• Sonuç bulunamadı

ÞAHSÝYETÝ

B- ÝLÝM, BÝLGÝ VE MARÝFET

Kur’ânî Kavramlara Verilen Önem123 Dr. Mustafa Fuzýl124

Marifet sözcüðünü konu edinme fikri, Ýmam Müceddid Bedîüzzaman Said Nursî'nin eserleri olan Risale-i Nur'un çeþitli yerle-rinde serpilmiþ vaziyette bulunan marifet teriminin zenginliðini gör-dükten sonra oluþmuþtur. Konu hakkýndaki birikimin olanca çoðalma-sý, araþtýrmacýda, bunun sanýldýðýndan daha büyük bir mesele olduðu-nun yakinini oluþturdu. Bu yüzden, koolduðu-nunun hakkýný teslim etmek için, daha geniþ bir zamana ve daha kapsamlý bir yazýnýn kaleme alýn-masýnýn gerektiðine inandý.

123 24–26 Eylül 2000, Ýstanbul 5. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman Said Nursî'nin Eserleri Risale-i Nur Gözüyle Marifet”.

124 Fas-Istýlahlar Ýlmi Enistitüsü Sidi Muhammed Bin Abdullah Üniversitesi Edebiyat Fa-kültesi.

Ýmam Nursî, Risale-i Nur'daki üslup ve metodunu her zaman Kur’ân-ý Kerim’e dayamýþtýr. Tekrarla ýstýlahlarýn ilham nurundan iktibas edildiðini, müstakil ve ledünnî bir ilim olduðunu dile getirir.

Bedîüzzaman meselelere çoðunlukla bir iþaret etmekle yetinir. Meselele-rin anlaþýlmasý, çoðu zaman, deMeselele-rin bir tefekkür ve dikkatli incelemeler gerektirir.

Dr. Muhsin Abdülhamid bir eserinde bu konuya temas ederken, þöy-le der: “Risale-i Nur'un üslûbu oldukça yumuþak ve naziktir. Bazen gö-nülden esen bir meltem, hoþ bir sýzýntýdýr. Bazen de anlaþýlmasý zor derin tefekkürler gerektiren, fýtri, mantýkî ve ilmi bir üslup sergiler. Bu üslup, mahkemede müdafaa pozisyonunda iken, öyle sert bir tavra dönüþür ki, kýyýyý tokatlayan denizin dehþetli dalgasýnýn heybetine dönüþür.”

Özel dil ve ýstýlahlarýna uyulmadýðý taktirde, mefhumlar gayelerin-den deðiþik manalar sergiler. Nursî üslûbunda Kur’ân'dan iktibas ettiði ibare ve fikirlere þiddetle önem vermiþtir. Ýslâmî olmayan, yabancý men-þeli kaynaklara dayalý mefhum ve ýstýlahlarý ise, Kur’ânî bir dil manzu-mesinin duvarýyla çevreler. Marifet sözcüðünü, karþýlýklý etkileþimler içerisinde bulunan, mana, mefhum ve olaylar aðý zýmnýnda arz eder. Ta-rihi akýþýný, güncel gerçeðini ve gelecekteki ufuklarýný birlikte ele alýr.

Üstad Nursî, dalâlet bataðýnda boðulan muhalif ve fasit fikirlerle de sýcak münakaþalara girmiþtir. Marifet gerçeðini, yenilenme odaðýn-da, en önemli olaylardan biri addeden Bedîüzzaman Said Nursî, mille-tin dengesinin tekrar saðlanmasý ve hurafe tozlarýyla örtülen gerçekle-rin yeniden parlamasý, ancak Marifet ile mümkün olduðunu vurgular.

Gücünü bu noktaya teksif etmiþ ve yeniden tesisine çalýþmýþtýr.

