• Sonuç bulunamadı

Sosyal Hareketler Olarak Celâli Ayaklanmaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sosyal Hareketler Olarak Celâli Ayaklanmaları"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL~~ AYAKLANMALAR~~

Prof. Dr. ORHAN TÜRKDO~AN

Kalabahldar~n Sosyolojisi

Celali ayaklanmalar~, tarihimizin önemli bir k~sm~n~~ kapsar. Köylü kent, ö~renci ve yönetici olmak üzere toplumda her s~ n~ftan gruplar~n olu~turdu~u bu ayaklanmalar, kollektif davran~~~ örnekleri olarak, bu incele-mede de~erlendirilmeye çal~~~lacakur.

Bu hareketler basit ve toplu davran~~lar olarak görülemezler. Örnek ola-rak bir Patrona Halil isyan~~ türünden toplu davran~~~ kategorisi içinde Celali ayaklanmalar~n~~ incelemek mümkün de~ildir. Bu bak~mdan sosyolojik aç~-dan kalabal~ klar~ n davran~~~ biçimi üzerinde k~saca durmak istiyoruz. Kalabal~k, ortak bir dikkat noktas~na tepkide bulunan ve kendili~inden etki-le~me ili~kisine giren geçici insanlar toplulu~udur'.

Daha ziyade yüksek sosyal hareketlili~in bulundu~u, kentle~me süreci-nin yo~unla~t~~~~ hatta ileti~im ve kitle araçlar~n~n güç kazand~~~~ zamanlarda ~ekilsiz hareketler olarak bilinen kalabal~ klar~ n davran~~~~ türünden ayaklan-malara s~k s~k rastlan~lmaktad~ r. Kitle kültürünün, kitle~en insan kimli~inin de belirlendi~i bu devirlerde sosyal hareketler ile kalabal~klar aras~ nda ço~u defa kavram kar~~~ kl~klar' ortaya ç~kmaktad~r.

Sosyologlar, kalabal~klar~n genel niteliklerini ~u ~ekilde s~ralamaktad~ r-lar: a) ~nsanlar~n fiziki olarak bir yerde bulunmalar~~ veya oraya yak~n olma-lar~; b) Geçici olarak bir araya gelmeleri; c) ~~~ bölümü veya statü düzeninin yoklu~u; ç) Nisbeten kontrolsüz veya kendili~inden olan bundan dolay~~ da kayillanmayan bir etkile~me.

Kingsley Davis kalabal~klarm davran~~lar~n~~ aç~ klarken daha ziyade on-lar~~ üç kategoride ele al~yordu: 1) Sosyal yap~yla ba~on-lar~~ olan kalabal~klar. 2) Tesadüfi kalabal~klar 3) Yasa d~~~~ kalabal~ldar2. Bunlar aras~nda bizi en çok

I George A. Lundberg, Clarence C.Schra~. Otto M.Larsen, Sosyoloji; Özer OZANKAYA, s.323, cl, 1970.

(2)

ilgilendiren üçüncüsü, yani yasa d~~~~ kalabal~k biçimleridir. Yasa d~~~~ kalaba-l~klar da, biri hareket halinde kalabakalaba-l~klar, öteki de ahlaka ayk~r~~ kalabakalaba-l~klar olmak üzere kendi içinde ikiye ayr~l~rlar. Bunlardan hareket halinde kalaba-l~klar daha ziyade linç partileri, ya~mac~~ çeteler, ba~~ kald~rm~~~ kalabakalaba-l~klar olarak s~n~fiand~nlabilir. Grubun amac~~ her hangi bir hedefe, mevcut yasa ve düzen kurallar~ na ayk~ r~~ olarak, fiziki güç yoluyla ula~makur. Genellikle böyle bir yöntemle haks~zl~~~n düzeltilmekte oldu~u ve yasal düzenin yava~-lad~~~, etkisizli~i veya e~itli~i kar~~s~nda temel haklar~n korundu~u duygusu yayg~nd~r. Celali ayaklanmalann~n baz~~ çe~itlerinde bu tür bir yönelimi göz-lemek mümkündür. Türkmenler'in, Sia ideolojisine bayraktarl~k yaparak Celali ayaldanmalann~~ yönlendirmelerinde yasa d~~~~ kalabal~klann kimli~ini bir örnek olarak burada zikredebiliriz. Ayn~~ biçimde ahlaka ayk~r~~ kalabal~k-lar için bir dereceye kadar cinsi gerginli~in yaratt~~~~ huzursuzlukkalabal~k-lar~~ gider-mek için suhtelerin davran~~~ biçimleri ilk akla gelen davran~~~ tarz~~ olarak dü-~ünülebilir. Swanson'un belirtti~i gibi bazan eylemci kalabal~k örneklerine de rastlayabiliriz. Bu tür kalabahklan, üyeleri d~~~ndaki çevrenin de~i~tiril-mesini hedef olarak kabul eden davran~~larda gözleyebilirizs.

Oysa, sosyal hareketler-daha önce de aç~klandi~~~ üzere-geni~~ bir toplum içindeki tutumlar~, davran~~lar~~ ve sosyal ili~kileri de~~tirmek üzere uyumlu çabalara girmi~~ insanlardan meydana gelen bir gönüllü birlik olarak tan~m-lanabilir4. Sosyologlar, baz~~ toplumsal hareketlerin mevcut düzeni ba~tan ba~a de~i~tirmeyi hedef ald~~~n~~ dü~ünerek bunlar~~ devrimci toplumsal ha-reketler, baz~larm~~ da toplumsal düzenin baz~~ yanlar~n~~ de~i~tirmeye yönelik olduklar~n~~ kabul ederek-reformcu (islahatç~) sosyal hareketler kategorisine ithal etmi~lerdir. Celali ayaklanmalar~nda ~ia ideolojisinin hakim oldu~u yö-nelim biçiminde devrimci yön; reaya, çift bozan ve suhte ayaklanmalar~nda ise daha ziyade reformist özellikler gözden kaçmamaktad~r.

Celali ayaklanmalar~nda bu iki yönden hangisinin a~~r bast~~~~ hususu henüz aç~kl~k kazanm~~~ de~ildir. Nereye kadar kalabal~klar türünde ayak-lanma davran~~~~ gösterdi~i, nereye kadar da sosyal hareketler niteli~ini sür-dürdü~ü, ancak sistematik incelemeler sonucu ayd~nl~k kazanaca~~~ ~üphe-sizdir. Bir sosyal hareketin ba~ar~l~~ bir biçimde örgütlendirilmesi, her ~eyden

3 Guy E.Swanson, "A Preliminary Labaratory; Study of the Acting Crowa". American Socilogical Review, Oct. 1953, s.522-523.

4 Stanford Shaw, Osmanl~~ imparatorlu~u ve Modern Türkiye, c.1, 1982; keza, Yücel Özkaya, Osmanl~~ ~mparatorlugu'nda Ayânl~k, 1977.

(3)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELALI AYAKLANMALARI 423

önce hareketin içindeki unsurlarla d~~~ toplumsal ~artlar (exogene) aras~nda uyumlu bir beraberli~in olmas~n~~ gerektirir. Aksi takdirde sosyal hareket kamu ilgisinin azalmas~~ sebebiyle gücünü kaybedebilir. Celali ayaklanmala-r~nda halk~n olumlu-olumsuz tepkilerinin durumunu da ara~t~ rmalarda he-saba katmak gerekir. Bu husus, ço~u defa kalabal~klar ile sosyal hareketler aras~ndaki hassas noktan~n belirlenmesinde bize ~~~k tutmaktad~r. Örnek olarak, çevresinde belli bir de~i~iklik (alkollü içkilerin yasaklanmas~~ veya oy verme ya~~n~n de~i~tirilmesi gibi) getirmek üzere örgütlenen sosyal hareket-lerin varl~k sebebi esas olarak geçicidir. Yani amaca ula~uktan sonra, bu amaç u~runa kurulmu~~ olan örgütün varl~~~~ için hiçbir sebep yoktur. Ayn~~ biçimde, e~er her hangi bir olay amaca ula~may~~ kesinlikle imkans~z k~lm~~sa örgüt varl~k sebebini yitirir. Celali ayaklanmalar~n~n bir kesimi bu denge noktas~nda ele al~nabilir. Özellikle Karayaz~o ayaklanmas~ndan sonra güç merkezi çe~itli sebeplerle da~~uld~~~nda k~sa süreli bir kidele~me hareketin-den hemen sonra olaylar yau~unlm~~t~r.

Çevrenin Merkeze Tepkisi

Burada ele almay~~ dü~ündü~ümüz Celali hareketleri, Osmanl~~ toplum yap~s~nda her zümreden insan~n merkezi otoriteye kar~~~ ba~~ kald~rmas~~ an-lam~nda yorumlanacakur. Baz~~ ara~t~rmac~lar ve tarihçiler ise Celali hareket-lerini belirli bir devreye mal etmeyi dü~ünmektedir. Baz~~ tarihçiler ise bu devri "celali" ad~~ alt~nda yayg~n bir biçimde kullanmaktad~r. Ancak, merkezi otoritenin çe~itli sebeplerle zay~flad~~~~ s~ralarda, kad~lar ve mahkeme görevli-leri, medreselerden ö~retim üyegörevli-leri, cami hizmetligörevli-leri, müftüler gibi "ehl-i ~er"in kapsam~ na girmeyip hükümetin özellikle ~stanbul d~~~ ndaki her tür-den i~ini do~rudan do~ruya kendileri yapan zorlarc~~ hizmetliler diye tan~ m-layaca~~m~z tak~m, Osmanl~~ yaz~~ma dilinde "eh 1-1 örf" diye ifade olunanlar~n önderli~inde çift-bozan (levent) ve sekbanlann kitleler halinde toplanmalar~~ ayaldanmalara yol açm~~t~r ki "Celali" hareketlerinden anla~~lan da budur.

Celali isyanlarm~n sosyolojik aç~dan de~erlendirilmesi bu gün kendi di-yagram~na tam anlam~yla oturtulmu~~ de~ildir. Tarihimizin belirli devrele-rinde k~rl~k alanlarda ya~ayanlar~ n köyledevrele-rinden bir sel gibi yörelerden yöre-lere ak~p giden göçleri, köylerin ve kasabalar~n bo~almalar~~ sosyal hareketle-rin sosyolojisi aç~s~ndan üzehareketle-rinde durulmaya de~er konulard~r. Henüz bu konuda ülkemizde çal~~malar yap~lm~~~ de~ildir. Köylü hareketlerinin büyük ölçüde a~~rl~kl~~ oldu~u Celali ayaklanmalar~~ Türk toplum tarihinin zengin bir safhas~n~~ te~kil eder.

