2. OSMANLI DÖNEMİNDE NÜFUS SAYIMLARI
2.2. XIX. Yüzyıl Nüfus Sayımları
II. Mahmud döneminde ilk nüfus sayımı denemesi 1826 tarihinde Yeniçeri
ocağının Vak‘a-i Hayriye denilen olayla kaldırılması sonrasında yapılmıştır. Fakat bu
sayım denemesi Osmanlı–Rus (1828-1829) savaşından dolayı neticelendirilememiştir.
48Yeniçeri ocağının kaldırılması ile Avrupa tarzı Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye
adıyla yeni bir ordu kuruldu. Ordu tümen, tabur ve bölük şeklinde bölümlere ayrılarak,
er ve erbaşlar Avrupa tarzı kılıç ve tüfek verildi. Ordunun ihtiyaçları için harp ve tıp
okulları açılarak Avrupa’ya askerî eğitim almaları için öğrenciler gönderildi.
49Askerlik
alanında yapılan bu düzenlemelerdeki amaç Osmanlı’nın son zamanlarında içeride ve
dışarıda bozulan güvenliğini sağlayarak, devleti askerî başarılar ile ayakta
tutabilmekti.
50II. Mahmud’un kurmuş olduğu bu ordu ilk sınavını 1828-1829’da
Osmanlı-Rus savaşında verecekti.
51Bu savaş sırasında Yeniçeri ocağı kaldırılalı iki yıl
olmuş, ordu savaşa katılabilecek donanıma sahip değildi. Osmanlı bu ordu ile Rus
Çarlığı karşısında başarı gösteremediğinden barış istemiş, neticede Edirne Antlaşması
imzalanmıştır (1829).
52II. Mahmud savaş sonrasında sağlamış olduğu barış ortamını
değerlendirerek devlet içerisinde yapmak istediği reformlara yönelme fırsatı bulmuştur.
II. Mahmud’un Yeniçeri ocağını kaldırdıktan sonra tesis etmiş olduğu bu yeni
ordunun, asker ve vergi kaynakları ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Bu ihtiyacı karşılayabilmek
için ülke genelinde nüfus sayımı yapılarak askerlik yapabilecek kişilerin ve kimlerden
hangi vergilerin alınacağının tespit edilmesi gerekmekteydi.
53Bu sebeple 1830’da özel
bir komisyon kurularak ülke genelinde sayım yapılması kararı alındı. Meclis, yapılacak
sayım için yönetmelik çıkararak; sayımı kimlerin yapacağı, öncelikli olarak nerelerin
sayılacağı ve sayımın nasıl uygulanacağına dair usulleri belirlemiştir. Sayım memurları,
din görevlileri arasından seçilerek halka nüfus sayımının dine aykırı bir durum olmadığı
güvencesi verilmek istenmiştir. Bu memurlar Rumeli ve Anadolu’da bulunan bütün
eyalet, sancak, kasaba ve köylerde sayıma başladı. Sayım işleri ile ilgilenmesi ve
yapılan sayımların sonuçlarının değerlendirilmesi için de “Ceride Nezâreti” adıyla bir
nazırlık kurularak, Mehmed Seyyid Efendi nazır olarak 500 kuruş aylık ile başa geçti.
48
Karal, a.g.m., s.8.
49
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, TTK Basımevi, 9.b., C. V, Ankara, 2011, ss.150-151.
50Karal, a.g.e., s. 144.
51
Carter V. Findley, Modern Türkiye Tarihi, (çev. Güneş Ayas), Timaş Yay., 6.b., İstanbul, 2017, s. 61.
52Karal, a.g.e., ss. 119-120.
17
Eyalet ve sancaklarda da “Defter Nazırlığı” kurularak nüfus işleri buralardan
yönetildi.
541831 yılı sayımları, ülke topraklarının idari taksimatına göre yapılmış, eyalet ve
sancak taksimatı esas alınmıştır. Taksimat yapıldıktan sonra bir de devletin haritası
çıkarılarak bu harita üzerinde sancak, kaza ve nahiyelerin yerleri tayin edilmiş, böylece
eyalet ve livaların sınırları tespit edilmeye çalışılmıştır.
55II. Mahmud, kendisinden önce
belirlenmiş olan idari taksimatta değişikliğe gitmemiş, 1836 yılına kadar bu sistemi
devam ettirmiştir.
561834’de “Redif Nizamnâmesi” yayınlanarak, redif teşkilatı kurulmuştur. Bu
teşkilata alınacak kişiler, bulundukları eyalet ve sancaklarda askerî eğitimlerini alarak,
savaş zamanı orduya katılacak yardımcı kuvvetlerdi. Redif birliklerinin kurulması ile
askerlerin tamamının gereksiz yere kışla ve karargâhlarda sürekli kalmalarına gerek
olmadan, yaşadıkları yerdeki gündelik işlerini devam ettirmişlerdir.
571831 nüfus sayımı, Rumeli ve Anadolu’da toprak yazımı amacı güdülmeden
modern anlamda yapılan ilk sayımdır.
58Bu sayımda sadece erkekler sayılmıştı.
Yönetim, askerliğe uygun Müslüman erkekleri tespit etmek
59ve gayrimüslimler için
vergi uygulamasını düzenlemek istiyordu.
60Ne var ki sayım memurları bazı
bölgelerdeki bütün kasaba ve köyleri ziyaret etmediğinden bu sayım her yerde titiz bir
şekilde yapılamamıştır. Kadınların sayılmadığı bu sayımda, onların dâhil edildiği
toplam sonucu elde etmek için sayım sonucu iki ile çarpıldığında tahmini genel sonucu
elde etmiş oluruz. Buna göre Balkanlarda 2,6 ve Anadolu’da 3,6, toplamda ise 7,2
milyon nüfus sonucu elde edilmektedir. XIX. yüzyıl başında tahmin edilen Osmanlı
nüfusu 14 ile 23 milyon arasıdır.
6154
Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, TTK, 3.b.,
Ankara, 2013, s.45.
55
Fazıla Akbal, “1831 Tarihinde Osmanlı İmparatorluğunda İdarî Taksimat ve Nüfus”, Belleten,
XV/60, Ankara, 1951, ss. 617-618.
56
Çadırcı, a.g.e., s. 14.
57
Mübahat S. Kütükoğlu, “Sultan II. Mahmud Devri Yedek Ordusu Redif-i Asâkir-i Mansûre”, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Enstitüsü Dergisi, S.12, 1982, ss.127-131.
58
Karal, a.g.m., s.10.
59
Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, (çev. Bahar Tırnakçı), Timaş Yay., 1.b., İstanbul,
2010, s.67.
60
Abdulkadir Gül – Salim Gökçen, Son Dönem Osmanlı Nüfusu ve Ecnebîler Meselesi, Cedit Neşriyat,
1.b., Ankara, 2010, s.38.
18
1831 nüfus sayımı hedeflenen askerî amaca hizmet edemeyip, istenilen netice
alınamadığından 13 yıl sonra 1844’te ordunun amaçları gözetilerek askerî bir yetkili
idaresinde yeni bir sayım yapılmıştır.
621844 sayımından sonra 1852’de Rumeli’de,
1856’da Anadolu’da ve Suriye’de sayımlar yapılmıştır. 1870’de genel nüfus sayımı
yapılmasına dair bir irade çıkarılmışsa da iç karışıklıklardan dolayı yürürlüğe
girememiştir. 1874’de planlanmış olan nüfus sayımı ise 1876-1877 Osmanlı – Rus
savaşı dolayısı ile yapılamamış, 1877-1878 Osmanlı–Rus savaşı sonrasında ise nüfus
sayımı yapılabilmiştir. Bu sayım sırasında Rumeli’den sürekli göçlerin geliyor
olmasından dolayı, sayım ancak 6 ayda bitirilebilmiştir.
631881 yılında Sultan Abdülhamid, ellerinde tam zamanlı ve yedek olarak görev
yapacak asker sayısını gösteren bir veri olmadığı ve ordunun planlı olarak tekrardan
örgütlenmesi gerektiğini dile getirmiştir. 1881’de seraskerler Müslüman erkekleri,
İçişlerinden bazı memurlar da gayrimüslimleri saymakla görevlendirilmiştir. Kötü hava
şartları ve ulaşım engelinden dolayı bu sayımın tamamlanması uzun zaman almış,
sayımın tam olarak ne zaman tamamlandığı ise kesin olarak bilinememektedir.
