika içecek uygulamasını takiben örneklerin yüzeyine CPP- ACP preparatı (Tooth Mousse, GC, Tokyo, Japonya) 30 dakika boyunca uygulandı.

Daha sonra preparatın yüzeydeki fazlalığı kaldırılıp örnekler tekrar yapay tükürük içinde beklemeye alındı.

III. Pozitif kontrol grubu olan bu grupta hiç bir uygulama yapılmaksızın örnekler deney süresi boyunca yalnızca yapay tükürük içinde bekletildi.

IV. Negatif kontrolü oluşturan bu grupta ise örnekler 25 dakika boyunca içecek içinde kaldıktan sonra yapay tükürüğe alındı.

Çalışmada örneklerin bekletildiği yapay tükürük solüsyonu her gün yenilendi.

Yapay tükürük solüsyonu, Eisenburger ve ark.9’nın çalışmalarında kullandıkları formülasyonda hazırlandı (.0,7 mmol/lt CaCl2; 0,2 mmol/lt MgCl2; 4 mmol/lt KH2PO4; 30 mmol/lt KCl).

Bu şekilde farklı uygulama gruplarında işleme tabi tutulan örneklerden 1., 7. ve 30.

günün sonunda tekrar mikrosertlik ölçümleri yukarıda ayrıntılarıyla anlatıldığı biçimde alındı.

Mine Örneklerinin Hazırlanması

Çalışmanın bu bölümünde 20 adet ortodontik amaçla çekilmiş küçük azı dişi kullanıldı. Çekim işleminden sonra dişler çalışmanın başlayacağı güne değin %0,1‘lik timol solüsyonunda bekletildi. Dişler numaralandırılıp, yavaş hızda dönen elmas bıçak (Isomet 1000, Buehler, Lake Bluf, Amerika) yardımıyla su soğutması altında bukko- lingual yönde ikiye ayrıldı. Böylelikle palatinal ve bukkal olmak üzere bir dişe ait iki yarı parça elde edilmiş oldu. Kök kısımları elmas separe ile su soğutması altında uzaklaştırılan örneklerin palatinal parçaları başlangıç ölçümlerinin alınacağı kontrol örnekleri olarak ayrıldı. Bukkal parçalar uygulama örneğiydi.

Başlangıç Mine Örneklerinin Hazırlanması (Kontrol): Başlangıç ölçümleri için ayrılan palatinal parçalar kalıpların tabanına çift taraflı yapıştırıcı bant kullanılarak yan yüzünden (mezyal ya da distal tarafı yapıştırıcıya gelecek şekilde) sabitlenip, polyestere gömüldü. Ardından 180 numaralı zımpara ile örneklerin bukkal minesine ulaşılıncaya kadar zımparalama işlemi yapıldı. Böylelikle her örneğe ait yanal kesitlere ulaşılmış oldu. Daha sonra yüzey düzenlemesi 400 numaralı zımparadan 2000 numaralı

(12)

zımparaya kadar 300 devir/dakikada 30 sn boyunca gerçekleştirildi. Son polisaj işlemi 15, 3 ve 1 mikron elmas partiküller içeren polisaj pastalarının 250 devir/dakikada keçelerle uygulanması ile yapıldı. Polisaj işlemi tamamlanan örnekler içinde 37°C’de saf su bulunan ultrasonik banyoya taşındı ve 15 dakika burada bırakılarak, yüzeyindeki artıklardan arındırılması sağlandı. Daha sonra mikrosertlik ölçümleri için üç seviyede ölçüm yapılması kararlaştırıldı. Birinci ölçüm seviyesi mine dış yüzünden 30 mikron içeride olacak şekilde idi. Bundan sonraki seviyeler için iki çentik arası mesafenin 60 mikron olması sağlanarak ikinci ve üçüncü seviye ölçümleri gerçekleştirildi. Böylece toplamda mine dış yüzünden 240 mikron içeri girilmiş oldu. Her seviye için 2 ölçüm yapılarak, toplamda bir örnekten 6 ölçüm elde edilmiş oldu. Mine ölçümleri 100 gr yükün 15 sn uygulanması vasıtasıyla gerçekleştirildi.Uygulama Örneklerinin Hazırlanması: Vestibül minede 4x4 mm’lik bir alan açıkta kalacak şekilde dişlerin geri kalan tüm yüzleri aside dayanıklı tırnak cilası ile 3 kat örtülendi. Daha sonra her uygulama grubunda 5 adet örnek kalacak şekilde örnekler 4 gruba ayrıldı. Uygulama grupları restorasyon materyalleri için kullanılan prosedürlerin aynısını içermekteydi (Bkn: Restorasyon Materyallerinin Hazırlanması). Bu prosedürler mine örnekleri için 7 gün boyunca devam etti. 7 günlük uygulama prosedürünün tamamlanmasını takiben örnekler kontrol örneklerinde ayrıntıları ile anlatıldığı gibi yan yüzleri tabana gelecek şekilde polyestere gömüldü, benzer şekilde zımparalanıp polisajlandı ve ultrasonik banyoya bırakıldı. Daha sonra örneklerin uygulama yapılmış mine bölümlerinden, mine dış yüzeyinden derinlemesine 240 mikronluk mesafe boyunca üç farklı seviyeden ve her seviyede 2 adet olmak üzere toplam 6 mikrosertlik ölçümü alındı.

Dentin Örneklerinin Hazırlanması

20 adet ortodontik amaçla çekilmiş küçük azı deney öncesi %0,1‘lik timol solüsyonunda bekletildi. Dişlerin okluzal yüzleri dentini açığa çıkaracak şekilde yavaş hızda dönen elmas bıçak (Isomet 1000, Buehler, Lake Bluf, Amerika) yardımıyla su soğutması altında kesildi. Su soğutması altında kökleri de uzaklaştırılan dişler okluzal açığa çıkarılmış olan dentin bölümleri kalıbın tabanına gelecek şekilde polyestere gömüldü. Polyester içerisinde dişlerin dentinini açığa çıkaracak şekilde zımparalama ve polisaj işlemleri, mine örneklerinde ayrıntıları ile anlatıldığı şekilde gerçekleştirildi.

(13)

Daha sonra başlangıç mikrosertlik ölçümleri 25 gr’lık yükün 10 sn uygulanması vasıtasıyla alındı.