(4)

Celali hareketleri-sebepleri ne olursa olsun-temel belirleyici kimli~inde çevre-merkez ili~kisini ön planda dü~ünmek gerekir. Bat~~ sosyolojisinde a~~r-l~kl~~ bir biçimde Edward Shils ile gündeme gelen merkez-çevre probleminin, ilk yans~malarma veya denemelerine ~erif Mardin'de rastlamaktapz5.

Mardin'e göre, "Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun, karma~~k ve incelmi~~ bir kurumlar ~ebekesine dayanan uzun ön~ürlü bir merkezi vard~r. Osmanl~-lar'~n uygulad~~~~ yöntemler ustaca ve çe~itliydi. Dini az~nl~klardan ço~unlukla küçük ya~larda toplanan fertleri yönetici seçkinler aras~na alan, onlar~~ resmi görevliler s~fat~yla bütünle~tiren, vergi ve toprak yönetimini mutlaka merkezile~tirmese de s~k~ca denetim alt~nda tutan ve resmi dini düzene ha-kim olan merkez, adalet ve e~itim alanlar~nda ve yasall~~~n sembollerinin ya-y~l~p tan~t~lmas~nda, sa~lam dayanak noktalar~~ bulmu~tu.." Bauyla bir kar~~-la~t~rma yap~l~rsa, Osmanl~~ imparatorlu~u Mardin'e göre, merkezile~mi~~ bat~~ devleti ve daha sonra onun yerine geçen modern millet devleti Osmanl~~ ku-rumlar~n~n geli~iminde önemli rol oynam~~t~r. Bat~da XVII. yüzy~lda ortaya ç~kan Leviathan ve millet-devlet, ba~lang~çta rakip unsurlar olarak görül-mekle beraber daha sonralar~~ modernle~me süreci boyunca Osmanl~lar, bu yeni devlet biçimlerini kendi hükümetlerinde yapacaklar~~ reformlar~n mo-delleri olarak görmü~lerdir. Ancak, Bat~~ da devleti biçimlendiren güçler, modernle~me ba~lamadan önce Osmanl~~ Devleti'ni biçimlendiren güçlerden farkl~~ gibi görünmektedir. Modern devleti yaratan merkezile~me süreci da-yand~~~~ feodal temellerden dolay~, çevre güçler diyebilece~imiz ~eylerle uz-la~malar yap~lmas~~ sonucunu veren bir dizi kar~~~ kar~~ya gelmeyi kapsam~~u. Bu güçler, feodal soylular, kentler, kasabalar (burgherz) ve daha sonra en-düstri eme~i idi. Bu uzla~malar, Leviathan'~n ve millet-devletin bir ölçüde iyi eklemlenmi~~ yap~lar olmas~na yol açm~~t~r. Böylece, ne zaman bir uzla~ma, hatta tek yanl~~ bir zafer gerçekle~se, çevre gücünün bir bölümünün merkezle bütünle~mesi de sa~lanm~~~ oluyordu. Bu surette, feodal zümreler veya "ayr ~-cal~klar" yahutta i~çiler, yönetimle bütünle~irlerdi. Ama ayn~~ zamanda, özerk durumlar~n~n tan~nmas~n~~ da sa~larlard~. Devlet ile kilise, millet kurucular~~ ile yerelciler, üretim araçlar~na sahip olanlar ile olmayanlar aras~ ndaki ça-t~~malar bunun örnekleridir6.

5 Center-Periphery Relations: A Key to Turkish Politics (Political Participation in Turkey,

1975, s.7-33); keza Edward Shills, Center-Periphery (The Logic of Personal Knowledge: Esasy Presented to Michael Polanyi on his seventieth birthday, II March 1961).

6 ~. Mardin, "Türk Siyasas~n~~ Aç~klayabilecek Bir Anahtar: Merkez-Çevre ili

~kileri". Dün ve Bugün Felsefe, Kitap: 1, 1985, s.167-168.

(5)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELALI AYAKLANMALARI 425

Mardin, XIX. yüzy~ldan önce Osmanl~~ imparatorlu~u'nda, katmerli kar~~~ kar~~ya gelmenin ve bütünle~menin bu ay~rt edici özellikleri eksik gibi gö-ründü~ü kan~s~ndad~r. Daha do~rusu, temel kar~~~ kar~~ya gelme tek boyutlu idi ve her zaman, merkez ile çevre aras~ndaki bir çat~~ma olarak ortaya ç~k~-yordu. Yak~n zamana kadar, Mardin'e göre, merkez ile çevrenin kar~~~ kar~~ya gelmesi, Türk piyasas~ n~n temelinde yatan en önemli sosyal kopukluktu ve yüzy~ldan fazla modernle~meden sonra da varl~~~n~~ sürdürme gibi görünü-yordu.

~erif'in bu modelinin biraz sonra ele alaca~~m~z Celali türü sosyal hare-ketlerin aç~klanmas~nda önemli ip uçlar~~ olarak yorumlanmas~~ gerekir. Zira, sadece merkezi otoritenin zay~flamas~~ sonucu isyanlar~n, ayaldanmalarm

or-taya ç~k~~~~ fikri temeldeki köklü unsurlara istinat ettirilmedi~i sürece havada kal~r. Gerçekte, Osmanl~~ Devleti'nin sosyal yap~s~~ incelendi~inde millet-dev-let fikri organik bir bütünle~me tablosunu yans~ t~yordu. Oysa Bat~~ bu süreci bizden en az dört yüz y~l önce çözümlemi~ti.

Merkez ile çevrenin kopuklu~u, bölük pörçüklü~ü için Mardin, devlet ile imparatorlu~un çekirde~i olan Anadolu'daki göçebeler aras~ndaki ili~kiyi ileri sürer. Devletin çevresindeki göçebelerle u~ra~man~n getirdi~i güçlük, yerel bir rahatsal~ku. Ama, ayr~ca göçebelerle kentlerde oturanlar aras~nda daimi bir çeki~me oldu~u ve göçebeli~e ili~kin her ~eyin küçümsenmekten ba~ka bir i~e yaramad~~~~ konusundaki kal~ p dü~üncesini de do~urmu~tur. Mardin, bir Frans~z antropoloji bilgini J.Cuisehier'den de esinlenerek-zira Cuiseheir, gerçekten de iki Türkiye vard~ r ve bunlar~ n birincisi hükümet Türkiyesi olan eski kentsel gelenek Türkiyesi'dir7. ~kincisi ise bugünkü Türkiye'nin 4/5'ünü olu~turan ve O~uz ve Türkmen a~iretlerinden do~ru-dan do~ruya gelenlerin k~rsal geleneldi Türkiyesi'dir. Göçebe ve yerle~ik halk aras~ndaki bu temel kopuklu~un bir kal~nus~~ yerle~ik tar~m yap~lan on üç ilin istatistik verilerinin, sosyal yap~s~n~n ve ba~l~ca meselelerinin geçerli oldu~u dört ildeki verilerle, yap~yla ve meselelerle keskin bir kar~~ tl~k içinde bulun-du~u do~u bölgemizde bugün de hâlâ görülür.

Mardin, merkez-çevre kopuklu~unun Osmanl~~ gelene~indeki bölük pörçüklü~e daha birkaç çarp~c~~ örnek zikretmektedir. Bunlardan biri de Celali ayaklanmalanna rengini veren dini mahiyetteki yönelim biçimleridir.

J.Cuisehier, Etudes Rurales, No:22-26, 1966, s.219-242den naklen; S.Mardin, "a.g.m.", s.170 (9 nolu dip not).

(6)

Merkez daha ba~lang~çtan itibaren bir Osmanl~~ öncesi soylular zümresinden kalan izlere ve y~ld~zlar~~ Osmanl~larla birlikte parlayan ta~ral~~ baz~~ güçlü ailelere kar~~~ ~üpheyle davranm~~t~. K.arga~al~k ç~karan dini cereyanlar, kar~~~ görü~leri uzla~urmaya yönelen dinler; mesih oldu~unu ileri sürenler uzun süren ve iyice hat~rlanan bir tehlike olu~turmu~lard~r. XVII. yüzy~lda

Kad~zade Mehmet Efendi (ölümü 1635) taraf~ndan yönetilen Kad~zadeliler hareketi ve bunlar~n yaratt~~~~ huzursuzluk do~uda Celali lideri Abaza Hasan

Pa~a'n~n ayaldanmas~na zemin haz~rlam~~t~r. Keza, Selçuklular'dan devral~-nan merkezin bölük pörçüklü~ü daha onüçüncü yüzy~lda dini mahiyetteki ayaklanmalara sahne olmu~tur. 1239 y~l~nda önce Güney Do~u Anadolu m~nukalar~nda, sonra da Orta Anadolu'da iyice yap~lan bu ihtilal Amasya'ya gelip yerle~en Baba ~shak ad~ndaki bir Türkmen babas~~ taraf~ndan ba~lat~l-m~~t~8. Bu isyan~n her ne kadar dini bir mahiyeti bulunmad~~~~ iddia edilmi~se de, "temelde çok kötü sosyal ve iktisadi ~artlar içinde ya~ayan Türkmenler'in siyasi bir amaçla yani Selçuklu saltanaun~~ ele geçirmek üzere uygun dini ve siyasi ~artlarda gerçekle~tirdikleri bir ayaldanmad~r9.

