z a h i t
b u y u k i ş l i y e n
VE RESİMLERİ
ZAFER GENÇAYDIN
Her sergi gezişimde ve herhangi bir resme baktığımda, sanatçısının kişiliği ile resimleri arasındaki ortak yanlan aramışımdır. Herkes kendi si gibi resim yapar. Her resim, sanat çısının bir tür psikofizyolojisi ya da psikografısidir. Resimlerle sanatçının kişiliği arasındaki ortaklık bağları öz günlüğün ölçütüdür. Bu nedenle sağ lıklı bir değerlendirme yapabilmek i- çin sözkonusu ettiğimiz yapıtların sanatçısını tanımak gerekir kanısında yım. Yoksa sanatçıyı "götürü usulü" değerlendirmek ya da onu, oluştur duğumuz bir kalıba sokmak genellik le yanıltıcı olacaktır, ülkemizde, -özellikle geleneğin ve geçmişin öz lemi içinde olanlar- her yapıta "ben beğeniyorsam, anlıyorsam iyidir yok sa kötüdür" anlayışıyla bakarak "gö türü usulü" eleştirinin örneklerini ver
il V
I
Ressam ZAHİT BÜYE'KİŞLİYEN
mekteler. Böylece sanatçı ya toptan yadsınır ya da üstüne övgüler dizile rek göklere çıkarılır. Alışmadığımız yemekleri yemek istemeyişimiz gibi yenilikler karşısında da öznelliğin
körlüğünden kendimizi kurtaramayız. Kendi dar beğenimizin dışına kim çıkmışsa hemen batı taklitçiliğiyle suçlanmış, şuna-buna benzetilmeye çalışılmıştır. Birini başkasına ben zetme eğilimi bizim toplumumuza özgü bir özellik olsa gerek ki, ilk ta nıdığımız çocukları bile hemen ana- sma-babasına, halasına-dayısına ben zetmek isteriz. Birçok sanatçımızın yapıtları da şunun-bunun yapıtlarına benzetilerek, ya "Biz bu işten anla rız." denilmek istenmekte ya da sa natçı bir başkasının gölgesinde cüce leştirilmek istenmektedir. Nedeni ne olursa olsun bir sanatçıyı değerlendi rirken, yapıtlâhnı, alışageldiğimiz beğeni ölçütleriyle ve kemikleşmiş sanat kuram-bilgilerimizin sınırlılığın da değil, sanatçının psişik yapısı, kişiliği, yaşama biçimi, içinde yaşa dığı sosyo-ekonomik, psiko-sosyal koşullar içinde biçimlenmiş düşün ce tavrıyla birlikte değerlendirmek gerekir.
Ülkemizin sanat eleştirisi orta mında Zahit Büyükişliyen'in resimle rine de kuşkuyla bakılmıştır genellik le. Onun resimlerinde "kendilerini"
ZAHİT BUYÜKİŞLİYEN - "10. Yılda Ankara" 1982. Tuval üzerine yağlıboya, 60x60 cm.
ZAHİT BÜYÜKİŞI.İYEN - ”50. Yılda Ankara" 1982. Tuval üzerine yağlıboya, 50x50 cm.
ZAHİT BÜYÜKİŞLİYEN — "Dört köşeli güneş" 1976. Mukavva üzerine kolaj ve ak- rilik, 70x80 cm.
bulamayanlar ya da geleneksel sana tımızın biçimlerini arayanlar, aradık larını bulamayınca sanatçıyı batı özentisi içinde görmek istemişler ve geçmişe özlemin (nostalgie) sığlığın da yüzdüklerinden anlamaya da çalış mamışlardır.
