• Sonuç bulunamadı

Tespitler Iþýðýnda Bedîüzzaman ve Risale-i Nur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Tespitler Iþýðýnda Bedîüzzaman ve Risale-i Nur"

Copied!
208
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)
(4)
(5)

Bu kitaptaki metin ve resimlerin, tamamýnýn ya da bir kýsmýnýn, kitabý yayýmlayan þirketin önceden yazýlý izni olmaksýzýn elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt

sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

Hazýrlayanlar Talat ORDU, Seyit N. ERKAL

Editör Seyit N. ERKAL

Kapak Engin ÇÝFTÇÝ

Mizanpaj Ýbrahim AKDAÐ

ISBN 975-9090-01-5 Yayýn Numarasý

02 Basým Yeri ve Yýlý

Çaðlayan Matbaasý / ÝZMÝR Tel:(0232) 252 20 96 Mayýs 2005

Genel Daðýtým Gökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým Alayköþkü Cad. No:12Caðaloðlu/ÝSTANBUL Tel:(0212) 519 39 33 Faks:(0212) 519 39 01

Þahdamar Yayýnlarý Emniyet Mahallesi Huzur Sokak No:5

34676 Üsküdar/ÝSTANBUL Tel:(0216) 318 42 88 Faks:(0216) 318 52 20

www.sahdamaryayinlari.com

(6)

Sunuþ 7

Önsöz Yerine, Cemil Meriç’ten 9

Bedîüzzaman’ýn Ýlmî Biyografisi, Þerif Mardin’den 11

Bedîüzzaman’ýn Þahsiyeti 23

Bedîüzzaman’ýn Ýlmî Yönü 61

Risale-i Nur Üzerine 75

A- Kelâm, Tefsir ve Tasavvuf 75

B- Ýlim, Bilgi ve Marifet 89

C- Felsefî Düþünce 97

D- Üslûba Dair 110

E- Genel Deðerlendirmeler 120

Bedîüzzaman’ýn Hizmet Metodu 137

Bedîüzzaman ve Küreselleþme 163

Diyalog ve Barýþ Üzerine 171

Altý Çizili Satýrlar 181

Bedîüzzaman Said Nursî ve Eseri,

M. Fethullah Gülen’den 191

(7)
(8)

B

u çalýþma, Bedîüzzaman Said Nursî’nin akýl-kalb âlemine ve onun yansýmasý olan Nur Külliyâtý’na akademik ve entelektüel açýdan bakabilme, dolayýsýyla muhataplarýnýn da bakmasýna ve- sile olabilme dileðinin bir ürünüdür. Yapýlan araþtýrma, derleme veya okuma serüveni -buna ne ad verilirse verilsin- neticesi itibariyle ele alýn- dýðýnda; ülkeleri, dilleri, branþlarý, bakýþ açýlarý, meþrepleri birbirinden çok farklý bir çok akademisyen ve entelektüelin Bedizzaman’ýn þahsiyeti ve eserlerinin kemâli noktasýnda birleþtiklerini ortaya çýkarmaktadýr.

Görüleceði üzere kitabýn hazýrlanmasýnda tamamen hazýr metin- lerden faydalanýlmýþtýr. Deðerlendirmeye tâbî tutulan metinlerden okura takdim edilen kýsýmlar genel itibariyle makale veya teblið sahip- lerinin tespit ve kanaat cümlelerinden oluþmaktadýr. Bu bölümler ay- nýyla alýnmýþ olup ayrýca bir tasnife tâbi tutularak, ara baþlýklarla tan- zim etme tarzýnda bir yol izlenmiþtir.

Bununla birlikte bu çalýþmanýn, muhtevasýnda ciddi bir yer iþgal eden ve daha önce Uluslararasý Bedîüzzaman Sempozyumlarý’nda su- nulmuþ olan uzun akademik tebliðlerin genel okuyucu kitlesine ulaþtý- rýlmasýnda da ciddi bir rol oynayacaðý kanaatindeyiz. Bu vesileyle bu eserin gün yüzüne çýkmasýnda asýl büyük pay sahibi olan baþta Ýstanbul Ýlim ve Kültür Vakfý yöneticileri olmak üzere, görüþlerine yer verdiði- miz tüm aydýn ve akademisyenlerimize teþekkürü bir borç biliriz.

Hazýrlayanlar Çamlýca, MMart 22005

(9)
(10)

CEMÝL MERÝÇ’TEN

Y

akýn tarihimiz tek mücahit tanýmýþtýr: Said Nursî; Altmýþ yýl her kahra, her cefaya göðüs gererek mücadele eden biricik da- va adamý. …kuvveti yalnýz hafýzasýndan, yalnýz bilgisinden, yalnýz büyük cedel kabiliyetinden gelmiyor. Cesarete susayan insaný- mýz ananevi irfanýnýn bu pervasýz temsilcisinde asýrlardýr aradýðý ihlâsý, feragati, bir dava uðruna nefsini feda etmek celadetini de buldu.1Said Nursî bir kavga adamý. Yalçýn bir irade, taviz vermeyen bir mizaç, te- fekkür ve iman kalesi.2 …kavliyle fiilini birleþtirmiþ insan, mücahit in- san. (…) O devirde tek baþýna karþý koyabilmiþ.3

Hürmete layýk baþka bir adam tanýmýyorum. Ben onu tanýdým.

Ben müslüman mütefekkir deyince celâdetiyle, cihadiyetiyle onu taný- dým, baþka tanýmadým...4

Nasýl baþlamýþsa öyle bitirmiþtir hayatýný.Seksen yedi senelik ömrün- de, eserlerine nasýl baþlamýþsa öyle de bitirmiþtir. Hiçbir dünya büyüðüne dalkavukluk yapmamýþtýr. Bu bizim memlekette çok büyük bir fazilettir.5 Evvela celadeti... Sonra ayný fikirler üzerinde ýsrar ediþi, dönme- den yürüyüþü... Samimiyeti... Bence en mühim vasýflarý bunlardýr.6

1 Açýkgöz, Halil, Cemil Meriç ile Sohbetler, Seyran Ýktisadi Ýþl., Ýstanbul 1993, s. 94 2 Þahiner, Necmettin. Cemil Meriç’le Nur Sohbetleri, Anahtar Yayýncýlýk, Ýstanbul 1994, s. 95 3 Açýkgöz, Age. s. 24

4 Tekin, Mehmet, Cemil Meriç ile Söyleþiler, Çizgi Kitabevi, Konya, 2003, s. 161 5 Þahiner, Age. s. 95

6 Þahiner, Age. s. 96

(11)

Buhran çaðlarýnda güneþin batmadýðýný göstermek için bazý adamlar çýkýyor; Said Nursî gibi.7

O bir mütefekkirdir. (…) Onun tefekkürüne bütün eserleri ve yaþa- dýðý hayat seyri en belið bir delildir. Üstad þefkatle baðrýna basýyor insa- ný. Ýçine girdikten sonra Risale-i Nur hakikatlarýný yaþamak kolaylaþýyor.8 Bir Türk aydýnýnýn bu büyük ve ulvî hazineden haberdar olmama- sý düþünülemez. Bedîüzzaman ve eserlerine olan alâkasýzlýðýmýz tam bir yüz karasýdýr.9

Said Nursî, Ýslâm irfanýnýn cihanþumûl hakikatlarýný Risalelerinde toplamýþ. Üstad, þimþek pýrýltýlarý ile aydýnlanan karanlýk bölgelerde büyük bir güvenle dolaþýyor. Üslûb kesif ve izahlar inandýrýcý. Asýrlarý kucaklayan bir tefekkürün çaðdaþ idrake sesleniþi, yaralanan bir idrake, yabancýlaþmýþ bir idrake.10

Diyebilirim ki son iki yüz yýldan beri tefekkür dünyamýzý istila eden Batý’nýn iþportalarýndan geliþigüzel devþirilmiþ sahte, sakat ve þahsiyetsiz paçavralar arasýnda benzerine güç rastlayacaðýmýz dürüst, metin, dost ve topraðýn baðrýndan fýþkýran düþüncelerle dolu bir hazi- nedir Risale-i Nur.11 Risale-i Nur milletimize Rabbanî bir iltifattýr,

…bizim ülkemizde çýkmasý Allah’ýn bir nimetidir. Risale-i Nurlar hay- siyetimizin bir müdafaasýdýr.12

Ülkemizin yüzüstü býrakýlan insanlarý onun Nur Risalelerini oku- yarak Ýslâmiyet' in ne kadar aydýnlýk, ne kadar muhteþem ve ne derece þerefli bir inanç manzumesi olduðunu idrak ettiler.

(Bedîüzzaman), zilletleri izzete tahavvül etti. Mukaddes iman ate- þini söndürmemek için bütün çile ve iþkencelere katlandý. Sonunda dünyadan ebediyete muzaffer olarak intikal etti.13

7 Açýkgöz, Age. s. 96 8 Þahiner, Age. s. 96

9 Þahiner, Necmettin, Cemil Meriç’le Nur Sohbetleri, Anahtar Yayýncýlýk, Ýstanbul 1994, s. 93 10 Þahiner, Age. s. 94

11 Tekin, Age. s. 87 12 Þahiner, Age. s. 100 13 Þahiner, Age. s. 99

(12)

BÝYOGRAFÝSÝ

Þ

erif Mardin’in Ýletiþim Yayýnlarý tarafýndan yayýnlanan

“Bedîüzzaman Said Nursî Olayý/Modern Türkiye’de Din ve Toplumsal Deðiþim” adlý kitabý, deðerlendirmelerinin tamamý- na katýlmak zorunda olmasak da, sosyoloji ilminin “araç”larýný ustalýk- la kullandýðý geniþ araþtýrmasýnýn Türkçe tercümesi olmasý itibariyle kendi konumunda ilk olma özelliði taþýmaktadýr. Mardin, bu araþtýr- masýný “günümüz Türkiyesinde din ile toplumu birbirine kaynaþtýran yollarý kavrama yönünde bir ön çalýþma” olarak tanýmlamaktadýr. Bu- nun için -Cemil Meriç’in de tavsiyesiyle- Üstad’ýn Türk toplumu üze- rindeki müessiriyetinin dayandýðý temelleri ve kaynaklarý incelediðini söylemektedir.

Mardin, Bedîüzzaman’ý araþtýrma gerekçesini “2. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu”nda (1992) yaptýðý konuþma- sýnda þöyle açýklamaktadýr: “Bedîüzzaman'ýn sosyolojik derinliði ve ba- þarýsý, Ýslâm’ýn zengin dinî ve kültürel daðarcýðýný anlamýþ olmasýnda toplanýr. Benim Bedîüzzaman Said Nursî’ye yaklaþýmým kendi akade- mik alaným olan din sosyolojisi açýsýndan olmuþtur. Örneðin, Bedîüzzaman’ýn, mücedditlik hareketinin ne oranda bir yansýmasý ol- duðu, baþlangýçta fikirlerini yayan kimselerin toplumsal menþeinin ne olduðu ve Bedîüzzaman’ýn fikirlerinin bunlar için aradýklarý nasýl yeni

14 Mardin, Þerif, Türkiye'de Din ve Toplumsal Deðiþme-Bedîüzzaman Said Nursî Olayý, Ýstanbul, Ýletiþim Yayýnlarý, Ýstanbul 1992. s. 111–164.

