• Sonuç bulunamadı

ZİRAAT FAKÜLTESİ BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ SUBTROPİK MEYVELER DERS NOTU. Prof. Dr. Muharrem ÖZCAN 2020

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ZİRAAT FAKÜLTESİ BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ SUBTROPİK MEYVELER DERS NOTU. Prof. Dr. Muharrem ÖZCAN 2020"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

ZİRAAT FAKÜLTESİ

BAHÇE BİTKİLERİ BÖLÜMÜ

SUBTROPİK MEYVELER DERS NOTU

Prof. Dr. Muharrem ÖZCAN

2020

(2)

MUZ

YETİŞTİRİCİĞİ

(3)

1. GİRİŞ

Muz, tarihi insanlık tarihi kadar eskilere dayanan ve en eski kültüre alınan meyve türlerinden biridir. Muzu ilk kültüre alanların balıkçılar olduğu sanılmaktadır.

Balıkçıların ağ yapmak için muzun yapraklarından yararlanmalarıyla birlikte muz tarımı başlamıştır. Muzla ilgili ilk eser M.Ö. 600-500 yıllarına ait olup Hindistan’da bulunmuştur. Muz anavatanından Doğu Afrika’ya M.S.500 yıllarında Madagaskar yoluyla girmiş ve oradan kıtanın tropikal bölgesi boyunca batı kıyılarına yayılmıştır.

Muz, Akdeniz kıyılarına M.S. 650 yıllarında, Amerika’ya ise 1516 yılında girmiştir.

Muz bitkisi ülkemize ilk defa 1750 yıllarında Mısır’la ilgisi olan zengin bir aile tarafından süs bitkisi olarak, Mısır’dan Alanya’ya getirilmesiyle girmiştir.

1934 yılında Anamurlu tüccar Baki Fidan, ticaret yapmak için gittiği Mısır’da muz bitkisi ve meyvesini tanımış ve yetiştirmek amacıyla Anamur’ a fidanını getirmiştir. O yıllarda daha çok süs bitkisi olarak yetiştirilen muzun meyve verdiğinin görülmesi üzerine daha sonra meyvesi için ticari amaçla yetiştirilmeye başlanmıştır.

Bugün ülkemizde, sadece Anamur, Bozyazı, Gazipaşa ve Alanya ilçeleri ile çevresinde bodur muz (Musa Cavendish) üretimi yapılmaktadır. Halkımızın muzu severek tüketmesi muz yetiştiriciliğini teşvik etmiştir. Açıkta yetiştiricilik yanında örtü altı yetiştiriciliği de yaygınlaşmaya başlamıştır (Şekil 1).

Şekil 1. Anamur’da muz yetiştiriciliği yapılan seralar

Muz, meyve olarak tüketilmenin yanında farklı amaçlarla da kullanılmaktadır.

Afrika’daki yerli halk, muzun liflerini, şapka, hasır ve hediyelik eşya yapımında kullanmakta, yine Avrupa’ da gemi halatı, oto döşemeleri yapımında kullanılmaktadır.

(4)

2. DÜNYADA VE TÜRKİYE’ DE ÜRETİM DURUMU

Dünya muz üretimi yıllara göre artışlar göstermekte ve bugün 114 milyon tonu bulmuş bulunmaktadır. Dünya muz üretiminde en büyük pay Hindistan’a (30.4 milyon ton) aittir. Hindistan, toplam üretimin yaklaşık %27’ sini üretmektedir. Bunu 5-13 milyon ton üretimleriyle Çin, Endonezya, Brezilya, Ekvator ve Filipinler izlemektedir (Çizelge 1).

Çizelge 1. Dünya muz üretiminde (500 000 tonun üzerinde üretimleri olan) önemli ülkelerin ve Türkiye’ nin üretim değerleri (2017)

Ülke Üretim

(ton)

Ülke Üretim

(ton)

Hindistan 30 477 000 Kenya 742 000

Çin 11 170 000 Papua Y. G. 1 246 949

Endonezya 7 162 685 Kamerun 1 245 732

Brezilya 6 675 100 Dominik Cum. 1 145 149

Ekvator 6 282 105 Tayland 1 000 000

Filipinler 6 041 369 Brundi 1 238 738

Guatemala 3 887 439 Sudan 915 000

Angola 4 301 880 Bangladeş 807 104

Tanzanya 3 484 788 Laos 946 820

Kosta Rika 2 552 822 Honduras 686 765

Meksika 2 229 519 Uganda 583 217

Kolombiya 3 786 672 Etiyopya 563 395

Wietnam 2 045 352 Mozambik 579 971

Ruanda 1 729 150 Mısır 1 228 458

Mısır Türkiye 369 009

Dünya 113 918 763

Ülkemizde muz üretimi sürekli artış göstermekte ve bu artış özellikle son 15 yılda daha belirgin olarak görülmektedir (Çizelge 2). Bu artışta özellikle örtü altı yetiştiriciliği önemli katkılar yapmıştır.

Ülkemizde, 2017 yılı verilerine göre, 68 211 dekarlık alanda muz tarımı yapılmakta ve 369 009 ton üretim gerçekleştirilmektedir (Çizelge 2). Muz üretim alanları genelinde ortalama verim 5 410 kg/da dolayındadır.

(5)

Muz, ülkemizde Anamur merkez olmak üzere, Bozyazı, Gazipaşa, Alanya ve çevresinde Toros dağlarının koruduğu mikroklima alanlarda yetiştirilmektedir. Genel olarak, Hatay ile Antalya arasında kalan deniz etkisinin görüldüğü korunaklı alanlarda muz yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Muz üretimimizin yaklaşık %41’i Anamur ilçesinden sağlanmaktadır. Anamur ilçesinde toplam 500 dekar açıkta ve 25 000 dekar örtü altı olmak üzere 25 500 dekar alanda muz yetiştiriciliği yapılmaktadır. Anamur ilçesinde toplam 153 000 ton üretim yapılmaktadır. Diğer önemli üretim merkezi ilçelerden olan Bozyazı 59 500 ton, Gazipaşa 55 023 ton ve Alanya 44 600 ton muz üretimi gerçekleştirmektedir. Verim, açıkta 4 ton/da iken, örtü altına 6 ton/da’ a çıkmakta, hatta 7-8 ton/da’a ulaşabilmektedir.

Çizelge 2. Türkiye muz üretiminin ve alanlarının yıllara göre değişimi Yıllar Alan (da) Üretim (ton)

1990 13 720 36 000

1995 11 500 31 000

2000 17 250 64 000

2005 36 000 150 000

2010 44 279 210 178

2013 46 700 215 457

2014 53 497 251 994

2016 62 245 305 926

2017 68 211 369 009

Türkiye’ de muz tarımının 1 531 dekar cam sera, 46 449 dekar plastik sera ve 74 dekar yüksek tünel olmak üzere 48 054 dekarlık kısmı örtü altında yapılmaktadır.

Üretimin 9 186 tonu cam sera, 312 247 tonu plastik sera ve 382 tonu yüksek tünellerden olmak üzere 321 815 tonu örtü altından alınmaktadır. Geri kalan 47 194 tonu açıkta üretilmektedir.

Ülkemiz muz üretiminin hacmi muz işleme ve pazarlama tesisleriyle birlikte toplam 3 milyar doları bulmaktadır. Muz üretimi ve işlemesinde yaklaşık 100.000 aile yani ortalama 400.000 kişi istihdam edilmektedir.

Yıllık muz tüketimimiz 510 000 tonu bulmakta ve üretimimiz, tüketimimizi karşılayamadığından bu miktarın yaklaşık 210 milyon tonu ithalat yoluyla karşılanmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri kökenli çok uluslu şirketlerin elinde tuttuğu dünya muz pazarında ithalatımız Ekvator, Kolombiya, Panama, Kosta Rika, Honduras ve Brezilya gibi ülkelerden yapılmaktadır.

(6)

3. SİSTEMATİĞİ

Muz sistematik yönden farklı tür ve cinsleri içeren bir meyvedir. Kültürü yapılan muz, Scitamineae takımının, Musaceae familyasına aittir.

Musaceae familyası içinde iki önemli cins bulunmaktadır. Bunlar Musa ve Ensete cinsleridir. Musa cinsi yenilen kültür formlarını, Esnete ise Doğu Afrika ormanlarında bulunan yabani türleri içermektedir.

Musa cinsi içerisinde 4 alt cins bulunmaktadır. Bunlar: Australimusa, Eumusa, Callimusa ve Rhodochlamys’ tir. Bu alt cinsler içerisinde Australimusa ve Eumusa önemlidir. Callimusa ve Rhodochlamys’ in türleri süs bitkisi olarak kullanılmaktadır.

Australimusa içinde en önemli tür Musa textilis olup manila keneviri adı verilen lifler üretilerek tekstil sanayinde kullanılmaktadır. Eumusa alt cinsi muz tarımında en önemli alt cinstir. Kültür muzlarının oluşmasında önemli rol oynayan Musa acuminata ve Musa balbisiana, bu alt cins içerisinde yer almaktadır

Eumusa alt cinsi içindeki önemli türler, M. cavendishii, M. balbisiana ve M.

paradiasaca’dır. M. Cavendishii ve M. balbisiana’nın meyveleri sofralık olarak tüketilebilirken, M. paradiasaca’ nın meyveleri nişasta içeriğinin çok yüksek olması nedeniyle pişirilerek tüketilmektedir (Şekil 2).

Şekil 2. Musa paradiasaca’ nın meyvesi (üstte) ve pişirilmiş hali (altta)

(7)

4. BİTKİSEL ÖZELLİKLERİ

Kök

Muz kökleri toprak altında bulunan ve esas gövdeyi oluşturan yumrudan ve yumrunun daha çok üst taraflarından dörder adetlik gruplar halinde çıkmaktadır. Muz kökleri 5-8mm çapında ve uzunlukları boyunca aynı kalınlıktadırlar. Bu kökler, yumrudan biraz uzaklaşınca kendilerinden daha ince yan kökler meydana getirirler.

Yan kökler de 4-5mm çapa ulaşabilmektedirler. Yan kökler üzerinde de kılcal kökler çıkmaktadır. Bir yumru ortalama 200-300 adet veya daha fazla kök meydana getirebilmektedir. Uygun şartlarda kökler, 5m yanlara ve 75cm derinliğe kadar gidebilmektedir. Köklerin çoğunluğu 15-40cm derinlikte yayılım göstermektedir.

Muzun kökleri kısa ömürlüdür.

Gövde

Muzlarda gerçek ve yalancı gövde olmak üzere iki gövde bulunmaktadır (Şekil 3). Gerçek gövdeye toprak altı gövdesi veya yumru da denilmektedir Gerçek gövde toprak altında bulunan çok yıllık bir rizomdur. Yedek besin deposu görevini üstlenmiştir. Rizomların üzerinde çok sayıda göz bulunmaktadır. Bunların sürmesiyle fışkınlar meydana gelmektedir.

Şekil 3. Muzun bitkisinin yapısı

Yalancı gövdeye, toprak üstü gövdesi de denir. Yalancı gövde yaprak saplarının birbiri üzerine boru şeklinde sarılmasıyla meydana gelen otsu bir yapı olup 2-6m boylanabilmektedir. Bodur muzlarda gövdenin boyu 1.5-2.5m’ ye kadar çıkmaktadır.

Yalancı gövdenin üst kısmında dört bir tarafa açılmış yapraklar bulunur. Yeni yapraklar

(8)

gövdenin orta kısmından meydana gelir. Yalancı gövde yeşilimtrak görünüşlü olup, yaşlandıkça unumsu bir örtü ile kaplanmaktadır.

Yalancı gövde, yapraklarını tamamladıktan sonra meyve salkımını andıran bir tomurcuk (hevenk, dal) oluşturur. Bu olay, "muz doğurdu" olarak adlandırılmaktadır.

Tomurcuk olayı bir defa gerçekleşmekte ve daha sonra yalancı gövdenin görevi bitmektedir. Meyvesini vermiş olan yalancı gövde, muz salkımının hasadından sonra, yanında bırakılacak olan genç yalancı gövdelerin beslenmesi için hemen kesilmemeli ve yerinde bırakılmalıdır. Sadece tepesinden (yaprakların ayrıldığı bölgeden) kesilmeli ve kesilen kısım da toprakta organik gübre olarak bırakılmalıdır. Yerinde bırakılan yalancı gövde, zaman içinde pörsüyerek, çökmektedir. Bir sonraki onarma döneminde bu kısım toprak altına gömülerek, toprağın organik madde içeriğinin zenginleşmesi sağlanmalıdır.

Yapraklar

Yapraklar çok büyük olup bir yalancı gövdede 7-14 adet bulunur. Muzun yaprakları ilk çıkışta boru şeklindedir. Sonra uç kısmı yavaş yavaş açılarak karakteristik muz yaprağının şeklini almaktadırlar. Muzun yaprakları büyüktür. Yaprak uzunluğu 2m’ yi ve genişlikleri de 60-90cm’yi bulabilmektedir. Rüzgarlı havalarda yapraklar yırtılarak dilim dilim olmaktadır. Yapraklar yeşil görünüşlü olup yaşlandıkça unumsu bir madde ile örtülürler. Yaprağın uç kısmında, yaprak ucu denen bir kısım vardır. Bu yaprak uzama olanakları ararken yaprak ayasının gideceği yolu açmak için kullanılan bir organdır. Yaprak oluşumu tamamlanınca düşer.