Zahit Büyükişliyen'in 1968'den beri yaptıklarını gözönüne getirdiği mizde, sanatçının atak kişiliğine ve coşkulu evrenine uygun bir araştırma çizgisi üzerinde olduğunu saptayabi liriz. O aşırı savlara düşmeden, ge lenekçi boyaresim Sanatının, özgün- baskımn "montaj"ın olanaklarını de nemiş, günlük yaşamımızda karşılaş tığımız alışılagelmiş gereçleri yaratı cı bir tavırla algılayarak onlara yeni bir içerik kazandırmaya çabala mıştır. İnandığı yolda ödün verme den sürdürdüğü.çalışmalarını belli bir akımın sınırlan' içerisinde değerlen dirmek olanağı yoktur. Yapıtlarında dışavurumcu, kavramsal, soyut gibi çağdaş sanatın izlerine -kendi özgün damgasının altında- rastlamak olası dır. Ancak bu izlerde doğaya ve in sana yabancılaşmanın soğukluğu yoktur. Kaynağını doğadan alan organik dokuyla düşünsel biçimlerin uzlaştırıldığı resimsel düzenleme ya pıtlarının çatısını oluşturmaktadır. Açık yürekli ve biraz da tezcanlı, ama kararlı, kişiliğinin psişik devinimleri, gösterişten uzak uçarı çizgilerle sa natçının tualine yansımaktadır. Çoğu kez doğa görünümleri içerisine yer leştirilmiş geometrik biçimlerdeki yalın renk yüzeyleri, resimlerinin gra fik düzenini oluştururken bir yandan da renk nüansları ve fırça izlenimle rine dayanan pentür dokusuyla res minin örgüsünü kurmaktadır. Onun resimlerine dikkatle bakanlar, alt ya pıyı oluşturan bu örgüde alçakgö nüllü bir yaşama sevincinin müzikali- tesini yakalayacaklardır.
Zahit Büyükişliyen, yapıtlarıyla geleneksel anlamda, resim sanatının "estetik haz uyandırmak” işleviyle yetinmemekte, renk 'skala"larını bir anlatım simgesi olarak kullanarak
"semiotik" anlamda görsel iletişim yönünden de içeriği güçlendirmekte dir. Tekdüze boyanmış renk skalala- rı organik doku içerisinde belirgin bir zıtlık yaratmalarına karşın, salt gerilim öğesi olmaktan kurtarıla rak içeriğe uygun bir işlev kazandı rılmıştır. Böylece, uzlaşmaz gibi gö rünenle, amaca uygun bir dil biçemi geliştirmiştir sanatçı.
Çoğunlukla çevre kirlenmek! ve çevre sorunlarını konu olarak işleyen sanatçı, renk skalalarını yalın, dolay sız bir görsel iletişim aracı olarak kul lanmaktadır. Skalalardaki her renk, gücü ölçüsünde, çevre kirliliğine iliş kin koşutluk çağrışımı yapmaktadır, örneğin: Koyu bir gri ya da siyah, yoğun bir hava kirliliğini, çağımız teknolojisinin egemenliğindeki doğa nın can çekişmesini simgelerken, aydınlık renkler de coşku dolu bir doğa sevgisinin pırıltılarını vurgula mak ister gibidir. Zaman zaman görü len iskelet figürler ve kurumuş ağaç lar, mahvedilmekte olan doğadaki in san ve çevresinin ortak yazgısının simgelerini oluştururlar.
Sanatçının hava kirliliği ve çevre sorunlarını sanatına konu edinme sinde Ankara’da yaşamasının etkisi büyük olmuştur. İçinde yaşadığı ken tin en güncel ve en yaşamsal sorunu na sanatsal tepkidir onun yapıtları. Kentsel yaşamın çağımıza özgü sos- yo-ekonomik sorunlarını bir yandan kavramsal öğelerle görselleştirirken bir yandan da doğanın yaşamsallığını (vitalitaet) fırça izlenimciliğiyle -pen- türü- tattırmaktır. Sanatçı, salt es tetik haz uyandırarak gözleyiciyi kendi psişik yaşanmışlığıyla resmin içeriğinin kesiştiği noKtada uzlaş tırmaktan çok, onu estetik doygunlu ğun ötesinde düşünmeye de yönelt mektedir.
Zanit Büyükişliyen toplumsal sorunları konu olarak işlerken bir çokları gibi gerçeğin kaba görüşüne takılıp kalmamış ya da "pitoresk' görünümün çekiciliğine kaptırma- mıştır kendini. Onu resimlerinde do ğasal ve toplumsal gerçek, soyutla- macı ve dışavurumcu bir çizgide re simsel (plastik) gerçeğe dönüşebil- miştir.
37
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi