• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI BEKÂRLARA YÖNELİK KALIPYARGILARIN KALIPYARGI İÇERİĞİ MODELİ İLE İNCELENMESİ Doktora Tezi Burçak SÖNMEZ Ankara, 2020

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ) ANABİLİM DALI BEKÂRLARA YÖNELİK KALIPYARGILARIN KALIPYARGI İÇERİĞİ MODELİ İLE İNCELENMESİ Doktora Tezi Burçak SÖNMEZ Ankara, 2020"

Copied!
130
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ)

ANABİLİM DALI

BEKÂRLARA YÖNELİK KALIPYARGILARIN KALIPYARGI İÇERİĞİ MODELİ İLE İNCELENMESİ

Doktora Tezi

Burçak SÖNMEZ

Ankara, 2020

(2)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ)

ANABİLİM DALI

BEKÂRLARA YÖNELİK KALIPYARGILARIN KALIPYARGI İÇERİĞİ MODELİ İLE İNCELENMESİ

Doktora Tezi Burçak SÖNMEZ

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Ayda BÜYÜKŞAHİN SUNAL

Ankara, 2020

(3)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PSİKOLOJİ (SOSYAL PSİKOLOJİ)

ANABİLİM DALI

BEKÂRLARA YÖNELİK KALIPYARGILARIN KALIPYARGI İÇERİĞİ MODELİ İLE İNCELENMESİ

Doktora Tezi

Tez Danışmanı

Doç. Dr. Ayda BÜYÜKŞAHİN SUNAL

TEZ JÜRİSİ ÜYELERİ

Adı ve Soyadı İmzası

1- Prof. Dr. Nuray Sakallı ……….

2- Doç. Dr. Ayda Büyükşahin Sunal ……….

3- Doç. Dr. Derya Hasta ……….

4- Dr. Öğr. Üyesi Afife Başak Ok ……….

5- Dr. Öğr. Üyesi Büşra Aslan ……….

Tez Savunması Tarihi 23.06.2020

(4)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne,

Doç. Dr. Ayda BÜYÜKŞAHİN SUNAL danışmanlığında hazırladığım

“Bekârlara Yönelik Kalıpyargıların Kalıpyargı İçeriği Modeli ile İncelenmesi (Ankara, 2020)” adlı doktora tezimdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu, başka kaynaklardan aldığım bilgileri metinde ve kaynakçada eksiksiz olarak gösterdiğimi, çalışma sürecinde bilimsel araştırma ve etik kurallarına uygun olarak davrandığımı ve aksinin ortaya çıkması durumunda her türlü yasal sonucu kabul edeceğimi beyan ederim.

Burçak Sönmez

(5)

i TEŞEKKÜR

Yüksek lisans ve doktora eğitimim boyunca her zaman disiplini ile örnek olan, tez sürecimin her aşamasında beni dinleyen ve sabırla yol gösteren sayın hocam Doç. Dr.

Ayda Büyükşahin Sunal’a içtenlikle teşekkür ederim. Tez izleme komitemde bulunarak değerli geri bildirimleriyle tezime katkı sağlayan hocalarım Prof. Dr. Nuray Sakallı ve Dr. Öğr. Üyesi A. Başak Ok’a; hiçbir zaman desteğini esirgemeyen ve tez savunma sürecimde de değerli önerileriyle katkı sunan hocam Doç. Dr. Derya Hasta’ya; her zaman yanımda olduğunu hissettiren ve dostluğuyla beni motive eden, tez savunmamda da yer alarak önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Büşra Aslan’a teşekkürlerimi sunarım.

Tez sürecim boyunca benimle bilgisini ve zamanını paylaşan Ahmet Demirdağ’a;

her zaman beni sabırla dinleyerek destek olan ve çalışmam için motive eden Serel Akdur Çiçek’e; bu süreçte bana güç veren ve her zaman dostluklarını hissettiren Gözde Gökçe ve Meltem Karaoğlu’na; dostlukları ve paylaşımlarıyla doktora sürecimi zenginleştiren Bağdat Deniz Kaynak’a, Meryem Kaynak Malatyalı’ya ve Ceren Atakay’a; stresli olduğum anlarda yanımda olduklarını hissettiren Emel Zorluoğlu ve Elif Düzgün’e;

tezimi okuyan ve geri bildirimlerde bulunan İlyas Hacısalihoğlu’na; tezimin veri toplama aşamasında destek olan Turan Gündüz’e ve Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni unutulmaz kılan, birlikte çalıştığım tüm arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Son olarak, başta annem olmak üzere bu süreç boyunca beni destekleyen ve motive eden aileme teşekkür ederim.

(6)

ii İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... ii

ŞEKİLLER DİZİNİ ... iv

TABLOLAR DİZİNİ ... iv

ÇİZELGELER DİZİNİ ... iv

KISALTMALAR DİZİNİ ... iv

1. BÖLÜM ... 1

1.1. Bekârlara Yönelik Kalıpyargılar ... 4

1.2. Bekâr Bireylere Yönelik Ayrımcılıklar ... 10

1.3. Kalıpyargı İçeriği Modeli (Stereotype Content Model) ... 13

1.4. Gruplar Arası Duygu ve Kalıpyargı Temelli Davranış Haritası (Behaviors from Intergroup Affect and Stereotypes Map – BIAS Map) ... 20

1.5. Araştırmanın Amacı ve Önemi ... 21

1.6. Araştırmanın Hipotezleri ... 22

2. BÖLÜM ... 24

2.1. Yöntem ... 24

2.1.1. Katılımcılar ... 24

2.1.2. Veri Toplama Araçları ... 24

2.1.2.1. Açık Uçlu Soru Formu ... 24

2.1.2.2. Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Ölçeği:... 25

2.1.3. İşlem ... 25

2.2. Nitel Çalışma Bulguları ... 26

2.2.1. “Bekâr” Kavramı Hakkındaki Düşünceler” ... 26

2.2.2. Sizce Evli Bireylerin Özellikleri Neler Olabilir? ... 28

2.2.3. Sizce “Hiç Evlenmemiş” Bireylerin Özellikleri Neler Olabilir? ... 30

2.2.4. Sizce “Hiç Evlenmemiş” Bireyler Toplum Tarafından Nasıl Değerlendirilirler? ... 32

2.2.5. Hiç Evlenmemiş Olmanın Avantajları Var Mıdır? Varsa Nelerdir? ... 35

2.2.6. Hiç Evlenmemiş Olmanın Dezavantajları Var Mıdır? Varsa Nelerdir? ... 38

2.2.7. Sizce Bir Kadın/Erkek Neden Evlenmemiş Olabilir? ... 40

2.2.8. Günümüzde Hiç Evlenmemiş Bireylerin Sayısında Bir Değişme (Artış ya da Azalış) Var Mıdır? Artış/Azalış Varsa Nedenleri Neler Olabilir? ... 43

2.2.9. Sizce Hiç Evlenmemiş Bireylerin Artması Kültürümüzü Etkiler Mi? ... 45

2.2.10. Evlenmemiş Olmaları, Bekârların Toplumda Statü Kazanmalarına Engel Oluşturur Mu? ... 47

2.2.11. Sizce Bekâr Bireyler, Günlük Yaşamlarında Zorluklarla Karşılaşıyorlar Mı? Karşılaşıyorlarsa Bu Zorluklar Nelerdir? ... 48

3. BÖLÜM ... 51

3.1. Yöntem ... 51

3.1.1. Katılımcılar ... 51

3.1.2. Veri Toplama Araçları ... 51

3.2. Bulgular ... 52

4. BÖLÜM ... 53

4.1. Katılımcılar ... 53

4.2. Veri Toplama Araçları ... 55

4.2.1. Kişisel Bilgi Formu ... 55

4.2.2. Kalıpyargı İçeriği Ölçeği ... 55

4.2.3. Davranışsal Eğilim Ölçekleri ... 55

4.2.4. Duygu Ölçekleri ... 56

4.2.5. Sosyal Yapısal Değişkenler Ölçeği ... 57

4.3. İşlem ... 57

(7)

iii

5. BÖLÜM ... 59

5.1. Değişkenler Arası Korelasyonlar... 59

5.2. Kalıpyargı İçerikleri – Bekâr Kümeleri ... 61

5.3. Sosyal Yapısal Değişkenler ve Kalıpyargı İçerikleri Arasındaki İlişkiler ... 68

5.4. Kalıpyargı İçerikleri ile Davranış Eğilimleri Arasındaki İlişkide Duyguların Aracı Rolü .. 69

6. BÖLÜM ... 75

6.1. Nitel Çalışmaya İlişkin Bulguların Tartışılması ... 75

6.2. Kalıpyargı İçerikleri – Bekâr Kümelerinin Tartışılması ... 84

6.3. Kalıpyargı İçerikleri ile Davranış Eğilimleri Arasındaki İlişkilerde Duyguların Aracı Rolüne İlişkin Bulguların Tartışılması ... 90

6.4. Genel Tartışma ... 93

EKLER ... 113

(8)

iv ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 2.1. Evli Bireylerin Özellikleri ... 29

Şekil 2.2. Bekâr bireylerin özellikleri ... 31

Şekil 2.3. Bekârların Toplum Tarafından Değerlendirilmeleri ... 33

Şekil 2.4. Bekâr Olmanın Avantaj ve Dezavantajları ... 38

Şekil 2.5. Kadınların Evlenmeme Nedenleri ... 42

Şekil 2.6. Erkeklerin Evlenmeme Nedenleri ... 43

Şekil 2.7. Bekâr Bireylerin Sayısındaki Artışın Nedenleri ... 45

Şekil 2.8. Bekârların Günlük Hayatlarında Karşılaştıkları Zorluklar ... 49

Şekil 5.1. Bekâr Alt Gruplarının Cana Yakınlık x Yetkinlik Boyutlarında Dağılımı ... 63

Şekil 5.2. Cana Yakınlık ve Aktif Zarar Verici Davranışlar Arasındaki İlişkide Haset ve Hor Görmenin Aracı Rolü ... 70

Şekil 5.3. Cana Yakınlık ile Aktif Yarar Sağlayan Davranışlar Arasındaki İlişkide Hayranlık, Acıma ve Şefkatin Aracı Rolü ... 71

Şekil 5.4. Yetkinlik ile Pasif Yarar Sağlayan Davranışlar Arasındaki İlişkide Haset ve Hayranlığın Aracı Rolü ... 73

Şekil 5.5. Yetkinlik ile Pasif Zarar Verici Davranışlar Arasındaki İlişkide Hor Görme, Acıma ve Şefkatin Aracı Rolü ... 74

TABLOLAR DİZİNİ Tablo 5.1. Değişkenler Arasındaki Korelasyonlar ... 60

Tablo 5.2. Kümelerin Yetkinlik ve Cana Yakınlık Açısından Karşılaştırmaları ... 65

Tablo 5.3. Grupların Yetkinlik ve Cana Yakınlık Açısından Karşılaştırmaları ... 67

Tablo 5.4. Kalıpyargı İçerikleri ile Statü ve Rekabetçilik Arasındaki İlişkiler ... 68

ÇİZELGELER DİZİNİ Çizelge 4.1. Katılımcıların Demografik Bilgileri ...54

KISALTMALAR DİZİNİ Bk. Bakınız

KİM Kalıpyargı İçeriği Modeli Ör. Örnek

TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu

(9)

1

1. BÖLÜM

GİRİŞ

Pek çok toplumda olduğu gibi ülkemizde de bireylerin evlenmeleri ve sonrasında ana baba olmaları gibi aile kurmayla ilgili yaygın beklentiler vardır.