Elde edilen veriler istatistiksel olarak analiz edildi.

Bulgular

Restorasyon Materyallerine Ait Bulgular

Öncelikle Shapiro-Wilk testi ile verilerin normal dağılım saptadığı gözlendi. Daha sonra tekrarlayan ölçümler için varyans analizi kullanılarak uygulama grupları-gün- malzeme etkileşimleri kontrol edildi. Varyans analizi ikili ve üçlü interaksiyonların önemli olduğunu gösterdi (p=0.020). Bu yüzden, grupların ikili karşılaştırmaları t-testi ile gerçekleştirildi.

Ketac Molar’a ait I., II. ve IV gruplarındaki 7. ve 30. güne ait mikrosertlik okumaları yüzeyde meydana gelen bozulma nedeniyle gerçekleştirilemediğinden, bu malzeme diğer restorasyon materyallerinden ayrı değerlendirilmeye alındı. Buna göre Ketac Molar için çeşitli uygulama gruplarındaki ölçülebilen test günlerine ait mikrosertlik değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05) (Çizelge 2).

Bunun dışında, günde 5 kez 5 dakika kola uygulanan I. Grupta materyallerin günlere göre sergiledikleri mikrosertlik değişimleri incelendiğinde, Ketac Nano için tüm ölçüm günleri arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05)). 1 günlük kola/tükürük uygulamasının ardından materyalin mikrosertlik değerlerinde artış, daha sonra ise 7. ve 30. günlerde düşüş izlendi (p<0,05). Bu deney grubunda Siloran ve Z250’ye ait örneklerin farklı test günlerindeki mikrosertlik değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar tespit edilemedi (p>0,05) (Çizelge 3).

II. Grupta, yalnızca Ketac Nano’ya ait örneklerin 1.gün ve 30.gün mikrosertlik değerleri arasında istatistiksel farklılık tespit edildi (p<0,05) (Çizelge 4).

Pozitif kontrolü oluşturan III. Grupta Ketac Nano’ya ait örneklerin 1. ve 7 gün mikrosertlik değerlerinin 30. gün mikrosertlik değerlerinden farkı istatistiksel olarak anlamlı idi (arttı mı, azaldı mı?) (p<0,05). Benzer şekilde Z250’ye ait örneklerin

(14)

başlangıç ve 1 gün mikrosertlik değerleri 30 gün değerlerinden istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösterdi (p<0,05) (Çizelge 5).

IV. gruptaki uygulama prosedürlerinden etkilenen materyaller yine Ketac Nano ve Z250 idi. Bu uygulama prosedürü ile birlikte Ketac Nano’nun mikrosertlik değerlerindeki azalma 7. ve 30. günlerde; Z250‘ninki ise 30. günde anlamlıydı (p<0,05) (Çizelge 6).

Aynı materyale ait farklı uygulama gruplarındaki örneklerin başlangıç mikrosertlik değerleri istatistiksel düzeyde birbirlerinden farklı değildi (p>0,05) (Çizelge 7). Bu nedenle Kovaryans analizi ile başlangıç mikrosertlik değerlerine göre düzeltme yapılarak, uygulama sonrası her malzemenin 1., 7. ve 30. gün mikrosertlik değerleri uygulama grupları arasında karşılaştırıldı. Buna göre Ketac Molar’ın birinci gün ölçümleri uygulamalara göre farklılık göstermekteydi (p=0,004). Bunun dışındaki diğer materyallerin 1. gün ölçüm sonuçları ise uygulamalara göre farklı değildi (p>0,05). İkili karşılaştırmalara göre Ketac Molar’daki farklılığın II. ve III. deney grupları arasındaki mikrosertlik farklarından kaynaklandığı görüldü (Çizelge 8). Bazı uygulama gruplarında Ketac Molar’a ait 7. ve 30. gün ölçümleri gerçekleştirilemediğinden, bu günlere ait farklılıklar yalnızca Ketac Nano, Siloran ve Z 250 için kontrol edildi. Buna göre uygulama işlemlerinden 7 gün sonraki ölçüm değerleri incelendiğinde (Çizelge 9) Ketac Nano’ya ait mikrosertlik ölçümlerinin deney gruplarına göre farklılıklar sergilediği tespit edildi (p=0,03). İkili karşılaştırmalar I. ve III. uygulama grubundaki örnekler hariç (p>0,05), bunun dışındaki tüm mikrosertlik değerleri arasındaki farkların anlamlı olduğuna işaret etti (p<0,05) . Otuzuncu güne gelindiğinde ise (Çizelge 10) Ketac Nano ve Z250 farklı uygulama gruplarında farklı mikrosertlik değerlerine sahipti (p<0,05). İkili karşılaştırmalar Ketac Nano’da bu farklılığın II. ve III. uygulama grupları arasındaki mikrosertlik değerleri hariç diğer tüm uygulama grupları arasındaki değerlerde olduğuna işaret etti. Z250‘nin 30. gün incelemelerinde ise I. ve II. uygulama grupları arasındaki farklar hariç (p>0,05), diğer tüm gruplara ait mikrosertlik değerleri arasında fark tespit edildi (p<0,05).

Tüm bunların dışında çalışmada kullanılan tüm materyallerin mikrosertlikleri değerleri birbirlerinden farklıydı (p<0,05).

(15)

Mine Örneklerine Ait Bulgular

Tekrarlayan ölçümler için varyans analizi ile işlem öncesi ve sonrasında seviye ve uygulama grubu faktörlerinin sertlik düzeyine etkisi incelendiğinde seviye-uygulama grubu etkileşimi anlamlı bulundu (p=0.04). Varyans analizi, her uygulama grubu için ayrılan mine örneklerine ait başlangıç mikrosertlik değerlerinin, ölçüm yapılan her üç seviye için de benzer olduğuna işaret etti (p>0,05). Kovaryans analizi ile her seviye için ayrı ayrı uygulama öncesi başlangıç değerlerine göre düzeltme yapılarak, uygulama prosedürlerine ait farklılıkların, uygulama sonrası sertlik değerlerine etkisi karşılaştırıldı. İkili karşılaştırmalar uygulama prosedürleri sonrası yalnızca II. ve III.