Tomurcuk, Çiçekler ve Meyve

Muzda tomurcuk, çiçekler ve meyve, salkım şeklindedir (Şekil 4). Yapraklar Yalancı gövde üzerinde yaprak gelişmeleri tamamlandıktan sonra gövdenin iç kısmında dipten itibaren yeni bir gelişme başlamaktadır. Bu gelişme çiçek salkımının gelişmesidir. Rizom konisinde meydana gelen çiçek dokusu çevresindeki dokuları hızla iterek yukarıya doğru ilerler. Yalancı gövdenin tepesinden dışarıya çıkar, uzamaya devam eder. Ağırlığının etkisiyle aşağı doğru sarkar ve çiçek salkımı üstündeki örtü yaprakları birer birer kalkmaya başlar.

Çiçekler topluluğundan oluşan konik kitlenin aşağı doğru eğilmesi ve altındaki çiçek tomurcuklarının farklılaşma düzenine göre, eğilme olayından bir iki gün sonra brakteler kalkmaya, geriye doğru kıvrılarak kuruyup düşmeye başlarlar. Bu farklılaşma düzeni içinde meyve elleri (taraklar) ortaya çıkar. Her yalancı gövde, büyüyüp bütün yapraklarını açtıktan sonra (ortalama 14-20 ay) topu andıran mor renkli yaprakçıkların (brakte) örttüğü tomurcuk (muz çiçeği) meydana getirirler. Tomurcuk hızlı büyür ve brakteler sırayla açılarak altlarında ikişerli sırayla (tarak) çiçekler görülür.

Muz salkımlarında 3 çeşit çiçek bulunur. İlk açılan braktelerin altlarında çıkan çiçekler dişi çiçek olup daha sonra muz meyvesini oluştururlar. Dişi çiçeklerin muza dönüşmesinde partenokarpik yapı nedeniyle döllenme gerekmemektedir. Kuruyan stigmalar hasada kadar dökülmeden meyve ucunda kalabilirler.

(9)

Şekil 4. Muzda çiçek ve meyve salkımının gelişmesi

Salkımdaki çiçek sayısı ne kadar fazla olursa, salkım ağırlığı da o kadar fazla olacaktır. Salkımdaki dişi çiçek sayısı sıcaklığa bağlı olup, sıcak aylarda artar, soğuk ve ılık aylarda azalır. Dişi çiçeklerin hemen altında hermafrodit çiçekler bulunur. Bu çiçeklerden oluşan meyveler küçük ve kalitesizdir. Çiçek salkımının en altında erkek çiçekler bulunur. Bodur muzlarda erkek çiçekleri örten brakteler meyve sapına bağlı kalır ve genellikle açılmazlar. Çiçeklerde 3 çanak,3 taç yaprak bulunmakta 3 çanak yaprak ile 2 taç yaprak bir boru şeklinde birleşirken 1 tane çanak yaprak da serbest halde bulunur. Dişi çiçeklerde erkek organ, erkek çiçeklerde ise dişi organ

(10)

gelişmemiştir. Meyve dişi çiçeklerden alınmaktadır. Hermafrodit çiçeklerden ise küçük parmaklar oluşmaktadır. Dişi çiçekler oluşmaya başladıktan sonra salkımın ucu kesilir.

Salkımdaki tarak sayısı kaynağı yalancı gövdede olan dişi çiçek sayısına bağlıdır. Dişi çiçek sayısı da sıcaklıkla ilgilidir. Dişi çiçeğin oluştuğu anda iklim ne kadar soğuk olursa tarak sayısı da o kadar az olur. Parmak büyüklüğüne ise toprak verimliliği, kullanışlı su ve fotosentez derecesi gibi etmenler etkili olmaktadır.

Salkımların yetişme süresi, sıcaklığa bağlı olarak 76-173 gün arasında değişmektedir.

Salkım boyu el ve parmak sayıları çeşit ve ekolojiye göre değişmektedir.

Örneğin Gross michell çeşidinde 1 salkımdaki el sayısı 20’ye parmak sayısı da 400’e kadar çıkabilmektedir. Çiçek salkımı sürmesinden itibaren hasada kadar geçen süre 2- 4 ay arasında değişmektedir. Ülkemizde bu süre, sıcaklığa bağlı olarak 4-5 ayı (76-173 gün) bulabilmektedir. Dikimde hasada kadar geçen süre ise 13-15 arasında değişmekle birlikte uygun olmayan ekolojilerde bu süre 30 ayı bulabilmektedir. Ülkemizde yetiştirilen bodur muzlarda salkım başına ortalama 266 adet parmak sayısına ulaşılmaktadır.

Taraklar üzerinde bulunan meyveler sağdan sola doğru gelişirler ve çift sıralı, satranç şeklinde dizilmişlerdir. Bu nedenle gelişme devresi sonunda parmaklar 5 köşeli ve sağdaki meyveler daha iri olur. Her tarakta 10-26 parmak bulunur (Şekil 5). ,

Şekil 5. Muzda tarak ve parmak

İlk taraklarda parmak sayısı fazla ve meyveler iridir. Uca doğru gidildikçe meyveler sayıca azalır ve küçülürler.

Meyve kabuk ve meyve eti olmak üzere 2 kısımdan oluşmaktadır. Meyve hasat olumunda toplanmakta tüketim merkezlerinde yeme olumuna getirilerek sunulmaktadır.

(11)

Döllenme Biyolojisi

Muzlarda döllenme biyolojisinin yabani ve kültür formlarında ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Yabani formlarda meyve tutumu için döllenme mutlak gerekli olduğu halde, kültür formlarının büyük çoğunluğu partenokarp meyve bağlamaktadır. Bunun çeşitli nedenleri vardır:

1) Triploid kromozom yapısındaki çeşitlerde oluşan kısırlıklar ve bazı çeşitlerde mutlak dişi kısırlıklarının bulunması

2) Tozlanmanın olmamasıdır. Bazı çeşitlerde tozlanma olduğunda tohumlu meyve oluşumu gerçekleşebilmektedir. Önce dişi çiçeklerin açması ve en sonunda salkımın en alt kısmında bulunan erkek çiçekler açtığından tozlanma olamamaktadır.

(12)

5. BESİN DEĞERİ

Muz meyvesi, %75 su, %23 karbonhidrat, protein, fosfor, kalsiyum, demir mineralleri A1, B1, B2, B6 ve C vitaminleri içermesiyle besin içeriği zengin meyveler arasında yer almaktadır. (Çizelge 3).

Çizelge 3. Muzun (100 gram meyvede) besin içeriği

75g su 0.2g yağ

22.2g Karbonhidrat 0.5g Lif

85 Kalori 190 IU A vitamini

1.1g Protein 0.5 mg B1 vitamini 33 mg Magnezyum 0.6 mg B2 vitamini 26 mg Fosfor 0. mg B3 vitamini 8 mg Kalsiyum 0.5 mg B6 vitamini 0.7 mg Demir 7 mg C vitamini

1 mg Sodyum 0,4 mg E vitamini

370 mg Potasyum 10 mcg Folik asit

Çizelgedeki değerlerin incelenmesinden görüleceği gibi muz, yararlı bir besindir. Muzun besin değeri, meyve olgunlaştıkça artmaktadır.