(13)

bir dünya görüþünü temsil ettiði, karþýlaþtýðý siyasi ortamýn kendisini nasýl etkilediði, bütün bunlar din sosyolojisi alaný içine girer ve benim incelediðim konulardýr. Bedîüzzaman’ýn fikirlerinde bir tarihsel sosyal geliþme þemasýnýn mevcudiyetini hepimiz, sanýyorum, az çok biliyo- ruz. Fakat bunun yanýnda fikirlerinin karþýlamaya çalýþtýðý nokta, mo- dern Müslümanlarýn modern toplumda kendilerine bir istikamet bul- masý çabalarýdýr. Bedîüzzaman'ý bir biyografi konusu olarak seçmiþ ol- mam, Ýslâmî düþüncesinin geniþ boyutlarý için olduðu kadar bu dünya problemini baþkalarýndan önce anlamýþ olmasýdýr.”

Mardin’in araþtýrmasýnýn baþýnda yaptýðý açýklamaya göre Bedîüzzaman Said Nursî’nin müessiriyetindeki güç, büyük ölçüde;

“ayný kültür içinde toplumsal iliþkilerin belirli bir alanýnda kullanýlan dil” anlamýna gelen “lehçe”ye ve bu lehçenin daha belirgin pratik kay- gýlarla þekillendirilen hali olan “söylem”e dayanmaktadýr. Mardin, “leh- çe” tabirini, sosyolog Victor Turner’den ödünç aldýðý “kök paradigma”

terimi ile açýklamaktadýr. Turner'ýn, “kök paradigma” tabirini “insan için bir tür kültürel harita görevini gören anlam kümelerini tanýmla- mak için kullanýlan ifadeler” anlamýnda kullandýðýný belirtmektedir.

Turner’e göre sosyolojik süreç, açýk kurallarla þartlandýrýlmadýðý, belirlenmediði veya yönlendirilmediði durumlarda belli aktörler insan- larý tatbik edilegelen araçlarýn ötesinde þekillenen subjektif paradigma- lar tarafýndan yönlendirmektedirler. Bu tip paradigmalar, onlarý taþýyan kiþilerin davranýþ biçimini ve zamanlamasýný da etkilemektedirler.

Mardin buradan hareketle, Bedîüzzaman Said Nursî’nin Ýslâm’ýn Anadolu kültür hayatýnda yerleþik olan kök paradigmalarýný sýradýþý kullanýmla hayata soktuðunu söylemekte ve talebelerinin bu söylemle- ri nasýl elle tutulur stratejilere dönüþtüklerini sorgulamaktadýr. Bu dö- nüþtürme iþinde kolaylýk saðlayan unsurun, Anadolu’da ve özellikle Üstad’ýn bulunduðu yerlerdeki hazýr zeminin müessir olduðunu da vurgulamaktadýr. Bu zeminin yaygýn þekilde yýllardan beri okunan Ka- ra Davud, Mevlid, Envârü’l-Aþýkîngibi tasavvufi kaynaklar vasýtasýyla meydana gelmiþ olduðu sonucuna varmaktadýr.

Aþaðýda yer alan bilgiler Mardin’in adý geçen kitabýnýn “Yaþamý”

adlý bölümünden düzenlenerek alýnmýþtýr.

(14)

1) Dönemindeki Rekabetçi Eðitim Sistemi

(Hizan’daki medreselerde geçerli) …rekabetçilik, daha ziyade Ýs- lâm toplumlarýndaki þifahî eðitim ve nakil kültürlerinin taþýdýðý özgül- lüðün nihai bir semeresi olarak ortaya çýkmaktadýr. Elyazmalarýnýn na- dir ve pahalý olduklarý bir ortamda bilgi kaydetmenin en etkili yolu onun hafýzaya nakþedilmesidir. Bu gerçek Osmanlý pedagoglarý tarafýn- dan kullanýlan kafiyeli yazýlmýþ ders kitaplarýnýn sayýca çokluðunu da açýklamaktadýr. Ayrýca bir geleneði ya da sorulara yönelik belirli cevap kümelerini canlý tutmada bir baþka yol da, konuyu ve ona yönelik ce- vaplar kümesini sürekli olarak tartýþmaktýr. K.G. Ghurye, geleneksel toplumlarýn bu özelliðini, “bir öðretmenden deðil de kitaplardan edi- nilen bilginin özel olarak bu amaca yönelik münazaralarda kendini gösteremediðine, yani fonksiyonel ve yararlý olmadýðýna” iþaret ederek vurgulamaktadýr. Ancak temeldeki çatýþmalarýn niteliði nedeniyle mü- nazaralar bu aþiret ortamýnda daha da çekiþmeli geçmiþ olabilir.

...

(…) din eðiticilerinin oluþturduðu bir alt toplumda münakaþa ve ihtilâf boyutu dýþlanmamaktaydý. Said Nursî de yaþamýnýn ilk dönem- lerinde böyle bir rol üstlendi. Resmi biyografisine göre Said, daha kü- çük denebilecek yaþlarda bile emredici bir tonda sarfedilmiþ en basit sözlere tahammül edemezdi.

2) Deðiþik Medreselerdeki Ýlim Tahsili

(Doðubeyazýt’ta Þeyh Mehmed Celalî’nin medresesi)Burada da Sa- id Nursî’nin herhangi bir medresede daimi yerleþim bulamamasýný açýk- layan nedenlere dair bir ipucu buluyoruz. Said Nursî, Þeyh Mehmed’e þöyle demiþti:“Sizin denetiminizde bulunan hazineler bir kasada kilitli duruyor. Bu kasanýn anahtarý sizde. Benim istediðim bu kasanýn içinde neler olduðuna dair ipuçlarýdýr. Ben, bunlardan hangisi bana uygun ge- lirse onu tercih edeceðim.”Said Nursî’nin gerçekten böyle bir ifade kul- lanýp kullanmadýðý konusu tartýþmalýdýr. Ama gene de niyeti açýktýr: Sa- id Nursî artýk uzayýp giden müfredatý çok zahmetli buluyordu.

(15)

Bu oldukça çaðdaþ bir algýlamadýr. Yirmi hanelik bir köyde dün- yaya gelmiþ bir köylü çocuðunun zihninde meydana gelen bu kavrayýþ deðiþimlerinin altýnda yatan psikolojik süreci tam anlamýyla ifade et- mek imkânsýzdýr. Ancak söz konusu sürecin açýkça hem kiþisel olduðu- nu hem de Said Nursî’nin kuþaðý ile ilgili bulunduðunu söylemek mümkündür. Bu kuþak, örneðin Ýstanbul basýnýný tanýmak gibi, Tanzi- mat’ýn ilk dönemi reformlarýnýn getirdiði bazý avantajlardan yararlan- maktaydý. Ýllere nüfuz eden yeni bürokrasi baþkentte olan bitenlere iliþ- kin bir baþka düzenli bilgi kaynaðýný oluþturuyordu.

3) Ýslâmî Çalýþmalarýn Yeniden Þekillendirilmesi

Said Nursî, Tanzimat reformlarýyla baþlayan yeni dönemde tarihin hýzlanmasýnýn bireyler arasýnda -iletiþim aðlarýnýn daha da geniþleme- sinin sonucu olan- daha yoðun etkileþimin dinî çalýþmalarýn yeniden biçimlendirilmesini gerekli kýldýðýný kavramýþtý… Kendi onayýný taþý- yan biyografisi Said Nursî’nin basitleþtirme üzerindeki ýsrarýný öne çý- karýr ve böylece “iman”ýn “milyonlara” yayýlabildiðine iþaret eder.

4) Dinî Ýlimlere Vukufiyeti

Bu biyografi (Tarihçe-i Hayat), Said Nursî henüz daha gençlik yýl- larýnda iken normal olarak ancak yirmi yýl alacak bir eðitimi üç ayda ta- mamlayabildiðini vurgulamaktadýr. Þahiner’e göre Bedîüzzaman dip- lomasýný 1888 yýlý civarýnda onbeþ yaþýndayken almýþtýr ve bu da kay- da deðer bir baþarý oluþturmaktadýr. O dönem alýnabilen Sûfî icazetna- melerinin çeþitliliði nedeniyle Said Nursî’nin mezuniyetinin ne anlama geldiðinden emin deðiliz. Gene de dini konularda, özellikle de hadis konusunda zamanla son derece bilgili bir kiþi haline geldiði kesindir.

5) Otoriter Yapýya ve Maddî Suistimallere Karþý Duruþu Said Nursî’nin idrak gücüne dair bir baþka iþaret ise önerilerinin içerdiði halkçýlýk ve þeyhler tarafýndan oluþturulan otoriter yapýyý inkâr

(16)

etmesidir. Kendisine bir davranýþ modeli olarak aldýðý Müslüman Ýla- hiyatçý el-Gazâlî gibi Said Nursî de þeyhler hiyerarþisini, karizmalarýný dünyevi amaçlar için kullanmalarý ve asgari ihtiyaçlarýnýn cemaat tara- fýndan karþýlanmasýyla yetinmemeleri nedeniyle suçlamýþtýr. Said Nursî’ye göre bu liderler kendilerine baðlý olanlara fazladan zekât yük- lüyorlardý ve bu da tek kelimeyle bir sömürü idi.

6) Çözülmeye Karþý Cumhûrî Çalýþma

Said’in Doðu toplumunun çözülüþüne iliþkin endiþelerinden bazý- larý biyografsinin Tillo dönemini kapsayan bölümlerinde ipuçlarýný ve- rir. Said Nursî’nin Ýbrahim Hakký’nýn mezarý çevresinde bulunan ka- rýncalarýn gösterdiði örgütlülüðe duyduðu hayranlýk hayatýný kuþatan altüst oluþlara yönelik duyarlýlýðýný yansýtmaktadýr.

Said Nursî Bitlis’te Vali Ömer Paþa’nýn maiyetine katýldý.

(1892–93) Burada kendisine Ömer Paþa’nýn çocuklarýna ders vermesi karþýlýðýnda eðitimine serbestçe devam etme özgürlüðü tanýndý. Said Nursî iki yýl boyunca valinin konaðýnda kaldý. Bu dönemde Ýslâmî klâsikleri o vakte kadarkinden daha yoðun biçimde incelemeye baþladý ve nesilden nesile karizma sahibi sayýlan önemli bir aileye mensup Þeyh Muhammed Küfrevî ona danýþmanlýk yaptý.

7) Van’daki Okuma Serüveni ve Çaðý Ýdraki

Van Valisi Hasan Paþa’nýn çaðrýsý üzerine Said Nursî, Van’a gitti ve burada da valinin maiyetine katýldý. Valinin makamýna gelen gazeteler- den edindiði bilgileri Ýslâmî eðitimine katarak kültür daðarcýðýný geniþ- letti. Belirttiðine göre böylece tarih, coðrafya, matematik, jeoloji, fizik, kimya ve astronomi gibi konularýn varlýðýndan haberdar hale geldi.

Bu ilk bakýþta göründüðü ölçüde anlamsýz bir ifade deðildir. Van idarî reformun ilk vitrinlerinden biri olmuþtu. Þehirdeki Ermeni cema- ati de aydýn ve ilerici bir konuma sahip olup ihtilalci hareketlere ancak kýsmen katýlýyordu. Ýstanbul’da ise bilimin popülerleþmesi süreci 1870’lerden beri devam etmekteydi. II. Abdülhamid’in hükümdarlýðý-

(17)

nýn ilk yýllarýnda bilim dizilerini de içeren cep kitaplarý yayýmlanmýþtý.