deney gruplarına ait örneklerin birinci seviyedeki mikrosertlik değerleri arasındaki farkların anlamlı olduğunu gösterdi (p<0,05) (Çizelge 11). Her uygulama için ayrı ayrı, işlem öncesi ve işlem sonrası mikrosertlik değerleri ise t-testi ile karşılaştırıldı (Çizelge 12). Buna göre, I. uygulama grubundaki örneklerin mikrosertlik değerlerindeki değişim, başlangıca göre uygulama sonrasında tüm seviyelerde artış yönünde anlamlı idi (p<0,05). II. uygulama grubundaki örnekler incelendiğinde yine başlangıçla kıyaslandığında uygulama sonrasında mikrosertlik değerlerinde artış yönünde bir değişim izlenmekteydi. Ancak bu kez ortaya çıkan artış yalnızca 2. ve 3. seviye için istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,05). Pozitif kontrolü oluşturan ve örneklerin yalnızca yapay tükürük ortamında bekletildiği III. grupta da her üç seviyede izlenen artış yönündeki değişimler anlamlıydı (p<0,05). Benzer şekilde IV. uygulama grubunda da mikrosertlik değerlerinde artış izlendi ve bu artışın her üç seviye için de anlamlı olduğu tespit edildi (p<0,05).

Dentin Örneklerine Ait Bulgular

Dentin örneklerine ait tekrarlayan ölçümler için varyans analizi işlem öncesi ve sonrası mikrosertlik değerleri ile uygulama grupları arasındaki etkileşimin anlamlı olduğunu gösterdi. Verilerin normal dağılışa uyumu Shapiro-Wilk testi ile incelendi.

Farklı uygulama gruplarına dâhil edilen dentin örneklerinin mikrosertlik değerleri başlangıçta (uygulama öncesi) farklı değildi (p=0,125). Kovaryans analizi ile işlem öncesi değerlere göre düzeltme yapılarak uygulama prosedürlerine ait farklılıkların

(16)

sertlik değerlerine etkisi karşılaştırıldı. Farklı uygulama gruplarındaki dentin örneklerinin uygulama sonrası mikrosertlik değerleri birbirlerinden farklıydı (p<0,05).

Bonferroni testi ile yapılan ikili karşılaştırmalarda farkın III. uygulama grubundan kaynaklandığı saptandı. Pozitif kontrolü oluşturan III. gruba ait örneklerin uygulama sonrası mikrosertlik değerleri I., II. ve IV. grubunkilerden farklıydı (p<0,05) (Çizelge 13). Ayrıca, tüm uygulama gruplarındaki mikrosertlik değerleri başlangıçla kıyaslandığında uygulama sonrası farklılık göstermekteydi (p<0,05). Bu farklılık I., II.

ve IV uygulama gruplarında azalma, buna karşın III. uygulama grubunda artış şeklindeydi (Çizelge 14).

Tartışma ve Sonuç

Bu çalışma, ağza alınan gazlı içeceklerle temas edeceği düşülen çeşitli restorasyon materyalleri ve diş dokuları üzerinde, aynı zamanda ağza uygulanan terapötik ajanların ve tükürüğün yıkayıcı ve koruyucu etkisinin de önemli rol oynayabileceği düşüncesi ile tasarlandıAynı zamanda çalışmada, tüketim miktarını orta düzey sayabileceğimiz bir bireyin günlük gazlı içecek alım miktarı göz önüne alarak testler gerçekleştirildi.8

Bu çalışmanın estetik restorasyon materyalleri üzerinde yapılan bölümünde konvansiyonel bir cam iyonomer siman olan Ketac Molar’a ait örneklerin kola uygulanan tüm deney gruplarında, materyalin yüzeyinde meydana gelen bozulma nedeniyle mikroskop altında 7. ve 30. gün mikrosertlik okumaları gerçekleştirilemedi.

Her ne kadar materyalin ölçüm yapılabilen günleri arasında istatistiksel bir fark tespit edilemediyse de, ölçümün 7. günden itibaren mümkün dahi olamayacağı bir yüzey değişiminin meydana geldiği düşünülünce, kola uygulama prosedürlerinden en fazla etkilenen materyalin Ketac Molar olduğu söylenebilir (Çizelge 2). Ketac Molar dışında başka hiç bir materyalde böylesi bir etki ile karşılaşılmadı. Wongkhantee ve ark.9 çalışmalarında konvansiyonel cam iyonomer simanın yüzey mikrosertliğinin kola uygulamasından etkilenmediği sonucuna varmışlardır. Bununla birlikte araştırmacılar toplam kola uygulama süresini 10 kez 5 sn ile sınırlamışlardır. Bu çok kısa sürelik uygulamanın herhangi bir etki ortaya çıkaracak düzeyde olmadığını düşünüyoruz.

Nitekim bizim başlangıç ve 1 günlük kola uygulamasının sonunda elde ettiğimiz

(17)

sonuçlar da bunu doğrular niteliktedir (Çizelge 2). Bundan başka uygulama prosedürleri farklılıklarından da en fazla etkilenen materyal Ketac Molar gözükmektedir. Çünkü Ketac Molar’ın birinci gün ölçümleri uygulama prosedürlerine göre farklılık göstermektedir (Çizelge 8). Cam iyonomer yüzeyine bir asit atağı olduğunda, asiditenin derecesine bağlı olarak materyalin kolaylıkla çözünüp, aşınabildiği daha önceki araştırıcılar tarafından bildirilmiştir.10 Farklı uygulama gruplarında cam iyonomer yüzeyini etkisine alan asiditenin, uygulama prosedürlerindeki farklılıklara bağlı olarak çeşitlilik göstereceği açıktır. Asiditedeki bu çeşitliliğin farklı uygulama gruplarındaki farklı mikrosertlik düzeylerini açıklayabileceği görüşündeyiz. Burada ilginç olan bulgu uygulama işlemlerinden bir gün sonra, kola uygulanan gruplardaki Ketac Molar örneklerinin mikrosertlik ölçümlerinin hiç kolaya maruz bırakılmayan ve yalnızca yapay tükürükte bekletilen örneklerinkinden daha yüksek olmasıdır. Kurguladığımız bu çalışmada yalnızca materyalin asit karşısındaki davranışı incelenmedi. Asit uygulaması ile birlikte tamponlayıcı ajanların da etkisi ve bu ajanların, asidin meydana getirdiği bozulmayı ne dereceye kadar tolere edebileceği de izlenmeye çalışıldı. Bilindiği gibi cam iyonomerler iyon hareketliliği gösterebilen materyallerdir.11 Bu bağlamda kolanın asiditesine bağlı olarak cam iyonomer yüzeyi reaktif hale gelmiş ve iyon bağlama kapasitesi artmış olabilir. Bu durumda açıkta kalan kimyasal uçlar cam iyonomerin içinde bulunduğu tükürük ve Tooth Mousse’dan sağlanabilecek iyonlarla doldurulmuş olabilir. Birinci gün sonuçlarında izlenen mikrosertlik artışının nedeni bu olabilir.