Merkezi otoriteyi kar~~~ ayaklanmalar~~ Marksist yöntemlerle aç~klayan gö-rü~ler kadarl°, anti Marksist izah biçimlerinin de konuyu sosyolojik bir ze-mine oturtmad~ldar~~ sürece bir sonuca varacaldar~~ ~üphelidir. Her ne kadar devletin sava~~ esnas~nda veya uzun süren sava~lar neticesi vergileri yüksek-mesi, iktisadi bunal~mlar sosyal hareketlerin kayna~~~ olmu~sa da temelde ya-tan faktörler yap~yla ilgilidir. Yani Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun millet-devlet bütilnle~mesinin güçlü k~l~nmamas~ndan kaynaklanmaktad~r. Sava~lar, vergi yükünün a~~rl~~~~ mali patlamalar sadece "ip inceldi~i yerden kopar" kabilin-den temeldeki yap~sal bozukluktan ötürüdür. Mardin'in ifadesiyle; "bütün bunlar, merkezin göz yumdu~u bir yerelcilik temeli üzerinde ortaya ç~k~-yordu. Çünkü Osmanl~~ toplumsal yöneticili~i, ba~a ç~k~lmaz örgütlenme i~-leriyle kar~~~ kar~~ya kalm~~t~. ~mpaatorluk geni~ledikçe Osmanl~lar, kar~~la~-t~klar~~ yeni toplumsal kurumlarla, yeni törelere yasall~k tan~yarak ve etnik, dini ve bölgesel özelliklere yönelik ve merkezi olmayan bir uzla~ma sistemini peki~tirerek sorunlar~~ çözmeye çal~~~yordu.". ... Gev~ek ba~lar~n i~e yarad~~~-n~~ gördüklerinde, daha kapsaml~~ bir bütünle~meye giri~mediler. Böylece, da-ha genel bütünsel anlamda merkez ve çevrenin, birbirleriyle çok gev~ek ba~-

8 Ahmet Ya~ar Ocak, Babailer isyan~, 1980, 5.28-29.

9 A. Ya~ar Ocak, a.g.e., s.179.

(7)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL' AYAKLANMALARI 427

lar içinde bulunan iki dünya oldu~unu söyleyebiliriz. Nitekim, Karayaz~c~~ devletin ba~~na felaket açabilecek bir çizgiye ula~t~~~nda kendisine Çorum beyli~inin verilmesi gibi. Böylece, devletin daha köklü bir altyap~y~~ olu~tura-cak onar~mlara gitmeden sadece geçici önlemlerle durumu yönlendirmesi millet-devlet bütünle~mesinin olu~umunu etkilemi~tir. Kanaaumca, bu tür sosyal yap~~ daha ziyade Osmanl~~ devlet gelene~ini belirleyen O~uz Türkleri'nin göçebelik karakterinden kaynaklanmaktad~r. Türk devleti Orta Asya'da iken en büyük il, orta il veya en küçük il gibi çok çe~idi a~iretlerden olu~mas~na ra~men göçebe kültürünü ve kimli~ini silememi~tir. Bu kültür miras~~ imparatorlu~un sonuna kadar devam etmi~tir. En basiti bu niteli~i mimari de (Topkap~~ saray~n~n bir çad~r niteli~inde olmas~, evlerde yüklükle-rin bulunmas~~ gibi) de gözleyebiliriz. Göçebelik, sürekli hareketi gerektirdi-~inden al~nan her önlem yerine ve duruma göredir. Selçuklu ve Osmanl~~ imparatorlu~u belli bir toprak parças~na yerle~mi~~ olsalar bile göçebe kültü-rünün izlerinden kurtulamam~~lard~r. Gelenekleri muhafaza etmek, d~~a aç~lmamak, varl~~~n~~ sürdürmek yani "zealot" bir karakter için ön ~artlar~~ olu~turur. "Osmanl~~ görü~~ aç~s~na göre ve toplumun amaç ve yap~s~, ilk ba~ta Sasaniler taraf~ndan geli~tirilen ve ~slam, Ön Asya uygarl~~~na Abbasi halife-lerinin hizmetinde olan ~ranl~~ bürokradar taraf~ndan sokulan geleneksel Ön Asya kavramlar~ndan gelmektedir"". On be~inci yüzy~l Osmanl~~ tarihçisi Mustafa Naima bu görü~ü "hakkaniyet çemberi" olarak sunmu~tur. Onun be-lirtti~ine göre: 1) asker olmadan devlet veya mülk (hakimiyet) olamaz; 2) as-kere sahip olmak servete ihtiyaç gösterir; 3) servet tebadan (uyruklardan) toplan~r; 4) uyruklar ancak adaletle refaha kavu~abilirler; 5) ~u halde mülk ve devlet olmadan adalet olamaz. Stanford'un da belirtti~i gibi servetin hü-kümdar ve devleti desteklemek ve uyruklar için de adalet sa~lamak üzere üretilmesi ve kullan~lmas~~ siyasi örgüdenmenin ve uygulaman~n temeli ola-rak ifade edilmi~tir. Merkezi yönetim daha ziyade padi~aha ve onun hüküm-darhk görevlerini üstlenen ve devlete sad~k olmas~~ gereken bir s~n~fi olu~tu-rurdu. Özerk bir kimli~e sahip de~illerdi. Daha sonralar~~ bu e~raf (ayanlar) merkezi otoriteye kar~~~ ayaklanabilme durumuna geçebileceklerdi. Bu da ancak geni~~ topraklar~~ ellerine geçirebildikleri takdirde gerçekle~ecekti. Bu haklara sahip olmayanlar yönetilen (reaya) durumunda idiler.

Celali isyanlar~~ ve daha sonralar~~ ortaya ç~kan ayaklanmalar ayanl~~~n olu~mas~nda önemli etkenleri olu~turacakur. Nitekim "Osmanl~~ imparator-

(8)

lu~u'nda Ayanl~ k" adl~~ bir doçentlik tezinde: XV ve XVI. yüzy~llardan beri mevcut olan ayan ve e~raf s~ n~f~~ sosyal ve iktisadi bozulduklann tesiriyle nü-fuzlann~~ iyice arturm~~lard~. Bu s~n~f~~ te~kil eden kap~kullar~, yeniçeri serdar-lar~, sipahi, kethüdayerleri, mültezimler, mukataa eminleri, kad~lar, müder-risler, azledilmi~~ veya emekliye sevkedilmi~~ beylerbeyi, sancak beyleri, müftü-ler vb. bunlar~n çocuklar~ndan ibarettir12. Bunlar, "ehl-i örf'ün aksine olarak ilerlemi~~ ve araziler sat~ n alarak kuvvet sahibi olmu~tur. Oysa kad~lar ve mahkeme görevlileri, medreselerin ö~retim üyeleri, cami hizmetlileri, müf-tüler gibi ehl-i ~er'in kapsam~ na girmeyip hükümetin özellikle ~stanbul d~-~~ ndaki her türden i~ini do~rudan do~ruya kendileri yapan zorlay~cd~-~~ hizmet-liler diye bilinen ehl-i örf mensuplar~, Celali ayaldanmalarmda ön ayak olan sekban-levent gruplar~ n~ n odak noktas~ n~~ te~kil edecektir. Bu durum Osmanl~~ sosyal yap~s~ nda bir anlamda çevrenin merkeze yabanc~la~mas~~ sü-recinin bir yans~mas~~ içinde sosyal hareketlilik kazanmas~~ kar~~s~nda çevrenin böyle bir güce sahip bulunmas~~ aradaki çeli~kilerin belirlenmesinde etkin rol oynam~~ur. Bir çok yenililderin ba~ar~s~zl~~a u~ramas~nda (Patrona ayaklan-mas~nda oldu~u gibi) çevrenin merkez kar~~s~ndaki güç denemesinin rolünü unutmamak gerekir. Bütün bu durumlar merkezin bölük pörçüklü~-ü, bozk~r kültürünün devaml~l~k~~ ve nihayet millet-devlet bütünle~mesinin sa~lanama-r~~~ gibi faktörlere ba~lanabilir. Bu geli~imde merkezin Iran kültür gelene-~ini benimsemi~~ olmas~~ merkez-çevre z~ tla~mas~n~~ daha da peki~tirmi~tir. Bu süreç, merkezin çevreye yabanc~la~mas~~ bak~ m~ ndan üzerinde durulmas~~ ge-reken bir husustur.

O halde, Osmanl~~ toplumu millet-devlet olma sürecini bütünle~tirme de gelenekli miraslar~n~, kültürel özelliklerini bu amaçla seferber k~lmada Bat~~ toplumlar~ nda gözlendi~i gibi çevre-merkez esnekli~ini tesis edememi~tir. Celali ayaklanmalar~ n~ n "her s~n~ftan insanlar~n birbirleriyle kanl~~ kavgaya tutu~tu~u" türde olaylar~n belirmesine sebep olmu~tur.

Celali ayaklanmalann~n anatomik yap~s~n~~ daha iyi kavrayabilmek için sosyal olgular~~ yo~unla~uracak ve onlar~~ temsil edebilecek belirli standart konigürasyonlar~ n tespiti gerekmektedir. Yoksa, y~llarca devam eden ve ül-kenin dört bir yan~na da~~lan ayaklanmalar~~ anlatman~n sosyolojik hiçbir ya-rar~~ olmayacakur. Bunun için de ilkin ideal tiple~tirme diye ifade edilen ve

Max Weber taraf~ ndan kazand~ r~lan bir yöntemi burada kullanmak istiyo-

(9)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL' AYAKLANMALAR1 429

rum. Weber, teorik aç~klamalar~n geli~tirilebilmesi ve analitik kar~~la~t~rma-lann yap~labilmesi için, bir ara~urrnac~n~n gerçek hayatta görülebilecek veya tarihi geli~me içinde benzeri bulunabilecek teorik bir olay tipini ortaya koy-mas~n~; incelemesini de buna dayand~rmas~~ gerekti~ini öne sürmü~tür.

Weber'in

kendisi de bu yola ba~vurmu~, otorite, ekonomi, din, bürokrasi gibi

çe~idi müesseseleri ~ekilleriyle, gerçek hayatta görülen müessese ~ekillerini kar~~la~urm~~ur. Buradaki

"ideal"

sözcü~ü "arzu edilen" veya" olmas~~ gere-ken" bir durumu belirunekten ziyade; belli bir bütünlük gösteren; unsurlar~~ aras~nda manuki ve organik bir ba~~ bulunan "durumu ifade" etmektedir.

Weber'e

göre ideal tip, tarih ve sosyoloji dayan~~mas~mn merkezini te~kil

eder. Böylece, her ideal tip ya tarihi bir bütüne veya olaylar~n ard arda geli-~ine has anla~~l~r ili~kilerin örgütlenmesidir. Öte yanda ideal, toplumun ve ça~da~~ bilimin ay~rt edici niteli~ine, yani ak~lala~urma sürecine ba~l~d~r. Bu durum ideal tipin tarihi bütünlükleri kavramas~~ bak~m~ndan önemlidir, ta-rihi olaylar ideal tiple bütünlüklerini koruyabildikleri kadar ayn~~ zamanda kendine has özelliklerini de sürdürebilirler".

ideal Tiple~tirme:

Karayaz~c~~ Ayaklanmas~~

Celaliler üzerinde yap~lacak bir ara~t~rma için bu devreye damgas~n~~ vurmu~~ olan Karayaz~c~~ ayaklanmalarm~~ ele alaca~~z. Dar anlamda 1592'de ba~layan ve 1595'te ülkenin bütün bölgelerine yay~larak bir iç sava~~ manza-ras~~ arzeden Celali ayaklanmalar~~ 1603 y~l~na kadar ay-an ve e~raf~n da i~e

ka-r~~mas~yla 1603'ten itibaren

Büyük Kaçgunlu~a dönü~mü~tür. ~~te Karayaz~c~,

ölümüne (1602 tarihine) kadar birinci safha içinde rol oynam~~ur. ~kinci safha ise karde~i Deli Hasan taraf~ndan yürütülen iç isyanlar devresidir. Bir

de sosyal hareketlerin (Celali tipi ayaklanmalann) giderek kabukla~mas~ ,

ya-y~lmas~~ ve yönlendirilmesi aç~s~ndan önemli bir olu~umu belirler.

