• Sonuç bulunamadı

REFORMCU BİR HÜKÜMDAR FATİH SULTAN MEHMED

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "REFORMCU BİR HÜKÜMDAR FATİH SULTAN MEHMED"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FATIH SULTAN MEHMED

Prof. Dr. YA~AR YÜCEL

Bu yaz~m~zda, devlet adam~~ ve kumandan Fatih Sultan Mehmed'in ara~t~nc~larca i~lenmemi~~ reformcu yönünü ele alaca~~z. Zira, men~ei ne-reden gelirse gelsin benimsedi~i bir imparatorluk idesini gerçekle~tirmek yolunda tüm hayat~n~~ ve enerjisini harcam~~, cihan hakimiyetini gerçelde~-tirememi~se de cihan~ümul Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nu kurmay~~ ba~arm~~, Fatih'in bu yönü bugüne dek gerçek anlamda ele al~n~p i~lenmemi~tir. Çünkü, onun bizce en ilginç yan~~ Osmanl~~ Devlet düzenine getirdi~i yeni-liktir. Ancak, burada esas konumuza girmeden önce k~sa da olsa Istan-bul'un al~nmas~n~n nedenleri ve benimsedi~i cihan~ümul hakimiyet fikri-nin olu~umuna bir bak~~~ yapman~n yerinde olaca~~~ kan~s~nday~z.

Kritovulos ve Taci Beyzâde Cafer Çelebi gibi iki ça~da~~ ve müstakil kaynak, Istanbul'un fethi karar~n~n al~nd~~~~ toplant~da II. Mehmed'in ~u noktalar üzerinde durdu~unu nakletmektedirler. "Gaza, atalanm~z~n gibi bizimde temel görevimizdir. Memleketimizin tam ortas~n~~ i~gal eden Bi-zans, devletimizin dü~manlar~n~~ korumakta ve onlar~~ bize kar~~~ tahrik et-mektedir. Osmanl~~ Devleti'nin güvenli~i ve gelece~i için bu ~ehrin al~nma-s~~ zaruret halini alm~~t~r". Hiç ~üphesiz Fatih bu beyamyla, Bizans'~n Os-manl~~ saltanat müddeilerini bar~nd~rarak devleti s~k s~k iç harbe sürükledi-~ini• hat~ rlatmakta ve Haçl~~ Seferleri'nin esas tahrikçisinin Bizans oldu~unu belirtmektedir. Gerçekten de Fatih'e göre, o zaman nüfusu 30 veya 40 bi-ni geçmeyen, ticareti tamam~yla Venedik ve Cenevizlilerin elinde bulunan bu ~ehrin tabii sahibi Anadolu ve Rumeli'de kurulmu~~ olan yeni impara-torlu~un sahipleri olmal~~ idi. Çünkü, Bizans'~n t~pk~~ Selanik gibi bat~l~lara devri teslimi ihtimali uzak de~ildi. Bunun tahakkuku ise, Osmanl~~ ~mpa-ratorlu~u'nun hiçbir zaman gerçekle~memesi demek olurdu. ~~te bu ob-jektif görünümler Tuna-F~ rat aras~nda tek devlet, bir tek hükümdar pren-sibi temel felsefesi olan II. Mehmed için Istanbul'un fethinin bir ölüm kal~m meselesi oldu~unu kendili~inden ortaya ç~karmaktad~r.

29 May~s 14.53'te gerçekle~tirilen bu dü~ünceden sonra II. Mehmed, bir anda ~slam aleminin en ~anl~~ sultan~~ durumuna gelmi~tir. Fatih kendi-

(2)

sini art~k cihan~ümul bir imparatorlu~un vârisi olarak görmekte, iktidar~-n~n mutlak mahiyetine inanmakta, Istanbul'un her bak~mdan tekrar düynan~n merkezi haline gelmesini istemektedir. ~~te 30 y~ll~k saltanat~n~~ bu gayeleri gerçekle~tirmeye adayan Fatih, a~a~~da de~inece~imiz köklü reformlrla Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nu kesih ~ekli ve hüviyeti ile kuracak,

~ahs~nda klasik Osmanl~~ Padi~ah~~ tipini yaratacakt~r.

