• Sonuç bulunamadı

2000 yılı sonrası Türkiye'ye gelen göçmenlerin sosyo-kültürel özellikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "2000 yılı sonrası Türkiye'ye gelen göçmenlerin sosyo-kültürel özellikleri"

Copied!
117
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

2000 YILI SONRASI TÜRKİYE’YE GELEN GÖÇMENLERİN SOSYO-KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Zeliha GÜRLER

Danışman

Doç. Dr. Sıtkı YILDIZ

Ağustos-2017

Kırıkkale

(2)
(3)

T.C

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

2000 YILI SONRASI TÜRKİYE’YE GELEN GÖÇMENLERİN SOSYO-KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Zeliha GÜRLER

Danışman

Doç. Dr. Sıtkı YILDIZ

Ağustos-2017

Kırıkkale

(4)
(5)

KİŞİSEL KABUL SAYFASI

Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum 2000 Yılı Sonrası Türkiye’ye Gelen Göçmenlerin Sosyo-Kültürel Özellikleri adlı çalışmanın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve faydalandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak faydalanmış olduğunu beyan ederim.

04.08.2017 Zeliha GÜRLER

(6)

ÖN SÖZ

Bu çalışmada güven ve desteğini her aşamada hissettiren, deneyimlerini paylaşmaktan yorulmayan, çalışmamı büyük bir sabırla inceleyip katkıda bulunan tez danışmanım, değerli hocam Doç.Dr. Sıtkı YILDIZ’ a, saygı ve teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca her zaman her türlü imkân ve desteği sağlayan sevgili aileme yanımda olduklarından dolayı teşekkürlerimi sunarım.

Ağustos, 2017 Zeliha GÜRLER

(7)

II ÖZET

Gürler, Zeliha “2000 Yılı Sonrasında Türkiye’ye Gelen Göçmenlerin Sosyo- Kültürel Özellikleri”, Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale, 2017.

Bu çalışmada, çeşitli sebeplerle meydana gelen göç hareketlerinde Türkiye’nin coğrafi konumu, devlet politikaları ve ekonomik projelerle özellikle 2000 yılı sonrası uluslararası göç olaylarındaki yeri ve gelen göçmenlerin farklı sosyo-kültürel özelliklere sahip olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 2013 yılından bu yana yıllık olarak çıkardığı göç raporları verileri başta olmak üzere farklı yıllarda yapılan saha araştırmaları verileri incelenmiştir.

İncelenen bu veriler ışığında Türkiye’nin çeşitli sebeplerle farklı sosyo-kültürel özelliklere sahip göçmenler tarafından tercih edilen bir ülke konumunda olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca küreselleşen dünyada, uluslararası göç hareketliliğine sebep olan kaynakların artmasıyla Türkiye’nin göç hareketliliğindeki yerinin zamanla daha çok önem kazanacağı öngörülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Göç, Göç Türleri, Göç Teorileri, Uluslararası Göç, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

(8)

III

ABSTRACT

Gürler, Zeliha, “Socio-Cultural Characteristics of Immigrants Coming to Turkey After 2000”, Master Thesis, Kırıkkale, 2017.

In this study, it has been tried to show that Turkey's geographical location, state policies and economic projects, particularly the migration in post-2000 international migration events, and the immigrants have different socio-cultural characteristics. For this purpose, the Ministry of Interior of the Republic of Turkey, Ministry of Interior General Directorate of Migration reports annually since 2013, mainly the data on the field of research conducted in different years have been examined.

In the light of this data, it is concluded that Turkey is a country favored by immigrants with different socio-cultural characteristics for various reasons. Moreover, in the globalizing world, it is predicted that the place of Turkey in the migration movement will gain more importance with the increase of the sources causing the international migration movement.

Keywords: Migration, Migration Types, Migration Theories, International Migration, Directorate General of Migration Management

(9)

IV KISALTMALAR DİZİNİ

AB : Avrupa Birliği

ABD : Amerika Birleşik Devletleri BDT : Bağımsız Devletler Topluluğu BM : Birleşmiş Milletler

BMMYK-UNHCR : Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü

IOM : Uluslararası Göç Örgütü KAOB : Kuzey Afrika ve Ortadoğu MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi

TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu

UNWTO : Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü YÖK : Yüksek Öğretim Kurumu

(10)

V TABLOLAR DİZİNİ

Tablo-1: 2000-2011 Döneminde Türkiye’ye Yönelen Düzenli Göçler ... 11

Tablo-2: 1995-2016 Yılları Arasında Yakalanan Düzensiz (Yasadışı) Göçmen Sayıları ... 12

Tablo-3: 1880 Yılında Samsun’daki Rus Topraklarından Gelen Mülteciler ... 34

Tablo-4: 13 Mart 1899-12 Mart 1900 Arası İstanbul’a Gelen ve Yerleşen Göçmenler ... 35

Tablo-5: Yıllara Göre İskânlı ve Serbest Göçmen Sayılar ... 44

Tablo-6: Türkiye’nin Avrupa Ülkeleriyle İmzalamış Olduğu İkili İşgücü ve Sosyal Güvenlik Anlaşmaları ... 47

Tablo-7: Yabancı Ülkelere Gönderilen İşçilerin Ülkelere Göre Dağılımı (1961-1976) ... 48

Tablo-8: 2013 Yılında Verilen Çalışma Amaçlı İkamet İzni (İlk 10 ülke) ... 53

Tablo-9: 2014 Yılında Verilen Çalışma İzni (İlk 10 Ülke) ... 54

Tablo-10: 2015 Yılında Çalışma İzni İle Bulunan Yabancılar (İlk 10 Ülke) ... 55

Tablo-11: 2016 Yılında Çalışma İzni İle Bulunan Yabancılar (İlk 10 Ülke) ... 55

Tablo-12: 2015 Yılında Aile İkamet İzni ile Bulunan Yabancılar (İlk 10 Ülke) ... 56

Tablo-13: 2016 Yılında Aile İkamet İzni İle Bulunan Yabancılar (İlk 10 Ülke) ... 57

Tablo-14: Yıllara Göre Türkiye’de İkamet İzni Verilen Yabancılar ... 58

Tablo-15: Türkiye’de Yıllara Göre Yakalanan Düzensiz Göçmenler ... 59

Tablo-16: 2016 Yılında Türkiye’de Yakalanan Düzensiz Göçmenler... 60

Tablo-17: Türkiye’nin Bazı Afrika Ülkelerine Uyguladığı Vize Rejimleri ... 64

(11)

VI Tablo-18: Türkiye’de Bireysel Sığınma Başvuruları ve Mülteci Statüsü

Verilme Durumları (2005) ... 66

Tablo-19: Ankete Cevap Veren Afrikalıların Ülkelerine Göre Cinsiyet Olarak Dağlımı ... 67

Tablo-20: Ülkenizi Neden Terk Ettiniz? (%) ... 68

Tablo-21: Neden Başka Bir Ülkeye Değil de Türkiye’ye Geldiniz? (%) ... 69

Tablo-22: Nasıl Geçiniyorsunuz? (%)... 70

Tablo-23: Antalya’da yabancı gerçek kişilerin Mülk edinimleri, 24.02.2011 ... 76

Tablo-24: Yıllara Göre Öğrenci İkamet İzni İle Bulunan Yabancılar (İlk 10 Ülke) ... 78

Tablo-25: 2016 Yılında Öğrenci İkamet İzni İle Bulunan Yabancılar (İlk 10 Ülke) ... 78

Tablo-26: 2016-2017 Eğitim Öğretim Yılı Ülkemizde Eğitim Gören Yabancı Öğrenci Sayısı (YÖK) ... 79

Tablo-27: 2016-2017 Eğitim Öğretim Yılı Ülkemizde Eğitim Gören Yabancı Öğrenci Sayısı (MEB) ... 80

Tablo-28: Gençlik ve Spor Bakanlığının Yurtlarında Kalan Yabancılar ... 80

Tablo-29: 2016 Yılında Gerçekleştirilen Türkiye Bursları Başvuruları ... 81

Tablo-30: 2016 Yılında Gerçekleştirilen Türkiye Bursları Başvurular ... 81

Tablo-31: Bazı Yabancılara Türkiye’ye Girerken Uygulanan Vize Rejimleri ... 86

Tablo-32: 19 Haziran 2017 İtibariyle Barınma Merkezlerindeki Suriyeli Sayısı (246.629) ... 80

(12)

VII İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... I TÜRKÇE ÖZET SAYFASI ... III İNGİLİZCE ÖZET (ABSTRACT) SAYFASI ... III SİMGELER VE KISALTMALAR ... IV TABLOLAR ... V İÇİNDEKİLER ... VII

