• Sonuç bulunamadı

01444 numaralı İnegöl müslim nüfus defteri`nin transkripsiyon ve değerlendirmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "01444 numaralı İnegöl müslim nüfus defteri`nin transkripsiyon ve değerlendirmesi"

Copied!
300
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI

01444 NUMARALI İNEGÖL MÜSLİM NÜFUS DEFTERİ’NİN TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRMESİ

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

Hatice UZER

BURSA - 2019

(2)

T.C.

BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI

01444 NUMARALI İNEGÖL MÜSLİM NÜFUS DEFTERİ’NİN TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRMESİ

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

HATİCE UZER

Danışman Prof. Dr. Salih PAY

BURSA – 2019

(3)
(4)
(5)
(6)

v

ÖZET

Yazar Adı ve Soyadı : Hatice UZER

Üniversite : Bursa Uludağ Üniversitesi Enstitü : Sosyal Bilimler Enstitüsü Anabilim Dalı : İslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı : İslam Tarihi

Tezin Niteliği : Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı : xiii+286

Mezuniyet Tarihi : .../..../ 2019

Tez Danışmanı : Prof. Dr. Salih PAY

01444 NUMARALI İNEGÖL MÜSLİM NÜFUS DEFTERİ’NİN TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRMESİ

Osmanlı Devleti, modern anlamda ilk nüfus sayımını II. Mahmud (1808-1839) döneminde 1830-1831 yıllarında yapmıştır. Bu nüfus sayımlarının yapılma amacı Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması sonrasında yeni kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye için uygun kişileri tespit etmek ve gayrimüslim erkek nüfusu belirleyerek vergi mükellefi olan kişileri kayıt altına almaktı. Bu amaç doğrultusunda başlatılan ve ilerleyen dönemlerde daha da geliştirilen nüfus sayımları Osmanlı arşivlerinde Osmanlı toplumunun demografik istatistik bilgisini vermesi açısından önemli bir kaynaktır. 1831 yılında Hüdavendigâr Sancağına bağlı olan İnegöl Kazası da ilk nüfus sayımlarının yapılmış olduğu yerlerdendir.

Çalışmamızı teşkil eden İnegöl nüfus defteri Osmanlı Arşivinde NFS.d. 01444 numara ile kayıtlıdır. Defterin ilk sayfası mevcut olmadığından sayım tarihi kesin olarak bilinememektedir. Defterdeki yoklamalarda verilmiş olan en geç tarihin H.1259 (M.

1843) olmasından dolayı, bu defterin 1843 tarihli sayıma ait olduğu söylenebilir. Bu sayım askerî amaç gözetilerek yapıldığından dolayı kayıtlarda İnegöl nüfusunun o dönemine dair demografik, askerî ve sosyo-ekonomik bilgiler yer almaktadır.

Çalışmada defterde yer alan bilgiler doğrultusunda tablolar oluşturularak veriler değerlendirilmiş ve defterin transkribi verilmiştir. Ortaya çıkan veriler XIX. yüzyılın ilk yarısında İnegöl’ün askerî ve sosyo-ekonomik durumuna farklı açılardan bakma imkânı sunmuştur.

Anahtar Kelimeler: I

I. Mahmud, Bursa-İnegöl, Nüfus Defterleri, Tahrir Defteri,

(7)

vi

ABSTRACT

Name and Surname : Hatice UZER

University : Bursa Uludag University Institution : Social Science Institution Field : History of Islam and Islamic Branch : History of Islam

Degree Awarded : Master Page Number : xiii+286 Degree Date : .../.../ 2019 Supervisor : Prof. Dr. Salih PAY

TRANSCRYPTION AND EVALUATION OF INEGOL MUSLIM POPULATION BOOK NUMBER 01444

Ottoman Empire conducted the first census in the modern sense in 1830-1831 during the reign of Mahmud II (1808-1839). The aim of these censuses was to determine the suitable people and non-Muslim male population for the newly established Asakir-i Mansure-i Muhammediye after the abolition of the Janissary Corps and to identify the jizya tax payers. The censuses initiated in accordance with this aim and further developed in the following periods are an important source in terms of providing demographic statistics information of the Ottoman society in the Ottoman archives.

İnegöl District, which was connected to the Hüdavendigar sanjak in 1831, is one of the places where the first censuses were made.

The İnegöl census book which constitutes our study is registered in the Ottoman archive with the number NFS.s. 01444. Since the first page of the book does not exist, the counting date is unknown. Since the latest date given in the inspection is H.1259 (1843), it can be said that this book belongs to the census dated 1843. Since this census was carried out for military purposes, the records include military and socio-economic information about that period of the İnegöl population. In the study, tables were created in line with the information in the book and the data were evaluated and transcript of the book was given. The resulting data provided the opportunity to look at the military and socio-economic situation of Inegöl from different angles in the first half of the XIX.

century.

Key Words:

II. Mahmud, Bursa-Inegöl, Population Surveys, Tahrir Register

(8)

vii

ÖNSÖZ

Geçmiş, insanlarda hep merak uyandıran bir husus olmuştur. Konu, kişilerin nereden geldiği ve atalarının mensubiyeti noktasına gelince, mesele kişisel ilgi alanı olmaktan çıkıp aile, sülale, soy, kavim ve millet olma boyutlarına kadar uzanmaktadır.

İnsanlarda atalarını bilme merakının yanı sıra kendilerini yaşadıkları şehir ile köklü bir bağ kurabilmek için şehrin tarihi süreç içerisindeki konumu ve orada kimlerin yaşadığı merak edilen konulardan olmuştur. İşte bu noktada çalışmamızı teşkil eden 01444 numaralı İnegöl Nüfus Defteri bu konulardan bazılarına açıklık getirebilmek ve merak edilen soruların bir kaçına cevap bulabilmek noktasında yardımcı olacaktır.

Defterin günümüz Türkçesine çevrilmesinde bazı zorluklarla karşılaşılmıştır.

Defterdeki bazı yazıların silinmiş veya iç içe geçmesi, yazım memurlarının yazım ve imla hataları yapması gibi nedenlerden dolayı okumada zorluklar yaşanmıştır.

Karşılaşılan en önemli zorluk ise defterin ilk sayfasının mevcut olmaması ve nüfus sayımının yapıldığı tarihe dair herhangi bir bilginin yer almamasıdır. Yoklama kayıtlarında verilen en geç tarih H. 1259’dur. Bunu miladi takvime çevirdiğimizde ise 1842-1843 tarihlerine karşılık gelmektedir. Buradan yola çıkarak bu nüfus defteri için

“1843 tarihli İnegöl nüfus sayımı” diyebiliriz.

En az hata ile okumaya çalıştığımız bu defterde yine de bazı noksanlıklar gözden kaçmış olabilir. Okunamayan veya emin olunamayan yerler soru işareti ve noktalarla belirtilmiş, beraberinde defterdeki kelimenin fotoğrafı konulmuştur. Okurken zorlanmamızın bir sebebi de İnegöl Defterlerinin daha önce çalışılmamış olmasıdır.

XIX. yüzyıl İnegöl nüfus bilgisine dair yapılmış olan diğer çalışmalarda ise nüfus ile alakalı yalnızca sayım sonuçları ve yerleşim yerlerine ait nüfus rakamları verilmiştir. Bu yönüyle çalışmamız İnegöl özelinde nüfus defterleri alanında yapılan ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır. Araştırma, Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna şahitlik eden ve coğrafi bakımdan stratejik değerini hâlâ koruyan İnegöl için ayrıca önemlidir.

Çalışmamız giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında araştırmanın

konusu, amacı, sınırları, yöntemi, kullanılan materyal ve başlıca kaynaklar üzerinde

durulmuş; birinci bölümde İnegöl’ün tarihi, Osmanlı’nın klasik dönem tahrirleri ile

modern dönem nüfus sayımı ve 01444 numaralı İnegöl nüfus defteri hakkında bilgi

verilmiş; ikinci bölümde İnegöl nüfus defterinde yer alan demografik bilgiler farklı

(9)

viii

yönlerden değerlendirilmiş; üçüncü bölümde ise çalışılmış olan nüfus defterinin transkripsiyonu yer almıştır. Ek bölümünde ise defterin orijinali verilmiştir.

Bu çalışmamın hazırlanmasında her zaman yanımda yer alarak, zengin düşünce ve tecrübesini benden esirgemeyen kıymetli danışman hocam Prof. Dr. Salih PAY’a çok teşekkür ederim. Ayrıca bu nüfus defterinin okunmasında ve çalışılmasında katkı ve desteklerini benden esirgemeyen değerli hocam Dr. Mustafa POLAT’a, maddi ve manevî destekleri ile her zaman yanımda olan aileme, arkadaşlarıma ve İnegöl Kent Müzesi çalışanlarına da teşekkürlerimi sunuyorum.