Fatih'te cihan~ümul hâlcimiyeti teslim eden bir hükümdar fikri, muh-telif kaynaklardan beslenmi~tir. Daha II. Murad devrinde yaz~lm~~~ Yaz~c~-zâde Ali'nin Selçuknâme'sinde Osman Gazi'nin soyundan oldu~u için uç-talci Türk beyleri taraf~ndan hükümdarl~~a seçildi~i kaydedilmekte ve de-vaml~~ "Gün Han'~n vasiyeti O~uz Töresi ge~ee~ince hanl~k ve padi~ahl~k de~mez» denilmektedir. Bu iddian~n tarihi eü.â ne olursa olsun Osmanl~~ hanedad, di~er Türk hükümdarlar~~ üzerinde hâkimiyetini me~rula~t~rmak ve bilhiiiit1/2. Timur ve o~ullar~n~n himaye ve üstünlük iddialar~na kar~~~ ç~k-mak içih, bu görü~ü benimsemi~~ ve paralarda Kay~~ Boyu damgas~~ kulla-n~lm~~t~r. bunun yan~~ s~ra Osmanl~larda ayn~~ zamanda hâkimiyetin

men-~ei halckidda ~slami telâkki de kuvvetle benfinSenmi~tir. Buna göre bir

ga-za ba~affli üzerine Selçuklu sultan~~ ona beylik tevcih etmi~~ ve beyli~e ait sembolteri göndermi~tir. Selçuklu sultan~n kendisi ise bu otoriteyi halife-den alnkdcta idi. Nitekim otoritesini gazi s~fat~na dayand~rmak hususunda en ileri giden hükümdar da Fatih olacakt~r.

Istanbul'un al~nmas~~ ile Fatih, üçüncü bir gelene~i de benimsemi~tir. Zira Fatih Istanbul'u ald~ktan sonra kendisini Roma Imparatorlu~u'nun yegane me~ru vârisi saym~~t~. Onun, Rum ve' .fralyan nedimlerine eski ta-rihleri okutarak "imparatorluk merkezine fillet~~ sahip olan,

imparatorlu-~un da sahibidir" dü~üncesi hakk~ nda fikir ald~~~n~~ bilmekteyiz. Nitekim

14.66'da bir Rum âlimi Trapezuntis, Fatih'e "Romal~lar ve DünyMnn im-paratoru" unvan~n~~ veriyor ve ilave ediyor; "Kimse ~üphe etmesin ki, sen Romal~lar~n imparatorusun, imparatorluk merkezini hukuken elinde tutan kimse imparatordur. Roma imparatorlu~u'dd merkezi de istanburclur". Ça~da~~ bat~l~~ yazar ve sanatç~larda ona ayn~~ görü~le bakm~~lar ve o ~ekil-de hitap etmi~lerdir. ~~te Fatih hanl~k, ghitik ve kayserlikte ~ekil-de ci-han~ümul hâkimiyetin yolunu görmekte idi. Nitekim, ça~da~' Tüzlic 'tarihçi ve âlimi Kemal pa~azâde "Tedbiri cihangirlik zikrindeydi" diyefeic ¥?atih'in gerçek emelini aç~klamaktad~r.

Fatih'in siyasi tezahürlerinden biri de, Eimeni Patri~i ve Yk~t~cli Ha-hamba~~s~n~~ Istanbul'da payitaht~nda yerle~tlithesidir. Fatih'in eki Roma

(3)

ananesini benimsemi~~ görünmesinin esas~, fetih ve hâkimiyet gayeleri için ne kadar faydal~, hatta zaruri oldu~unu anlam~~~ olmas~, hiçbir zaman gözden uzak tutulmamal~d~r. Cihan~ümul hâkimiyet için Fatih'in Ro-ma'n~n dünya üzerinde yegâne me~ru otorite oldu~u hakk~nda H~ristiyan âleminde henüz kuvvetini kaybetmemi~~ fikirden azami faydanlamak isteye-ce~i tabiidir. K~saca bu anane onun için siyasi bir vas~ta ve fetihleri için bir hareket noktas~~ olmu~tur. Görülüyor ki, Osmanl~~ sultan~, Istanbul'un fethinden sonra cihan~ümul imparatorluk idesine yükselmi~~ bulunmakta-d~r. Bunda kimi yukar~da de~indi~imiz eski Türk hanl~k telakkisini, kimi Roma'n~n cihan~ümul imparatorluk fikrini bulabilir.