1890’a gelindiðinde Said Nursî artýk aþaðýdaki konularý kitap ve risale- ler aracýlýðýyla inceleme imkânýna sahipti. (Üst düzeyde okullar için ha- zýrlanmýþ ders kitaplarý da bunlara dâhildir): logaritma, telefon, koz- moðrafya, sýnaî kimya, geometri, evrenin oluþumu, inorganik kimya analizi, beslenme, zooteknoloji, doða tarihi, fizikî antropoloji. Bunlarýn yaný sýra Said Nursî fizyoloji konusunda yazýlmýþ teknik incelemelerden biri olan Ýnsan’da insan anatomisi konusunda verilen bilgileri; ya da in- sanýn ruhun deðil de biyolojik yapsýnýn bir fonksiyonu olarak düþünül- mesi gerektiði tezini açýkça ortaya atan “Beþer” adlý kitabý okumuþ ola- bilir. O zamanlar yeni yeni ortaya çýkan atom fiziði dalýnda kaleme alýn- mýþ “Atomlarýn Hareketlerinde Meydana Gelen Deðiþimlerin Kuralla- rý” baþlýklý bir metine de göz atmýþ olabilir. Valinin kitaplýðýnda kadýnýn toplumdaki rolüne iliþkin konularda yeni yeni boy gösteren kitaplardan bazýlarýný, bu arada örneðin Matbaaî Âmire tarafýndan basýlan “Meþâhi- ru’n- Nisa” adlý kitabý bulmuþ olmasý mümkündür. Dünya tarihine da- ir çeþitli kitaplar da okumuþ olabilir. Ahmet Râsim’in “Araplarýn Terak- kîyat-ý Medeniyesi”nde yer alan ve Ýslâmiyet’in gerileyiþini açýklayan tezleri izlemiþ olmasý; ünlü gazeteci Ahmet Midhat Efendi’nin terakkî- ye dair görüþlerine baþvurmuþ ya da ayný kiþinin Draper’dan yaptýðý

“Nizâ’-ý Ýlm u Din” çevirisini ya da materyalizme karþý “Ben Kimim”

baþlýðýný taþýyan reddiyesini okumuþ olmasý mümkündür. Nihayet Ah- met Mithat Efendi’nin Müslümanlarýn dinini deðiþtirmeye yönelik mis- yoner giriþimlerinden yakýnan ve bu türden yayýnlar sonucu ortaya çý- kan polemikleri ele alan “Müdafaa”sýný okumuþ olmasý da mümkündür.

Resmi biyografisi, bu dönemlerde yeni laik bilimleri kavramada gösterdiði hýz nedeniyle Said Nursî’ye “Bedîüzzaman” (zamanýn eþi bulunmaz kiþisi) lakabýnýn verildiðini belirtmektedir. Bu konulara nü- fuz edebilmesi gerçekten de üstün bir zekânýn göstergesi sayýlmalýdýr;

çünkü o zamana kadar Said Nursî yalnýzca Kürtçeyi iyi biliyordu ve Türkçe’yi ancak yeni yeni öðrenmeye baþlamýþtý. (…) Bedîüzzaman’ýn sözü edilen yeni konularla ilgili deneyimi, kendisini þöyle bir yargýya ulaþtýrdý: “Öðrencilerini dinin hakikatlarýný, içinde bulunulan asrýn an- laþýlmasý açýsýndan en uygun tarzda sergileyerek aydýnlatmasý” gereki- yordu.

(18)

8) “Kur’ân Güneþi Söndürülemez” Ýfadesi

Said Nursî bir yandan Van valiliðinde dinî danýþman olarak görevini sürdürürken, diðer yandan meslektaþlarýnda görüp açgözlülük olarak ta- nýmladýðý duruma karþý mücadelesini sürdürüyordu. Bu arada aþiret an- laþmazlýklarýnda uzlaþtýrýcý olarak yetkililere hizmet verdi. Gazeteler vali- lik makamýna düzenli olarak ulaþmaktaydý. Said Nursî’nin belirttiðine gö- re kendisinde büyük bir sarsýntý yaratarak Ýslâmî cihad düþüncesini ilk uyaran olay Londra’dan gelen bir bülten üzerine gerçekleþti. Tarih 1895 idi. Ýstanbul’daki Ermeniler’le çýkan çatýþmalar Ermeni sorununu daha da aðýrlaþtýrmýþtý. Avrupa, Osmanlý Müslüman “barbarlara” karþý silaha sarýl- mýþtý. Ýngiltere Koloniler Bakaný bir konuþma yaparak ellerinden Kur’ân sökülüp alýnmadýkça Müslümanlara hiçbir zaman hâkim olunamayacaðý- ný söylemiþti. Molla Said’in buna tepkisi öfke doluydu; Kur’ân’ýn “söndü- rülemez” olduðunu bütün dünyaya göstermeye and içti.

9) Ýstanbul’daki Aydýn Çevresi ve Mehmed Akif

(1899 Yýlýnda Üstad Ýstanbul’a gelir ve faaliyetlerden sonra Van’a döner.)1907 yýlýnda Said Nursî bir kez daha Osmanlý baþkentinde gö- rülür; burada baþkentin Müslüman entelijansiyasýný barýndýran bir hana yerleþir. Bu han edebiyat alanýnýn diðer seçkin kiþilerinin yaný sýra þairli- ði dýþýnda Osmanlý Ýmparatorluðu bünyesindeki bir Ýslâmî canlanýþýn teorisyenliðini yapan Mehmet Akif’in de bulunabileceði bir mekândýr.

10) Doðu’da Eðitim

Bedîüzzaman saraydaki iliþkileri aracýlýðýyla Sultan’a bir dilekçe sunmanýn yolunu buldu. Bu olayýn tarihi kesin olarak belli deðildir. An- cak söz konusu dilekçe 1908 Jön Türk devriminin ardýndan bir gazete- de basýlmýþtýr. (19 Kasým 1908) Yazdýðý dilekçede Molla Said, doðu bölgesinde bazý yeni okullar açýlmýþ olmasýna raðmen yerel nüfusun bu okullardan yararlanamadýðýný, çünkü hükümetçe buralara gönderilen öðretmenlerin Kürtçe bilmediklerini belirtmektedir. Ardýndan hüküme- te azýnlýklarla ilgili olarak günümüzde yapýlan çalýþmalarda “tersine” ay- rýmcýlýk diye adlandýrýlan bir politika izlemesini önermektedir. Said

(19)

Nursî’ye göre Osmanlý yönetimine düþen görev, laik Osmanlý okul sis- teminde eðitim görebilmeleri için Kürtçe konuþan bir kesime özel ko- laylýklar saðlamak ve bu kesimi desteklemekti. Mevcut sistem içinde bu insanlar ancak medrese eðitimi görebilirlerdi; çünkü orada kullanýlan dil Kürtçe idi. Türkçe eðitiminin yaný sýra daha çeþitli eðitim burslarýnýn varlýðý, aþiretler arasýndaki hizip çekiþmelerini ortadan kaldýracak ve aþi- ret mensuplarýný iyi Osmanlý vatandaþlarý haline getirecekti. Bu giriþim ise laik mekteplerde mezun olan yerel halktan kiþileri yetiþtirecek bir

“doðu üniversitesi” ile taçlandýrýlabilirdi.

11) Ulûm-u Dîniye ve Fünûn-u Medeniye’nin Uzlaþtýrýlmasý Bir yanda mevcut dini eðitim kurumlarýný geliþtirilmesi, öte yan- da ise bunlarýn yerini Tanzimat döneminde açýlan mekteplerin almasý þeklinde beliren ikili almaþýk, Osmanlý Ýmparatorluðu’nda cereyan eden yaygýn bir tartýþmanýn da konusunu oluþturuyordu. Said Nursî’nin tercihi bu almaþýklardan birincisi yönündeydi. O, gerek dini bilimler ile felsefî bilimler arasýndaki ihtilafýn, gerekse medrese-tekke mezunlarý ile mektep mezunlarý arasýndaki çatýþmanýn artýk aþýlmýþ ola- caðý uzlaþtýrýcý bir çözüm bulunabileceðine inanmaktaydý.

12) Kürt Milliyetçiliðine Karþý Olmasý

(1908’de Meþrutiyet’in ikinci kez ilan edilmesi vesilesiyle yaptýðý konuþmada yer alan millet sevgisine ve hürriyete yaptýðý vurgular),

…Said Nursî’nin Jön Türkler’in entelektüel daðarcýðýnda önemli bir yer iþgal eden liberal-meþrutiyetçi terminolojiyi kullanmaya baþladýðý- ný göstermektedir. Bir yanýyla daha da çarpýcý olan husus ise, Said Nursî’nin son konuþmalarýndan birinde Osmanlýlarýn üç baþ düþmaný olarak yoksulluk, cehalet ve anarþiyi vurgulamasýdýr. Said Nursî bu düþmanlarýn ortadan kaldýrýlmasýnda milli birliði, (ittihad-ý millî) insan emeðini (sa’y-i insanî) ve ulusal dayanýþmayý (muhabbet-i millî) öner- mektedir. Bütün bu kaynaklarda modern Türkiye’deki karþýtlarýnýn bir Kürt milliyetçisi olduðu yolunda kendisine yönelttikleri suçlamalarý haklý gösterecek hiçbir þey yoktur.

(20)

13) Harp Yýllarý…

(1910) Said Nursî (…) Diyarbakýr’da, kýsa süre sonra Jön Türk- lerin belli baþlý teorisyenlerinden biri durumuna gelecek olan ve genç- liðinde kendisi de Said’inkilere benzeyen yoðun dinî tecrübeler yaþamýþ bir kiþiyle Ziya Gökalp’la tanýþtý. 1911 yýlý kýþ aylarýnda Bedîüzzaman Þam’a geldi. (…) Molla Said burada Ümeyye Camii’nde uzun bir hut- be okumuþtur. …bunun ardýndan Ýstanbul’a döndü. (…) Sultan Meh- med Reþad, Rumeli’ye bir geziye çýktýðýnda þahsî maiyetine Said Nursî de dâhil edildi.

(1913 Bitlis ayaklanmasý sonrasý) Said Nursî’ye göre Osmanlý- lar’ýn silahlý gücünün iyi amaçlar için kullanýlmasýnda Jön Türkler son fýrsatý oluþturuyorlardý. Ama ordunun I. Dünya Savaþý sýrasýnda çözül- mesiyle birlikte bu fýrsat ta ortadan kaybolmuþtu. O, bundan sonra kendisi için yapýlacak tek iþin yeni bir rol benimsemek olduðunu be- lirtmektedir. Bu siyasi yapýlanmalar aracýðýyla iþ yapan Molla Said de- ðil, cemaatin dini inancýna hitap eden Molla Said olacaktýr.