Karayaz~c~~ isyan~~ hakk~nda 1946'da bir Rus ara~urmac~s~~ (A.~. Tveriti-naova)n~n "Türkiye'de Karayaz~c~~ ve Biraderi Deli Hasan isyan~" adl~~ bir ara~-t~rma yürüttü~ünü bilmekteyiz'''. Sovyetler Cumhuriyet ilimler Akademisi

13 R.Aron, Sosyolojik Dü~üncenin Evreleri, 1986, s.500-501.

14 Mustafa Akda~, Türk Halk~n~n Dirlik ve Düzenlik Kavgas~, s.27. Akda~, bu eserin TTK

taraf~ndan kendisi için Türkçe'ye çevrildi~ini, fakat yay~nlanmad~g~m bildiriyor. Ancak, Tveritinova'y~~ -iyi bir ara~t~rmac~~ olmakla beraber- tarihi maddecilik metodu ile ele ald~~~~ incelemesini ele~tirmektedir (s.27). Bunun gibi, Cemal Bardakç~'n~n Anadolu hyanlar~~ ile

(10)

Do~u Ara~t~rmalar~~ Enstitüsü taraf~ndan yay~nlanan bu eserin ana fikri Akda~'a göre ~udur: "Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun ekonomik bir bunal~m~n içinde olmas~~ yüzünden, köylülerin vergi yükü çok a~~rla~m~~t~. Ayr~ca, me-murlar da görevlerini kötüye kullanarak soygunculu~a veya rü~vete sap~yor-lard~. Köylüler buna dayanamamakta idiler. Türk küçük askeri feodalleri de murabahac~~ ticaret sermayesinin ve saraydaki büyük feodallerin sömürgen-likleri kar~~s~nda yoksul dü~mü~lerdi; isyan için f~rsat ar~yorlard~. Nihayet E~ri seferi olunca, seferden kaçan veya hiç gitmeyen küçük feodaller isyan ettiler. Ho~nutsuz köylüler de kendilerine kat~ld~. Ancak köylülerin ç~karlar~~ ile onlar~nki birbiriyle çeli~ti~inden dolay~~ bu isyandan bir netice ç~kmad~.

Rus tarihçisi Tveritiova'n~n bu görü~lerinde itiraz edilebilecek noktalar olabilirse de, hemen hemen çevrenin merkeze olan ayaklanmalar~nda bizim gözledi~imiz mali unsurlar önemli rol oynam~~t~r. Olaylarda iktisadi sebepler ba~ka, olaylar~~ biricik sebep olarak iktisat faktörüne ba~lamak yine ba~kad~r. Eserin kendisi elimizde mevcut bulunmad~~~~ için ~imdiden bir ~ey söylemek mümkün de~ildir. Ancak, metodoloji olarak Sovyet tarihçileri toplumsal ol-gular~~ aç~klarken Marksizm'i ~a~maz bir ilke olarak sürdürmektedirler. Bununla beraber, köylüler ile küçük feodallar (t~marl~~ sipahiler olacak) ve büyük feodaller aras~ndaki ç~kar çeli~kilerinden her halde s~n~f çat~~malar~~ kastedilmektedir. Bu ise büyük yamlg~d~r. Baz~~ anti-Marksist Türk tarihçileri Türk toplumunu "s~n~fl~~ bir toplum" kabul etmemekte, bu sebeple de s~n~flar çat~~mas~na kar~~~ gelmektedirler. Oysa sosyolojik anlamda bir toplumda s~-n~flann bulunmas~~ ba~ka, bunlar aras~ndaki çat~~man~n bir s~n~f mücadele-sine dönü~mesi yine ba~ka ~eylerdir. Marks'~n en önemli yan~lg~s~, bir top-lumda mevcut s~n~f yap~s~n~n s~n~f kavgas~na dönü~ebilece~i tezini ileri sür-mü~~ olmas~d~r. Bat~~ Avrupa tarihi için geçerli olan bu yarg~lar~n Osmanl~~ toplumu için de aynen geçerli olabilece~i tezini savunmak mümkün de~ildir. Akda~'~ n da belirtti~i gibi, "Celali isyanlar~~ denilince hep de Karayaz~c~'n~n ayaklanmas~~ anla~~l~yor. Herkes ilk olay diye onun ortaya ç~k~-~~ nç~k~-~~ kaleme al~yor. Bundan ba~ka, o çaç~k~-~~n yazarlar~ ndan hiç biri Türkiye'de bütün bir toplumu içine alan geni~~ çapl~~ sosyal ve dirliksel mücadelenin geçmekte oldu~unu sezmemi~, bütün olup bitenleri Karayaz~c~'n~n ki~ili~i yan~nda toplamak suretiyle olay~~ çok küçültmü~lerdir'5.

Ahmet Refik'in Osmanl~~ Tarihinde Zorbalar adl~~ eserlerini de bilim d~~~~ bulmaktad~r (bk.s.25,1 nolu dip not).

(11)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL~~ AYAKLANMALARI 431 Görülüyor ki, Karayaz~c~~ olay~~ Celali hareketlerinin bel kemi~ini te~kil etmektedir. Biz bundan dolay~~ Karayaz~c~~ ayaklanma= bir ideal tip olu~-turmak suretiyle kollektif davran~~~ kurallar~~ içinde aç~klamaya çal~~aca~~z. Böyle bir ara~t~rma yöntemi ayn~~ zamanda bir muhteva tahlili (örnek olay) denemesi olarak da aç~klanabilir.

~lkin yap~sal yard~mhhk (sebeplilik) unsurunu ele alaca~~z. Celali ayak-lanmalanmn ortaya ç~k~~~na dair önemli sebepler ileri sürülmektedir. Bunlar aynen Karayaz~c~~ isyan~~ için de geçerlidir. Çünkü Karayaz~c~~ isyan~~ bir bütü-nün küçük bir yans~mas~d~r. Burada ele al~nmas~~ gereken yap~sal sebeplilik-ten ilki dini-etnik unsurlard~r. Yavuz Selim devrinde dev~irme düzeni yayg~n-la~arak yeniçeri birliklerinin say~s~~ arunlm~~ur. Hatta saray~na ald~~~~ gençleri yeti~tirmek için Galatasaray da yeni bir okul bile kurmu~tur. Galata tepesinde okul için yeni binalar, bir cami, medrese, yatakhane ve mutfaklar yap~ld~. Buras~~ islam hayat~n~n bir merkezi ve eski ~stanbul d~~~nda ilk büyük çapl~~ müslüman yerle~me alan~~ idi. Böylece, dev~irme gençleri için gayet hassas bir s~n~fland~rma ve e~itim düzeni kuruldu. Bunlar~n içinde en iyilerini saray hizmetleri için al~yorlar, di~erlerini kap~kulu, köle ordusuna al~nmadan önce Anadolu'ya gönderiyorlard~.

Yavuz Sultan Selim Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun ba~kentini de Edirne'den ~stanbura ta~~m~~t~r. Tarihçiler, saray kad~nlar~~ tophane saray~na ta~~nm~~lard~r. Böylece, O~uz Türkmen ikili~i daha canl~~ bir biçimde güç-lenmi~ti. Türkmenler merkezi hükümetin kendilerinin çok uzun zamandan beri ba~~ms~z olduklar~~ bölgelere kadar denetimi yay~na çabalar~ndan olan biri de~illerdi. Belki de siyasi ayr~l~k isteklerinin belirtisi olan dini inançlan kendilerini, art~k Osmanl~~ hanedan~n~n temeli haline getirilmi~~ olan Sünni-~slam inanç ve kurumlar~n~~ yay~na çabalar~na kar~~~ ç~ kmaya götürmü~tür. Yavuz'un Safevi taraftarlar~n~~ bast~rmak için kulland~~~~ kanl~~ yöntemler bu huzursuzlu~u arturm~~u. Nitekim, 1519 y~l~nda Tokat yak~nlar~nda, ba~~nda Selim'in a~~ndan kurtulup, Sultan M~s~r'dayken büyük bir taraftar kalabal~k.' toplanm~~~ olan Celali ad~nda bir Safevi vaizinin bulundu~u yeni bir göçebe isyan~~ ç~kt~. Mehdi oldu~unu iddia eden Celal, çevresine Yavuz'un vergile-rinden yak~nan kentlilerle çiftçileri de toplam~~t~. ~ah ~smail ad~n~~ ald~. 24 Nisan 1519'da ordusu yeniçeriler taraf~ndan yok edilene kadar bir süre ba~a-r~l~~ oldu. Ancak Celal'in ad~~ kald~~ ve Anadolu da bundan sonraki iki yüz y~l içindeki lup~rdanma hareketlerine hep Celali isyanlan denildi16.

(12)

Celali hareketlerinin 1592'de ba~lad~~~n~~ savunan Akda~, devlete kar~~~ ilk toplu kar~~~ gelmeleri "mezhep ayr~l~~~~ yüzünden hep e~reti ya~ayagelmi~~ bulunan K~z~lba~~ Türkmenler aras~nda ç~km~~t~r" demektedir17. O tarihlerde ~iilik (luz~lba~) e e~ilimli bulunan Türk halk~ n yo~un bulundu~u bölgelerde iktisadi darl~k zoru alt~nda bulunan leventler (çift bozanlar~n i~siz güçsüz grubu) art~k iyice gemi az~ya alm~~lard~. Aralar~nda ba~bu~lar da türüyordu. ~ahin bu elveri~li ortamdan da yararlanarak ~ran'dan yolland~~~~ "dailer" (propagandac~lar) de Türkmen-k~nlba~~ ayaklanmalann~n geni~lemesinde az etkili olmuyordu. Özellikle Antalya yöresinde ortaya at~lan ~ahkulu, ba~~ na toplad~~~~ leventlerle kasabalar~~ basmaya, kan dökmeye ve geni~~ soygunlar yapmaya ba~lam~~t~. Gerçekte o devirde Alevi ve Sünni bütün çiftçi halk~n ya-~ad~~~~ köyler sanki çift bozan kayna~~~ olmaya ba~lam~~t~'". 15111erde "~ah Kulu" harekat~~ ba~tan sona kadar Anadolu'nun ~ran'a ba~lanm~~~ e~ilimine sahiptir.

Bilindi~i gibi ilk tehlikeli isyan padi~ah~n M~s~r seferi s~ras~nda Yozgat (Bozok) çevresindeki Türkmenler aras~ nda patlad~. Celal ad~nda biri Osmanl~~ tarihçilerinin iddias~na göre "luz~lba~" e~-ilimlerinden büyük bir kit-leyi arkas~ na takarak Tokat'a geçmi~, böylece Anadolu'nun K~z~l~rmak-Ye~il~rmak aras~~ bölgeleri devlete kar~~~ tertiplenen önemli bir ayaklanmaya sahne olmu~tu. ~syanc~n~n ba~~, Celal'in çekildi~i bir ma~arada ç~kmak üzere olan Mehdi'yi beklemeye memur oldu~unu yay~yordu. Alevi halk~n, Celali hareketi olarak bilinen bu olaylarda, görülüyor ki mezhep unsurlar~~ önemli etken olmaktad~ r. Bozok'ta meydana gelen bu isyanda da Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun reformist çabalar~n~n etkisi büyük olmu~tur. Çünkü, böl-gede kadastro yaz~m~~ yap~lmas~na çal~~an düzenli bir ordu, t~mar ve vergi sis-teminin kurulmas~~ için sancakbeyinin çabalar~na kar~~~ ç~kan Baba Zunnun ad~ndaki bir Safevi vaizi etraf~nda Türkmen göçebe a~iretleri birle~erek ayak-lanm~~lard~r. (22 A~ustos 1526) Ancak, baba Zunun'u müteakip, 1526'n~n son ve 1527'nin ilk aylar~nda Çukurova ve Orta Anadolu'da bir dizi Celali ayaklanmas~~ daha görüldü. Bunlardan en önemlisinin ba~~nda olan ve Hac~bekta~'~n soyundan geldi~ini ileri süren Kalender Çelebi büyük bir grup Türkmen'i de ayakland~rm~~ur. Kalender Çelebi ayaklanmas~~ o s~ralarda Dulkadir hanedan~n~n bask~s~ndan yak~nan Elbistanl~~ Türkmenlerle, Ferhad Pa~a'n~n kötü yönetiminde ezilen Türkmen kendilerinin de kendisinin de kendisine kat~lmalar~n~~ sa~lam~~t~.

17 M.Akdag, a.g.e., s.115.

(13)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL' AYAILLANMALAR1 433

Dini (mezhebi) temelde ortaya ç~ kan ayaklanmalar~ n~n hedefi sadece merkezi yönetime kar~~~ gelmek de~il, ayn~~ zamanda aralannda birle~mek ve yeni güçlendirme odak noktalar~ n~~ da olu~turmakt~r. Böylece, Büyük Selçuklu devrinden beri sürüp giden O~uz-Türkmen veya ayr~cal~~~~ merkezi otoritenin zapfiad~~~~ her vesile ile Türkmenler'in ayaklanmalar~na, yeni güç birli~i yaratmalanna sebep oluyordu. Dulkadir yöresinde Türkmen a~iretleri tam ba~~ms~zl~klar~n~~ bu olayla kazanm~~lard~r. Kanuni Süleyman özellikle bu olay üzerine Anadolu'ya dönmü~, Karaman valisi ve ileri gelen sancak beyleri de öldürülmü~tü. Celali hareketlerinin müessesele~mesinde ~ii gelene~inin büyük pay~~ olmu~tur. XVI. yüzy~ l~ n mistik halk ~airleri, özel-likle Pir Sultan Abdal burada zikredilebilir. Bunlar~n ~iirleri hikayeleri, hayat tarzlar~~ ve dünya görü~leri nesilden nesile aktanlarak devam ettirilmi~tir. Türk halk edebiyat~n~n olu~umunda bu mistik Alevi halk ~airlerinin rolü hiçbir zaman unutulmaz. Zaten, bunlardan Pir Sultan Abdal da Sivas dolay-lar~nda padi~aha kar~~~ isyanlarda yer ald~~~~ için idam edilmi~tir.

Celali hareketlerinin yap~sal yararl~l~k aç~s~ndan bir yorumu k~saca belir-lenmek istenirse bu daha ziyade Türkmenler'in birle~mesinde, ba~~ms~zl~kla-r~n~~ almalar~nda peki~tirici bir i~levi yerine getirmi~tir. Merkezi otoritenin çevreye olan bu tutumu adeta bir pamuk ipli~iyle her ~eyin çözümlenebile-çeki biçimde yürütülmü~tür. Daha sonralar~~ XX. yüzy~l~ n ba~lar~nda bu tür çözüm yollan "Hamidiye Alaylan" kurulmas~~ suretiyle gündeme gelmi~, fakat hiç bir radikal çözüm yolu sa~lamam~~ur. Tersine Hamidiye alaylan baz~~ yö-relerde yerli ayan, e~raf ve siyasi firka temsilcileriyle birle~mek suretiyle yerel ayaldanmalan desteklemek yolunu izlemi~ler, devletin ba~~na daha büyük ga-ileler açm~~lard~r, konu hiç bir vakit millet-devlet bütünle~mesi olarak çö-zümlenmemi~tir. Celali hareketleri bu anlamda merkez-çevre modelinin proto-tipini göstermesi bak~m~ndan da dikkat çekici olsa gerek. Akda~, her ne kadar olaylarda ~illik-Rafizilik-k~z~lba~l~k-mülhidilik faktörünün bulun-mad~~~~ tezini ileri sürmekte ise de ~u gerçe~i aç~kça savunmaktan da uzak durmuyor "isyanc~lar Alevi-k~z~lba.~~ Türkmenler olsa bile, ç~kard~klar~~ isyan bir mezhep ayr~l~~~~ iddias~~ de~ildir"". Burada önemli olan yarg~, olaylara dini-etnik bir unsurun kat~lm~~~ bulunmas~d~r. Buna kar~~l~ k Kramers, Karayaz~c~~ ayaklanmas~nda ~ii tarikatlann~n etkisinin büyük oldu~u kan~s~n-dad~r. ~slam Ansiklopedisi'ne yazm~~~ oldu~u Karayaz~c~~ maddesinde bu tezi savunmaktad~r.

19 Orhan Türkdogan Türk Tarihinin Sosyolojisi, Ankara, 1977. 20 M.Akdag, Türk Halk~n~n Dirlik ve Düzenlik Kavgas~, s.120.

(14)

Büyük Kaçgunluk devrinde, yeni Karayaz~c~'n~n ölümünden sonra kar-de~i ve öteki ba~bu~lar taraf~ndan yürütülen ayaklanmalarda yine Türkmenler'in müdahaleleri görülmektedir. Nitekim, Kuyucu Murat Pa~a taraf~ndan Celaliler basunld~ktan sonra, Safeviler'in de üzerine yürümü~tür. ~ah Abbas'~n Ürmiye gölü zaferinden sonra buralar~~ tekrar alabilece~ini umuyordu, fakat bunda bilindi~i üzere muvaffak olamad~. ~ah Abbas Urmiye gölü yak~nlar~nda Osmanl~lar'~~ bozg-una u~rat~nca Do~u Anadolu'ya girebi-lecek bir duruma geldi. Bu yenilgi sonunda mahalli Türkmen ve Kürt beyleri de kar~~~ tarafa geçtiler, yeni bir dizi Celali isyan~~ ba~lam~~~ oldu. Bunlardan en önemlisi Kuzey Suriye'deki Canbulat ailesi ile Orta Anadolu'daki

Kalendero~lu ailesinin isyan~d~r. Celali ayaldanmalar~nda Alccla~'~n deyimiyle

"ilk bayra~~~ Alevi e~ilimli Türkmenler çeltmekle beraber21 sonuçta merkezi yap~da bölük pörçüklük giderilememi~, geçici tedbirlerle olaylar savu~turul-maya çal~~~lm~~ur.

Celali hareketlerinde tarikatlar~n ve Sunni Ortodoks görü~lerin de önemi unutulmamal~d~r. Bilindi~i üzere as~l ad~~ Abda'l-Halim olan Karayaz~c~, 1592'den ba~layarak 1602 y~l~nda, ölümüne kadar Celali hareket-lerin içinde bulunmu~tur. Baz~~ tarihçiler onun Urfa dahilinde K~l~çl~~ a~ireti efrad~ndan Ali adl~~ birinin o~lu oldu~unu; baz~~ tarihçiler de Çorumlu bir Türk'ün o~lu oldu~unu iddia etmektedirler. Karayaz~c~'n~n isyan etti~i s~ra-larda Tarsus livas~nda Sekban-bölükba~~~ oldu~u bilinmektedir22. Karayaz~c~~ faaliyette bulundu~u bölgelerde (Urfa-Malatya civar~) Celali reislerinin ba~-bu~luk durumuna kadar yükselmi~tir. Celali reislerinin büyük bir ço~unlu~u sipahi idi. ~~te bu sipah ve silahdar bölü~ü mensuplar~~ yani asi maliyet me-murlar~n~n (Celali reislerinin), 1599'da Anadolu'nun do~usuna hareket ede-rek Karayaz~c~'n~n etraf~nda topland~klar~n~~ görüyoruz. Anadolu'nun her ta-raf~ndan pek çok insan Karayaz~c~'n~n idaresinde büyük güç olu~turmu~lar-d~r ki bunun miktar~~ tarihi kay~tlara göre 20 000'i buluyordu.