Abdülhamid’in baskısı sonucunda 1893’te Sadrazam Cevat Paşa sayım sonuçlarının
ciltli el yazmasını sultana takdim etmiştir. Bu nüfus kayıtları, XIX. yüzyıldaki en
eksiksiz ve güvenilir olanıdır.
641881 tarihli bu sayımın bir özelliği de sadece erkeklerin
değil kadınların da sayılmış olmasıdır.
65Osmanlı dönemindeki son nüfus sayımı ise 1905-1906’da yapılmış olan sayımdır.
Bu sayım, daha öncekilerden kaynaklanan memnuniyetsizlik dolayısıyla yapılmış,
sayımın öncekiler gibi uzun sürmemesi için üç ayda tamamlanmıştır. Bu sayımda
kaydedilen her kişi için Tezâkir-i Osmaniyye (kimlik kartı) verilecekti. Bu sayımın
detaylarına dair ise henüz bilgi yoktur.
66Sayımlarda, sayılan kişiler bazı ayrımlara tâbi tutularak kayıt edilmiştir.
Müslümanlar genel olarak “matluba muvafık” ve “matluba gayri muvafık” olarak ikiye
ayrılmıştır. Matluba gayri muvafık olanlar bazen ikinci bir ayrım olarak da sakat,
62
Karpat, a.g.e., 70.
63
Süleyman Demirci – Kazım Kartal, “Osmanlı Nüfus Defterlerinin Tarih Yazımındaki Yeri: 1835
Tarihli Trabzon Vilayeti Maçuka/Maçka Kazâsı Müslim Nüfus Defteri Örneği”, History Studies
(International Journal Of History), C.6, S.3, 2014, s.123.
64
Karpat, a.g.e., ss.96-106.
65
Mübahat S. Kütükoğlu, Menteşe Sancağı 1830 (Nüfus ve Toplum Yapısı), TTK Basımevi, Ankara,
2010, s.5.
19
ihtiyar, âmâ, alîl, amelmande, sabi v.b. diye ayrımla kaydedilmiştir.
67Bazıları tüvânâ
(güçlü) ve müsinn (yaşlı) olarak ayrıca belirtilmiş,
68onbeş ile kırk yaş arasında olanlar
ise şâbb-ı emred (sakalsız) diye kaydedilmiştir. Din ayrımına göre yapılan bu
sayımlarda gayrimüslimler, kendilerinden alınacak vergilerin durumuna göre âlâ (iyi),
evsat (orta), edna (düşük) diye belirtilerek klasik Osmanlı yöntemine göre
kaydedilmişlerdir.
69XIX. yüzyılda, II. Mahmud’un reform çalışmalarında demografik istatistik
açısından nüfus sayımları, devletin yıllar içerisinde değişen demografik yapısını ve
durumunu anlamamız açısından arşiv kaynağı olarak son derece önemli bir yere
sahiptir.
3. 01444 NOLU İNEGÖL NÜFUS DEFTERİ
Devlet Arşivlerinde NFS.d koduyla 01444 numara ile kayıtlı olan İnegöl nüfus
defteri; tarihsiz, ciltsiz, ebrusuz, 22,5 X 61 ebatında ve 192 sayfadan oluşmaktadır.
Defterin baş tarafı mevcut değildir 9-10, 101-102, 107-108, 121-122, 133-134, 169-170,
186-192 sayfaları muhtemelen sonradan yapılabilecek eklemeler için boş bırakılmıştır.
Çünkü bu boş sayfalar genelde sayımı yapılan mahalle ve köylerin son sayfalarıdır.
Defterde 3 mahalle ve 42 köy olmak üzere toplam 45 yerleşim yeri sayılmıştır. Bu
dönemde İnegöl’de üç merkez mahalle bulunmaktadır. Bunlar, Sinanbey, Cuma ve
Yenice mahalleleridir. Yenice mahallesinin adı önceki dönemlere ait vergi kayıtlarında
Yenice-i Mescit olarak geçerken bu sayımda yalnızca Mahalle-i Yenice
70olarak
kaydedilmiştir.