Ancak bunu kanıtlayabilmek için daha farklı ultrastrüktürel araştırmalara ihtiyaç vardır.

Ayrıca, çevresel tamponun böyle bir etkisi varsa bile, kolanın getirdiği bozulma etkisini sürekli olarak karşılayabilecek düzeyde değildir. 7. ve 30. gün ölçümlerinin yapılamaması ve 30 gün kolada bekletilen örneklerin birçoğunda görsel olarak izlenebilen çatlaklar ve kırılmalar bunun göstergesidir düşüncesindeyiz.

Ketac Molar dışındaki restorasyon materyalleri göz önüne alındığında Siloran’ın hiçbir uygulama prosedüründe geçen süreden etkilenmediği, ancak Ketac Nano’nun ise tüm uygulama prosedürlerinde zamana göre farklı mikrosertlik değişimleri sergilediği izlendi (Çizelge 3-6). Cam iyonomer simanların erken dönemdeki çözünürlükleri çok eskilerden beri bilinen bir gerçektir.12 Bununla birlikte biz çalışmamızda bu etkiden sıyrılabilmek ve cam iyonomer simanın matürasyonunu tamamlamasına izin vermek

(18)

adına uygulama prosedürlerini materyaller hazırlandıktan 6 ay sonra başlattık. Ama cam iyonomer esaslı materyallerin matürasyonlarını büyük ölçüde tamamlamış olmaları asitlerden kolaylıkla etkilenip çözündükleri gerçeğini değiştirmiyor gibi gözükmektedir. Bu etkilenmeye rağmen tüm uygulama prosedürlerindeki zaman dilimlerinin tamamında mikrosertlik okumaları rahatlıkla yapılabildiğinden, bu çalışmanın limitleri dâhilinde rezin bazlı materyallerle yarışabilecek cam iyonomer tipinin Ketac Nano olduğunu söyleyebiliriz.

Farklı uygulama gruplarındaki mikrosertlik değerleri uygulama sonrasında karşılaştırıldığında ise, farklı işlem prosedürlerinin Siloran hariç materyalleri farklı etkilediği sonucuna varıldı (Çizelge 8-10). Bu etki, 30 günün sonunda, günde bir kez 25 dakika kola uygulanan ve ardından tükürüğe bırakılan negatif kontrol grubu örneklerinin mikrosertliğinin söz konusu materyaller için az veya çok azalması şeklindeydi. Bununla birlikte 30. günün sonunda farklı gruplardaki Siloran örneklerinin mikrosertlik değerleri arasında istatistiksel fark tespit edilememiş olması, materyalin üstünlüğü şeklinde yorumlanabilir. Materyalin rezin içeriğindeki farkın böylesi bir sonuca yol açmış olabileceği düşüncesindeyiz.

Çalışmamızdan çıkarılabilecek bir diğer sonuç, deneyi kurgularken kullanılacak asitli içecek uygulama prosedürünün çalışma bulgularını etkileyebileceğidir. Ayrıca rezin bazlı materyallerin mikrosertliklerinin bile daha uzun süreli kola uygulamalarından olumsuz yönde etkileneceği beklenebilir.

Çalışmanın mine ile ilgili bölümünde daha önce bu konuda yapılmış olan çalışmalardan farklı bir tasarım geliştirildi. Mikrosertlik ölçümlerinin yapılabilmesi için oldukça düzgün ve iyi polisajlı bir yüzey gerektiğinden önceki çalışmalar mine örneklerinin yüzeyini başlangıçta düzleştirmiş ve minenin orijinal yüzey görüntüsünü ortadan kaldırdıktan sonra işlem öncesi ve sonrası mikrosertlik ölçümlerini aynı plan üzerinde almıştır.9,13 Orijinal yüzey özelliklerinin kaybedilmesi potansiyel olarak minenin erozyona daha meyilli olması sonucunu beraberinde getirebilir. Çünkü normalde mine dış yüzünden, mine-dentin sınırına doğru gidildikçe mikrosertlik azalır.9 Minenin orijinal yüzeyi de mikrosertlik ölçümleri almayı olanaksızlaştıran bir konkaviteye sahip olduğundan, biz bu çalışmada işlem yapılmış mine dış yüzüne yandan yaklaşmayı uygun bulduk. Ara yüzden mine dış yüzeyine 30 mikron yaklaşarak birinci seviyedeki ilk 2 ölçümü aldık. Ardından 60’ar mikron aralıklarla ikinci ve

(19)

üçüncü seviye ölçümlerini elde ettik. Bu sayede olası kola etkisinin derinlemesine miktarını da görmek mümkün olabilecekti. Bütün gruplardaki dişlerin palatinal mineleri ise başlangıç değerlerini oluşturmakta idi. Başlangıç mikrosertlik ölçümleri distile sudan çıkartılmış örneklerden alınmıştı ve değerler 256 VHN’den 283 VHN’ye değişmekteydi. Başlangıç ölçüm sonuçları daha önceki çalışmalardan elde edilenlerle paralellik göstermektedir.9,13 Ancak bizim çalışmamızdaki farklı ve enteresan olan sonuç kola uygulamasını da içeren işlem prosedürlerinin mine mikrosertlik değerlerinde artış olarak karşımıza çıkması idi. Minedeki bu sertlik artışına örneklerin işlem aralarında 30 gün boyunca yapay tükürük içinde beklemesinin neden olduğunu düşünüyoruz. Bilindiği gibi mine yarı geçirgen bir zar gibi davranarak,14 dış ortamla iyon alışverişine izin verir.15 Zaten bu sayede de gerek çürük, gerekse erozyon olgularında remineralizasyon mümkün olur.16,17 Demineralizasyon-remineralizasyon döngüsünün işleme tabi tutulan mine örneklerinde ortaya çıkması, uygulama sonrası örneklerinin her birinin mikrosertlik değerlerinin saf su içinde bekleyen başlangıç örneklerine göre daha yüksek olmasını sağlamıştır. Ayrıca bu bulgudan hareketle bu tarz denemelerde başlangıç örneklerinin de bir süre tükürükte kaldıktan sonra ilk ölçümlerinin alınmasının daha doğru olacağı düşünülebilir.