Tabiatýn Mesaj Yüklü Yapýsý125 Prof. Dr. Sadýk Kýlýç126

Kur’ân'ýn özgün bir yorumu olarak, tefekkür ve îman dünyasýnda etkili bir konuma sahip olmuþ bulunan Bedîüzzaman'ýn Risaleler'inde

125 20–22 Eylül 1998, Istanbul, Ýstanbul 4. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sem-pozyumu, “Derin Ekoloji Baðlamýnda Risalelerin Mesajý”.

126 Erzurum Atatürk Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi.

“tabiat”ýn tasviri ve onun okunuþu, öncelikli en mühim konular arasýn-da yer almaktadýr. Bir bakýma, hem geleneksel tabiat felsefesi, hem de derin ekolojik söylemi dillendiren yeni paradigma ile benzerlikler ser-gileyerek, Risaleler, geniþ anlamda kozmosun, daha hususi anlamda da tabiatýn, kelimenin Kur’ânî anlamýyla, ilâhîliðe ve manevî deðerlere ima ve iþaret eden bir “ayet”, bir iþaret, bir ima ve bir imza olduðunu belirtir. Yaratanýna ileten “eser”ler, izler; kýsaca, Vestigia Dei..

Risaleler, Yaratan'ýn elinden çýkan her þeyi, özellikle tabiatý, sine-sinde barýndýrdýðý düzenlilik, ahenk, güzellik, akla uygunluk, gaîlik vb.

sebeplerle muhterem ve mukaddes bilerek, insanýn bakýþlarýný Allah'a, O'nun esmâ ve sýfatlarýna, kudret tecelli ve tezahürlerine yöneltme ko-nusunda göz alýcý ve etkili bir araç olarak görmüþtür. Risalelerde ce-velân eden fikir, coþku, manevî derinlik, somut olaný, kendisinin ötesi-ne taþýyarak, harikulâde bir biçimde soyutlaþtrýp maötesi-nevîleþtirmiþ;

Nasr'ýn ifadesiyle Kutsal Bir Kozmoloji (Cosmologia perennis)nin sez-gi ve öðretisini, özgün anlatým kalýplarý içinde hem hayatýn hem de dinî yaþamýn içine katmýþtýr.

Böylece tabiat, o varoluþsal somutluðu içinde bir simge ve misa-le dönüþürken, onu bu anlam boyutunda okuyan gözmisa-lerin; anlayan di-maðlarýn; ona dokunan ellerin ve onu çiðneyen ayaklarýn sahibi insan da, tabiat karþýsýnda kendisini, özgün bir þahsiyetin karþýsýnda olarak algýlamýþ; ona saygýyla eðilmiþ, bu maveraî derinliklerden gelen ve hep oralara doðru atýflarda bulunan bu mesajý ta'zimle kabul etmiþ;

böylece, bir yandan kendi insanî benlik bilincini kökleþtirmiþ, diðer yandan da, onu “kendisinin ötesine” taþýmýþ; analitik aklýn gözleriyle tarayarak, ama sezgisel aklýn kanatlarýnda da Büyük Gerçeklik ufkuna yükseltmiþtir.

Bu nedenle, metafizik ve sahih geleneðin damarlarýndan beslen-meyen ekolojik kaygý ve endiþeler, sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Bir ahlâk haline dönüþüp de, yaþam biçimine yansýmadýkça, çýrpýnmalar ve öngörülen seküler nitelikli tedbirler yetersiz kalacaktýr. Ýþte bu neden-le, Bedîüzzaman'ýn Risalelerinde ele alýnmýþ þekliyle tabiat ve kâinat ta-savvuru bizi, geleneðin kutsal tabiat felsefesi ve çaðdaþ dünyanýn derin ekoloji anlayýþý ile yüzyüze getirmekte; somut bir çözüm olarak da, in-sanýn Tanrý ile barýþýk olmasý gerekliliði vurgulanmaktadýr. Çünkü,