Bu defterin bir özelliği de İnegöl’deki Müslümanların ikamet ettiği tüm mahalle
ve köylerin mevcut olmasıdır. Diğer defterlerin bazılarında mevcut merkez mahalle ve
köyler yazılmazken, bazılarında da yalnızca sonradan yoklama defteri olarak toplam
sayım rakamları kaydedilmiştir. Nüfus sayımları Müslüman ve gayrimüslim ayrımına
göre yapılıp ayrı defterlere kaydedilmiş olmalarından dolayı bu defterde gayrimüslim
nüfus bulunmamaktadır.
Defterde İnegöl mahalle ve köylerindeki erkek nüfus yaş sınırı olmaksızın tamamı
kaydedilmiştir. Kişiler adları, fizikî özellikleri, meslekleri, aile lakapları, unvanları ve
67
Karal, a.g.m., s.18.
68Karpat, a.g.e., s.68.
69Karpat, a.g.e., s.64.
20
yaşları ile birlikte yazılmıştır. Sayılan kişinin kendisinden sonra yazılan çocuğu “oğlu”
diye belirtilerek adı ve yaşı ile yazılmış, birden fazla oğlu kaydedilmişse başına “ve”
eklenmiştir. Soyadının olmadığı bu dönemde kişiler, babalarının adlarıyla
yazıldıklarından dolayı oğlu anlamına gelen “bin” ifadesiyle kaydedilmişlerdir. Veled-i
merkum diye yazılmış olanlar da önceki kişinin oğlu olduğu anlamına gelmektedir.
Yeni doğanlar “tevellüd”, ölenler “fevt”, gidenler, göç edenler “reft” ve “nukilet”,
gelenler de “âmed” tabirleri ile olayın gerçekleşmiş olduğu tarihle birlikte kırmızı
yazıyla not düşülmüştür. Aynı aileye mensup kişilerin benzer özellikleri tekrar yazılmak
yerine “bu dahi” denilmiştir. Özür durumu olan kişiler “âmâ” (görme engeli olanlara),
“alîl” ve “marîz” (hastalıklı olanlar için), “yekçeşm” (tek gözlü), “mecnûn” (deli),
“topal”, “çolak” ve “sağır” olarak yazılmışdır. Sayım işlemi yapılırken nerede olduğu
bilinmeyen kişiler de “mefkûd” diye yazılmıştır. Bu defterde İnegöl’de 5 kişi bu şekilde
yazılmıştır. Defterde dikkat çeken bir husus olarak Arapça suçlu anlamına gelen
“mücrim” kişilerin olmasıdır. Bu şekilde yazılan 9 kişi bulunmaktadır. Dikkat çeken
diğer bir husus ise üveylerin bulunmasıdır. Kazada toplam 119 kişi üvey olarak
kaydedilmiştir. Üvey durumu sadece çocuklarda görülmemektedir. Babaların da üvey
olarak yazılmış olduğu görülmektedir.
Sayımlardaki asıl amaç; II. Mahmud’un kurmuş olduğu Asâkir-i Mansûre-i
Muhammediye ordusu için askerlik yapabilecek ve vergi verebilecek erkek nüfusu tespit
etmekti. Sayım memurları bu hususu dikkate alarak kişileri yaşlarına göre ayırmış;
güçlü ve kuvvetli olanları “tüvânâ”, yaşlı olanları “müsinn”, sakalı ve bıyığı çıkmamış
olanları da “şâbb-ı emred” diye sınıflandırmıştır. Askerde olan kişilere “Asâkir-i
Mansûre-i Muhammediye” ve 1834 tarihinde kurulan redif teşkilatına seçilenler için
ise“redif-i hassa” ibareleri kullanılmıştır. Redif teşkilatının kurulma amacı, merkez
karargâhlar üzerindeki yükü alarak, askerlik için seçilen kişilerin eğitimleri yaşadıkları
bölgelerde verilecekti. Böylece kişiler, savaş olmadığı zamanlarda yaşadıkları yerlerde
işlerini devam ettirerek üretimi aksatmamış olacaklardı.
İnegöl’de Asâkir-i Mansûre’de bulunan 42, redif teşkilatı için yazılan 85 kişi
vardı. Bu da Asâkir-i Mansûre yerine redif teşkilatı için alımların tercih edildiğini
göstermektedir. Redif teşkilatı uygulaması sayesinde İnegöl kazasında sosyal hayatta
büyük bir değişim ve kargaşa olmadan gündelik hayat devam etmiştir.