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1.Göç Nedir? ... 6

1.1.1.Göç Çeşitleri... 7

1.1.1.1.Mesafesine Göre Göçler ... 7

1.1.1.2.Oluşum Nedenlerine Göre Göçler ... 9

1.1.1.3.Yasal İzne Tabii Olan ve Olmayan Göçler ... 10

1.1.1.4.Süresine Göre Göçler ... 13

1.1.1.5.Birey Sayısına Göre Göçler ... 14

1.1.2. Göç İle İlgili Kavramlar ... 15

1.1.2.1.Göçmen ... 15

1.1.2.2.Mülteci, Şartlı Mülteci, Sığınmacı ve Muhacir ... 15

1.1.2.3.Düzensiz Göçmen ... 17

1.2. Göç İle İlgili Yaklaşımlar... 18

1.2.1. Ravenstein’ın Göç Kanunları ... 18

1.2.2. Merkez Çevre Teorisi ... 20

1.2.3. İlişkiler Ağ(Network) Teorisi ... 21

1.2.4. Kesişen Fırsatlar Teorisi ... 22

(13)

VIII

1.3. Göç ve Kültür İlişkisi ... 22

1.3.1.Kültürlenme, Kültürleme, Kültürleşme... 24

1.3.2.Kültürel Şok ve Oryantasyon ... 25

1.3.3.Kültürel Uyum ... 26

1.3.4.Kültür Değişmesi ... 28

1.4. Nüfus Hareketliliği ... 28

1.4.1. Nüfus ... 28

1.4.2. Demografi ... 29

1.4.3. Nüfus Sayımı ... 29

İKİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE’NİN GÖÇ GEÇMİŞİ VE GÖÇ POLİTİKALARI 2.1. Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Dönem Göçleri ve Göç Politikaları ... 32

2.2. Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Yılları Göçler ve Göç Politikaları ... 35

2.3. 1940-1960 Dönemi Göçler ve Göç Politikaları ... 43

2.4. 1960-2000 Dönemi Göçler ve Göç Politikaları ... 45

2.4.1. 1960 Avrupa Göçleri ... 45

2.4.2. Bu Dönemin Diğer Önemli Göç Olayları ... 48

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 2000 YILI SONRASI TÜRKİYE’YE GELEN GÖÇMENLERİN SOSYO- KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ 3.1. Türkiye’ye Yönelik Göç Hareketleri ... 51

3.1.1. Türkiye’ye Yönelik Düzenli Göçler ... 51

3.1.2. Türkiye’ye Yönelik Düzensiz Göçler ... 58

(14)

IX

3.2.Afrika Ülkelerinden Göçler... 62

3.3. Turizm Amaçlı Göçler ... 72

3.4. Eğitim Amaçlı Göçler ... 77

3.5. Kadınların Emek Göçü ... 82

3.6. Mülteci ve Sığınmacılar ... 87

SONUÇ ... 92

KAYNAKÇA ... 97

(15)

GİRİŞ

İnsanoğlu var olduğu tarihten itibaren mevcut koşullarını daha iyiyi doğru yönlendirme çabası içerisinde olmuştur. Mevcut koşulların yetersiz kaldığı zamanlarda bulunduğu yerden (köy, kasaba, şehir, ülke) , belirli bir zaman için ya da sürekli olarak ayrılarak daha iyiye doğru yönelmiştir.

Göç tarihin her döneminde yaşanmıştır. Ayrıca Dünya genelinde hemen hemen her ülke göçten bir şekilde etkilenmiştir. Bu etkilenme gerek hedef ülke olarak gerek kaynak ülke olarak gerekse sadece göç yolları üzerindeki konumundan ötürü transit ülke olarak çoğu ülkeyi etkilemiştir.

Göçü meydana getiren nedenler, zaman içerisinde değişen şartlarla çeşitlenip farklılık gösterse de, genel olarak ekonomik, sağlık, eğitim ve bireysel sebeplerden oluşmaktadır. Bununla birlikte süresine göre de çeşitlense de (kısa süreli, uzun süreli ya da tamamen) göç olgusunun gerçekleşmesinde temel nokta insanın bulunduğu yerden başka bir yere gitmesidir.

Göç kavramının çok boyutlu bir özellik göstermesi onun farklı biçimlerle ele alınıp incelenmesini sağlamıştır. Gerçekleştiği koşullar her zaman aynı değildir.

Ayrıca gerçekleştiği mekân, insanların göç olgusunu gerçekleştirirken gittikleri mesafe, göçün meydana getiren kişi sayısı gibi farklılıklar göç kavramının çeşitlenmesine neden olmuştur. Genel olarak mesafe bakımından incelendiğinde iç göçler ve dış göçler, oluşum nedenlerine göre zorunlu göçler ve gönüllü göçler, yasal izne tabii olan(düzenli göçler) ve yasal izne tabii olmayan (düzensiz göçler), göçün gerçekleştiği süreye göre geçici göçler ve kalıcı göçler son olarak göçü gerçekleştiren birey sayısına göre bireysel göçler ve kitlesel göçler. Değişen şartlarla birlikte bu sınıflandırmalar da çeşitlenip farklılık gösterebilir. Zamanla yeni nedenlere bağlı farklı sınıflandırmalar yapılabilir.

Türkiye tarihi boyunca, coğrafi konumu itibariyle göç olgusuyla iç içe olmuştur. Mübadelelerden işçi göçlerine, eğitim göçlerinden siyasi göçlere pek çok farklı alanda göç vermiştir. 1990’lı yıllara kadar göç veren bir ülke özelliğindeyken bu yıllardan sonra aynı zamanda çeşitli nedenlerden kaynaklı göç alan bir ülke konumuna gelmiştir. Aynı zamanda yine coğrafi özelliğinden dolayı transit göç yolları üzerinde bulunması nedeniyle düzensiz göçlere de ev sahipliği yapmıştır.

Türkiye’de göçün yaygın olarak yaşanmasıyla meydana gelen eksiklikleri gidermek ve göç olayını belli temellere yerleştirmek, göçmenleri mağdur etmemek

(16)

2 ya da gelen göçmenlerden ülkenin olumsuz etkilenmemesi gibi sebeplerden göç ile ilgili kanun çalışmaları yapılmıştır. En önemli kanunlar şu şekildedir:

“Türkiye’de 1934 tarihli ve 2510 sayılı İskân Kanunu, göçmen, serbest göçmen, münferit göçmen ve toplu göçmen gibi çeşitli göçmen türlerini tanımlamış ise de soydaş odaklı düzenlemelerle sınırlı bir yapı öngörülmüş olup 2006 yılında yapılan değişikle 5543 sayılı Kanun halini almıştır. İskân Kanunu kapsamı dışında kalan yabancılara ilişkin iş ve işlemler ise 1950 yılında çıkarılmış olan 5682 sayılı Pasaport Kanunu ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’ye İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun ile yürütülmüştür”(Türkiye Göç Raporu, 2015: 27).

Bu kanunlar çerçevesinde Türkiye’nin göç ve göçmen profili oluşturulmuştur.

Türkiye özellikle emek göçü başta olma üzere çeşitli uluslararası göç hareketleri içerisinde göç veren bir ülke konumundaydı 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin göç alma ve verme özelliklerinde değişimler olmuş ve Türkiye verdiği göçlerle birlikte aynı zaman da göç almaya da başlamıştır. Türkiye’ye yönelen göç hareketleri günümüzde de artarak devam etmektedir. Düzenli veya düzensiz bir şekilde Türkiye’yi tercih eden göçmenlerin Türkiye’yi tercih etmelerinde çeşitli nedenler vardır. Uluslararası göç hareketliliğinde Türkiye’yi tercih eden bu göçmenlerin hangi nedenlerle Türkiye’yi tercih ettikleri ve hangi coğrafyalardan Türkiye’ye göç edildiğini konu edinen bu çalışmanın başlıca amacı Türkiye’nin sadece göç veren bir ülke konumunda olmadığı ve göç alan bir ülke konumuna geldiğini göstermektir. Çalışma kapsamında gelen göçmenlerin sosyo-kültürel açıdan farklı özelliklere sahip olduğunu gösteren çalışmalar incelenerek, Türkiye’ye doğru olan göçün farklı nedenlerden dolayı yaşandığını da göstermek hedefleniştir. Bu çalışma Türkiye’nin uluslararası göç hareketleri içindeki konumunu ve gelen göçmenlerin coğrafi olarak nerelerden geldiklerini tek bir çalışmada toplamak açısından önemlidir.

2000 yılından itibaren Türkiye’ye göç eden göçmenlerin sosyo-kültürel özelliklerini konu edinen bu çalışma üç bölümden oluşacaktır. Birinci bölüm kavramsal çerçeve olup, göç ve göçmenlerle ilgili başlıca kavramların tanımlarına yer verilecektir. Ayrıca göç ve kültür ilişkisi, nüfus hareketliliği ve göç ile ilgili yaklaşımlar ele alınacaktır. Bu bölümde dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesi göçmen kavramıdır. Olası oluşabilecek bir kavram karmaşasının önüne

(17)

3 geçebilmek amacıyla göç hareketliliğinde bulunanların geliş nedenleri, geliş şekilleri ve nereden geldikleri ile ilgili olarak farklı adlar aldığı üzerinde durulacaktır.

Tarih boyunca birçok milletten insanla geniş coğrafyalarda yaşamış Türkler göç ile iç içe olmuşlardır. Türkiye’nin günümüzdeki göç olaylarını daha iyi kavrayabilmek adına geçmişte yaşanan göç hareketlerini de bilmek gerekmektedir.