Muz yenildiğinde enerji sağlar.

Muz içerdiği büyük orandaki potasyumla yüksek tansiyonu önler ve tansiyonu belli düzeyde tutar.

Ham muz kabızlığa, olgun ve tatlı muz ise diyareye iyi gelir.

Olgun muzun yenilmesi, kişiyi psikolojik yönden güçlendirir, daha sonra da uykuyu düzene sokar.

Muz, ülseri önler ve ülser yaralarının tedavisine yardımcı olur.

Muzun, yüksek kolesterolü düşürücü etkisi de bulunmaktadır.

(13)

6. ÖNEMLİ ÇEŞİTLERİ

Önemli muz çeşitleri Gross Michel, Dwarf Cavendish (Yerli muz), Robusta, Lacatan, Gran Nain, Ice Cream, Ele Ele, Giant Cavendish olup, bunlar içinde en yaygın yetiştirilenler Gross Michel ve Dwarf Cavendishi çeşitleridir.

Gross Michel: Ticari önemi en fazla olan muz çeşidi Gross Michel ‘dir. 5-6 metreye kadar boylanabilen bu muzun meyveleri çok lezzetlidir. Soğuklara ve ulaşıma diğer muz çeşitlerine göre daha dayanıklıdır. Ülkemizde azman muz veya çikita olarak adlandırdığımız muzlar bu gruptaki muzlardır (Şekil 6).

Dwarf Cavendish: Ticari muzların en bodur olanıdır. 2.5-3 metre boyunda olan bu muzun meyveleri ince kabuklu ve lezzetlidir. Çin kökenli olan bu muz ülkemizdeki en yaygın yetiştirilen ve yerli muz olarak bilinen muz çeşididir (Şekil 6).

Gross Michel

Dwarf Cavendish

Şekil 6. Önemli muz çeşitlerinin meyveleri

(14)

7. EKOLOJİK İSTEKLERİ

Muz, tropik iklimlerin, özellikle de nemli tropikal iklimlerin bitkisidir. 30°

kuzey ve güney enlemleri arasında kalan bölgenin uygun alanlarında, tarımı rahatlıkla yapıldığı halde, bunun dışında kalan yerlerde istediği sıcaklığı bulamamaktadır. Denize yakınlık-uzaklık ve denizden yüksekliğe göre bu enlemler dışında kalan bazı mikroklima özelliğe sahip alanlarda da yetiştirilmektedir. Akdeniz bölgesinde muz yetişen yerlerimiz 36-37 enlem derecelerinde Toros dağları tarafından korunmuş, dağların eteklerindeki mikroklima yerlerdir. Buna rağmen muz bahçeleri zaman zaman soğuktan zarar görmektedir.

Muz yetiştiriciliği bakımından önemli iklim faktörleri sıcaklık, yağış, rüzgar ve doludur. Yetiştiriciliği sınırlandıran en önemli iklim faktörü düşük sıcaklıklar olup, sıcaklığın 0° C ‘ye düşmesi bitkinin tamamen donmasına neden olmaktadır. Diğer yandan serin havalar yalancı gövdenin gelişmesini ve salkım oluşumunu geciktirmektedir.

Gelişme süresince ortalama sıcaklıklar 25°C (26-27°C) olmalıdır. Meyve oluşumu sırasında sıcaklık 10°C’ nin ideal olarak da 15°C’ nin altına düşmemeli, yüksek sıcaklıklarda da 36°C’ nin üzerine çıkmamalıdır. 15-16°C' nin altında gelişme gerilemekte, 2-3°C’ de zararlı olmaktadır. O°C ve hemen altındaki sıcaklıklarda toprak üstü aksamı ölmekte, -4°C' nin altında gerçek gövde zarar görmektedir. Sıcaklık 10-15 dakika süre ile -1.5°C ile -2°C dereceye düşerse şiddetli zararlanma olmaktadır.

Muz yüksek sıcaklık yanında, yüksek neme de ihtiyaç duyar. Hava oransal nemi de

% 60’dan az olmamalıdır. Ancak bazı hastalıkların yayılmaması ve muzda gelişmenin devam etmesi için oransal nemin % 90‘ ın üzerine çıkmaması gerekmektedir.

Yıllık yağışlar, subtropik alanlarda 1200-1500mm’den, tropik alanlarda ise 2500mm’den az olmamalıdır. Yağışlar yetersiz olduğunda açık kalan miktar, sulama yoluyla karşılanmalıdır.

Kuvvetli rüzgârlar yaprakların yırtılmasına, yalancı gövdenin kırılmasına ve salkımların bozulmasına neden olur. Bu nedenle rüzgârlı alanlarda rüzgar kıranlar yetiştirmek ve kısa boylu bitkiler yetiştirilmelidir. Dolu zararı da önemli olup rüzgâr ve dolunun etkili olduğu yerlerde açık alanlarda muz yetiştiriciliği yapılamaz. Ancak ekonomik olmak kaydıyla örtü altında yapılabilir.

Muz verimli ve geçirgen topraklardan hoşlanır. Muz yetiştiriciliği için en iyi topraklar; derin, besin maddelerince ve organik maddece zengin, geçirgen, iyi havalanan, hafif bünyeli (kumlu-tınlı) ve hafif alkali, killi tınlı ve kumlu karakterdeki topraklardır. Toprak derinliği 1.8-2m olmalıdır. pH: 6-7 olmalı, tuzluluk olmamalı ve organik maddelerce zengin olmalıdır. Muz, ağır killi topraklardan hoşlanmadığı gibi kumlu topraklardan da hoşlanmaz. Muz bitkileri toprak ve su tuzluluğuna çok hassastır.

Bu nedenle bahçe tesisi yapılacak yerin toprağı ve kullanılacak suyun tuzluluğu mutlaka analiz ettirilmelidir.

(15)

8. ÇOĞALTMA TEKNİĞİ VE BAHÇE TESİSİ

Muz doku kültürüyle, tohumla, rizomlarla, rizom parçalarıyla ve dip sürgünleriyle (fışkınlarla) çoğaltılmaktadır.

Muzlarda tohumla (generatif) çoğaltma yalnız ıslah çalışmalarında kullanılmaktadır. Ülkemizde muzların çoğaltılmasında daha çok fışkınlar kullanılmaktadır. Ülkemizde olduğu gibi özellikle subtropik alanlarda en yaygın kullanılan yöntem fışkınlarla çoğaltmadır. Kullanılacak fışkınlar 1.5-2m boyunda dar yapraklı ve henüz ergin yaprağı bulunmayan fışkınlardır. Bunlar mart-nisan aylarında bahçe içinde yapılan ayıklamalarda sökülmekte ve yeni yerlerine dikilmektedir.