Daha önceki çalışmalar gazlı içeceklerin eroziv potansiyellerine hem in vitro, hem de in vivo çalışmalarla dikkat çekilmiştir.18-21 Ancak birçok erozyon çalışmasında eroziv solüsyona dişlerin maruz bırakılma süreleri oldukça uzun ve gerçek durumu taklit etmekten uzaktır. O nedenle bu çalışmada orta düzeyde tüketim yapan bir bireyin alım sıklığı ve şekli göz önüne alınarak ve tükürüğün koruyucu etkisi de hesaba katılarak çalışma gerçekleştirildi. Gazlı içeceklerin içerisinde en fazla yüzey hasarı oluşturan içeceğin Coca Cola olduğuna daha önce işaret edilmiştir.9,22 Bu nedenle çalışmada eroziv ajan olarak Coca Cola tercih edildi. Ireland ve ark.23 Coca Cola ve benzeri içeceklerin mineye yapıştığını ancak dengelenmiş şartlarda tükürük tarafından yüzeyden kaldırılabileceğini bildirmiştir. Demineralizasyona karşı tükürüğün koruyucu etkisinin savunma mekanizmasında anahtar rol oynadığına işaret eden başka çalışmalar da bulunmaktadır.24,25 Gerçekten bizim çalışmamızda da uygulama sonrasındaki değerler incelendiğinde en yüksek mikrosertliğe hiç kola uygulanmamış ve yalnızca tükürükte bekletilmiş örneklerde ulaşıldı. Bu çalışmada uygulanan 7 günlük inceleme periyodu içerisinde kola etkisinin ikinci gruptaki örnekler hariç tolere edilebilir

(20)

düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Bulgular içerisinde ilginç olan noktalardan biri dişhekimliğinde koruyucu önlemler için kullanılıyor olan Tooth Mousse’un uygulandığı örneklerde kontrol grubuna göre istatistiksel düzeyde anlamlı düşük sertlik değerlerine yüzeye en yakın olan birinci seviye ölçümlerinde rastlandı. Her ne kadar örnekler tükürüğe bırakılmadan önce yüzeyden ağız spatülü yardımıyla fazlalığı kaldırılmış olsa da, bu ajanın bir tabaka halinde dişin yüzeyinde kaldığını ve bunun da minenin tükürükle temasını engellediğini düşünüyoruz. Bunun sonucu olarak kola etkisi ile reaktif hale gelmiş mine yüzeyinin remineralizasyon etkisi yalnızca ya da büyük ölçüde Tooth Mousse’dan kaynaklanıyor ve tükürüğün koruyucu etkisinden yararlanılamıyor olabilir. Ayrıca Tooth Mousse’un içinde remineralizan ajanlardan yalnızca kalsiyum ve fosfat bulunması ayrıca ajanın flor içeriğinin olmaması belki de bu etkiyi ortaya çıkarmış olabilir.

Kolanın uygulama prosedürü bu çalışma periyodu içerisinde istatistiksel olarak anlam arz etmese de günde 5 kez 5 dakika uygulanan örneklerde daha fazla olacak gibi gözükmektedir. Bu durumda tek kez açılıp günde 25 dakika kolada uygulandığında kolanın asiditesinde bir düşüş olacak buna bağlı da eroziv etki azalacaktır. Oysa günde 5 kez 5 dakika uygulamalarının her biri için yeni kola açıldı. Zaten günlük kullanım prosedürüne de bu uygulama şekli daha uygun gözükmektedir. 2. ve 3. seviye ölçümlerinde zaten hiç bir uygulama grubu için fark tespit edilemedi. Başlangıç mikrosertlik değerlerine göre tüm grupların mikrosertlik değerlerinin de daha yüksek olduğu göz önüne alınarak bu çalışma periyodu şekli kapsamında kolanın yüksek eroziv etkisinden söz etmek mümkün olmayacaktır. Bununla daha uzun uygulama sürelerinde ve farklı ultra strüktürel çalışma teknikleri ile daha ayrıntılı sonuçlara ulaşılacak olabilir.

Bu çalışmada incelenen dentin örneklerinin başlangıç mikrosertlikleri 40,16 ile 52,85 VHN arasında değişmektedir ki bu daha önce yapılan çalışmalarda elde edilmiş sonuçlara yakındır.9,26,27 Dentin mikrosertliğinin peritübüler ve intertübüler dentinin farklı özelliklerine bağlı olarak ya da hava ile dolu dentin kanalcıklarından dolayı lokasyona bağlı bir doğası vardır. Bu nedenle mümkün olduğunca standardı yakalayabilmek adına, biz bu çalışmada kullanılan dentin yüzeylerinden ölçümleri okluzal dentinde ve mine dentin sınırından 60 mikron içeride gerçekleştirdik. Mine örneklerinin aksine, dentinde tüm kola uygulanan çalışma gruplarında başlangıca göre

(21)

düşük mikrosertlik değerleri izlendi. Bunun aksine deney süresi boyunca yalnızca tükürükte bekletilen dentin örneklerinin mikrosertliği başlangıca göre anlamlı derecede arttı. Bu noktadan hareketle tıpkı dentin örneklerinde olduğu gibi dentin örneklerini de tükürükte ya da saf suda bekletmek arasında tükürük lehine farklılık var gözükmektedir. Tükürük minerallerinin dentinin inorganik bölümü ile etkileşime geçtiğini düşünüyoruz. Yalnız bu kez kolanın dentinde meydana getirdiği erozyon veya demineralizasyon o denli kuvvetli gözükmektedir ki, tükürükten sağlanacak mineral depozisyonu ile bu etki kompanse edilememektedir diye düşünmekteyiz. Sonuç olarak dentin erozyona mineden çok daha hassastır ve tükürüğün koruyucu etkisi de bu güçlü etkiyi ortadan kaldırmaya yetmemektedir diyebiliriz.

(22)

Kaynaklar

1. Lussi A. Dental Eosion; From Diagnosis to Theraphy. Karger Basel, 2006: 1-8.

2. González-Cabezas C. The chemistry of caries: remineralization and demineralization events with direct clinical relevance. Dent Clin North Am 2010;

54: 469-478.

3. Spiguel MH, Tovo MF, Kramer PF, Franco KS, Alves KM, Delbem AC. Evaluation of laser fluorescence in the monitoring of the initial stage of the de- /remineralization process: an in vitro and in situ study. Caries Res 2009; 43: 302- 307. Epub 2009 May 12.

4. Lata S, Varghese NO, Varughese JM. Remineralization potential of fluoride and amorphous calcium phosphate-casein phospho peptide on enamel lesions: An in vitro comparative evaluation. J Conserv Dent 2010; 13: 42-46.

5. Lippert F, Newby EE, Lynch RJ, Chauhan VK, Schemehorn BR. Laboratory assessment of the anticaries potential of a new dentifrice. J Clin Dent 2009; 20:

45-9.

6. Srinivasan N, Kavitha M, Loganathan SC. Comparison of the remineralization potential of CPP-ACP and CPP-ACP with 900 ppm fluoride on eroded human enamel: An in situ study. Arch Oral Biol 2010; 55: 541-544.

7. Ganss C, Klimek J, Schafer U, Spall T. Effectiveness of two fluoridation measures on erosion progression in human enamel and dentine in vitro. Car Res 2001; 35:

325-330.

8. Maupome G, Diez-de-Bonilla J, Torres-Villasenor G, Andrade-Delgado LC, Castano VM. In vitro quantitative assessment of enamel microharness after exposure to eroding immersion in a Cola drink. Car Res 1998; 32: 148-153.

9. Wongkhantee S., Patanapiradej V., Maneenut C., Tantbirojn D. Effect of acidic foof

(23)

and drinks on surface hardness of enamel, dentine and tooth-coloured filling materials. J Dent 2006; 34: 214-220.

10. Davidson CL, Mjör IA. Advances in glass-ionomer cements. Quintessence Publishing Germany, 1999: 62-63.

11. Villat C, Tran VX, Prdelle-Plasse N, Ponthiaux P, Wenger F, Grosgogeat B, Colon P. Impedance methodology: A new wasy to characterize the setting reaction of dental cements. Dent Mater 2010; 26: 1127-1132.

12. Crisp S., Lewis BG, Wilson AD. Characterization of glass-ionomer cement. 6A study of erosion and water absorption in both neutral and acidic media. J Dent 1980; 8: 68-74.

13. Meredith N, Sherriff M, Setchell DJ, Swanson SA. Measurement of the microhardness and Young’s modulus of human enamel and dentin using an indentation technique. Arch Oral Biol 1996; 41: 539-545.

14. Cengiz T. Endodonti. Barış yayınları İzmir, 1990.

15. Burwell AK, Litkowski LJ, Greenspan DC. Calcium sodium phosphosilicate (Nova Min): remineralization potential. Adv Dent Res 2009; 21: 35-39.

16. Wang X, Megert B, Hellwig E, Neuhaus KW, Lussi A. Preventing erosion with novel agents. J Dent 2011; 39: 163-170.

17. Cochrane NJ, Cai F, Hug NL, Burrow MF, Reynolds EC. New approaches to enhanced remineralization of tooth enamel. J Dent Res 2010; 89: 1187-1197.

18. Grenby TH, Phillips A, Desai T, Mistry M. Laboratory studies of the dental properties of soft drinks. Br J Nutr 1989; 62: 451-464.

19. Gao XJ, Elliott JC, Anderson P. Scanning and contact microradiographic study of the effect of degree of saturation on the rate of enamel demineralization. J Dent

(24)

Res 1991; 70: 1332-1337.

20. Meurman JH, Frank RM. Progression and surface ultrastructure of in vitro caused erosive lesions in human end bovine enamel. Caries Res 1991a; 25: 81-87.

21. Meurman JH, Frank RM. Scanning electron microscopy study of the effect of salivary pellicle on enamel erosion. Caries Res 1991b; 25: 1-6.

22. Dinçer B, Hazar S, Sen BH. Scanning electron microscope study of the effect of soft drinks on etched and sealed enamel. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2002;

122: 135-141.

23. Ireland AJ, McGuinness N, Sherriff M. An investigation into the ability of soft drinks to adhere to enamel. Caries Res 1995; 29: 470-476.

24. Manenberg F. Saiva factors in cases of erosion. Odontol Rev 1963; 14: 156-166.

25. Meurman JH, Rytöma I, Kari K, Laakso T, Murtoma H. Salivary ph and glucose after consuming various beverages including sugar-containing drinks. Caries Res 1987; 21: 353-359.

26. Ogawa K, Yamashita Y, Ichijo T, Fusayama T. The ultrastructure and hardness of the transparent layer of human carious dentin. J Dent Res 1983; 62: 7-10.

27. Pashley D, Okabe A, Parham P. The relationship between dentin microhardness and tubule density. Endod Dent Traumatol 1985; 1: 176-179.

(25)

Ticari adı ve klasifikasyonu

Üreticisi Kompozisyonu Materyallerin

Uygulama Şekilleri

Işık uygulaması

(LED) Z 250

Universal hibrit kompozit

3M ESPE, St Paul

MN, Amerika

Doldurucu: %60 (hacimce), zirkon silika (ortalama 0,19 dan 3,3 µm’ye değişen partikül çapında)

Rezin: UDMA, Bis-EMA/TEGDMA

Materyal, altında şeffaf plastik strip ve cam bulunan kalıplara yerleştirildi. Yerleştirme işlemini takiben materyalin yüzeyi yine şeffaf bir strip ve cam ile örtülüp polimerizasyon işlemi her iki yüzden de gerçekleştirildi

20 sn LOF 15 sn HIF (herbir yüzden) Siloran

Siloran bazlı mikrohibrit

kompozit

3M ESPE, St Paul

MN, Amerika

Doldurucu: %76, ince kuartz partiküller ve ytrium florid

Rezin: Siloran

Materyal yukarıda ayrıntıları ile anlatıldığı

şekilde yerleştirip polimerize edildi. 20 sn LOF 15 sn HIF (herbir yüzden) Ketac Nano

Işıkla sertleşen cam iyonomer

siman nano-ionomer

3M ESPE, St Paul

MN, Amerika

İçeriği: Silanla muamele edilmiş cam, zirkonya ve silika, PEGDMA, HEMA, cam tozu, BISGMA, TEGDMA

Pat-pat şeklinde iki komponentli olan materyal karıştırılıp, altında şeffaf plastik strip ve cam bulunan kalıplara yerleştirildi.