Bu amaçla ikinci bölümde Türkiye’nin göç geçmişi ve göç politikaları incelenmeye çalışılacaktır. Türkiye’nin tarih boyunca çeşitli nedenlerle göç ile sürekli ilişkili olmasından kaynaklı bu bölüm kendi içinde dört alt bölüme ayrılacaktır. Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarını daha iyi kavrayabilmek için, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki göçler ve göç politikaları ile ele alınacaktır. Bu dönemde başta milliyetçilik akımının etkisiyle çok kimlikli ülkelerde yaşanan sorunlardan ve bu sorunlardan Osmanlı İmparatorluğu’nun da ne şekilde etkilendiğinden ve bu sorunları çözümü için neler yapıldığını incelemeye çalışılacaktır. Bu dönemde gerçekleşen göçlerde esas olarak milli kimlikler ve dini gruplar ayrıştırılması gözlenmektedir.

Osmanlı Devletinin yıkılışından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş yıllarında yaşanan göç hareketleri de yine ikinci bölümde Türkiye Cumhuriyet’in ilk yılları göçler ve göç politikaları olarak ele alınacaktır. Bu dönemin önemli göç hareketlerinin başında zorunlu göçler gelmektedir. Zorunlu göçlerde, devletler karşılıklı anlaşmalarla nüfus mübadelelerini uygulamaya koymuşlardır. Göç edilen ülkelerde nerelere yerleşileceği ve bunların neye göre belirleneceği yine yapılan bu anlaşmalara dâhilinde gerçekleştirilmiştir. Bu dönemi ve bundan sonraki dönemleri etkileyecek İskân Kanunları bu dönem politikaları içinde değerlendirilecektir. 885 sayılı 1926 İskân Kanunu ve bunun yetersiz kaldığı boşlukları doldurmak ve ihtiyaçlar doğrultusunda, dönemin mevcut anlayışları göz önünde bulundurarak “Türk milliyetçiliğine” vurgu yapan “Türk Kültürü”nün önemi esas alındığı 2510 sayılı 1934 İskân Kanunu bu dönemde ele alınacaktır.

İkinci bölümün ilerleyen bölümlerinde ise 1940-1960 dönemi göçleri ve göç politikaları çalışılacaktır. Bu dönemde önemli göç olaylarından 1950-1952 yılları arasında Bulgaristan hükümeti tarafından Türk azınlığa karşı yapılan zorla göç politikaları değerlendirilecektir. Ayrıca 1934 İskân Kanununun bu dönemde değiştirilen bazı maddeleri ile ilgili bilgi verilecektir.

(18)

4 İkinci bölümün sonlarında ele alınan dönem 1960-2000 yıllarını kapsayan göçler ve göç politikalarıdır. Bu dönemin en önemli göç olaylarından birisi olarak, Türkiye’nin başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerle ikili anlaşmalar imzalayarak yurtdışına işçi göçü vermesi olmuştur. İşçi göçlerinin Türkiye ekonomisi için önemi ve giden işçi göçmenlerin kültürel sorunları ele alınacaktır. Aynı dönem içinde diğer önemli göç olayları ise 1989 yılında gerçekleşen Bulgaristan büyük göçü ve 1991’de Irak göçleridir.

Çalışmanın üçüncü bölümünde ise Türkiye’ye yönelik yeni göç hareketleri ve yeni göç politikaları başta olmak üzere gelen göçmenlerin gelme nedenlerine ve sosyo-kültürel özellikleri üzerinde durulacaktır. Göçmenlerin geliş nedenlerine ve geldikleri yerlere göre alt başlıklara ayrılıp bu doğrultuda incelenmeye çalışılacaktır.

Çalışmada özellikle, önceden yapılmış saha araştırmalarından, ilgili kalkınma planından, göç ile ilgili kanunlardan, göç araştırmalarından ve Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan yıllık göç raporlarından yararlanılacaktır. Bu kaynaklardan hareketle oluşturulan alt başlıklar şu şekildedir: Türkiye’ye yönelik düzenli ve düzensiz göç hareketleri, Sahra altı Afrika ülkelerinden göçler, turizm amaçlı göçler, eğitim amaçlı göçler, kadınların emek göçü ile mülteci ve sığınmacılar.

Afrika ülkelerinden gelen göçler incelenirken devletin Afrika açılımından, Afrika ülkeleri ile yapılan vize anlaşmalarından, en çok göç alınan ülkelerden, konuyla ilgili yapılan saha araştırmalarından yararlanarak ülkeler bazında gelenlerin cinsiyet, Türkiye’de bulunma amaçları, kendi ülkelerini terk etme nedenleri ile Türkiye’de geçim kaynakları üzerinde durulacaktır.

Diğer bir göç türü olan turizm amaçlı göçler çalışılırken; karşılıklı vize anlaşmaları, yapılan araştırmalardan yola çıkılarak belirli yıllardaki nüfus miktarları ve nüfusun cinsiyetlere göre dağılımı, yaş özellikleri, medeni durumlar, mülk edinimleri, eğitim düzeyleri incelenmeye çalışılacaktır.

Bir diğer göç türü ise eğitim amaçlı gelen göçmenler, bu göçmen grupları incelenirken özellikle göç raporları verilerinden yararlanılacaktır. Türkiye’deki yabancı öğrenci sayıları, geldikleri ülkeler, burs durumları ve diğer önemli noktalar üzerinde durulacaktır.

(19)

5 Kadınların emek göçünü ele alınacağı bir diğer göç türü ise özellikle hangi ülkelerden gelindiği, bu kaynak ülkelerle Türkiye arasındaki vize anlaşmaları, bu alanda yapılan saha araştırmalarının verileri, gelen kadın işçilerin hangi meslek alanlarında çalıştıkları, Türkiye’de ne şartlarda iş buldukları ve yaşam koşulları hakkında bir değerlendirme yapılacaktır.

Son olarak, özellikle Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle ve ayrıca hoşgörülü bir politika izlemesinden kaynaklı, ülkelerinde iç karışıklık/savaş çıkan ya da çıkma tehlikesine karşı göç eden mülteci ve sığınmacıları kapsayan bölümdür. Bu bölümde Türkiye’nin mültecilerle ilgili imzaladığı anlaşmalara, bu konudaki politikalara, mülteci ve sığınmacı arasındaki farklılıklara, hangi ülkeden Türkiye’ye mülteci/sığınmacı geldiğine, bu gelen grupların sosyo-kültürel özelliklerine ve diğer önemli hususlara değinilmeye çalışılacaktır.

(20)

1.BÖLÜM KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde tez araştırması kapsamında kullanılan ana kavramların ve alt kavramların açıklamaları yapılacaktır. Kullanılan kavramlar aşağıda belirtilmektedir.

1.1. Göç Nedir?

Göç olgusu, neredeyse bütün toplumları ilgilendiren, insanlık tarihiyle iç içe geçmiş bir olgudur. Göç, insanların mevcut koşullarından daha iyi olana doğru gitme durumu olarak açıklanabilir. Göç, tarihin her döneminde yaşanmıştır. Avcılık- toplayıcılık yaparak yaşayan insanlardan günümüz dünyasına kadar göç olgusu meydana gelmeye devam etmiştir. “Avcılık- toplayıcılık devrinde, göçebe yaşam biçimi, ilk sosyal örgütlenme şekli olarak görülmektedir. Doğal afetlerden kaçış, kuraklık, açlık, iklim değişiklikleri birer tarihsel örnektir”(Yalçın, 2004: 3).

Göçü meydana getiren nedenler zamanla çeşitlense de, genel olarak; ekonomik, toplumsal, eğitim, iklim, siyasi sebeplerden bulundukları ülkenin yasal sınırları içerisinde yer değiştirmeleri (iç göç) ya da bulundukları ülkenin yasal sınırları dışında başka bir ülkeye gitmeleri (dış göç) olarak açıklanabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığının göç üzerine hazırladığı Onuncu Kalkınma Planında ise göçün tanımı şu şekilde yapılmıştır: “Göç, temelde, ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitmesi olarak tanımlanabilir” (Kalkınma Bakanlığı,2014:1). Bir başka tanıma göre ise, “Göç, ekonomik, siyasi, ekolojik veya bireysel nedenlerle, bir yerden başka bir yere yapılan ve kısa, orta veya uzun vadeli geriye dönüş veya sürekli yerleşim hedefi güden coğrafik, toplumsal ve kültürel bir yer değiştirme hareketidir ” (Yalçın, 2004: 13).

Uluslararası Göç Örgütünün Göç Terimleri Sözlüğüne (2009: 22) göre ise, Uluslararası bir sınırı geçerek veya bir devlet içinde yer değiştirmek. Süresi, yapısı ve nedeni ne olursa olsun insanların yer değiştirdiği nüfus hareketleridir. Buna, mülteciler, yerinden edilmiş kişiler, yerinden çıkarılmış kişiler ve ekonomik göçmenler dâhildir.