Onun, çe~itli tehlikelerin varl~~~na ra~men Istanbul'un fethini ba~ar-d~ktan sonra, arazi bak~m~ndan varmaya çal~~t~~~~ hedefi, Tuna ile F~rat aras~nda bir tek hâkimiyet ve idareye tabi merkezi bir devlet meydana ge-tirmek olmu~tur. Bunda da ba~ar~ya ula~m~~t~r. ~~te burada esas konumu-za girmek istiyorum. Gerçekten de ça~da~~ tarihçisi Tursun Bey'in bile a~~-n buldu~u gaza faaliyetia~~-ne ara vermedea~~-n devam ederek, 30 sea~~-ne içia~~-nde iki denizin ve iki karan~n tam hâkimi olmu~, aç~k bir deyi~le imparatorlu~un territoryal yarat~c~s~~ Fatih'in bizce en büyük icraat~, Osmanl~~ impatorluk müesseselerini geli~tirerek onlara kesin ~ekillerini vermesidir. Kanun düze-nini açmas~d~r. Çünkü, ~stanbul etraf~nda ülke bak~m~ndan bir bütün te~-kil eden imparatorlu~un ya~amas~~ için gerekli yeni sistem ve yöntemleri tespite ve bunlar~~ gerçek anlamda uygulamaya ba~l~~ oldu~u anlay~~~~ Fa-tih'te gerçek anlamda olgunla~m~~t~.

Bunun için devlet bünyesinde köklü de~i~iklikler yapan Fatih'e bir devletin gerçek kurucusu diyoruz. Çünkü o, Tuna ile F~rat aras~nda bir tek hâkimiyet ve idareye tabi merkezi bin devlet tipini gerçekle~tirmeye çal~~~rken, tüm devlet selahiyetlerini elinde toplayan ve imparatorlu~unu mutlak ~ekilde bir merkezden idare eden padi~ah örne~ini de yaratma u~-ra~~n~~ birlikte yürütmü~tür. ~~te o, devlette ba~layan yeni devlet düzenle-mesini, ba~ka bir deyi~le merkeziyetçi mutlak imparatorluk idaresini ku-rarken, her~eyden önce iktidar~na kar~~~ koyabilen elemanlar~~ bertaraf et-mekle i~e ba~layacakt~r. Çünkü, devletteki genel görünüm Fatih Sultan Mehmed için hiçte müsait de~ildi. ~öyle ki, Çandarl~~ ailesi devlet idaresini fiilen ellerinde bulunduruyordu. Öte taraftan uçlarda eski büyük gazi aile-leri, Mihal O~ullan, Evrenos O~ullan, Turhanbey O~ullar~, merkezi otori-te kar~~s~nda otori-temsil ettikleri büyük askeri kudret sebebiyle hesap edilmesi gereken unsurlar te~kil etmekte idiler. Nihayet Osmanl~~ hanedan~ndan olan müddeiler padi~ahlann hâkimiyetlerini ve bu hâkimiyetin bölünmez-

(4)

li~ini tehdit etmekte idiler. Tahta ç~ k~~~nda isyan etmi~~ yeniçerileri ~iddetle cezaland~rarak birçoklann~~ saray yönetiminden uzakla~bran Fatih, yerleri-ne saraydaki avc~~ bölüklerinden sekban ad~~ alt~nda yeniçeri bölükleri mey-dana getirmi~~ ve yeniçeri a~alar~n~~ sekbanlar aras~ndan seçmeye ba~lam~~-t~. Bu suretle askeri sistemde yeni bir uygulama ba~lam~~~ oluyordu. Daimi emri alt~nda bulunan ve do~rudan do~ruya ~ahs~na ba~l~~ ~ o-~~ 2 bin ki~ilik

bu kuvvetle, imparatorluk içinde ç~ kabilecek herhangi bir muhalefeti an~n-da k~ rabilecek güce eri~mi~ti.

Fatih ~ahsi iktidar~~ hakk~nda seleflerinden çok daha üstün bir inanca sahipti. Bunun tabii bir sonucu olarakta, ~stanbul'un fethini ba~ard~ktan sonra devlet yönetimine de yeni bir sistem yerle~tirmi~tir. Bundan böyle sadrazamlann tümü kendi kullanndan gelecektir. Hiç ~üphe yok ki, bu uygulama ile kendi mutlak vekili, kendi emir ve arzulanna mutlak surette tabi birisi haline gelecekti. Fatih, sadrazamlann~~ kullanndan seçti~i gibi kendi icrai ve siyasi iktidar~n~n mümessilleri olarak idarenin her kademe-sinde kullann~~ kullanm~~t~ r. Böylece valiler, t~marl~~ sipahiler, vergi tahsil-darlar~~ ve padi~ah yasa~~n~~ tatbike memur bütün icra organlar~~ kullardan seçilmi~tir. Bunun yan~nda ~eriat ve kanunun idare ve uygulamas~~ münhas~ran ulema eline b~rak~lm~~t~r. ~er'i ve örf~~ kanunlara göre hüküm verme yetkisi, idarenin kontrolü kad~lara b~rak~lm~~t~. Sadrazam, padi~ah~n mutlak vekili olarak maliye i~lerini temsil eden defterdann, kanun tatbi-kinden sorumlu olan kad~~ asker ve kad~lar~ n üzerinde nâz~n olup onlar~n i~lemlerini onaylard~. Fakat, onlar kendi i~lerinde ba~~ms~z ve do~rudan do~ruya padi~aha kar~~~ sorumlu tutulmu~lard~. Di~er yandan vezir-i âza-m~n yeniçeri üzerinde do~rudan do~ruya emir verme yetkisi al~ nm~~, a~a do~rudan padi~ahtan emir al~r duruma getirilmi~ti. Bu uygulama ile vezir-i âzam~n kontrolsuz bir ~ekilde devlet yetkilerinin ve kuvvetlerinin tümüne hükmetmesi tehlikesi bertaraf edilmek istenmi~tir. Böylece idarenin üç esas kolunda son söz padi~aha b~rak~lm~~t~ r. Idarenin bu üç esas kolu or-taça~~n di~er ortado~u devletlerinde görüldü~ü gibi genel siyaset i~lerinde vezaret, maliye i~lerinden sorumlu defterdarl~ k, kanunun tatbiki ile görevli kad~~ askerliktir. ~~te Fatih kendisinden önce var olan ancak, ademi merkezi-yete yönelik biçimde çal~~an bu devlet i~leyi~ini düzenleyen baz~~ de~i~iklik-ler yapm~~~ ve bununla ilgili kanunnamede~i~iklik-ler ç~ kartm~~t~ r. Yeni duruma göre de devlet kurumlar~na kesin ~eklini vermi~tir. Bu suretle de Osmanl~~ Dev-leti'nde Fatih'le ~eriat yan~nda yaln~z hükümdann idaresinden do~an bir hukuk -örfi kanunlar meydana ç~ km~~- uygulanmaya ba~lam~~~ ve sahas~~ git-tikçe geni~lemi~tir. ~unu da belirtmek yerinde olur ki, bu uygulama ~sla-

(5)

mi anlay~~a yabanc~~ bir davran~~t~. Çünkü, kanunname ilan~, Türk devlet ananesinden gelmektedir. Türk ve Mo~ol bakanlar~~ kendi yasa ve töreleri-ni en mühim hâkimiyet haklar~ndan saymakta idi. i~te bu sistem ilk kez Fatih'le Osmanl~~ düzenine giriyordu. O, padi~ah s~fat~~ ile hükümdann örfi kanunlar koymaya mutlak ~ekilde yetkili oldu~u görü~ünü ulemaya be-nimsetmi~tir. Ne var ki, bu dü~ünce ancak, XVI. yüzy~l~n ba~lar~na kadar ya~ama olana~~~ bulacakt~r. ~~te Fatih bu yetkiye dayanarak birçok kanun-lar, yasaknâmeler ç~kartm~~~ ve bunlar padi~ah emirleri, hükümler ~eklinde toplum düzenine intikal ettirilmi~tir.