Kağıtçıbaşı’nın (2019) da belirtmiş olduğu gibi toplumlarda gözlenen sosyal ya da kültürel değişimlerle birlikte, aile yapısında da değişimler başlamıştır. Nitekim ülkemizdeki veriler incelendiğinde de evlilik oranlarında geçmiş yıllara göre düşüş olduğu görülmektedir. Örneğin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 1970 yılında Türkiye’de 15 yaş ve üstü hiç evlenmemiş bireyler nüfusun yaklaşık

%22.77’sini oluştururken, bu oran 2019 yılında %27.57’ye yükselmiştir. Benzer olarak, yurtdışında yürütülmüş çalışmalar da (ör. DePaulo ve Morris, 2005; Seltzer, 2000) evlenmemiş bireylerin sayısındaki artışa vurgu yapmaktadırlar.

Hem ülkemizde hem de yurtdışında evlenmeme oranlarında yani bekârlığı tercih etmede bir artış olmasına rağmen, bekâr bireyler evlenmemiş oldukları için çeşitli kalıpyargı ve ayrımcılıklara maruz kalabilmektedirler. Bu tür ayrımcılıklar ya da kalıpyargıların sürdürülmesinde de tüm yetişkinlerin bir gün evlenecekleri ya da en azından evlenmek isteyecekleri gibi yaygın inanışlar yer almaktadır (Morris, DePaulo, Hertel ve Taylor, 2008). Diğer bir ifadeyle evlilik, toplumlarda sosyal bir norm olarak kabul edilmiş ve evlenmeyi tercih etmeyerek bu norma uyum sağlamayanlara yönelik olumsuz yaklaşımlar sergilenmiştir (Cargan, 1986). Nitekim, yakın zamanda ülkemizde yapılan bir çalışmada da (Sakallı-Uğurlu, Türkoğlu, Kuzlak ve Gupta, 2018) bekarların potansiyel eş olarak nitelendirildikleri rapor edilmiştir. Aynı çalışmada katılımcılar bekarların eş bulma beklentisinde olan kişiler olduklarını ifade etmişlerdir. Bekârlara yönelik tutumları inceleyen çalışmalarda, evlilerle karşılaştırıldıklarında bekârların da

(10)

2 bekâr olmaya yönelik daha olumsuz tutumlara sahip oldukları dikkat çekmektedir (Himawan, 2017; Poortman ve Liefbroer, 2010). Bu bağlamda yapılan çalışmalar incelendiğinde, İngiltere (Macvarish, 2006), İrlanda (Byrne, 2000), Malezya (İbrahim ve Hassan, 2009), Çin (Gaetano, 2010), Almanya (Greitemeyer, 2009), Nijerya (Ntoimoa ve Isiugo-Abanihe, 2014) gibi çeşitli kültürlerde bekârlara yönelik kalıpyargı ve ayrımcılıkların araştırıldığı görülmektedir. Bu çalışmaların bulguları göz önüne alındığında, bekârların farklı kültürlerde benzer kalıpyargılara maruz kaldıkları söylenebilir. Sakallı-Uğurlu ve arkadaşlarının (2018) çalışmasında da bekârların sıklıkla kişilik özellikleriyle; evlilerin ise geleneksel rollerle tanımlandıkları görülmüştür. Diğer bir ifadeyle, evli ve bekârlar farklı yönleriyle değerlendirilmektedirler. Bu çalışmalar göz önüne alındığında, toplumumuzda bekârların nasıl algılandıklarının ayrıntılı biçimde incelenmesi gerektiği düşünülmüştür. Bu nedenle bu çalışmada öncelikle nitel bir çalışma gerçekleştirilmiştir (Çalışma I). Katılımcılarla yüz yüze görüşülerek yürütülen nitel çalışmada bekârlara yönelik öne çıkan kalıpyargıların anlaşılmasının yanı sıra, evlenmemiş olmanın avantaj ve dezavantajları, bekârların günlük yaşamlarında ne tür davranışlara maruz kaldıkları gibi sorulara yanıt aranması amaçlanmıştır.

Bekârlara yönelik kalıpyargı ve ayrımcılıkları vurgulayan DePaulo (2007), bekârların özelliklerine göre bazılarının daha acımasız şekilde damgalandıklarını vurgulamıştır. Bir başka deyişle, bekârlar genç ya da yaşlı olmaları, zengin ya da yoksul olmaları gibi özellikleri temelinde farklı algılanabilmektedirler. Kalıpyargı içeriği modeliyle farklı grupları cana yakınlık (warmth) ve yetkinlik (competence) olmak üzere iki boyutta inceleyen Fiske, Xu, Cuddy ve Glick (1999) de bir grubu alt gruplarına ayırmanın önemli olduğuna işaret etmektedirler. Ancak yazında bekarları alt gruplara göre değerlendiren bir çalışmaya rastlanmamıştır. Fiske ve arkadaşlarına (1999) göre

(11)

3 gruplar, cana yakın ya da yetkin olarak algılanabilecekleri gibi, bir boyutta daha yüksek diğer boyutta daha düşük olarak da algılanabilirler. Diğer bir ifadeyle gruplar, yüksek yetkinlik-yüksek cana yakınlık, düşük yetkinlik-düşük cana yakınlık, yüksek yetkinlik- düşük cana yakınlık ya da düşük yetkinlik-yüksek cana yakınlık boyutlarında değerlendirilebilirler. Örneğin kadınların tek bir grup olarak değerlendirilmeleri, ev hanımı ve feministler ya da iş kadınları arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmaktadır (Fiske, Cuddy, Glick ve Xu, 2002; Fiske ve ark., 1999). Bekârlara yönelik kalıpyargıları inceleyen bir çalışmada da (Slonim, Gur-Yaish ve Katz, 2015), bekârlığı tercih edenler, evlenme arzusu olan bekârlara göre daha yalnız, daha az sıcak ve daha az sosyal olarak algılanmışlardır. Ancak, bu bireyler evlenmeyi düşünenlerden daha güçlü ve daha başarılı değerlendirilmişlerdir. Başka bir ifadeyle, bekârların romantik ilişki içinde olma arzuları, onlar için öne çıkan kalıpyargıları evlenmek istemeyen bekârlardan farklılaştırmaktadır. Bu bilgiler doğrultusunda, ülkemizde de “bekâr” biri algısıyla, evlenmeyi istemeyen bekâr, zengin bekâr ya da düşük eğitimli bekâr algısının farklı olabileceği düşünülmektedir. Buradan hareketle, bu çalışmanın ana amaçlarından biri çeşitli bekâr alt gruplarına yönelik kalıpyargı içeriklerinin kalıpyargı içeriği modeli (cana yakınlık ve yetkinlik) ile incelenmesidir.

Bekârlar, evli olmadıkları için damgalanma, lakap takılması, aşağılanma gibi ayrımcılıklarla da karşılaşabilmektedirler (Byrne, 2000; Ntoimo ve Isiugo-Abanihe, 2014). Gruplara yönelik öne çıkan davranışları kalıpyargı içerikleri bağlamında inceleyen araştırmacılara (Cuddy, Fiske ve Glick, 2007) göre, kalıpyargı içerikleri davranış eğilimlerini yordamaktadır. Bu ilişkiyi vurgulayan “gruplar arası duygu ve kalıpyargı temelli davranış haritasıyla (behaviors from intergroup affect and stereotypes map – BIAS map)”, yukarıda aktarılan dört kalıpyargı içeriği boyutlarında değerlendirilen gruplar için farklı davranış eğilimlerinin öne çıkacağı belirtilmiştir.

(12)

4 Bununla birlikte, kalıpyargı içeriği ve davranış eğilimleri arasındaki ilişkilere duyguların aracılık ettiği bilinmektedir (Fiske ve ark., 2002). Buradan hareketle, kalıpyargı içerikleri ile bekâr alt gruplarına yönelik öne çıkan davranış eğilimleri arasındaki ilişkilerde duyguların aracı rolünün incelenmesi bu çalışmanın diğer amaçlarından birini oluşturmaktadır. Nitel çalışmadan elde edilecek olan bekarlara yönelik kalıpyargı ve davranış eğilimlerinin de çalışmanın bu bölümü için ipucu sağlayabileceği düşünülmektedir. Özetlemek gerekirse, bu çalışmanın amaçlarından biri bekarlara yönelik kalıpyargıların ve davranış eğilimlerinin ilk olarak nitel çalışmada incelenmesidir. Toplumumuzda bekaların nasıl algılandıklarının, hangi davranışlara maruz kaldıklarının ayrıntılı olarak incelenmesi çalışmanın önemine işaret etmektedir.