Rizomla çoğaltmada rizomlar sağlam kısmı açığa çıkana kadar temizlendikten sonra kök budaması yapılır. Karşı karşıya gelen iki göz bırakılıp diğer gözler köreltildikten sonra yeni yerlerine dikim yapılır. Rizomlar çok büyük ise her biri en az iki göz içerecek şekilde 3.5-5 kg’ dan az olmayacak büyüklükte parçalara ayrılarak da dikilebilmektedir.

Dikim için 50x50 cm. boyutlarında dikim çukurları açılmalı ve toprak seviyesinden 30cm aşağıda kalacak şekilde dikim yapılmalıdır.

Dikim mesafesi çeşitlere göre 3x4m ve 5x5m arasında değişmektedir.

Ülkemizde genellikle dekara 60 ocak gelecek şekilde dikim yapılmaktadır. Tek sıra dikim için genel olarak 3×1,7m aralıkları önerilmektedir. Dikim zamanı ekolojik koşullara ve pazar isteklerine göre değişmekle birlikte, ülkemiz için en uygun zaman mart-nisan aylarıdır. Örtü altı yetiştiricilik için ise eylül dikimi önerilmektedir (Şekil 7).

Şekil 7. Örtü altı muz yetiştiriciliği için yeni yapılmış bir tesis

(16)

9. KÜLTÜREL İŞLEMLER

Muz yetiştiriciliğinde en önemli kültürel uygulamalar sulama, mücadele, toprak işleme ile budama işlemidir.

Toprak İşleme

Toprak işleme, yabancı otları öldürmek, yağışlar veya üzerinde yürüme sonucu toprakta meydana gelen kaymak tabakasını kırmak ve toprağı kabartarak yağmur sularının veya sulama sularının toprağa daha kolay girmesini sağlamaktır. Ayrıca en önemlisi, verilen organik gübrenin ve mineral gübrelerin bitkinin etkili kök derinliği olan 60cm derinliğe kadar dağıtılması ve toprakla iyice karışması amacıyla yapılır.

Muzun kök sistemi yüzeyseldir. Bu nedenle toprak işleme sırasında köklerin fazla zarar görmemesine dikkat edilmelidir. Muz bahçelerinde toprak işleme değişik şekillerde yapılabilir. Elle toprak işleme en yaygın olanıdır. Toprak muz çapası denilen uzun tırnaklı çapa veya bel küreği ile işlenmektedir.

Sulama

Muz yapraklarının geniş olması dolayısıyla terleme yoluyla çok miktarda su tükettiğinden, sürekli nemli toprak istemektedir.

Muz, birçok meyve ağacı ile karşılaştırıldığında daha yüzeysel bir kök sistemine sahiptir. Topraktaki su miktarı tarla kapasitesine düştüğü zamanlarda, topraktan su alma yeteneği azalır.

Topraktaki su eksikliğine çok çabuk fizyolojik tepki gösterir. Aşırı sulama muz köklerine zarar verir. Toprağı çoraklaştırır ve bazı yerlerde toprağın taşınmasına neden olur. Bütün bu nedenlerden dolayı muz bahçeleri azar azar, fakat sık sık sulanmalıdır.

Mümkün olduğunca haftada 3-4 sulama yapılmalıdır.

Sulama çanak usulü ve damla sulama olarak yapılmaktadır. İdeal olanı damla sulamanın yapılmasıdır. Damla sulamada aynı zamanda suda erimiş olarak mineral gübrelerde verilebilmektedir.

Gübreleme

Muzlar topraktan bol miktarda besin maddesi kaldırdığında gübreleme büyük önem kazanır. Gübreleme yaprak ve toprak analizlerine göre yapılmalıdır.

Muz bitkisi toprakta organik maddenin fazla olmasını istemektedir. Organik gübre, toprak sıcaklığını yüksek tutarak, salkım oluşumundan hasada kadar geçen süreyi kısaltmakta ve bitkilerin kışın soğuktan zarar görmesini önlemektedir. Çiftlik gübresi kullanımında gübrenin iyi yanmış olmasına dikkat edilmelidir. Çiftlik gübresinin taze olması, iyi yanmaması sonucu, içinde bulunan yabancı ot tohumları, nematodlar ve tuz, bahçe içine taşınmaktadır. İyi yanmış çiftlik gübresinde yabancı ot tohumu, nematod bulunmaz. Bu nedenle, çiftlik gübresinin zararlı etkilerinden

(17)

kurtulmak için, üretici, kullanacağı çiftlik gübresini en az 3 ay öncesinden alarak, bahçesinin bir kenarında yanmasını ve yıkanmasını sağlaması yararlı olacaktır.

Organik gübre, muzlarda bakım zamanı (şubat-mart aylarında) ve kışa girmeden (kasım ayında) verilmelidir. Onarma zamanı verilen organik gübre mutlaka toprakla iyi bir şekilde karıştırılmalı, kışa girmeden verilen organik gübre ise toprak yüzeyine serilmelidir.

Muz bitkisi hem yeşil aksamın gelişme döneminde, hem de meyve gelişme döneminde yoğun şekilde besin isteyen bir bitkidir. Muz yetiştiriciliğinde sadece organik gübre uygulaması yeterli değildir. Ek olarak mineral gübre uygulaması da yapılmalıdır.

Mineral gübre olarak özellikle azot, fosfor, potasyum, kalsiyum ve magnezyum gübrelemesinin yapılması gereklidir. Mineral gübreleme yaprak ve toprak analizlerine göre yapılması gerekmekle birlikte, genel olarak N:P:K’ nın 1:1:4 oranında uygulanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Muz yetiştiriciliğinde, yaprak örneği alım zamanı ve yöntemi, üzerinde en fazla çalışılan ve tartışılan konulardan birisidir. Muz yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı ülkelerde, yaprak örnekleri, salkım oluşumundan hemen sonra minyatür parmakların görülmesi ile beraber, 3. yaprağın orta kısmından, yaprak ayasından, karşılıklı iki şerit veya aynı yaprağın orta damarı ile 7. yaprağın sapından alınabilmektedir.

Budama

Muzlarda budama, kurumuş yaprakların, meyvesi alınan bitkilerin ve fazla yalancı gövdelerin kesilmesinden ibarettir.

Muz bahçesinde sararmış yapraklar her zaman kesilmelidir. Meyvesi alınan bitkiler ise fazla yer kaplamaması için yaprakların ayrım yerinden düz bir şekilde kesilmelidir. Daldız denilen keskin uçlu bir demirle bitkiler ana bitkiden ayrılabildiği gibi, bitkilerin toprak düzeyinden kesilerek oyulması ve içine üre koyarak iptal edilmesi işlemi de uygulanabilir.

Muz bitkisinin budaması, her yıl, ilkbahar aylarında, toprak altı gövdenin ocak içinde açılarak meyve verimi ve yılını doldurmuş yaşlı gövdenin çıkarılması, o yıl içinde meyve verecek 2 veya 3 bitkinin seçilerek yerinde bırakılması, bunlar dışında diğer genç gövde ve sürgünlerin de yine çıkarılıp atılması işlemlerini kapsamaktadır.

Ülkemizde bu işleme muz yetiştiricileri "onarma veya imar" adını vermektedirler. Budama genel olarak mart nisan aylarında yapılmakta, bazen uygun olmayan iklim olayları dolayısıyla mayıs ayına kadar sarkmaktadır.

Muzlarda budama işlemi yaz aylarında da devam eder. İlkbaharda toprak altı gövdenin budanmasından sonra, gübreleme yapılmalı ve sulama hazırlıklarına başlanmalıdır. Bundan sonra muz bitkisinde dip sürgünleri yeniden çıkmaya başlar.

(18)

Ülkemizde muz yetiştirilen yörelerde, çok sıcak olan bahçelerde bu ilk sürgünler de dipten kesilerek atılır ve 2. sürgünler içinden, gelecek yılın meyve alınacak bitkileri seçilir. Bunlar kılıç şeklinde dar ve dik yapraklı, kuvvetli büyüyen genç sürgünler arasından seçilir. Her ocakta meyve alımı için iki bitki bırakılmasına rağmen, bu sürgünlerden farklı zamanlarda çıkan 3-4 tanesi ayrılır. O yılın iklim durumuna göre bunların hangisinin istenilen zamanda çiçekleneceğini, ertesi yıl yine budama zamanı karar verilir. Biraz daha serin yerlerdeki muz bahçelerinde, ilkbaharda toprak altı budamadan sonra ilk çıkan dip sürgünleri ayrılır. Bunlar gelecek yıla kadar ancak yeterli büyüyüp gelişme gösterir.

İlk çıkan fışkınlardan derin ve kuvvetli olanlar seçilerek büyütülür. Esas fışkınlar 6-8 aylık olunca bunların yerini alacak takipçiler seçilerek büyütülür. İlk salkım hasadından 4-6 sonra takipçiler sırayla meyvelerini oluştururlar.

Salkımların ve yalancı gövdenin kırılmasını önlemek için desteklenmesi gerekir.

Açıkta yetiştiricilikte salkımların korunması için parmak gelişimi tamamlandıktan sonra erkek çiçekler kesilip salkımlar torba içine alınmalıdır.

(19)

10. HASAT VE HASAT SONRASI UYGULAMALAR

Muz klimakterik gösteren bir meyve türü olduğundan, tüketim merkezine uzaklık ve muhafaza durumu dikkate alınarak hasat zamanının belirlenmekte ve hasat olumunda toplanan meyveler tüketim merkezlerinde yeme olumuna getirildikten sonra tüketime sunulmaktadır.

Muzun verim 4-7 ton/da arasına değişmekle birlikte ülkemizde, açıkta yetiştiricilikte ortalama 4 ton/da ve örtü altı yetiştiriciliğinde ise ortalama 6 ton/da verim alınabilmektedir.

Muz meyvesinin gelişme devresi, uygun ekolojilerde 110-130 gün sonra tamamlanabilirken, bu süre bazı yıllarda 75-150 gün olabilmektedir. Türkiye şartlarında muzlar 120-150 gün sonra derim olgunluğuna ulaşır.

Meyve, bitki üzerinde yeme olgunluğuna gelmesi beklenmeden yeşil olum devresinde hasat yapılmalıdır. Meyveler bitki üzerinde olgunlaşmaya bırakılırsa, meyve kabuğu çatlamakta ve bunlar hasat edilip olgunlaştırılanlara göre daha fazla nişasta ve daha az şekere sahip olmaktadırlar. Ayrıca çeşitli hastalık ve zararlılar meyvelerin değerini düşürmektedir.

Muzlarda hasat olumunun belirlenmesinde 3 kriter kullanılabilmektedir.

Bunlar;

1. Başlangıçta 5 köşeli olan muzlarda, köşeliğin ¾ oranında kaybolması 2. Salkım taraklarının birbirine yaklaşması

3. Hermafrodit çiçeklerin kuruyup dökülmesi

Parmaklardaki koyu yeşil renk açılıp parmak köşeleri yuvarlaklaşınca kesime başlanmalıdır. Hasat yapılırken salkımların yara-bere almamasına dikkat edilmelidir.

Aksi durumda koruma güçleştiği gibi kalite de bozulmaktadır.

Hasat günün serin saatlerinde yapılmalı, hasat edilen ürünler güneşte bekletilmemeli ve sıcak dönemlerde olgunlaşmış bulunan meyveler dalında fazla bekletilmeden hemen kesilerek piyasaya sunulmalıdır.

Hasat iki kişi ile yapılır. Önce salkım bir torbaya alınır. Sonra kesilir ve taşınır.

Taşıyıcıların omuzunda salkımları zedelenmekten koruyacak yumuşak sünger bulunmalıdır.

Tüm bahçenin hasadı ya bir defada veya 2-3 defada dallar dipten kesilip alınmak suretiyle yapılmaktadır. Dwarf Cavendish' de hasat tek kişiyle yapılır. İşçi sol eliyle dalın sapını tutar ve diğer elindeki uygun bir bıçakla ekseni 30-40cm ilerisinden keser.

Ülkemizde örtü altı muz bahçelerindeki hasatta ise dalların ağırlığı yüzünden bu işlemi tek kişi yapamaz. Bir kişi dalı omuzuna alacak şekilde tutarken, diğer kişi birinci tarağın üzerinden dalı testereli bıçak ile keser ve dal seradan çıkarılır. Daha sonra dal ya bütün olarak veya son zamanlarda yaygınlaştığı şekliyle taraklara ayrılarak pazarlanır. Taraklar daldan kesilmeli, kalitelerine ayrılmalıdır.

(20)

Kesim nedeniyle açılan yaralardan akan lateks, hava ile okside olduğundan kahverengi lekeler yapar. Bunun için meyveler zayıf bir hypoklorid banyosunda 10 dakika yıkanır ve genellikle bir mantar ilacı ile (maneb' li) ilaçlanır. Bu suya kararmaları önleyen sitrik asit ve askorbik asit gibi kimyasallar da eklenir. Benomyl’in 200-300ppm’lik konsantrasyonları da kullanılabilir.

Kesilmiş kısımlar ilaca batırıldıktan sonra kurutulur ve ince polietilen örtülerle sarılarak, delikli karton kutularda ambalajlanmaktadır. Muzlar hava sirkülasyonu olan kutulara yeşil olarak konmalıdır. Daha sonra depolara konulmalıdır. Muzlar pazar isteklerine göre ellere ve parmaklara ayrılarak ambalajlanır.

Hasat edilen muz koyu yeşil renkli kabuğa sahiptir. Olgunlaştırma bu rengin açılması, meyvenin öz kısmının yumuşaması ve donuk beyaz renk almasıyla başlar.

Kabuk rengi önce açık yeşil, yeşilimsi, sarı ve en son parlak sarı renge döner. Bu son devrede meyve ucu ve sapı henüz yeşildir. Kabuk doygun sarı olunca meyve yeme olgunluğuna gelmiş olur. Daha ileri devrede meyve eti sulanır ve bozulmalar başlar.

Çeşitli mantar enfeksiyonları ve kabuk kararmaları görülür. Sonunda meyve tüm olarak yenemeyecek hale gelir.

Olgunlaştırma sırasında klorofil bozulur, renk sararır, meyve eti yumuşar.

Nişasta şekere dönüşür. Bu dönüşüm 3-7 gün arasında değişir. Olgunlaşmayı 7 aşamada tanımlayabiliriz (Şekil 8). Bunlar;

1. aşama yeşil dönemdir.

2. aşama açık yeşil dönem (nişasta şekere dönüşmeye başlar).

3. aşama yarı yeşil dönem (taşımaya uygun).

4. aşama ¾ ‘ü sarı dönem (3-5oC saklama ortamında saklanabilir).

5. aşama sarı ama uçları yeşil dönem (manava gönderme zamanı).

6. aşama tam sarı dönem (müşteriye sunma için en uygun renk).

7. aşama kahverengi noktalı sarı renk, en fazla tat olan dönem 7. dönemdir.

Genel olarak uygun hasat zamanında kesilen muzlar, 18-24oC sıcaklıkta bir veya iki hafta içinde kendiliğinden olgunlaşırlar. Bunun altındaki sıcaklıklarda olgunlaşma yavaşlar ve hatta uygun depo sıcaklığı 13oC 'ye düşünce pratik olarak tamamen durur. Daha yüksek sıcaklıklarda ise olgunlaşma metabolizması bozulduğu için olgunlaşmada anormallikler başlar. Bu nedenle tropik şartlarda (24-32oC) olgunlaşan muzlar, yeşil kalır veya çekici bir renk kazanamazlar. Hatta olgunlaşma durabilmektedir.

(21)

Şekil 8. Muzda olgunluk aşamaları

Ağaç üzerinde bırakılan meyvelerde olgunlaşma süresi 40-50 gün kadar uzayabilir. Çünkü ağaç üzerinde kalan meyve ana bitkiden gelen olgunluğu frenleyici veya etilene duyarlılığı geriletici etkiler altında kalır. Bu nedenle ağaç üzerinde kalan meyve için gerekli olgunluğu başlatıcı endogen etilen dozu, hasat edilen meyve için gerekli dozdan daha yüksektir. Hasat edilen meyvede bu sınır doza, daha erken eriştiğinden, olgunlaşması da erken başlamakta ve olgunluğu erken tamamlanmaktadır.

Aynı şekilde hasat zamanında fizyolojik gelişmesi ileri meyveler de, gelişmesi geri meyvelerden daha erken olgunlaşır. Bu nedenle tam gelişkin devrelerde hasat edilen muzlar, daha önceki devrelerde hasat edilen muzlara göre daha erken olgunlaşır.

Belirli bir hasat olgunluğuna erişmeden hasat edilen muzlar ise dıştan bir etilen uygulaması yapılmaksızın kendiliğinden olgunlaşamazlar. Meyveler ne kadar erken hasat edilirse, olgunluktaki meyve kalitesi de o kadar düşük olur. Özellikle tatlanma geri kalır ve uçucu madde salgılanması azalır.

Meyvelerin hasattan sonra yeşil kabuklu olarak kalabildikleri sürenin uzunluğu ve kısalığı, meyvenin hasat sırasındaki fizyolojik gelişme durumu veya olgunluk derecesi ile ilişkilidir. Çiçeklenmeden sonraki 90. günde hasat edilen Gross Michel meyvelerinin hasattan sonra yeşil kalma süresi 17 gün iken, çiçeklenmeden 120 gün sonra hasat edilen meyvenin olgunlaşma süresi 9 gündür. Dwarf Cavendish çeşidi için bu değerler sırasıyla 21 ve 14 gündür.

Olgunlaştırılan muzun korunabilmesi için gereken sıcaklık 13-15oC dir. Bu sıcaklıklarda muz en fazla 2-4 gün bekletilebilir. Olgunlaştırma odalarında sıcaklık, oransal nem ve etilen önemli faktörlerdir. Sıcaklığın Çizelge 4’deki gibi uygulanması meyvenin daha kaliteli olgunlaşmasını sağlar.

(22)

Olgunlaşma odalarında oransal nem olabildiğince yüksek tutulmalıdır. Önerilen oransal nem % 85-90’dır. Bunu sağlamak için suyu atomize şekilde püskürten memeler kullanılabilir.

Hasat zamanında muz meyvesi 0,2 ppm etilen taşır. Olgunluğun başlamasından önce bu 0,5 ppm'e yükselir. Ancak meyvenin olgunlaştırılması için çok düşük dozda etilenin uygulanması yeterlidir. Hasat zamanı geciktirildikçe meyvelerin olgunlaşma süresi kısalmaktadır. Artan etilen dozları da süreyi kısaltmaktadır.

Muz endüstrisinde meyvelerin olgunlaştırılması, gerekli koşulları sağlanmış özel odalarda yapılır. Bunun için 20-21oC sıcaklıktaki odada meyve eti sıcaklığı 19oC ye yükselmiş meyvelere, 12 saat aralıklarla 1000 ppm etilen verilir. Etilen miktarının hesaplanmasında meyvelerle dolu odanın serbest kalan hacmi esas alınır. Bu süre sırasında, depo havasının tümünü saatte 50 defa yer değiştirebilecek kapasitedeki bir vantilasyon sürekli çalıştırılır. Bu 12 saatlik sürenin sonuna doğru ve yeni etilen verilmeden önce, depo tüm olarak taze hava ile havalandırılmalıdır.

Olgunlaştırma odasının oransal nemi iyi bir aroma oluşumunun sağlanması için

% 93-95 olmalı ve kabuk sararması başladığında kabuk çatlamasının önlenmesi için nem % 85'e düşürülmelidir. Olgunlaştırma sırasında bağıl nemin % 85'in altına düşmesi özellikle Cavendish muzlarında olgunlaşmada anormallik yapar ve su kaybını artırır.

Bu muzlar üşüme zararlarında da olduğu gibi klimakterik gösteremezler. Eğer muz tarakları veya hevenkleri ince polietilen örtülerle sarılmışlarsa odanın oransal nemi önem taşımaz.