Karayaz~c~~ ayaldanmas~nda hükümet yanl~lar~n~n da taraf tutmas~~ olayla-r~n daha da büyümesine yol aç~yordu. Böylece, geçen yar~m yüzy~l içinde gi-derek ciddile~en, bütün sosyal ve ekonomik güçlükler ~imdi halk~n büyük kesimlerine yans~yarak isyanc~lara kat~lmalar~n~~ sa~l~yordu. Türklerin, ~star~bul'daki dev~irmelerine kar~~, öfkeleri yine su yüzüne ç~km~~t~. O~uz-Türkmen ikili~inin önemi buradad~r. Devleti kuran O~uzlar'~n dev~irmeleri

21 M.Akdag, a.g.e., s.121.

(15)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL~~ AYAKLANMALAR~~ 435

büyük mevkiilere getirmeleri Türkmenler'in Celali ayaklanmalar~ndaki önemli tepkilerinden birini te~kil ediyordu. ~stanbul'da bu isyanlar dev~irme-lerin ba~l~ca kolu olan yeniçerilerle daha çok Anadolu Türlderinden olu~an sipahiler aras~ndaki dü~manl~k olarak yans~yordu. Sipahilerin ard~nda mevki-lerini kaybetmi~~ Türk soylular~~ ile eski bir ~eyhülislam olan Sunullah Efendi bulunuyordu. Sunullah Efendi saray politikas~~ yüzünden makam~ndan al~n-m~~t~. Sipahilerin ve ~stanbul din ö~rencileri olan softalar~n deste~iyle dev-~irmelere kar~~~ halk~~ ayakland~ rd~23. Padi~ah isyanc~ lar~ n dileklerini kabul etti. Sunullah Efendi'yi görevine iade etti. Ancak ço~u k~~~~ Belgrad'da geçi-ren yeniçeriler de isyan edip ~stanbul'a yürüdüler, padi~ah~~ Sunullah Efendi'yi azletmek zorunda b~rak~p sipahilerin silahlann~~ b~rakmas~~ ferma-n~n~~ ç~kartnlar. Yeniçeriler ve topçu birlikleri ~stanbula girdiler, sipahileri k~~lalar~nda ku~atarak lu~lalan ate~e verdiler. Sipahilerin pek ço~u ve malla-r~n~n hepsi yand~, isyamn eleba~~s~~ öldürüldü. ~stanbul'daki sipahiler bast~-r~ld~lar ve dev~irmeler yine gücü ele geçirdiler24. Ama binlerce sipahi ve halk Anadolu'ya kaçarak Celali hareketine kat~ld~lar.

Görülüyor ki, Celali ayaldanmalann~n kompozisyonu çok farkl~~ bir kim-li~i yans~tmaktad~r. Bir "lurkharami"bir "Robinhood"tipi haydutluk olay~~ d~-~~ nda etnik gruplar~n, mezhep farld~la~malarm~n ve nihayet iktidar

ciltleri-nin ho~nutsuzlu~u gibi çok yönlü sebeplere dayanmaktad~r. Bu da merkezi

yap~n~n esnek dokusunu belirlemektedir. ~ii gruplar kadar Sunni Ortodoks mensuplar~n~n da ittifak ettikleri eylem biçimleri en çok Karayaz~c~~ ayaklan-mas~nda göze çarpmaktad~r. Bu olaylar IV. Murad devrinde devlet yap~s~n~~ güçlendirmek gibi baz~~ tedbirlerin al~nmas~n~~ da gündeme getirmi~tir. Nitekim, Koçu Bey'in risalesi bu hususta ilk akla gelenidir. Sultan Murad, kendisinden sonra gelen bütün "gelenekçi" reformculara örnek olarak eski kurumlara i~lerle~ini kazand~rmaya çal~~t~. Bunlar~~ kendi ç~karlar~~ için kul-lanmaya çal~~anlar~~ ortadan kald~rd~, dan~~man~~ Koçu Beyin ö~ütlerini tuttu. Koçu Beyin gelene~e ba~l~~ Osmanl~~ kurumlar~n~n Avrupa'da geli~mi~~ olan her kurumdan üstün olduklar~~ dü~üncesine kat~lan IV. Murad ve reformcu-lar, kendileri gibi dü~ünmeyen herkese i~ten el çektirerek yerlerine yetenekli ve dürüst insanlar geçirmeye çal~~t~lar. Naima'n~n bildirdi~ine göre, Sultan Murad ~stanbul'da bulunan bütün askeri komutanlara ve yönetici s~n~f lider-lerine kendisini Celali haydutlar~na kar~~~ desteklemek, gelirleri ve padi~ah~n

23 S.Shaw, a.g.e., s.257-258.

(16)

uyruldarm~~ korumak için yemin ettirdi ve nihayet her grup IV. Murad'a sa-dakatini bildiren belgeyi imzalad~25.

Bu tür tedbirler geçici de olsa millet-devlet bütünlü~ünü güçlendirme yolunda at~lm~~~ ad~mlar olarak dü~ünülebilir. Çünkü, Celali ayaklanmalar~~ uzun bir süreden beri Osmanl~~ toplumun sadece belirli bir tabakas~~ de~il, bütün kadar~n~~ etkileyecek bir biçimde geli~iyordu. Art~k 1600'lerde tarikat-ler, mezhepler ve dini liderler de kat~l~nca devlet mekanizmas~~ büyük bir sar-s~ nt~~ geçirmeye ba~lam~~t~. 1600 y~ l~n~ n ortalar~na do~ru ülkede beliren

Kadmadeler hareketi, merkezi otoriteyi güç duruma dü~ürmesi sebiyle

hal-k~n Celali liderlerine s~~~nmas~~ ünlü Celali lideri Abaza Hasan Pa~a'y~~ tarihe mal ediyordu.

Görülüyor ki din sosyal bir kurum olarak Osmanl~~ toplum yap~s~nda sos-yal hareketleri yo~unla~urma, hatta ba~latmada birinci derecede rol oynaya-cakt~r. Bunun ba~lang~çlanm Babailer ayaklanmas~nda oldu~u kadar ~eyh

Bedrettin hareketinde de gözleyebiliriz. Osmanl~~ toplumu bu tür dini

ayak-lanmalara sonuna kadar aç~kt~r. Musa Çelebi'nin kazaskeri ~znik'te ba~~ da-n~~man~~ ~eyh Bedrettin, Mehmet Çelebi taraf~ndan sürüldü~ü ~znik'te ba~-kald~rm~~t~. Bedrettin büyük taraftar toplam~~t~, askeri harekat~n ekonomik sonuçlar~~ da yoksullar aras~nda ününün artmas~n~~ sa~lam~~t~. Köprülü'nün de belirtti~i gibi, XIII. yüzy~ldan XVI. yüzy~l~n sonlanna kadar Anadolu'da dini hayat çok canl~~ ve inceleme alan~~ gerektiren bir yap~ya sahipti. Yunus Emre'den ba~layarak birçok büyük mutasavv~flar ve mutasavv~f ~airler yeti~ti-ren bu çevrede Babailik, Abdalhk-Bekta~ilik, Hurufilik, Kizilba~hk,

Kalende-rilik, Hayderilik ad~~ alt~nda Batiniyye zümresine girebilecek bir çok mezhep

ve tarikatlar te~ekkül etmi~tir.

Köprülü'ye göre bu dini hareketlere Babailer bir ba~lang~ç te~kil eder. Köprülü, Bedrettin-i Simavi taraftarlar~n~n ayaklanmas~n~~ da Babailer hare-ketinin bir tekrarlanmas~~ olarak görür. Daha sonralar~~ ortaya ç~kan Düzmece Mustafa da ~ehzade Mustafa'n~n idam~n~~ k~nayarak yeniçeriler ve Anadolu t~mar sahiplerinin merkezi hükümete kar~~~ ayaklanmas~~ ve Rumeli'de boy göstermesi olay~n~~ yaratm~~ur. Bunlar, tarihte ~kinci Düzmece Mustafa ad~yla an~lan ölü ~ehzade taraf~ndan yönetildiklerini iddia ediyorlard~. ~damdan kurtulup Rumeli'ye kaçt~~~ n~~ söyleyen Düzmece Mustafa, isyan bayra~~n~~

25 S.Shaw, a.g.e., s.272.

(17)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL' AYAKLANMALAR' 437 Ere~li'de açarak çevresine yüzlerce t~mar sahibini, isyanc~~ çiftçileri, ulema s~-n~fin~~ ve ~stanbulda dev~irme yönetimine kar~~~ ç~ kan din ö~rencilerini top-lam~~t~. Bedrettin'in felsefesine yak~ n bir ideolojiyi de savunan "hükümet ha-zine ve depolarm~~ bo~altmaya, serveti en çok ihtiyac~~ olanlar aras~nda payla~-t~rmaya" haz~rlanan Düzmece Mustafa komünistçe bir duyguyu yüzy~llarca sonra tekrarl~yordu.

Osmanl~~ tarihi boyunca etnik-mezhep ve dini hareketler k~rm~z~~ bir ~erit gibi bir uçtan uca do~ru gitmektedir. Merkezi otorite gücünü yitirdikçe veya çaresiz kald~~~~ andan itibaren çevrede yeni güç noktalar~~ ortaya ç~kmakta ve bunlar sosyal düzeni etkileyebilmektedirler. Karayaz~c~~ ve karde~i Deli Hasan ayaklanmas~nda Türkmenlerin rolü ara~t~ rmaya aç~ kt~r, kanaatindeyim. Gerek devletin kurulu~~ devrinde, gerekse Celali hareketlerinin XVII. yüzy~l~n ortalar~ na do~ru basur~lmas~ndan sonra patlak veren olaylarda Türkmen-ler'in rolleri inkar kabul etmez bir gerçektir. Bu da Alevi Sunni kimli~inin Osmanl~~ devlet yap~s~nda sosyolojik bir senteze ula~amad~~~n~~ kan~ tlar. Su anda, gerilla sava~~ na aç~ k bulunan Do~u'nun düzenine ait ip uçlar~~ ve çö-züm yollar~~ tarihimizin bu ilk kaynaklar~ndan yüklenerek gelmektedir. Do~unun düzeni, millet-devlet bütünle~mesinin henüz gere~i gibi çözümle-nemedi~i ve merkez-çevre kopuklu~u gerçe~ini bize göstermektedir. Do~uda bugün e~kiya mezraa basmakta, zorla köyleri, çad~rlar~~ tahrip et-mekte, çocuklar~~ kaç~rmakta, her yeri yak~p y~kmaktad~r. Halk korkusundan mezraalar~n~, köylerini, çad~rlarmi, meralar~n~, terketmekte, e~kiyaya boyun e~mektedir. Do~u düzeninin, çözüm yolu, bu sebeple büyük ölçüde bu tarihi çizgiyi isabetle te~his etrnemizde yatmaktad~r. Hem içeride, hem de d~~ar~da sa~lanan i~~ birlikçi davran~~~ ve tutumlar Celali ayaklanmalar~nda ortak eylemlerini dün tarih sahnesine ç~kar~yorsa bugün de benzer motiflerin etki-leri süre gelmektedir.

Bu yap~sal de~i~melerin giderilmemesi her vesile ile Celali ayaldanmala-r~ n~~ din ve mezhep s~n~rlaayaldanmala-r~ n~n ötesine yaymak suretiyle devlet otoritesine ba~kald~rman~n ham malzemelerini olu~turmu~lard~r. ~lkin Türkmen dini li-derleriyle güçlenen Babailer diye bilinen isyanlar kategorisi giderek ayak-lanmalar~= zirvele~ti~i, çevrenin güçle~ti~i bir ortam~~ yans~t~r.

Denilebilir ki Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun kurulu~undan hemen sonra patlak veren Türkmen-O~uz ikili~i dini-mezhep baz~nda geli~irken fetret devrinin iktidar çeki~meleri ve daha sonra Bedrettin'in ayaklanmalar~~ ve ni-hayet toplumun bütün katlarma yay~lan Celali ayaklanmas~~ sosyal gerginli~in

(18)

güçlenmesine katk~da bulunmu~tur. Böylece, çevre ile merkez aras~ nda önemli yar~lmalar kal~n çizgileriyle ortaya ç~ km~~t~r. Karayaz~c~~ profili tari-himizde art~k bir Türkmen tipi de~ildir. Do~rudan devletin "ehl-i örf'ü içinde yer alan bir ~ah~st~r. Bu grubun talepleri, Türkmenlerde oldu~u gibi bir ba~~ms~zl~k veya s~n~r bir devletle birle~mek de~ildir. Hatta, devletin Ortodoks dini ö~retisi bir ba~ka sektizmin hakimiyed alt~na almak hiç de~il-dir. Burada temel zihniyet 'yabanc~la~ma ~uuruna" kar~~~ direni~~ ile iktisadi ve mali etkenlerdir. Bu yabanc~la~ma ~uuru üzerinde önemle durulmas~~ gere-ken bir husustur. Buna, Türk halk~n~n yeni bir kimlik aray~~~~ da diyebiliriz. Zira, A~~kpa~azade'de gördü~ümüz bir çe~it O~uz romantizmi Fatih Sultan Mehmet zaman~nda güçlü bir ~ekilde sahnededir. Devletin yöneticisinin soy kütü~ünü sayarken A~~kpa~azade onu Orta Asya'ya kadar, O~uz Ataya kadar götürür. Ancak bu romantizmin Koçu Bey'in risalesinin IV. Murad'a takdim edildi~i sularda "Türk Milleti'nin tezyifi padi~ah~n dikkatini çekmeyecek bir tarzda tarihin karanl~klar~na gömülür. Kimlik aray~~~, merkezde silinmeye yüz tutunca çevre bunu olanca gücü ile ya~atmaya devam etmi~tir. Osmanl~~ Devleti bu kimlik aray~~~n~~ tarihin yald~zlar~n parlad~~~~ anlar olarak kabul et-ti~i bu devirleri de~erlendirmek suretiyle millet-devlet yapma suretini peki~-tirmi~~ olsayd~, iki güç aras~ndaki bütünle~me sa~lanabilirdi. Bu yap~lmad~~~~ için ilkin dini-mezhep e~ilimli ayaklanmalar, daha sonra bu kimlik aray~~~n~~ da arkas~ndan sürükleyerek devletin iktisadi ve mali bunal~ mlar~n~~ da ba-hane ederek iç isyanlarm patlamas~na yol açacakur.

Devletin yükseli~~ devri ayn~~ zamanda kader çizgisinin de k~r~lmas~ n~n ba~lang~c~n~~ te~kil edecektir. Öyle ki, ~brahim Pa~a denilen bir zat~n M~s~ r'da kurdu~u eyalet sistemi veya düzeni Memlülder'i dize getirirken, bu defa ayn~~ ~ahs~n sadrazam olmas~yla durum de~i~mi~tir. Bu zat, ilk i~~ olarak yönetici s~n~f~n politikas~nda temel bir de~i~iklik yapmaya yönelmi~tir. Frenk ~brahim ad~yla da an~lan ~brahim Pa~a, II. Beyaz~d zaman~ nda ~talya'da Farga kentinden bir bask~n s~ras~nda kagr~l~p Osmanl~~ yönetimi içine daha küçük ya~larda girmi~ti. Türk selefi Piri Mehmed Pa~a'n~n yerine geçmesi dev~irme s~mf~n~n eski Türk soylulan üzerindeki son zaferini belirlemektedir".

Böylece, dev~irmeler yönetim kadrosunun en tepe noktas~ n~~ ellerine geçirdikleri bir zamanda, Türk soylular~n~n üyeleri Anadolu'daki malikane-lerine çekilmek durumunda kalm~~lard~r. Bunlar, kimlik aray~~~~ ~uurunun bask~lar~~ alt~nda merkezi otoriteye kar~~~ her ç~k~~~~ destekler bir k~vama gel-

(19)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELALI AYAKLANMALARI 439

mi~~ bulunuyorlard~. Celali hareketleri bir di~er anlamda merkezi yönetimde iktidar~~ elinden kaç~ran Türk soylular~n~n Alevi Türkmen ve Sünni Türk-menlerle i~~ birli~inin ürünüdür. 28 Eylül 1730'da ortaya ç~kan Patrona Halil

isyan~~ da ~ran'a toprak verilmesini bahane kabul ederek devlete bu defa

dev~irmelerin ba~kald~rmas~~ olarak bilinmektedir.

Yap~sal sebeplik bölümünde aç~kland~~~~ üzere ç~karlar~n ortak olmas~~ Sünni Türkmenler ile Alevi Türkmenleri birle~tiriyor, hatta itdfaklar~m ha-z~rl~yordu. Oysa, Baba Resul isyan~nda bu iki grup kar~~~ kar~~ya geliyordu. Türkmenlerle yerle~ik hayata geçmi~~ Türklerin hayat tarzlar~~ aras~ndaki bu dini mezhep ayr~l~klar~, iki zümre aras~nda kar~~l~kl~~ bir hor görme ve dü~-manl~k sebebi oluyordu. ~ehirli Türkler, t~pk~~ kendileri gibi Türk olan fakat eski geleneklerinden hiçbir ~ey yitirmeyen Türkmenleri a~a~~llyorlard~. Hatta onlar~~ kendilerinin hasm~~ olarak görüyorlard~28. Devrin yazarlar~~ Türkmenleri belirlemek ve ~ehirlilerden ay~rt etmek için mesele Etrak-i bi

idrak veya Etrak-i mütegalibe ve bilhassa Harici veya Havaric gibi hakaret

dolu deyimler kullan~yorlar& Buna kar~~l~k olarak Türkmenler de ~ehirli soyda~lar~~ için yatuk (tembel) gibi kelimeler sarfetmek suretiyle, onlara kar~~~ besledikleri kini ve a~a~~lamay~~ ortaya koyuyorlard~. "Türk Tarihinin Sosyolojisi"nde aç~klad~~~m~z bu Türkmen-O~uz ikili~i Babailer isyan~nda baz~~ ara~t~rmac~lar taraf~ndan sosyal ve psikolojik etkenler olarak nitelendi-rilmektedir29. Biz bunu kimlik aray~~~~ veya yabanc~la~ma sürecine kar~~~

dire-ni~~ mekanizmas~~ olarak aç~klamak istiyoruz.

Karayaz~c~~ isyan~nda Türkmenlerin rolü aç~k bir biçimde ortaya konul-mamakla beraber bir ölçüde Kramers'in görü~lerine kat~l~yor, bir ölçüde de daha yo~un ara~t~rmalar~n yap~lmas~~ gerekti~ini kabul ediyoruz. Zira Karayaz~c~'n~n ayaklanma bölgeleri sosyal ekoloji aç~s~ndan Alevi Türkmenlerin yo~unlukta bulundu~u yörelerdir. Bu yörelerde daha önce baba ~lyas'~n güçlü oldu~u bilinmektedir. Amasya, Tokat, Çorum, Sivas ve Bozo bölgeleri kadar, Mara~, Malatya, Dulkadiro~ullar~~ iskan alanlar~~ Baba ~lyas'~n bizzat kendi zaviyelerinin hakim oldu~u illerdir. Celali hareketleri alevlendi~i devirlerde, her vesile ile merkezi otoriteye küskün olan bu hete-rodoks gruplar~n olaylara sessiz kalacaklar~~ dü~ünülemez.

28 C.Cahen, "Le Probleme Ethnique En Anatolie", CHM,II, 1954, s.355-356; Zikreden

Ahmet Ya~ar Ocak, a.g.e., s.66-67. $iiler hakk~nda daha geni~~ bilgi için, C. Cahen'in: Osmanl~lar'dan önce Anadolu'da Türkler, adl~~ eserine balulabilir, 1979.

(20)

Akda~~ buna benzer bir psikolojik e~ilimin, leventler aras~nda da yayg~n oldu~unu ifade etmektedir". Celali mücadelesinin ba~l~ca unsuru olan le-ventler, resmi adlar~yla sekbanlarda bir "sekbanhk ~uuru" mevcuttu. Bu sek-banl~k ~uuru, Akcia~'a göre, hükümetin Celaliler'e kar~~~ g-üttü~ü siyasette ol-sun, asilerin birbirleriyle ili~kilerinde olol-sun, büyük rol oynam~~ur.

Gerek sekbanl~ k ~uuru ki daha ziyade Sunni Türkmenler'in kimlik ara-y~~~~ Celali hareketlerinin palazlanmas~nda inançlarm genelle~mesi diyebile-ce~imiz bir ideolojiyi ortaya koyar. ~~te bir sosyal hareketin ba~l~ca niteli~i kitlelerin uzun süre içinde belirli bir ideolojiye sahip ç~kmalar~yla belirlene-bilir. Sosyal hareketler sürekli ideoloji ararlar. Bu suretle bir ideolojiye sahip zümrelerde inanç genelle~mekte ve grup fertlerini bütünü ile kapsamakta-d~r. O devri bizzat ya~ayan tarihçi Hüseyin Hüsamettin Efendi Amasya Tarihi adl~~ eserinde Karayaz~c~~ ayaklanmas~ nda bu ideolojinin önemine dikkati çekmektedir31. Bu ideolojiyi belirleyen özellikleri tarihçi ~öyle s~ rallyor: "Toplum yap~s~na dev~irmelerin ve dönmelerin girmesinden beri Türkler bunlara kar~~~ mücadeleye girmi~lerdir. Y~ld~r~ m Bayezid'den sonra, sarayda hükümet yönetiminde ve halk aras~nda meydana gelen krizler ve ayaklanma-larda böyle bir ~uurun derin izleri vard~ r." Akda~'a göre, Celali Fetretini de çok eski olan bu mücadelenin bir devam~~ saymak gerekir. Nitekim, Karayaz~c~'n~ n ba~bu~lu~unda toplanan Celaliler, padi~aha, Türkler'in Enderun'a al~nmalann~~ ve yüksek makamlara atanmalar~n~~ kabul ettirmek is-tiyorlard~32.