Çalışmanın diğer bir amacı bekârlara yönelik kalıpyargı içerikleri ve davranış eğilimlerinin Kalıpyargı İçeriği Modeli (KİM; Fiske, Cuddy, Glick ve Xu, 2002; Fiske, Xu, Cuddy ve Glick, 1999) ve gruplar arası duygu ve kalıpyargı temelli davranış haritası (BIAS map, Cuddy, Fiske ve Glick, 2007) bağlamında ele alınmasıdır. İlgili yazında bekarları alt grupları temelinde ele alan bir çalışmaya rastlanmamış olması nedeniyle, bu çalışmada elde edilecek olan bulguların yazına yeni bilgiler sağlayacağı düşünülmektedir. Bu amaçlar doğrultusunda, izleyen bölümde bekârlara yönelik kalıpyargı ve ayrımcılıklara yer verilmiş; ardından kalıpyargı içeriği modeli ve gruplar arası duygu ve kalıpyargı temelli davranış haritasına ilişkin yazın bilgileri aktarılmıştır.

1.1. Bekârlara Yönelik Kalıpyargılar

Kalıpyargı (stereotype) kavramı Lippmann (1922; akt, Ashmore ve Del Boca, 1981) ile sosyal bilim araştırmacılarının dikkatini çekmiştir. Lipmann’a göre kalıpyargılar, bireylerin çevreleri hakkındaki bilgileri işlemelerine, sosyal konumlarını açıklamalarına ve mantıklaştırmalarına yardımcı olur. Ashmore ve Del Boca (1981),

(13)

5 kalıpyargı araştırmalarında bilişsel, psikodinamik ve sosyo-kültürel olmak üzere üç yönelime dikkat çekmişlerdir. Bilişsel yönelimde, insanların işleyebilecekleri bilgi miktarının sınırlı olduğu vurgulanır (Snyder ve Meine, 1994). Bu sınırlı bilgi işleme kapasitesi ise kalıpyargılara neden olmaktadır. Diğer bir ifadeyle kalıpyargılar, insanlar üzerindeki bilişsel yükü azaltarak kalıpyargıları temelinde karar vermelerine neden olabilmektedir. Kalıpyargıların insanların kendilerini iyi hissetmelerine yol açtığı belirtilen psikodinamik yönelimde ise kalıpyargıların benliği koruma işlevi öne çıkmaktadır. Son olarak sosyo-kültürel yönelimde, kalıpyargıların insanların kendi gruplarıyla özdeşleşmelerine yardımcı olacağı ifade edilmektedir. Bu yönelimde, insanların sosyalleşme yoluyla diğerlerine yönelik kalıpyargıları öğrendikleri belirtilir (Ashmore ve Del Boca, 1981; Snyder ve Meine, 1994). Bireyler, bir grup hakkında yeterli miktarda bilgiye sahip olmadıklarında kalıpyargılardan faydalanarak bilgi eksikliklerini tamamlarlar. Böylece kalıpyargılar, insanların gruplar hakkında daha kolay yargıda bulunmalarını sağlar (Göregenli, 2012). Kalıpyargılar, çoğunlukla grupların olumlu ya da olumsuz özelliklerinin abartılı bir şekilde vurgulanmasına da neden olmaktadır (Fiske, 1998). Abartılı vurgulanan özellikler ise grup içindeki çeşitliliği azaltmakta; insanların bir grubu diğerlerinden daha farklı algılamalarına yol açmaktadır (Fiske, 1998; Göregenli 2012). Diğer bir ifadeyle kalıpyargılar, grubun tüm üyelerine genelleştirilmektedir. Örneğin toplumlarda, evlilerin ve bekârların homojen gruplar olduğu varsayılır (Carr, 2008). Bu varsayıma göre evlilikler mükemmel olarak değerlendirilirken, bekârların tümünün de benzer özelliklere sahip oldukları düşünülür.

Kalıpyargılar, cinsiyet, cinsel yönelim ya da ırk bağlamında sıklıkla çalışılmıştır (ör. Burgess ve Borgida, 1999; Clausell ve Fiske, 2005; Deaux ve Kite, 1993; Devine ve Elliot, 1995; Katz ve Braly, 1935; Sakallı-Uğurlu, 2003; Wright ve Canetto, 2009).

DePaulo ve Morris (2005) ise bekâr bireylerin karşılaşmış oldukları kalıpyargılar ve

(14)

6 ayrımcılıklara dikkat çekerek singlism kavramını öne sürmüşlerdir. Yazarlara göre singlism, “bekâr yetişkinlerin damgalanması”nı ifade etmektedir. Diğer bir ifadeyle, singlism, bireylerin ilişki durumları temelinde kalıpyargı, önyargı ve ayrımcılığa maruz kalmalarıdır (Morris ve ark., 2008). Irkçılık, cinsiyetçilik gibi ayrımcılıkların aksine daha az farkında olunan singlism, toplum içinde bu ayrımcılıklardan daha fazla onaylanmaktadır (DePaulo ve Morris, 2006; Morris, Siclair ve DePaulo, 2007). Bir başka deyişle insanlar, diğer ayrımcılık türleriyle karşılaştırıldığında bekârlara yönelik olan ayrımcılıklardan daha habersizlerdir. Bu nedenle, bekârların maruz kaldıkları davranışları daha fazla onaylama eğilimdedirler. DePaulo ve Morris’e (2006) göre, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim temelli ayrımcılıklarda bir grup olarak ayrımcılığa maruz kalınması diğer insanların dikkatini çekebilmektedir. Aksine bekârların maruz kaldıkları ayrımcılıklar ise tüm grubu kapsamamaktadır. Buna göre, bekârlar çoğunlukla kişi olarak ayrımcılıkların hedefi olmaktadırlar. Bu nedenle onların maruz kaldıkları ayrımcılıklar, ırk ya da cinsiyet temelli ayrımcılıklarla karşılaştırıldığında daha az sayıda insanın farkında olmasına ve adaletsiz algılamasına yol açmaktadır. DePaulo (2007), toplumun bekârların duyguları, beklentileri ya da neden bir partnerleri olmadığı konusunda emin olduklarına dikkat çekmektedir. Ona göre insanlar, bekârların mutsuz olduklarına, çiftleri kıskandıklarına ve çok seçici oldukları için yalnız olduklarına inanmaktadırlar.

Daha önce de belirtildiği gibi farklı kültürlerde bireylerin medeni durumlarına yönelik genellikle benzer kalıpyargılar vardır. İlgili yazında bekâr bireylerle karşılaştırıldıklarında, evli bireylerin daha mutlu, güvenilir, nazik, sevgi dolu, olgun, heyecanlı, daha az bencil ve daha az kıskanç olarak algılandığını gösteren çalışmalara rastlanmaktadır (Etaugh ve Birdoes, 1991; Etaugh ve Malstrom, 1981; Hertel, Schütz, DePaulo, Morris ve Stucke, 2007; Morris ve ark., 2008; Nanik, Tairas ve Hendriani,

(15)

7 2018). Buna karşın sözü edilen bu çalışmalarda, bekâr bireylerin mutsuz, yalnız, güvensiz ve daha az dışadönük, yaşamlarından daha az doyum alan, fiziksel olarak daha az çekici ve benlik saygısı daha düşük bireyler olarak algılandıkları da görülmektedir.

Bununla beraber bekârlar, bağımsız, kariyer odaklı, güçlü gibi görece daha olumlu sayılabilecek özelliklerle de tanımlanmışlardır (Nanik ve ark., 2018; Slonim ve ark., 2015). Ancak özellikle kariyer odaklı kadın bekâr kalıpyargıları, bencilliği ve hazcılığı içermektedir (Gordon, 1994). Kadınlar çalışma hayatında daha fazla yer almaya başlamış ve eğitim olanakları yükselmiş bile olsa, çalışan evlenmemiş kadınlar için zamanla, kariyer odaklı kadın kalıpyargıları oluşmuştur. Gordon’a (1994) göre, şehirli bekâr kadınlar için öne çıkan kalıpyargılar, “kız kurusu” olarak görülen kadınlardan daha olumludur. Şehirli kadın için evli olmamak onun bir seçimidir; ancak diğer kadınların evlenmek istemelerine rağmen partner bulamadıkları varsayılır. Ancak, ilk görüşte olumlu gibi görülen şehirli ve kariyer odaklı kadının bağımsız hayatının, toplum için bir tehdit oluşturduğuna inanılmaktadır. Bu tehdit, kadını kariyer odaklı olmasının yanı sıra bencil ve hazcı olarak yansıtmaktadır (Gordon, 1994).

İlgili yazında bekârlara yönelik kalıpyargıların yanı sıra, bu kişilerin neden evlenmemiş oldukları da incelenmiştir. Altmış beş yaş üstü bekâr katılımcılarla görüşülen nitel bir çalışmada (Baumbusch, 2004), toplumların savaş gibi tarihsel süreçleri, evlenmeme nedeni olarak gösterilmiştir. Buna göre, erkeklerin savaşa gitmeleri, kadınların da çalışmak zorunda kalmaları gibi nedenler, evlilik kararlarını ertelemeye yol açmıştır. Katılımcılar ayrıca, kariyer odaklı olma, ebeveynleriyle ilgilenmek zorunda olmaları gibi nedenlerle evlenmediklerini belirtmişlerdir. Ek olarak, bağımsız olmak isteme ya da kaybedilen bir partnerin yerine yeni bir partnerle ilişki kurmak istememe gibi nedenler de belirtilmiştir (Band-Winterstein ve Manchik-Rimon, 2014). Aktarılan bu çalışmalar, bireylerin evli olmamalarının, onlara yönelik mutsuz,

(16)

8 daha az çekici olma gibi kalıpyargılardan daha çok yaşam koşullarıyla ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Bazı araştırmacılarsa (Kaiser ve Kashy, 2005; Shostak, 1987), bekârları tek bir grup olarak ele almak yerine, bekârları yaş gruplarına, evlenmeyi isteme/istememe, eğitim ya da kariyer gibi nedenlerle evliliği ertelemelerine göre alt gruplara ayırmışlardır. Toplum ise bekâr bireyleri bu alt gruplar temelinde değerlendirmektedir. Yani yaşları ya da kariyer odaklı olmaları gibi özelliklerine dikkat çekilerek, bekârların birbirinden farklı kalıpyargılarla değerlendirildikleri söylenebilir.