Hatice UZER

Bursa-2019

(10)

ix

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI ... İİ YÜKSEK LİSANS/DOKTORA İNTİHAL YAZILIM RAPORU ... İİİ YEMİN METNİ ...İV ÖZET... V ABSTRACT ...Vİ ÖNSÖZ ... Vİİ İÇİNDEKİLER ...İX KISALTMALAR ...Xİ TABLOLAR ... Xİİ

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM İNEGÖL VE NÜFUS SAYIMLARI 1. İNEGÖL’ÜN COĞRAFİ YAPISI VE TARİHİ ... 4

1.1. İnegöl Adı ... 4

1.2. Coğrafyası ... 6

1.3. Tarihi ... 7

1.3.1. Osmanlı Öncesi ... 7

1.3.2. Osmanlı Dönemi ... 9

2. OSMANLI DÖNEMİNDE NÜFUS SAYIMLARI ... 13

2.1. Klasik Dönem Tahrirleri ... 13

2.2. XIX. Yüzyıl Nüfus Sayımları ... 16

3. 01444 NOLU İNEGÖL NÜFUS DEFTERİ ... 19

İKİNCİ BÖLÜM 01444 NOLU İNEGÖL KAZASI MÜSLİM NÜFUS DEFTERİ’NİN DEĞERLENDİRİLMESİ 1. İDARİ YAPI ... 22

1.1. Mahalle ve Köylerin Muhtarları ... 22

2. SOSYO-KÜLTÜREL YAPI ... 24

2.1. Mahalle ve Köylerde Kullanılan Şahıs İsimleri ... 24

2.1.1. Mahallelerde Kullanılan Şahıs İsimleri ... 24

2.1.2. Köylerde Kullanılan Şahıs İsimleri ... 25

2.2. Mahalle ve Köylerde Kullanılan Lakaplar ve Unvanlar ... 26

2.2.1. Mahallelerde Kullanılan Lakaplar ve Unvanlar ... 27

2.2.2. Köylerde Kullanılan Lakaplar ve Unvanlar ... 29

2.3. Nüfusun Onarlı Yaş Gruplarına Göre Dağılımı ... 41

2.3.1. Mahalle Nüfusunun Onarlı Yaş Gruplarına Göre Dağılımı ... 41

2.3.2. Köy Nüfusunun Onarlı Yaş Gruplarına Göre Dağılımı ... 42

2.4. Özürlüler ... 43

2.5. Hane ve Nüfus Sayısı ... 44

2.5.1. Mahallelerin Hane ve Nüfus Sayısı ... 44

2.5.2. Köylerin Hane ve Nüfus Sayısı ... 44

(11)

x

2.6. Meslekler ... 45

2.7. İlmiye Mensupları ... 46

2.8. Nüfusun Fiziksel Özellikleri ... 47

2.8.1. Boy ... 47

2.8.2. Sakal ... 47

2.8.3. Bıyık ... 48

3. A

SKERLİK

İ

LE

İ

LGİLİ

V

ERİLER

... 48

3.1. Askerlik Görevinde Olanlar ... 49

3.2. Şâbb-ı emred ... 50

3.3. Tüvânâ ... 51

3.4. Müsinn ... 51

4. N

ÜFUS

H

AREKETLERİ

... 52

4.1. Yıllara Göre Doğumlar ... 52

4.2. Yıllara Göre Ölümler ... 53

4.3. Yıllara Göre Göç Edenler ... 53

4.4. Yıllara Göre Gelenler... 53

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 01444 NUMARALI İNEGÖL KAZASI MÜSLİM NÜFUS DEFTERİNİN TRANSKRİPSİYONU SONUÇ ... 187

KAYNAKÇA ... 190

EK ... 193

(12)

xi

KISALTMALAR

a.g.b. : Adı Geçen Bildiri a.g.e. : Adı Geçen Eser a.g.m. : Adı Geçen Makale a.g.md. : Adı Geçen Madde a.g.t. : Adı Geçen Tez b. : Basım

bkz. : Bakınız C. : Cilt çev. : Çeviren

DİA : Diyanet İslam Ansiklopedisi H. : Hicrî

haz. : Hazırlayan M. : Miladi

MÖ : Milattan Önce MS : Milattan Sonra NFS.d. : Nüfus Defterleri ö. : Ölüm Tarihi S. : Sayı

s. : Sayfa

SBE. : Sosyal Bilimler Enstitüsü ss. : Sayfadan Sayfaya

TTK : Türk Tarih Kurumu

vb. : Ve benzeri

(13)

xii

TABLOLAR

Tablo 1: Mahallelerin Muhtarları ... 22

Tablo 2: Köylerin Muhtarları ... 23

Tablo 3: Mahallelerde Kullanılan Şahıs İsimler ... 24

Tablo 4: Köylerde Kullanılan Şahıs İsimleri ... 25

Tablo 5: Sinanbey Mahallesi’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 27

Tablo 6: Cuma Mahallesi’nda Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 28

Tablo 7: Yenice Mahallesi’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 28

Tablo 8: Adabinni Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 29

Tablo 9: Hamzabey Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 29

Tablo 10: Karalar Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 30

Tablo 11: Tokaş Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 30

Tablo 12: Yörük Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 30

Tablo 13: Kozluca Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 30

Tablo 14: Çavuş Köy’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 31

Tablo 15: Kulaca Köyü’nda Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 31

Tablo 16: Şibali Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 31

Tablo 17: Yiğitlala Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 31

Tablo 18: Süpürtü’ Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 32

Tablo 19: Eymir Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 32

Tablo 20: Kurşunlu Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 32

Tablo 21: Yenice Müslim’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 33

Tablo 22: Çitli Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 33

Tablo 23: Karacakaya Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 33

Tablo 24: Kınık Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 33

Tablo 25: Özlüce Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 34

Tablo 26: Hamamlı Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 34

Tablo 27: Alibey Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 34

Tablo 28: Bilal Köy’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 34

Tablo 29: Konurlar Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 35

Tablo 30: Orta Köy’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 35

Tablo 31: Mizal Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 35

Tablo 32: Maden Köy’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 36

Tablo 33: Deydinler Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 36

Tablo 34: Bedre Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 36

Tablo 35: Sırnaz Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 37

Tablo 36: İsaviran Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 37

Tablo 37: Hoca Köy’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 37

Tablo 38: Çeltikçi Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 37

Tablo 39: Edebey Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 38

Tablo 40: Alayna Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 38

(14)

xiii

Tablo 41: Gelene Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 38

Tablo 42: Genci Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 38

Tablo 43: Süle Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 39

Tablo 44: Kirles Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 39

Tablo 45: Kıran Köy’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 39

Tablo 46: Kızık Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 39

Tablo 47: Kadimi Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 40

Tablo 48: Akhisar Köyü’nde Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 40

Tablo 49: Doma Köy’de Kullanılan Lakap ve Unvanlar ... 40

Tablo 50: Mahalle Nüfusunun Onarlı Yaş Gruplarına Dağılımı ... 41

Tablo 51: Köy Nüfusunun Onarlı Yaş Gruplarına Dağılımı ... 42

Tablo 52: Mahalle ve Köylerdeki Özürlüler ... 43

Tablo 53: Mahallerin Hane ve Nüfus Sayısı ... 44

Tablo 54: Köylerin Hane ve Nüfus Sayısı ... 44

Tablo 55: Mahalle ve Köylerde Bulunan Meslekler ... 45

Tablo 56: Mahalle ve Köylerdeki İlmiye Mensupları ... 46

Tablo 57: Köy İmamları ... 46

Tablo 58: Nüfusun Boy Durumu ... 47

Tablo 59: Nüfusun Sakal Durumu ... 47

Tablo 60: Nüfusunun Bıyık Durumu ... 48

Tablo 61: Mahallelerde Askerlik Görevinde Bulunanlar ... 49

Tablo 62: Köylerde Askerlik Görevinde Bulunanlar ... 49

Tablo 63: Mahallelerde Bulunan Şâbb-ı Emred... 50

Tablo 64: Köylerde Bulunan Şâbb-ı emred ... 50

Tablo 65: Mahallelerde Bulunan Tüvânâ ... 51

Tablo 66: Köylerde Bulunan Tüvânâ ... 51

Tablo 67: Mahallelerde Bulunan Müsinn ... 52

Tablo 68: Köylerde Bulunan Müsinn ... 52

Tablo 69: Mahalle ve Köylerin Yıllara Göre Doğum Durumu ... 52

Tablo 70: Mahalle ve Köylerde Yıllara Göre Ölüm Durumu ... 53

Tablo 71: Yıllara Göre Göç Edenler ... 53

Tablo 72: Yıllara Göre Gelen Sayısı ... 53

(15)

1

GİRİŞ

Devlet Arşivleri Başkanlığı kataloğunda İnegöl’e ait farklı muhtevalarda toplam 19 adet

1

NFS.d. koduyla kayıtlı nüfus defteri bulunmaktadır. Çalışmada bunlardan NFS.d. 01444 numaralı defter esas alınmıştır. Bu defterde Müslüman nüfusun kayıtlı olduğu 3 mahalle ve 42 köy bulunmaktadır.

Nüfus, geçmişten bugüne devletlerin sosyo-ekonomik, askerî ve siyasî açıdan önem verdikleri unsurların başında gelmiştir. Nüfus, tarımın temel ekonomik alanı olduğu geleneksel devletler açısından ekonominin en önemli kaynağı olmuştur. Bu bakımdan nüfus ve ekonomik güç paralellik göstermiştir. Bu paralelliğin istikrarı için hukuki politikalar geliştirilmiştir. Tarihsel süreçte devletlerin birbirlerinden miras almış olduğu bu politikalar, varlıklarının teminatı olmuştur. Bundan dolayı devletler hâkim oldukları nüfusun varlığı hakkında bilgi sahibi olup, nüfusu kontrol altında tutmak istemiştir. Nüfus meselesini, yalnızca nüfusun ait olduğu hâkim devlet değil, diğer devletler de yakından takip etmiştir. Bu durum özellikle Fransız İhtilali (1789) sonrası milliyetçilik akımı ile daha da güçlenmitir. Nüfus, devletlerin iç işlerinde birbirlerine karşı kullandığı araç haline dönüşmüştür.