Bu tanımlara ve göçün şimdiye kadar yapılan diğer tanımlarına bakıldığında birçok etken tarafından tetiklendiğini ve birçok etkeni tetiklediğini söylemek

(21)

7 mümkündür. Göç konusu itibariyle sadece sosyolojinin değil, diğer birçok bilim dalını da ilgilendirmektedir. Çok boyutlu bir kavram oluşu nedeniyle göç, antropoloji, ekonomi, istatistik, tarih, demografi gibi bilim dalları ile karşılıklı ilişki içine girmiştir. Aynı zamanda hem tek bir ülkeyi hem de tek bir kültürü içermediği için evrensel bir özellik taşımasına neden olmuştur.

1.1.1. Göç Çeşitleri

Göç çok boyutlu bir kavramdır. Göç daima aynı nedenlerden dolayı gerçekleşmez. Pek çok nedenden dolayı yaşanabilir. Göçü gerçekleştiği zaman, mekân, mesafeye, göçü yapan kişi sayısına göre çeşitlendirmek mümkündür. Çok boyutlu bir kavram olması ve doğrudan insanları etkileyip, insanlardan etkilenmesi de çeşitlenmesine neden olmuştur. Çeşitleme yapılıp tanımlanırken bazı ölçütler kullanılır.

1.1.1.1. Mesafesine Göre Göçler

Mesafesine göre göçler; yapılan göç hareketinin ülkenin yasal sınırlarının içinde mi yoksa yasal sınırların dışında mı olduğuna bağlı olarak iç ve dış göçler.

İç göçler: Bir ülke içinde bir şehirden başka bir şehre, aynı şehirde bir köy ya da kasabadan şehir merkezine yapılan hareketliliktir. Genellikle, gelişmiş şehirler doğru, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yaralanmak, sanayinin geliştiği yerlere doğru iş imkânlarından yararlanmak için yapılan hareketlilik mevsimlik ya da sürekli yerleşim amaçlı olabilir.

Dış göçler: Savaş, etnik çatışmalar, ekonomik yetersizlikler, doğal afetler, daha kaliteli eğitim fırsatları, uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimleri gibi sebeplerden bir ülkeden başka bir ülkeye yapılan nüfus hareketlikleridir.

Dış göç kavramının içinde ele alacağımız bir kavram ise uluslararası göç kavramıdır. Günümüzde küreselleşme ile iyice hız kazanan bilgi ve insan hareketliliği, uluslararası alanda çok sık rastlanan göç hareketliliğini tetikleyen bir durum halini almıştır. Genel olarak, ekonomik gelişmeler, politik dengesizlikler, bazı baskı rejimleri, iç karışıklıklar, turizmdeki gelişmeler, eğitim için en iyisini bulma isteği ve genel toplumsal yapı değişmeleri uluslararası göçü iyice kaçınılmaz bir hale getirmiştir. Uluslararası göç kavramı; “Kişilerin geçici veya daimi olarak başka bir

(22)

8 ülkeye yerleşmek üzere menşe ülkelerinden veya mutad olarak ikamet ettikleri ülkeden ayrılmalarıdır. Dolayısıyla, uluslararası bir sınırın geçilmesi söz konusudur”

(IOM, 2009: 59).

Geçmişten günümüze gelen göç, küreselleşme dinamiklerinin güçlenmesi sonucunda, göçe çok fazla sayıda insanın ve ülkenin girmesinin önünü açmıştır. Bu durumda göç hareketliliğine dâhil olan insan perspektifi değişmektedir. Küreselleşme ile birlikte büyük şirketlerin dünyanın dört bir yanına dağılması insanlara yeni iş imkânları sunmuş, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere doğruda bir profesyonel işçi göçü oluşturmuştur. “Küreselleşme malların, sermayenin ve bilginin serbest dolaşımını önleyen engellemenin ortadan kaldırılması, ülkelerin ve toplumların daha fazla birbirine bağımlı hale gelmesi ve sınırların akışkanlık kazanması ve nihayet uluslararası göç hareketlerinin artması öngörmektedir” (Kalkınma Bakanlığı, 2014:3).

Son yıllarda gerçekleşen uluslararası göç hareketliliğinde hem nitel hem de nicel bir değişim gözlenmektedir. Önceleri kadın nüfusunun az olduğu göç hareketliliğinde değişimle birlikte kadınlarında göç etme sürecine sayılarını artırarak dâhil oldukları söylenebilir. Küreselleşme ile birlikte emek piyasasındaki kadın nüfusun artması, ev içi hizmetlerle yaşlı bakım, çocuk bakımı gibi hizmetlerde kadına olan talebin artması, başlıca nedenlerdir. Kadın nüfusun göçe dâhil olmasının akabinde çocuk nüfus ta göç sürecinde yer almaya başlamıştır.

Uluslararası göç hareketliliği son yarım yüzyılda eğitim amaçlı göçlerde ciddi bir şekilde yerini almaya başlamıştır. Hem öğrenci gönderen ülke hem de öğrenciye ev sahipliği yapan ülke eğitim göçünden etkilenmektedir. Alan ülkenin zaman içinde diğer göçlerle de birlikte homojen yapıdan daha heterojen yapıya dönüşmesi hem kaynak ülkeleri hem de hedef ülkeleri kültürel, sosyal açıdan etkilemesi bu durumun bir sonucudur. Bu sonuç başka olaylara yol açmakta uluslararası karşılıklı bir bağ gelişmesine neden olmaktadır. Ayrıca uluslararası eğitim göçü hedef ülkede uzun süre kalmak için ikameti kolaylaştırmaktadır.

Göçün başka bir uluslararası boyutu ise turizm sektörüyle can bulmaktadır.

Özellikle son yıllarda göç ve turizmdeki gelişme, bu ikili arasındaki bağı da ortaya koymaktadır. Turizme dayalı göç ve göçe dayalı turizm olmak üzere iki hareketlilik karşımıza çıkmaktadır. Turizm amaçlı gidilen bir yerde şayet turistler gidilen ülkenin

(23)

9 dilini öğrenmek istiyorsa, oradan mülk sahibi oluyorlarsa ve zamanla eğitime katılım (okul açma vb.), dernek kurma gibi faaliyetlere kalkışıyorlarsa burada göçün kalıcılığından turizmin göçe dönüşmesinden söz etmek mümkündür.

1.1.1.2. Oluşum Nedenlerine Göre Göçler

Oluşum nedenlerine göre: Bireyin ya da topluluğun kendi iradeleriyle ya da bir zorlama sonucu yaptıkları göçler. Kendi iradeleriyle yaptıkları gönüllü göç olarak adlandırılırken, irade dışı yaptırılan göçler zorunlu göçlerdir.

Zorunlu göçler; nüfus mübadeleleri, etnik baskılar, savaş, sınır değişiklikleri, deprem, sel gibi doğal afetler sonucu oluşur.

Zorunlu göçün nedenlerinden birisi olan, nüfus mübadelesini açıklayacak olursak, ülkelerarası antlaşmalar ile karşılıklı iki ülke veya daha fazla ülkenin, genel ülke nüfuslarına göre azınlıkta kalan nüfusun karşılıklı olarak yer değiştirmesi hareketidir. Bu göçün amacı etnik ve dinsel gruplar başta olmak üzere heterojen yapıya sahip toplumu daha homojen bir yapıya indirmektir. Bu göç türü insan hakları bazında değerlendirildiğinde büyük hak ihlalleri gözlenmektedir. Çünkü göç edecek insanlar adına hükümetlerce kararlar alınır. Yerleşik hayatta oldukları mal veya mülk sahibi oldukları yerlerden sürgün edilmeleridir. Mübadele ile gönderilenlerin geri dönme durumlarını yine mübadeleye taraf olan devletler belirlemektedir. Uyum sorunu, yerleşme sorunu, ekonomik problemler gibi başlıca sorunlar bu göçmenler tarafından başlıca sorun kaynaklarını oluşturmaktadır. Tarihte pek çok örnekleri mevcuttur. Yakın tarihte yaşanan ve bizzat Türkiye’nin de taraflarından birisi olduğu, Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan ile yapılan antlaşma sonucu gerçekleşen Rum-Türk mübadelesi örnek olarak verilebilir.

Gönüllü göçler ise eğitim, yeni iş fırsatları, daha gelişmiş sağlık koşullarından yararlanmak gibi nedenlerden oluşan, bireylerin göç etmeye hür iradeleri ile karar verdikleri göç hareketleridir. Ayrıca beyin göçleri de bu tür göçlerdendir.

Gönüllü göçlerden olan ve son zamanlarda küreselleşmeyle iyice ivme kazanan ve pek çok ülke tarafından teşvik edilen beyin göçü kavramını açıklayacak olursak; iyi eğitim almış, vasıflı insan gücünün mevcut bulunduğu ülkeden daha gelişmiş bir ülkeye doğru yaptığı göç hareketliliğidir. Hem teknolojik hem de

(24)

10 bilimsel alanda yüksek donanıma sahip bu kişiler, kendi ülkelerinde bilimsel gelişimin yetersiz olması, siyasi dengesizlikler, istihdam sorunu gibi nedenlerden göç hareketini gerçekleştirirler.

1.1.1.3. Yasal İzne Tabii Olan ve Olmayan Göçler

Göç türleri içerisinde değerlendireceğimiz bir diğer tür ise, yasal izne tabii olarak gerçekleştirilen göçler ve ilgili makamlarca yasal izin alınmadan gerçekleştirilen göçlerdir.