Örneğin Kaiser ve Kashy (2005), ilk evlenme yaşını dikkate alarak otuz altı yaşından daha küçük olan bekârların geçici bekâr olarak algılandıklarını belirtmişlerdir. Bu kişilerin bir gün evlenecekleri düşünülür. Bu yaşın üzerinde olan bekârlarsa toplumda müzmin bekâr olarak tanımlanırlar. Slonim ve arkadaşlarının (2015) çalışmasında ise bekâr olmayı tercih eden ya da evlenme arzusu olan bekârlara yönelik farklı kalıpyargılar ön plana çıkmıştır. Çalışmada, bekâr olmayı tercih edenler, evlenmeyi düşünen bekârlardan daha yalnız, daha sefil, daha az cana yakın algılanmışlardır. Bunun yanı sıra, bekâr olmayı tercih edenlerse, diğerlerinden daha başarılı ve güçlü olarak değerlendirilmişlerdir. Diğer bir ifadeyle, kişiler romantik ilişki içinde olmasalar da ilişki beklentilerinin olması, insanların onlara olan bakışını değiştirmektedir. Benzer şekilde, Morris ve Osburn’un (2016) çalışmasında, bekâr olmayı tercih edenler, evlenmeyi isteyenlerden daha bencil ve daha az uyumlu algılanmışlardır. Bununla beraber bu çalışmalarda evlenmek isteyen bekârların evlilerle karşılaştırıldıklarında daha bencil olarak değerlendirildikleri dikkat çekmektedir. Buna göre, evlenmek isteyenler, bekâr olmayı tercih edenlere göre daha olumlu özelliklerle değerlendirilseler de evlilerle karşılaştırıldıklarında tersi bir durum görülmektedir. Morris ve Osburn’a (2016) göre bu kişiler evlilik kurumunu destekledikleri için olumlu algılansalar da hedeflerine ulaşmayı başaramadıkları için olumsuz olarak değerlendirilmektedirler.

(17)

9 Araştırmacılar ayrıca, evli olmayan bireylere yönelik olan kalıpyargıların, bu bireylerin yaşıyla ilişkili olup olmadığıyla da ilgilenmişlerdir. Morris ve arkadaşlarının (2008) çalışmasında, evli olmayan yetişkinler gibi ilişkisi olmayan üniversite öğrencileri de ilişkisi olan akranlarından daha olumsuz değerlendirilmişlerdir. Katılımcılardan yirmi beş yaşında ve kırk yaşında olduğu belirtilen bekârları değerlendirmeleri istenen çalışmalarda (Hertel ve ark., 2007; Morris ve ark., 2008), iki yaş grubunun da benzer şekilde evlilerden daha olumsuz algılandıkları görülmüştür. Bu çalışmalara göre, farklı yaş gruplarında bulunan bekârlar, evlilere oranla daha ben-merkezci, olgun olmayan ya da kıskanç olarak algılanmışlardır. Başka bir deyişle, farklı yaş gruplarındaki bekârların, ilişkisi olan akranlarından daha olumsuz özelliklere sahip oldukları bildirilmiştir.

Hatırlanacağı gibi, bekârların evlilerden daha yalnız ve bencil oldukları düşünülmektedir. Ancak bekârlarla yürütülen çalışmalar, bu algıların tüm bekârlar için geçerli olmadığını düşündürmektedir. Örneğin Cargan’ın (1986) çalışmasında bekârlar, mutlu ve hüzünlü anlarını paylaşacak birinin eksikliğini evlilerden daha sık belirtseler de yalnız yaşamayı evlilerden daha olumsuz değerlendirmemişlerdir. Diğer bir ifadeyle, yalnızlık kalıpyargısının doğruluk payı olsa da bu durum tüm bekârlar için geçerli değildir (Cargan, 1981). Aynı zamanda bekârların etkinliklere ya da resmi sosyal gruplara evlilerden daha fazla dahil oldukları da görülmektedir (Cargan, 1986; Cwikel, Gramotnev ve Lee, 2006). Ayrıca, evli ve bekârları yardım etme davranışları açısından inceleyen çalışmalarda da bekârların ailelerine evlilerden daha fazla zaman ayırdıkları ve çeşitli kurumlarda daha fazla gönüllü oldukları bulunmuştur (Cwikel ve ark., 2006;

Laditka ve Laditka, 2001).

Sakallı-Uğurlu ve arkadaşları (2018) yakın zamanda yapmış oldukları çalışmalarında evliler ve bekârların Türkiye’de nasıl tanımlandıklarını incelemişlerdir.

(18)

10 Çalışmada bekâr erkekler sorumsuz, olgun olmayan, rahatına düşkün gibi daha çok olumsuz kişilik özellikleriyle tanımlanırlarken, evli erkeklerse daha çok baba, aile reisi gibi geleneksel rollerle tanımlanmışlardır. Aynı çalışmada bekâr kadınlar daha çok kırılgan, çocuksu gibi kişilik özellikleriyle; evli kadınlarsa daha çok anne, ev hanımı, fedakâr gibi toplumsal cinsiyet rolleri ve cana yakın, olgun gibi olumlu kişilik özellikleriyle tanımlanmışlardır. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de bekârlar sıklıkla kişilik özellikleriyle, evlilerse toplumsal cinsiyet rolleriyle betimlenmişlerdir. Bu çalışmada ise evlenmeyi isteyen/istemeyen, çalışan ya da çalışmayan gibi farklı bekâr gruplarına yönelik kalıpyargı içerikleri ve davranış eğilimlerinin incelenmesi hedeflenmiştir. Bu nedenle, izleyen başlıkta, bekârların maruz kaldıkları ayrımcılıklara yer verilmiştir.

1.2. Bekâr Bireylere Yönelik Ayrımcılıklar

Ayrımcılık, bireylerin çeşitli gruplara önyargıları temelinde olumsuz davranışlar sergilemeleridir (Göregenli, 2012). Diğer bir ifadeyle ayrımcılık, kişilerin bir gruba ait olmaları nedeniyle hedef oldukları davranışlardır. Bu davranışlar, grup üyelerinin diğerlerinden daha az değerli olduklarını vurgular (Hellman, 2008). Hellman’a (2008) göre, bir davranışın ayrımcılık olarak ifade edilebilmesi için grup üyelerini aşağılama amacıyla sergilenmesi gerekmektedir. Bekâr bireyler de kalıpyargılarla değerlendirilmelerinin yanı sıra, ayrımcılıklarla da karşılaşmaktadırlar. Byrne ve Carr (2005), araştırmalarında ayrımcılığı kişilerarası ayrımcılık ve kurumsal ayrımcılık olmak üzere iki şekilde ele almışlardır. Kişilerarası ayrımcılık, daha az saygı görmeyi, restoranlarda diğerlerinden daha kötü hizmet almayı, lakap takılmasını ya da kişilerin taciz edilmesini içermektedir. Kurumsal ayrımcılık ise işe alınmama, işten çıkarılma, terfi ettirilmeme, ev kiralamada zorluk yaşama gibi davranışlardır. Byrne ve Carr’in (2005) çalışmasında, hiç evlenmemiş kişilerin evlilere oranla daha fazla kişilerarası

(19)

11 ayrımcılığa maruz kaldıkları rapor edilmiştir. Yani, hem erkek hem de kadın bekârlar çevrelerindeki kişiler tarafından tehdit ve taciz edildiklerini, daha az saygı gördüklerini ya da kendilerine lakap takıldığını bildirmişlerdir. Ochnik ve Mandal’a (2016) göre, bekârların geçmiş ilişkilerinin sayısı kişilerarası düzeyde ya da iş yerinde reddedildiğini düşünme, kusurlu olma gibi ayrımcılığa uğramayla ilgili düşüncelerini etkilemektedir.

Bu bulguya göre geçmişteki partner sayısı arttıkça, bekârlar daha az damgalanma hissetmektedirler. Aynı çalışmada, en fazla damgalanma hissini ise geçmişte hiç birlikteliği olmamış bekârların yaşadığı belirtilmektedir.

Ntoimo ve Isiugo-Abanihe (2014), otuz yaş ve üstü bekâr kadınlarla görüşme yaptıkları çalışmalarında, katılımcılar medeni durumları nedeniyle damgalanma, lakap takılması, aşağılanma, daire kiralamada zorluk çekme gibi olumsuz deneyimler yaşadıklarını rapor etmişlerdir. Aynı çalışmada kadınlar, çevrelerindeki kişilerin kendilerine şüpheyle yaklaştıklarını ve komşuları tarafından kötü muameleye maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Altmış yaşın üzerindeki hiç evlenmemiş bireylerle yürütülen başka bir çalışmada (Band-Winterstein ve Manchik-Rimon, 2014) katılımcılar evli olmadıkları için çevreleri tarafından ahlaksız ya da başarısız gibi sıfatlarla algılanmışlardır. Bu algıların da evlenmemiş bireylerde utanç ve suçluluk duygusuna neden olduğu görülmüştür. Öyle ki çalışmadaki bazı katılımcılar, evli olmadıkları için yakınlarından özür dileme ihtiyacı hissettiklerini vurgulamışlardır. Bunlara ek olarak, bekâr kadınların hemcinsleriyle vakit geçirdikleri için eşcinsel olarak etiketlenmeleri de onları rahatsız eden durumlar arasındadır (Byrne, 2000; Simpson, 2016).

Evli olmayan bireylerin karşılaştıkları bir zorluk da yaşam yerleriyle ilgilidir.

Morris, Sinclair ve DePaulo (2007), daire kiralamada karşılaşılan ayrımcılıkları incelemek amacıyla öğrenciler ve daire kiralama şirketi görevlileriyle bir dizi çalışma

(20)

12 yürütmüşlerdir. Bu çalışmalarda, katılımcılardan kendilerini ev sahibi gibi düşünmeleri ve evli çift, bekâr kadın/erkek, birlikte yaşayan çiftler gibi kiracı tanımlamalarını okumaları, sonrasında evi kime kiralayacaklarına karar vermeleri istenmiştir.