1915 yýlýnýn Aðustos ayýnda Türkiye’ye dönen Said Nursî Anado- lu’daki Doðu Cephesi’nde yerel milisler safýnda çarpýþmalara katýldý. (…) Bitlis savunmasýna katýldý ve Ruslar’a esir düþtü. Rusya’da Kostroma esir kampýna gönderildi ve burada iki buçuk yýl kaldý… Rus Devrimi’nin baþ- langýcýna tanýklýk etti ve 1917 yýlý baharýnda kaçtý. Sonra Petersburg, Var- þova, Berlin ve Viyana yoluyla Türkiye’ye döndü. Deðiþik dinlerden ve et- nik kökenlerden insanlarýn nasýl olup da çaðdaþ bir devlet oluþturabildik- lerini incelemek üzere daha sonra Ýsviçre’ye de gittiðini belirtmiþtir.

(1918’de imzalanan Mondros Ateþkes Anlaþmasýndan sonra Jön Türklerin önde gelen liderleri ülkeyi terk ettiler. Bu sýrada)…medrese ya- pýsýný modernleþtirmek üzere Said Nursî’nin tekliflerinin ruhunu taþýyan bazý adýmlar da atýldý. Bunlardan biri daha yüksek düzeyde Ýslâmî çalýþ- malar yürütecek bir akademinin embriyonik biçimi olarak Dârü’l-Hik- meti’l-Ýslâmiye’nin kurulmasýdýr. Bedîüzzaman da bu organda bir göreve atandý. (1919’dan 1921 yýlýna kadar bu derneðin üyeliðinde bulundu).

Bu arada basýnda Jön Türklerin dine ve kültüre dair politikalarý konusunda birçok yorum yapýlmaktaydý. Said Nursî de bu tartýþmala- ra Osmanlýlarýn çöküþünün nedenlerini açýklamaya çalýþtýðý bir dizi broþür kaleme alarak katýldn O’na göre yenilginin derinlerde yatan ne-

(21)

denlerinden biri Jön Türklerin Ýslâm’ý kendi ideolojilerine bütünleþtir- mede gösterdikleri baþarýsýzlýktý. Sözünü ettiðimiz dizi Sünûhât (1920), Hakikat Çekirdekleri (1920), Nokta (1921), Rumûz (1922) ve Ýþârât (1923)’tan oluþmaktaydý.

14) Vicdan Muhasebesi

1919 Þubatýnda müttefik donanmasý Ýstanbul limanýna demir attý ve General Franchet d’Esparay Rum cemaatinin hediyesi olan beyaz bir atýn üzerinde þehre girdi. Yeni Sultan Vahideddin Meclisi feshetti ve muhafazakâr eðilimleriyle bilinen birini sadrazamlýða getirdi. (…) Mu- hafazakârlýðý ile tanýnan Mustafa Sabri Efendi þeyhülislâm oldu. (…) Osmanlý baþkentinde Said Nursî’ye yeni kurulan Ýslâm Akademisi Dârü’l-Hikmeti’l-Ýslâmiye’de görev verildi. (Bu dönemde) Boðaz’da Çamlýca’da oturan Said Nursî, evini sekreteri olarak görev yapan yeðe- ni Abdurrahman ile paylaþýyordu. (…) Bu dönem ayný zamanda yaþa- nýlan bir vicdan muhasebesinin O’nun görüþlerini köklü bir þekilde de- ðiþikliðe uðratacaðý yýllardýr. Dârû’l-Hikmet’te görev yaptýðý yýllarda sü- rekli saðlýk sorunlarýyla karþýlaþtý. Genç yaþlardan itibaren önce taþrada, sonra da genel politikanýn merkezinde yer alan Said Nursî, þimdi siyasî baðlantýlardan sýyrýlýp taban düzeyinde çalýþmaya baþlamak zorundaydý.

Bu dönüþüm nisbeten yavaþ cereyan etti; 1925 yýlýnda Said Nursî’nin yeni görevine iliþkin bir iþaret olarak deðerlendirdiði sürgün olayý ile doruðuna ulaþtý.

1921 bunalýmý, yakýn arkadaþlarýnýn birinin Said Nursî’nin kendi ifadesiyle hiç beklenmedik ihaneti sonucunda keskinleþmiþti. (…) Bedîüzzaman, yaþadýðý deðiþimleri 1921 yýlýnda Arapça yayýmlanan bir dizi broþürde anlattý.

15) Suçlamalar

(Bedîüzzaman Said Nursî bundan sonraki hayatýnda Risale-i Nur- lar’ýn telifi ve tashihiyle uðraþtý ve ülkenin asayiþine zarar verecek tavýr- lardan uzak durdu.) …Said Nursî Türkiye’de þeriatý yeniden kurmak

(22)

istediði yolundaki suçlamalarla sýk sýk karþýlaþmýþtýr. Gerçekte ise, Said Nursî’nin Ýslâmiyet’in yeniden canlandýrýlmasýný mümkün kýlacaðýna inandýðý adýmlar hayatý boyunca Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yasala- rýný tahribe yönelik herhangi bir faaliyette bulunmadýðýný ileri sürme imkâný tanýmaktadýr.

16) Vefatý

Said Nursî Urfa’da öldü (Hakk’ýn rahmetine kavuþtu.) ve orada gömüldü. Bundan üç ay sonra da bir askeri darbe sonucu Demokrat Parti iktidarý devrildi. 1960’ýn Temmuz ayýnda mezarý açýlarak buradan alýndý ve bir askeri uçaða konularak Ýsparta dolaylarýndaki daðlarda bi- linmeyen bir yere gömüldü. Bu, seksen yýlý aþkýn bir süre önce bir bi- linmezden gelip Ýslâmiyet’in yeni alanlarý konusunda yeni fikirlerle or- taya çýkan parlak bir daðlý çocuða uygun bir sondu.

(23)
(24)

ÞAHSÝYETÝ

Ýnsana Hürmet, Ciddiyet ve Anlatma Gayreti15 Prof. Dr. Þerif Mardin16

B

ildiðiniz üzere, Bedîüzzaman Said Nursî’nin düþüncelerini, Ýs- lâmî düþünürler kesiminde en önde gelen fikir birikimlerinden biri sayýyorum. Öncelikle, Bedîüzzaman’ýn fikirleriyle birlikte gelen derin insan hürmetini görmemek mümkün deðildir. Bazý kiþile- rin Ýslâm’a baðlýlýklarýný silâha sarýlmakla gösterdikleri bir anda, özel- likle bu niteliðin altýný devamlý olarak çizmemiz yerinde olacaktýr.

...

Bedîüzzaman ciddî konular üzerine eðilen, ciddî bir insandýr. Fa- kat bunun yanýnda sosyal deðiþimin beraberinde getirdiði sorunlarý de- rinlemesine, “balon”larýn cazibesine kapýlmadan ve sorunlarýn özüne giderek inceleyen bir kiþiydi. Bunu, üzerinde durduðu konularýn çeþit- liliðinde de görebiliriz.

...

15 16 Mart 1991, Ýstanbul 1. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman’ýn Cihad Anlayýþý, Silahlý Mücadele Deðildir”.

16 Washington D.C., American University Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü, Sabancý Üniver- sitesi, American University Ýslâmî Araþtýrmalar Merkezi Baþkaný.

(25)

Said Nursî’ye göre, þimdiye kadar Ýslâm’ýn aslî mânâsýnda, “ken- dini teslim etme” þeklinde anlayanlarýn, ilâveten Ýslâm’ý “anlama”larý, (Ýslâm’ýn) zenginliklerinden istifade etmeleridir. Bunu Bedîüzzaman yazýlarýnýn birçok yerinde ifade etmektedir. Bu görüþ de zamanýmýz in- sanýnýn dünyasýný “izah”la anlamak isteyiþinin bir ifadesidir. Ýslâm’ýn özelliklerinden biri bu “izah”ýn katý bir biçim almamasý, her dindar in- sanýn vereceði izahýn, birçok yaklaþým arasýnda yaklaþýmlardan biri ol- duðunu kabul etmesidir. Bu da müminler arasýnda konuþma, tartýþma ve bir ortak görüþe varmak üzere “cehd” etmelerine baðlýdýr. Birçok Batýlýnýn, bugünlerde “Cihad”ý silahlý bir mücadele olarak gördüðü bir ortamda, sanýrým ki, Bedîüzzaman’ýn “cihad” anlayýþýný bu þekilde ak- tarmam yanlýþ olmayacaktýr.

Bedîüzzaman’ýn bütün bu katkýlarýndan, Ýslâmî ilimleri, gerçek bir insanî yükselme ilmi olarak gördüðü ve bize bu birikimi sunduðu sonu- cuna varýyorum. Bana baþtan itibaren, Bedîüzzaman’ýn fikirlerini top- lumsal ve insanî açýdan yeni, kendine has ve üzerinde mutlaka durulma- sý gereken bir kümeolarak takdim eden Cemil Meriç’in yanýlmadýðýný ifade ile kendisine olan mânevî borcumu bir daha ilan etmek isterim.

Kur’ân Sýrlarý ve Hikmetleri ile Dolu Bir Kalp17 Prof. Dr. Hüseyin Ayet Said18

Dahi bir düþünür olan ve eþsiz bir Ýslâmî kiþiliði bulunan Said Nursî’nin eserlerinin derin okumalara, terkiplerinin tahlile, içerikleri- nin özetlenmeye layýk olduðuna dair kesin inancýmýz vardýr. Onun eserleri her okuyucunun ve de yeni nesillerin daha rahat anlayabilece- ði þekillere sokulmalýdýr ki, halk sözün tadýna hakkýyla varabilsin, bu sözün kendilerindeki tesirini, kalplerindeki etkilerini görebilsinler. Ýfa- de gücünün büyüsünün her türlü etkiden daha tesirli olduðunu onun eserlerinde bulsunlar. Ýfadenin büyülü gücünü, hem din övmekte, hem de örf desteklemektedir. Hele de bu güç hakkýn ve hakikatin hizmetin- de kullanýrsa ne güzeldir.

17 22-24 Eylül 2002, Ýstanbul 6. Uluslarasý Bedîüzzaman Sempozyumu, “Bedîüzzaman Said Nursî'ye Göre Ahlakýn Temel Öðeleri”.

18 Fas Krallalýðý Kâdý Iyad Üniversitesi Edebiyat ve Ýnsani Ýlimler Fakültesi Ýslamî Araþ- týrmalar Bölüm Baþkaný.

(26)

Ýfadenin büyülü gücüne sahip olmak bir Allah Teala vergisidir. Al- lah Teala bunu dilediði kullarýna verir. Bu ifade gücü ile deliller sunulur, davalar ispat edilir. Ýbn Ömer Hazretlerinin rivayet ettiði bir hadiste Peygamber (s.a.s.) þöyle buyurmaktadýr: “Muhakkak ki, ifadenin büyü- sü vardýr.” Kur’ân-ý Kerim de kalpleri etkileyen, þüphe ve tereddüt ka- pýlarýný kapatan, kiþinin doðruyu kabullenmesine, düzgüne koþmasýna, rüþt yollarýný arayýp bulmasýna sebep olan bir ifadeden baþka nedir ki?

Kur’ânî düþüncelerle ve rabbânî sýrlarý ile doymuþ, deðerli hazine- lerinde gezmiþ, ne pahasýna olursa olsun diyerek onlarý elde etme ve edinme yollarýna baþ vurmuþ bir kimsenin üzerinde o Kur’ân-ý Ke- rim’in nurlarýnýn yansýmasý, burhanlarýnýn zahir olmasý kaçýnýlmazdýr. Onun kalbi Kur’ân-ý Kerim’in sýrlarý ve hikmetleri ile dolup taþar, ma- nalarý lisanýndan dökülür.Týpký tertemiz gümüþ kumlar üzerine dökü- len parýltýlý bir suyun aydýnlattýðý gibi, güzelliðini ve hoþluðunu, aydýn- lýðýný ve olgunluðunu, önderliðini ve iktidarýný da yansýtýr. Said Nursî, Kur’ân-ý Kerim ile ve Kur’ân-ý Kerim için yaþayan bir karakterdedir.

Hayatýný Kur’ân-ý Kerim’e adamýþ ve vakfetmiþ eþsiz þahsiyetlerden;

uzun ve geniþ bir gölgesi haline gelmiþ benzersiz kimselerdendir. Öyle ki eti kaný Kur’ân-ý Kerim ile bütünleþmiþ, Kur’ân’ý konuþur ve vurucu delil olarak takdim eder olmuþtur. Lisaný ve dili o denli Kur’ân mana- larýnýn inceliklerine bürünmüþtür ki, o manalarýn güneþleri ile aydýn- lanmýþ ve eþsiz kültürü ile bunu insanlara taþýmýþtýr.

Ýþte Risale-i Nurlar, müellifi ile Kur’ân-ý Kerim arasýnda böyle bir kaynaþmaya hakkýyla tanýklýk etmelerinin yaný sýra, bu eserde müellifi- nin derin görüþlerini, samimi niyetini, saðlam delillerini ve de hakika- te vuslatýný da ortaya koymaktadýr. Öyle ki bu risaleler 20. yüzyýlda gerçek ve eþsiz bir eðitim ekolu haline gelmiþtir. Bu eðitim yönünün kendine özgü özellikleri ve de bariz mümeyyiz vasýflarý Said Nursî'nin risalelerinde görülür. Bu özellikler onun her yazdýðýnda görülür. Her telifinde ve her tedvininde bu onun artýk tek meþguliyetidir. Ýnsanlarýn iç dünyalarýný tedavi alanýndaki engin tecrübeleri, eski ve yeni eðitim usullerinden haberdar olmasý, metotlarýný özümsemiþ, ana hatlarýný el- de etmiþ, rehberlik ve kýlavuzluklarýný benimsemiþ olmasý sayesinde de buna muktedir olmuþtur. Nebevi Kur’ân eðitimi onun bütün benliði- ni kuþatmýþ, bütün ilgisini çekmiþti. Öyle ki, onun çamuru ile yoðrul-

(27)

muþ, kalýbýna dökülmüþ, sevgisi, ameli, sülûku, akide ve imaný ile yan- mýþtý. Bu netice onu çaðýnýn acayip bir dehasý, zamanýn müceddidi yapmýþ, ona dehalarýn gücünü, büyüklerin psikolojisini bahþetmiþtir.

Bu sayede de baþýna gelen hapis, sürgün, mecburi ikamet ve acýmasýz muhakemeler gibi zalimler tarafýndan oluþturulan, canilerin tertibi olan imtihanlara sabredebilmiþti.

...

Risale-i Nurlarla yaþayan bir kimse her tarafý çiçeklerle kaplý, dal- larý ve meyveleri sarkýk, çeþitli bitki ve aðaçlarla dolu, sularý tatlý, kay- naðý lezzetli, papatyalarý açmýþ, rahatsýz etmeyen bir kokunun her ta- rafýna yayýldýðý bir bahçede gibi kendini hisseder. Eksiklik görmeyen bir bakýþýn tatlý seyirlerine dalar. Hikmet ayetlerinin, yakaza öðütleri- nin, gaflet ilaçlarýnýn arasýnda temaþaya dalar. Risale-i Nurlar þifreli sýr- larla, güvenli hazinelerle dolu sonsuz kârlý bir ticarettir.

Ýmanla Yoðrulmuþ Bir Kalp19 Dr. Muhammed Binthile20

Said Nursî’nin hayatý ilmî, siyasî ve eðitimsel hareket yoðunluðu içinde geçmiþtir. Engin bir eðitim ve öðretim tecrübesi yaþamýþ, gur- bet hayatýný tatmýþ, yolculuklar yapmýþ, sömürgecilere karþý cihat et- miþ, terbiye ve tevcih faaliyetleri olmuþ, telif ve üretme çalýþmalarýnda bulunmuþ, sýkýntýlara ve imtihanlara maruz kalmýþtýr. Bütün bunlar düþüncesinin ve idrakinin olgunlaþmasýna, basiretinin açýlmasýna ve ze- kasýnýn güçlenmesine yardýmcý olmuþtur. Nihayet kendi yolunu gayet açýk bir þekilde önünde görmüþtür. Anlamýþtýr ki, Allah-u Teala'ya iman, O’nun rahmet esintilerine ve esma-i hüsnasýnýn tecellilerine ya- kýn olmak dünya ve ahiret saâdetini temin edecek yegane vasýtadýr.Bir yerde bu hakikati þöyle dile getirir: “Hem iman, nazar-ý gaflete ömür aðacýnýn baþýnda cenaze þeklinde görünen tek meyvesi cenaze olmadý- ðýný, belki ebedî bir hayata mazhar ve ebedî bir saadete namzet olan

19 22–24 Eylül 2002, Ýstanbul 6. Uluslarasý Bedîüzzaman Sempozyumu, “Said Nursî ve Batý Medeniyeti”.

20 Fas Agadir Üniversitesi Öðretim Görevlisi.

(28)

ruhumun, eskimiþ yuvasýndan, yýldýzlarda gezmek için çýktýðýný biil- melyakîn gösterdi.”

Said Nursî'de gerçekleþen bu derin deðiþikliðin önünde durabile- cek hiçbir þey yoktu. Kalbi iman ile yoðrulmuþ, vicdaný artýk yoðun bir þekilde Allah Teala'ya kavuþmak arzusu ile yanýp tutuþmakta, rabbânî iþrâkâta nail olma, Allah Teala'nýn rahmet esintileri ile nimetlenme duygusu kendisini kaplamýþtý. Artýk ihtiyarlýk kývýlcýmlarýnýn baþýna üþüþtüðünü görmüþ, hayat sayfasýndan birçok olay gelip geçmiþti. Os- manlý Ýmparatorluðu’nda ve halkýnda yaþanan derin siyasi deðiþikleri de yakýndan yaþamýþtý.

Kabrin nidasýný iþittiðinde artýk tamamen anlamýþtý ki, kurtuluþ yo- lu, nihayet fesada uðrayacak þeylere baðlanmakta deðildir. Bir gün gelip fani olacak þahýslara da baðlanmak mümkün deðildir. Bitip tükenecek olan dünya lezzetlerine dalmak da akýl kârý deðildir. Kurtuluþ ancak, Al- lah Teala'ya baðlanmaktýr. Böylelikle mümin saadet dolu bir hayata ka- vuþur, güzel iþler yapmaya muktedir olur. Bu durumda kabri aydýnlanýr, ruhu ferah bulur, ahirette Rabbine kavuþmak noktasýnda mutmain olur.

Bu nedenlerle Said Nursî hayatýnýn bu yeni safhasýnda imana aðýr- lýk vermekle yetinmenin gerekli olduðuna kanaat getirdi. Ebedi hayatý ve sonsuz saadeti kazandýracak olan imana aðýrlýk vermek gerekiyordu.

Ruhun gýdasýnýn iman olduðunu biliyordu. Dünyevi lezzetleri, siyasi çekiþmeleri terk etti, maksadýný lekeleyecek, asil hedefini karalayacak her türlü hareketten uzak durdu. Ülkesinin insanlarýnýn ilmine deðer verdiklerini, rehberliðini kabul ettiklerini, dini anlamada yönlendirme- lerine deðer verdiklerini görünce bu hassasiyeti daha da artmýþ oldu.

Mücadele Aþký, Allah Sevgisi ve Sünnet’e Ýttiba21 Prof. Dr. Ali Kettânî22

Üstad Bedîüzzaman’ýn hayatý birbirinden ayrý özellikler taþýyan cihâd tarzlarýný ihtiva etmektedir. Ancak þartlar deðiþse de, olaylar fark- lýlaþsa da cihâdýna devam etmiþtir. Dolayýsýyla olaylarýn deðiþmesiyle

21 24–26 Eylül 1995, Ýstanbul 3. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman’ýn Düþüncesinde Cihad”.

22 Ýspanya Kurtuba Ýslâm Üniversitesi Rektörü.

(29)

cihad þekli de deðiþmiþtir. Ýlk ve son hedefi her zaman emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker ve Allah’a îmana dâvet yollarýyla bu din-i mübî- ne hizmet etmek olmuþtur.

Bedîüzzaman’ýn büyüklüðü, her zaman cihâd yoluna ciddiyetle sa- rýlmasýndan anlaþýlýr. Hiç bir zaman bu yoldan geri kalmamýþ, zaafa ve tereddüde düþmemiþtir.O her zaman üzerine basa basa Ýslâm’ýn hak, düþmanlarýnýn ise batýl üzere olduðunu savunmuþtur. Daima, attýðý her adýmý belirli esaslara göre atmýþtýr. Onun mücâhedesi, içinde bulundu- ðu þartlar muvâcehesinde en faziletli yolu benimsemiþtir. Allah’ýn ken- disine bir imtihan olarak verdiði zorluklardan asla þikâyet etmemiþ, bü- tün bunlarý Allah’a sýðýnarak aþmýþtýr. O, bu dünyanýn fâni olduðunu çok iyi bilmekteydi. Bu yüzden, ömrü boyunca kalbinde Allah sevgi- sinden baþka bir sevgiye yer vermemiþtir.

Bedîüzzaman’ýn büyüklüðünün bir yönü de, onun bütün mücâhede- si esnasýnda Sünnet-i Resûlüllah’a (a.s.v.) ittiba etmesidir. Böylelikle o, üm- metin sevgilisi haline gelmiþ, ona zulmedenler ve düþmanlýk besleyenler onu yolundan çevirememiþtir. Kendisine zulmedenlerin hepsine hayýr, hi- dayet ve sýrât-ý müstakime ulaþma temennisinde bulunmuþtur. Allah onu rahmetinin en geniþine nail etsin ve onu en hayýrlý bir þekilde mükâfatlan- dýrsýn. O, cihâdýnýn neticesini dünyadayken görebilmek için yaþamadý. La- kin ter temiz ruhu þimdi Cennet-i Naîm’de mes’uddur (inþallah).

Zira insanlarýn Allah’ýn hidayet yoluna döndürülmesi yolunda bü- yük hizmetler gören eserleri kendisine ziyadesiyle hasenat kazandýr- maktadýr. O, her zaman yararlanýlan bir ilim hazinesi býrakmýþtýr ve Resûlüllah’ýn Aleyhisselâtuvesselâm, bir hadisinde buyurduðu gibi kýyamete kadar görevini sürdürecektir.

Kur’ân ile Yaþanmýþ Mücadele Hayatý23 Prof. Dr. Ziyad Halil Muhammed ed-Deðamin24

Bütün ümmet içerisinde onun hayatý kapkaranlýk bir ortama ve zi- firi gecelere tesadüf etmiþtir. Hilafetin çöküþünü görmüþ, Ýslâm’ýn inanç

23 24–26 Eylül 1995, Ýstanbul 3. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman Said Nursî’ye Göre Kur’ân’ýn Mûcizeliðini Açýklama Metodu”.

24 Malezya Uluslararasý Ýslâm Üniversitesi Öðretim Görevlisi.

(30)

ve ahlâkýný yok etmeye, Müslümanlarý dininden ve kültüründen kopa- rýp muasýr Batý medeniyetine peyk etmeye kararlý bir güruhun faaliyet- lerine þahit olmuþtur. Kendisi de boþ durmamýþ, bunlara karþý Kur’ân ile meydan okumuþtur. Mücadele Bedîüzzaman’a göre, bir fikir, marifet, inanç ve medeniyet mücadelesidir.

Bedîüzzaman diðer ilmiyle amil âlimler ve salih evliyalar gibi Kur’ân’la yaþamýþ, bir an olsun onu býrakmamýþ ve ondan ayrý bulunma- mýþtýr. Birinci Dünya Harbi esnasýnda savaþ meydanlarýnda düþmana kar- þý silahla bir kez mücadele etmiþse, Kur’ân kýlýcýyla çok kere mücadele et- miþtir. Nitekim deðerli eseri Ýþârâtü’l-Ý’câz’ý cephede kaleme almýþtýr. Ha- yatý önemli hadiselerle dolu olmakla beraber, bu kýsa süre içerisinde, uf- kunun geniþliðini, fikrinin olgunluðunu, bakýþýnýn derinliðini ve görüþü- nün ileriliðini kesin olarak gösteren pek çok nokta vardýr.

Günümüzde Kur’ân-ý Kerim’in mu’cizeliði konusunda eser yazan- larýn büyük bir kýsmý Bedîüzzaman merhumun konuyla ilgili yazdýkla- rýndan haberdar deðillerdir. Oysa Bedîüzzaman, Ý’câzü’l-Kur’ân alanýn- da nev’i þahsýna münhasýr ve cidden ilgi ve araþtýrmaya deðer bir me- dod takip etmiþtir. Ý’câz konusundaki sözlerinin eþi ve benzeri yoktur.

Baþý Göklerde, Ýlmî Kökleri Derinlerde Bir Ýnsan25 Doç. Dr. Ahmed Halid Þükrî26

Kur’ân-ý Kerim zengin bir deryadýr. Türlü türlü inci ve mercanlar- la doludur. Onu araþtýrma ve incelemede derinleþtikçe daha önce bil- mediðin sýr ve incelikleriye karþýlaþýrsýn. Sen de elde ettiðinle yetine- mez, bulduklarýnýn sonunu getiremezsin.

Bu nedenledir ki Kur’ân hakkýnda çok sayýda eser yazýlmýþ, çok çe- þitli yönlerden ve deðiþik üsluplarla pek çok kitap kaleme alýnmýþtýr. Bu konuda eser verenlerden biri de, Bedîüzzaman Said Nursî’dir. O ger-

25 24–26 Eylül 1995, Ýstanbul 3. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman’a Göre Kur’ân-ý Kerim’in Ý’câz Yönleri”.

26 Medine-i Münevvere Ýslâm Üniversitesi Kur’ân-ý Kerim ve Ýslâmî Ýlimler Fakültesi.

(31)

çekten bu alanda çok büyük gayretler göstermiþ ve uzun bir vakit sar- fetmiþtir. Allah’ýn Kitabý olan Kur’ân-ý Kerim âyetleri üzerinde inceden inceye düþünmüþ, mânâlarýný tefekkür etmiþ, mu’cizelik yönlerini çok deðiþik açýlardan ele almýþ, ondan latif mânâlar ve büyük dersler çýkar- mýþtýr. Görüp tesbit edebildiði mânâ hazinelerini akýcý kalemi, derin ve ince ifadeleri ve sehl-i mümteni’ özelliðini taþýyan üslûbuyla yazýya dökmüþtür. Böylece Risale-i Nûr, þaþkýnlar için bir nûr, takva sahiple- ri için de nûr üstüne nûr olmuþtur.Bizim adýmýza Yüce Allah onu en güzel biçimde mükâfatlandýrsýn, bu hizmetini kendisi için ahirette bir nûr ve manevî azýk ve sevap eylesin.

Bedîüzzaman’ýn Ý’câzu’l Kur’ân konusundaki düþünceleriyle ilgili yazmaya karar verdiðimde, kendimi baþý göklere deðen bir zirve ve bu ilimde derinlere kök salmýþ bir allame ile yüzyüze buldum.Bu neden- le meseleyi gayet ciddi bir biçimde ele almak, konuyu etraflýca incele- mek, büyük bir gayret sarfetmek, onun görüþ ve sözleri üzerinde de- rinlemesine düþünmek ve bunlarý tekrar tekrar mütalaa etmek gerekti.

Ancak bu þekilde sözü edilen fikirler tam olarak vuzuha kavuþabilecek ve bunlardan kastettikleri net bir biçimde ortaya çýkabilecektir.

Kývrak Zeka, Güçlü Üslûb27 Dr. Sami Afifi Hicâzî28

Bedîüzzaman Said Nursî imanî hakikatleri beyan ederken, bir ta- raftan Kur'ân'ýn feyzinden ruhun derinliklerine doðru hareket ederken, bir taraftan da ayný Kur'ânî feyzden ve “Allah yerin ve semâvâtýn nûru- dur” penceresinden müþahede edilen ve idrak olunan âfâk âlemine doðru hareket etmiþtir. Buradan hareketle Bedîüzzaman Said Nursî, bu dünya memleketine misafir olarak gelen ve dünya misafirhanesinde ikamet etmek üzere gelen herkesin idrakini þu noktada uyarmaktadýr:

Ýnsan her gözünü açtýðýnda, etrafa bakýp tefekkür ettiðinde, farklý nok- talara açýlan pencerelere ve çok sayýda düþünce, his ve duygularý taþý-

27 20–22 Eylül 1998, Ýstanbul 4. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Nursî'ye Göre Kur'ân ve Kâinat Kitabý”.

28 El-Ezher Üniversitesi Usuluddin Fakültesi Akaid ve Felsefe Bölümü, Mýsýr Felsefe Ce- miyeti Üyesi.

(32)

yan iman anahtarlarýna ulaþacaðý dersini vermeye çalýþmýþtýr, hem de insan nefsinin farklý yönleri arasýnda hiçbir inkisama yer vermeden bir bütünlük arzeden bir çerçevede... Düþünce, his ve duygularýn iç içe ol- duðu ve birbirlerini destekleyeceði bir þekilde...

Nursî'nin ortaya koyduðu bu gayretler, O'nun, hayatýn ve varlýðýn gerçeklerine ilgi duyan bir ruha; din ve fýtratla örtüþmeyen sýð kavram- lara ve peþin fikirlere dalmaktan alýkoyan sorumlu bir zihnî yapýya sa- hip olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Ayný þekilde hakikate olan ilgisi onu bizzat söz konusu hakikati keþfetmeye sevketmiþtir, zira hakikat müþahede edilen âlemden ibaret olup okunan kitap Kur'ân-ý Kerim onun bürhanlarýný yorumlamýþtýr. (…) Ýþte bu noktadan hareketle Bedîüzzaman'ýn, okunan kitap ile müþahede edilen kitabý birbiriyle ir- tibatlandýran ve bu ikisinden her birinin, diðerinin anahtarý niteliðinde olduðunu ifade eden bakýþ açýsýnýn ne kadar þümûllü/kapsamlý olduðu anlaþýlmaktadýr; ona göre gece, gündüz, ay, güneþ gibi sayýsýz âyetler üzerinde fikir yormanýzý emreden Kur'ân-ý Kerim'dir, müþahede edilen kâinatýn anahtarý; ayný þekilde Kur'ân-ý Kerim'in anahtarý bizzat insan ve âfâk/müþahede edilen âlemdir.

Bedîüzzaman Said Nursî Risale-i Nur Külliyatýnda, kývrak zekasý ve güçlü üslûbuyla Ýslâm dininin çoðu meselelerine deðinmiþ ve bun- larý kevnî þeriat ile Kur'ânî þeriati birbirleriyle irtibatlandýrmaya daya- nan bir araþtýrmaya, tetkik ve tahlile tabi tutarak ele almýþtýr, dinin te- mel kurallarýný iþleyen nefis bilgileri içeren Risale-i Nur, dolayýsýyla, onun, imanýn mahiyeti ile ilgili hususlarýn zihinlere nakþedilmesi nok- tasýndaki sözleri bir ilke imza atýyordu…

Ýslâm Âleminin Parlayan Ümit Iþýðý29 Prof. Dr. Abdülvedûd Çelebi30

Evet, Bedîüzzaman Said Nursî, Ýslâm âleminin vicdanýnda yaþaya- caktýr. Dünyada tek bir Müslüman kaldýðý müddetçe eserleri ve hiz-

29 27–29 Eylül 1992, Ýstanbul 2. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman’da Tecdit ve Islâh Metodu”.

30 Mýsýr Yazarlar Birliði, Pakistan Ýslâm Dâvâsý Yüksek Meclisi ve Sudan Ýslâm Dâvâsý Ce- miyeti Üyesi.

(33)

metleri devam edecektir.Onun þöhret ve cihadý ölümüyle son bulma- yacak ve bulmamýþtýr. Neþrettiði nur-u Muhammedîyi söndürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Yoksa tâ el-Ezher diyarý olan Mýsýr’dan bizi buralara kadar getiren sýr nedir? Ýslâmiyet ne ýrk, ne de dil farký ta- nýr. Zalimler, en büyük kötülük olarak, bu Ýslâm ümmetini cahil ve ýrk- çý toplumlar haline getirmeye çalýþsalar bile...

Bedîüzzaman Said Nursî’nin þahsýnda Ýslâm güneþi parlamaya baþladý.Öyle bir güneþ ki, zaman, mekân, hâl ve müstakbel sýnýrlarýný aþýyor. Öyle bir güneþ ki, ümitsizlikle kararmýþ kalplerde ve Ýstanbul minarelerinden yeniden ümit ruhunu canlandýrýyor. Artýk Ýstanbul es- ki haliyle geri dönüyor. Her renkten, her milletten Ýslâmýn evlâtlarý, onun bu dönüþünü kutluyor...

Veraset-i Nebeviye’nin Âyinedârý31 Dr. Rauf Samidli32

Kati ve kâmil bir kanaatle diyebiliriz ki; bu asýrda insanlarý saade- te kavuþturacak ve bütün problemlerini hallederek Kur’ân’ýn hakikatle- rini aklen ve kalben ikna ve izhar edecek bir eser ancak Risale-i Nur’dur.

...

Rahman ve Rahim olan Rabbimiz dehþetli fitneler zamaný olan ahir zamanda, Bedîüzzaman Hazretlerini, nevi beþere ve âfâk-ý Ýslâmiyete tu- lu ettirerek, veraset-i Nebeviyenin âyinedârlýðýna mazhar, âyine-i mücel- la kalbine, Kur’ân-ý Mûcizü’l-Beyan’ýn i’câzý manevîsinden süzülen akýl ve kalbe gelen her suale cevap veren son tefsirini, ilhâm-ý kutsî ile in’ikas ettirerek Risale-i Nur namý ile insanlarýn en ulvî ve en kudsî ihtiyaçlarý- na tam cevap verebilecek bir ilmî hakikat hazinesini, insanlýðýn imdadý- na gönderilmiþtir.Böylece en parlak saadete kavuþturacak ilahî, semavî bir âlemin, ezelî ve ebedî hakikati, hakikat-ý Ýslâmiyedir.

31 20–22 Eylül 1998, Ýstanbul 4. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Ýnsan Problemlerine Kur’âni Çözümler”.

32 Öðretmen, Azerbaycan-Bakü.

(34)

Bu asýrda, maddiyûnluk, tabiiyyûnluk, inkar-ý uluhiyet felsefesinin Ýslâmiyet’in temel esaslarýný ve erkan-ý imanîyeyi zedeleyerek, akýllara þüphe, kalplere vesvese vermiþ ve bizim gibi komünizm rejiminin esa- retine maruz olanlara, fetret derecesinde dinden uzaklaþtýrýldýðý için, Nur Müellifi “Dahilde tarafgirâne adavet ve münakaþalara vesile olan füruâtý deðil, belki bütün nev-i beþerin en ehemmiyetli meselesi olan erkan-ý imanîyeyi, beþerin medar-ý saadeti ve umum esasât-ý Ýslâmiye ve rabýta-i uhuvveti deruhte eden hakikat-i imanîyeyi, Kur’ân’dan bul- mak ve muhtaçlara da buldurmak için, hayatýmý bu yola hasr ettim.”

diyerek, hak dinin temel esaslarýný ve erkan-ý imanîyeyi bu asrýn ilim ve efkarýna uygun, mukni ve müdellel ispat ve izah ederek, hilkatin en yüksek gayesi ve fýtratýn en yüce neticesi olan iman-ý billahý, okullarda ve üniversitelerde okutulan ilim ve fenlerin diliyle tanýttýrarak, ayný meselelerde maddî âlemlerden temsiller ve deliller göstererek Allah’ý (c.c.) bütün isim ve sýfatlarýyla ve isimlerinin meratibi ile tanýttýrarak, marifetullah’ýn merhalelerinden geçirip, insanlarý en parlak saadet ve en tatlý nimet olan muhabbetullaha ulaþtýrýyor.

Ýlim ve Mücahede Kapýsýný Açan Ruh Ýnsaný33 Prof. Dr. Aþrati Süleyman34

Said Nursî’nin ruhî yapýsý, kendi uhrevî âleminden kendini göster- miþ ve ehl-i arz tarafýndan büyük bir iþtiyak ve tazimle karþýlanmýþ gi- biydi. Bu yönüyle Ýslâm’ýn sancaðýný taþýma, Kur’ân’ýn izzetini sergile- me ve her iki aleme bu kaynaklarýn nuruyla bakabilme görevlerini üst- lenmiþti. Bu þekilde Said Nursî beþeriyete Rabbanî bir açýdan bakabil- me yöntemlerini sunmuþtu.Bilindiði gibi insanlar birbirlerinden ancak salih amel iþlemeleri açýsýndan ayrýlýrlar. Acaba hangi salih amel Ýslâm sancaðýný yükseklere kaldýrma hizmetinden daha üstün olabilir?

...

33 24–26 Eylül 2000, Ýstanbul 5. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Said Nursî Ve Ýnsan Görüþünün Temelleri”.

34 Cezayir Vehrân Üniversitesi Kur'ân Araþtýrmalarý ve Mukayeseli Dinler Kürsüsü, Kur'ân Araþtýrmalarý Cemiyeti Baþklaný, Maðrib Araþtýrmalarý Dergisi Kurucusu ve Editörü.

(35)

Said Nursî, Ýslâm ümmetinin böylesi fýrtýnalý bir dönemde bütün hamiyetlerini Kur’ân’a yoðunlaþtýrmalarý gerektiði görüþündedir. An- cak bu yolla Müslümanlar tamamen yok olmaktan kurtulabilirler. Çün- kü bu yolla iman gücünü elde eden Kur’ânî insan tipi ortaya çýkacak, küfre karþý rahatlýkla durabilecek, tekrar ayaða kalkabilecek ve diðer in- sanlara öncülük yapabilecektir.

Bu çerçevede Said Nursî, Ýslâm toplumlarýnýn kaybettikleri deðer- leri tekrar ortaya çýkarýr.Böylece toplumlarýn daha kolay bir þekilde bu deðerlere ulaþabilmelerine, ahlak, örf ve usul olarak benimsemelerine imkân saðlar. Burada hemen belirtelim ki, ruhî, medenî ve kýyemî (de- ðersel) özelliklerin bir tek toplumda farklý farklý oluþundan hareketle birbirinden farklý ölçülerin kendini göstermesi, farklý görüþlerin ortaya çýkmasý ve ayrý ayrý yöneliþlerin olmasý garip karþýlanmamalýdýr. Hele bir de Batý medeniyetinin ihdas ettiði kötü örneklerin bütün þiddetiy- le hâlâ varlýklarýný sürdürdüðü bir ortamda.

...

Said Nursî, insaniyetin hizmeti için en büyük fýkýh (ilim) kapýsýný açtý. Çok geniþ kapsamlý bir bakýþ açýsýyla meseleleri deðerlendirdi.

Hastalara, ihtiyarlara, gençlere, kadýnlara ve çocuklara varýncaya kadar þefkat temeline dayalý bir irfan binasý tesis etti. Bu insan gruplarýnýn bütün problemlerine insaniyet ruhuyla çözümler üretti. Hastalara ve ihtiyarlara, çaresizlik, yeis ve periþanlýk hallerine yeni bir bakýþ açýsý or- taya koydu.

Bunlarýn da ötesinde Said Nursî’nin insaniyete bakýþý ölüm mese- lelerine, yetimlere ve sevdiklerini kaybedenlere kadar bütün hallerde de kendini gösterir. Onun insaniyete bakýþ açýsý sadece gözyaþý demekten ibaret deðildir. Bunun ötesinde hayat ve ölümle ilgili meselelere yakla- þýmda yeni bir þuurun bina edilmesi için gayret etti. Her bir insana bu bakýþ tarzýný kazandýrmanýn yanýsýra o insaný kâinatla, varlýklarla, za- man ve mekân kayýtlarýyla, hazýrda ve gaybda olan olaylarla, akýl ve kalple baðlayacak yeni bir rabýta oluþturmaya çalýþtý.

Bizler inanýyoruz ki, Said Nursî’nin Ýslâmî Varlýk Ýdeolojisi (Ýn- sanî Varlýk Ýlmi) olarak isimlendirebileceðimiz bir sistemin kurulma- sýnda çok büyük rolü olmuþtur. Bu sistem diðer pek çok ilmi kuþatan

(36)

bütün meselelerin ve bahislerin yerine kuruludur. Ahlak, felsefe, mane- vî ilimler ve özellikle bu alanda öncü rol üstlenen kültür ilimleri bu sis- temin ana direkleri mesabesindedir.

Ahlakî Problemleri Çözen Hâzýk Hekim35 Dr. Faruk Hamade36

Hicri 14. asýrda, Ýslâm düþünce dünyasýnda yeni ve bariz bir çýðýr açan Ýmam Said Nursî, tek baþýyla Kur’ân-ý Kerim’e uzanan karanlýk el- leri geri teperek, muasýrlarýna ve gelecek nesillere, Kur’ânlý nurlu sar- sýlmaz bir þaheser sunmuþtur. Allah ondan razý olsun ve Mele-i Âla’da kendisine yüksek ve hamdedilir bir makam ihsan eylesin.

Ýmam Said Nursî’den sözetmek için geniþ ufuklu, dal budaklý ve çok renkli bir yapýya sahip olmak lazým gelir. Günümüz fikir ve dava sahipleri, Kur’ân ve risale hameleleri, cehalet ve sapýklýklarla mücadele edip boðuþanlar, Said Nursî’nin risaleleri üzerinde uzunca durmalarý, parlak fikir ve üstün düþüncelerini benimsemeleri, onun kâinata, haya- ta ve insana bakýþ tarzýný kavramalarý elzemdir. Zira bugün yaþananlar, Nursî’nin dün yaþadýklarýndan baþka deðildir. Vukuatý hikmetle, itina ile tedavi ettiði, hatta en derin ve en tehlikeli yaralarý maharetle þifaya kavuþturduðu ortadadýr. Bugün beþeriyet Kur’âni þifaya, rabbânî teda- viye ne kadar çok muhtaçtýr? Ruh, nefis, ceset ve toplum yaralarýnýn sarýlmaya her zamankinden fazla ihtiyacý vardýr. Ýmam Said Nursî Kur’ân eczanesinden aldýðý merhem ve devalarý, kullanýma hazýr ve alý- mý kolay bir þekilde takdim etmektedir.

...

Bedîüzzaman Said Nursî’nin kayda deðer diðer bir tarafý da elle tutulur maddî deliller sunarken, onu vücudun hikmetine baðlamasý ve kâinattaki yerini tayin etmesidir. Bütün bunlar insanýn hizmetinde ol-

35 24–26 Eylül 2000, Ýstanbul 5. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman Said Nursî Gözüyle Varlýk, Vazife Ve Gayesiyle Ýnsan”.

36 Fas Muhammed-ül Hamis (5. Muhammed ) Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öðretim Görevlisi.

(37)

duðunu ve hayatýnýn kolaylaþmasýna yardýmcý olduðunu, aksi takdirde nizam bozulacaðýný ve yerini karmakarýþlýða býrakacaðýný dile getirir.

...

Üstad Said Nursî, Kur’ân’ý saf kaynaðýndan alýp, insanýn günlük hayatýna uyarlayarak, onun hal ve tavýrlarýna tatbik ediyordu. Ýnsan hakkýndaki sözleri ise, sanki Kur’ân’ý tilavet ediyor, Rahman’ýn hidaye- tine çaðýrýyordu. Kýsacýk fani hayatýnda insaný ebedi sonsuz bir saade- te davet ediyordu.Yazýlarýnda çokça ve her zaman Kur’ân’dan ayetler zikretmiyordu. Bunu bilerek yapýyordu. Çünkü Kur’ân’a inanmayan ateist ve inançsýzlarý maddî, elle tutulur misallerle ilzam edip onlarý kendi düþünceleri ve inandýklarýyla maðlup ediyordu.

Ýmam Said Nursî, dikkate deðer, insani birçok mesele ve problem- lere çözümler getirmiþtir. Ýnsanda bulunan süfli duygular ve onun ne- ticeleri, bunlardan kurtulmanýn yollarýný izah etmenin yanýsýra, Ehl-i imanýn vasfý, ehl-i küfrün tuðyaný, insaný tehlike girdabýna sokan imanî þüpheler ve bunlarýn yok edilmesi gibi günümüzde geçerli olan birçok meseleye çözümler getirmiþtir.

Bedîüzzaman Said Nursî’nin fikirleri, nurlu, can alýcý ve diridir.

Ahlâkî çöküntülere maruz kalan günümüz insaný, bu cevherlere olanca muhtaçtýr. Bedîüzzaman Said Nursî (r.a.) eserleriyle, dipdiri olarak ya- nýmýzda kaimdir. Müslümanlarýn yaralarýna merhem sürmektedir. Ve hala Kur’ân’dan þifalý, etkili ilaçlar sunmaktadýr. Düþünür, araþtýrmacý ve yazarlarýn, onun fikrinden ve süluk ettiði yoldan alacaklarý ve fayda- lanacaklarý çok þeyler vardýr.