1999 yılında, Bangkok’da ki Uluslararası Göç Sempozyumunda, insanlar üzerinde kötü çağrışımlar yaptığı ve suç fikri barındırdığı gerekçesiyle o zamana kadar kullanılan “kaçak göç-kaçak göçmen” ya da “yasadışı göç-yasadışı göçmen”

kavramlarının yerine “düzensiz göç- düzensiz göçmen” kavramları kullanılması teklif edilmiştir. Akabinde de bu kavramlar 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda yer alarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bu düzenlemeler sonucu yasal izne tabii olan düzenli göç ve yasal izne tabii olmayan düzensiz göç kavramlarını ele alalım. Öncelikle düzenli göç, göçmenin giriş izni, çalışma izni veya oturma izni gibi izinleri almış, yasalara uygun bir şekilde ülkede bulunmasına denir. Ayrıca Uluslararası Göç Örgütünün Göç Terimleri Sözlüğüne (2009: 14) göre düzenli göç ise, tanınan, yasal kanallar kullanılarak gerçekleşen göç, olarak tanımlanmaktadır.

Düzenli göç ve Türkiye ilişkisi 2000 yılından başlayıp 2011’e kadar olan süreç tablo-1’de verilmiştir. Diğer yılların göç verileri ise Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verileri kullanılarak çalışmanın üçüncü bölümünde ele alınacaktır. 2000-2011 döneminde Türkiye’ye yönelen düzenli göçlerin yer aldığı tabloya göre, çalışma amaçlı gelen göçmelerin, bu yıllar içerisinde en çok 2004’te 27.500 kişi ile birinci sırada olduğunu söylemek mümkündür. 2004 yılının hemen ardından 25.475 kişi ile 2007 yılı gelmektedir.

Üçüncü olarak ise 24.200 kişi ile 2000 yılı gelmektedir. Yıllara ve verilere bakıldığı zaman bir istikrardan bahsetmek zor gözükmektedir. Bir dalgalanma vardır.

Tablodan çıkarılacak bir başka sonuç ise Türkiye’ye eğitim amaçlı gelenlerin sayısının çalışma amaçlı gelenlerden daha fazla olduğudur.

(25)

Tablo 1: 2000-2011 Döneminde Türkiye’ye Yönelen Düzenli Göçler Düzenli

Göçmen Grupları

2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Toplam

(%) Çalışma

Amaçlı

24.200 22.414 22.556 21.650 27.500 22.130 22.805 25.475 18.900 17.483 19.351 23.027 267.491 (%13.2) Eğitim

Amaçlı

24.600 23.946 21.548 21.810 15.000 25.240 24.258 22.197 28.597 27.063 29.266 37.260 301.505 (%14.8) Diğer

Amaçlı

119.300 114.894 113.566 108.743 113.00 84.224 139.523 135.365 127.429 118.780 128.327 156.919 1.460.070 (%72.0) Toplam

(Oturma İzinleri)

168.100 161.254 157.670 152.203 155.500 13.1594 186.586 183.757 174.926 163.326 176.944 217.206

2.029.066 (%100) Kaynak: İçduygu, A. ; Erder, S. ;Gençkaya, Ö.F. ,2009 : 12

(26)

12 Düzensiz göç ise, “Gönderen, transit ve alıcı ülkelerin düzenleme normlarının dışında gerçekleşen hareketler. Düzensiz göç konusunda açık veya genel kabul gören bir tanım yoktur. Hedef ülkeleri açısından, bir ülkeye yasadışı giriş yapmak veya bir ülkede yasadışı şekilde kalmak veya çalışmak anlamına gelmektedir” (IOM, 2009:

15). Düzensiz göç öncelikle göçü gerçekleştiren kişi ya da kişiler tarafından kendi ülke sınırlarından yurtdışına çıkışta yasal yolları uygulamayarak başka bir ülkeye doğru gerçekleştirmeye başladıkları yine aynı şekilde hedef ülkeye girerken yasal olmayan yollarla göç etme eylemlerini içermektedir.

Tablo-2: 1995-2016 Yılları Arasında Yakalanan Düzensiz (Yasadışı) Göçmen Sayıları

YILLAR DÜZENSİZ GÖÇMEN SAYISI

1995 11.362

1996 18.804

1997 28.439

1998 29.426

1999 47.529

2000 94.514

2001 92.365

2002 82.825

2003 56.129

2004 61.228

2005 57.428

2006 51.983

2007 64.290

2008 65.737

2009 34.345

2010 32.667

2011 44.415

2012 47.510

2013 39.890

2014 58.647

2015 146.485

2016 174.466

Kaynak: Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

(27)

13 Tablo-2’ye bakıldığında özellikle 2000 ve 2015 yıllarında bir artış görülmektedir. 2000 yılındaki artışın en önemli sebeplerinden birisi ülkelerindeki iç savaşları, çatışmaları tehdit olarak görüp göç edenlerdir. Dikkat çeken diğer yıl 2015 yılı yine aynı şekilde, büyük çoğunluğunun ülkelerinde iç çatışmalar ve savaşlar bulunan insanlar tarafından gerçekleştirilen düzensiz göçlerdir. Türkiye 2016 Göç Raporuna göre, düzensiz göçleri gerçekleştiren ilk on ülke; Suriye, Afganistan, Irak, Pakistan, Gürcistan, Bangladeş, İran, Özbekistan, Myanmar (Burma), Azerbaycan’dır. Düzensiz göçte bulunan insanlar genellikle Türkiye’yi transit bir ülke olarak görmekte ve fırsat buldukları anda özellikle Avrupa ülkelerine gitmeye çalışmaktadırlar.

1.1.1.4. Süresine Göre Göçler

Göçün süresine göre oluşan göçler, geçici ve sürekli göçlerdir.

Geçici Göçler: Günlük, mevsimlik, yıllık olarak sadece belli bir süre için çeşitli nedenlerle mevcut konumdan başka bir konuma hareketliliktir. Bazı sektörlerde mevsimlik işçi ihtiyacı olduğunda yapılan hareketlilik geçici göçlere girmektedir. İnşaat, tarım ve turizm sektörleri mevsimlik işçi çalıştıran sektörlerin başında gelmektedir.

Sürekli (Kalıcı) Göçler: İnsanların mevcut konumlarını bir daha geri dönmemek üzere bırakarak gerek ülke içinde gerekse ülke dışında başka bir konuma sürekli yerleşim maksadıyla gittikleri göçlerdir. Ülke içinde bazen devlet müdahalesi ile gerçekleştirilen bu göçler kan davalarını durdurmak maksadıyla yapılabilir.

Göç çok fazla sebepten gerçekleşebilir ve bütün sebepler birbiriyle ilişkili olabilir bu yüzden göç hareketliliğini değerlendirirken ve çeşitlendirirken de birbiriyle ilişkili olmaları kaçınılmazdır. Daha önce oluşum nedenlerine göre göç çeşitlerini incelerken zorunlu göçlerin, nüfus mübadeleleri gibi nedenlerden gerçekleşebileceklerine değinmiş idik. Sürekli göçleri tanımlarken de yine aynı şekilde nüfus mübadelelerine değinmek gereklidir. Çünkü yapılan antlaşmalarla zorunlu olarak, mevcut yerlerinden başka ülkelere gönderilen kişilerin istedikleri zaman geri dönmeleri söz konusu değildir. Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan 19 maddelik antlaşmaya göre iki ülke arasında nüfus mübadelesi gerçekleşmiştir. Bu antlaşma da göçün sürekli olduğunu vurgulayan maddeler söz

(28)

14 konusudur. Nüfus mübadelesine uğrayan insanların taşınabilir malların yanlarında götürmelerine onay verilirken mevcut ülkelerinde ki taşınamaz mallarına ilişkin gidecekleri ülke de eş değer mal verilmesi bıraktıklarında hak sahibi olmadıkları belirtilmiştir.

1.1.1.5. Birey Sayısına Göre Göçler

Göçü yapan birey sayısına göre, bireysel göçler ve kitlesel göçler olarak adlandırılır.

Bireysel Göçler: Kişinin bireysel hareket ettiği göç türüdür. Genellikle eğitim amaçlı yapılan göç hareketliliği buna örnek olarak verilebilir.

Kitlesel Göçler: Genellikle savaş ve doğal afetlerin neden olduğu kitlesel akınlar şeklinde meydana gelen hareketliliktir.

Kitlesel göçler Türkiye tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. “Günümüz Türkiye’sinin biçimlenmesine ve yapı taşlarının oluşmasına, 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan ve büyük çapta Anadolu’nun etnik değişimine neden olan göç dalgaları önemli rol oynamıştır”1

Anadolu’nun jeopolitik konumunun oldukça önemli olması, farklı iklimlerin yaşanması ve bitki çeşitliliğinin fazla olması, Doğu ile Batı arasında köprü işlevi görmesi tarih boyunca göç hareketliliği için çekici bir hale gelmesine neden olmuştur. Bu sebeplerden ötürü oluşan kitlesel göç dalgaları, tarihte Osmanlı Devleti’nin ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal, etnik ve kültürel yapısını etkilemiştir.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi verilerine göre; tarihte Suriye'den Türkiye’ye, 1945, 1951, 1953 ve 1967 yıllarında kitlesel göç gerçekleşmiştir.

“Sayıları kesin bilinmeyen bu göçmenler, Kırıkhan, İskenderun ve Adana'ya yerleştirilmiştir. Irak’tan gelen göçlerin büyük bir kısmı 1988 yılında Kuzey Irak'ta yaşanan Halep’çe katliamı sonrası gerçekleşmiş, 51.542 kişiyi bulmuştur.1991 yılındaki Körfez Savaşı sonrasında da 467.489 kişi kaçarak Türkiye’ye gelmiştir. 1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin kişi, 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17.746 kişi, 2001 yılında Makedonya’dan 10.500 kişi, Nisan 2011-Mayıs 2014 arasında Suriye’de yaşanan iç

1 (http://www.goc.gov.tr/icerik3/kitlesel-akinlar_409_558_559 Erişim tarihi: 24.02.2017)

(29)

15 karışıklıklar nedeniyle bir milyon civarında kişinin Türkiye’ye geldiği tahmin edilmektedir.”2

Suriye’den gelenlerin sayısı 2014 yılından sonra da artarak devam etmiştir.

1.1.2 Göç İle İlgili Kavramlar

Göç kavramından sonra göçü yapan insanlara verilen kavramlar üzerinde durulmakta, oluşabilecek bir kavram kargaşasının önüne geçmek için fayda var.

Göçün neden yapıldığına bağlı olarak göçü yapan kişileri farklı kavramlarla açıklamak mümkündür. Göçmen, mülteci, şartlı mülteci, sığınmacı düzensiz göçmen başlıca kavramlardır.

1.1.2.1. Göçmen

Göçmen, “Göçmen teriminin, ‘kişisel rahatlık’ amacıyla ve dışarıdan herhangi bir zorlama unsuru olmaksızın ilgili kişinin hür iradesiyle göç etmeye karar verdiği durumları kapsadığı kabul edilmektedir” (IOM, 2009: 22).

Bir başka göçmen tanımı ise, bireylerin zorlayıcı iradeden ziyade hür iradeleriyle karar verdikleri, eğitim, sağlık, sosyal, maddi imkânları mevcut durumlardan daha iyi şartlarda olan başka bir ülke ya da bulundukları ülke de farklı bir yere göçenlere göçmen denilir şeklinde yapabiliriz.

Uluslararası göçte göçün nedenlerine göre göçen bireylere verilen isimler farklılık göstermektedir. Göçmenlerde genellikle hür irade ile yapılması diğerlerinden ayrılmasının en önemli nedenidir.

1.1.2.2. Mülteci, Şartlı Mülteci, Sığınmacı ve Muhacir

Kavramlar tanımlanırken uluslararası düzeyde yapılan sözleşmeler, protokoller önemlidir. Göç uluslararası bir alanda gerçekleştiği vakit etkilenen her bir devletin kendi güvenliği için aldığı ve devletlerin ortak aldıkları kararlar genellikle kimlere nasıl statü verileceğini belirler. Türkiye coğrafi konum gereği çok önemli bir yerde bulunan bir ülkedir. Gerek hedef ülke olarak gerekse transit ülke olarak sık sık göç hareketliliğine maruz kalmıştır. Bunun neticesinde göç eden birey ya da kitleleri yapılan göçün neticesinde sınıflandırılmış ve uluslararası yapılan sözleşmelere taraf olmuştur. 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Protokolü de bunlara örnektir.

2 (http://www.goc.gov.tr/icerik3/kitlesel-akinlar_409_558_559 Erişim tarihi: 24.02.2017)

(30)

16 Ülkemizin de hazırlanmasında yer aldığı 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi uluslararası mülteci hukukunun temel belgesi olarak kabul edilmektedir. Türkiye, 29 Ağustos 1961 tarihinde 359 sayılı kanunla TBMM’de onaylayarak kabul ettiği, mültecilerin hukuki durumlarına ilişkin Cenevre Sözleşmesi kapsamında sadece Avrupa’dan Türkiye’ye gelerek uluslararası koruma talep eden yabancıları Cenevre Sözleşmesi doğrultusunda mülteci olarak kabul edeceğini 359 sayılı kanunla yayınladığı bildirge ile belirtmiştir (Göç İdaresi, 2015:

75).

Türkiye, Türkiye’ye göç ile gelenleri sınıflandırılırken mülteci kavramını 6458 sayılı kanuna göre şu şekilde yapmıştır:

“Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından hakli sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında verilen statüyü ifade eder” (6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu- Madde 61).

Son yıllarda Avrupa ülkeleri dışından özellikle iç savaşlar nedeniyle aldığı, göç eden kitle ya da bireylere ise şartlı mülteci denilmektedir. Şartlı Mülteci ise Avrupa ülkeleri dışında bir ülkede yaşayan, gerçekleşen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan bir ülkede kalmak isteyen kişilere verilen statüdür (6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu- Madde 62). Esasen isimleri farklılık gösterse dahi tanımlamalarda ve mültecilere ya da şartlı mültecilere uygulamalar konusunda bir farklılık gösterilmemektedir.

Bu konu ile ilgili bilgiyi Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün ilk olarak 2013 yılında yayınladığı ve takip eden 2014, 2015 ve 2016 yıllarında da yer verdiği yıllık raporlar halinde hazırlanan göç raporlarından ulaşmak mümkündür.

“Türkiye, “1967 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Ek Protokol’ü de (New York Protokolü) aynı şartla 1 Temmuz 1968

(31)

17 tarihinde onaylanmıştır. Öte yandan ülkemiz bölgesinde mevcut olan sıcak gelişmeleri ve bunun sonucunda oluşan insan hakları ihlallerini göz önünde bulundurarak 11 Nisan 2013 tarihinde 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununu yasalaştırmıştır. Söz konusu kanun ile ülkemizden uluslararası koruma başvurusunda bulunan yabancıların müracaatlarının ardından yapılan değerlendirme neticesinde Avrupa’dan gelenleri mülteci statüsünde kabul etmekte, Avrupa dışından gelen yabancıları ise üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar uluslararası korumaya alarak şartlı mülteci statüsünde kabul etmektedir. Ancak böyle ikili tanımlar yapılmasına rağmen tüm başvuru sahiplerinin talepleri uluslararası koruma usulleri açısından hiçbir ayrım gözetmeksizin, 1951 Cenevre Sözleşmesi, 1967 tarihli Protokol ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu çerçevesinde yürütülmektedir” (Türkiye Göç Raporu, 2015: 77).

Sığınmacı: İskân kanunu Madde 3/3’ e göre, “Türkiye’de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret ilcasıyla muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir”. Ülkemizde sığınmacı ve mülteci kavramları taraf olduğumuz 1951 Cenevre Sözleşmesi kaynaklı farklı ele alınsa da iki grup içinde sadece adlandırmalar farklıdır. Bu anlaşmaya göre, Avrupa’dan gelenler mülteci olarak adlandırılmaktadır.

Ama Türkiye de yasal uygulama noktasında bir farklılık bulunmamaktadır.

“Sığınmacı (asylum seeker) tabiri bir ülkeye kabul edilerek mülteci statüsü için başvuru yapmış kişileri ifade eder. Bunların başvuruları uluslararası hukuka ve ilgili ulusal hukuka göre değerlendirilir ve karara bağlanır”( International Migration Law)3.

Muhacir: “Türkiye’de yerleşmek maksadı ile dışarıdan, münferiden veya müçtemian gelmek isteyen Türk soyundan meskûn veya göçebe fertler ve aşiretler ve Türk kültürüne bağlı meskûn kimseler, işbu kanunun hükümlerine göre Dâhiliye Vekilliğinin emri ile kabul olunurlar. Bunlara muhacir denir” (İskân Kanunu, 1934).

1.1.2.3. Düzensiz Göçmen

Son olarak düzensiz göçmen kavramını açıklayacak olursak; “Düzensiz göçmen; yasadışı giriş ve vizenin geçerlilik tarihinin sona ermesi yüzünden transit veya ev sahibi ülke de hukuki statüden yoksun kişi. Bu terim, bir ülkeye giriş kurallarını, ihlal eden mülteciler ve ev sahibi ülkede kalma izni bulunmayan kişiler için geçerlidir. (IOM, 2009: 15)

3 Aktaran: Acer ve diğerleri, 2010: 13

(32)

18 Şimdiye kadar bahsettiklerimiz göçün gönüllü yapılan kısmına ağırlık vermekteydi. Bir de göçün zorunlu olarak ortaya çıktığı uluslararası hareketler vardır. Son yıllarda Türkiye’nin de hem nesnesi hem de öznesi olarak tam merkezinde yer aldığı görülmektedir. Göç edilmek istenen diğer ülkeler için transit bir ülke konumundayken son yıllarda hedef ülke konumuna da geldiğini söylemek mümkündür.

Etnik, dini, siyasi karışıklıklar, yeni iş imkânları, yüksek ve daha kaliteli eğitim sistemlerinden yararlanma isteği, yeni yerler keşfi ve başlıca diğer nedenlerle küreselleşmenin de bir sonucu olarak çeşitlenen ve yoğunluk kazanan göç hareketleri bundan sonra ki yıllarda da göz ardı edilemeyecek bir boyut kazanacaktır.

1.2.Göç ile İlgili Yaklaşımlar

Göç etme eylemi çok çeşitli etkenlerden dolayı ortaya çıkabilmektedir. Göç ve göçmen olgularını farklı şekillerde açıklamaya giden yaklaşımlar olmuştur. Bu alt başlıkta göç ile ilgili yaklaşımların bazılarını ele alacağız. Bunlar; Ravenstein’ın göç kanunları, merkez çevre teorisi, ilişkiler ağ (network) teorisi, kesişen fırsatlar teorisi.

1.2.1. Ravenstein’ın Göç Kanunları

Göç ile ilgili yapılan ilk çalışma niteliği taşıyan, 1871 ve 1881 yılı İngiliz Nüfus sayımları istatistiklerinin verilerinden yola çıkarak yapılan, 1885’te yayınlanan, Ravenstein’ın çalışması göç olgusunun genel geçer kanunlarını saptayabilmek için yapılmış ve kendinden sonra yapılan çalışmalara bir örnek teşkil etmiştir.

Ravenstein’ın Göç Kanunları (The Laws of Migration) isimli makalesinde ortaya koyduğu yedi kanunu kısaca şu şekildedir (Çağlayan, 2006: 69-71):

1. Göç edenlerin büyük bir kesimi yalnızca kısa mesafeler arasında göç etmeyi tercih ederler. Gerçekleştirilen bu kısa mesafeli göç, göç edilen yerde başka göç akımları oluşturabilecek bir potansiyeldedir. Birbirini etkileyen bu göç akımlarının yönü, endüstri ve ticaret merkezlerine doğru yönelme eğilimindedir. Göçün endüstri ve ticaretin geliştirdiği yönlere doğru olmasının nedeni ise bu merkezlerdeki nüfusun diğer yerlere göre daha yoğun olmasından kaynaklanmaktadır.

(33)

19 2. İlk kanunu destekler nitelikte olan bu kanunda, kentsel açıdan endüstri ve ticaretin geliştiği ve nüfus olarak da daha yoğun olan yerler yakın yerlerdeki kişileri hızla kendine doğru çeker. Bu çekmeyle birlikte kentin merkezine çevresel alandaki kırsal bölgelerden gelenler kaynaklı, bu bölgelerde bir seyrelme oluşur. Bu seyrelme de kırsal bölgelerden de uzakta yaşayanların bu bölgelere gelmesiyle doldurulur. Bir önceki seyrekliği dolduranların geldikleri yerlerde oluşan seyreklikleri de onların göç ettikleri bölgeye daha yakın konumdakilerin göç etmesi dolduracaktır. Kısaca merkezdeki gelişmişlik keşfedildikçe kırsaldan merkeze doğru gerçekleştirilen bu göç hareketinde her bir seyrelen yere yakın kırsaldan göç edenlerle göç tüm ülke geneline yayılacaktır.

3. Göç olgusunda yayılma ve emme süreçleri birbirini destekler nitelikte olup bu süreçler birlikte yürütülmektedir. Yayılma ve emme süreçlerinin ulaşma istediği amacın ayni olması onları benzer kılmaktadır. Kısaca yayılma ve emme süreçlerinde amaç aynidir. Ravenstain’a göre göç olgusunda yayılma sürecini destekleyen nokta, göç edenler daha iyi şartlar altında yaşamak için endüstri ve ticaretin bulundukları yerden daha iyi durumda bulunduğu yerlere giderek yararlanma isteğidir. Yani göç edenler sadece göç etmek için yer değişikliğinde bulunmazlar. Göç olgusunda emilme süreci ise göç edenlerin göç ettikleri noktalarda gelişen endüstri ve ticaret merkezlerinde insan gücünün eksikliği giderilmesi için bu merkezler tarafından emilmesiyle gerçekleşir. Yayılma ve emme süreçlerinin açıklanmasıyla Ravenstein’ın ortaya koymuş olduğu bu işleyişte görüldüğü üzere, her iki süreç göçle gereksinimlerini karşılamakta ve amaç açısından birliktelik içerisinde hareket etmektedirler.

4. Ravenstein göç akımlarının birbirini tetikleyerek bir başka göç akımının doğmasına neden olduğunu belirtirken, göçün zamanla zincirleme olarak geliştiğini ve merkeze doğru göç alan yerlerin aynı zamanda yine merkeze doğru göç de verdiğini ifade etmiştir. Yani göç bir kez başladığında zincirleme olarak devam etmektedir.

5. İlk dört kanundan farklı olarak bu kanunda Ravenstein doğrudan, uzun mesafeli ve basamaksız bir göç türünden bahsetmiştir. Bu göç türünde göç edenler genellikle yerleşmek maksadıyla, büyük endüstri ve sanayi merkezlerini tercih ederler. Buraya kadar üzerinde durulan beş kanunda ana

(34)

20 olarak iki göç modeli ele alınır. Bunlara göre ilk modelde yani ilk dört kanunda basamaklı, kısa mesafeli ve zincirleme biçiminde endüstri ve ticaret merkezlerine gerçekleştirilen göç modeli, ikinci modelde ise basamaksız, uzun mesafeli ve dolaysız olarak endüstri ve ticaret merkezlerine gerçekleşen göç modeli ele alınır. Bu iki modelinde ortak paydası göç edenlerin göç yönlerinin gelişmiş endüstri ve ticaret merkezlerine doğru olduğudur.

6. Kentte ve kırsalda yaşayanların göç etme eğilimleri üzerinde durduğu bu kanunda Ravenstein, kentte yerleşik olarak yaşayanlarla kırsalda yerleşik olarak yaşayanların birbirinden farklı eğilimler gösterdiğini ifade eder. Buna göre kırsal kesimde yerleşik yaşayanlar, kentte yerleşik olarak yaşayanlardan daha fazla göç etme eğilimindendirler. Kırsaldan kentte yönelen göçlerde kentte yaşayanlar yer değişikliğinde bulunmazken kırsal kesimden yine kırsal kesime gerçekleştirilen göçlerde kırsalda yaşayanları yerinden oynatır ve böylelikle göç akımları basamaklı bir şekle girebilir.

7. Ravenstein son kanununda cinsiyet farklılığına göre göç etme eğilimi üzerinde durmuştur. Buna göre kadınların göç etme eğilimi erkeklerden daha fazladır. Ancak erkekler de uzun mesafeli ve yurtdışı göçlerine kadınlardan daha fazla katılmaktadır.

Ravenstein’ın göç çalışmalarının temeli sayılan 1881 ve 1889’da yayınladığı makalelerinde göç kanunlarını bu şekilde oluşturmuştur. İlk makalesinden farklı olarak ikinci makalesinde yine ekonomik nenelerle gerçekleşen göç kavramını ele almıştır.

1.2.2.Merkez Çevre Teorisi

En yaygın olarak kullanılan göç teorilerinden bir tanesi de merkez çevre teorisidir. Bu teori bağımlılık kuramı olarak da adlandırılmaktadır. Bağımlılık teorisi, 1960’larda Latin Amerika’da bazı akademisyenler ve ekonomistler tarafından çalışılmıştır. Teorinin özünde ekonomik emperyalizm vardır. Azgelişmiş ve gelişmiş ülkeler arasında ekonomik ilişkilerin, aslında azgelişmiş ülkelere birer destek değil sömürü olduğu tezini savunur. Bu teze göre bağımlılık teorisi Üçüncü Dünya ülkelerinin gelişememelerinin sebebini gelişmiş ülkelerde görür.

Bağımlılık teorisi modernleşme kuramlarının varsayımlarına karşı çıkıyor.

Azgelişmiş ülkelerin geri kalmışlığını, gelişmiş ülkelerin geçirdiği tarihsel

(35)

21 aşamalardan geçememesine bağlar. Ayrıca modernleşme kuramının gelişememenin nedenini geleneksel yapılar ve değerler üzerinden açıklamasına ve gelişmiş modern toplumların az gelişmiş toplumlara örnek teşkil eder fikrini reddeder.

Merkez çevre teorisinde Kapitalist Dünya Sistemini ele alan Wallerstein teorisini, uzun bir süreci kapsayan tarihsel bir perspektiften yola çıkarak açıklamıştır.

Bu teoride gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasında ki ilişkileri incelemiştir. Dünya sistemi teorisine göre dünyada merkez, çevre ve yarı-çevresel ülkeler vardır. Dünya kapitalist sistemindeki bu ülkelerden, çevre ülkelerin rolü merkez ülkelere göre ucuz hammadde satmak, merkez ülkelerin rolü ise ucuz olan bu hammaddeleri alıp, işleyip üzerine değerinden daha fazla fiyat koyup tekrar çevre ülkelere satmaktır. Sanayi ve teknoloji merkez ülkelerde geliştiği için çevre ülkeler merkeze bağlı kalmak zorundadırlar. Wallerstein, dünya sistemi yaklaşımı ile genelde, dünya ekonomisinin ticaret aracılığı ile genişlemesini ve artan bir bölgesel uzmanlaşma sonucu daha etkin bir üretim örgütlenmesine yol açması ile dünyanın çeşitli yörelerinde ortaya çıkan dönüşüm biçimlerini incelemiştir. Kısaca Wallerstein’a göre merkez ve çevre ülkeler, kapitalist değerler ve ekonomik zorunluluklar sistemi açısından karşılıklı olarak birbirine bağımlıdırlar.