Çalışmanın bulgularında, katılımcıların evli çiftleri kadın ve erkek bekârlara göre daha fazla tercih ettikleri görülmüştür. Katılımcılar ayrıca, evi temiz tutma/zarar verme, gürültülü olma, kirayı zamanında ödeme gibi özellikler bakımından evli kiracıları bekârlardan daha olumlu değerlendirmişlerdir.

Daha önce belirtildiği gibi evli bireyler, bekâr bireylerle karşılaştırıldıklarında daha olumlu özelliklerle betimlenmektedirler. Bu betimlemeler cinsiyet açısından incelendiğinde, kadın ve erkek bekârların benzer biçimlerde değerlendirildikleri görülmektedir (Byrne ve Carr, 2005; Etaugh ve Malstrom, 1981; Morris ve ark., 2008).

Buna göre, bekâr erkekler evli erkeklerle karşılaştırıldıklarında ya da bekâr kadınlar evli kadınlarla karşılaştırıldıklarında belirgin bir farklılık görülse de kadın ve erkek bekârlar benzer ayrımcılıklara maruz kalabilmektedirler (Byrne ve Carr, 2005). Özetle çalışmalarda, kadın ve erkek bekârların karşılaştıkları ayrımcılıklarda anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Buna rağmen, bekârlara yönelik kalıpyargı ve ayrımcılıklara ilişkin çalışmaların sıklıkla kadınlara yönelik algıları ele aldığı ya da kadın katılımcılarla yürütüldüğü dikkat çekmektedir. Morris ve arkadaşları (2008) çalışmalarında, katılımcıların kendi cinsiyetindeki bekârları değerlendirirlerken daha az eleştirel olduklarını saptamışlardır. Bununla birlikte hem kadınlar hem de erkekler, bekârların evlilerden daha olumsuz özelliklere sahip olduklarını düşünüyorlardı (Etaugh ve Malstrom, 1981; Greitemeyer, 2009). Bekâr kadınlara yönelik tutumları inceleyen bir diğer çalışmada (Stolk ve Brotherton, 1981) ise erkeklerin bekâr kadınlara yönelik daha olumsuz oldukları ortaya konulmuştur.

(21)

13 Lordoğlu (2018), İstanbul’un farklı semtlerinde yaşayan boşanmış, hiç evlenmemiş ya da eşini kaybetmiş kadınlarla görüşmeler yapmıştır. Ona göre, bekârların daha rahat yaşayabilmeleri şehrin mekanlarına göre değişmektedir. Örneğin, bekârlar Kadıköy gibi semtlerde yaşamayı görece daha fazla tercih ettiklerini, Bağcılar gibi semtlerde zorluklarla daha çok karşılaştıklarını rapor etmişlerdir. Başka bir ifadeyle, “aile yeri” olduğu belirtilen semtlerde bekâr olmak, beraberinde ayrımcılıkları getirebilmektedir. Bu çalışmadan hareketle, ülkemizde de bekârlara farklı davranış eğilimlerinin sergilenebileceği düşünülmektedir.

Tüm bu bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, bekârların medeni durumlarından yola çıkılarak kalıpyargılara ve ayrımcılıklara maruz kaldıkları görülmektedir.

Almanya’da yürütülen bir çalışmada, bekâr bireylerin yetkinlik düzeylerinin, evli bireylerin ise cana yakınlık düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur (Asbrock, 2010). Ancak çalışmada, farklı bekâr gruplarına yer verilmemiştir. Bu çalışmada ise kadın, erkek, zengin, yoksul gibi çeşitli bekâr gruplarına yönelik kalıpyargı içerikleri ve davranış eğilimlerinin değişebileceği düşünülmektedir. Diğer bir ifadeyle, evlilerden farklı özelliklerle değerlendirilen bekârlar, alt gruplara ayrıldığında kalıpyargı içerikleri ve davranış eğilimleri farklılaşacaktır. Buradan yola çıkılarak, bu çalışmada hangi bekâr alt gruplarının cana yakınlık (warmth) ve yetkinlik (competence) düzeylerinin benzer ya da farklı olduğunun incelenmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle, sonraki başlık altında can yakınlık ve yetkinliği açıklayan kalıpyargı içeriği modeli üzerinde durulmuştur.

1.3. Kalıpyargı İçeriği Modeli (Stereotype Content Model)

Kalıpyargı İçeriği Modeli (KİM) Fiske ve arkadaşları (1999; 2002) tarafından önerilmiş ve araştırmacılar gruplara yönelik kalıpyargı içeriklerinin yetkinlik ve cana yakınlık olmak üzere iki boyutu olduğunu belirtmişlerdir. Cana yakınlık, bir grubun

(22)

14 arkadaş canlısı, iyi niyetli, sıcak ve samimi olarak algılanmasını; yetkinlik ise grubun yetenekli, zeki ve kendinden emin olarak algılanmasını ifade etmektedir. KİM’e göre, kişiler yetkin olarak algıladıkları bir grubu, cana yakın algılamayabilirler. Benzer şekilde bir grubun cana yakın olduğu ama yetkin olmadığı düşünülebilir. Fiske’e göre (2012) bireyler, kurdukları ilişkiler sonrasında diğerlerinin niyetlerini çıkarsarlar.

Niyetlerinin iyi olup olmamasına göre grupların kalıpyargı içerikleri de değişebilmektedir. Alanyazında KİM, göçmen gruplar, kadın alt grupları gibi farklı bağlamlarda çalışılmıştır (Aktan ve Bilim, 2016; Binggeli, Krings ve Sczesny, 2014;

Eckes, 2002; Lee ve Fiske, 2006). Ancak bekâr alt gruplarını kalıpyargı içeriği modeli ile ele alan bir çalışmaya rastlanmamıştır.

Araştırmacılar (Fiske ve ark., 2002), katılımcılardan ev hanımları, Asyalılar, Yahudiler, engelliler gibi toplumda öne çıkan grupları yetkinlik ve cana yakınlık açısından değerlendirmelerini istemişlerdir. Değerlendirmelerde grupların yalnızca yetkin ya da cana yakın olarak algılanmadığı görülmektedir. Bazı grupların yetkinlik düzeyi yüksek, cana yakınlık düzeyi düşükken, bazı grupların yetkinlik düzeyi düşük, cana yakınlık düzeyi yüksektir. Bu durum kalıpyargıların karışık içerikli olduğunu göstermektedir. Örneğin yaşlılar, engelliler, ev hanımları gibi gruplar yetkinlik düzeyi düşük; cana yakınlık düzeyi ise yüksek olarak algılanmaktadır. Bu gruplar düşük statülü ve iç grup için rekabet uyandırmayan gruplardır. Bu nedenle, bu gruplara yönelik korumacı (paternalistic) önyargılar öne çıkmaktadır. Bu önyargı, statüsü düşük olan gruplar için olumlu duyguların beslenmesini ifade etmektedir (Cuddy ve ark., 2008).

Karışık içerikli kalıpyargıların diğer boyutu ise dış grubun yetkin olarak algılandığı, fakat cana yakın olmadığı boyuttur. Asyalılar, zenginler, feministler gibi gruplar bu boyutta yer almaktadır. Bu gruplar yüksek statülü ve iç grup için rekabet uyandıran gruplardır. Başka bir ifadeyle bu gruplar, sıcak olmayan, niyeti düşmanca olan

(23)

15 rakiplerdir. Yüksek statülerinden sorumlu oldukları düşünülen bu gruplara karşı haset (envious) önyargısı öne çıkmaktadır. (Cuddy, Fiske ve Glick, 2008; Fiske ve ark., 2002).

KİM’de belirtilen diğer bir boyut ise ne yetkin ne de cana yakın olarak değerlendirilen gruplardır (ör. fakirler, sosyal yardım alanlar). Bu grupların hem statüleri hem de rekabetçilik düzeyleri düşüktür. İç grup üyelerinin ya da orta sınıf gibi toplumda kültürel olarak baskın grupların ise hem yetkinlik hem de cana yakınlık düzeyleri yüksektir. Bu grup üyeleri, yüksek statülüdür; ancak rekabet uyandırmazlar. İç grup yanlılığı, bu grupların hem yetkin hem de cana yakın olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır.

Özetlemek gerekirse, KİM’de kalıpyargı içeriklerinin yetkinlik ve cana yakınlık olmak üzere iki ana boyutu vardır. Ancak, dış gruplar her zaman bu iki boyuta yerleşmemektedir. Karışık içerikli olduğu belirtilen kalıpyargı içerikleri ile gruplar, yüksek/düşük yetkinlik ve yüksek/düşük cana yakınlık şeklinde değerlendirilirler.

Böylece gruplar, düşük yetkinlik-düşük cana yakınlık (DY-DC), düşük yetkinlik-yüksek cana yakınlık (DY-YC), yüksek yetkinlik-yüksek cana yakınlık (YY-YC) ve yüksek yetkinlik-düşük cana yakınlık (YY-DC) olmak üzere dört farklı kümede yer alabilmektedir. Bu çalışmada ise bekâr alt gruplarının, farklı kalıpyargı içeriği kümelerine yerleşmesi beklenmektedir (Hipotez 1).