Yerleştirme işlemini takiben materyalin yüzeyi yine şeffaf bir strip ve cam ile örtülüp polimerizasyon işlemi her iki yüzden de gerçekleştirildi

20 sn SOF (herbir yüzden)

Ketac Molar Konvansiyonel

cam iyonomer siman

3M ESPE, St Paul

MN, Amerika

Toz: Kalsiyum-lantanyum-florosilikat camı, akrilik asit, maleik asit kopolimeri

Likit: Su, akrilik asit-maleik asit kopolimeri, tartarik asit

Materyale ait kapsüller aktive edildikten sonra özel karıştırıcısında orta şiddetteki dönme hızında 9 sn süreyle karıştırıldı.

Ardından kapsül taşıyıcısı yardımıyla altında şeffaf strip ve cam bulunan kalıba

yerleştirildi. Materyal üst yüzeyinden de şeffaf strip ve cam ile örtülenip, basınç altında 10 dakika süreyle bekletidi.

________

Çizelge 1: Çalışmada kullanılan restoratif materyaller ve uygulama şekilleri.

(26)

Ketac Molar

Başlangıç Ort±(SS)

1.Gün Ort±(SS)

7.Gün Ort±(SS)

30.Gün Ort±(SS)

Grup I 101.58 (6.29) 100.28 (7.26)

Grup II 102.39 (7.02) 107.10 (6.89)

Grup III 102.64 (6.29) 94.10 (4.39) 90.23 (10.67) 90.51 (5.20)

Grup IV 103.00 (6.53) 100.90 (7.00)

Çizelge 2: Ketac Molar’ın farklı uygulama gruplarında elde edilen mikrosertlik değerleri (Ort=ortalama, SS=standart sapma).

Bu restorasyon materyaline ait ölçüm yapılabilen günlerde herhangi bir istatistiksel farklılığa rastlanmadı.

GRUP I Başlangıç

Ort±(SS) 1. Gün

Ort±(SS) 7. Gün

Ort±(SS) 30.Gün

Ort±(SS)

Ketac Nano 47.72 (2.63)a 52.29 (2.38)b 44.07 (1.52)c 39.00 (1.50)d

Siloran 53.56 (1.79) 52.12 (3.47) 53.28 (2.12) 53.11 (0.81)

Z250 80.63 (3.84) 81.30 (5.13) 82.13 (3.37) 79.70 (1.87)

Çizelge 3: Birinci uygulama grubunda materyallerin günlere göre mikrosertlik ortalamaları(Ort) ve standart sapmaları (SS).

Farklı üst simgeler istatistiksel farklılıklara işaret eder.

(27)

GRUP II

Başlangıç Ort±(SS)

1. Gün Ort±(SS)

7.Gün Ort±(SS)

30.Gün Ort±(SS)

Ketac Nano 43.33 (1.64) 53.04 (2.62)a 48.72 (1.83) 45.58 (1.55)b

Siloran 52.18 (2.82) 51.84 (3.92) 52.19 (2.73) 52.26 (1.32)

Z250 78.12 (2.75) 80.76 (2.69) 81.04 (2.43) 77.42 (3.68)

Çizelge 4: İkinci uygulama grubunda materyallerin günlere göre mikrosertlik ortalamaları(Ort) ve standart sapmaları (SS).

Farklı üst simgeler istatistiksel farklılıklara işaret eder.

GRUP III Başlangıç

Ort±(SS) 1. Gün

Ort±(SS) 7.Gün

Ort±(SS) 30.Gün

Ort±(SS)

Ketac Nano 49.15 (2.53) 55.17 (3.55)a 45.06 (1.80)b 47.56 (0.80)b

Siloran 55.83 (3.06) 51.97 (3.01) 52.47 (2.86) 51.94 (1.2)

Z250 77.95 (2.57)c 79.07 (4.12)c 80.35 (2.45) 82.96 (2.15)d

Çizelge 5: III.Gruptaki restorasyon materyaleerinin mikrosertlik değerlerinde günlere göre değişimi gösteren çizelge. Aynı satırdaki farklı üst semboller sözkonusu materyaldeki istatistiksel farklılıklara işaret eder.

(28)

GRUP IV Başlangıç

Ort±(SS) 1. Gün

Ort±(SS) 7.Gün

Ort±(SS) 30.Gün

Ort±(SS)

Ketac Nano 49.49 (2.30)a 53.54 (5.48)a 41.37 (2.04)b 35.86 (3.01)c

Siloran 54.45 (5.74) 55.31 (3.01) 52.42 (2.16) 51.41 (1.98)

Z250 77.14 (2.54)c 80.76 (1.87)c 81.58 (2.35)c 72.83 (1.82)d

Çizelge 6: Negatif kontrole ayrılan bu gruptaki mikrosertlik ortalamaları (Ort.), standart sapmalar (SS) ve istatistiksel farklılıklar izlenmektedir. Aynı satırdaki farklı üst semboller, o materyale ait istatistiksel farklılıkları göstermektedir.

Başlangıç

Grup I Ort±(SS)

Grup II Ort±(SS)

Grup III Ort±(SS)

Grup IV Ort±(SS)

Ketac Molar 101,58 (6,29) 102,39 (7,02) 102,64 (6,29) 103,00 (6,53)

Ketac Nano 47,72 (2,63) 48,33 (1,64) 49,15 (2,53) 49,49 (2,30)

Siloran 53,56 (1,79) 52,18 (2,82) 55,83 (3,06) 54,45 (5,74)

Z250 80,63 (3,84) 78,12 (2,75) 77,95 (2,57) 77,14 (2,54)

Çizelge 7: Restorasyon materyallerinin uygulama prosedürleri öncesi başlangıç mikrosertlik değeri ortalamaları (Ort) ve standart sapmaları (SS). Herbir restorasyon materyalinin farklı deney gruplarına ayrılan örnekleri arasında başlangıçta istatistiksel fark tespit edilmemiştir.