Alevi Türkmenler aras~nda beliren kimlik aray~~~~ her ~eyden önce hem yönetime ortak edilmemeleri sebebiyle padi~aha, yönetici s~n~fa, hem yöne-time ortak edilmemeleri sebebiyle padi~aha, yönetici s~n~fa, hem de kendile-rinin yerine Enderun'un (dev~irmelerin) tercihinden ötürü bu ikinci züm-reye olmak üzere son derece katmerle~mi~~ bir yap~y~~ ortaya koyuyordu. Karayaz~c~~ ayaldanmas~ nda bizzat Karayaz~c~~ ve karde~lerinin bu zümreyi he-saba katmamalan için gerçek sebepler bulunmal~d~ r. Kramers'in Kethüda $ahverdi adl~~ birinin isyanda bulundu~unu bildirmesine kar~~~ ç~kan Akda~, yeterince heterodoks e~itimlerin olaylara kar~~mad~k' hususunda kan~t or-taya koyamamaktad~r. Sadece, merkezi yönetime kar~~~ yürütülen bu ayak-lanmadan "gayri memnun" olan herkesin bulundu~unu kabul etmesi, her

3° M.Akdag, a.g.e., s.445.

31 Hüseyin Hüsamettin, Amasya Tarihi, s.342, 347, 355. zik. M.Akdag, a.g.e., s.438.

(21)

SOSYAL HAREKETLER OLARAK CELAL~~ AYAKLANMALARI 441

~eyden önce ikinci s~ n~ f vatanda~~ durumunda bulunan Türkmenleri kendi-li~inden kabullenmi~~ demektir.

Devletin, merkez-çevre ili~kilerinin millet-devlet biçiminde güçlü bir kimli~i yans~ tmamas~, sürekli çevrede küskünler, d~~lanm~~lar zümresini meydana getirmi~tir. Bunlar, toplum dokusunun gev~edi~i veya esnek bu-lundu~u her bunal~ml~~ zamanda çevreden merkeze yüklenme firsaun~~ bul-mak suretiyle büyük gailelerin devletin ba~~na aç~lmas~na sebep olacakt~r. Buna bir de sekban ~uuru eklendi~i takdirde Celali hareketlerinin ideolojisi kal~n çizgileriyle ortaya ç~km~~~ oluyor, demektir. Böylece, yap~sal sebeplilik,

sosyal gerginlikler ve inanç sistemlerinin (ideolojilerin) genelle~mesi hepsi birlikte Celali ayaklanmalar~~ için Anadolu insan~n da kollektif bir ~uurun be-lirmesine yol açm~~t~r.

Karayaz~a ayaklanmas~~ tipik bir sosyal hareketlilik normunu ortaya

ko-yar. Akda~~ onu köylü hareketi olarak Akda~~ kabul etmemekle beraber, o zamanda ve daha sonralan köylerin bo~almalar~~ yüz binlerce nüfusun ~ehir-lere ve belirli bölge~ehir-lere göçü, kanaatimizce köylü hareketlerinin ana temel-lerini olu~turur. Bugün bu göçlerin yap~s~~ hakk~nda önemli ip uçlanna sahip de~iliz, ancak ilerde ayr~nt~l~~ ara~t~rmalar Bat~~ Avrupa, Güney Do~u Asya, Latin Amerika ve öteki ülkelerdeki köylü ayaklanmalarma benzer sosyal se-ferberlik güçlerine ait örnelderin ülkemiz için de gerçekle~ebilece~i kan~-s~nday~m.

Karayaz~c~'n~n etraf~nda toplanan Celali ~efierinin ekserisi belki de hepsi Alt~~ bölükten (sipahi, silahtar, sa~~ ulufeciler, sol ulufeciler gibi devletin ulu-feli askerleri) yeti~me sipahi zorbalan olmakla beraber, bunlar Urfa'ya gide-rek Karayaz~c~'ya kaulm~~lard~r. Bunlar~n emrinde ve hizmetinde bulunan pek çok sekbandan ba~ka, reaya aras~nda da her hangi bir ayaklanmaya ko-layca kat~labilecek çok i~siz güçsüz levent vard~. Nitekim, 1598'de ne~redilen ferman, ehl-i örfü ve onlar~n sekban bölüklerini, köylü reayan~ n, taraf taraf silahlanmalan kar~~s~nda kesin bir vaziyet almaya zorlam~~u.

Celali hareketi belirli bir ideoloji etraf~nda olu~urken reislerini ve ba~-bu~lar~n~~ da ç~karm~~t~r. Mesela arabac~~ Süleyman, Arnavut Hüseyin, Deli Zülf~kar, Tekeli Mehmet, Kizir Mustafa, Dündar, Tepesi Tüylü, Y~ld~zl~~ ~brahim ve Kafir Murat bunlar aras~ ndad~ r. Ancak, Karayaz~ c~ , karizmatik yap~s~yla bunlar~n hepsinin ba~bu~u durumuna geçebilmi~tir. Ölümünden sonra da uzun süre bu durumu karde~i Deli Hasan sürdürmü~tür. O halde Celali hareketleri, bir sosyal hareket olarak lider kadrosunu da olu~turmu~-tur, denilebilir. Deli Hasan'~n büyük kaçgunluk zaman~nda Rumeli'ye geç-

(22)

mesi kentleri hedef almalar~~ ve tek ~ef olma e~ilimleri bu karizmatik kimli~in belirlenmesinin göstergeleri olabilir. Bunlar~n hepsininde üstünde Karayaz~c~'n~n ba~bu~lu~unda toplanan Celaliler, padi~aha, Türkler'in de Enderun'a al~nmalar~~ ve yüksek mans~plara atanmalann~~ ileri sürüyolard~. Kuvvet kazand~kça da kendilerine "~ah", "sultan" unvanlan vererek istiklal sevdas~na kap~ld~ldan dahi iddia edilmektedir. Bu hususta Amasya Tarihi ya-zar~~ Hüsamettin Efendi aynen ~öyle diyordu:

"...~âyan-~~ dikkattir ki, fetret zaman~nda ihtilalde baz~lar~n~n ba~~ms~zl~k-lar~n~~ ilan ederek namlar~na sikke basurtuklan, ele geçen fermanlarda, ah-kam defterlerinde zikredildi~i halde, ihtilalin sahipleri kendi namlar~ na hutbe okuttuklan mesküttur"33.

Bu son sözü ile, Amasya Tarihi yazan baz~~ Celali ~eflerinin, esas amaçtan saparak, devletten ayr~lma (separatiste) e~ilimi göstermeye ba~lad~klar~n~~ an-lat~yor. Akda~, Karayaz~c~~ ayaklanmas~nda karizmatik liderli~in nerelere ka-dar uzand~~~ n~~ bize bu son cümlelerle aç~klam~~~ bulunmaktad~r. Katip Çelebi de Karayaz~c~'ya ait oldu~u söyledi~i Rebiülevvel 1 009 (Eylül 1 600) tarihli bir "hükm-i hümayun"u aynen kaydetmektedir34.

Celali hareketi köylü temeline dayal~~ bir sosyal hareket olarak kar~~m~za ç~karken gerekçelerini de birlikte zikretmi~~ bulunuyoruz. Sosyal hareketler sosyolojisi alan~nda yap~lacak daha sistematik ara~t~rmalar ve belgeler bu gö-rü~ümüzün gerekçeleri için önemli ip uçlar~n~~ ortaya koyacakur.

~imdiki durumda, Celali hareketleri modern sosyoloji aç~s~ndan tarihi-mizin belirli bir kesimini kapsayan sosyal hareketlerin zengin kaynaklar~ n~~ ortaya koymaktad~r. Osmanl~~ toplum yap~s~n~n merkezi yönelim aç~s~ ndan bölük-pörçüklü~ü çevrenin güçlü kalmas~n~~ sa~lam~~, bu durum giderek, merkeze çevrenin yüklenmesi diyebilece~imiz olaylar~n tarih sahnesine ç~ k-mas~ na sebep olmu~tur. Bugün de, bu kültür kodlar~ n~ n belirli s~ n~ rlar içinde özelli~ini sürdürmesi, do~udaki ayr~l~kç~~ hareketler biçiminde ortaya ç~kmas~~ ayn~~ çerçeve içinde yorumlanmas~~ gereken ip uçlar~ n~~ ortaya koy-maktad~r. Baz~~ d~~~ kaynakl~~ ara~t~rmac~lar~n, Celali ayaklanmalar~ n~ , asker olmak gayesiyle topraktan kopan köylülerin merkeze kar~~~ sürekli ayaklan-malar~~ olarak görmek suretiyle, köylü hareketleri kabul etmemeleri hatal~~ bir yalda~~md~r35.

33 Hüseyin Hüsamettin, a.g.e., s.342, 347, 355. Zik. M.Akda

~, a.g.e., s.438.

34 Kâtip Çelebi, Fezleke, c.I, s.128, Zik.M.Akda~, a.g.e., s.440. 35 Karen Barkey, Milliyet Gazetesi, 28 Haziran 1995, ~stanbul.

Referanslar

Benzer Belgeler

08.09.2018 -14.10.2018 tarihleri arasında ilan edilen ve başvuru süreci gerçekleştirilen 2017- 2019 Erasmus+ KA107 Öğrenci Öğrenim Hareketliliği

Adam bosgun statusyny almak üçin Türkmenistanyň Döwlet migrasiýa gullugynyň edaralaryna (mundan beýläk - migrasiýa gullugynyň edaralary) towakganama bilen

[r]

Bu sayede ulaşmak istediğiniz asıl hedef kitlenin , ürününüzle doğrudan buluşmasını sağlıyor ve tüketicinizin ürününüzü denemesi için fırsat yaratmış oluyoruz..

Bose SimpleSync™ teknolojisi ile Bose SoundLink Flex hoparlörünüzü bir Bose Akıllı Hoparlör veya Bose Akıllı Soundbara bağlayarak aynı şarkıyı farklı odalarda aynı

Bir çok iş- lenmeğe müsait taş cinsleri mevcut olan b u yurt kö- şesinde ne için çimento ve iskelet binalar inşa edil- mesi icap etsin.. Döşemeler gayet tabiî ola-

mT mT hava kararlı hava kararl ı, dikey hava hareketleri az oldu , dikey hava hareketleri az olduğ ğu i u iç çin, in, kü k ütlede de tlede değ ği iş şme me ç çok ge ok

[r]