Göç olgusu merkez çevre teorisi perspektifinden ele alınırken, kapitalist sistemin özellikleri ile oluşan merkez çevre ilişkisi, merkez ülkelerin ucuz işgücü gereksinimlerini karşılamak için, göçmen almak üzere politikalar geliştirdiklerini ifade edebiliriz. Günümüzde de halen uygulanan bu politikaların şartlarının bir hayli ağır olduklarını söylemek mümkündür. İyi yetişmiş, kalifiye eleman isteyen merkez ülkeler bu özelliklere sahip çevre ülkelerden gelen elemanları düşük ücretle çalıştırmaktadırlar. Ayrıca merkez çevre göç ilişkisi değerlendirilirken maliyeti düşürecek, vasıfsız işçi göçü de önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü çevre ülkelerden merkeze doğru yönelen göç etme hareketi, merkez ülkede bulunan vasıfsız işçilerden daha ucuz ücrete çalışacak çevre ülke vasıfsız işçilerini de göçmen olarak kabul etmektedirler (Çağlayan, 2006: 80).

1.2.3. İlişkiler Ağ(Network) Teorisi

İlişkiler ağı teorisinin temelini oluşturan nokta, göç hareketi sonucunda göçmenlerin göç ettikleri ülkede kurdukları, bununla birlikte göç alan ülke ile göç veren ülke arasında da kurdukları sosyal ağların varlığı ve bu ağların bundan sonraki

(36)

22 göç hareketleri üzerindeki etkisidir. Bu ağlar sosyal hayatın her alanına yayılmış olabilir. Bir başka göçmen ilişkileri ağı tanımı ise şu şekildedir: “Göçmen ilişkiler ağı, geldikleri ülke ile yeni yerleştikleri ülkelerde eski göçmenler, yeni göçmenler ve göçmen olmayan kişiler arasında ortak köken, soydaşlık ve dostluk bağlarından oluşan kişiler arası bağlantılardır” (Abadan-Unat, 2002: 18).

Kişinin göç etme eyleminden önce göç edeceği yerde tanıdık birinin olması göç olayını kolaylaştırıcı bir etkendir. Hiç bilmediği bir yerde ondan daha tecrübeli birinin olması rahatlatıcıdır. Bu durumda kendilerinden önce göç hareketini gerçekleştiren insanlar göç eyleminde bulunmayı düşünen insanları da göç eylemine teşvik eder. Daha önce göç edenler açısından da göç ilişkileri ağı göçmen olarak bulundukları yerde tanıdıklarının gelmesiyle yalnızlık çekmelerini önleyebilir.

1.2.4.Kesişen Fırsatlar Teorisi

Stouffer tarafından 1940 yılında ilk kez ele alınan kesişen fırsatlar teorisinin üzerinde önemle durduğu noktalar; göç edilecek mesafe, göç edilecek yerdeki imkânlar ve bu imkânların yoğunluğudur. “Bu kuramın özellikle ekonomik temelli göçlerde ve işçi göçü çalışmalarında daha sıklıkla kullanılan bileceği görülmektedir.

Buna göre bir bölgede yaratılan iş imkânlarının yarattığı cazibe, kuramın temel işleyiş biçimini oluşturur (Çağlayan, 2006: 78). Bununla birlikte çok geniş kapsamlı ve yaygın bir şekilde kullanılan bir kuram değildir.

1.2.Göç ve Kültür İlişkisi

Uluslararası göç hareketliliği sonucunda, göç edilen ülke eski homojen yapısından daha heterojen bir yapıya doğru geçiş yaşar. Toplumsal yapıda değişiklik yaşanması beklenmeyen bir durum değildir. Çünkü göç ile gelen her birey her grup kendi kültür öğelerini de beraberinde getirir. Kültür de göç hareketliliği sonucu hem etkileyen hem de etkilenen bir konuma gelir. Bunun için göçü ele alırken kültürden ayrı düşünemeyiz.

Kültür kavramını ele alacak olursak; kültür en geniş tanımı ile bireyin içinde doğduğu toplumda hazır bulunduğu; bilgiyi, inanç sistemlerini, sanat ve ahlaki değerleri, örf ve ananeleri kapsamaktadır.

(37)

23 “Bir milletin kültürü, onun bütün fertlerinin sahip olduğu, hadiseleri karşılayan duyuş şekilleriyle, bütün tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerdir. Bu değer hükümleri, ilim, felsefe, sanat ve din tarafından yaşatılmaktadır.” (Topçu, 2008: 16)

Kültür bir halkın nasıl yemek yediğinden, nasıl giyindiğine, nasıl eğlenip, nasıl üzüldüğüne dair çok geniş bir yelpazeyi ilgilendirir. Örneğin, İslam inancına inanan insanlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar hangi ülke vatandaşı olurlarsa olsunlar inandıkları inanç sistemi aynidir. Lakin kültürel unsurlar devreye girdiği için uygulamada kültürden kültüre farklılık gösterir. Bu gayet normal bir durumdur.

Kültür evrensel bir kavram olduğu için üzerinde pek çok tanımlamalar yapılmıştır. Bunlardan bir diğeri ise; “Bilimsel anlamda kültür, dini, sanatı, yapıp ettiğimiz her şeyi içine alan karmaşık bir varlık alanıdır. O bütünlük içinde yer alan her şey, her şeye bağlı ve bağımlıdır. Gözle görülmeyen, elle tutulmayan bu bağları, insanlar eğitimle öğrenir; dil ve iletişimle kurar ve sürdürür” (Güvenç,1997: 14).

Kültür öğeleri arasındaki bu bağlılık, toplumda yine nesilden nesle kültür aktarımı ile gerçekleşir. Birey içine doğduğu toplumun kültürel kodlarını daha doğar doğmaz yaşamaya başlar. Giydirilen kıyafetleri, getirilen hediyeler veya dağıtılan hediyeler hepsi kültürel unsurlardır. Yine Güveç’in, kültürün barındırdıklarına değindiği gibi;

“Kültür, toplumu oluşturan kişileri, onları bir arada tutan dil ve haberleşme süreçlerini, sanatlarını, inançlarını, törelerini, hukuk ve yönetim kurumlarını, üretim ve tüketim düzenlerini içine alır” (Güvenç,1997: 15). Yazılı bir kuralar sistemi olmayan örf ve adetler, töreler yine kültür aktarımı ile nesilden nesle dil ile geçer.

Kültürün bir başka tanımı ise, “Kültür, ideal olanın, ruhani olanın ve maddi olmayan gerçekliği olarak görülür. İnanışların, değerlerin, sembollerin, işaretlerin ve söylemlerin biçimlenmiş bir alanı olarak kavranır”(Smith, 2005: 16).

Kültür bir canlı gibidir sabit kalamaz. Çevresiyle etkileşim içindedir. Etkiler ve etkilenir. Bunun sonucunda da bazı değişimlere uğrar ve uğratır. Kültür ve insan arasındaki ilişki belli bazı süreçlerden geçmektedir. İnsanların yaşam şartlarının gerektirdiği bazı durumlardan dolayı göç etmeleriyle ayni toplum içinde ve farklı toplumlarla da karşılaştıkları durumlarda kültürde etkiler ve etkilenir. Bu süreçler;

kültürleme, kültürlenme, kültürleşmedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Department of Cardiology, Faculty of Medicine, Duzce University, Duzce, 3 Department of Cardiology, Elaz ıg Training and Research Hospital, Elazig Object ıve: Hypertension had

Aslında “Gökdelen” adlı yapıtta bencil olan sadece odak figür Can Tezcan değildir.. Daha fazla para kazanmak için yargının özelleştirilmesini destekleyen zengin

Ne ki, Türkiye’nin Lozan sonrası ticari ilişkilerini daha çok Batıyla kurması, Rusya açısından Türkiye’nin Batı bloğunda görülmesine yol açmış ve

Her bir Güç Ü;nitesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı (ESA) sona ermesini müteakip, ancak her bir Güç Ünitesinin ticari i şletmeye giriş tarihinden sonra 15 yıldan

The CT images were evaluated according to the diagnostic criteria for lipomas including well-bordered fatty lesion, well-delineated thin homogeneous capsule, homogenous

Tarımda kimyasal gübre kullanımı gibi neoliberal politikaların dayattığı yanlış uygulamalara işaret eden Üzüm-Sen başkanı Adnan çobanoğlu, "Dayatılan yöntemlerle

1991 yılından itibaren Bursa Barosu çevre-Hukuk Komisyonu'nun aktif bir üyesi olarak çalıştı; çevre ihlallerinin hukuki olarak takibi için Büyükşehir

Çoklu ortam uygulamaları da aynı şekilde değişik veri tiplerinin bir fikri, bir olayı, yeri veya konuyu açıklamak için bilgisayar ortamında kullanılmasıdır