• Sonuç bulunamadı

Yakın dostları arasında büyük şairin yeri çok ayrı:Şiirlerini okurken Nazım'ı yaşatıyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yakın dostları arasında büyük şairin yeri çok ayrı:Şiirlerini okurken Nazım'ı yaşatıyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T

AKIN DOSTLARI ARASINDA BÜYÜK ŞAİRİN YERİ ÇOK AYRI

Şiirlerini okurken Nazım i yaşatıyor

87 yıllık ömründe

N âzım H ikm et, Sedat Si- mavi, Peyami Safa, Zekeriya Sertel, Sabiha Ser­ te!, A ziz N esin

gibi birçok önemli yazar ve ga­

zeteciyle yakın dost olan Ramazan Gökalp Ar-

kın’ın yaşamında Nâzım ‘m çok ayrı bir yeri var.

Nâzım ‘ın kendisine imzaladığı

‘Kafatası’, ‘Fa­ cia’, ‘3 K asım ’, ‘Şeyh Bedrettin Destanı’, ‘ Jokond ile Siyau’, ‘Unutulan A d a m ’, ‘Benerci K endini Niçin Öldürdü’, ‘Bir Ölü Evi’

adlı kitaplarını gös­

terirken anlatıyor:

“H iç unutm am bir gün Resim li Ay’d a N âzım H ikm et, Peyami Safa, Zekeriya Sertel bir ara­ dayız. Sertel,

‘Ramazan’a kefil olur musun?’

de­ d i N âzım ,

‘Ramazan’a kalıbımı basarım ama

kefilliğimle başına bela olurum’

diye cevap verdi. Sonra Peyam i Safa’ya dönerek ‘

Şurda ne

ömrün kaldı, Ramazan’a sen kefil olsana’

diye ekledi. Safa,

‘Hemen’

deyip kefilim oldu. O za­ m anlar N âzım üe Peyami’nin en sam im i oldu­ ğu günlerdi. O ndan sonra zıt düştüler.

N âzım ’la

Resimli

A y ’da o

‘Putları Yıkıyo­

ruz’

günlerinde tanıştım.

‘Evlat bana bir siga­

ra al’

der ya da kahve isterdi; gider istedikleri­ ni getirirdim. Bazen

‘Param yok, sende var mı?’

derdi, verirdim . O da hafta başında o parayı ba­ na iki misliyle öderdi. Böyle bir adam .

Yıllar sonra N âzım hapishaneden çıktığında, bırakıldığında daha doğrusu, yerim Vılayet’in karşısındaki o zam anki adıyla İzzettin H an’day­ dı. H anda bir tabelacı

Ziya

vardı. Bana, ‘

H emen

gel, Nâzım seni görmek istiyor’

dedi.

‘Ne di­

yorsun, neden buraya gelmiyor?’

deyince

‘Çün­

kü gelirse senin başın belaya girermiş’

d e d i He­ m en gittim, sarıldık. H al hatır sorm aların ardın­ dan N âzım ,

‘Bana bir şeyler ver, yazayım’

d e­

di.

‘Elbette üstadım, sana ilkokul müfredatını

vereceğim, buna göre çocuklara şiirler, hikâye­

ler yazarsın’

dedim .

‘Peki’

diyerek aldı bunla­ rı, gitti.

D ört gün sonra Ziya aracılığıyla aradı.

‘Üs­

tat, ben güya şiir yazıyorum ama çocuk şiiri ya­

zamıyorum.

Tevfik Fikret’e

olan hayranlığım

şimdi daha da arttı. Nasıl yazmış o şiirleri! Ma­

alesef yazamıyorum, yazamayacağım. Şimdi

sana borcumu nasıl ödeyeceğimi söyle’

d ed i Ben de

‘Bırak parayı, üstat’

dedim . Sonraki gelişin­ de,

‘Şimdi sana bir kitap, bir müsvedde vere­

ceğim. Bunu yayınla’

diyerek

‘Ferhat ile Şirin’i

verdi. ‘

Senin adınla nasıl y apanm?

’ dedim. ‘

Be­

nim adımla yapma, istersen kendi adınla yap’

deyince

‘İmkânı yok üstadım, kimse bunu be­

nim yazdığıma inanmaz. Maalesef diyeceğim

buna’

dedim . D aha sonra

Münevver

H anım ’ın çevirdiği bir fizik kitabını vererek borcunu öde­ di.”

Nâzım’ın şiirlerini aynı ses tonu ve yorum­

la okuyan Arkın’ın bununla ilgili çok güzel bir

anısı var.

“Zekeriya Sertel kızıyla birlikte Paris’e gitmişti. Ben de o n la n ziyarete gittim. Ç ok se­ vindiler. Ertesi gün bak sana kim i tanıştıraca­ ğız diyerek kalmamı istediler. Ve N âzım ’ın eşi M ü­ nevver ile oğlu

Memet

geldi. Zekeriya Bey, M e- m et’e

‘Bak şimdi senin babanın şiiri okunacak’

dedi ve bana dışarı çık gibisinden bir işaret yap­ tı. H em en gittim , içerideki odadan şiiri okum a­ ya başladım .

‘Babanın sesi budur, şiiri de böy­

le okur’

dedi Sertel. M ünevver H anım ile M e­ m et de çok beğenm iş ve m em nun olmuşlardı.”

Ve sonra Ramazan Bey, Nâzım’ın kitapla­

rından birini alıp

‘Bahr-i H azer’i

okumaya baş­

ladı:

‘İniyor kayık... Ç ıkıyor kayık...’

Referanslar

Benzer Belgeler

Sonuç: Alt oblik miyektomi cerrahisi uygulanan gözlerde geçici bir süre subfoveal koroid kalınlığı artışı olduğu tespit

Orta Asya’dan Küçük Asya’ya uzanan bu medeniyet, Anıtsal yapılarda mimarî düzen olarak; taşta ve ağaçta motif olarak, çeşitli medeniyetlerin beşiği

beklenmedik bir şey • İnönü dolu bir kadehle yanıma geldi ve, Karakız, benim elimden bir şampanya içer misin?’ diye sordu.. Alkol kullanmadığım halde şampanyayı

Tayin edildiği yeni görevi, Alman kökenli (General) Liman Von Sanders Paşa’dan devir aldı. Mustafa Kemal, Çanakkale Sa­ vaşları sırasında, su Alman Mareşali­

ve çevre sorunlarını konu olarak işleyen sanatçı, renk skalalarını yalın, dolay­ sız bir görsel iletişim aracı olarak kul­ lanmaktadır.. Skalalardaki her renk,

görünüyor. Korkarım, Sayın Yılmaz’m ken­ disi, duyduğu büyük infialin etkisiyle Prof. Arsel’e karşı “seviyesiz ithamiar”da bulun­ maktan kendini alamamış.

[r]

[r]