21
II. Mahmud döneminde 1829’da muhtarlık kurumu kurularak muhtarlara
mahallelerin güvenliklerinin sağlanması ve nüfusun kontrol altında tutulması gibi
yetkiler verilmiştir. Mahalle ve köylerden halkın takdirini kazanmış iki kişi oy birliği ile
muhtar seçilerek, birincisine “muhtâr-ı evvel” ikincisine de “muhtâr-ı sâni”
denilmiştir.
71İnegöl Nüfus Defterinde genel olarak mahalle ve köylerin muhtarları bu
şekilde yazılmış olup idareci konumunda olan muhtarların kimler olduğunu bu
defterden öğrenebilmekteyiz. Muhtarların yanı sıra yerleşim yerlerinin o dönemdeki
önde gelen şahsiyetlerinden olan imamlar da “imam-ı karye” olarak kaydedilmiştir.
Sayılan kişilerin bazıları lakap ve unvanları ile kaydedilmiş olduklarından şehrin o
dönemdeki sosyal ve kültürel durumu hakkında bilgi edinebilmekteyiz.
Defter incelendiğinde İnegöl Kazasında 2366 hane ve 6079 kişi bulunduğu
görülmektedir. Hane ve kişi sayısı içerisinde yalnızca erkek nüfus bulunmaktadır. Kadın
nüfusun da ortalama bu sayıda olacağı düşünülürse yaklaşık olarak toplam nüfusun 12
binin üzerinde olduğu tahmin edilebilir.
Defterin Latinize edilmesinde orijinal sıralama ve düzen esas alınmış, en son
bölümde defterin orijinali ve transkrip edilmiş hali verilmiştir.
71
Çadırcı, a.g.e., s.38.
22
İKİNCİ BÖLÜM
01444 NOLU İNEGÖL KAZASI MÜSLİM NÜFUS DEFTERİ’NİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
1. İDARİ YAPI
Osmanlı’da ilk muhtarlık teşkilatı 1829’da İstanbul’da II. Mahmud döneminde,
halkın hükümetle olan ilişkilerini güçlendirmek ve halkla aracılık yapmaları maksadıyla
kurulmuştur. İstanbul’un ardından muhtarlık taşrada ilk olarak Kastamonu Sancağı’nda
tesis edilmiştir. Kastamonu Sancağında muhtarlığın kurulması ile II. Mahmud, bu
düzenin tüm sancak ve kazalarda yürütülmesi için ferman çıkarmıştır. Muhtarlık
seçiminde Kastamonu müteselliminin uyguladığı yöntem esas alınarak diğer mahalle ve
köylerde de bu düzen uygulanmıştır. Muhtar seçilecek kişi mahalle halkının takdirini
kazanmış, ahlaken düzgün, halkın ona itimat edebileceği kişiler arasından iki kişi
belirlenerek, biri “muhtâr-ı evvel” diğeri de “muhtâr-ı sâni” adıyla iki muhtar
seçilmiştir. Muhtar seçilen kişilere mahalle imamları kefil olmuştur, sonrasında kadılar
bu kişilerin isimlerini şeri’iyye siciline kaydetmiş ve en son Defter Nazırına ve Ceride
Nezaretine göndermişlerdir. Darphanede hazırlanan mühürler kullanmaları için
muhtarlara verilmiştir. Muhtarlar vasıtasıyla mahalle ve köylerin asayişi sağlanıyordu;
dışarıdan gelen kişilerin mürur tezkereleri kontrol edilip kime veya ne amaçla geldikleri
öğrenildikten sonra gereken işlemler yapılmaktaydı. Muhtarlar, mahalle ve köylerdeki
doğum, ölüm, taşınma veya yerleşme durumlarını takip ederek bunları defterden silerek
veya ekleyerek nüfus kontrolünü sağlıyorlardı. Gerektiğinde Meclis-i Şer’e katılarak
mahallelerini temsil ediyorlar, vergilerin toplanmasında imam ile birlikte hareket
ediyorlardı.
72
Belgede
01444 numaralı İnegöl müslim nüfus defteri`nin transkripsiyon ve değerlendirmesi
(sayfa 30-36)