Grup I Grup II Grup III Grup IV

(29)

1. Gün Ort±(SS) Ort±(SS) Ort±(SS) Ort±(SS)

Ketac Molar 100,28 (7,26) 107,10 (6,89)a 94,10 (4,39)b 100,90 (7,00)

Ketac Nano 52,29 (2,38) 53,04 (2,62) 55,17 (3,55) 53,54 (5,48)

Siloran 52,12 (3,47) 51,84 (3,92) 51,97 (3,01) 55,31 (3,01)

Z250 81,30 (5,13) 80,76 (2,69) 79,07 (4,12) 80,76 (1,87)

Çizelge 8: Farklı uygulama prosedürlerine sahip farklı deney gruplarındaki materyallerin uygulamadan bir günsonraki mikrosertlik değerleri. Aynı satırdaki farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

7. Gün Grup I

Ort±(SS)

Grup II Ort±(SS)

Grup III Ort±(SS)

Grup IV Ort±(SS)

Ketac Nano 44,07 (1,52)a 48,72 (1,83)b 45,06 (1,80)a, 41,37 (2,04)c

Siloran 53,28 (2,12) 52,19 (2,73) 52,47 (2,86) 52,42 (2,16)

Z250 82,13 (3,37) 81,04 (2,43) 80,35 (2,45) 81,58 (2,35)

Çizelge 9: Farklı deney gruplarındaki materyallerin 7. gün mikrosertlik değerleri. Aynı satırdaki farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

30. Gün Grup I Grup II Grup III Grup IV

(30)

Ort±(SS) Ort±(SS) Ort±(SS) Ort±(SS)

Ketac Nano 39,00 (1,50)a 45,58 (1,55)b 47,56 (,80)b 35,86 (3,01)c

Siloran 53,11 (,81) 52,26 (1,32) 51,94 (1,26) 51,41 (1,98)

Z250 79,70 (1,87)f 77,42 (3,68)f 82,96 (2,15)g 72,83 (1,82)h

Çizelge 10: Uygulamadan 30 gün sonra farklı uygulama gruplarındaki restorasyon materyallerinden elde edilen veriler. Aynı satırdaki farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

UYGULAMA GRUPLARI

UYGULAMA SONRASI

1.SEVİYE 2.SEVİYE 3.SEVİYE

GRUP I 311,11±19,77a,b 319,83±9,59 325,19±14,85

GRUP II 299,88±46,56a 339,12±36,17 344,72±15,82

GRUP III 360,55±11,92b 362,58±9,81 351,25±20,15

GRUP IV 332,64±35,59a,b 337,57±26,62 347,02±19,70

Çizelge 11: Kovaryans analizi ile düzeltme yapıldıktan sonra, minede işlem sonrası mikrosertlik değerlerine göre uygulama gruplarının karşılaştırılması. Farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

UYGULAMA

UYGULAMA ÖNCESİ UYGULAMA SONRASI

1.SEVİYE 2.SEVİYE 3.SEVİYE 1.SEVİYE 2.SEVİYE 3.SEVİYE

(31)

GRUPLARI

GRUP I 278,70±27,96a 283,08±19,96a 281,84±24,20a 311,11±19,77b 319,83±9,59b 325,19±14,85b GRUP II 267,05±12,23a 261,62±12,28a 275,66±11,37a 299,88±46,56a,b 339,12±36,17b 344,72±15,82b GRUP III 274,38±17,36a 281,64±14,47a 280,85±6,56a 360,55±11,92c,b 362,58±9,81b 351,25±20,15b GRUP IV 256,08±28,74a 271,59±39,31a 274,29±23,19a 332,64±35,59b 337,57±26,62b 347,02±19,70b Çizelge 12: Mine örneklerine ait başlangıç ve uygulama sonrası 6mikrosertlik değerleri.

UYGULAMA GRUPLARI UYGULAMA SONRASI Ort±SS

GRUP I 28,31±2,43a

GRUPII 28,93±3,73a

GRUPIII 69,25±4,57b

GRUPIV 33,78±1,92a

Çizelge 13: Dentin örneklerinin uygulama sonrası mikrosertlik değerlerini farklı deney gruplarına göre gösteren çizelge. Farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

(32)

UYGULAMA GRUPLARI UYGULAMA ÖNCESİ UYGULAMA SONRASI

GRUP I 40,16±7,47a 28,31±2,43b

GRUPII 52,85±9,84a 28,93±3,73b

GRUPIII 51,03±10,76a 69,25±4,57c

GRUPIV 50,83±5,67a 33,78±1,92b

Çizelge 14: Dentin örneklerinin uygulama öncesi ve uygulama sonrası mikrosertlik değerleri. Farklı üst semboller istatistiksel farklılıklara işaret eder.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu proje ile birlikte beyaz kas hastalıklı kuzularda kalp kası hasarını gösteren enzimlerdeki yükselmelere paralel olarak her iki troponin sonuçlarının pozitif

Biomedical and Pharmacology Journal, Diğer İndekslerce Taranan Dergi, Şubat 2020 Bioorganic &amp; Medicinal Chemistry Letters, SCI Kapsamındaki Dergi, Temmuz 2019 South African

Farklılık İklimi ölçeği (DCS) toplam puanı, Doğrudan Uyum ölçeği(DFS) toplam puanı, Genel Adalet Algısı(POJ) toplam puanı, Örgütsel Güven ölçeği (OTS)

Sibel B.KABAKCI Atıktan Türetilmiş Yakıta Uygulanabilecek Ön İşlemlerin Piroliz ve Yanma. Karakteristiğine Etkisi Mühendislik Fakültesi

barkodlaması kullanmak suretiyle Canidae familyasının Türkiye'de yayılış gösteren üç türüne (Canis aureus, C. lupus ve Vulpes vulpes) ait örneklerin tür teşhisi,

Destekleyen Kurumlar Erciyes Üniversitesi, TÜBİTAK, TÜBA, Sabancı Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi..

Erkek çocuklara ait kraniyofasiyal değerler (mm olarak baş uzunluğu, baş genişliği, yüz genişliği, çene genişliği ortalamaları); Kız çocuklara ait

Çalışmamızda CAPD yapılan hastalarda plazma Al ve Cr düzeyleri daha önceki çalışmalarla uyumlu olarak (2,9), kontrol grubuna göre yüksek bulunmuş, plazma Cu ve Se