Osmanlı Devleti, XV. yüzyıldan itibaren toprakların tespiti ve vergilendirme gibi nedenlerle sayımlar yaparak bunları tahrir defterlerine kaydetmiştir. Bu dönemi aydınlatan en önemli kaynaklardan biri Ömer Lütfi Barkan ve Enver Meriçli’nin hazırlamış olduğu Hüdavendigâr Livası Tahrîr Defterleri adlı eseridir. Osmanlı’nın klasik dönem nüfus bilgisi Hüdavendigâr Livası özelinde bu hacimli çalışmada görülmektedir. XIX. yüzyılda II. Mahmud döneminde (1808-1839) başlatılmış olan nüfus sayımı ise modern anlamda yapılan ilk nüfus sayımı olarak nitelendirilmiştir. II.

Mahmud’dan sonra II. Abdülhamid (1876-1909) de nüfus meselesini önemsemiş ve bu doğrultuda II. Mahmud’un başlatmış olduğu nüfus sayım geleneğini devam ettirip geliştirmiştir.

Nüfus defterleri, demografik istatistik açısından son derece önemli verileri barındıran arşiv kaynaklarındandır. İncelenen bu arşiv kaynakları sayesinde Osmanlı Devleti’nin demografik yapısını bilmekteyiz. Askerî amaç doğrultusunda yapılan sayımda yalnız erkek nüfus dikkate alınmıştır. Bir yaşından itibaren bütün erkeklerin

1

Mustafa Polat, Osmanlı Döneminde İnegöl 19. Yüzyılda Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Hayat, İnegöl

Belediyesi Kültür Hizmeti, İstanbul, 2018, ss. 10-12.

(16)

2

yazıldığı söz konusu kayıtlarda Osmanlı Devleti’nde yaşayan insan sayısı, nüfusun yaşlılık ve gençlik oranları, meslekî dağılımı ve eğitim durumları hakkındaki bilgiler yer almaktadır. Kayıtlarda yer alan kişilerin ait oldukları özellikler askerlik için uygun olup olmama durumunu ifade etmiş olsa da, ortaya konulan veriler bize çok farklı alanlarda kullanım imkânı sağlamaktadır.

İnegöl nüfus defterleri, İnegöl’de yaşayan reâyâ sayısını, nüfusun yaşlara göre dağılımını, mahalle ve köylerde yaşayan nüfusu, kullanılan lakaplar ile kişilerin meslekî durum ve sosyal statüsü hakkında vermiş olduğu bilgiler XIX. yüzyıl İnegöl’ünün sosyo-ekonomik durumunu yansıtmaktadır. Bu defterler yerel tarih çalışmaları için zengin bir kaynaktır.

Çalışmamız, İnegöl’e ait 19 nüfus defterinden Müslüman nüfusun kaydedildiği NFS.d. 01444 numaralı defter ile sınırlandırılmıştır. Çalışma yöntemi olarak şu yol takip edilmiştir: Öncelikle 01444 numaralı nüfus defteri transkript edildikten sonra kullanabileceğimiz alanlar doğrultusunda nüfus verilerini gruplandırarak tablolaştırdık.

Bu gruplamalar ile İnegöl nüfusu farklı istatistik veriler doğrultusunda ele alındı.

Metinde yer alan ancak günümüzde kullanılmayan isim, lakap, unvan ve yer adları transkript sırasında aslına uygun olarak yazıldı. Okunuşundan emin olunmayan kelimelerin yanına ise soru işareti ve defterdeki kelimenin fotoğrafı konulmuştur.

Defterin okunuşunda yapılmış olan çalışmalar göz önünde bulundurulmuştur. Muammer Demirel’in daha önce hazırlamış olduğu 4 ciltlik 1830 Bursa Nüfus Kütüğü Bursa Şehri Mahalleleri Müslüman Nüfusu çalışması İnegöl defterinin okunmasında yol gösterici olmuştur.

İkincil kaynaklar olarak kitap, makale ve tezlerden faydalanılmıştır; Kemal H.

Karpat’ın Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Enver Ziya Karal’ın Osmanlı İmparatorluğu’nda

İlk Nüfus Sayımı 1831, Fazıla Akbal’ın 1831 Tarihinde Osmanlı İmparatorluğunda

İdarî Taksimat ve Nüfus, Mübahat S. Kütükoğlu’nun Menteşe Sancağı 1830,

Abdulkadir Gül-Salim Gökçen’in Son Dönem Osmanlı Nüfusu ve Ecnebîler Meselesi

bu konuda yapılmış başlıca kitap ve makale çalışmalardandır. Musa Çadırcı’nın

Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyol ve Ekonomik Yapıları eseri nüfus

sayımları için eyalet, kaza ve sancaklarda uygulanan düzenleme ve değişimleri gösteren

kapsamlı bir çalışmadır.

(17)

3

2012 yılında araştırmacılar için açılan nüfus defterleri arşivi yeni bir çalışma alanı

olup, son dönem Osmanlı demografisine ışık tutmaktadır. Bu çalışma, İnegöl özelinde

nüfus defterleri alanında yapılan ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır.

(18)

4

BİRİNCİ BÖLÜM

İNEGÖL VE NÜFUS SAYIMLARI

1. İNEGÖL’ÜN COĞRAFİ YAPISI VE TARİHİ 1.1. İnegöl Adı

İnegöl adının menşei hakkında birçok bilimsel iddia ve söylence mevcuttur.

Bilinen en eski adı Türklerden önce, Bizans döneminde “Melekler köyü” anlamına gelen “Angelokoma”dır.

2

İnegöl adının menşei hakkında yapılan çalışmalarda araştırmacılar genel olarak şehrin adının “ine” ve “göl” şeklinde iki kelimeden meydana geldiği hususuna dikkat çekmişlerdir. Bazı araştırmacılar, İnegöl adının yabancı menşeli olduğunu, bazıları ise Türkçe kökenli olduğunu savunmuşlardır. Evliya Çelebi Seyahatname adlı eserinde İnegöl’e “Ezine-göl” dendiğini ifade etmiştir. Ona göre

“İne” kaynağının kökeni Farsça Cuma anlamına gelen “Ezine”dir. İnegöl, Cuma günü yani “Ezine-günü” fethedilmiştir. Adına da “Ezine-günü”nü kısaltarak “İne” dendiğini aktarmıştır. Bu görüşünü kuvvetlendirmek için İnegöl halkının o dönemde camilere hâlâ

“ine damı” yani “Cuma Camisi” dendiğini kaydetmiştir.

3

Mamaş, İnegöl kelimesinin kökeninin eski Türklerde annesi tarafından şehzade olan kişiler için, güvenilip inanılan kimse manasında kullanılan “İnal”dan geldiğini ve zamanla “İnal”ın “İne” olarak değiştiğini söylemiştir. Bu kullanım ise zaman içerisinde, subaşı veya gölbaşı manalarına gelen İnegöl adını almıştır. Kaza, bir göl kenarında değildir fakat başka göllere kaynağını veren suların başındadır. Ovada kurulmuş olan kaza dağlarla çevrilidir. Bu dağlardan gelen sular ise ovada bir noktada birleşmektedir.

Kazaya, su kaynaklarının birleştiği noktada göl benzeri birikintinin olmasından dolayı İnegöl denmiştir.

4

Umar, İnegöl adının Rumca I Nea Poli (Yeni Kent) adından gelme olduğunu, süreç içerisinde bu söylenimin I Nea’ya dönüştüğünü aktarır. Kentin adına öncesinde

2

Turgut Can Mamaş, İnegöl Tarihî, Coğrafî, İktisadî, İçtimaî ve Kültür Durumları, Bursa, İnegöl Halkevi Yay., 1947, s.15; Kenan Kahraman, Geçmişten Günümüze İnegöl, İstanbul, İnegöl Kültür Sanat ve Yardımlaşma Vakfı Yay., 1992, s.30; Gülseren Kan Şahin, Nihal Kardoruk, “Roma ve Bizans Devirlerinde İnegöl Arkeolojisi ve Tarihi”, Uluslararası İnegöl Tarihi ve Kültürü

Sempozyumu, C.1, İstanbul, 2017, s.269; Barış Şenol, “İnegöl Adının Kökeni ve Zaman-Mekan

Boyutunda Çevre Arkeolojik Yerleşimler Etki Alanında Antik İnegöl Yerleşimi”, Uluslararası İnegöl

Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, C.1, İstanbul, 2017, s.349.

3

. Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.9, İstanbul, Üçdal Neşriyat, 1966, s.9.

4

Mamaş, a.g.e, s.19.

(19)

5

Anadolu’da sadece Kula dendiğini, kentin adının depremde yıkılıp yeniden yapıldıktan sonra I Nea Kula (Yeni Kula) olarak söylendiğini, bu adın daha sonra Türk ağzında Eynegöl’e, sonra da İnegöl’e dönüştüğünü ifade etmiştir.