Mütefekkir, Muhlis ve Muzdarip37 Prof. Dr. Vehbe el-Zuhayli38

Muslih ve Mütefekkir Bedîüzzaman Said Nursî, Rabbine ve dinine karþý son derece ihlas ve samimiyet sahibi biridir. O, insanlarla, hadise- lerle ve ümmetin ahvali ile yakýndan alâkadar olmuþtur. Onlarýn mutlu-

37 24–26 Eylül 2000, Ýstanbul 5. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Risale-i Nur Gözüyle Kur’ân-ý Kerim’de Ýnsan”.

38 Suriye Dimaþk Üniversitesi Þeriat Fakültesi Ýslâm Hukuku ve Mezhepleri Bölümü Baþkaný.

(38)

luklarýyla mutlu olmuþ, istikamette ve hidayette oluþlarý onu sevindir- miþtir. Istýrap ve hüzünleriyle hüzünlenmiþ, dalâlet ve sapýklýkta oluþla- rý da onu derinden üzmüþtür. Bedîüzzaman insana ve davasýna, insanýn bugününe ve yarýnýna olanca ehemmiyet vermiþtir. Kur’ânî kültürü, di- ni þeriat ve edepleri ýþýðýnda insan gerçeði üzerinde çok durmuþtur.

...

Nursî gibi ýslah abideleri, dünyada davalarý uðrunda ne çok sýkýn- týlar ve zorluklar çekmektedirler. En kötü azaplara maruz býrakýldýlar.

Hapishane ve zindanlar mekânlarý oldu. Nursî, köþe bucak tecrit edil- di. Vatanýndan, dost ve ahbaplarýndan uzaklaþtýrýldý. Bütün bu sýkýntý- lar karþýsýnda yýlmadý, býkmadý. Allah yolunda, davasý uðruna, çekme- diði eza, tatmadýðý cefa kalmadý. Belki bütün bu sýkýntý ve cefalar yü- zünden ihlâsý daha da arttý, fikri daha olgunlaþtý.

Zindan ve tazip, Nursî’nin kalbinde, aklýnda ve nefsinde, fikri, di- ni ve insani enerjinin patlamasýna sebep oldu. Ruh ile maddeyi birleþ- tirerek toplayýcý ýslah hamlesine baþladý. Bunun için, beyanatý tesirli ve canlýydý. Ýþitenlerini etkisi altýna alýyordu. Sohbeti teselli, sireti tatlý, beyaný alýmlý idi. Metodu nurdu. Öyle ki ben Nursî’ye þu sözü yakýþ- týrmaktan çekinmiyorum: “Kur’ân’ýn manasýný arz etmekte, Beyan Emîri”. Evet, hiç þüphe yok ki Nursî, (Ýslâm akidesinin hakikatini an- lama ve idrakde beyanýn emîridir).

Üstad Bedîüzzaman Said Nursî, Kur’ân’daki insandan, ruhun ru- hu muhatap almasý tarzýnda bir sohbet metodu vardý. Ýnsanýn maddî, manevî ve rûhânî yapýsýný inceden inceye biliyordu. Kemal ve terakkî- sinin boyutlarýný idrak etmiþti. Onun en þerefli yaratýk olduðunu, ah- sen-i takvimde halk edildiðini biliyordu. Büyük âlim, insan unsurunun Allah’ýn varlýk ve birliðine delil teþkil ettiðini biliyordu. Bununla kal- mayýp, ahiretin varlýðýna da delil teþkil ediyordu. O ahiret için yaratýl- mýþtý. O Allah’ý seviyordu. Allah da onu seviyordu. Meleklerini de se- viyordu. O bekaya müþtaktý. Küçücük kuvve-i hafýzasý, kâinatýn bir misal-ý musaððarasý hükmündeydi. Kâinat ona teshil edilmiþtir. Allah onu en güzel þekilde yarattý. Ve ona önemli vazifeler tevdi etti. Teklif ve emaneti hakkýyla yerine getirdi. Allah, ona bütün kâinatýn zahire ve definelerini ihsan etti. Yeryüzünde bir halife kýldý. Allah’ýn güzel isim- lerinin tecelligahý haline getirdi.

(39)

Ýlhama Açýk, Mütefekkir ve Müceddid39 Prof. Dr. Faruk Beþer40

a) Bize göre Bedîüzzaman Hz. Peygamberin her yüzyýlýn baþýnda geleceðini ya da geleceklerini haber verdiði bir müceddid ya da müced- didlerden biridir.Bunda þüphe yoktur. Bunca hizmete ve etkiye rað- men bunu kabul etmemek haknâþinaslýk olur.

b) Diðer yönden O, yine bize göre bir sistem filozofundan geri ka- lýr tarafý olmayan bir mütefekkirdir. Felsefeyi aklý rehber edinmek de- ðil de, hikmeti aramanýn yöntemi olarak düþünürsek O'nun bu anlam- da büyük bir filozof olduðunu söylebiliriz. Çünkü O, felsefenin bütün konularýnda ve özellikle de varlýk konusunda çok özgün tahlillere sa- hiptir.

c) Risale-i Nur için de o bir beþer sözüdür ama sýradan bir beþer sözü deðil uyarlamasýný yapabiliriz. Eðer ilm-i ledünnî diye bir ilim varsa, bu, Bedîüzzaman'da en canlý bir þekilde tezahür etmiþtir.Bunu teslim etmek hakperestliðin gereðidir. Eserlerinin bir ilham, fakat gay- retin üzerinde bir ilham mahsulü olduðu açýktýr.

Tek Baþýna Bir Ümmet41

Prof. Dr. Abdürrezzak Abdurrahman Es-Sa’dî42

Bedîüzzaman’ý yakýndan tanýdýktan sonra, selef ve halef ulemasý arasýnda onun bir benzerini bulabilmek için çok çalýþtým ve sonunda anladým ki, ulemadan hiç birisini Bedîüzzaman’a benzetmek, onun bir benzerini bulmak çok güç. Çünk Bedîüzzaman, bu ümmetin selef âlimlerinin içinde, onlara nazaran ne sadece ‘en faziletli’si ne de sadece

‘en ileri marifet sahibi’ olanýdýr. Ýslâm tarihi boyunca nice mütefek- kirler, mücahidler, âlimler ve fakihler vardýr ki, dünya durdukça onlar þerefle ve ihtiramla anýlacaklardýr. Ancak Bedîüzzaman, umumî ve hu-

39 Risale-i Nur'da Kadýn ve Evlilik, Ýstanbul 1996, Nun Yayýncýlýk.

40 Sakarya Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Görevlisi.

41 24–26 Eylül 1995, Ýstanbul 3. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman’ýn Düþüncesinde Dil Yönüyle Ý’câz-ý Kur’ân”.

42 Irak Temel Bilimler Fakültesi Dekaný.

(40)

susî hatlarýyla bütün hayatý açýsýndan, sahip olduðu ilim, maarif ve ge- niþ muhakeme melekesi, cihadý ve dâvâsý açýsýndan tek baþýna bir üm- mettir. Geçmiþ Ýslâmî kültürü bütünüyle kavramýþ, yaþadýðý asrýn tüm yeniliklerini kucaklamýþ; geçmiþin mirasýný inkar etmeksizin, mevcut yeniliklerden gafil olmaksýzýn eskiyle yeniyi gayet uyumlu bir þekilde kendisinde toplamýþtýr.

...

Ýnsanýn zihninde ister istemez, Bedîüzzaman’ýn marifet (bilgi) yö- nünden tek yönlü olduðu, sýnýrlý bir ilimde geniþlemesine bir ýttýlâa (kapasiteye) sahip bulunduðu düþüncesi belirebilir. Zira o, bir cihad, dâvâ ve irþad adamýdýr. Cihadýnda ve dâvâsýnda kullanabileceði bir il- mi elde etmeye ihtiyacý vardýr. Bu ihtiyaç ise tefsir, hadis ve fýkýh gibi Ýslâmî ve þer’î ilimlerle karþýlanabilecektir. Ortaya koyduðu ilmi eserle- ri dikkatle gözden geçiren bir kimse, sahip olunmasý gerekli ilimler açý- sýndan böyle bir vehmi terkedecektir. Çünkü o, ulûm-u þerîadaki de- rinliðinin yanýsýra modern ilimlerde de geniþ bir kapasiteye sahiptir.

...

Bedîüzzaman’ýn sahip olduðu geniþ maariften birisi, Arap dilinde- ki birikimi, sarf, nahiv ve belâðat yönlerinden derin bilgisi, bu dilin lü- gatýný, edebiyatýný, nesrini, þiirini ve benzerlerini çok iyi kavramýþ ol- masýdýr. Sarf ve nahivden bahsetse zamanýnýn Müberrid’idir. Lügattan söz etse, asrýnýn Halil’idir. Arap belâðatýndan ve Ý’câz-ý Kur’ân’dan bahsetse, ulemanýn Cürcânî’si, beliðlerin Sekkâkî’sidir.

Tevazu, Cehd, Tefekkür ve Müsbet Hareket43 Prof. Dr. Aþrati Süleyman44

Said Nursî, nefsi terbiye etme, onu doðru yola sevk etme ve mad- deden uzak ve Allah rýzasýna uygun bir hayat sürmeye zorlama alanýn- da, kendisini ruhanî bir zümre içerisine sokan bir konuma eriþtiðini

43 20–22 Eylül 1998, Ýstanbul 4. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Kur'ân ve Bedîüzzaman”.

44 Cezayir Vehrân Üniversitesi Kur'ân Araþtýrmalarý ve Mukayeseli Dinler Kürsüsü, Kur'ân Araþtýrmalarý Cemiyeti Baþklaný, Maðrib Araþtýrmalarý Dergisi Kurucusu ve Editörü.

Referanslar

Benzer Belgeler

BM Ge nel Sek re te ri Ban Ki- mun, hü kü me tin çök tü ðü Lüb - nan’a i ti dal çað rý sýn da bu lun - du.. Ay rý ca Bkz. Ay rý ca bkz. An ka ra’da bü yük te za hü rat la

Benim bu yazıdaki amacım iktisadi teorilere Bediüzzaman’la aynı pencereden bakmak ve iktisat ilminin dinimizde nasıl bir yer tuttuğu, Kuran’ın ve

İşte buna kıyasen Risale-i Nur’da pekçok müvazenelerle isbat edilmiştir ki, ehl-i sefahet ve dalalet, dünyada dahi bir manevî Cehennem içinde azab çekerler ve ehl-i iman

Derneğin başkanı Şeyh Ali Saifi’ye İhsan Kasım ağabey tara- fından bir adet Arapça Risale-i Nur Külliyatı hediye edildi.. Türkiye he- yeti ve dernek heyeti

Aynen öyle de, bütün hayvanların bedenlerine nefisleri ve ruhları tam bir hikmetle yerleştirmek, onları türlü türlü donatmak, tam bir intizamla silahlandırmak, çeşit

Kur’ân-ı Mu’cizü’l- Beyan’ın bu zamana mahsus bir i’caz-ı mânevîsidir.”3 Hem,”Kur’ân’dan gelen o Sözler ve o Nurlar, yalnız aklî mesail-i ilmiye değil;

Mezkur hadisede yalnız Gençlik rehberi için ve çok ehil ve âlim bir talebesine dahi sadeleştirme iznini vermediği ifade edilmişken ve aynı ihtiyaç bilhassa gençler için

hakikat olduğu için, bu rabıtayı ehl-i tarîkat gibi. farazî ve