Fatih'in getirdi~i yeni düzen, ba~ka bir deyi~le idare ve hukuk sis-teminde yapt~~~~ reformlar, mutlak merkeziyetçilik idaresini imparatorlukta yerle~tirmeyi amaçlamakta idi. Nitekim yeni düzenin yerle~mesinde son derece titiz davrand~~~~ da gözden kaçmamaktad~r. Ça~da~lar~, onun ka-nunlar~n ve nizamlann tatbikinde ve devlet menfaatini alakadar eden me-selelerde fazlas~~ ile sert ve ~iddetli oldu~unu ifade etmektedir. Hatta kanu-nun uygulanmas~nda kendi o~ullar~~ için bile imtiyaz tan~mazd~, diyen ça~da~~ yazarlar Fatih'in hukuka ve kanun düzenine sayg~s~n~~ aç~kça dile getirmektedirler. idari ve icra alan~nda yerle~tirdi~i mutlakiyetçi düzenin yan~~ s~ra Fatih'in maliye ve toprak siyaseti de ink~lapç~~ bir karakter ta~~-maktad~r. Çünkü, imparatorlu~un kurulmas~~ için memleketin kaynaklar~n~~ son dereceye kadar kullanmaya gayret sarfetmi~~ ve köklü tedbirlere ba~-vurmu~tur. Ancak hemen burada belirtmek yararl~~ olacakt~r ki, bu durum ölümünden sonra ~iddetle patlak veren sosyal-siyasal gerginli~e sebebiyet verecektir. Fatih'in mali tedbirleri ~u üç k~s~mda toplanmaktad~r; para, in-hisarlar, vak~f ve mülklerin devletle~tirilmesi.

Yeni akçe ç~kartma ve eskisinin tedavülünü yasaklama mali tedbirle-rin ba~~nda gelmektedir. Çünkü, bu kararla ~ah~slar elindeki eski akçeyi darphanelerde be~te bir eksi~ine hakiki gümü~~ fiyat~na almak imkân~~ elde etmi~lerdir. Böylece devlet nakit gümü~~ para üzerinden be~te bir vergi al-ma imkan~na kavu~mu~tu.

~nhisarlarla ilgili tedbirlere gelince, devlete yeni ve süratli finansman

kayna~~~ bulmak isteyen Fatih, tuz, sabun, mum gibi zaruri tüketim malla-r~n~~ bölge bölge mukataaya vermek, yeni intizamla bu maddelerin inhisan-n~~ satma usulünü geni~~ ölçüde kullanm~~, bundan hazine için büyük ge-lirler sa~lam~~t~r.

Esas ve imparatorluk ölçüsünde ho~nutsuzluk do~uran tedbir, uygula-d~~~~ toprak reformudur ki, 1475 tarihinden sonra vak~f ve mülk topraklar~-

(6)

n~n büyük bir k~sm~n~~ devlet topraklar~~ haline sokulmas~~ ve t~mar olarak

askeri s~n~fa tahsisidir. Bu gibi topraklar~ n ço~u esasen daha önce miri arazi olup muhtelif yollarla vak~f ve mülk haline gelmi~tir. Fatih bu top-raklar~~ vesikalara göre durumlar~n~~ incelettikten sonra saptanan baz~~ esas-lar çerçevesinde devlete mal etmi~tir. Ça~da~' Türk tarihçisi Tursun Bey'e göre bu uygulama ile 2 O bin köy ve mezra devlete mal edilmi~~ ve t~mar sahiplerine da~~t~lm~~t~r. Görünü~te bu reformun gayesi, asker dirliklerini art~rmak ise de, gerçekte imparatorluk arazisinde oldukça geni~~ bir sahay~~ kaplayan vak~f ve mülk topraklar~n~n merkeziyetçi-mutlak imparatorlu~u için art~k bir tehlike te~kil etti~inin Fatih taraf~ndan anla~~lm~~~ olmas~d~r. Çünkü, kurulu~tan itibaren isteyerek ve istemeyerek bölgeselli~e dayal~~ bir idareyi, yap~y~, merkeziyetçi bir düzende birle~tirmeye çal~~an Fatih için bu topraklar~n idari ünitede ayr~cal~kl~~ biçimde devam~n~~ istemesi

olanak-s~zd~. Bu reformun neticesinden zarar gören geni~~ bir kitle büyük tepki göstermi~ti. Vak~f topraklar~n~n devletle~tirilmesinden bilhassa ulema s~n~f~ , ~eyhler, eski Türk-Müslüman aileleri müessir olmu~tu.

Osmanl~~ toplumunda nüfuslu ve zengin ailelerin ellerindeki araziyi mülk ve vak~f haline çevirmeye çal~~t~klar~n~, vak~f mütevellisi olarak kendi çocuklar~~ ve torunlar~~ için bu topraklar~~ sa~lam bir gelir kayna~~~ haline soktuklann~~ biliyoruz. Nitekim Osmanl~~ tarihinde sadece Fatih gibi mut-lak otorite sahibi bir hükümdar böyle bir reformu gerçekle~tirebilmi~tir.

XV. yüzy~lda Fatih'le birlikte uluslararas~~ alanda siyasi itibar~n~~ kaza-nan imparatorlukta, siyasi güce paralel olarak al~nan köklü tedbirlerle dev-let gelirlerinde büyük art~~lar meydana gelmi~tir. Bu ise Osmanl~~

Devle-ti'nin büyük askeri ve siyasi te~ebbüslerini mümkün k~lan en önemli et-kend ir.

Ticari ve ekonomik alanda al~nan tedbirlere gelince, Osmanl~~

Devle-ti'nin uygulad~~~~ politikan~n hedefi yaln~z Avrupal~larm siyasi hâkimiyetine son vermek de~il ve ayn~~ zamanda ekonomik bak~mdan da üstünlüklerine son vermek ~eklinde planlanm~~t~. örne~in, Bizans'~n çökü~ü devrinde Ve-nedik ve Cenevizlilerin temin ettikleri tam gümrük muafiyeti ayr~cal~~~na derhal son verilmi~tir. Gümrük tariflerinde Fatih'le birlikte büyük de ~i~ik-likler yap~larak, o güne dek % 2 gibi son derece büyük olan vergi, °k 4.'e ç~kar~lm~~~ ayr~ca kapitülasyon ile ticaret yapma izni verilen yabanc~lar için bu °A) 5 olarak saptanm~~t~. Bu siyaset o zamana kadar imtiyazl~~ bir du-rumda Levant pazarlarm~~ sömüren Avrupal~~ tüccarlar taraf~ndan bir fela-ket gibi gürültü ile kar~~lanm~~t~.

(7)