5

Kaplanoğlu, şehrin isminin halk dilinde küçük göl anlamında kullanılan “eyne-göl”den geldiğini savunmuştur. Ona göre Bursa’da birçok yer adı “eyne” ön adıyla yer almaktadır.

6

Ramsey kentin adının

“İnek göl” ya da İnegöl olduğunu ifade etmiştir.

7

Veli Sevin de Bithynia döneminde, günümüzde olmamakla birlikte, İnegöl’ün doğusunda Daphnousis (Ezine göl) adında bir gölün olduğundan söz etmektedir.

8

İnegöl adı hakkında halk arasında bilinen söylenceler de vardır. Bunlar ağırlıklı olarak İnegöl adının “ey ne göl”den dönüştüğü yönündedir. Söylencelerde İnegöl adında geçen göl kelimesinin kaynağı, dağlardan gelen akarsu kaynaklarının bir noktada birleşmesi ile göl benzeri birikinti oluşmasına bağlanmıştır.

9

İnegöl adının kökeni hakkında öne sürülen teorilerde tek ortak nokta “göl”

kelimesi olmuştur. Başındaki “ine” kelimesi hakkında çeşitli teoriler olmakla birlikte bir ittifak söz konusu değildir. İnegöl’ün, günümüzde de halk tarafından sulak bir ova üzerinde bulunduğu bilinmektedir. Bugün dahi bir evin temel kazısı sırasında 1m civarında kazıldığında sulu yumuşak zeminin olduğu görülmektedir.

Tarakçı, İnegöl adının menşei hususunda ortaya sürülen tüm bu tezleri harmanlayarak, çözümlemeyi farklı bir yönde, Hıristiyanlık inancı meselesinde aramıştır. Buna göre o, öne sürülen diğer savlardan farklı olarak Bizans dönemindeki Angelakoma’nın nasıl İnegöl adını aldığı hususuna dikkat çekmiştir. Bu geçiş döneminde de Angelakoma adının anlamının aslında melek köyü anlamında olmayıp, Angelos Hanedanlığına ait bir isim olabileceğini ifade etmiştir. Bunun zamanla Aya Nikola olarak değiştirilerek, İnegöl adının Aya Nikola’dan dönüşmüş olabileceğini söylemiştir.

10

5

Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, İnkılâp Kitabevi,1993, s.343.

6

Raif Kaplanoğlu, “İnegöl”, Bursa Ansiklopedisi (Yer Adları), C.I, 1.b, İstanbul, Avrasya Etnografya Vakfı Yay., 2001, s.151.

7

W. M. Ramsey, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, (çev. Mihri Pektaş), İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1960, s.15.

8

Veli Sevin, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I, 4.b, Ankara, TTK, 2016, S.39.

9

Kahraman, a.g.e., s.31-32;Numan Kartal, İnegöl Folkloru, 1.b, İnegöl, 1998, ss.166-167.

10

Muhammet Tarakçı, “İnegöl Adının Menşei Üzerine”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

C.28, S.1, 2019, ss.17-37, (Ayrıntılı bilgi için bkz.).

(20)

6 1.2. Coğrafyası

İnegöl, Anadolu’nun kuzeybatısında, Marmara Bölgesi’nin güneydoğusunda Bursa iline bağlı, 40

0

09

kuzey enlemleri ve 29

0

49

boylamları arasında yer alan bir ilçedir. İnegöl’ün kuzeyinde Yenişehir, güneyinde Kütahya-Domaniç, güneybatısında Keles ve güneydoğusunda da Bilecik bulunmaktadır. Bursa-Eskişehir karayolu üzerinde, Bursa’ya 45 km mesafede yer alan İnegöl doğusunda Mezit boğazı, batısında da Ümitalan arasında verimli topraklar üzerinde kurulmuştur.

11

İnegöl’ün yüz ölçümü 1118 km

2

’dir.

12

Bulunmuş olduğu coğrafyadan dolayı farklı arazi türlerine sahip olan İnegöl;

ekonomik amaçlı çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirildiği bir ilçedir. Tarımsal ekonominin yanı sıra Bursa, Eskişehir, Kocaeli ve İstanbul gibi endüstrileşmenin başat olduğu noktalarla bağlantılı olarak endüstri önemli ekonomik değere sahiptir. Ekonomik çeşitlilik açısından orman varlığını fırsata çeviren İnegöl, günümüzde Türkiye’de mobilyacılık sektöründe ithalat ve ihracat bağlamında önemli bir ekonomik potansiyele sahiptir. Hülasa İnegöl, ekonomik çeşitlilik açısından zengin bir ilçedir.

13

Güney Marmara bölgesinin özelliklerini taşıyan İnegöl; iklim bakımından Karadeniz ve Akdeniz iklimleri arasında geçiş karakteri göstermektedir. Yazları sıcak olması ve az yağış almasından dolayı Akdeniz iklim tipine benzemektedir. Soğuk geçen kış aylarında ise bol yağış alır. Kar yağışı en fazla Ocak-Şubat aylarında görülmekte, ortalama kış sıcaklığı ise 2,30

0

C olmaktadır. Yaz sıcaklık ortalaması 21,9

0

C’dir. Yıllık ortalama sıcaklığı ise 12,4

0

C’dir.

14

İnegöl ovası, ormanlarla kaplı dağlar ile çevrelenmiştir. 104.447 hektarlık yüz ölçümüyle İnegöl, ormanlık alanlarının büyüklüğü ile de Türkiye ortalamasının üzerindedir. İnegöl ormanlarında görülen ağaç türleri; çam, köknar, kavak, söğüt, kayın, karaağaç, meşe, ıhlamur, kestane ve cevizdir.

15

İnegöl Ovası’nın denizden yüksekliği 350 metre olup yüzölçümü 148 km

2

’dir.

Güney Marmara bölgesinde “Uludağ dağ sırası”nın kuzeyinde, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanan ve geniş bir alana sahip olan İnegöl ovası, kuzeyinde Alanyurt

11

http://www.inegol.bel.tr/inegol/inegoltarihi .

12

https://www.harita.gov.tr/il-ve-ilce-yuzolcumleri.

13

. M. Murat Yüceşahin, İnegöl İlçesinin Yerleşme Coğrafyası, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi SBE., Ankara,2002, s.7 .

14

İnegöl Tanıtım ve Kent Rehberi, Haz. İnegöl Kent Konseyi Kültür Sanat Turizm ve Tarih Çalışma Grubu, İstanbul, 2013, s.16.

15

İnegöl Tanıtım ve Kent Rehberi, a.g.e, s.17.

(21)

7

tepeleri ve Eymir sırtları ile çevrelenmiştir.

16

Ovanın güney bölümünde Domaniç Dağları (1794 m), doğu tarafında Ahı Dağı (1030 m); kuzeyinde Yenişehir eşiği, kuzeybatısında ise Bursa eşiği bulunmaktadır. Kuzeyde Küpelitepe (558 m) ve Karadoruk Tepesi (534 m) ile İnegöl Ovası ve Yenişehir birbirinden ayrılmaktadır.

17

Uludağ ve Domaniç dağlarının eteklerinden kaynaklanan akarsular İnegöl Ovasına inerek havzanın etrafını dolandıktan sonra kuzeyinden gelen Kocasu ile birleşir. Hamzabey Boğaz’ında birleşen havza akarsuları buradan Yenişehir ovasına ulaştıktan sonra Göksu Irmağı adı ile Sakarya Nehri’ne katılan muhtelif kollar arasında yer alır.

18

1.3. Tarihi

1.3.1. Osmanlı Öncesi

Anadolu, ilk medeniyetlerin ortaya çıktığı, süreç içerisinde insanlığın göçebelikten yerleşikliğe geçişine şahit olduğu bir coğrafyadır. İnsanların yerleşim alanlarını seçerken aradıkları temel husus, yaşayacakları bölgenin hayatlarını idame ettirebilecekleri imkânlara elverişli olmasıydı. İlk medeniyetlerin kurulmuş olduğu coğrafyalar incelendiğinde hepsinde görülebilecek ortak özellik yerleşim yerlerinin su kaynaklarına yakın alanlarda kurulmuş olmasıdır. Su kaynağı, insanoğlunun hayatını devam ettirebilmesindeki en temel ihtiyaçtır. Zengin su kaynaklarına sahip İnegöl coğrafyası bu ihtiyaca cevap verebilecek potansiyele sahip bir bölgedir.

İnegöl’de arkeolojik çalışmaların yapılması neticesinde günümüze en uzak yerleşmenin M.Ö.4000-3000 yıllarına dayandığı tespit edilmiştir.

19

Bu da İnegöl’de insanoğlunun yaklaşık 5000 yıllık bir yaşam serüveninin olduğunu göstermektedir. XX.

yüzyıl başlarında başlayan bu arkeolojik çalışmalar ile İnegöl’de 6 adet höyüğün varlığı tespit edilmiş ve bu höyükler tescillenmiştir. İlk keşfedilen höyük Cumatepe Höyüğü (İnegöl Höyüğü) olmuştur. Bu höyüğü 1902 yılında ilk ziyaret eden araştırmacı A.

Philippson’dur. Bunu takip eden sonraki yıllarda R. Hartmann, K. Bittel – H. Otto, K.