Etilen uygulamasının sayısı, meyvenin hasat olumu ve pazara verilme zamanına göre azaltılabilir veya artırılabilir. Genel olarak 1-3 gün arasında tekrarlanır. Bu süre sırasında sıcaklık her gün için 1oC derecede düşürülür (Çizelge 4). Ancak sıcaklık düşürülmesi renk açılması başlayınca başlatılır.

Çizelge 4. Muzun olgunlaştırılmasında zaman aralılarına göre gerekli sıcaklıklar İstenilen

Olgunlaşma Süresi (Gün)

Olgunlaşma Sürecindeki Günlere Göre Olması Gereken Sıcaklık (OC)

1 2 3 4 5 6 7 8 9

4 20 20 19 19

5 19 19 19 19 13

6 18 18 18 18 15 13

7 18 18 17 17 15 14 13

8 17 17 15 15 15 15 14 13

10 14 14 14 14 14 14 14 14 13

(23)

Olgunlaştırma işlemi sürekli etilen verilerek de uygulanır. Bu durumda 10-15 ppm etilen nemlendirilmiş ve 19-20oC'de ısıtılmış hava ile karışık olarak odaya verilir ve iyi bir dolaşım yaptıktan sonra diğer taraftan atılır.

Olgunlaştırma işlemleri genellikle Cavendish gibi zor olgunlaşan çeşitlerde uygulanmaktadır. Son zamanlarda Gross Michel için olgunlaştırma işlemleri yapılmasından vazgeçilmiştir. Gross Michel çeşidi normal şartlarda kendiliğinden olgunlaşmaktadır.

Ülkemizde muzların olgunlaştırılması için etilen yerine ilkel olarak asetilen veya karpit uygulamaları da yapılmakla birlikte ideal olarak etilen uygulaması yapılmalıdır.

Olgunlaştırılan muz meyveleri tüketiciye yeşil renk tam kaybolmamış ve uç ile sap kısmı henüz yeşil durumda iken verilirler. Tropik bölge muzları hasattan sonraki 1-4 hafta içinde Avrupalı tüketiciye ulaşmış olmaktadır.

Muzların hasat sonrası yaşam sürelerinin uzun olmasını sağlamak için kısa sürede depoya ulaştırılması ve muz için en uygun depolama koşullarında muhafazaya alınmaları gerekmektedir. Muz, sarı olum döneminde genel olarak 13-16oC sıcaklık ve

% 85-90 oransal nem koşullarında 5-10 gün depolanabilirken, yeşil olum döneminde 12-14oC sıcaklık ve % 85-90 oransal nem koşullarında 2-4 hafta süreyle depolanabilmektedir.

Kontrollü atmosferli depolarda muzlar, %4-5 oksijen ve %5 karbondioksit ortamında 3-4 hafta muhafaza edilebilmektedirler. İnce polietilen torbalar, muhafaza süresini 4-10 gün artırmaktadır. Bu nedenle uzun süreli taşımalarda az delikli, kısa süreli taşımalarda ise fazla delikli polietilen torbalar kullanılması önerilmektedir. Bu torbaların kalınlığı 0,038mm olmalıdır.

Muzlar depo şartlarında da önemli miktarda etilen salgılarlar. Bu gaz depo içinde kalarak olgunluğu hızlandırır. Çünkü düşük sıcaklıklarda önemli etkisi olmayan etilen, muzun depolandığı sıcaklık şartlarında etkili olur. Bu gazın depodan alınması, muhafaza süresini önemli ölçüde arttırır. Bu amaçla vermikülite emdirilmiş potasyum permanganat blokları depo içine konur.

Muz ambalajları içine konan tarakların hastalanmaması, zarar görmemesi için difenilli kağıtlara sarılabilir veya muz taraklarını polietilen örtülerle sarılıp içine etilen ve CO2’i absorbe edici özel maddelerin konulması da etkili olmaktadır. Muz depolarında etilene karşı etkili yollardan biride dış hava ile havalandırmaktır. Depo günde bir defa havalandırılacak şekilde sürekli veya birden havalandırılır.

(24)

6. YARARLANILAN KAYNAKLAR

Anonim, 2008. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Kayıtları, Ankara.

Anonim, 2009a. Muz Yetiştiriciliği. http://www.bahcesel.com.

Anonim, 2009b. Muz Yetiştiriciliği. http://www.tarimsalbilgi.org.

Anonim, 2009c. 2008 Bitkisel Üretim Durumu http://www.anamurtarim.gov.tr Anonim, 2009d. Banana Characteristics. http://www.unctad.org.

Anonim, 2009e. How to Grow. http://www.banana.com.

Anonim, 2009f. Banana Plants, Banana Trees. http://www.banana-plants.com.

Anonim, 2009g. Banana. http://www.crfg.org/pubs/ff/banana.html.

Anonim, 2009h. Bananas. http://mgonline.com/articles/banana.aspx.

Anonim, 2019a. FAO/ Database. www.faostat.fao.org.

Anonim, 2019b. Bitkisel Üretim İstatistikleri. www.tuik.gov.tr.

Koeppel, D., 2008. Banana. Hudson Street Press USA. pp281.

Kozak, B., 1999. Muz Yetiştiriciliği. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İçel Şubesi.

297s,

Sinanoğlu, N., 2005. Muz Raporu. www.muz.gen.tr.

Referanslar

Benzer Belgeler

Üyesi Betül ÖZBAY, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, İstanbul Medeniyet Üniversitesi.. “Tarihin Çehresiz ve Dilsiz

Örtüaltı kiraz yetiştiriciliği kiraz üretimi yapılan yerin iklim koşullarını yetiştiricilik için daha uygun hale getirebilmektedir. Ağaçları rüzgâr, dolu, soğuk ve

Meyve eti beyaz veya yeşilimsi beyaz olan çeşitlerde taç yaprağı genellikle pembe; sarı etlilerde daha çok kavuniçidir.. Bu kurala uymayan çeşitler

SOĞUK HAVA DEPOLARINDA SOĞUTMA GÜCÜNÜN HESAPLANMASI Soğuk hava depolarında soğuk ihtiyacı diğer bir ifadeyle istenilen dereceye kadar soğutmanın yapılabilmesi

v Çiçek ve küçük meyve dökümleriyle, haziran dökümü arasında yakın bir ilişki söz konusu olup, ilk iki döküm şiddetli olduğunda haziran dökümü azalmakta, tersi

Ağacı yarı dik ve orta kuvvette gelişir. Haven’den 56 gün sonra olgunlaşır. Ortalama meyve ağırlığı 157 gr, meyve sarı zemin üzerine bir tarafı parçalı açık

Meyve eti çeşide ve yetiştiği ekolojiye göre değişmek üzere sert, kuru, boğucu veya gevrek, sulu ve güzel kokuludur.. Meyve ağırlığı genellikle 200- 400 g

İdarece ilan edilen Hazine taşınmazı üzerinde tıbbi ve aromatik bitkiler ile süs bitkileri yetiştirmek isteyen gerçek veya tüzel kişilerin, Tebliğ eki