Fatih devrinde süratle büyüyen ~stanbul, Fatih'den önce beynelmilel ticaret merkezleri haline gelen ve gittikçe büyüyen Bursa, Edirne, Gelibolu bu ekonomik canlanman~ n delilleridir. Bölgeleraras~~ ticarette Osmanl~~ te-baas~~ olan Türk-Müslüman tüccarlar, Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, ~ tal-yanlar~n yerini alm~~t~r. Bat~~ Anadolu kuvvetli bir pamuklu sanayii, Anka-ra ve Tosya'da sof sanayii, Bursa ve ~stanbul'daki ipekli sanayii Fatih dev-rinde büyük geli~meler göstermi~tir. ihracata dönük bu sanayii kollar~~ ya-n~~ s~ra ~stanbul'da ve Selanik'te çuha sanayii, Edime'de deri i~leri ve ayakkab~~ sanayii kollar~~ da d~~~ pazara mal veren kurulu~lar aras~nda idi-ler. Di~er yandan Fatih devrinde Bursa, yerli sanayiin gördü~ü te~vik ile günde be~~ yük ipek i~ler duruma gelmi~~ ve gümrük gelirlerini gösteren belgelerdeki bilgilere göre, 1479'a do~ru Bursa gümrü~ünün y~lda ipekten geliri 15 bin düka alt~na ç~km~~t~. Yine bu dönemin ilginç yanlar~ndan bi-ri a~aç, tahta ve demir ihracaat~nda kaydedilen büyük ilerlemedir. Türk tacirlerinin büyük ~irketler kurmas~~ XV. yüzy~lda, Selçuklu Anadolu-su'nda oldu~u gibi Türk-Müslümanlar~n hâlâ sanayi ve ticarette birinci planda faliyette olduklar~ n~n en aç~k delilidir. Ne var ki, Fatih'ten sonraki dönemde de Bat~~ Avrupa ticaretinin gittikçe daha büyük bir önem kazan-mas~~ Ermeni, Rum ve Yahudileri Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nda ticarette hâkim unsur olmalar~n~~ haz~rlam~~t~.

Bu bilgilerden sonra, devrin karakterini k~saca ifade etmek gerekirse denilebilir ki; Fatih devrinde Osmanl~~ siyasi düzeni emniyet sa~lam~~, bir-birinden uzak geni~~ sahalar~~ birbirine yakla~t~ rm~~, birbirini tamamlayan iktisadi bir birli~e yol açm~~t~ r.

Fatih'in en büyük gayesi, ~stanbul'u dünyan~ n siyasi ve iktisadi mer-kezlerinden biri, hakiki bir , nietropolis haline getirmek, nüfusland~ rmak, imar etmek ve kalk~nd~rmak olmu~tur. Nitekim ça~da~~ yazar Kristovu-los'ta onun, buna ne kadar ehemmiyet verdi~ini aç~ k bir ~ekilde belirtmi~-tir. ~stanbul Fatih'den önce vücutsuz bir ba~~ gibi idi. ~ehir nüfusu 30 bin kadard~. Patrik Gennadius imparatorlu~un son günlerinde ~stanbul'u fa-kir, büyük bir k~sm~~ bo~, harebeler ~ehri olarak tan~mlamaktad~r. Böyle bir ~ehir teslim alan Fatih, ilk i~~ olarak ~ehri nüfusland~ rma sorununa el atm~~, sürgün usulü uygulamas~~ ile Anadolu Türk halk~n~~ ~ehre yerle~tir-meye ba~lam~~t~. Bilahare imar faaliyetlerine giri~en Fatih, ~stanbul halk~~ için gerekli alt yap~~ tesislerini, ~ehrin yol, su, köprü gibi ihtiyaçlar~n~~ tespit ettirerek hemen in~aat yap~m ve onar~m faaliyetlerine giri~mi~tir.

(8)

1455 k~~~nda biten ünlü Kapallçar~~'dan sonra, Sarayburnu'nda in ~aa-s~na ba~lanan (Yeni Saray) Topkap~~ Saray~~ 1464 y~l~nda tamamlanm~~t~.

Hemen ~unu belirtmek yerinde olacakt~r ki, istanbul'un imannda esas rolü, bütün Osmanl~~ ~ehirlerinin kurulu~unda ve geli~mesinde oldu~u