Yukarıda aktarıldığı gibi, bir grubun cana yakın olduğu ama yetkin olmadığı ya da yetkin olduğu ama cana yakın olmadığı düşünülebilir. Bazı araştırmacılar ise iki boyut arasındaki ilişkilere dikkat çekmişlerdir (ör. Judd, James-Hawkins, Yzerbyt ve Kashima, 2005; Kervyn, Yzerbyt, Demoulin ve Judd, 2008; Yzerbyt, Kervyn ve Judd, 2008; Yzerbyt, Provost ve Corneille, 2005). Negatif yönde olan ilişkilerin elde edildiği

(24)

16 çalışmalar (Yzerbyt ve ark., 2005; Judd ve ark., 2005), cana yakınlık ve yetkinlik arasındaki telafi ediciliğe işaret etmektedir. Telafi edicilik ile cana yakın algılanan bir grubun aynı zamanda yetersiz; yetkin algılanan bir grubun ise aynı zamanda soğuk algılanarak denge sağlanacağı ifade edilir. Örneğin Yzerbyt ve arkadaşlarının (2005) Fransız ve Belçikalı katılımcılarla yürüttükleri çalışmalarında, iki örneklem de Fransızları Belçikalılardan daha yetkin; Belçikalıları ise Fransızlardan daha cana yakın olarak algılamışlardır. Telafi ediciliğe deneysel çalışmalarıyla dikkat çeken Judd ve arkadaşları (2005), katılımcılara iki farklı grubu yansıttığı belirtilen davranış listeleri vermişlerdir. Daha sonra grupları cana yakınlık ve yetkinlik açısından değerlendirmeleri istenmiştir. Cana yakınlık ve yetkinlik düzeylerinin değişimlendiği bu çalışma dizisinde, yüksek yetkinlik grubunun düşük yetkinlik grubundan daha az cana yakın olarak değerlendirildiği bulunmuştur. Aynı çalışma dizisinin katılımcılardan sadece bir grubu değerlendirmeleri istenen bölümünde (Deney 4) ise cana yakınlık ve yetkinlik boyutları arasında pozitif yönde bir ilişki elde edilmiştir. Pozitif yönde olan bu ilişkiler yazında (Judd ve ark., 2005; Yzerbyt ve ark., 2008) hale etkisi ile açıklanmaktadır. Hale etkisi, iyi özelliklerle algılanan bir gruba, diğer birçok iyi özelliğin yüklenmesidir (Taylor, Peplau ve Sears, 2010). Diğer bir ifadeyle, sıcak ve cana yakın algılanan bir grubun, aynı zamanda zeki ve yetenekli olduğunun düşünülmesidir. Aktarılan bu çalışmalarda dikkat çeken bulgu, bir grubun değerlendirildiği çalışmalarda iki boyut arasında pozitif yönde ilişki gözlenirken, iki grup gibi karşılaştırmalı değerlendirmelerde telafi ediciliğin gözlenmesidir. Diğer bir ifadeyle, karşılaştırma söz konusu olduğunda gruplar cana yakın ama yetkin değil ya da yetkin ama cana yakın olmayan şeklinde değerlendirilebilirler. Bu gibi kalıpyargılar insanların, avantajlı ve dezavantajlı durumların toplumda adil dağıldığı inancını sürdürmesi nedeniyle önemlidir (Kay ve Jost, 2003). Özetle, kalıpyargı içeriklerinin incelendiği yazında

(25)

17 karma yapılı kalıpyargıların telafi edici özelliğine dikkat çekilirken, YY-YC ya da DY- DC gibi pozitif ilişkilerde hale etkisine dikkat çekilmektedir.

Grupların algılanan statüleri (status) ya da kaynaklar için rekabet edebilme güçleri (competition) gibi gruplar arası yapısal ilişkiler kalıpyargı içeriklerini belirlemektedir (Fiske ve ark., 1999). KİM’in sosyal-yapısal hipotezine göre, bir grubun statüsü o grubun yetkin olarak algılanmasıyla; rekabet etme gücü ise grubun cana yakınlık düzeyinin azalmasıyla ilişkilidir. Diğer bir ifadeyle, yüksek statülü olduğu düşünülen gruplar yetkin; düşük statülü olduğu düşünülen gruplar ise daha az yetkin olarak algılanır. Dış grubun rekabetçi olmaması durumunda ise bu grupların daha sıcak, daha cana yakın olduklarına inanılır. Bu gruplar düşük yetkinliklerinden dolayı saygısızlığa maruz kalsalar da iç grup için tehdit oluşturmamaları cana yakın olarak algılanmalarını sağlar. Bu çalışmada da KİM’in sosyal yapısal hipotezinden yola çıkılarak, algılanan rekabetçilik ile cana yakınlık arasında negatif yönde (Hipotez 3a) ve statü ile yetkinlik arasında ise pozitif yönde (Hipotez 3b) bir ilişki beklenmektedir.

Örneğin ABD örnekleminde zenginler, Yahudiler gibi grupların statülerinin yüksek olması, bu grupların yetkin olduğunu düşündürmektedir. Yetkinliklerinin iç grup üyeleri için tehdit oluşturması nedeniyle bu gruplar saygı uyandırmakta, ancak cana yakınlık düzeylerinin düşük olması nedeniyle sevilmemektedir. Diğer yandan, ev hanımları, engelliler gibi DY-YC boyutuna yerleşen grupların statülerinin düşük olması nedeniyle bu gruplara saygı duyulmamaktadır. Ancak bu gruplar toplumda yön verilebilen, zararsız görülen gruplardır; bu nedenle sevilebilirler (Fiske ve ark., 1999;

2002).

Cuddy ve arkadaşları (2009) hem Avrupa Birliği ülkelerinden (Belçika, Fransa, Almanya, Hollanda, Portekiz, İspanya ve Birleşik Krallık) hem de Asya ülkelerinden

(26)

18 (Japonya, Güney Kore ve Hong Kong) elde edilen verilerle KİM’in farklı kültürlerdeki işleyişini incelemişlerdir. On farklı kültürde yürütülen bu çalışmalarda, KİM’in yetkinlik ve cana yakınlık boyutları desteklenmiştir. Diğer bir ifadeyle, farklı kültürlerdeki katılımcılardan değerlendirmeleri istenen gruplar, yetkinlik ve cana yakınlık boyutlarında farklı kümelere yerleşmiştir. Aynı zamanda kalıpyargı içeriklerinin karma yapılı olduğu hipotezi de desteklenmiştir. Buna göre, birçok ülkede bazı grupların yetkin ama cana yakın olmadıkları bazı grupların ise cana yakın ama yetkin olmadıkları düşünülmektedir. KİM’in bir diğer hipotezi olan sosyal-yapısal hipotezinin de farklı bağlamlarda desteklendiği görülmektedir. Çalışmada KİM’in desteklenen hipotezlerine karşın dikkat çeken bulgular da yer almaktadır. Örneğin bu örneklemlerde YY-YC kümeleri oluşmamıştır. Bu kümeler önceki çalışmaların aksine aktarılan çalışmada farklı kümelerde konumlanmıştır. Diğer bir ifadeyle, YY-YC kümeleri bu kültürlerde nötr olarak değerlendirilmişler ve iç grup ya da referans grup statüsü öne çıkmamıştır. Fiske’e (2012) göre bu bulgular iç grup kayırmacılığı olmasa da dış grup için önyargıların oluşabileceğini göstermesi nedeniyle önemlidir. Özetlemek gerekirse, KİM hipotezleri farklı kültürlerde desteklense de bazı kültürel farklılıklar ortaya çıkabilmektedir.

Araştırmacılar, kalıpyargı içerikleriyle birlikte farklı gruplara hangi duyguların beslendiğine de dikkat çekmişlerdir. Çalışmalara göre, gruplar için hissedilen duygular, yukarıda aktarılan dört kalıpyargı boyutu için farklılaşmaktadır. Diğer bir ifadeyle, farklı kümelerde yer alan gruplar için farklı duygular beslenmektedir. Kalıpyargıların karışık içerikli yapısına benzer şekilde, bu boyutlarda yer alan gruplar için hissedilen duygular da karışık içeriklidir. Örneğin, DY-YC boyutunda yer alan gruplar, düşük statülü ve rekabet etmeye gerek duyulmayan kişilerden oluşmaktadır. Bu gruplar acıma (pity) ve sempati uyandırırlar. YY-DC boyutunda yer alan gruplar ise yüksek statülüdür

(27)

19 ve bu gruplarla rekabet edilmelidir. Böylelikle bu boyutta yer alan gruplar için haset (envy) ve kıskançlık (jealousy) duyguları öne çıkmaktadır. Acıma ve haset duyguları grupların algılanan yeteneği ile ilişkilidir. Grupların içinde bulundukları durumları kontrol edebilme güçleri haset ya da acımayı uyandırır. Bir grup, karşılaştığı olumsuzlukları kontrol edemiyorsa bu gruplara acıma hissedilir. Acıma duygusu hem şefkat hem de üzüntüyü kapsaması yönünden karışık içeriklidir. Yaşlılar ya da engelliler gibi gruplar için acımanın öne çıkması bu nedenledir. Haset duygusunu uyandıran grupların ise, diğerleri tarafından da istenen hedeflere sahip oldukları düşünülür. Bu gruplar elde etmiş oldukları şeyler için kontrol gücüne sahiplerdir. Haset, hem kızgınlığı hem de saygıyı barındırmaktadır. Bu nedenle bu gruplardan hoşlanılmamaktadır (Fiske ve ark., 2002; Schmidt ve Weiner, 1988; Weiner, 1985; 2006; Weiner, Graham ve Chandler, 1982).

Aynı zamanda, YY-YC boyutunda yer alan grupların gurur (pride) ve hayranlık (admiration) uyandıracağı; DY-DC boyutundaki grupların ise hor görüleceği (contempt) belirtilmektedir (Fiske ve ark., 2002). Özetle, acıma, hor görme, haset ve hayranlık duyguları, algılanan yetkinlik ve cana yakınlığın dört boyutunda farklılaşmaktadır.

Fiske ve arkadaşlarının (2002) çalışmasında, iç grup ile hem yetkin hem de cana yakın olan gruplar, en yüksek hayranlık puanına sahiptir. En yüksek haset düzeyi ise Asyalılar, Yahudiler gibi yetkinlik düzeyi yüksek olan dış gruba aittir. Cana yakın ama yetkin olmayan gruplar için acıma öne çıkarken; DC-DY boyuta yerleşen gruplar için hor görme öne çıkmıştır. Cuddy ve arkadaşlarına (2007) göre gruplar için beslenilen farklı duygular, kalıpyargı içerikleri ile bu gruplara yönelik öne çıkan davranış eğilimleri arasındaki ilişkilere aracılık etmektedir. Bu bilgiden hareketle bu çalışmanın amaçlarından biri kalıpyargı içerikleri ile bekâr gruplara yönelik davranış eğilimleri arasındaki ilişkilerde duyguların aracı rolünün incelenmesidir. Bu nedenle izleyen

(28)

20 bölümde, bu ilişkiyi açıklayan gruplar arası duygu ve kalıpyargı temelli davranış haritası aktarılmıştır.

1.4. Gruplar Arası Duygu ve Kalıpyargı Temelli Davranış Haritası (Behaviors from Intergroup Affect and Stereotypes Map – BIAS Map)

Cuddy ve arkadaşları (2007), kalıpyargı ve duyguların gruplara yönelik davranış eğilimlerini nasıl etkilediğini de incelemişlerdir. Böylece gruplara yönelik kalıpyargı içerikleri, duygu ve davranışlar birlikte değerlendirilebilmektedir. Bu bağlamda Cuddy ve arkadaşları (2007), gruplara yönelik davranışları aktif-pasif (active-passive) ve yarar- zarar verici (facilitative-harmful) davranışlar olarak boyutlandırmışlardır. Bu iki davranış boyutu ise, aktif yarar verici, aktif zarar verici, pasif yarar verici ve pasif zarar verici olmak üzere dört davranış sınıfını oluşturur. Aktif yarar sağlayan davranışlar, bir gruba yardım etme, destek olma, savunma gibi gruba açıkça fayda sağlayan davranışları içermektedir. Aktif zarar verici davranışlar ise sözlü/cinsel taciz, zorbalık yapmak gibi davranışlardır ve açık bir şekilde bir grubu incitmeyi amaçlamaktadır. Diğer bir davranış türü olan pasif yarar sağlayan davranışlarsa, dış grup üyesiyle temasın arzu edilmediği, ancak amaçlar uğruna bir arada bulunmayı gerektiren davranışları içermektedir (ör. bir dış grup üyesini işe almak). Pasif zarar verici davranışlar ise görmezden gelerek veya ihmal ederek bir grubun değerini azaltan veya grubun varlığını reddeden davranışlardır. Bu davranış sınıfı, grubu küçümseme ya da grup üyeleriyle göz temasından kaçınma davranışlarını içermektedir.

Davranışlar, cana yakınlık ve yetkinlik açısından ele alındığında, cana yakınlığın aktif davranışları; yetkinliğin ise pasif davranışları yordaması beklenmektedir (Cuddy ve ark., 2007). Bununla beraber, hayranlık ve gurur uyandıran YY-YC gruplara yönelik aktif ve pasif yarar verici davranışların sergilenmesi; hor görülen DY-DC gruplara

(29)

21 yönelik hem aktif hem de pasif zarar verici davranışların sergilenmesi beklenmektedir.

Daha önce aktarıldığı gibi, haset, dış grup için kızgınlık ve saygıyı barındırması nedeniyle karışık içerikli bir duygudur. Bu nedenle, bu duyguyu uyandıran YY-DC gruplara pasif yarar verici ve aktif zarar verici davranışlarda bulunulacağı varsayılır.

Benzer şekilde, acıma duygusu da hem şefkat hem de üzüntüyü kapsaması yönünden karışık içerikli bir duygudur. Böylece bu gruplara (DY-YC) aktif yarar verici ve pasif zarar verici davranışlarda bulunulması beklenir (Cuddy ve ark., 2007; 2008).

Özetlemek gerekirse, hayran olunan gruplara karşı yarar sağlayan davranışlar sergilenirken, hor görülen gruplara karşı zarar verici davranışlar sergilenir. Haset duyulan yetkin ama soğuk gruplar ise pasif yarar sağlayan ve aktif zarar veren davranışlara maruz kalırlar. Sıcak ama yetersiz olduğu düşünülerek acınan gruplar ise aktif yarar sağlayan ve pasif zarar veren davranışlarla karşılaşırlar. Gruplar arası duygu ve kalıpyargı temelli davranış haritasına (Cuddy ve ark., 2007) göre, kalıpyargı içerikleri ve duygular bu davranış türlerini yordamaktadır. Ancak, duyguların davranışları yordamada kalıpyargı içeriklerinden daha güçlü bir etkisinin olduğu vurgulanmaktadır (Cuddy ve ark., 2007). Böylece duygular, kalıpyargı ve davranışlar arasındaki ilişkiye aracılık etmektedir. Aktarılan bilgiler ışığında, bu çalışmada da cana yakınlık ve yetkinlik ile davranış eğilimleri arasındaki ilişkilere en az bir duygunun aracılık etmesi beklenmektedir (Hipotez 4).

1.5. Araştırmanın Amacı ve Önemi

Bu araştırmanın üç amacı bulunmaktadır. İlk olarak, toplumumuzda bekarların nasıl algılandıklarının ve hangi davranışlara maruz kaldıklarının ayrıntılı olarak incelenmesi amaçlanmıştır. İkinci olarak, KİM bağlamında ele alınacak bekar alt gruplarının belirlenmesi amacıyla bir ön çalışma yürütülmüştür. Araştırmanın üçüncü

(30)

22 amacı ise ön çalışmada belirlenen bekar alt gruplarının KİM ve gruplar arası duygu ve kalıpyargı temelli davranış haritası bağlamında ele alınmasıdır.

Ülkemizde bekarlara yönelik kalıpyargıları inceleyen çalışmalar sınırlı sayıdadır (ör. Sakallı-Uğurlu ve ark., 2018). Bu araştırmada ise bekar bireylerin nasıl algılandıkları, hangi davranışlara maruz kaldıkları ya da toplumumuzda ne gibi zorluklarla karşılaştıkları incelenmiştir. Nitel çalışmada ayrıntılı yanıtların elde edilmesinin, kalıpyargı içerikleri ve davranış eğilimlerinin de ele alınacağı sonraki çalışmanın bulgularını destekleyeceği düşünülmektedir.

Araştırmanın ikinci çalışmasında, KİM bağlamında değerlendirilecek grupların belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın son bölümünde, ikinci çalışmada elde edilen bekar grupların cana yakınlık ve yetkinlik açısından nasıl değerlendirildiklernin incelenmesi amaçlanmıştır. Diğer bir ifadeyle, hangi bekar alt gruplarının cana yakınlık ve yetkinlik temelinde benzer ya da farklı değerlendirildikleri incelenmiştir. Önceki çalışmalar gözden geçirildiğinde, bekarları alt gruplar temelinde ele alan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu durum araştırmayı özgün kılmaktadır. Bununla beraber, yazına sağlayacağı yeni bilgiler araştırmanın önemine işaret etmektedir. Ek olarak, bekar bireylere yönelik kalıpyargı içeriklerinin onlara yönelik davranış eğilimlerini farklılaştıracağı bilgisi çalışmanın diğer bir önemini oluşturmaktadır.

1.6. Araştırmanın Hipotezleri

1. Bekâr alt gruplarının cana yakınlık ve yetkinlik boyutlarında farklı kümelere yerleşmesi beklenmektedir.

2. Bekâr alt gruplarının karışık içerikli kalıpyargılara maruz kalmaları beklenmektedir.

(31)

23 3. Sosyal yapısal değişkenler (statü ve rekabetçilik) ile kalıpyargı içerikleri

arasında anlamlı ilişkiler beklenmektedir:

a) Rekabetçilik ile cana yakınlık arasında negatif yönde ve anlamlı bir ilişki beklenmektedir.

b) Statü ve yetkinlik arasında pozitif yönde ve anlamlı bir ilişki beklenmektedir.

4. Kalıpyargı içerikleri ve davranış eğilimleri arasında duyguların aracı rolünün olması beklenmektedir:

a) Cana yakınlık ve aktif zarar verici davranışlar arasındaki ilişkiye haset etme ve hor görmenin aracılık etmesi beklenmektedir.

b) Cana yakınlık ve aktif yarar sağlayan davranışlar arasındaki ilişkiye hayranlık ve acımanın aracılık etmesi beklenmektedir.

c) Yetkinlik ile pasif yarar sağlayan davranışlar arasındaki ilişkiye hayranlık ve haset etmenin aracılık etmesi beklenmektedir.

d) Yetkinlik ile pasif zarar verici davranışlar arasındaki ilişkiye hor görme ve acıma duygusunun aracılık etmesi beklenmektedir.

(32)

24

2. BÖLÜM

ÇALIŞMA I

Bekârlara Yönelik Kalıpyargıların Belirlenmesi: Nitel Çalışma

Çalışmanın bu bölümünde, bireylerin bekârlara yönelik düşüncelerinin ayrıntılı olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın amacı doğrultusunda, açık uçlu bir soru formu oluşturulmuş ve katılımcılarla yüz yüze görüşülerek nitel bir çalışma yapılmıştır.

2.1. Yöntem

2.1.1. Katılımcılar

Çalışmada, 21 – 47 yaş arası toplam 22 katılımcıyla görüşülmüştür.

Katılımcıların 9’u (%40.9) kadın, 13’ü (%59.1) erkektir. Kadınların yaş ortalaması 29.56 (S = 1.81), erkeklerin yaş ortalaması 35.36’dır (S = 7.75). Tüm katılımcıların yaş ortalaması ise 32.75’tir (S = 6.43). Katılımcıların 12’si (%54.5) evli, 10’u (%45.5) ise hiç evlenmemiştir. Evli katılımcıların ilişki süreleri 6 ay ve 26 yıl arasında değişmektedir. Ek olarak, katılımcıların 2’si (%9.1) lise mezunu, 1’i (%4.5) üniversite öğrencisi, 10’u (%45.5) üniversite mezunu, 1’i (%4.5) yüksek lisans öğrencisi ve 8’i (%36.4) yüksek lisans mezunudur.

2.1.2. Veri Toplama Araçları

2.1.2.1. Açık Uçlu Soru Formu

Çalışmada, yukarıda da belirtildiği gibi öncelikle açık uçlu bir soru formu oluşturulmuştur. Açık uçlu soru formunda katılımcıların “bekâr” olarak kimleri nitelendirdikleri, evli ve bekâr bireylerin özelliklerinin neler olabileceği, bekâr olmanın

(33)

25 avantaj ve dezavantajlarının olup olmadığı gibi sorular bulunmaktadır. Açık uçlu soru formunun bir örneği Ek-1’de sunulmuştur.