Kökten ve J. Mellaart höyüğü ziyaret eden araştırmacılar arasında yer almışlardır. Bittel ve Kökten, Cumatepe Höyüğünde araştırmaya değer, zengin buluntuların olacağını

16

Ahmet Ardel, “İnegöl Ovası ve Çevresi (Morfolojik Etüd)”, Türk Coğrafyası Dergisi, S.9-10, Ankara, 1947, s.64.

17

Polat, a.g.e., s.24.

18

Ardel, a.g.m., ss.85-87.

19

Yüceşahin, a.g.t., s.20.

(22)

8

tespit etmişlerdir. Bu höyükte bulunan bazı kapların Troya II ile benzerlikleri olduğu görülmüştür. Cumatepe höyüğünde 1999 yılında yapılan sondaj kazı çalışmaları neticesinde; Geç Kalkolotik dönemden (M.Ö.4000) günümüze kadar devam eden kesintisiz bir yerleşimin olduğu tespit edilmiştir.

20

Cumatepe höyüğünün dışındaki diğer höyükler; İnegöl 2, Şibalı, Boğazköy, Palangatepe (Akhisar) ve Kurşunlu höyükleridir. Bu höyüklerin yüzeysel incelenmesi sonucunda önemli ticaret yollarının bu bölgelerden geçtiği ve yaşamaya elverişli alanlar oldukları görülmüştür.

21

Yaklaşık 5000 yıllık tarihi geçmişi olan İnegöl’de; Frigyalîlar, Lidyalîlar, Persler, Makedonyalılar, Trakya’dan göç ederek Bursa’yı başkent yapan Bitinyalîlar, Roma ve Bizanslıların sırasıyla hüküm sürdükleri tespit edilmiştir.

22

Roma döneminde İnegöl, Bithynia sınırında yer almaktaydı. Bithynia Kralı IV.

Nikomedes’in vasiyeti üzerine Bithynia’ya ait bölgeler Roma’ya miras olarak kalmıştı.

23

Roma döneminde bu bölgelerde bulunan kentler imkânlarının elverişli olması ile de giderek büyümüştür. Kaynaklar bu dönemde İnegöl gibi “komai” denilen az sayıdaki küçük yerleşim yerlerine nazaran, siyasî ve ekonomik açıdan daha önemli olan ve polis olarak isimlendirilen büyük yerleşim birimlerinin adlarına (şehirlere) yer vermektedir. Kurtarma kazılarından çıkan arkeolojik buluntular da Roma döneminde İnegöl’de büyük çaplı bir yerleşimin olmadığını göstermektedir.

24

Roma İmparatorluğu’nun M.S. 395 yılında, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmesi ile İnegöl bir süre Doğu Roma hâkimiyetinde kaldıktan sonra; Doğu Roma’nın devamı olan Bizans hâkimiyeti altında varlığına devam etmiştir. Bizans döneminde İnegöl, çevre köy ve çiftliklerin bağlı olduğu Angelokome tekfurluğu ile yönetilmekteydi. Bu dönemde yerleşim; merkezde Angelokome kasabası, etrafında çiftlik ve köyler şeklinde olup, bu yerleşim alanlarını içine alan kalelerle çevrilmiş bulunmaktaydı. Bizans dönemine ait bu yerleşimlerin varlığını Osmanlı dönemi vergi kayıtlarından öğrenmek mümkündür. Osmanlı döneminde bu yerleşimlerin isimleri birden değişmemiş; ya zaman içerisinde ismi değişmiş ya da Rumca kökenli olan ismi

20

Mustafa Şahin, “İnegöl/Cumatepe Höyük ve Tunç Çağı Ulaşımındaki Yeri”, Uluslararası İnegöl

Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, C.1, İstanbul, 2017, s.234-236.

21

Yüceşahin, a.g.t., s.29.

22

İnegöl Tanıtım ve Kent Rehberi, a.g.e., s.39.

23

Sevin, a.g.e, s.35.

24

Kan Şahin, Kardoruk, a.g.b., ss.270-274.

(23)

9

farklı bir söyleniş tarzına evrilmiştir. Örneğin Bizans dönemindeki ismi “Ösren” olan köy, bugünkü ismiyle “İsaören” olarak hâlâ mevcuttur.

25

Müslümanların, İnegöl ile ilk münasebetleri Abbasiler Döneminde Halife Harun Reşid’in (786-809) Bursa’ya kadar gelmesi ile olmuştur. Daha sonra, 955 yılında Halep’teki Hamdânîler (905-1004) Bursa ve çevresini ele geçirmiş, 23 yıl boyunca bu bölgelere hâkim olmuşlardır.

26

Anadolu toprakları 1071 Malazgirt Zaferi ile Türklerin hâkimiyeti altına girmiştir.

İnegöl, 1078 yılında Anadolu Selçukluları hâkimiyetine girmiş, 1097 Haçlı Seferleri esnasında tekrar Bizans’ın eline geçmiştir. Osmanlılar tarafından fethine kadarki süreçte İnegöl, Türkler ve Bizanslılar arasında zaman zaman el değiştirmiştir.

27

1.3.2. Osmanlı Dönemi

Anadolu’nun batı ucunda Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıkması ve diğer beylikler arasından sıyrılıp gelişmesini sağlayan en büyük etkenlerden biri şüphesiz kurulmuş olduğu coğrafyadır. Türklerin İslâm dünyası ve medeniyeti üzerindeki etkileri Selçukluların İslâm dünyası üzerindeki hâkimiyeti ile başlamaktadır. X. ve XI.

yüzyıllarda batıya doğru iki koldan başlayan büyük Türk göçleri; bir kolu Hazar Denizi kuzeyinden Avrupa ve Balkanlara kadar ulaşırken, diğer kolu ise İran, Irak ve Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya kadar ulaşmıştır. Bizans ise bu göçler ile Anadolu ve Balkan toprakları arasında sıkışmış, sınırları içerisinde bulunan şehirler üzerindeki etkisini kaybetmeye başlamıştır. 1071 Malazgirt Zaferi ile Bizans’ın Anadolu’daki gücü tamamen kırılınca Türk akınları Anadolu’da daha etkili olmuştur. Bununla birlikte XIII.

yüzyılın başlarında doğudan gelen Moğol istilası ve baskısı Türklerin Anadolu’nun batı uçlarına kadar ilerlemesini sağlamıştır.

28

Selçukluların Anadolu’da tesis ettikleri birlik ise 1243 Kösedağ yenilgisinden sonra bozulmuş ve beylikler dönemi başlamıştır.

Beylikler dönemi siyasî-fikri hayatı; Anadolu’yu istila eden Moğollar ile mücadele ve Batı uç sınırlarındaki Bizans’a karşı yürütülen gazâ anlayışı üzerine şekillenmiştir. Bu dönemde Anadolu’da siyasî birlik bozulmuş olsa da beylikler hareketlerinde bağımsız

25

Yüceşahin, a.g.t., s.47-53.

26

Raif Kaplanoğlu, Prusa’dan Günümüze Bursa “Medeniyetin İpek Şehri”, 4.b, İstanbul, Elma Basımevi, 2008, s.30.

27

Ayşenur Bilge Zafer, “1878-1914 Yıllarında Balkanlar ve Kafkasya’dan Gelen İkinci Kuşak Göçmen

Kadınların Kültürleşme Süreci (Bursa Vilayeti İnegöl Kazası Örneği)”, Basılmamış Doktora Tezi,

Uludağ Üniversitesi SBE, Bursa, 2015, s.93.

28

Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 11.b, İstanbul, Ötüken Neşriyat, 2011, ss.33-51.

(24)

10

olmayıp bir hiyerarşi içinde üstlerine karşı sorumluydular. Bu hiyerarşide, kendi yürüttükleri siyasî faaliyetlerde Selçuklu Sultanının atamış olduğu bir emir durumunda idiler. Uç beylerinden biri olan Osman Bey Söğüt merkezli bir beylik olarak;

Kastamonu emirine, Oda Selçuklu Sultanına, Sultan ise İlhanlılara bağlı idi.

29

Osmanlı Beyliği, Osman Bey döneminde teşkilatlı bir beylik olarak kurulmuş ve Bizans üzerinde yapmış olduğu fetih hareketleri ile önemli başarılar elde etmiştir.

Osmanlı Beyliği ilk kurulduğu dönemde diğer beyliklere nazaran arka planda kalmış, önemsiz bir oluşum idi. Onu diğer beyliklerin önüne geçiren faktör şüphesiz ki kurulmuş olduğu coğrafyadır. Diğer beylikler Anadolu’da Moğol istilasına karşı mücadele içersinde bulunurken, Osmanlı Beyliği etrafına toplamış olduğu gaziler, alpler ile gazâ ideolojisi ile hareket ederek Bizans üzerine fetih hareketleri düzenlemekteydi.

Osmanlı Beyliğinin “gazâ” anlayışı, Anadolu’dan birçok Türkmen’in Osman Gazi’nin etrafında toplanmasına sebep olmuştur.

Ertuğrul Gazi (ö.1281-82) döneminde Söğüt ve civarına yerleşen Osmanlılar, komşu tekfurluklar ile iyi geçinmekteydi. Ertuğrul Gazi vefat ettikten sonra başa geçen Osman Gazi de babasının takip ettiği politikayı devam ettirmiştir. İlerleyen zamanlarda Osman Gazi’den rahatsız olan tekfurlar barış ortamına bozacak hareketlerde bulunacaklardı. Bu bağlamda İnegöl tekfuru Aya Nikola; Osman Bey ve aşiretini yaylaya gidiş ve dönüş yolculukları sırasında sürülerine saldırılarda bulunarak, onları rahatsız etmekteydi. Bu durum karşısında Osman Bey Bilecik Tekfuru ile anlaşarak yaylaya gidecekleri zaman mallarını emanet olarak ona bırakmaya başlamıştı. Yayla dönüşlerinde de emanetlerini muhafaza etme karşılığı Bilecik Tekfuruna hediye olarak peynir, kilim, halı ve kuzular vermekteydiler. İnegöl tekfuru ile Osman Bey’in ilk karşılaşması, Ermeni Beli denilen bölgenin sonunda olmuştur. Burada çıkan savaşta Osman Gazi’nin kardeşi Saru Yatı (Savcı Bey)’nın oğlu Bay Koca şehit düşmüştü.

Mezarını, beyliğin bir şehidi olmasından dolayı Ermeni Beli’nin tükendiği yerde, Hamzabey Köyü civarında bırakmışlardı. İnegöl tekfuru ile bu ilk karşılaşmanın ardından Osman Bey Kulaca Hisar Kalesi’ni yıkıp yağmaladı. Osmanlı’nın bu ilerleyişi karşısında Karacahisar tekfuruna yardım ve ittifak çağrısı yapıldı. Karacahisar tekfuru kardeşi Kalanoz komutasına büyük bir ordu vererek İnegöl’deki tekfurlar ile birleşti.

Osman Gazi ordusu ile bu ordu İkizce’de Domaniç Beli civarında savaştılar. Bu savaşta

29

Halil İnalcık, Devleti-i Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I Klasik Dönem (1302-1606):

Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, 51.b, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., 2012, ss.11-12.

(25)

11

Osman Gazi’nin kardeşi Saru Yatı (Savcı Bey) şehit düştü. Daha sonra Karacahisar fethedildi (1288). Başlangıçta Osman Bey ile iyi geçinen Bilecik tekfuru da düşmanca tavırlar sergilemeye başladı. Bilecik tekfuru, Yarhisar tekfurunun kızı ile düzenlenecek düğün yemeği davetine Osman Beyi de davet etti, onu öldürmek için diğer tekfurlar ile anlaştı. Harmankaya tekfuru Köse Mihal bu tuzağı Osman Bey’e haber verince, plan tersine döndü. Osman Bey önceden kaleye soktuğu gazileri ile yemeğin ilerleyen saatlerinde onları gafil avlayarak tekfurların planını boşa çıkardı. Böylece Bilecik kalesi fethedildi, ardından Osman Gazi Yarhisar Kalesi üzerine giderek burayı da fethetti (1297-98). Osman Bey, İnegöl tekfuru Aya Nikola’nın kaçmaması için İnegöl üzerine Turgut Alp’i gönderdi; Turgut Alp İnegöl’ü kuşattı. Osman Gazi de daha sonra İnegöl kuşatmasına katıldı ve neticede uzun bir uğraş sonucunda İnegöl fethedildi (1299).

30

Rivayete göre Osman Gazi Karacahisar kalesini fethettikten sonra kendi adına hutbe okutmuştur. Menakıbnamelerde bu rivayetin verilmesi Osmanlı Devleti’nin bu tarihlerde kurulduğu iddiasından dolayıdır. Halil İnalcık’a göre Osman’ın bir hanedan kurucu olma durumu 1302 tarihinde Bizans ile yapılmış ilk savaş olan Bapheus (Koyunhisar) Savaşı ile gerçekleşmiştir. Bu savaş Osman Gazi’ye hükümdar vasfını kazandırarak, kendisinden sonra da yerine oğlu Orhan’ın itirazsız bir şekilde geçmesini sağlayacaktı. Dolayısıyla İnalcık, bu tarihin Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olabileceğini ifade etmiştir.

31

Fethedilen bu toprakların idaresi gelenek olarak fetheden komutanlar arasında dağıtılmıştır. Osman Gazi yeni fethettiği topraklarda Yenişehir adında bir şehri imar etmiş ve burada yaşamaya başlamış; burasını Beğ Sancağı olarak merkez edinmiştir.

32

Karacahisar’ı Orhan Gazi’ye (1324-1362), İnönü’yü Gündüz Alp’e, Eskişehir’i Aygud Alp’e ve İnegöl ve çevresini ise Turgut Alp’e bırakmıştır.

33

İnegöl toprakları da ilk dönem kaynaklarında uzunca bir süre Turgut ili olarak geçmiştir.

Hıristiyan dünyası; Osmanlı’yı Gelibolu’yu ele geçirene dek önemseyip dikkate almamıştı. Osmanlılar Gelibolu’yu fethetttikten sonra kendileri için tehdit olduğunun farkına varacaklardı. Osmanlı beyleri, batı hudutlarında fethetmiş olduğu topraklara

30

Âşık Paşazâde, Tevârîh-i Âl-i Osmân, Haz. Kemal Yavuz, Yekta Saraç, İstanbul, Gökkubbe, 2007, ss.47-58.

31

İnalcık, a.g.e., s.13-17.

32

Salih Erol, Hüdavendigâr Vilayeti Salnamelerinde Yenişehir Kazası, Ankara, Semih Ofset, 2011, s.133.

33

Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş I Anadolu’nun İdari Taksimatı, 2.b., Ankara,

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., 2000, s.77.

(26)

12

Anadolu’ya göç etmeye devam eden Türkmenleri getirmiş ve uç sınırlarında bu boş arazilere yerleştirmiştir. Bu yöntemle buradaki topraklar üzerinde esaslı bir varlık göstermiştir. Bizans sınırlarından Balkanlara doğru olan ilerlemede; Osmanlıların yapmış olduğu bu fetih hareketleri Anadolu’daki gazi ve alpler için bu bölgeler çekim merkezi olmuştur. Osmanlıların, bu bölgede bu kadar rahat ilerlemelerinin elbette ki siyasî, coğrafi ve askerî nedenleri bulunmaktaydı.

34

Osmanlı Beyliğinin bu ilk genişleme hareketini Anadolu’daki Türk Beylikleri yerine batıda yer alan Hıristiyan unsurlar üzerine yapması, Osmanlı’nın, Türkmenler, gaziler ve alpler nezdinde meşruiyet kazanmasında etken olmuştur. Ayrıca doğudan gelebilecek bir tehlike olmayışı da batıda zaten sıkıntı içerisinde bulunan Bizans coğrafyası üzerindeki fetih hareketlerini rahatlatmıştı.

İnegöl’ün fethinden sonra bu coğrafyaya yerleşen Osmanlılar, bu bölgelerde imar faaliyetlerine başlamış, ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitli yapılar inşa etmişlerdir. Yıldırım Bayezid döneminde (1389-1403) daha da artan imar faaliyetleri neticesinde Yıldırım (Cuma) Cami inşa edilmiştir. İnegöl yine bu dönemde önemli bir tarihi olaya şahitlik etmiştir. Yıldırım Bayezid’in vefatından sonra yaşanan kâos ortamında İsa Çelebi ile Mehmed Çelebi Ermeni Beli denilen bölgede karşılaşmış, Mehmed Çelebi bu mücadelenin galibi olarak Bursa’da, devletin başına geçmiştir. Fatih Sultan Mehmed (1444-1446, 1451-1481) ve II. Bayezid dönemlerinin önemli devlet adamlarından olan İshak Paşa da (ö.892/1487) İnegöl’de bir külliye inşa ettirmiş, ihtiyaçlarının karşılanması için de bir vakıf kurmuştur. Külliye bünyesinde cami, imaret, medrese, türbe, han, hamam ve ahır bulunmaktaydı. Bu yapılardan ise günümüze kadar sadece cami, medrese ve türbe ulaşmıştır.

35

1530’lu yıllarda İnegöl, Hüdavendigâr livasına bağlı bir kazaydı. Kazada merkezde dört mahalle, 55 köy ve çiftlik, mezra ve yaylalar bulunmaktaydı. Merkez mahalleler Cami-i Şerif, Sinanbey, Yenice Mescit ve İshakpaşa İmareti idi. İshakpaşa İmareti mahallesi ilerleyen zamanlarda belgelerde görülmemektedir. 1784 tarihli avarız vergi kayıtlarında İnegöl, Hüdavendigâr sancağı kazası olarak 3 merkez mahalle ve 46 köyden oluşmaktaydı. XIX. yüzyılda idari sistemde değişikliğe gidilerek sancak sisteminden eyalet sistemine geçilmiştir. Bu sistem ile İnegöl kazası Hüdavendigâr

34

M.Fuad Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, 5.b., Ankara, Akçağ Yay., 2009, ss. 123-127.

35

Zekeriya Bülbül, “XVI. Yüzyıl Ortalarında İnegöl’ün Sosyo-Ekonomik Yapısı”, Konya, Selçuk

Üniversitesi SBE Dergisi, S.16, 2006, s.188.

(27)

13

eyaleti Bursa Livâsına bağlanmıştır. 1885’te Hüdavendigâr Vilayeti’ne bağlı Ertuğrul Sancağı adında yeni bir idari yönetim oluşturularak İnegöl kazası bu sancağa bağlanmıştı.

36

1830 yılında yapılan ilk düzenli nüfus sayımı kayıtlarında XIX. yüzyıla kadar ki süreçte İnegöl mahalle ve köylerinde az bir değişiklik olmuştur. XIX. yüzyıl sonlarında Kafkaslardan ve Balkanlardan göçlerin başlaması ile İnegöl’de merkez mahalle ve köy sayılarının artmıştır. Gelen göçmenler için yeni mahalle ve köyler kurularak bu yerleşim alanlarına yerleştirilmiştir.

37

Cumhuriyet dönemine kadar Ertuğrul Sancağına bağlı kalan İnegöl, 1925 yılında İl Genel Meclisi kararı ile Ertuğrul Sancağından Bursa’ya bağlanmıştır. 1926 yılında ise ilçe olmuştur.

38

2. OSMANLI DÖNEMİNDE NÜFUS SAYIMLARI 2.1. Klasik Dönem Tahrirleri

Osmanlı Devleti’nin, kuruluşunda ve yükselmesinde etkili olan unsurlardan en önemlisi, Müslüman ve gayrimüslim reayaya karşı göstermiş olduğu iyi muameledir.

Devlet olma anlayışını reâyânın çalışması ve zenginliği, onların devletten memnun olmalası üzerine kuran Osmanlı Devleti, reayanın iyi yönetilmesini devlet için esas saymıştır. Devletin bu esasa göre öncelikle, reayanın elinde bulunan toprak miktarını ve bu toprak ile reâyâ arasında olan ilişkiyi bilmesi gerekiyordu. Bu ilişkinin bilinmesi için de toprak ve nüfus tahrirleri yapılması gerekliydi.

39

Osmanlı Devleti bu amaç doğrultusunda fethetmiş olduğu topraklar üzerinde tahrirler yapmıştır. Tahrir, Osmanlı’nın maliye alanında vergilerin ve bu vergileri verenlerin isimlerinin bilinmesi için yapılan sayımların yazıldığı defterlerdir. Bu sistem Osmanlıdan önce de, klasik tarım devletlerinde uygulanmaktaydı. Eski Mısır, Akdeniz, Roma, Bizans ve Ortaçağ Avrupa devletlerinde buna benzer tahrirler yapılmıştır.

40

İslam dünyasında ilk tahrir, Hz. Peygamber döneminde, daha çok askerî amaç güdülerek yapılmıştır. Bu sayımlara ait yazılı bir belge bulunmasa da temel İslam kaynaklarından

36

Polat, a.g.e., ss.40-43.

37

Polat, a.g.e., s.44.

38

Bilge Zafer, a.g.t., s.89.

39

Enver Ziya Karal, “Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831”, T.C. Başbakanlık Devlet

İstatistik Enstitüsü, Ankara, 1997, ss. 5-6.

40

Mehmet Öz, “Tahrir”, DİA, C.39, İstanbul, 2010, ss. 425-429.

(28)

14

olan altı sahih hadis kitabında yapılan bu ilk nüfus sayımına dair bilgiler bulunmaktadır.

41

Osmanlı öncesi Türk-İslam devletlerinde de arazi ve nüfus tahrirleri yapılmaktaydı. Anadolu Selçukluları döneminde neredeyse sayımlara dâhil edilmemiş yer kalmamıştı. Osmanlılar, Türk-İslam devletlerinden aldığı bu tahrirleri kendilerine göre uyarlayarak devam ettirmiş; ancak Selçuklulardan farklı olarak bu defterleri Farsça değil Türkçe yazmışlardır.

42

Osmanlı tahrirlerinin ilk olarak ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemektedir.

Fatih Sultan Mehmed döneminde ülkenin her yerinde tahrirler yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmed döneminden önce de tahrirlerin yapılmış olduğu bu döneme ait belgelerden anlaşılmaktadır. Tahrirler otuz yılda bir; sultanların tahta çıkması, yeni fetihlerin yapılmış olması gibi sebeplerle yapılmaktaydı. Fethedilen bölgelerde tahrirler yapıldıktan sonra topraklar tımarlara ayrılırdı. Tahrirlerin yapılması son derece önemli bir mesele olduğundan, tahrirleri yapmak üzere seçilen tahrir eminlerinin bu görevi layıkıyla yerine getirebilecek kabiliyette olması ve reâyâ tarafından itibar görmesi önemli bir husustu. Bu yüzden tahrir eminleri hukuk ve kanun bilgilerine sahip kadıasker, kadı, müderris, sancakbeyi, defterdar gibi görevlerde bulunmuş ve tanınmış kişiler arasından seçilmekteydi.

43

Tahrir defterlerinde devlet içerisinde bulunan yetişkin erkek nüfus, bunların işletmiş olduğu toprak miktarı, mükellef tutuldukları vergiler, bu vergilerin miktarları ile birlikte isimleri ve babalarının adlarıyla yazılmıştır. Tahrirler sayesinde her köyün kimin mülkü veya timarı ve vakfı olduğunu, köyde üretilmekte olan ürünün ve yetiştirilen hayvanların türleri ve miktarlarını, bunlardan alınan vergilerin ne kadar olduğunu öğrenebilmekteyiz.

44

Merkezi yönetimin iradesi doğrultusunda yapılan tahrirler üç ayrı defter olarak kaydedilirdi. Bunlar mufassal, icmal ve evkaf defterleridir. Bu defterler iki adet olarak yazılır; defterlerden biri yazıldığı yerde bırakılırken diğeri de İstanbul’a gönderilirdi.

Mufassal defterlerde tahrirlerin detaylı bilgileri bulunmaktaydı. Bu defterler genelde sancak temel alınarak değerlendirilmişse de, bazen bir eyalete ait tüm sancakların

41

M. Tayyip Okiç, “İslamiyette İlk Nüfus Sayımı”, İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.VII, Ankara, 1960, ss.

11-20.

42

Ömer Lütfi Barkan-Enver Meriçli, Hüdavendigâr Livası Tahrir Defterleri I, Ankara TTK Yay., 1988, ss, 7-8.

43

Barkan-Meriçli, a.g.e, s. 13-21.

44

Ömer Lütfi Barkan, “Tarihi Demografi” Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi”, Türkiyat Mecmuası,

İstanbul, 1951, ss.1-25.

(29)

15

değerlendirildiği de olmuştur. Kaza merkezli değerlendirilen mufassal defterde nüfus, mahalle mahalle ve evli-bekâr ayrımına göre yazılırdı. Vergiden muaf olanlar da belirtilirdi. Gayrimüslimler mensup oldukları cemaatlere göre ayrı yazılırdı. Bölgenin yetişkin erkek nüfusu yazıldıktan sonra buradan beklenen vergilerin gelir miktarları ve kaynakları yazılırdı. Merkezin yazımından sonra, merkez kaza ve kasabalara bağlı köyler ve mezralardaki yetişkin erkek nüfus defterlere yazılır, ardından buradan alınacak yıllık vergi miktarı çıkarılırdı. Merkez kazanın sayımından sonra diğer kazaların tahrirleri de aynı şekilde yapılırdı. İkinci defter olan icmaller de mufassal defterler gibi yazılır; gelirler has, zeamet ve tımar olarak ayrıldıktan sonra padişah, beylerbeyi ve tımar sahipleri arasında nasıl paylaştırılacağı kaydedilirdi. Genelde icmal defterleri mufassal defterlerin özeti olarak yazılırdı. Evkaf defterleri ise vakıflara ait olan yerleşim yerleri ve mülkler hakkında mufassal deftere yazılmamış veya eksik yazılmış olan bilgilerin ayrıntılı olarak bulunduğu defterlerdir.

45

Kanûni (1520-1566) döneminde zirve noktasına gelen tahrir sistemi, bu döneme kadar düzenli ve teferruatlı olarak yapılmıştı. Ancak XVI. yüzyılın sonlarına doğru ülke içerisinde ortaya çıkan Celâli isyanları yüzünden tımar sistemi önemini kaybederek bozulmaya başlamıştır. İsyanlardan etkilenen tımar sistemi ile klasik tahrir yöntemi terk edilerek yerine avârız tahrirleri yapılmaya başlanmıştır.

46

Avârız tahrirleri XVII.

yüzyılda Anadolu, Balkanlar ve Suriye’de çeşitli sancaklarda birçok kez yapılmış, XVIII. yüzyılda da uygulanmaya devam edilmiştir. Tanzimat’tan önce, II. Mahmud döneminde, yeniçeri ocağının yerine kurulmuş olan yeni ordu için askere ihtiyaç duyulmuş ve geniş çaplı, modern anlamda nüfus sayımı başlamıştır

47

.

45

Numan Elibol, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Nüfus Meselesi ve Demografi Araştırmaları”, Süleyman

Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C.12, S.2, 2007, ss. 137-138. , Öz,

a.g.md., ss. 427-429.

Mufasaal türü defterler genel olarak icmal defterlerinin aslını oluşturur. Ancak icmaller bazen yapılacak yeni sayımlarda, timarla ilgili konularda esas kabul edilir ve bu şekilde yeni mufassal defterlerin hazırlanmasında kaynak olma işlevi görürdü. İcmal defterleri XV. yüzyılda yeni bürokratik sistemde iki şekilde olduğu görülmektedir. XV. yüzyıla ait icmaller timar sistemi içerisindeyken Kanuni döneminin başlarından itibaren yeni pratik bir anlayış şekline girmiştir. Merkezde pratik olarak kullanma amaçlı hazırlanan bu icmaller “mufassal-icmaller” dir. Feridun M.

Emecan,”Mufassalden İcmale”, Osmanlı Araştırmaları Dergisi, S.16, İstanbul, 1996, ss., 37-44.

46

Avârız vergileri olağanüstü durumlarda ve savaş zamanlarında alınan vergiler iken zamanla normal vergiler arasına girmiştir. bkz. Halil Sahillioğlu, “Avârız”, DİA, C.4, İstanbul, 1991, ss. 108-109.

47

Öz, a.g.md., ss. 428-429.

(30)

16 2.2. XIX. Yüzyıl Nüfus Sayımları

II. Mahmud döneminde ilk nüfus sayımı denemesi 1826 tarihinde Yeniçeri ocağının Vak‘a-i Hayriye denilen olayla kaldırılması sonrasında yapılmıştır. Fakat bu sayım denemesi Osmanlı–Rus (1828-1829) savaşından dolayı neticelendirilememiştir.

48

Yeniçeri ocağının kaldırılması ile Avrupa tarzı Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla yeni bir ordu kuruldu. Ordu tümen, tabur ve bölük şeklinde bölümlere ayrılarak, er ve erbaşlar Avrupa tarzı kılıç ve tüfek verildi. Ordunun ihtiyaçları için harp ve tıp okulları açılarak Avrupa’ya askerî eğitim almaları için öğrenciler gönderildi.

49

Askerlik alanında yapılan bu düzenlemelerdeki amaç Osmanlı’nın son zamanlarında içeride ve dışarıda bozulan güvenliğini sağlayarak, devleti askerî başarılar ile ayakta tutabilmekti.

50

II. Mahmud’un kurmuş olduğu bu ordu ilk sınavını 1828-1829’da Osmanlı-Rus savaşında verecekti.

51

Bu savaş sırasında Yeniçeri ocağı kaldırılalı iki yıl olmuş, ordu savaşa katılabilecek donanıma sahip değildi. Osmanlı bu ordu ile Rus Çarlığı karşısında başarı gösteremediğinden barış istemiş, neticede Edirne Antlaşması imzalanmıştır (1829).

52

II. Mahmud savaş sonrasında sağlamış olduğu barış ortamını değerlendirerek devlet içerisinde yapmak istediği reformlara yönelme fırsatı bulmuştur.

II. Mahmud’un Yeniçeri ocağını kaldırdıktan sonra tesis etmiş olduğu bu yeni ordunun, asker ve vergi kaynakları ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için ülke genelinde nüfus sayımı yapılarak askerlik yapabilecek kişilerin ve kimlerden hangi vergilerin alınacağının tespit edilmesi gerekmekteydi.

53

Bu sebeple 1830’da özel bir komisyon kurularak ülke genelinde sayım yapılması kararı alındı. Meclis, yapılacak sayım için yönetmelik çıkararak; sayımı kimlerin yapacağı, öncelikli olarak nerelerin sayılacağı ve sayımın nasıl uygulanacağına dair usulleri belirlemiştir. Sayım memurları, din görevlileri arasından seçilerek halka nüfus sayımının dine aykırı bir durum olmadığı güvencesi verilmek istenmiştir. Bu memurlar Rumeli ve Anadolu’da bulunan bütün eyalet, sancak, kasaba ve köylerde sayıma başladı. Sayım işleri ile ilgilenmesi ve yapılan sayımların sonuçlarının değerlendirilmesi için de “Ceride Nezâreti” adıyla bir nazırlık kurularak, Mehmed Seyyid Efendi nazır olarak 500 kuruş aylık ile başa geçti.

48

Karal, a.g.m., s.8.

49

Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, TTK Basımevi, 9.b., C. V, Ankara, 2011, ss.150-151.

50

Karal, a.g.e., s. 144.

51

Carter V. Findley, Modern Türkiye Tarihi, (çev. Güneş Ayas), Timaş Yay., 6.b., İstanbul, 2017, s. 61.

52

Karal, a.g.e., ss. 119-120.

53

Karal, a.g.m., ss. 10-11.

(31)

17

Eyalet ve sancaklarda da “Defter Nazırlığı” kurularak nüfus işleri buralardan yönetildi.

54

1831 yılı sayımları, ülke topraklarının idari taksimatına göre yapılmış, eyalet ve sancak taksimatı esas alınmıştır. Taksimat yapıldıktan sonra bir de devletin haritası çıkarılarak bu harita üzerinde sancak, kaza ve nahiyelerin yerleri tayin edilmiş, böylece eyalet ve livaların sınırları tespit edilmeye çalışılmıştır.

55

II. Mahmud, kendisinden önce belirlenmiş olan idari taksimatta değişikliğe gitmemiş, 1836 yılına kadar bu sistemi devam ettirmiştir.

56

1834’de “Redif Nizamnâmesi” yayınlanarak, redif teşkilatı kurulmuştur. Bu teşkilata alınacak kişiler, bulundukları eyalet ve sancaklarda askerî eğitimlerini alarak, savaş zamanı orduya katılacak yardımcı kuvvetlerdi. Redif birliklerinin kurulması ile askerlerin tamamının gereksiz yere kışla ve karargâhlarda sürekli kalmalarına gerek olmadan, yaşadıkları yerdeki gündelik işlerini devam ettirmişlerdir.

57

1831 nüfus sayımı, Rumeli ve Anadolu’da toprak yazımı amacı güdülmeden modern anlamda yapılan ilk sayımdır.

58

Bu sayımda sadece erkekler sayılmıştı.

Yönetim, askerliğe uygun Müslüman erkekleri tespit etmek

59

ve gayrimüslimler için vergi uygulamasını düzenlemek istiyordu.

60

Ne var ki sayım memurları bazı bölgelerdeki bütün kasaba ve köyleri ziyaret etmediğinden bu sayım her yerde titiz bir şekilde yapılamamıştır. Kadınların sayılmadığı bu sayımda, onların dâhil edildiği toplam sonucu elde etmek için sayım sonucu iki ile çarpıldığında tahmini genel sonucu elde etmiş oluruz. Buna göre Balkanlarda 2,6 ve Anadolu’da 3,6, toplamda ise 7,2 milyon nüfus sonucu elde edilmektedir. XIX. yüzyıl başında tahmin edilen Osmanlı nüfusu 14 ile 23 milyon arasıdır.

61

54

Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, TTK, 3.b., Ankara, 2013, s.45.

55

Fazıla Akbal, “1831 Tarihinde Osmanlı İmparatorluğunda İdarî Taksimat ve Nüfus”, Belleten, XV/60, Ankara, 1951, ss. 617-618.

56

Çadırcı, a.g.e., s. 14.

57

Mübahat S. Kütükoğlu, “Sultan II. Mahmud Devri Yedek Ordusu Redif-i Asâkir-i Mansûre”, İstanbul

Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, S.12, 1982, ss.127-131.

58

Karal, a.g.m., s.10.

59

Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, (çev. Bahar Tırnakçı), Timaş Yay., 1.b., İstanbul, 2010, s.67.

60

Abdulkadir Gül – Salim Gökçen, Son Dönem Osmanlı Nüfusu ve Ecnebîler Meselesi, Cedit Neşriyat, 1.b., Ankara, 2010, s.38.

61

Findley, a.g.e., s.62.

Referanslar

Benzer Belgeler

DEMĠRCĠ Süleyman-Kazım KARTAL, 1834–35 Tarihli Karahisar-ı Develi (Yesilhisar) Ve Talas Kazâsı Müslim Nüfus Defteri İncelemesi, Basım aĢamasında 2014. DOĞRU, Halime; 1844

Yalnız şunu belirtmeden geçemeyiz ki, Batının büyük şehirlerinde bugün bile turistik iş olarak yeniden yapılan bu türlü hamamlara, gene Satıhlar

Her ne kadar meme kanseri, pankreas kanseri, tip II diyabet gibi baz› hastal›klar› da kolayca teflhis edebilecek yöntemlerin erken kan›tlar›- na ulafl›lm›fl olsa da

Numara 1- Orta boylu kır sakallı çiftçi Deli Süleyman veled-i Hasan sinn 53 Numara 2- Oğlu orta boylu kara bıyıklı Mustafa sinn 32.

Rum ili beğlerbeğliği pâyelülerinden Kosova vilâyeti valisi olub birinci rütbe mecîdi ve ikinci rütbe Osmanî nişân-ı zi-şânlarını hâ’iz ve hâmil olan Faik

Mapavri Nahiyesine Bağlı Köylerin Defterdeki İlk Kayıt Esnasındaki Nüfusu İle Son Kayıt Esnasındaki Nüfusu .... Karadere Nahiyesine Bağlı Köylerin Defterdeki İlk

ÇalıĢmamızda; 1836 yılında Sürmene kazasına tabi olan mahallelerde ikamet eden Müslüman erkek nüfusu, bu kiĢilerin fiziki özellikleri, çok az kayıt altına

ÇalıĢmaya konu olan “Gönye, Batum Sahil Köyleri Nüfus Defteri” de bölge insanının köklerine ıĢık tutabilecek, geçmiĢe yönelik ilgiyi giderebilecek;