gi-bi, vak~ f müessesesi oynam~~t~r. Çünkü, Osmanl~larda devletin üzerine

al-mad~~~~ birçok amme hizmetlerini yani umuma mahsus binalar, ibadet, ti-caret yerleri, seyyahlan bar~nd~racak oteller, çe~me ve hamamlar, köprüler, mektep ve hastahanelerin in~as~~ ve bunlar~n ya~amas~~ i~ini vak~f müessese-si yerine getirmi~tir. Osmanl~~ Devleti'nin amme hizmetleri fikrinden uzak oldu~u, yaln~z tebay~~ istismar fikrine ba~land~~~~ dü~üncesi tamam~yla yan-l~~t~r. Çünkü, reayan~n refah-~~ hali bir din görevi olarak benimsenmi~ti. Örne~in, Fatih kendi vakfiyesinde "Hüner bir ~ehr bünyad etmektir, Rea-ya kalbin abad etmektir" Rea-yaz~l~d~r. Bu nedenle, Osmanl~~ Devleti vak~ f müessesesini bu istikamette en ziyade geli~tirmi~~ bir Türk-~slam devletidir. Devlet bütçesinden 1528'de vak~f ve mülklere ayr~lan para, genel gelirin

~~ 6's~ n~~ kapsamaktayd~ .

~~te ~stanbul da di~er ~ehirler gibi ayn~~ yolla bir Türk ~ehri olarak

ye-niden imar edilmi~tir. Fatih, 1459 y~l~nda tüm büyük devlet ricâlini topla-yarak ~ehrin muhtelif yerlerinde vak~ flarla imar merkezleri meydana getir-melerini istemi~tir. Nitekim bugün dahi ayn~~ isimle an~ lan Mahmut Pa~a Sitesi, Hoca Pa~a, Gedik Ahmet Pa~a, Murad Pa~a, Davut Pa~a

mahalleri-ni te~kil eden siteler bu istek sonucu ortaya ç~ km~~lard~r. Bizzat Fatih, kendisinin yapt~rd~~~~ cami, etraf~nda sekiz medresesini, çocuklar için bir mektep, bir hastahane, darü~-~ifa, bir imaret in~a ettirmi~tir. Nitekim

im-paratorlu~un en yüksek ilim müessesesi olarak yapt~ r~lan Sahn-~~ Seman medreselerinde yüksek dini ilimlerle beraber akli ve nakli ilimler (t~p, as-tronomi, matematik) okutulmas~~ onda liberal dü~ünceye sayg~ n~ n derinli~i-ni göstermesi yönünden de son derece dikkate de~erdir. ~~te tüm bu tesis-lere ait vak~flar ayn~~ zamanda ~ehrin büyümesi ve kalk~nmas~nda da ba~~ rolü oynam~~, fetihten bir yüzy~l sonra ~stanbul Fatih'in tasavvur etti~i gi-bi gerçekten gi-bir dünya metropolisi haline gelmi~tir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Şüphesiz, şehrin imarında önemli rol oynayacak olan tüccar ve zanaatkâr Rumlar şehirde diğer azınlıklara nazaran çoğunluğu teşkil etmekte idiler; ancak sahip

Allah sizden, sadece günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzâb Sur. 33) âyetinin tefsirinde, Peygamberimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) “Size iki önemli

Mehmed Han ile birlikte en önemli topar- layıcı siması olan Salih Bey’e teşkilat içinde halen çok büyük hürmet gösterilirdi.. Kul Ömer’in üçüncü sırrı ise

%50 ve %75 Eğitim Ücreti Bursları: Bu burs türü, MYO ve lisans öğrencileri için maksimum eğitim süreci, yüksek lisans ve doktora öğrencileri için normal

Ve şu sıralarda yaşıtlarımın en seçkini olarak İs- tanbul’da bulunan bendeniz, adı geçen eseri saray tercümanlarından Tercüman Murad Bey’e tercüme ettirerek yüce ve

obetirn Plamndaki Meslek Dersleri Oranlan test metodlm, tekstil kimyasi gibi temel tekstil dersle- ri yaninda iplik teknolojisi, dokuma teknolojisi, orme teknolojisi, boya-baslu

Çal›flmam›zda, endometrial biyopsi sonucu endometrial hiperplazi gelen 8 hastada sonohisterografi de polip ya da submukoz myom izlenmedi.. Buradan

Bunların yanı sıra Gelibolu Kalesi mustahfızlarının tasarruf ettikleri timâr birimlerindeki köy ve çiftliklerde bulunan yayaların büyük bir kısmı da kale