te-mel bir kazýyye olarak denilebilir ki, Tanrý'yla barýþýk olmayan, ne ken-disiyle ne de tabiatla barýþýk ve denge içinde bulunabilecektir!. Ancak böylesi bir iç ahenk ve huzura ulaþmýþ birey ve toplumlar, sonsuza ya-kýn form ve oluþuyla, tabiatý derin ve saygýn bir bakýþla tarar, temaþa eder de, ona sorumluluk ve þefkat hisleriyle temas eder, onu baðrýna basar, varlýðýnýn parçasý çocuðu gibi, onu þefkat kollarýyla kucaklar, te-davi eder.. Dokunurken, adeta sakýnýr onu incitmekten!.. Yine ancak böyle bir kiþi, tabiatýn dikenlerindeki gülü, güzündeki baharý, çölünde-ki hayatý farkeder; onun da, kendi varlýk mertebesine uygun bir bilinç ve kimlik taþýdýðýný sezinler.

Þu halde Bedîüzzaman'ýn Risaleleri bizi, tabiata vahþi bir þekilde sahip olma hoyratlýðýna deðil; bir nimet ve ihsan olduðu þuuruyla on-dan yararlanýrken, birlikte “olmak”, onunla bir diyalog içinde bulun-mak hedefine davet eder.. Ve yine, algýlanýþýnýn kaynaðýnda Allah bu-lunan (théocentrique) bir kâinat anlayýþýna geçildiðinde, iþte o zaman, sevginin evrensel gücünün, tabiatý da kapsayacaðýný ifþa eder. Ve Goet-he'yle birlikte, biz insanlara, tabiatýn tacýnýn sevgi olduðunu; ancak sevgi yoluyla tabiata yaklaþýlabileceðini anlatmak ister...

Tabiatýn Mesaj Olarak Ele Alýnmasý127 Doç. Dr. Davud Aydüz128

Risâle-i Nûr Külliyatý’nda daha Birinci Söz’den itibaren, verilen misallerle tabiat olaylarýna dikkat çekildiðini görürüz. Bu da Bedîüzzaman Said Nursî’nin konuya ilgi duyduðunu göstermektedir.

Ýncecik yapraklarýn güneþ ýþýnlarýna karþý korunmasý, bitkilerin kök-lerinin sert toprak içinde kolaylýkla ilerlemesi hakkýnda verilen misal-lerde olduðu gibi.

Ekolojik dengenin korunmasýna bütüncül bakýþ açýsý da çok önemlidir. Yani varlýklar bir zincirin halkalarý gibi birbirleriyle iliþkide-dirler ve halkalardan birine bir zarar verilmesi bütün sistemi etkiler.

127 20-22 Eylül 1998, Ýstanbul 4. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Çevre Konusuna Kur'ân-ý Kerim ve Çaðdaþ Tefsiri - Risale-i Nur’un Yaklaþýmý”.

128 Sakarya Üniversitesi Ýlâhiyat Fakültesi.

Risâle-i Nûr Külliyatýnda kâinat (evren) üç büyük (küllî) tevhîd deli-linden biri olarak gösterilirken, “Kâinat Kitabý” olarak isimlendiril-mekte ve bir anlam ifade eden bütün olarak takdîm edilisimlendiril-mektedir. Ay-rýca bu bütünlüðü gösteren bütün deliller teker teker incelenmektedir.

Nizam, intizam, temizlik, yardýmlaþma, dayanýþma vb. tabiat hakkýn-da bu kahakkýn-dar derinlemesine malumat, Bedîüzzaman Said Nursî’nin ko-nu hakkýnda ne derece bilgili ve ilgili olduðuko-nu göstermektedir.

Yaþayýþýnda israfa yer vermemesi, karýncalarý beslemesi, kedi vb.

hayvanlara, kuþlara ilgi ve sevgisi, tabiatla içice bir hayat tarzýný benim-semesi, sýk sýk kýrlara-daðlara çýkmasý Bedîüzzaman Said Nursî’nin ne kadar bir çevreci tutuma sahip olduðunu, bunu bir ahlâk haline getir-diðini ve davranýþlarýna yansýttýðýný göstermektedir.

...

Sonuç olarak; Kur'ân-ý Kerim’i ve O’nun çaðdaþ bir tefsiri olan Risâle-i Nûr Külliyatý’ný baþtan sona anlayarak okuyan bir kiþi, kâinat-taki varlýklarýn anlamlý olduðu (mana-yý harfî düþüncesi) þuuruna ere-cek ve her birinin görevli olduðu inancý ile bu varlýklara zarar verici fa-aliyetlerden sakýnacaktýr. Bu da çevre bilincine ulaþmýþ fertlerden bek-lenen bir davranýþtýr. Bütün bunlardan sonra, Kur'ân-ý Kerim’in, Ýslâm Dini’nin ve Risâle-i Nûr Külliyatý’nýn bir bakýma insanlara çevre eðiti-mi verdiði rahatlýkla söylenebilir.

Aklý, Bilim ve Teknolojiyi Dýþlamayan Bir Anlayýþ129 Dr. Bekim Agai130

Said Nursî’nin bilimin ve doða bilimlerinin rolü üzerine yazdýkla-rýnýn incelemesi þunu gösterir ki, Nursî bilimin ve teknolojinin insan-lýðýn geleceði için önemini açýkça görmüþtür.Onun bu görüþü Türki-ye’deki bütün modernleþme yandaþlarý tarafýndan paylaþýlmaktadýr. O bilimi dinden ayrý görmez, ancak aralarýnda baðlar olduðunu görür.

Bu sebeptendir ki, O pozitivist bilim anlayýþýnýn körü körüne takip

129 24-26 Eylül 2000, Ýstanbul 5. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Bedîüzzaman Said Nursî’nin EserlerindeBilimin Ve Doða Bilimlerinin Dîni Etkisi”.

130 Almanya Bochoum Üniversitesi.

edilmesini tehlikeli bulur. Bu, Ýslâm’a zarar vermek demektir. Nursî, Müslümanlar ve bu zamanda varlýklarýný gördüðü gerçek Hýristiyanlar için bir bilim anlayýþý geliþtirir. Dindeki bilimsel çalýþmalarýn yerini gösterir ve Ýslâm’ýn bilime veya bilimin Ýslâm’a karþý olduðu fikrine açýkça karþý çýkar. Ýslâmî bir bakýþ açýsý ile imanýn kuvvetlenmesi için, deliller sunarak inanmayanlarýn iman etmesini saðlamak ve insanlýðýn maddî refahýný saðlamak için bilim öðrenimi görülmelidir.

Said Nursî’nin bilimi veya dini dýþlamayan bu görüþü, bilime din içinde bir yer verdiði gibi, dindar Müslümanlarýndan bilim öðrenimi görmelerine sebep olmuþtur. Buna Bourdieu’nun anlatýmýyla “Kültü-rel Baþkent” denilebilir ki bu onlarýn Türkiye’de bilimsel ve modern toplumun bir parçasý olmalarýný saðlamýþtýr. Onun bilim anlayýþý, iman eden bir insaný imanýný kuvvetlendirmek için þart olmayan dini otoritelerden azat etmiþtir. Sadece inanan kiþinin kendisi, ilmi ve ça-lýþmalarý ile kuvvetli bir imaný elde edebilir. Bu sebeptendir ki Nursî din namýna geleceðin bilimsel dünyasýna olumlu bakar ve þöyle ta-mamlar: “Biz Kur'ân þakirtleri olan Müslümanlar, burhana tâbi oluyo-ruz, akýl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imanîyeye giriyoruz. Baþka dinlerin bazý efradlarý gibi ruhbanlarý taklit için burhaný býrakmýyo-ruz. Onun için akýl ve ilim ve fen hükmettiði istikbalde, elbette bur-han-ý aklîye istinat eden ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur'ân hükmedecek.”

Varlýða Bakýþýn Ýslâmîcesi131 Prof. Dr. Muhsin Abdülhamid132

Risale-i Nur, kâmil ve kuþatýcý bütün ayrýntýlarýyla, varlýk konusun-da Ýslâm’ýn bakýþ açýsýný ortaya koymak gayesiyle Üstad Said Nursî'nin kaleme aldýðý eserlerdir. Söz konusu kuþatýcýlýk, kâinat etrafýnda yapýlan tefekkürî gezintiden baþlayýp, yüce Yaradan ve O'nun kuvvetli iman,

hâ-131 20–22 Eylül 1998, Ýstanbul 4. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sempozyumu,

“Risale-i Nur’a Göre Kur’ân-ý Kerim ve Bilgi Teorisi”.

132 Baðdat Üniversitesi Eðitim Fakültesi.

lis tevhid, ilâhi hükümranlýða gönülden teslimiyyet, esmâülhüsna'dan tecelli edip varlýðý aydýnlatan ve emanet ve hilâfet misyonunu ifâ etme-si ve ahsen-i takvim mertebeetme-sine ulaþmasýný amaçlayan yüce deðerleri pratiðe aktarma ve onu bütün yaratýklarýn en üst mertebesine çýkarma gibi insandan istekleri ile ilgili sözlerle noktalanmaktadýr.

Þurasý bir gerçektir ki, Said Nursî'nin keskin ve kývrak zekâsý, üret-ken hayali, Allah Teâlâ'ya karþý beslediði büyük ihlâs ve geniþ bir Ýslâm kültürünün yanýsýra, farklý ilim dallarý hakkýnda kapsamlý bilgisi, derin tefekküre yönelik üstün bir kudret ve kapasiteye sahip olmasý... bütün bunlar, yüz otuzu aþkýn Kur'ânî, Nûrânî Risaleyi kaleme almasýna ze-min hazýrlamýþtýr. Bu Risaleler çalakalem te'lif edilmiþ eserler deðildir;

insanýn ve özellikle Müslümanýn, arzedilen bilgi pazarýnda kaybolma-masý ve nasýl seçeceðini bilmesi için bilgi teorisi çok dakik bir metoda yerleþtirilmiþtir.

Said Nursî, yeryüzünde maddî menfaatleri ve insanî ihtiraslarý temsil eden tarihî ve zaman ve mekâna baðlý olarak tarihin eþliðinde gündeme gelen bilgileri kendisine kaynak seçmedi. O, karanlýk asýrla-rýn Ýslâm dünyasýnda þekillendirdiði bozuk ve kokuþmuþ toplum yeri-ne, bir aðaç gibi yeþerecek yeni bir toplumun yapýlanmasýný saðlayacak hareket noktasýný belirlemek için doðrudan Kur'ân'a iltica etti. Said Nursî'nin benimsediði bilgi kaynaklarý, his ve akýl noktasýnda birbirle-rini teyid eden Kur'ânî esaslarýn tâ kendisidir.

...

Ýþte Nur Risalelerinin bu asýrda imaný kurtarma noktasýnda Ýslâmî tebliðde baþarýlý olmasýnýn sýrrý budur. Çünkü Bedîüzzaman Said Nursî geçmiþte Ýslâm medeniyeti ile diðer medeniyetler arasýnda bir mücadeleden ibaret olan sýð tarihî metotlardan hareket etmemiþtir. Söz konusu metotlar modern asýrda gayeleri tükenmiþ ve onun yerine da-hilî ve haricî sorunlar gündeme getirmiþtir ki bunlarýn derinlemesine ve günümüz kriterlerine göre tedavi edilmemesi Ýslâm’ýn geleceði için büyük bir tehlike teþkil etmektedir. Onun için Said Nursî, üç delille kâinatý okuyan Kur'ân'ýn bütüncül metodundan hareket etmiþtir: Bu bürhanlarý müþâhede edilen kâinat, okunan kitap olan Kur'ân-ý Kerim ve nâtýk olan bürhan Rasülullah(s.a.s.)'dýr.

Kainatýn Yorumlanmasýnda Yeni Metod133 Mary Weld (Þükran Vahide)134

Bedîüzzaman, kâinat kitabý kavramýný, yeni ve benzeri görülme-miþ bir tarzda kullandý. Muhâkeme, mantýk, ve kâinatý tefekküre daya-lý, Kur’ân’ý açýklamada yeni bir tarz ve metodolojisini bulup ortaya koydu. Kitap benzetmesi bu yeni tarzý sembolize eder. Doðrudan Kur’ân’dan ilham alarak, Kainat’ý tefsir ederek Kur’ân’ý tefsir etmek Bedîüzzaman’a Kur’ân’ýn öðrettiði hakikatlerin gerçekte yüzlerce ikna edici delilini getirmesini saðladý. Onunla, Allah’ý tanýmanýn ve O’na ibadet etmenin kapsamlý ve hakiki Kur’ânî bir yolunu açtý. Bu yol han-gi vaziyette olursa olsun herkese hitap eder ve her þeyde Allah’a han-giden yollara iþaret eder. Çünkü Bedîüzzaman, modern dünyadaki birçok dalâlet akýmlarýyla karþý karþýya olan insanýn en büyük ihtiyacý “tahki-kî iman” ve özellikle vahdaniyet-i Ýlahiyeye imandýr.

Bedîüzzaman’ýn kainat kitabýnýn sayfalarýný ve kelimelerini anlatýr-ken anlatýr-kendi bilimsel bilgisini de kullanmasý gösterdi ki bilimle gerçek din arasýnda çatýþma olmadýðý gibi eðer o sayfalar ve kelimeler anlamlarý hedeflenerek Kur’ânî metodla okunursa marifetullahýn artýþýna sebep olur. Risale-i Nur’un neredeyse her parçasý kiþiye nasýl fiziki kainata ba-kýp onu okuyacaðýný öðretir.

Bedîüzzaman’ýn söylediðine göre Batý felsefesi ve bilimin yanlýþ fi-kirlerinden ve bakýþ açýsýndan etkilenmeyen neredeyse kimse kalmadý.

Hatta o þöyle demiþtir: “Bin seneden beri iman ve Kur’ân aleyhinde terâküm eden Avrupa feylesoflarýnýn itirazlarý ve þüpheleri yol bulup ehl-i imana hücum ediyor. Ve bir saadet-i ebediyenin ve bir hayat-ý ba-kiyenin ve bir cennet-i daimenin anahtarý, medarý, esasý olan erkân-ý imanîyeyi sarsmak istiyorlar.” Bu yüzden öyle görünüyor ki Kur’ân’ýn kainatta ve insanda þuunat-ý Ýlahiye’nin ayetlerini açýklamakta olan yönünün ki böylece insan onlarýn üzerinde düþünmeli ve onlardan ders çýkarmalýdýr - bu modern bilim ve materyalizm çaðýyla özel bir ilgisi

133 20–22 Eylül 1998, Istanbul, Ýstanbul 4. Uluslararasý Bedîüzzaman Said Nursî Sem-pozyumu, “Kâinat Kitabý, Bedîüzzaman’ýn Düþüncesinde Yeri ve Geliþimi”.

134 Araþtýrmacý-Yazar, Risale-i Nurlar’ýn Ýngilizce Mütercimi.

vardýr. Bu yüzden kainat kitabý kavramý ve onunla ilgili bizim deðindi-ðimiz noktalar öncelikle bu baðlamdadýr. Bence, bundan dolayý bu kavram ve bu kavramý açýklayan Risale-i Nur, Kur’ân’ýn özellikle mo-dern çaða bakan yönünü izah eden “Kur’ân’ý anlamada çaðdaþ bir yak-laþým” olarak görülmelidir.

Benzer Belgeler