Açık uçlu soru formunda yer alan sorulara verilecek yanıtların, katılımcıların çelişik duygulu cinsiyetçilik düzeylerine göre farklılaşabileceği düşünülmüştür. Bu nedenle, görüşmelerin sonunda katılımcılardan çelişik duygulu cinsiyetçilik (Sakallı, 2002) ölçeğini (ÇDCÖ) doldurmaları istenmiştir.

2.1.2.2. Çelişik Duygulu Cinsiyetçilik Ölçeği:

Ölçek Glick ve Fiske (1996) tarafından geliştirilmiştir. 22 maddeden oluşan ve 6 dereceli (1: kesinlikle katılmıyorum; 6: kesinlikle katılıyorum) Likert türünde olan bu ölçek, Türkçeye Sakallı-Uğurlu (2002) tarafından uyarlanmıştır. Ölçeğin düşmanca cinsiyetçilik (ör. “Kadınlar erkekler üzerinde kontrolü sağlayarak güç kazanmak hevesindeler”) ve korumacı cinsiyetçilik (ör. “Kadınlar erkekler tarafından el üstünde tutulmalı ve korunmalıdır”) olmak üzere iki alt boyutu bulunmaktadır. Düşmanca cinsiyetçilik için Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı .87 ve korumacı cinsiyetçilik için .78’dir (Sakallı-Uğurlu, 2002). Bu çalışma için hesaplanan Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı ise düşmanca cinsiyetçilik için .91 ve korumacı cinsiyetçilik için .84’dür.

Ölçekten alınan puanlar arttıkça, kadınlara yönelik olumsuz önyargılar artmaktadır (bk.

Ek-2).

2.1.3. İşlem

Ankara Üniversitesi Etik Kurulu’ndan alınan onay sonrasında katılımcılarla yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerin süresi 11 dakika ile 50 dakika arasında değişmektedir. Görüşmelere başlamadan önce, katılımcılardan bilgilendirilmiş onam formunu incelemeleri istenmiş ve çalışma hakkında bilgi verilmiştir. Görüşmeler

(34)

26 esnasında katılımcıların da izniyle ses kaydı alınmış, daha sonra bu kayıtların deşifreleri yapılmıştır. Deşifreler sonunda elde edilen veriler, Maxqda (2018) nitel analiz yazılımından yararlanılarak içerik analizi ile değerlendirilmiştir.

Patton’a (2014) göre, bir metindeki temel anlamlara “tema” adı verilmektedir.

Metindeki kelime ve temalar içerik analiziyle incelenmektedir. Belirlenen temalar bir araya getirilerek, analizin kategorilerini oluşturmaktadır. Diğer bir ifadeyle, analiz edilen bir metindeki anlamlı temalar uygun kategorilere yerleştirilmektedir (Harris, 2001). Analizde yer alan bu kategoriler, ilgili metnin içeriğinden veya araştırma probleminden yola çıkılarak belirlenmektedir (Patton, 2014). Bu çalışmada ise katılımcılara yöneltilen her soru, içerik analizinin kategorilerini oluşturmaktadır.

Analiz sırasında öncelikle, tüm görüşmeler ayrıntılı olarak gözden geçirilmiş, daha sonra katılımcıların her bir kategori için anlamlı olan yanıtları kodlanarak ilgili kategoriler altında toplanmıştır. Kodlamaların güvenirliğini incelemek amacıyla, görüşmelerin rastgele seçilen bir kısmı (11/22) uzman psikolog bir hakem tarafından ayrıca kodlanmıştır. Daha sonra hakem ve araştırmacı oluşturdukları kodlamaları birlikte değerlendirmişlerdir.

2.2. Nitel Çalışma Bulguları

2.2.1. “Bekâr” Kavramı Hakkındaki Düşünceler”

Katılımcıların “bekâr” kavramı hakkındaki düşüncelerini öğrenebilmek amacıyla

“Sizce bekâr kavramının anlamı nedir? Kimlere bekâr denir?” sorusu yöneltilmiştir.

Yanıtlar incelendiğinde, katılımcıların bekâr kavramını yasal olarak evli olmayan kişiler (14/22; %63.64) ve romantik ilişkisi olmayan kişiler (5/22; %22.73) olarak tanımladıkları görülmektedir. Aşağıda katılımcıların yanıtlarından örneklere yer

(35)

27 verilmiştir. Yanıtların sonunda yer alan parantez içinde sırasıyla katılımcının numarası, cinsiyeti, medeni durumu ve yaşı gösterilmektedir.

“Evli olmayan herkesi bekâr olarak tanımlarım. Bir sevgilisi olabilir, birisiyle birlikte yaşıyor olabilir. Resmi bir evlilik olmadığı sürece bekâr olarak tanımlarım.

Nüfus cüzdanında bekâr yazan kişi kimse, ben de onu bekâr olarak tanımlarım.” (6, Kadın, Bekâr, 29).

“Bence resmi evlilik yapmamış tüm insanlar. 18 yaş ve üzeri tüm insanlar bekârdır. Yasal olarak evliliği kastediyorum.” (11, Erkek, Evli, 37)

“Medeni durum olarak geliyor benim aklıma. Evli olmayan bireyler. Yasal olarak.” (22, Kadın, Bekâr, 26)

“Bekâr kavramı, bir erkekse bayan partneri olmayan, sevgilisi eşi veya imam nikahlı eşi veya aklında herhangi birisi olmayan kişi olarak tanımlarım. Kadınsa da yine aynı şekilde.” (4, Erkek, Evli, 26)

“İlişkisi olmayan diyeceğim ama… Benim anladığım kadarıyla bekâr demek ilişkisi olmayan. “single”. İlişkisi olmayan, sevgili olmayan, eşi, nişanlısı olmayan kişiler.” (18, Erkek, Evli, 37)

“Bekâr deyince aklıma bir zamana kadar evli olmayan insan geliyordu. Ama mesela son dönemde, belki izlediğim filmlerden de, bekâr tanımı şu an herhangi bir ilişkisi olmayan olarak… Tanımlarken bir insanı ilişkisi varsa bekâr demiyorum.

Romantik bir ilişkisi varsa da bekâr demiyorum. Resmi bir evlilik olup olmamasından bağımsız olarak, bir ilişkisi yoksa bekâr olarak tanımlıyorum.” (19, Kadın, Bekâr, 28)

(36)

28 2.2.2. Sizce Evli Bireylerin Özellikleri Neler Olabilir?

Katılımcılara, evli bireyler hakkındaki düşüncelerini değerlendirebilmek amacıyla, “Sizce evli bireylerin özellikleri neler olabilir?” sorusu yöneltilmiştir. Bu soru doğrultusunda evli bireylerin özellikleri, analizin bir kategorisini oluşturmaktadır.

Analiz sonucunda, “sorumluluk” (12/22; %54.55) ve “düzenli hayat” (4/22; %18.18) temalarının öne çıktığı görülmektedir. Diğer bir ifadeyle katılımcılar, evli bireylerin sorumluluk sahibi olduklarını ve hayatlarının düzenli olduğunu belirtmişlerdir.

“Bana sorarsanız evli insanlar sorumluluk alabilen insanlardır. Çünkü bir ailenin sorumluluğunu alıp, bu işin içine girmeye kendinde bir cesaret bulmuşsa bu adam sorumluluk alabilecek bir adamdır.” (4, Erkek, Evli, 26)

“Daha fazla sorumluluğa sahip insanlardır. Hem eşin sorumluluğu, varsa çocuğun sorumluluğu hem de aile sisteminin sorumluluğu. O aileyi korumak devam ettirmek gibi. Aile yapısına ilişkin sorumluluğu olan insanlardır.” (20, Kadın, Bekâr, 30)

“Düzenli bir hayat. Yaşamlarında düzen oluyor.” (17, Erkek, Evli, 47)

“Daha düzenli bir hayat. Aynı kişiyle yaşamı paylaşmak ve yaşamı paylaştığı kişiye daha özenli davranarak hayatını düzene sokmak istemesi. Günlük yaşamınızda eve giriş çıkış saatinizden tutun, yemek yediğiniz, kahvaltı yaptığınız, tatile gittiğiniz programlı bir hayattan bahsediyorum. Bekârken programlı bir hayatınız olmuyor.” (11, Erkek, Evli, 37)

Kategoride eşit sıklıkta belirtilen diğer temalar ise “paylaşımcılık” (3/22;

%13.64) ve “olgun” (3/22; %13.64) temalarıdır. Katılımcılar bu temalarda, evlilerin paylaşımcı ve olgun bireyler olduklarını vurgulamışlardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

yüksek cana yakınlık-düşük yetkinlik kümesinde cana yakınlık-aktif yarar ilişkisine, hor görmenin ise düşük cana yakınlık-düşük yetkinlik kümesinde cana

Bulgulara göre, eleştirel düşünme eğilimi yüksek olan deneklerin, düşük olanlara kıyasla bütün karar verme problemlerinde olmasa bile, özellikle olasılık

Katılımcıların bireysel ve sosyal kimlik tercihlerinde, -ikamet ettikleri yerleşim yerine göre- kendilerini nasıl tanımladıkları değerlendirildiğinde; şehirde ikamet

6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında 8.06.2011 tarihli ve 636 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Çevre ve Orman

Postmodernizmin ilk etapta çelişkili gibi algılansa da bütünleştirme yöntemlerine ilişkin topyekûn bir itiraz ortaya koyarak bir adalet teorisi oluşturmayı amaçlayan

İlgili yazında çocuk yetiştirme stilleri ve çocuklarının olumlu sosyal davranışları ya da özgeci eğilimleri sıklıkla anne çocuk ilişkisi üzeriden

Bu yol ise daha az planlanmış, sezgisel, tepkisel ve duyuşsaldır (Halpern-Felsher, 2011). Toplumsal-Kültürel Bakış Açısı: Bu bakışa göre bireylerin risk alma

Bu çalışmada anlam ve zihnin problemine, hem doğa hem de sosyal bilimlerin ortak bakış açısı ile bakılacaktır. Bu bakış açısı doğrultusunda Ankara’nın Zihinsel